24 Mart 1944 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 3

24 Mart 1944 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BOŞ Be“ sanat ve hünerleri iktisap için insanlar senelerce gayret sarfetmeğe, iradelerini bir Türk yayı gibi gergin tutmağa muhtaçtırlar. Fa- lâf söylemek sanatı onlara fıtrat tarafından aşılanmıştır ; marifet, Büyük şehir havasından : İSİMLER Fırka teşkilâtında faal bir rolu olan bir ahbabımdan işittim : Dahiliye vekâletin- den bir emir gelmiş, Kadıköy, Üsküdar tırlatanlar, yahut kökleri yabancı olanlar, miş yeni isimlerle değiştirilecek- Ağır iş!.. Tam selâhiyetli kimselerin öle kili birçok lâtif ve aziz hâ- tıraların kaybolmasına sebep olur. Bunun düşüncesi bile yüreğimi sızlatıyor. Kor karım, “İstanbul, adının da Rumca (Stim- polis) in Türk ağzına uymuş şekli diye, tarihimizin bu muhteşem beldesine yeni bir ad takıp yakıştıracak kimseler çıka- caktır. İstanbul nasıl has Türkçe ise, Pa- bilgilerini kat'i olarak bilemediğimiz heyetlere, komisyonlara değil, İstanbulun imar işlerine bırakâlım! Her yeni ve gü- zel eser, büyük şehirin bir köşesine kendi adını verecektir; buna inanalım! Cami ene er son şaheseri, Osmanlı salta- natının en etli devrinde bile “Hatice Sale Yali She değil, bir nica- mi,, oldu... deği Sa Bilmem Bursalılar, hakkımda ne hüküm za ; ben o ei “Keşiş,, ine hâlâ ya- rım... Bu yeşil çağlayanlar şehrinin emi sb dağa “Ulu,, dediler; Uludağ, (Bitinya) haritasının (Olimpos) ter- cümesidir. Ben U fekkür, hem kemal ve hem ahenk ve ze- rafet vardı. Mağruru hüsn olma ey yüzü mahım Düdu ahım gühu Keşişten geçti !.. Diyen şairin Keşiş dağı, bugünkü Uludağ ir. Tarihç Yazan Hüseyin Cahit YALÇIN EN KG ) ondan kurtulabilmektedir. Fakat insan- lar, her nedense, anadan doğarken be- raber getirdikleri bu kabiliyetten sıyrıl- mak için hemen hiç uğraşmazlar. Onun içindir ki, hakiki sanat ve hüner ehline tesadüf etmek ne kadar zorsa, boş lâf söylemek sanatında, maharetin en yük- sek tepelerine tırmanmış dâhilerle karşılaşmak o kadar kolaydır. Çün- kü kendimizi murakabe etmemek, fikri ve iradi tenbelliğe nefsimizi koyuver- k ve hiç birşey öğrenmemek, boş lâf sanatı için kâfi unsurlardır. Etrafınıza bakınız; dinlediklerinizi düşününüz: çöllerin kumları içinde altın zerreleri arayan macera aşıkları mı daha talihlidir, yoksa siz mi? Derhal taktir edersiniz! Çün- kü belki altın ve elmas arayıcıları, hasis ve kıskanç tabiatın zorluklarile dövüşerek, cepleri ve avuçları dolu, dönerler. Fakat siz, etrafınızdaki bütün ukalâ ve felâsifenin sohbetinden, eli- nizdeki ve avucunuzdakileri de kay- betmiş bir halde ayrılmazsanız, kendi- nizi hakiki bahtiyarlığa erişmiş say- malısınız. Şahsi ve içtimai ne derdiniz var? Beyhude yere niye üzülüyorsunuz ? Bakınız, etraf herşeyi bilen, her müş- külü halleden © salâhiyet sahiplerile doludur. İstikbalini anlamak istiyen- lere, iskambil falı kadrosunda haki- katler... Herşeyi onlardan öğreniniz ; hattâ harbin ne gün ve nasıl biteceğini onlar (Çörçil) ve (Ruzvelt) den de iyi bilirler. Boş lâf etmek sanatının hakiki şah- eserlerini, içtimaiyat sahasına taallük eden karışık meseleler çerçevesinde bulursunuz. Herkes anadan doğma bir iktisatçıdır; herkes bir devletin nasıl düzeleceğine vâkıftır. Herkes idare makanizmasının fena işlemesini teşrih hususunda en büyük bir hatip ve aynı zamanda bunların ortadan kalkması çarelerini tâyin bahsinde en sivrilmiş ir mütehassıstır. Öyle âlimler görürsünüz ki, iki düs- tur içinde bütün nakliyat zorluklarını 363 LÂF SANATI düzeltirler. Bir tavsiye ile ihtikârın önüne geçerler. Birkaç fırça darbesile vâklanın bütün tümseklerini kaldırıp bir düzlük zemini çizerler. Boş lâf etmek sanatının içine, (rea- lite), müsbet hakikat, ölçü, rakkam, (istatistik), hiç girmez. Onlar, bu diyara hakiki müşahede ve ölçünün girebil- mesi için vize vermezler. Orada, yal- nız'cehil, her tefsire karşı kör bir iti- mat saltanat sürer; ve haşmetlü boş lâf hazretleri (diktatör) lüğünü kurar. Şaşılacak bir cihet vardır : Bu kadar bilgiçten, bu kadar vatansever hami- yetlülardan mürekkep bir cemiyet, nasıl oluyor da dertten kurtulamıyor? Nasıl oluyor da kendi dalaveresinden başka birşeyle meşgul olmamış bir dükkâncı, bütün memleketin, hattâ cihanın, iktisadiyat makanizmasını dü- zeltecek tedbirleri cebinde gezdiriyor? Orta tahsilini bitirmemiş kimseler hem (Sayfayı çeviriniz) Adesenin gözile ameli dava- larımız: Cami merdivenlerinde perişan- lıklarını ilân eden bu iki kişi, cemiyetimiz- de, işsiz, yeri e mürakabesiz kütlenin ne canlı ifadesi ği,

Bu sayıdan diğer sayfalar: