12 Nisan 1946 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 11

12 Nisan 1946 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

eldik 12nu- hanemiz, bir m RUNNER terbiyesi ... Bu iş şube- var. Ayrıca ufak- tefek teşekkülle- sma» Daima Maarif Meselemiz irisi ğurma ve koru- ma» bahsiyle sıkı sıkıya alâkalıdır. Nitekim geniş maarif çerçevesinde herşey, vasıtalı veya vasıtasız, bu hadefe ve birbirlerine bağlı değil mi? Fakat hedeflerden herbirini, muşah- has, muayyen ve müstakil tatbik sa- haları halinde ayrı m şuurlaştırma- ya, uzuvlaştırmaya Elimizde . eski bir teşe ekkül var. Bu teşekkül, Cümhuriyetten evvel ay- ni gaye etrafında kurulup Cümhuriyet içinde bir müddet sürüklendi. Sonra yeni bir şekle istihale etti. Fakat bir türlü asıl kaynağına m Türkocakları - Halkevleri. Bence Halkevlerini, ismi ve cismi, binası ve demirbaşı, bulâsa bütün maddesiyle - ruhuyla demiyorum - bir umumi müdürlük teşkilâtı içinde Ma- rife mal etmek, devletleştirmek lâzım... daa çok yerinde ve geniş ölçüde e. ifade eden Halkevlerini, — sahasında zenginleştirmek, pilân ve.dâva. sahibi kılmak, cansız. kılişe- ciliklerden kurtarmak ve yepyeni bir ruhla > şartiyle. âyet ve kazadaki (kültür) dediliii: muallimleri, doktorlar, teknis- yenler, münev- verler, s san'at- er kârlar, merkez- IE) ce madde mad- de tesbit edilmiş bir faaliyet pilânının canlı icra ki sıfatiyle giren memür e .. Bu heyet e eli ni, b a musahabe, mi nakaşa, gezinti, temsil, tatbik, m konser. ve. daha. bin toplantı şekli: al- tında, muaşeret kaidelerinden'ev-ida- mi vücut: bakımından fikir ve evkine kadar, yepyeni bir ye- ime ve ve yetiştirme ocağı haline ge- irm (Folklor)un bütün şubeleriyle tat- bik ve temsil sahası kazanacağı ir Halkevleridir. < Halkevlerini 'Maar bağlayıp en geniş pilânda milli dar tür) ün müşterek. hayatını yaşamaya davet eden birer çatı haline getirmek, ri ,tarihimizde hakiki bir inkılâp olur. İnkılâp maarif cihazlarında halk terbiyesi, hattâ mektepleri ai bir ehemmiyetle ele slliimal m Şimdi 13 numaralı meselemize Mi dünya irfanını nakil iş mühim bir iş şubesi — bu ibik yalnız birkaç kelime söyli- yeceğim. Zira bu bahsi: seninle daha ei müstakil gingeli konuşmuştuk. Bütün Garp. ve bütün Şark irfa- nının iü eserlerini (kültür) kökümüz Necip Fazıl KISAKÜREK olan Osmanlıcadaki baş eserlerle be- raber, bugünkü dilimizin gümrük sa- lonu önüne ve bir ham- lede yığma” lıyız. İhtiyaç- ların ihtiya- cı... Kurtuluş çarelerinden birini çerçeveleyen bu işin Savarona yatından daha ucu- za mal olacağını eski konuşmamızda göstermiş ve buna karşı ne yapılmak istendiğini de bir iki çizgi halinde belirtmiştik. Zamanın meçhul neş'et ânından- beri, başka milletlerin ne eser verdi- ğini kendi ana dilinin aynasında gör- memiş olan millet, kıyamete kadar eser veremiyecektir. umaralı meselemizse Milli Kü- tüphane ve (Müze)... başına cami, medrese, kü- tüphane dikmiş olan, İstanbul, Mısır ve Budin fatihlerinin çocukları biz miyiz? Nerede milli kü Pipbapemiei Avrupalı'nın, şu Bibliothegue ye nale dediği ve her büyük me vücudunu mutlak telâkki etettiği ne... Si İstanbul'da bir Üniversite Kütüp- tüphaneleri... Ne- rede Milli Kütüp- kar çi evlet mer- kezimizde halka açilabilmiz tek kü- tüphane olmayışına ne diyelim? Milli kütüphanemizi kurmak, bü- yük merkezlerde bunun birer şubesini açmak, ve kendi öz köklerimizden, bütün dünya (kültür) üne kadar, ba- sılmış, basılan. ve basılacak bütün ki- tapları buralara dağıtmak, lâzım, sel- zem, şart, zaru- ri, omuhekkak değil de ne?.. (Müze) işi- ne gelince, bu hususta birçok zenginliğimiz olmakla beraber orga- nizmamız tamam değil... (Lârus) iane- siyle allâmelik satmak zevkinde ol- madığım için Avrupa'daki misallerini saymıyorum. Her sahada her (müze)- addi ve manevi sermayemiz nis- Detinde vücuda getirmeliyiz. Yüz yıldır milli kütüphanesini ve (müze) lerini kuramamış bir maarif « cihazını, pantalonu olmıyan bir ada- mın giyimden bahsetmesi kadar za- vallı e İlm cuğum; 14 mesele bitti; şim- di m in me ve bugüne tatbik etmeğe kald Baff 1Ef, ekkür zinciri ( Herakleitos) (Herakleitos) VI i inci asrın (M.E.) sonla- rına doğru - Efes'te yaşamıştır. (Paradoks )u eevmesi yüzünden Kepeğe karanlık lâkabı ilk devrenin fi- Ye düşüncesine derin bir iz yapmak suretiyle en büyük tesir onundur. Yeni e ir çarpan . faraziye- lerden sği gr? ziliş, dme açık bir şekilde, (Hera meyi un «T Hakkında » adlı kitabında ifadelendirilmişlerdir. bamya da, (Milet) fizikçileri gibi, bütün cisimler r tek unsurun değişmeleri şeklinde süledağikediri u tek unsur, zan (ateş), bazan (sıcak nefes) dediği (psuke) daha ince, daha narin bir maddedir. Bu mad. de, fiziğin evvelce (kalorik ), bu gün esir diye isimlendirdiği şeye ve yeni kimyanın (oksijen)'ine benzeme in Bu ilk madde rzın hudutlarından âlem kadar e ver Var vs herşey ondan gelir ve tekrar ona dönmek ister. Her varlık lık ol ebil hayet ateş olur. Bu düşünce, yeni fiziğin or- taya atlığı ve her çeşit hayatın güneş sıcak- lıgının . bir istihalesinden başka birşey olma- dıgını ileri süren hararetin mihaniki nazariye- sinin, yâni (termo - dinamik)in esas fikridir. Böylece, hava ve su sönmek veya yeniden H.M. Kafalıoğlu. doğmak üzere olan ateştirler; toprak ve katı cisimler sönmüş ateştirler ve kaderin tayin ettiği saatte yeniden tutuşacaklardır. Şaşmaz bir kanuna göre, gökteki bölgelerin ateşi sıra ile buhar, su, toprak olur ve ters istikamette tekrar aslına döner, yine tekâsüf eder, gök- lere-yükselir ve ie sonu gelmemecesine böyle sürer. Su halde trope),. sürekli olarak canlı bir ateştir. O, var olmaya başlamadığı gibi, yok da olmıya caktır. Kâinatın bir sonu vardır, şu mânada bir —. — ter ey yine ateş haline gelecektir. Fakat âlem, sonsuz küllerinden yeniden.do- gar. Kü “e ink yaratma ve yok olmanın be teviye birbirini takip side di (Zeus ) u kendi kendisiyle oynadığı bir oyundur. Sükü. net, atalet, varlık, hasselerin bir vehmidir. Ayni nehre iki kere girmek mümkün değil- dir; hattâ bir defa bile mümkün değildir; ora- ya giriyoruz ve girmiyoruz; oradayız ve artık orada değiliz; çünkü içine daldığımızı sandı- gımız ir artık. bizden uzaktadırlar. Bu kluk durmadan elimi erdi. Eğer bunlar ayni şey olmasay- dılar, değişmek suretiyle birbirlerine istihale edemezlerdi. İşte (Herakleitos) un felsefesi |. 323

Bu sayıdan diğer sayfalar: