15 Mart 1946 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 11

15 Mart 1946 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ÜŞAHHAS çer. M m maarif benim tasnifim me gör 14 tane. Bunlar bir dağ EE belli- rliği gibi,.. başlı 14 14 âh alar ir kep gruplar österie bu vâhidler şubelendirdikçe - selelerin sayısını çoğaltmış oluruz. Kesirsiz birer topluluk ifadesiyle Sl meselelerimiz, ence kati olarak şunlar: — PİLÂN.. e in YETİŞTİRİCİYİ YETİŞTİ. MEKTEP KİTAPLARI... AHLÂ iie DİL VE ISTILAH... “ÖNİVERSE YABANCI PROFE- ğ GÖNDERİLECEK TA- LEBE... SAN'AT VE İLİM ANEL, RİNİ DOĞURMA VE KORU LK TERBİYESİ... een İRFANINI İNAKİL.. KÜTÜPHANE mii da bütün dünya- daki örneklerinden üstünkörü kopya edilmiş düşünülmemiş v. tatbik edilmemiş işler de Sa deriüikiteak koy- kla kendisini yarı yarıya ifade edecek kadar de- rin bir ihtiyaç be- daheti temsil eden seleler, (krono- lojik) bir âhenk içinde kafamızda billürlaşma- dan m f dâvamız büyük mevzuuna kavuş- e deki pöstekinin tek teli üstünde Me gril deliler gibi, dâvayı tek ve arıyalı! mdi ge birinci etli Ana fikir ve e pilâ n.. Pilân, fikrin > inkılâp ederken, en sâf tecritten en rekkep teşhise doğru, rahimde yilan a gibi, kafamızda maddeleşmesidir. Pilânı, işe tekaddüm eden fikir diye de tarif edebiliriz. Her işde fikrin .. Küçük iş parçalarına fikirleri bir tarafa bırakıp, büyük iş bütününe tekaddüm edecek ana fikri araştırınca, pilânın ne demek ol- duğunu kavrarız. Tanzimattanberi maarif hareketlerimizin d parça kopya kâğıdı altında zaptedip, mümkün ol- de kadar çok ve iyi tatbik etmek fikrin- n başka bir şey değildir. Bir idarenin ideolocya a maarif ciha- zında olduğu kadar hiçbir şubede kesafet bağlayamaz. Bu bakımdan zavallı maarif ciha- zımız, kütleye şamil mes "uliyetlerin tortu ha- linde üstüne çöktüğü şişe dibi olmaktan kur- İdeolocyasız See idare ünl er hiçbir şey ayak üstünde rçevesine ait gi MAARİF MESELEMİZ >> Necip Fazıl KISAKÜREK bilir. Meselâ firengi hastalığına karşı müca- dele eden bir Sıhhiye Vekâleti, (Neosalvar- san) lı (formül) ne Avrupadan getirtip — hıslar üzerinde m temin eder; yahut bi İktisat Vekâleti, ak ham adl karşılık satın aldığı makinelerle öbek öbek fabrika kurdurur ve işletir. Fakat bütün bu i ” haline getiren fikri hamlenin kaynağındaki maarif cihazi, kendisine ait bütün (formül) leri, hattâ baş- hazının kendi işinde, çaresiz, bir dünya görü- şüne varması lâzımdır. Ana fikir - pilân eksik- modası geçmiş rle talemiinden istikbali ke şfe yeltenen bunamiş kocakarının bile, birer gizli pilâncığı vardır. Fezanın sonsuz muhte- vasında olduğu gibi, her şey pilân ruhunun bir şubesi... Basit bir iş programını değil de, kafamızın temeli mânasına aldığım pilâna, bütün dünya maarif (formül) lerini, kendimi- Dâvamız, tek! İlh ze mide içinde hazmettirecek ve kana çevirecek ölçüler girecektir. Her uda peşin ve kendimize ait bir aye ve Di iyi ve ÖR güzel ve çirkin hükmü leketin (sentez) kafası taşıyan fikir- Gücün teker teker böyle bir pilân (tez) i istenebilir. Bunların umumi tenkidinden de, pilâna esas ilk hükümler doğar. Pilânı bizzat şuur, pilânsızlığı insiyak diye .. yi doğrudan doğruya şuur bi- naları maki la mükellef bir işçi, pilânsız nasıl ke İki numaralı mesele, okutmayı genişlet- me işidir. , hemen bütün dünya maarifinin baş meselesi... İnsanlığın malı olmuş, (lise) çerçe- vesindeki hakikat kanunlarını, köyden ve ilk mektepten başlayarak, her şeyden evvel tam bir kemmiyet pilânında in olduğu ka- dar a va şi... Dediğim gibi, bu lüzum, dece benmi pilânında geniş- leme sikle ir sil etse de, keyfiyet pilânı- na en müessir esasi türde biridir, Okutmalı- yız; bildiğimiz ve başardığımız kadariyle, mümkün mertebe çok insan okutmalıyız. Derhal ilâve ede- tebi, muallimi ve binbir © “#letiyle, Zİ yüzde yüz iktisa- / A di bir (faktör) e 1 dayalı... Maarif ci- hazımızın, beş yıl evveline kadar, okutmayı genişletememekte, kendisine verilen bütçe payına göre biç kabahati yok... ve bundan daha büyük bir su zumu, canla başla müdafaa etmemek kaba- bati... Bundan beş yıl evveline gelinceye kadar yuvarlak hesapla maarif bütçemiz, devlet bütçesinin 16 da biriydi. el cemiyet kal- kinması dâvasını a bölersek, maarif 5 bunun isi v parçası e k vasala yollarını kur- ak, elbette en bü- e b iz ,. Fakat madde çevresinde imarına lee ez ruh çev» mler resinde ki için hazırladığımızı düşünecek olursak * apışırız. İmar dâ ızı muhitten merkeze ve merkezden muhite doğru, hem madde ve hem de haklarla ele alacaktık. Devlet bütü; ruh çevresinde müsavi nümüzün, m f cihazının olduğunu isbattan başka bir işe yaramamış- tır. Sırası gelince göstereceğim. o emek ki, as- lında kemmiyet işi olan bu mesele, bir keyfiyete bitişik yü- rümedikçe (yerinde saymaktan daha za- rarlı oluyor. , ye ri ciyi eitli işi... ocuğun yetiş- tirme işiyle, ğ tiştirecek getiriyi yetiştirme işi, içiçe girmiş bir düğüm suk yetiştirmeli ri » Ço pet yetişin " yetiştirici yetiştirmeli ki çocuk yetişsi La ialamlda 7 tip yetiştirici, yâni Memur ve zabit mütekaitleri, muallim var: ehliyet vesikası sahipleri, orta muallim mek- ektebi mezunları, Avrupa (üniversite) leri mezunları... Yetiştiricinin yetiştirilme şartlarında sistem olmadığı, bu üniformasızlıktan belli... Hakikatte yerleri alli keyfiyetçe küçük, teşkil etmeli.. rede ein sılayasağımız kafanın kisi? En lâzım, en çetin işl.. Terbiye ve öğretme ilimleri bakımından, alk ve mef- İnn or plânda yetiştir. me işinin Zirv sek muallim mektebi derdidir. Senin 7 e li üç sene müd- İl cabsildan başka ve onlardan daha sıkı ölçü- lerle talebesinin ensesine binmeli değil mi? Halbuki talebe mektebin aslâ kıymet verme- diği hafif derslerine devam etmiyor, uykusu camektebi Yetiştiriciyi yetiştirme 2 memleketi yetiştirme bakımından, hem kemmiyeti, hem de keyfiyeti üzerinde en siki düşünmemiz. gereken müşahhas h ARR zl RE dikis ©

Bu sayıdan diğer sayfalar: