19 Nisan 1946 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 12

19 Nisan 1946 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

A Merdan bu yollara neka- dar da alışmıştı : yıllardır bık- madan gidip geldiği, etrafındaki ağaçlarda asılı mevsimleri sey- rettiği yollar... Ayağında hep ayni ayakkabı, sırtında hep ayni koyu renk elbise ile tek cepheli adam... Fakat. kafası!.. Hiç dur- mak bilmeyen, yorulmadan işle- yen bir makine... İç âleminde çok i ada saplanmış; başını hafif yukarıya kaldırmış, elleri ceplerinde, kol. tuğunun altında 2 yarı sert Mi ilerliy: ayrı ei takip ederek ayni NİNE ate doğru y sabit bakışları kızı birden hızlan- dırdı. ne geçti, âhenkli yürü- yüşiyle (fakülte) ye kadar geldi ve sonra gözden boldu. Bu karşılaşma, şimdi çok geri: dör vu o elat hocası alâkayla dinliyor, sözlerinin kıy- metlendirildiğini we > bütün canlılığiyle anlatıy. — Her hangi Keki elimde tutarken ne varlığında meslek arzusunu bol bol tatmin e Böylece hatifliyor, İn olamıyacağım? Düşüncelerimden kurtulamayacak mıyım ? Merdan, anlatırken gözlerinde binbir ışık yanıp yanakları kıza- ran, yerinde bir heykel kibar- liğiyle durap. e bakmış ve gü- lerek demişti la düşüncelerinle değil, ti ği as sine, yalnız bhisle- rinle eli ediyorsun | İsyanın, üzüntün hep hislerinin mahsulü, neticesi, aksülâmeli... Yalnız bunların sebebinden neti- cesine kadar görebiliyorsun. On- ların tadına varamıyorsun! Bak, birdenbire yüzün değişti. Sende varlığına inandığın şeyin keşfo- lunmasına üzüldün, Üstelik, bu fikri kabul edersen, içinde üçüncü lir, belki ararsın birgün bunları a... Sonra, gitme zamanı e mıştı. o Herkes Kalkmışlar mışlardı. yaklaş- hazırlanıyordu. ve kalabalığa karış- “. hmet Merdan, geride kalan hayatına ne zaman baksa kendini yalnız a Çok eski sene- lerde “bile nında: bir kadın, melek gibi, onu Mike ien bir kadın vardı. İlk zamanlar oyun, sonra mektep arkadaşı olmuşlardı, daha sonra da hayat arkadaşı... Rüzâne, yüzünde her güçlüğe göğüs geren, roman kahramanları gibi kanaatkâr bir kadındı. Hayatları sessiz, sakin geçerdi. Merdan'in daima (normal) bissini veren görünüşü arkasında gizli kalan, gözlerinin alevlen- m üzünün tutuşması, dişle. rinin gicırtısiyle bir kadını fazla korkutacak taşkınlıklarına dahi tahammül eder, asa büyük bir sabırla karşı koy an, «mes —— aviyki ?» diye kendi kendine sorardı ba- zan... Olmamasına lüzum yoktu ki... Yalnız içinde boş kalan bir yer vardı. İşte onu bir türlü dol. duramıyordu. Senelerdenberi (üniversite) de (sosyoloji profesörü) ydü. İçindeki tebessüm eksilmeyen, . nsan» iz görüşü mba ii. Dıştan özleri içinden tanımağa çalışır, bu ayrı gibi duran iki âlemden asıl yayı meydana getirirdi Birgün, talebeleri a yolda rastladığı kızı bulmu Dikkatle yüzüne bakınca, bea başını önüne eğmiş, ders sonuna kadar hiçbir hareket yapmamıştı. abahları karşılaşmalar devam- ediyor, (fakülte) ye ayrı kıyıları takip ederek geliyorlar, se larda birbirlerini (o kaybed derste tekrar karlapyorarr. Ahmet Merdan, sesinin âhenkliliğiyle ders verirken, genç- dün- rak ekseriya yeni bir fikir atar, müdafaa eder ve n tesirinden emin, yerine otururdu. Dersten artan zaman- larda, bol bol konuşurlardı. Hoca- sından yardım istemek gerektiği takdirde daima çekinir, gözlerini Her okarşılaşmalarında yüzünün ifadesi başkalaşırdı. Adam bu te- sadüfleri sabırsızlıkla beklerdi, Saatler, hayır, dakikalar kızın yüzünde oynar, ona yeni bir sima Iş e Bulunduğu yer, ağlamasına hiç müsait değildi. Fakat gözlerinde beliren ıslaklığı zor zaptediyordu. Dudaklarının a: unun b gülümsüyordu. İşte yine sebep arı- yor; niçin? neye? yahut kimin için ağlıyorum diyordu. Sebep yok derken kendine yalancı diye hay- kırmak istiyor, fakat bir ikinci benliği tarafından müdafaa edili- yordu. Aç, doymıyan, hiçbir şeyle tatmin edilemiyen bir ruhu vardı. İsyanlar, durulmalar, bir zerre ruh besliyordu. ümitlerle il hem çok de aç, Sosyoloji) hocası sınıfa gir- e kapatmış, ve başının üzerine tespit iş... Soruyor : — Şu ânda ne düşünüyorsun, söyliyebilir misin? j6 Halbuki kız, açık duran say- faları lie gibi EM Başını yavaş yavaş hocasına doğ- ru kaldırdı, gözlerini “öükğtisle kıravatı arasında gör dikti ve bekled n kısma *. Dördüncü senenin sonu yak- laşıyordu. Sine bütün yeyeksisi lık meselesi üzerinde durmuştu Şahsi ve ferdi menfaatleri üstün tutuyor, her ne sebeple olursa olsun a tadakkırlık — lamıyacağını” belirtiyordu. son sene içinde nasıl bir eid âleminde yaşadım? Nasıl bir hayatı peşimde sürükledim? Öte. ki kadın- ah o öteki kadın-ona kanani bağlarla bağlanmış, onlar kendi mubitlerinde, kendi âlem- lerinde yaşarlarken bu hayata m örmüş, rap çekiyorum. İçtimai şartların yükünü taşıya- reden, hiçten başka birşey değiliz» iddiasındaydı. «Bunları ne değiş- Semele ne tanımağa kudretimiz Biz, kendimizi unutarak sarun uymak zorundayız». Bütün bunlara rağmen, Sine, çok çalışmış, oldukca ai ei liller toplamış, müşahedeler yap- miş ve tezinde kendi düşünce- lerini müdafaa etmişti. “. Tren, son hızla ilerliyordu. Kız, kolunu kanapenin kenarına dayamış, gözleri kapalı duruyordu. Ailesi, dönüşünü kimbilir nasıl beklemekteydi. gibi canlı, güler yüzlü kızları... Çok başarılı bir imtihan ver- mişti. Bilhassa tezini müd.faada gösterdiği dikkat ve muvaffakiyet öğretmiş, bir insanın hiçliğini o anlatmıştı Sine'ye...

Bu sayıdan diğer sayfalar: