17 Eylül 1943 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 10

17 Eylül 1943 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ç B p i e O Yaşanmaya değer Hayata dair... Burhan TOPRAK (Burhan Toprak'tan, bu isim altında iki müstakil parçanın BÜYÜK D olan her kısmı da, birbirine sımsıkı bağlı, fakat her biri müstakil vâhitler olacaktır. Burhan Toprak bu vâhitleri, hârikulâde güzel bir başlık KER topluyor: Yaşanmaya değer hayata air... rhan Toprak, Yunus Emre'nin, şeyhi Tapduk'tan neler öğrenmiş olması gerektiğini incelerken dedelerim'ze ait bütün bir ahlâk ve dünya görüşü manzumesini, onların diliyle ken- di üslübunu mezcederek, fevkalâde vakalar, menkıbeler ve nakillerde çerçeveliyor böylece n sağlam ve muhteşem ruh köküne parmağını bastırmış bulunuyor. Ta uk, Yunus Emre'ye neler öğretti? Onu nasıl yola getirdi. Onun: Beni irşad eden mürşid-i Kâmil Yeter bir el almazam ayruk Dediğine bakılırsa, Tabtuk, ona İslâm dininin bütün ME aşıla- mış olsa gerek. İslâm an'anesi, remz halinde öyle menkibelerle doludur ki, bu menkıbe- ler, Yunus Emre gibi bir şair üzerinde riyazi katiyetlerden fazla müessir olmak .kuvvetindedir. Size bunlardan bazıla- rını nakletmeliyim ki, Yunus Emre'yi yetiştiren ruh tezgâhile beraber, ma- zimize ait bütün bir ahlâk ve dünya görüşümüzün temelleri belli olsun: Hazreti şeyh Sadüddini Hamevi (Allah sırrını takdis etsin) bir gün at üzerinde bir yere giderken yolu bir ırmağa uğradı. Nice ki cehdettiler, atı ol sudan geçmedi. Pes buyurdu, ol suyu bulandırdılar. Hemen atı ol sudan geçti. Pes buyurdu ki: «Madem her iel kendüyü görür, bu vadiden ger “Yani iyi bil ki, seninle Hak ara- sında perde, ne gökyüzüdür, ne de dünya... Senin psrden şol mevhum varlığındır ki, kendine nisbet edersin... Ve yine iyi bil ki, senin yokluğun miktarınca Hakkın varlığı meydana çıkar. Hakkı her yerden başka bir yerde arama! Hatta Hak sendedir. Zira Cenabı Hak «İnsan benim sırrım, ben de onun sırrıyım!» dedi. Senin kendini Haktan uzak sanman, Allahla gönlün arasındaki münasebeti bilme- mendendir. 6 Bir zamanlar balıklar toplanmış : “Bunca zamandır su var; işidiriz. Ve bizim hayatımız suya bağlıdır, sudandır, fakat asla suyu görmedik,, demişler.. Zçlerinden bazıları, filân deryada gayet âlim bir balık mevcut olduğunu ve hem suyu da görmüş olduğunu söylerler. Bunun üzerine balıklar “Onun huzuruna çıkalım, tâ ki bize suyu göstere,, demişler... Araya araya o balığı bul- muşlar ve suyu görmek istediklerini .söylemişler. O zaman âlim balık, ce- vap vermiş: «— Evvelâ siz bana sudan baş- ka bir şey gösterin de, ben de size suyu göstereyiml».. ii Doğunun eşsiz (târik-i dünya) sı, han ve hâkan soyundan İbrahim Et- hem, yine onun kadar büyük olan (Şakik-ül şi ile sohbet ediyordu. Şakik sordu: — işte hakkında düsturunuz nedir? İbrahim cevap verd — Bulunca şükrederiz ; bulmayın- ca sabrederiz! Şakik eytti: — Horasanın köpzkleri dahi böy- le ederler. İbrahim Ethem sordu: — Ya siz ne yaparsınız? Şakik cevap verdi: — Bulunca ağilla bulmayınca şükrederiz | En ulvi insan ahlâkını tek cümle- ye hapseden bu söz, bütün İslâm ru- hunu hulâsa eder. Zira Hakka yok- lukla erişmek gerektir.Varlıkla eriş- mek gerekmez. İnsan bu imana nazaran dünya- da gariptir; ve onun vatanı yalnız Allah... Büyüklerden birine soruyorlar : — Allaha giden yol nasıldır? Kısaca cevap veriyor : —Vücudundan geçtin, eriştin ! şunu da unutmamak ge- rektir ki (Haktaâlâ ve Suphanehü) yu bilmek 'yolu kolaydır. «Lâkin anı bul- mak yolu müşküldür.» Bu yüzdendir ki, Yunus'un dediği gibi «zehir ile pişen aşı yemek» lâzımdır. Yine büyüklerden birinin sözleri: “Her sabah bana Şeytan der ki «Ne istersin yemeğe» Ben derim ki «Ölüm /» Ve dahi der ki, «Ne istersin giymeğe?» ben derim ki, «kefenh.. Ve dahi der ki «Nerede olmak ister- sin?» ben derim ki «kabirde» Gerçekten, felsefe ölüm düşünce- sinden doğduğu gibi, tasavvufi haya- ta'girmek de «ölmeden evvel ölmek»le başlar. Büyük riyazet sahiplerine göre dünya bir süprüntülüktür. Köpeklerin üşüştüğü bir yer... Ve ondan uzaklaş- mıyan kimse, köpekten aşağıdır. Çün- kü köpek bir süprüntülükte ihtiyacını giderdikten sonra durmaz, gider. Dün- yayı seven kimse, hiçbir suretle on- dan uzaklaşamaz. Ve böylece gerçeği bulamaz, göremez. Halbuki insan için tek ehemmiyet şu nokta üzerindedir : Ebedi hayat var mı, yok mu? Dünyadan ayrılmayanlar, kararını vermiştir ; onlarca ebediyet ve Allah yoktur. Mademki ebediyet yok, öy- leyse yakın bir gelecekte ölmek, yok Ne duruyoruz? yeyip içe- lim, keyfedelim! Fakat ya ebedi hayat varsa ve ben dünyaya bağlanmak yüzünden ruhumu ebediyen kaybedeceksem ?.. cap ederse yıllarca kepekle külü karıştırıp yemeğe razı olarak bu me- seleyi aydınlatmaya çalışmalı değil mi? Bütün facia işte burada: Zevkinden başka ilâh tanımayan imansız ve hodbin mi haklıdır, yoksa Ebu Şuayyib ibnil Mukaffâ mı? Bu velinin hikâyesi meşhurdur : Mısırdan 70 defa piyade olarak Hacca gitmişti. Son haccında, çölde susuzluktan dili ağzından dışarıya sar- kan bir köpek gördü ve haykırdı: — Yetmiş defa piyade hac seva- bını bir içim suya kim satın alır? Bir şahıs ona bir içim su verdi. O'da suyu alıp köpeğe verdi ve dedi : — Bana ol haclerimden bu daha hayırlıdır. Zira Allahın Resulü (salat ve selâm ona olsun) buyurmuşlardır ki: «Her ciğeri yanan kimseye, kim olursa olsun, su vermekte sevap var- dım... Ne yazık ki, bu faciayı halletmek müşkül.. Zira bu düğümü çözmeğe memur edilen, akıldır. Akılsa bir aciz- den başka kimseye yol göstermiyecek başka bir âciz... Akıl güzel bir ame- lin değerini tayinde omütereddittir. Halbuki dünyayı inkâr ve nefsi öldür- mek; bunlar avama mahsus tedbirler... Ruh âleminin kahramanı için aşağı hareket, kendi yaptığı iyi hareketleri görmek ve bunlar yüzünden sevap veya mükâfat beklemektir. Büyükler nazarında ibadetten zevk duymak bile küfre müsavidir. Allahın tecelli ettiği yuva, bütün benliklerden ayrılmış ve varlıklardan soyunmuş olan gönüldür. Her şeyde olduğu gibi, bilhassa hakikat yolunda, ruhun cevherine ve Allahın lütuf ve inayetine göre mer- haleler vardır. Allah bir kimseden kendisini gizlemek isterse ona hiç bir delil ve iz bulunamaz.

Bu sayıdan diğer sayfalar: