24 Mart 1944 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 11

24 Mart 1944 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

gyostun; PaZar günlerinden nefret... Bu günlerde bana garip bir sıkıntı, belirsiz bir kor- ku, tuhaf bir Hüzün çökü- r yor... Elim kalem tutmuyor, fikirlerim darmadağınık, dü- şüncelerim bozuk bir saat... Sokağa çıkınca, gayesiz bir kalabalık beni çevreliyor; dükkânların inik kepenkle- rinin duruşu çok hazin man- zara... Sinema (vitrin) lerindeki resimlere hayran hayran bakan, çıplak bacak (afiş)le- rinin önlerinde tükürüklerini yutan insanlar; kahvelerin dumanlı havası ve kalabalığı; her gün görülmez simaların belirişleri; mahalle araların- da tatil gününü topaç çe- virmekle geçiren küfürbaz çocuklar; tramvayların acık- lı hali; yer yer duyulan kahkahalar... İşte bütün bunlar besi tiksindiriyor... Ben Pazar günleri yaşa- mak istemiyorum. “*k Güneşin ağız dolusu öp- tüğü sokaktan kol kol ge- çen ve haftada bir gün olsun serbest olmanın ta- dını duymak hevesile ava- re adımlarla gölgelerini peşlerinde sürükleyen bu insanları, bıkmadan, usan- madan seyrettim. , Yeni ayakkabı ve elbi- selerini üzerlerine geçirmiş bu insanlar, haftada bir defa ellerine geçirdikleri Pazar'ın sevincine ortak ol- mak için gezmeğe çıkmış- lardı. Onlara gülerek -halbuki içimden ağlıyorum- baktım. #* Dostum; Pazar günleri istasyonla- rın her zamankinden fazla kalabalık olduğunu bilirsin. Şimdi o istasyonu düşü- nüyorum. Ve bazı eski ha- tıraları tazeliyorum. Pazar olmayan bir günün akşamı seninle | istasyona gitmiş ve sırtımızı demir I TM ama Münmereeki il) parmaklığa vererek uzun uzun konuşmuştuk. Bana büyük davâlardan bahsetmiştin. Düşüncelerini, arzularını, ümitlerini, acılarını, pake- tinden sigara uzatır gibi, sade ve samimi, önüme at- mıştın. - O gece istasyon, kalple- rimiz kadar tenhaydı. Ve ben, bu tenhalığı saatin er- ken veya geç olmasıyla ölçmek istemiştim. Kibrit kutusu dizisi gibi bir tiren harekete hazır, sık sık küstah çığlıklar atıyor, yolcuları davet ediyordu. İşte şu ânda, aynı istas- yonu, gözlerimin önünde; saati, lokomotifi, vagonları, düdüğü, bekleme sıraları, kişesi, yolcuları, kampanası ve bütün hüznü ile onu, ol- duğu gibi, canlandırıyorum. Şimdi. istasyonu doldu- ran kalabalığın o arasında seni bulmağa çalışıyorum. Yığın yığın insan, kişele- rin önlerinde dalgalanırken, sen ellerin cebinde ve du- daklarına yapışmış bir si- gara ile bir (kompartiman) penceresini gözlüyorsun, (dez Ta ANKARA | İçinde, tereddüt ve sebe- bi anlaşılmayan bir karar- sızlık var. Tirenin ilk düdüğü sana bütün düşüncelerini unuttu- ruyor veya hatırlatıyor. Hareket etmeğe âmade tiren, sanki seni bekler gi- bi, kalkmasını geciktirmek- te... Sen tereddütle tirene binip binmemeyi düşünüyor ve bu güç meselenin hallini, son düdüğün sende uyandı- racağı ani tesire bırakıyor- sun Birden silkiniverdim. Buz gibi bir ürperme bütün vü- cudumu dolaştı. Gözlerimin önünde kur- duğum istasyon bir hayal bulutu olup kayboldu. Se- nin o tirene binip binme- diğini göremedim. Şimdi düşünüyor ve bu- nu tahmine, boşu boşuna, çalışıyorum. Acaba tirene atlayıp, ar- zu ettiğin yere vardın mı? Yoksa onun uzaklaşmasını, hayalinden mendil sâllıya- rak mı seyrettin ? el Dostum; Pazar günlerini ne yap- 3X ED 18 sam sevemiyorum, bu be- nim elimde değil.. Pazarları” derin ve eşsiz bir hüzün, bit yara sargısı gibi, beni baştan başa kap- ıyor... Mümkün olsa takvimler- den bütün Pazarları teker teker koparır atardım. Dostum, Pazarları hiç ol- mazsa kendi takvimimden bir kalemde silip, yok ede- bilseydim... i ,** Dostum; «Bu kadar mânasız'ık da ne?» diye uzun uzadıya dü- şünme... Beni, mektubuma tarih atamıyacak kadar za- manın dışına çıkaran bugün, günlerden Pazar... Ve hani, o her akşam tirende gördü- gümüz sırma saçlı kız yok mu; o senin, hani bana İs- tasyonda, sırtımızı demir parmaklığa dayayarak, ge- leceği âna kadar büyük dâ- valardan bahsettiğin kız, sırma saçlı kız?.. Canım, anla işte, rüyalarımızın kızı, gizli bir fikir kadar güzel kız?.. En iyi bildiğin şeyi . sanaamma da izah ihtiyacın- dayım, değil mi?.. İşte, gizli bir fikir kadar güzel kız, dün akşam ben tirende -ge- lirken, yanındaki arkadaşı- na şöyle diyordu : — Yarın Pazar... Oh, ne de güzel eğleniriz!... Ben haftada bir gün yaşıyoruml!.. Yalnız Pazar günü!.. Yarın seninle saat (11) tireninde, buluşalım da (Muammasız kadın) filimine gidelim !.. Ve benim yüzüme dik dik bakarak, arkadaşına cümle- sini tamamladı : — Unutma, yarın, sen ve ben, saat (11) tireninde... Pazar günü bu, kalabalıkla- rın içinde silinir gideriz. “e Dostum; Ş Bugün ben, âdeta hasta denecek kadar sinirliyim... Gözümün önüne, bin bir istikametten gelen tiren yol- larını, manâsız bir noktada düğümlemiş, mânâsız bir istasyon geliyor. Saat 11... Kampana ve düdük sesleri... Tiren; ve içinde silinmek ihtiyacile yandığım kalabalıklar...

Bu sayıdan diğer sayfalar: