14 Haziran 1946 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 15

14 Haziran 1946 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 15
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

GÜZETEĞ İLİK * ROPORTAJ BEMEKTİR Ankara Cinayeti STADIM Necip Fazıl Kısakürek; Bizim yokuşta rastlaştığımız gün, büyük iltifat saydığım şu sözlerinle — Sen şu Ankara cinayeti dâva- sını başından sonuna kadar takip et- tin. Boludaki bütün duruşma safhala- rında bulundun, hattâ Ankarada yapı- lan temsili tatbikatı görebilmek için gazeteciler dışarıya çıkarılırlarken w napenin altında saklandın... Bu dâv. ne en em noktalarını (Büyük ğu) ya yazsan Sali Ah, üstadım, hangi müşahedeye dayanarak, hangi Me güvene- rek bu işi yapabileceğim ben?.. Bu cinayetin ciminden haberi ol- mıyan, bir zahmet edip Boluya git- mek: şöyle dursun, yazdıklarımıza da- hi bir lâhza göz atmak lüzumunu his- setmeyen, öyle muharrirlere (1) rast- dık ki, bu türediler bizi «yaya kaldın tatar ağası» mevkiine düşürdüler. Sadece biz değil, sevgili üstadım, tahkikatı idare eden zabıta memurları, savcılar, yargiçlar hattâ işin içinde bulunan sanıklar bile, bu 1946 modeli (Şarlok Holms) lerin, iie ziy la- rın kehanetlerine parmak isırdılâr İşte bu-sebepledir ki, “sözün aya- ğa iğne y bahiste bende şunları belirtmek is Pe tanminiş doktorların- dan Neşet Naci Arzanın öldürülmesi dâvası, Yargıtay umumi heyetinin boz- ma Ve nakli dâva karariyle mahalli mahkemesinden alınıp Bolu Ağırceza- sına verildikten sonra, umumi efkârın, umumi. merakın bölün dikkati Köroğ- lu diyarında topland Doktor . Neşet Naci öldürülmüş, ortaya sipsivri bir adam çıkmıştır, Bu gönüllü - katil Reşit Mercandır. Bir pilâk gibi konuşuyor : Doktor > rak Neşet Naciyi ben öl Delikanlıya soruyorlar : — Neden öldürdün ?... — Veremdim; ölmek üzere bulu- nuyordum, beni hastahaneye yatırıp kurtarmak istemedi; onun Şimdi akla şöyle bir sual geliyor : — Peki amma, Doktor Neşet Naci, Reşit Mercana «haydi yürü, şim- di seni hastahaneye Lame e eğ > deseydi, vaziyet ne olurdu Ferdi ÖNER Beri pek tabii olarak şudur: — Reşit Mercan sükünet bulacak, elbette talan öldürmiyecekti | O halde Reşit İleroan yanına 8 kurşunlu bir (brovning) tabancasını ni- çin almış, neden böyle cepheye gider gibi tam techizatla muayenehanenin yolunu tutmuştur ? Zabıta ve adliye tarihinde şarta muallak bir katil fiili ne görülmüş, ne duyulmuştur. Hani Reşit Mercan, yakasına Az- * rail sarılmış, ölümün eşiğinde bir ve- rem hastası idi ? Halbuki Reşit Mer- can, 9 aydanberi hürriyetten mahrum- dur ve gün ve ışık görmeyen kalın Reşit Mercan ve Haşmet Orbay duvarlar, siyah demirler arasında ha- pis bulunmasına rağmen, tam 8 kilo almış, sıhhatli ve zinde bir durum- Bu takdirde, Reşidin, Doktor Ne- şet Naciyi, korkunç bir hastalığın çaresizlikleri içinde ve sıhhi bir buh- ranın tesiri altında öldürmüş olabile- ceğini nasıl kabul edebiliriz ?... » . Reşit Meri — Dollar ş öldürdüm... Diyor amma, vaka günü orada smeg şahitler atil büğüri > Diyip onu gösteremiyorlar... Reşit Mercanın bu itirafı, aley- hinde hüküm vermeğe. medar olabi- lecek: bir delil midir?... İşte maruf cezacı (Karu) nun nok- tai nazarı: «— İtiraf ilk bakışta kat'i bir de- lil gibi görünür... Amma kâfi değil dir. İtirafın hakikat ifade edebilmesi için diger delillerle kontrol edilmesi lâzımdır. Zira, mahkümiyeti kat'i olan bir dostun veya bir akrabanın, ya- hut da bir cürüm ortağının, hattâ baş- ka mühim bir suçun meydana çıkma” ması mülâhazalariyle bir kimsenin asıl faili gizlemek için bu kabil itiraflarda bulunduğu sık sık görülmüş hâdise- erdir ve bu sebeple de itirafın cezai bir kıymeti yoktur...» Ankara cinayetini tahlil ederken ceza üstadı (Karu) gibi düşünmek, Reşit Mercanın itiraflarını mevcut de- lillerle kontrol etmek zarureti vardı. Halbuki, cinayet hâdisesini mü- teakip yapılması gereken çok lüzumlu (kriminel) tetkikler maalesef ihmal edilmiştir ve şimdi bu işi Bolu “Ağirceza mahkemesi yapmaktadır. Fakat sah alan Üsküdarı geçtikden sonra Meselâ: .Kaybolduğu ( söylenen ttabanca kurşununun ancak Boludaki »son oturumda farkına varıldı, Cinayetin işlendiği. 16 Ekim 1946 günü doktorun kabinesinde bulunan ve suç delili olarak ortaya atılan ma- hut şapka, katil olduğu iddia edilen Reşidin başına 16 a ıs 1946 tarihli oturumda giydiri Bu tecrübe sp si Bolulu bir dinleyici kulağıma şu sözleri fısılda- mıştı : — Halbuki bu şapkayı Reşide 20 yılık hapis cezasını giydirmeden önce giydirmeliydiler...» * ** Reşidin, ilk defa cürmü kabul ediş ve mahküm oluşundan sonra, Bolu devresinde birdenbire herşeyi üzerinden atması üzerine, karşısında kalacağı, titreye titreye . cevaplandır- mak zorunda bulunacağı sual istif- * hamları şunlar olacaktı: — Seni, başlangıçta suçu üzerine alıp, sonra, üzerinden atmaya Zzorla- yan sebepler nedir? Bu hususta söy- İediklerin,. selim akıl ve his nezdinde gerçek bir itminan uyandırmaya kâfi değildir! Katil sen olmayabilirsin |! Fakat niçin bunu ilk e üzerine al- dın ve sonra sin niçin» İ, itminan verici se Ene bağla | Yâni herşeyi söyle — Korkuyorum ! — Kimden ve niçin ?.. Ne ve na- sıl yaparlar diye ?... Bunu da bütün teferruatiyle *haber ver |. Galiba, yalnız bu istifhamlardır ki, sadedin ta ği ei Ün Nihayet, ölndiğin hiçbir tarafın- da görülmemiş bu.facia çapında ga- rabetler, aldanmalar ve aldatmalar künbedinin altında bir ceset Ve .9nun da altında bir mesele yatıyor Son asır. Türk ahlâk ve cemiyet meselesinin bütün püf noktaları ve içyüzü, bu ceset yoliyle, onun uzak- tan ve aye bütün alâkalılarına bağlıdı 15 7

Bu sayıdan diğer sayfalar: