28 Haziran 1946 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 15

28 Haziran 1946 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 15
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kiriş ünya pehlivanlık tarihinde hâlâ tüyler ürpertici bir azametle vaka- rını muhafaza eden, o büyük Türk pehlivanlarının zafer ve menkibeleri göz önüne alınacak olursa, Türk milleti bünyesinde milli sporumuz olan peh- livanlığın maddi ve manevi oynadığı rolü göz önünde bulundurarak Kırk- pınar güreş panayırına verilen ehem- miyet muhakkak ki pek yerinde bir harekettir. sene, pek mükemmel bir (organizasyon) la açılan tarihi Kırk- pınar güreşleri; bu sene, nedense, bir çok hususiyetlerinden mahrum olarak kutlandı. Mertlik ve erkekliğin en güzel remzi olan yağlı güreşler, bütün an'- anesi içerisinde en üstün kabadayılık tezahürleriyle (o varlığının o hatlarını çizer. Davul zurnanın ruhlara hitap eden üfürüğünden zevk alan Türk delikanlıları, yeşil sahaların ortasın- dan göz alabildiğine uzanan ufuklara naralar atarlar!.. Bu naralar, bazan azılı aslanların kükremelerinden, kobra yılanlarının ıslık seslerinden daha fazla dehşet ifade eder, Fakat onlar, bü- tün bir dehşet ifade eden bu dış te- zahürleri yanında, bir kuzu kadar saf ve temiz olan iç varlıklariyle kıymet- lerine baha biçilmez mertlik ve fazi- let değerleri göstermekte, farkında olmadan birbirleriyle yarış ederler... Geçen yıl olduğu gibi, bu yıl da iki yevmi gazetenin mümessili olarak Kırkpınara gitmiş (bulunuyordum. Tarihi ve cihanşümül Türk pehlivan- lığının teraziye vurulduğu Kırkpı- nar meydanlarında, halkı saatlerce ağlatan şöyle bir hâdise cereyan etti: Küçük orta'nın yirmiye yakin ba- bayiğit çiftleri arasında saatlerce sü- ren boğuşmalardan sonra, tatbik edi- len (eliminasyon) usulü neticesi olarak bu kategorinin birinciliğini almak için en sona iki pehlivan kaldı. Bunlar, bütün hasımlarını teker teker yenerek böylece Sona kalmış bulundukları için bittabi birbirleriyle okapışarak (katagori) lerinin . birincilik ve“ikinci- lik kozunu paylaşacaklardı. si Fakat, hakem Di birşey | nazar dikkatini celbediyor üre slesi Tevfik PARS Bu iki pehlivan isimlerinin sonun- da aynı soy adını raşımaktadır. Bun- ların kardeş olmaları ihtimalini nazarı itibara alan (jüri), bu iki pehlivanı huzuruna çağırıyor. Ve neticede kar- deş oldukları anlaşılıyor. Güreşler kıran kıranadır. İki kardeşin şöhret için Kırkpınar gibi bir yerde birbir- lerini boğmaları hoşa gitmiyeceğin- den, hakem heyeti tarafından küçüğe şöyle bir teklif yapılıyor: —Sen küçüksün, güreşi ağabeyine bırak, küçük ortanın o birincisi olsun, sen de ikincisil.. Küçük buna itiraz ediyor, şu ce- vabı veriyor: —Burası Kırkpınardır, Güreşlerimiz ayırd olsun, yenilmeden kimseye ben başı vermem. Babam olsa tutarım | Bu sırada halkın arasında oturan ihtiyar babaları çağrılıyor, bu işe mü- saade edip etmediği soruluyor. Baba rıza gösteriyor. Oğulları babalarının elini öpüyor, o da onların alınlarından öperek, iki kardeşi meydanda başba- şa bırakıyorlar... Davullar vurulurken, birbirleriyle kapışıyorlar, fakat küçük, ağabeyisini yeneceği bir sırada, güreşi ona bıra- kıyor. Galip sayılır bu yolda mağlüp... H.M KAFALIOĞLU e ime Yeni Aİ (Kozmogoni) yi şu şekilde izah etmekted Eşyayı doğuran ve yök eden hareket, artık ilk, ezeli ve ebedi olan, unsurların mahiyetlerinden çıkan bir vakıa değildir. Bunlar cansızdır ve kendilerinden harekete geçemezler. Bu takdirde'de âlemdeki hareketi ve onu idare eden düzeni anlamağa kifayet etmezler. Kâi cansız ve zekâd mahiyeti icabı kuvvet ve zekâsı bulünan bir ünsur kabul etmek gerekir. Bu unsurların unsurudür. Tamamiyle basit ve yekparedir; başka unsurlarla karışık değildir ve ebedi ğıdır. Daha aşağı unsurlar kendi Mendilirinik şuuruna sahip değillerdir. Halbuki bu faal unsur, zihin, geçmiş olanı bildiği gibi gelecek olanı da kavrar. Her şeyi b ebedi tertipeisidir. Bütün “diğer unsurların topyekünundan daha kudretlidir. (Anaksagoras), (Kozmogoni) de daha; ziyade müsbet ilimlerin pilânına gidecek gö- rüşlerin temsilçisi olarak, aydınlık bir izah tarzını ortaya atmaktadır. Başlangıçta, pasif), ve zekâdan abe unsurlar el karışık bir halde bulunuyorlardı. Her 5 bir yığın teşkil ediyordu. Yalnız zekâlı cevher, (3 abm (Anaksagoras) bunlardan ayrı bir hayat yaşıyordu. Ve kar- oydu ve © (kaos) dan kâinatı (kosmos) yarattı. Zihnin harekete getirdiği tohumlar birbirlerinden ayrıldılar ve deruni alâkalarına göre yeniden birleştiler. Hareketin kargaşa- lığa girdiği moktadan başlıyarak, hayat kasırgası (dinos), helezon şeklinde âlemin bütün bölgeletine yayıldı; semanın doğması rine, suyu teşkil eden dah gelip konmuşlardır. Nihayet gök mıntakala- rında en ince unsurlar, ateş halinde esirler toplanmıştır. Bu şekilde toplanan unsurların ikinci bir tahlili ile, irem hareket, onlar- an, sırasiyle, madeni v nevileri ayırdı ve böylece bizim Kiel aa âlemimiz, p“ . 4 2 g 5 < z > 5 g 5 2. 5 5 il z — 5 ge > 5 » © 5 2 5 kısımlariyle birlikte yaptığı devir hareketi neticesinde Arzdan kopmuş ve semadaki esirin-temasiyle kızgın ateş haline istihale etmiş sulp kütlelerdir. Güneş ateşten bir kütledir. Ay'ın dağları ve vadileri vardır 've ışığını güneşten alır. (Anaksaâgoras), böylece (Buffon) un, (Kant) ve (Lâplas)ın me nazariyelerini haber vermektedir. Diger taraf- tan, (temadi prensipi) ni, nebst ve hayvan nevilerinde görülen değişmedeki maksat bir- liğini söylemekle, mukayeseli (fizyoloji) ye ilk temeli kurmaktadır. 15

Bu sayıdan diğer sayfalar: