24 Ekim 1947 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 12

24 Ekim 1947 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Rıza Beşer'den Bir hikâye dar 2 ni İzmit'e varınca RT hatırladı, tr yazdı. Kalemiyle “ defterini cebine . yerleştirirken bir de daha ( kârşısındakilerini (e sinirli bir bakışla süzdü. Ü süren bu sabah yolculuğundan fe da dan konuşan adamdan kurtulmuş- 2 sonra tenha bir. möğ- Gittiği her şehrin saatinin ileri veya geri “oluşundan, o şehrin daire me- , fabrika işçileri, ve inişe hakkında mütalea nizam y en güzel iddiasında bir ei yedi. aldı. Daha evvelki bir yldulaiği da tanıştıği - bir İzmitli güzeli, bulacağından ümidi olmamakla beraber, aradı. zahanelerin lâmlaşmadan döndü. Bir fiye'ye posta oradan da Dimi arı'nı o hiç bilmediği . Gittiği bazı hirlerde.de ayni şeyi duymuştu. erin — iyice » uzamağa başladığı sıralarda, oradan ba- lık istifi bir otobüsle “Akyazı, ya vardı. Veli, burasını da evleriyle, yaşayışiyle, karşılıyan içocuklariyle doğduğu kasabaya' benzetti. Amma, sakin- lerinin kendisine, bir yabancıya baktıkları gibi baktıklarını an- lamakta gecikmedi. Burada oto- katlı” binanın üst kat pencerele- 12 rinden birinde ilk defa bir genç kızı, bir digerinde de “Özel ida- re,, yazılı bir levha okudü, Az ileride bir “İlkokul, gördü - Bu civarda öğretmenlik yapan genç dostunu hatırladı. Mekteplerin tatil olmasına rağmen kapı açıktı; içeri girdi. Dostu, biriken maaş- larını almak için iki gün evvel kyazı'ya gelmiş Gelişi bir hayli dedikodu uyandırmış. «Me- öğret- günün © o geceyi geçirdiği otelde bunları düşündü. #* aha gün, Akyazı'nın Çamlı dağları limdönlğn uyanan Veli, o sabah, erken erken, otelin önünde biriken sularda manda- ların yatışını ve o kirli . sularda yüzünü yıkayan bir köylü dilbe- rini seyretti. Kendi kendine bunların kendisinden kimbilir aha nekadar erken kalktıklarını sordu. Biraz uzaktan, Itipar- mak;, adiyle maruf, uhtelif renkteki çubuklu zıbını içinde bir başka köylü kadınının göğsü- nü farketti. Sırtında, arabasında, zından artanı değil de, kıyamadığını i boğa- zarda, kemanın çağrıldığını Akyazı'da anladı. *##x Bir yaz gününde, caddelere serildiği zamanı güneşin tah- leri, hülâsaten, “keyf ehlidir. Ve haklarını aramakta sre neme- lâzımcılıkta 'nâmütenahi . cesur- r Veli, bütün bu kötü ibtiyat- ların kaldırılmasına çare çarşının iki tarafın- üşün- rım, beri kaymakamıdır. : Makamına yalnız öğleden sonraları gelir, Ve işte böyle köpeksiz köyde değ- meksiz Li gibi buralarda » “Akyâzının karaya- 21S1., dibeği mırıldandı. Akşamla beraber etrafa, an- cak Yunus'un şiirleriude bulabi- leceğimiz. imkânsiz, bir gariplik çökmüştü. Otelci. nin tek müşterisi Veli'yi sında, seyrekleşen siyah saçları- nın çevirdiği geniş slaşga bilek- lerine izahı oteli- oda- dayamış, masa uyuyor buldu. Ödemi için ancak kırk iki uğraşması ona, eli kaldırarak alıp cebine koydu. bir şey anlaşılmaz kelime ve cümleler've sonunda bir satır: Akyazının kara yazısı!,, Otelci hele şu cümleyi hiç anlıyamadı : “Hayat bir bakıma ne kasit!,, Gökler, ei Üstüste, altaltalar Bende gökler ve yollar. kat kat mavilik, Yollar, kol kol servilik. Yollar nereye gider ? Ve ne düşünür... gökler ? Göklerin bir sırrı var; Onu arıyor yollar. Gökler suda titriyor, Yollar suda bitiyor. Göklerin gözü yerde, Yollarınki göklerde. Bu yollarda izimiz, Bu göklerde gizlimiz. Yollar, beni vardırın! Gökler, tutup kaldırın! Necip Fazıl KISAKÜREK

Bu sayıdan diğer sayfalar: