25 Ekim 1946 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 3

25 Ekim 1946 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kuruyan sebiller Şu atalarımız ver insanlarmış. Öyle eserler br rakmışlar ki bu” gün yalnız san' at ehline zevk vermekten, sonra yazık dedirmekten başka bir omahiyetleri yok. Oysa ki bunların çoğu benim çocukluğumda, gençliğimde iyi kötü iş'eyip dururdu. Annemin babası Rufai oşeyhiydi; tekkesi “yoktu; fakat her gün evine dört foda (bir nevi büyük, ince pide) getirilirdi. Yılda bir ikere Tophane yanlarında bir yere birlikte gider, bir kaç Ta erzak alırdık. Bunların bü- verildiğini olduğum i için en dolayı like, pek küçük sormazdim da Se'âtin edi yanlarındaki i- maretler işlerdi; fodlalar (buradan da- gıtılırdı; haftada bir gün fakirlere pi- lâv, zerde de verilirdi. cuk'arı bunlardan ayımızı alırdık. Pilâv zerde gününü sabırsızlıkla bek- lediğimizi unutmuyorum. Hele o camilerin köşe! erindeki gür-. zel yapılı sebiller, zlerine zincirle bağ'anmış tunç taslarla halkı bol bol suya kândırırdı. Bu sular. Kırkçeşme, Ha'kali, Taksim; daha bilmem ne di- ye anılır, sebillerden başka, her o kırk elli adımda bir, çeşmelerden gür gü su idi. Benim çocukluğumda Ter- kos gölünden yeni yeni su getirilmeye başlanmıştı galiba; fakat kimsenin iç - mek için bu suya rağbet ettiği yoktu. Biz mektep ço" 1$ ve HEDEF: ÜMİT Riza Beşer IN, devlet, hukuk, aile, ahlâk, bir baş” a tabirle içtimai bütün olay'ar ümit - üstüne lama ve bütün. insanlık ümit içinde yaşıyo: üzel bir gin ilm TR, bizi içimizden saran, büyüleyen ses dalgalarında ümit vardır, Sevmek ümit etmektir Çiftçiyi toprağa, tale beyi sıraya, öğreta meni, kürşüye, bir. çoğumuzu güzel : sanatla ra bağlıyan herşeyden evvel: ümittir. 101 senelik mahkümun demir o parmak lıklar arasından bakan gözlerinde ümit pa. vıldar, Hastanın Mec nabzında ümit daha canlıdır. eli, atalarımız Tevekk dünyamıza (umut Ee dememişler, bi «(Bir ihtiyar şaire sordum ki ümit nedir?) (Dedi mezar taşmda yanan bir meş'aledir!) p ' Ümit, miyelim ümit!. umidimizi olsun kâybet- rini m Ağaçtan variller'e getirilip “eğ altı kuruşa satılan! rakulak gibi nefis sular, ancak hali vali yerindeki aile- lerin su küplerine doldurulur, içilirdi. zamanda "sebillere, çeşmelere gemiyor? Istanbulun birer güzel san'at eseri olan, üzerlerinde su hakkındaki âyetler en güzel hattat ya- zılariyle yazılmış bulunan bu çeşme ler. hemen hemen kurumuş. bozulmuş, boynu bükük yetimler gibı ve bir gün büsbütün yok olmağa mahkümdur. Bir gün, rahmetli (Bursalı Tah Bey üstadimiz, içimizde Fuat Köprülü rak. Istanbu.u şöyle bir gezdirdi. Mak- sat, Rakım gibi, Zühtü gibi, sarı giki büyük. güzel yazı oüstadlarının eserlerini görmekti. Sirkeci şişi? ker ebe zi piler ikismının Siı& ca, ihazinei Milim yir e o “i. 3 © bir âyet yazısı vardı ki gerçekten bir şah eserdi. . Bugün bu çeşme de, taşı da ottadan kalkmışdi Ne oldu o büyü cami'erin halk doyuran ieimeniledi? Ne oldu o güzelim çeşmeler? Bun'arı ne arayan, ne soran var. Daha bunlara benzer neler vardı; neler? Yeniçeşmedeki Guraba, Yusuf- paşadaki Haseki (o hastahaneleri, atalar- dan kalma vakıflar değil midir? Üs- küldarda 'bir de miskinhane bulunduğu” nu hatırlıyorum; burada cüzzamlıat Ke galiba! üyük yangınlarda birçok rağ va Bm cami.er yandi, kül old im- di onlatın yerlerinde ya enkazı olduğu gibi duruyor, zerlerine otürü evler, dükkânlar, a- uğramamış clan çeşmelerin suyu neye kesildi? Sebiller niçin işlemiyor? Bun- iarın suları kesildiyse. oneden çaresi aranıp -taranmiyor da haraplığa bırakı- iyor? Buna akıl erdirmek : mümkün KRON Bugün.de şurada Oburada tek tük küçük camiler yapılmaktadır; bunlar - dan meselâ Feneryolu istasyonu karşı- sındaki camiciği gö Bunun yapılmasına, civar nin (lâik) lik davasiyle itiraz ettikle- Doğru mu, yanlış mı, bilmek istem ücük, şirin, yah isıtıcı bir, "ölmnidir bu. Şimdi Şişlide' bir cami baş anmış... Bu tek minareli Dördüncü Vakif Fiy mağazasının camekânındaki omaketini gördünüz mü? Ne güzel bir eser ola- cak; yeter ki bunu gören iyi yürekler, ae hiç olmazsa birer ikişer lira - vererek bir gün önce bitirilmesine ygs et- . sinler. vine suyu nie getirilen Küçükyalıda da, ora ı bir cami 3” yaptırmağa kalkişmiş ; fakat su olma- dığı için, yapısı ağır olduklarını işiterek acındım. Bununla beraber, e birliğiyle önce suyu getir- meğe ibaş'amış e daha iyi ya- parlardı, diyemez miyim Bütün bu yazlıklrmdan şu neti- ceyi çıkarmak istiyo : — İstanbulun o eski tabii güzelliklerini bile bozmak üzereyiz. Ataların ohayratımı yıkıyo- ruz; İstanbula batı uslübunu sokmağâ yelteniyoruz: İklim şartlari, Türk ral- kının zevki düşünü meksizin yoptırı- lon ecüş bücüş (kübik) evlerle, köşk lerle bu güzelim Istanbulu çirkinleş - tirmekten başka bir şey yapmıyoruz. Bize ne oldu böyle? > veni dan kalan hayratı korumama ları (restore - yenibaştan Si er meksizin; alabildiğine yok etmeğe ça- lışmaktan başka bir şey yapmıyoruz? Geçenlerde dünürümü görmek üze- re Küçük Çamlıcaya oçıktıydim; ora- dan şöyle Karşıyakaya, İstanbula bak- tım; yakici güneşin altında birçok yar ğişri harap ettiği o m? sahalarını — örünce bir kısmı yıkı'miş, viraneye dönmüş bir ni belde- si mid bulunduğumu sandım ve acındım sebillerle beraber Küsüyü bir kurumaktadır . Adesenin gözüyle her hafta bir iş ve hedef Büyük Doğu fotoğrafçısı diyor ki: — Bana bu resmi derdi'er. Bakınız en eski ve eserlerimiz önündeki kenlsri ve muzahrafatı Divrik'ten gön - kıymetli adam boyu di- görüyor musu

Bu sayıdan diğer sayfalar: