4 Ekim 1946 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 5

4 Ekim 1946 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

yö EBUSAİT (EBULHAYRJ latıyor: — Gençliğimde, kırda gezerken bir tepecik gördüm. Üstünde gül fidanları yükselen bir tepecik... Lokman (Mec - nun) bu tepdhim üstünde, gül fidan- larının içinde, © kürkünü şaialamakla meşgul... Yanına gittim. Kürküne bir parca dikmek üzereydi; gölgem © par- çanın üstüne düşmüştü. Hiç sesini çıkar- madan parçayı kürke dikti ve sonra ba- na şöyle dödi: «YA Ebusaid, biz seni, iş- te bu parça şeklinde Bu kürke diktik!» Ve beni bileğimden tutup. Ebülfazl'in dergâhına götürdü, hi çağırdı ve de: di ki: «Al, bu genci muhafaza et; mu- bafaza et ki, sizdendir!» Şeyh beni alıp içeriye götürdü. Beni bir tarafa oturttu, kendisi de bir kitap açıp okumaya basla- di. İçimde bir merak uyandı, o kitapta ne yazılı olduğunu bilmek istedim. O anda şeyh bara baktı ve mırıldandı: «ik. busaid, Allahın gönderdiği yüz yirmi dört bin peygamber, yalnız insanlara Allah dedirtmek için geldi, bu kelimeyi söyliyenler içinde (boğuldu kaldı.» Bu söz o gece © beni uyutmadı, ertesi sabah o seyhe bağlandım ve İste a. yola düşüşüm böyle oldu. de onun * ** Öna sordular — «Bir kik tefekkür, düşünce bir yıllık ibadetten hâyırlıdir» Hi. disinin mânası nedir? W TELİN İN VECDİN encete Simden Hasta AYRETLER içindeyim. Biri yolda dü” şüp bayılsa, koşarlar, Ke ec” hastahaneye; bir yere Körün, 'sağırın, çolağın, e teker bir hastalık teş” hisi ve bir deva merkezi var, Böyleyken iman zahaneye, götürürler. şunun, bunun, teker bir seyi yok... Cünkü bu m iki ayağı üzerinde: durabilmektedir; gördüğü, o kulaklarının işittiği, i Ah o göz ki; hastasının hiç pörmeğe, 9 sünmeğe perdedir; ve Marin ın sahibi sıhhatte bilinmekte... Öbür hastalar da kim oluyor? Yok mu bu betbahtı, bu öldükten sonra ölme" ge gidecek çaresizi kurtamiaya bir çare s (imdadı sihhi) Bl iv büyük cemiyet Adıdeğmez mobilleriyle si iğ meydanı?.. Cevap verdi: -— Kişinin kendi yokluğunda bir saat tefekkür &tmesi, kendi varlığında bir yıl ibadet etmesiriden hayırlıdır. Ona dediler: — Filân kimde havada uçarmış.. © da'dedi k > Sinekler, kargalar da havada vçar, Önâ dediler: — Filân kimse hir nefeste bir şehir den bir şehire varırmış... O da dedi: Şeytan da bir döğduğu yerden bat'ığı yere varır. Böy- İ isler fazla kiymetli değildir; kıymetli ölü şudur. ki, Allah ehli, halk içinde o- tursun, halka kârışsiri, alış veriş etsin, evlensin ve bir nefes Haktan gâfil olma- sın... nefeste günesin Dedi: — Allahla kul arasıda perde, toptak ve sema değildir, Arş ve Kürsi değildir: benliktir. Bunu ortadan kaldıran Hakka erer, Bir köye gitti. «Hiç bu köyde büyüklerden biri var mıdır?» diye sordu. «Vardı ama şimdi göctü» dediler. Ebusaid, hiç olmazsa onu gören bir kimse olup olmadığını sordu. Bir ihtiyarı sağlık verdiler. İhtiyar geldi. Ebusaid ih- tiyara hitap etti: -—— Demek sen bu büyüğü görenler : densin? — Evet, çocukken gördüm. — Ondan hangi sözü bilivorsun? — Bende onun sözlerini bilecek kuv: vet nsrede? Ama bir vakasını ve bir sö- zünü hatırlıyorum: Bir gün, yanına hu- suzi bir kılık ve kıyafet içinde bir derviş İP Selâm: verdi ve: şöyle dedi:«Şeyh! Ayakkaplarımı cıkarayım da şöyle bir ra: hat edeyim!... Dünyayı dolaştım; ne ra hat edebildim, ve ne de rahat edebilmi; tek kimse gördüm!» Seyh de su cevalı verdi: kendi kendinden el cekmiyorsun! O zaman hem sen rahat vabat ettirir - «Sen nicin eder, hem de başkalarına din!» “İste: o büyükten hatıladıklarım!.. — O büyüğün buyurduğu bize yeter! Bundan yüksek söz olmaz. Bu sözün as- lı sudur ki, insanı kendi kendisinde birak- mazlar. Allah'ın Resulü buyurdu: «Ya - rabbi, beni bir lâhze, bir lâhzeden de az bir zaman, kendimde bırakma...» . Orada gördüklerine . YAZAN . 4. 101DEĞME Anlatıyor: —Biri, ihtiyar bir kadına sordu: «A lahı nerede : Kadın cevap «Nerede istersen orada... arayayım?» verdi: İstiyev buldu, istiyen bulur. . Yine anlatıyor: — Bir genç bir pirin yanına yaklaşı; dedi ki: «Ey pir, bana bir şey söyle! » Pir, başini göğsüne dayâyıp saatlerce dü ündü, sonra doğrulup gence sordu «Hâlâ cevap bekliyorsun, değil mi). «Evetl..» dedi. o genç... İhtiyar da ce «O şey ki Allahın .gayridi” ve o şey ki Allah” 2. vap verdi: söylemeğe değmez bildirilmesi yolundadır, esasen HOCA MUZAFFER (İBNİ HANDANJ ifadeye sığmaz ' Ebusaid onun için şöyle dedi: — Bizi bu dergâha bendelik yolun “dan eriştirdiler, onu efendilik yolunda: biz mücahedeyle müsahedeye eriştik; müşahedeye mücahedeye ulaştı. O da kendisi için şöyle dedi — Allahın kullarının, garalarda, dağlarda, kırlarda, didine d ne bulduklainı, tahtta bulduk. Bu sözlerdeki yanlar, şeyhin, nefsi üzerinde dâva gül çöllerde, ma biz, yastık üzerinde xw derin hikmeti anlam” tüğünü sandılar. Bunnu üzerine, o, bi» şey daha ilâve etti: — Ebusaid ile aramizda su fark ve” dır ki, o, bir ölçek darının bir taneciği- dir; gerisi ve hepsi biz!.. Bu söz üzerine ise, anlayışsızlar kün Tere bindi; gidip onu Ebusaid'e yetiştir- diler. Ebusaid şu karşılığı verdi: — Yürüyün, Hoca' Muzaffer'e gidi» ve- deyin ki: «o bir danecik de sensin ; Ebusaid hiç bir şey değildir!» 1: Tre “EZ1001315ı H AZRETİ Ömer Kudüs'e girerken, ken- disini karşılayan İslâm reisleri, Ha life'min giyimindeki aşırı tevazu ve sadelik ten: kaygı duymuşlar ve halk arasındaki nü fuz ve heybetinin eksilmesinden korkmuşla Hazreti Ömer kendisine taktim edilen ata binmeği kabul etmiyerek i kis -— Allahın bize ayn isim ve şöhre müslümanlığa aittir. Kendi şâhsimiz için. sa delik kâfidir. * Röyleyken? Adıdeğmez

Bu sayıdan diğer sayfalar: