14 Haziran 1946 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 10

14 Haziran 1946 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Eb'uPalâ El-Maarri: İbret göziyle bakılacak olursa şu âlem garip bir sahnedir: Sa- ölge gibi, fik- rini Şunlar ve seni bırakıp geçer gi ider. ... Tesbih çek, namaz kıl, Mek- keyi ziyaret ve orada tavaf et! Mübarek yerlerde, yahut Kâbenin etrafında, yedi defa değil, yetmiş defa yep Sen yine Allah ada- mı değilsin! Bir kimse ki hırs'a doymazlığa balı nefsini tuta- maz, o mesel asıl dinden haberi yok dem Bilemem Se şehrinin kadısı mı yaptığı yolsuzluklardan dola- yı daha günahkâr, daha suçludur; rin âlimleri vardırki, şaşkınlık içinde yuvarlanırlar; sonra da sözlerini bep gökten i inmiş kitaba yor da le yer sarsıntılara #“. Dyt or Tanrınız, iyiliklerinizin karşı- lığı olarak size yağmur y mış değildir. m e. halle. bulamıyor da, başkası bolluklara gark oluyor. Nice evinde rühat oturan kimse bol rızıkla do- rı ve develeriyle yor. Siz dileğinizi Tanrı- dan dileyiniz, ve iyi bir sona ermenizi isteyi ieiü Yoksa bu dünyanız, dilekler yeri değildir. Siz, Allahın mükâfatına nail ol. mak kaygusiyle dindarlık ettiniz. Fakat şu yaptıklarınız, kayıtsız- lıklardan Bayes, nedir? .. Kadınlarda bir gebeliktir ha- sıl oluyor. Bu, onlara bağlanan bir ıstırap ipidir. Evet, bin türlü yüdü, gençliğini geçirdi, saçını ağarttı da onü boyamadı. Riya- kârlık etmedi. ye e veni böylece kapanır- sa, de ne geniş rahatlık süz ... Allah bilir ki, şu insanların nefsleri, akılları olmıyan kele- beklerin nefsleri gibidir. Mei ete ki, « bu adam fakihti Fakat öyle sözler vardır Vi nlileti yaralar. Bu bilgiçler den bahsettiler. Onların m kendilerine (oâlim 'dedirtmektir. Görüyorum ki, herkes, kendinde- kayese yapınca hangisini ayıpla- malıyız? '.. Fenalık, aldatış o kadar ya- yıldı ve bizi hakir ğini ki, hükümdara doğru göster- mek için bir eş rl ki o nasihati edenlere hırsız göziyle bakılır oldu. Hulâsa yer yüzünde ae yerini hepsi indir. O kadar ki, gök eridi bile bağ hırsıza bensiy Ne gariptir 1... Değişmez san- dığımız bir cevher bozuluveriyor. Ey Yaradanım, bundaki gaye nedir? Bir hestaya, iyi olsun ia ilâç verilir. Fakat asıl has- talık cismin sıhhati değil midir? Sen, ,dünyada temiz yürekle, Allahına bağlı ol1.... Ona karşı olan vazifelerini yerine getir! Nice hükümdar geldi ki, dünyada birçok iyilik yapmış, adları âle- me yayılmış, fakat nihayet fâni- lere karışıp gitmişlerdir. '.. Mal, hakka karşı susturur ve haksızı haklı göstermek için dil. — bülbül gibi lm erleri nun karşısın. . Hal a rerek, abilik iel pray uzaklaştırmış olur. Yine para İle nice mescidler ve ma- bedler yıkılır. DİVAN Prof. Ş$. Ü. Edebiyat tarihi : İptidat (ditramp) koroları ga- yet kalabalık olduğu halde, tra- cedya korosu, hiçbir zaman 15 ki- şiyi geçmemişti. Hattâ (Sofokl) e gelinceye kadar âzami koro had- di, 12 kişiydi. heyetinin uzuvları, par- lak ve revnaklı elbiseler giyinir- di, o şefi, ekseriyetle tegan- nisiz ek aktörlere hitap eder ve orkeştradaki yerini terketme- en, mevzu içinde onlarla konu- rdu. b - Koro şefinin, tabii söz çerçe- vesinde ve piyes mevzuu içinde konuşmaya başladığı, korodan birisininde ona cevap verdiği gün, aktör, tam mânasiyle doğ- muş demekti, Aktörlük faaliyetine Yunani sızca (hypocrite) kelimesinin aslı odur. Bügün riyakâr mânasına gelen ve aktörlük san'atı mefhu- mundan tamamiyle ayrı bir mâna taşıyan bu kelime, her halde hakiki hayat münasebetleri için- de samimiyetsiz tavırlar takınan insanları, oynadıkları rol bakı- mından ayırd etmek için yeni bir “delâlet kazanmış olsa ge- rektir. Aktör tracedyayı temsil eder- tiyatrolarında, uzak yerlerdeki seyircilerin onu küçücük görece- gi tabiiydi. Aktörler, ayaklarına giydikleri (kotürn) denilen kalın ayakkabılarla boylarını uzatırlar- dı. Bugün kadınların giydiği mantarlı pabuçlar gibi birşey... Aktörler, kalın ve yüksek keskin muhteşem bir elbise giyerlerdi. Elbise çok uzun ve çok tantanalı olur, aktöre dini mahiyette bir heybet verirdi, Aktör bunlardan sonra, oynı- yacağı role göre başına bir mas- ke geçirirdi. Maskelerde A deliği fevkalâde büyük, ve (megafon) gibi, aktörün sesini bir kaç “sisli büyütecek tarzdaydı. Bir piyes içinde üç aktör, ih- i. Eğer aktör- bir şahsiyet olurdu. uzun rolü oynayan aktöre (birin. ci), nisbeten küçük ve mü maskelerle görünen öbür iki ak- töre de, (ikinci) ve (üçüncü) ismi verilirdi.. Bütün roller erkekler tarafından yapılırdı. 0 SEYİRCİLER Kölelerden başka, yerli, ya- rkek her vatan- malikti. Demek ki, bütün sınıfla- riyle bütün vatandaşlar, milli bir yekân halinde tiyatro seyircisi oluyor. Bir kişilik yerin fiatı iç nün Fransız firankıyle 30 santim değerinde fiki (obo! den ibaretti. Fakir Ovatandaşlar devlet kasasından alır, tonilleri goy iie ndan mahrum kalmazlard San ketiyle devlet ve millet | li inki karşılıklı alâka mii sebetinden ne fevkalâde bir ( Dijen nizos ) tiyatrosunda, GN den fazla seyirciye yer ün bu kısa izahlardan, (Ai) devrede; tamamiyle te- şekkül eden tiyatronun, Yunan larca ne.derin bir zevk, heye- mi Filozof (Platon) şöyle de- na, bir KER bir diki hakimiyeti) di İLK ŞAİRLER Milâttan evvelki Beşinci ve Dördüncü: Asırlarda Atinayı bir (Tiyatro hâkimiyeti) baline geti. ren trecedya şairleri oldu. Ti- yatroyu birde nbire modalaşmış, temel atmiş, kelâm şanatına hâ- kim olmuş, ve sa alâkadar her â canlı ifade sekin ÜYbetode bul. maya başlamış İlk e başlıca” yl eN çıktı u Atinalı. üç ii (Eşil), (Sotoki); YÖripid, traceya tari- hipleri, artık tik) iy en bnyük mü. meşssilleri z > delimi eserlerinden ee aza edilebildi Salak Eşil), (So fokl), (Öripidi, Edebiyat tarihi; (Frinikos) ve (Pratinas) gibi, (Eşil) in ye er yıllarını idrak eden şairler kaybolmuş eserlerine de, üç bü. ük ustadan kaybolmuş esetler adar acımktadır. Bir müddet sonra, ei “ (Ör ipid) le se ikinci pi- lândaki otracedya yelllayliciyk Mev (İon), (A pa aton), tra- hretini kazanabilmişler- 5 geber bize kadar ulaş- tıramamışlar: Salik Zeki AKTAY

Bu sayıdan diğer sayfalar: