30 Mayıs 1947 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 4

30 Mayıs 1947 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

fendimiz . Müjdecimiz . Kurtarıcımız Örnek Ahlâk İYİ ADDE ölçüsiyle insan- oğlunun en güzeli olan Efendimiz, ruh bakımından da, bütün yeryüzüne ve beşeriyete Allahın örnek olarak yarattığı eşsiz bir ahlâkın sahibidirler. Kur'anda Allah, Peygam- berler Peygamberi hakkın- da buyuruyor : <Sen en büyük ahlâk üzerindesin,» 2 Kur'anda Allahın Dm bilmediğin şeyler öğretilmiştir ; bu yüzden Allahın, senin üzerindeki fazlı pek büyüktür » Sevgilisini üstün ve örnek ahlâkla yarattığını bizzat haber veren Allahın bu lütfu, yine Allahın izniyle Efendimize malümdur : — «Ben, ahlâk değerle- rini tamamlamak için gön- derildim.» Hazreti Ayşe, o sonsuz ahlâk hazinesini üç keli- meyle hulâsa etmişlerdir: — «Onun ahlâkı Kur'an. dır. » Müminlerin annesi demek istiyorlar ki, Peygamberler Peygamberi, Kur'anın çer. çevelediği bütün faziletleri nefslerinde toplamışlardı. Yüksek bir din âlimi, Hazreti Ayşenin bu sözleri hakkında şöyle bir tefsir ileriye sürmüştür : —«<Onun ahlâkı Kur'andır, demek, O, Allahın ahlâkiy- le ahlâklanmıştı, demektir. Hazreti Ayşe edebe riayet bakımından bu inceliği açık- ça söylememişlerdir. Zira Hak, bütün kemal vasıfla- riyle sıfatlanmıştır; bütün noksan sıfatlardan münez- zehtir. Efendimiz ise insan- oğluna nasip olan en büyük vasıflarla sıfatlanmıştı ve bu ölçü içinde noksan sıfat- lardan müneüzeh bulunu- yordu.» İmamı Kastalâni de, aynı bahis üzerinde şöyle diyor: — «Salât ve Selâmın sahibi için, ahlâkı Kur'andı, demek, Kur'anın mânalarına nihayet olmadığı gibi, O nun güzel ahlâkını sayma- yada imkân yoktu, de- mektir, İslâm tarihini en dış hatlariyle öğrenmiş olan- larda bilir ki, Kureyşiler, Kâinatın Mefharine pek çok eziyet vermişlerdir. Hattâ bir muharebede Allah Sev- gilisinin yüzleri yaralanmış, mübarek yanaklarından kanlar akmış, dişleri kırıl. mıştı. Bu manzara karşısın- da şiddetle teessüre düşen Sahabiler : Ey Allahın Resülü, bunlara beddua et! Diye yalvarmışlardır. O zaman, topyekün âle- min Kurtarıcısı, malik bu- lundukları akıl ve hayal üstü ahlâkın tam bir ifadesi olan şu cevabı vermişlerdi: —c«Ben lânet edici olarak gelmedim; duacı ve rahmet dileyici olarak gönderildim.» Ve sözlerini şu dua ile bitirmişlerdi : —« Yarab, kavmime mağ» feret ihsan et, onlara hida- yet ver!» Büyüklüğün derecesini, kendisine en acı zahmetleri reva görenlere karşı şahsi bırs ve intikam duygusun- dan uzaklığın mânasını tak- dir hakkı, ancak kalblerin- de hidayet ışığı gezdiren- lerdedir. Bu hale hayran kalan Hazreti Ömer, şu karşılık- tan kendini alıkoyamamıştı : — «Ey Allahin Resülü ! Hazreti Nuh'un, kavmine ettiği gibi sizde bize bed- dua etseydiniz halimiz ne olurdu? Onlar size zahmet verdikleri halde siz onlara dua ediyorsunuz. Efendimiz düşmanlarına bile lânet okumadıkları hal- de, birde üstelik İslâm çehresi takınarak Allah sevgilisinin muazzez Sahabi- lerine lânet okuyan maya- sızlara ne buyurulur? Abdürrahim ZAPSU Kur'an ve öbür kitaplar Kur'an hakkında Kur'an'ın hükümleri : «Bu kitapta şek ve şüphe yoktur; Oo, ittika edenlere hidayetin ta kendisidir. O ittika ediciler ki, gayba iman ederler, namaz kılarlar ve kendilerine verilmiş olan rızklardan başkalarını doyururlar » «Eğer siz, bizim, kulumuza (Efendimiz) indirdikleri- mizden şüphe ediyorsanız, onların benzerlerini meydana getiriniz. Doğru söylüyorsanız şahitlerinizi bulunuz ve gösteriniz. Eğer bunu yapamazsanız - ki asla yapamaz- sınız - öyle bir ateşten korkunuz ki, odunları insanlarla taşlardır. Onu biz Kur'an'ı inkâr edenlere vâdettik.» «Biz Kur'an'ı bir dağ üzerine indirseydik, Ey Sevgi- lim, görecekdin ki, o dağ, Allahın korkusundan huşü içinde titremekte... Biz bu misalleri insanlara veriyoruz; belki düşünürler de Kur'an'a iman ederler.» «Kur'an'ı biz indirdik ve onu biz muhafaza edece- ğiz.» Kur'anın Kur'an hakkındaki bu hükümlerinden sonra, bu Kitabı tercümeye, başka harflerle “yâzmaya, yahut hükümlerini şu veya bu türlü değiştirmeğe, küfür ehlinden başka kimin cesaret edebileceğini sormak isteriz. Allahın, öbür semavi kitaplardan farklı olarak bizzat koruyacağını vadettiği ve hiçbir noktasına dokunüla- mamış olarak mevcut Kitabına el sürebilmenin imkânı yoktur. Öbür kitaplarla arasındaki farka gelince, Tev- rat ile İncil'i bir arada ve bir hafta sonra arzetmek üzere bildireyim Ki, Tevrat bir çok kısımlariyle değiş- tirilmiş, İncil ise şu ânda hiç mevcut olmayan bir tarz- da ortadan kalkmıştır. Böylece, Allah kelâmı olarak elde yalnız Kur'anı Kerimin mevcut olduğunu bilmek ve bu biricik Allah kelâmı etrafında şu ana prensipleri iyice kavramak lâzımdır : — Kur'an tercüme edilemez; ancak zahiri meali nakledilebilir. Bu da Kur'an olamaz. Kura'n'ın şu veya bu dildeki zahiri rt ve mealine Kur'an demek, da- lâletin en büyüğüdü ur'an, ie Kuran olmak haysiyetiyle, nazil olduğu isandan asla ayrılamayacağı gibi öz harf- lerinden de ayrılami — Herkes, ie dil, bütün dünya, kendi öz lisan ve harfleriyle Kur'an'ın meallerini alıp hikmetleri üze- rinde düşünebilir ve hayranlıktan hayranlığa geçebilir. Fakat bütün bunlara Kur'an değil, ancak Kur'an'ın zahiri . meali göziyle bakılır, Netekim insan her dille Allaha dua edebilir ve niyazlarını söyler; ve bu hal onun müslüman olmasına mani değildir. Fakat gerek ibadet ve gerekse duada, süre ve âyetleri veya Kur'an'a istinat eden duaları aynı ve asliyle yerine getirmek, mutlak şarttır. Abdürrahim ZAPSU

Bu sayıdan diğer sayfalar: