17 Mart 1944 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 14

17 Mart 1944 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

x Arman ne güzel itiyatları var- dı; yolda atılmış yazılı bir kâğıt parçası gördüler mi, eğilip ayak altın- dan alırlar, bir duvar kovuğuna S0- karlardı. Tefekkür ve bilgi hazinesinin kasa- ları, kâğıttandır. Bir kırpıntısının bile büyük hürmete lâyık kıymeti vardır. Türk lügatında «Helvacı kâğıdı, «Bakkal kâğıdı> kelimeleri vardır. Basılmış kitap, mecmua ve gazetelerin okkaya verilip satılması, bu kâğıtlara çeşitli eşya ve erzak konulup sarılması, fikir eserine hürmetsizliktir; ve bugün, İmparatorluğun inhitat asrından kalmış kötü şeylerden biri olarak devam etmektedir. Gazete ve mecmua ko- leksiyonlarını, yeni ve eski birçok ki- tapları okkacılık mahvediyor. Ben, içinden türlü şeyler çıkardığım kese kâğıtlarının, nadide gazete nüshaların- dan, üzerinde milletimizin en büyük- lerinin resimleri bulunan matbualar- dan, bugün bir takımı yüksek paha- larla bulunamayan kitaplardan yapıl- mış olduğuna rastlamışımdır. . Temiz ve asil hürmet ananelerini, bozgun devrinin perişanlığı ve felâketi içinde unutan talihsiz bir neslin devam edegelen bu terbiye hatasını düzelt- mek, Türkiye maarifi için birkaç senelik biriştir. Sokakta, evde, hattâ mektepte, hattâ kitapçı dükkânında yazılı kâğı- da hürmet > bir neslin yetiştiril- mesi lâzımd (İdarei maslahat) tan nefret ederim. (İdarei maslahat), cehaletin, aciz ve meskenetin kalkanıdır. (İdarei masla- hat) çı (demagok)ların bu hususta ileri sürecekleri «İktisat» ve «Dünya buh- ranı» gibi sözlere kulağım tıkalıdır. kkk İzmit Kâğıt fabrikasının bugünkü durumu ve verimi hakkında hiç bir bilgim yok. Kâğıtlarımızın hamur ve GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ: mezarlığı... ecmişbeM YAPRAKLAR KÂĞIDA DAİR eba't çeşidine göre isimlendirilmiş ol- duğunu da sanmıyorum. Kâğıda hürmet edilen devirlerde, ec- dadımız, kullandıkları kâğıtlara «Sulta- ni>, «Âbâdi>, «İstanbul tabağı», «Eseri cedit» gibi isimler vermişti. Bunlardan ilk üçü çok eskidir. On altıncı asır- danberi kullanıla gelmiştir. On ye- dinci asır ortasında, Sultan İbrahim devrinde tanzim edilmiş bir narh def- terinde isimlerine rastlıyoruz: «Sultani kâğıdın âlâsının tanesi 35 akçeye, EE 16 akçe eye; «<Âbâdi kâğıdın iri boyunun tanesi 16 akçeye, küçük boyunun tanesi 10 akçeye; «İstanbul Tabağının büyük boyunun destesi 43 akçeye, orta boyunun des- tesi 30 akçeye; «Aydamga ve Alemdamga ve Ha- beşi ve Şabte kâğıtların desteleri 15 er akçeye; «Çerçeve kâğıdının destesi 5 akçeye; «Helva kâğıdının destesi 2,5 akçeye». Kâğıt kıymeti hakkında bir fikir edinebilmek için, ayni narh defterin- den, 150 dirhem ekmeğin 1 akçeye, 1 okka koyun etinin 9 akçeye satıl- dığını ilâve etmek lâzımdır! *4* Bu narh defterinin tanzim edildiği devirde yaşamış olan Evliya Çelebi de, İstanbulun kâğıtçı esnafından şöyle bahsediyor: Yarım asır evvelki İstanbulun Karacaahmet Reşat Ekrem KOÇU «Kâğıtçılar esnafı 200 dükkân, 205 neferdir. Pirleri Peygamberimizin am- cası hazreti Abbastır. Esnaf alayların- da, arabalar üzerinde, dükkânlarını İstanbul tabağı kâğıtlarla süsleyip cümlesi beyaz kâğıt ferace, Hırka giyip kâğıttan sarık ve yine kâğıttan günagün külâhlarla süslenirler, dük- kânlarında kâğıt mihreleyüb pürsilâh geçerler». “kk Türkiyede kâğıtçılığın ilk parlak inkişâfı, büyük vezir Nevşehirli İbra- him paşanın devrinde olmuştu. Bir taraftan İbrahim Müteferrikanın ilk Türk matbaası kurulurken, Yalakabat (Yalova) kasabasında da bir kâğıthane açılmıştı; bu kâğıthane hizmetinde bulunacak civar köyler halkı da bazı vergilerden muaf tutulmuşlardı. İbra- him Müteferrikanın bastığı kitaplar, hem tabı sanatı, hem kâğıt nefaseti bakımından asrının en üstün eser- leridir. *k* Eskiden kâğıt fenerler, bayramlar- da, donanmalarda İstanbul çocukları» nın çok sevdiği gece eğlencelerinden idi. Kâğıt helvasıl.. İstanbullu olup da kâğıt helvasını sevmeyen var mıdır?.. Kâğıt helvacıları, omuzlarında sehpa, başlarında camekânlı sandıklar, Bay- ram yerlerinin, Ml Göksunun, K sevimli ayak satıcı- larındandı. Bugün gittikçe seyrekle- şiyorlar iv cı Kâğıdı», aslında, başta bilhassa helvacılar gelmek üzere, es- nafın içine öteberi sardıkları kâğıt idi; sonraları İstanbul ağzında «Hü- kümsüz emirname>, «İtibarsız senet», «Lâf dolu mektup» manasına kulla- nıldı: — Sözüm ona, tavsiye mektubu yaz- dı, helvacı kâğıdı!.. — Elinden bir senet aldım ama, helvacı kâğıdı |. İcraya ver, nesini ala- caksın ? — Sm yine bir helvacı kâ- gıdı aldı e Kiğidir, af fermanı; «kafa (Devamı 16 ncı sayfada) (b

Bu sayıdan diğer sayfalar: