14 Haziran 1946 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 13

14 Haziran 1946 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SHE Bulut o emi ciddi: fan, un karısı. Leonun bütün na- musu pedi belli. Güzel, genç, tatlı, fakat . Onda şu hal var: Sanki düşman, Kocası öldürülmüş, miş... O,en güzel düşman e ai, artık düşmanlıkla değil de acı ile bakıyor. Üstüne insanı küçük gören bir hal yapışmış. Sabah, eamekânın üç tarafından birden parlıyor. Mecidiyeköyü sırtlarında sabah ol- du. Boğaziçi köylerinden şehire dönen kadın- lar, kenar mahalleleri geçiyor. Nefis, bir sabah... Dalmi Balam m, müşteri Balli çirkin bedelli tecrübe edilmiş aksi kadın. ev bulmaları için para vaadeden bir adam sokağın ortasında haykırıyor : — Ulan hırbo! Eğer dün akşamki gibi tahtabitli odada yatacaksak, gitmem. Apartı- man isterim, apartıman ütün paralarını sağ avucuna sıkıştırmış, daima haykırmakta : — Bunlara para derler, püre paramla rezil olamam. * Sevgilim beni affet! Çok genç, iyi yüzlü bir kadını da ben evime götürdüm. Çay yap- tık, içtik, Sabahın saat dördüne NE birbi. ana kendi bahsetti. Hazin hikâye | Benim m giymişti. Ona uzun geliyordu. Yüzünü bol soğuk su ile yıkamıştı. Bütün boyalarından sıyrılmıştı. o Benim maviye çalan ışığın altında bu siyah saçlı, ei mahlüku âdeta sevdim. Bir çay daha içti yok hayalin dah Sabah oldu, ayrıldık. Öğle içten bakışa- rak ayrıldık ki, parayı peşin vermemiş ol- saydım şimdi vermeğe belki utanırdım, O da belki alndis sıkılırdı. e zaman istersen, dedi, gel pasta- haneye; yanımda kim olursa olsun bırakır, seninle gelirim. Beraber gelir, karşılıklı çay içer, konuşuruz | — Sahi mi? — çiş il hafta geçmemişti ki, onunla yeniden li için, bol pijamaların içinde, soğuk su ile yıkanmış çocuk yüzüne, yalnızlığımdan, dünyanın halinden, senin yaptıklarından bah setmek için yine onu aradım. Saat onikiyi geçmişti. Pastahanede yoktu. elir diye bekledim. o Geldi. nümden geçti, Beni görmedi sandım, Arkasında o demin bahset- tiğim şiş yüzlü adam vardı. Kızın gözüne gözükmek için ayağa kalktım. Yanından geç- tim. Sanki ben, ben değilmişim. Sanki o, o değilmiş şt Yüzüme bir defa bakmadı. mahzun çöktüm. Kim bilir, sonra birdenbire benim mahzun oturuşumu sezip e mü nedir; yanıma yanaştı: ei İl var yanımda, dedi, bu akşam beni ni gör Halbuki vi kendi kendime çoktan çayı hazırlamış, ona pijamalarımı giydirmiş, yü- zünü yıkamış, senden bahsediyordum bile...» Sevgilime dargındım. Onun havasını koklamak için mahallesinden ayrılmıyordum. Gezer dururdum. İnsanlar beni görür gülerdi. Bütün dünya tutkunluğumu öğrenmişti. Gü- lünç olmuştum millete. Akşamları bu korkunç pastahaneye düşerdim. Oraya; şık giyinmiş haraççılar, kadın parasiyle geçinen güzel ço- cuklar, kendilerinden pek ufak gençlere âşık zavallı fahişeler, (eroin) sarboşları, zenginler, gömleği bile olmayan (bopstil) gençler, bazan ressamlar, şairler, yalnız o akşam için bir kadın beğenmeğe gelmiş çekingen insanlar gelirdi. Akşamları böyle geçer, gündüz olur olmaz Yorgiyanın mahallesine, koşardım. Şim- di artık o mahallenin insanları da beni alâ- kalandırıyordu. Sevgilimin (o mahallesini, onun kadar severdim. Bu hava içinde yaşa sam, sevgilimle konuşmasam yine ümit içinde yüzerdim. Sanki herkeste ondan birşey var- dı. İşte Eleni ile Katinayı da öyle tanıdım. arkadaşlarını — ELENİ İLE KATİNA — Biri çekik kara gözleri, biraz ağır en- damı, çok şekerli yemekten çürüyüp de sonra altınla doldurulmuş çok bozuk dişleriyle bile güzeldir. Oniki yaşında evlerinin arkasında- ki mezbelede ip atlarken pek nefis şimdi söyleyen bu ondokuz yaş, a manda korkunç bir ihtiyarlığın kara haberini de beraber verir. Fakat Katina, ne o eski güzelliği, ne de haberci ihtiyarlık mânasına ehemmiyet verecek insan değildir. sark donuk, sakin, hemen hemen ruhsuz denec. bir haldedir. Katina ile beraberken içime perde perde bir sessizlik, bir baygın tad yapışır, o, kadel deh üstüne rakı içerken dünyaya ait lâkayid bir hal ondan bana r şey bizi alâkadar çetmez. Her i insanın gözlerine lüzuci bir halde yapıştırırdı. İnsana o zaman müthiş bir arzu gelir; hattâ Katina da böyle bir arzu duyardı, Hayır, Katinada bu bir arzu değildi. Bu sadece, deminki lâkaydinin, dünyadan tabil gö: tinanın, dünyasına bir başkasiyle bie sevinciydi. Herşey olsada olur, oln olabilirdi. Yakında bir yangın olsa, Simi biri bıçaklansa, bu herşeyin ölup olmaması- nın müsavi olduğu Katinalı nie hiçbir telâş olamıyacağı şüphesine düşer Bereket onunla beraber wi zamanlarda bir gün bile bir yangın veya ka- til vak'ası olmadı. Katinanın elbiselerinde insanı çocuk gibi sevindiren, bir pasta koku- su hiç eksik olmazdı. Çünkü Katina bir pas- tahanede çalışırdı. e çukulata, hattâ için için bir badem, Hindistan İm > hattâ sıcak un kokusu duydu; Katina hiç şişman değildi. ama an gibi gözükürdü, Bu hal ona pek yaraşırdı. nemli idi. lendiğinin ertesi gün, yine o blüziyle vanilya kokulu gri etekliğini giyerdi. 03 ROMAN Sait Faik astahanenin imal dairesinin küçük penceresinde, başında beyaz kukuleta, üstün- Neden İngilizce «yes» dediğini merak eder, sorayım der, sorümazdım. Katina ile yalaız onun bana tanıştırdığı ck sevgilimi, kalpsizdir diye zemmetmedi... Ama bana hak verir gibi bir hali de vardı. n en tuhafı Katınanın aşkı idi. Her Bende tuhaf bir değişiklik oldu. nayı daha çok arar, sorar, bulur oldum. Bu huylarının tâ gözlerine kadar sinişine mi şa- şardım, nedir Bir akşam Yenişehirin meyhanelerinin önünde ona sevgilisiyle rastladım. Katina beni görünce bir erkek gibi gülümsedi. Kuv- hi elimi sıktı, Gözlerinden koyu, lüzücetli y akıp Kiel Dertsiz, kaygısız, dünya ile ilişikli idi. O, şişman olmadığı te şişman gözük. mesi kaybolmuştu. Bu bir başka, canlı, mâ- nsandı. Hattâ ünde “belki de yanın- daki ör a a kokusu vardı. Öte nç kız, Kn yl gibi ürkek lâtifti, #ulağe derisi tatlı bir al renkteydi. lırlarken o arkalarından baktım. dostunun ince uzun bacaklariyle Katinanın biraz kalınca, çorapsız, beyaz bacakları gül- mege, eğlenmeğe, fakirlikten ve sefaletten uzak, temiz bir dünyaya doğru koşar gibiy- diler. atina nasıl oldu da, birdenbire, siz türlü şişmanlık kazandı, bilmem. Bu şi lığı, o, patrona yükledi. Patron, erleri ki aca m celiği Kese bile Marea a nek pe kaldı. Katinanın üç erkek dostunun ikisinin içlerine çocuğu bir görmek arzusu di gidip göremediler. Kati her üç dostuda güzel blüzlar, eteklikler, mantolar, yalancı bilezikler, mantar syakkabılar aldılar. Kati- na başına bir kırmızı kordelâ bağladı. Par- maklarını manikür yaptırdı. Yirmi yi da Dünyayı hissetmeyen Ka duydu. Sevgilisi onu aldatmağa başladı. İb- mal, sonra De ket atina da göyle iki ay içinde verem olup öldü. Vangelistra kilisesinin çanı onun için bir hüzün duymadan Katinayı sokaklarda bir daha göremez olduk (Arkası var) E K ğ N

Bu sayıdan diğer sayfalar: