12 Nisan 1946 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 13

12 Nisan 1946 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Böyle bir çiftliğe çok mu çocukluğunda davetli idi ? Burasını unutmuştu. : Daha bü- yüyünce bu, hemen hemen bir arazi sahibi, hemen hemen bir ağa, bir bey olmak arzusu ondan geçip gitmişti. Şimdi kasabadaki küçü- cük evlerinde tavukları, piliçleri bir pencere önünde uzun uzun seyretmekten hoşlanmaz olmuştu. Şimdi yine yatağa yatınca uyumadan evvel:hülya kuruyordu, Kuruyordu amma bir bakkal dükkânı açmak isterdi. Bu dükkân, yol kenarında bir bakkal dükkânı idi. Şehir- da hariçte idi; şose boyunda pardon1.. Köy- lüler kıl torbaların, patlak çuvalların içinde peynirler, cevizler, mısırlar, yumurtalar geti- rir, o > sokar, bakar : — Şehire kadar gitmenize lüzum yok, derdi, ben alırım. Benim verdiğim fiatı da kimse veremez şehirde... Çoğu muhakkak debli inmek, piyasayı ölme isterdi. Çok defa da ve muhakkak saf bir kadıncağız: — Bu da sana nasipmiş. diyiverirdi. Al, sen de kazan, A'lah senin ekmeğini de bizim yüzümüzden halk etmiş, Ekseriya yı kapa* gi Böyle bir dükkân onun akrabal dı birinindi galiba... Liseye girdiği zaman bu hülyaları çoktan unutmuştu. Ara sira o, çiftlik beyi ev arzusunu hatırlardı. Ama şairane bir şekild. hatırlardı: Ovaya hazır kötüpkaneli, si sabalı, üç tarafı cam kapılı bir odada otur sabah sis içindeki ovaya karşı yazı kaide, e ufka kadar onundu. Herkese iyilik yapıyordu. Gençleri birbirleriyle evlen- ,dirir, kırk gün a süren düğünler yapardı. Çep- Çiftlik ye sıhhatli yapılar ve insanlar dolu idi. Ama şose başı bakkal vg rn a Gl hayatımın bir d. madan evvel gördüğü bu kötü iye e lamamak çok ister, hatirlamazdı d Şimdi artık mektep e, bir tanesine göz koyüyor, onu bütün arkadaşla. rından daha çok sevmek, onun için fedakâr. klar ötmek; ona dar. a al, fedakârlıklar yel olmayan e yüzlü pim on bir dost olmak istiyordu. Çiftli kallığa tani özenmiş olduğu balde A vi kişi de, bu motorun neden böyle © diye mırildanıyordu. ( Elinden eski tarzda inşa edilmiş olduğü- © « Akdenizde olacak münasebetlerde idi. Dost olmak ai diği arkadaşı, bir müddet sonra, onun sirası- nın yanında yer almış, hemen hemen herşey haki bir defteri, bir teneffüs esnasında kol saati kaybolmuştu. Bunlara da sesini çıkaramamış, bir türlü dostunun bunları aşırdığına tam tamamına İnanam: Fakat öteki, bütün tali bir zaaf saya- rak bu sefer ondan borç para almış, ödeme- miş; sebinden mendilini, yakasından rozetini bir yazılı imtihanda, dizin. yazarken, hocanin şüphelenip kendi taraflarına geldiği bir sıra- da kitabı onun dizlerine kaydırıvermişti. Sıfır almıştı, Buna da fazla içerlemedi. Yine bera- berdiler yal.. Bazan, hakikaten bir dost gibi oluveriyordu ya arkadaşı. değildi. İçine yakini Hiç olmazsa yalnız stü bir gariplik bastığı k,lâkırdı söyleyecek, iyi- lik yapdesk, iyilik görecek, teneffüste kol- kola gezecek birisi vardı ya!.. akat biraz aklı başına gelir gibi ol. muştu. Borç para vermiyordu. Gözünü kilit. lemeden bir yere gitmiyordu. İşte o zaman en büyük ihaneti gördü. Sıra arkadaşı onu bırakıp başka birisinin yanına gitti. Darülfü- nana girdiği zaman büti olmaktan ziyade, inanmazsınız, bir kahveci dükkânı açmaktı, İstanbulun tenba bir semtindö, üç Lali tane ağacının ortasında, bir kahve hatırlıyor. k Kestane ağaçları hışırdar, çırak haykırır, bir mütekait esner, bir minare, boylu boyunes omuzlarına yaslanırdı. Bunlar dört sıra kahveydi. boştu. Üstünde «kiralık» levhası asılı idi. Gece, yatağında, . dersin boşluğunu, kiymet. sizliğini anladığı zaman, ertesi gün gelir, kahve hâlâ italik mıdır diye bakardı. Ona ca öğretmeğe kalkmış. lardı. İçine fenalıklar basardı. Fransızcayı öğretemezler, Uygurca öğretmeğe kalkarlar, Türk Korsanları» Ortadaki müphem ve şüpheli niyetlerle kuytu köşelerde —— l döğme bir gün burada bir ma. da, küçük çırağın kar. şısında amı Çırak «İmtihanı veremedin galiba ağabey» demişti. VİA GNĞİ İdris» demiş, sonra gös. lerini e kiralık kahveye çevirerek ilâve et» mişti : — Ben de bir kahve mi açsam, ne yap- sam ?.. İdris «Sana çırak olurum ağabey» diye De akşam ne güzel uyumuştu. Sabahle- yin NN dükkânı açmış bulmuştu. — Geldin mi ağabey? demişti. Sana bir kahve bpleiriyi mi iftah ettin mi? diye sormuştu. İdris # — Yok, demişti. — Öyle ise bırak, benden başlamaya lım, Uğur İdris, bardaklar, fincanlarla birlikte gin- gır ve gülmüştü şimdi de bir kız seviyordu. Artık öne açamazdı. Şimdi oturup yazılar ya- yordu. Bir halt karıştıramazdı; ayda yılda bir iki dostunun okuyacağı şeyler yazmaktan başka. te şimdi bir kız seviyordu. Günlerdir konuşuyorlardı. Beş on parası vardı. Bu pa- ranın batiri için kızın ona yapmadığı kalmı- yordu. Bazan «Seviyorum senil» diyor, her taraf donanıyordu. Bazan «Senin nereni seve- ceğimis diyordu. Aynaya bakıyor, bir türlü sevilecek bir yerini bulamiyordu. Haydi içindeki şehirde bütün bayraklar iniyor, karartmadır başlıyordu. Bir hafta gelip «ni. şanlanalım» diyordu. Haftaya bir bahate ile onu aldatıyor, ayrılacak gibi olsa kıskatıçlı- gını tahrik ediyor, eskisinden bin misli fasla sevmeğe başlıyordu. Koparıp koparıp tatele. ben, oynayan bir şey, bir yılan kuyruğu, bir ağın Mz duruyordu. lamaz mıydı? Yetmiş, seksen liralık bir şey... İşt: bu hayal, hakikat olamayacak kadar bü. yük bir hayal midir, derdi, (Arkası var) argın da öl en dünya sakinleri. çiftler | Bin kalp'erini sonsuz bir neş'e ha akıl erdirmiye çalışmış, bir neticeye varamıyarak vaz geç- mişlerdi. Kendini (Bodier) ve (Malırme) nin mısralarında kay- betmiş, per zayıf, uzun yüzlü mi # genç şairin, içinde ma depreşen (ekzotik) iklim- ler Mlüseiee bu gemiyi görünce birden ği vermişti, Yıldız. lara karşı #leri bışkırır ibiş Me Je partirai! Steamar balançant ta mâture, Löve Vancre ge une ir dal 07 MI Yor nazağan ” ye ir al, Direğini üliğindi tılsımlı bir dıyara duğru. isimli romanı yeni bırakmış olan bir liseli genç, patkın önünde yatan motoru, kadırgalara ben. zetti. o Direklerinde . eski tarz yelkenler tahayyül etti. Çoğalan kadırgalar, yüzlerce bacaklı bö- cekler gibi hareket etmeğe baş- ladılar. «Bu sıcakta forsalar ne kadar da terler. » diye düşünür. ken patkta olduğunu hatırladı. Zaman ve mekândâü bu imkân- sız firarın devamını bekliyemez- di. Mütbiş pipe kalkıp evinin yolun aktin Vi parkın müşterileti döğişiyordu. Lokan- tadah çıkap sarhoşlar, koltuklara kutularak bira şişelerini düzüne igi devirenler, daha başka, biraz ekeriyeti teşkil ye başla» 1. Radyodan ai diyar» ln sesi duyuluyor; Arap ya- lellileri:le İspanyol rümbaları, siyah işsmleketlerin iri yıldızlı gecelerinden selâmlar getiriyor- lardı. Ufukta, sanki muazzam Şşen- lik'er yapılıyormuş 'biâsini veren şimşekler çakafken, çok tatlı, bir ara açık olarak işitilir hale de geldi. İhtimal Türkçe neş iyat z r di stasyondu. Kadın âesi, gecenin sükününa gö- müleü bütün fonalıkların üzetis- den, bayılıtcı bif esitti gibi geçti: «.. Nihayet bir gün, yorgul 6 ile a emindik. Ar. tık “> müztarip halk küt- lele: eğil, kurtülmuş şehir. lerin bör havasını teneffüs eden, i şamak sevinci ile çılgın, mas. üt ve bahtiyar insanların şarkı Mez söyliyeci hil. Be; Beşeriyetin senelerdir Mike yüz tutmüş aci. larının aziz methemi.. Sulhi, Tatlı, ılık, sevimli yüzlü... Daima iyi, güzel ve gerçek olan sulh! Vefakâr sevgilisi insanların!,. » adyoda tırmalayıcı bir (pa- ratit) oldü. Bunü müteakip, helâ tarafından geleti, zi Kart, hid. detli bir sarhoş sesi bütün parkı çınlattı ş «Ulan eşğeköğlu öşğek!. Bunası kerhane mi? Çnik hü “Ağ

Bu sayıdan diğer sayfalar: