5 Mart 1948 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 9

5 Mart 1948 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Politika Abdülkadir Kemali ÖĞÜTÇÜ Cumhur Başkanı Sayın İnön'üne açık mektup: Es“ tarzda yazılmış Osmanl tarihinde çok tesadüf edilen bir fıkra vardır : «Orduyu Hümayun Filibe kalesini kırk gün ve kırk gece muhasaradan sonra biinayetillâhi taâlâ iftehine zaferyap ola- rak doyum olmuştur...» Filhakika Söğüt kasabasında teşekkül eden Osmanlı Türk saltanat», sağ ve sola yaptığı bütün skınlarda - o tarihin itiyadı veçhile - başkalarının servet ve sâmanın dan doyum olarak tâ Viyana surlarına kadar gitmiş, orada mukavemet arttığı için durmuş; ve daha sonra bu mukave- met, Osmanlı ordularının yüz geri etmesine sebep olacak kerteye varınca geri dönmüş, ve fakat; doyum olmak hususunda asla ihmal edilmeyerek, nihayet. bilindiği veç- hile Rumeli, Anadolu, ve Arabistan kıt'a- larından çekilmiştir. Galiba (Raşit) tarihinde görmüştüm : Bosna - Hersek mütesellimi kadı ile başına iki - birleşerek - Boşnaklardan- nufus kuruş para toplamayı kararlaştırıp ahaliye bildirmişler, Abali, bu muazzam yüke da- yanacak halde olmadıklarını yâni bu pa- rayı veremeyeceklerini bildirmek ve af te- min etmek için sancak merkezinde töp. lanmış. ve ulema vasıtasiyle kadıya baş vu- rarak bu ağır yükün üzerlerinden kaldını- masını dilemişler. Tabii kadı, bu dileği çok sert kaışılamış, Müötesellime baş vurmuş lar. Ondanda: «Bu para verilecektir. Emir, emirdir... Başka çare yok...» ceva- bını almışlar. Çünkü kadı, iki sene için oraya kadı olmuş ve müddeti bitince İs. tanbula dönecek, ve Âsilâne açlarını «karınca,,. kaderince...» doyurarak eski ye- rine. veya başka bir yere kendisini tâyin ettirecektir, Devletçe usul o vakit böyle dir; mütesellimde böyle... O ca doyu olacak, ve tini doyuracaktır ki, fazla açıkta kalm Ahali bizzat bla giderek yalvarmış, fakat çok kötü biçimde kovulmuş sırada içlerinden bir veya bir kaçı bağırmış: «Biz, ne vakite kadar bu soygunculu ğa sabredeceğiz?» Cahil ve sert olan Boş- naklardan,'bundan başka ne beklenebilir? Ve. ellerindeki sopalarla kadıya hücum- la kafasına vurmaya başlamışlar. Bu sopa- lardan birkaçı kadının önündeki tabta ma. ssya çarpılmış. ve masanın parçalanması üzerine kadının masa çekmecesine doldur- duğu altınlar, şangır şangır yerlere dökül- müş; «eh... oldu olacak! .» diye altınları kapışmışlar .. - Mesele. bir nice-aylardan—sonra Asita- - ne'den duyulmuş ve hatırımda kaldığına göre Musa bey adında bir kumandan, Bos. a . Herseğe bilmem kaç aylar sonunda bir kuvvetle giderek bütün ahaliyi tedip ettikten ve bittabi soyup soğana benzet- tikten sonra şehrin ortasına bir taş sütun diktirip üzerine aşağıdaki satırlan yazdır. mış : (Bundan böyle hükümet memurları ve devlet her ne emrederse itrazsız ve der- bal o emirler yerine getirilip asla itiraz olunmıyacaktır!| Kimbilir? Belki bu dev. let Mm yaa ie — vesika ola rak hâlâ orada sakla Kekiden devlet e ss ni de. . mekti. Memurda padişahın lâf dinlemez, ve istediğini yapar bir derebeyi durumun- da bulunurdu. Tabii devlete «Bosna - Hersek ahalisi isyan etti» diye bildirildiği için, böylece mazlum ahali, âsılarak, ve kesilerek ve döğülerek, geri kalanlarından sanki bir se- net- alınmış oluyordu; “Böyle-olmasaydı-da padişah, esaslı bir tahkikat yaptırarak he- kikati anlasaydı, her halde tedip kılıncını hainlerin boyunlarına çalardı. Osmanlı dev- letinin yıkııp gitmesinde, mânasız devlet otoritesi dâvasının ve doyum olma ih- tirasının pek büyük bir sebep olduğuna asla şüphe edilemez, şık paşa zade tarihinde, şöyle bir fıkra vardır ki, iddiama güzel bir delildir. Ve Osmanlı devletinin ilk de- virlerindeki mütemadi genişleme ve büyü. me ve kuvvetlenme sırrının birçek sebep- lerinden en mühimmine işaret eder : Sultan Osman bir gün Eskişehir sokak- larında gezerken bir oduncu ile bir adâ mın kavga ettiklerini görmüş; ve yanları. na yaklaşarak niçin kavga etiiklerini sor- muş. Oduncu ile kavgaya tutuşan adam demiş ki: « Sultanım! Baç vermiyor!» Sultan Osman <baç nedir?» diye, hay- retle onun yüzüne bakmış... Tahsildar cevap vermiş: «Böyle dağ- lardan odun ve kömür getirenlerden vergi alınz. Bu iş adı, baçtır, Sultanım!» Sultan — sanıyorum. — Bu d ğda odunu keserken kendisine bir. şerli m: bulundunuz ? — Odunu hayvana beraber mi. yükle- diniz ? ) — Hayır! — Hayvan ortaklık mıdır ? bu adamdan ne hak ile » -adı-altında- para alarak--soyguncu- - luk yapıyorsun ? 89 (Devami 12 de) Yan etli Mualla Oya- Ziya Birakçeoğlu, Burhan İAltntüş, “Faruk Soy, Kemal aşoğlu, Mustafa Çetin, Ah- met Uz, Necati Düyer, Melr met Alaş, Azmi Ulusoy, Ah- met Okay, Fikret Becerik, Mustafa Aziz, İbrahim Demi» rol Ah Yüksek, Mehmed Yorgancı, Kuzumoğlu, Pek- Gözkaye, Tuğluk, Taş, Kay- nak, Şimşek. Aytekin, Kara- kaş, Nihad Ersöz, Orhan On- göl, Kanıyılmaz, Baklacı, Yo- gurtçu, Gönül, Nasmi Erem, Necip'Çırakoğlu, Fikret Başa- ran, Ali Kıhnç, Salih Cömert, yavaş, İsmail, Görekör, kul Yılmaz, Bu yardımı, hiç bir istek olmadan yerine ge ea size (Büyüx Do- 00), iy retls teşehkür e ve i Biri ie iye ÇüM ol sonra tarikati İozulmuş vi rlü dalâlete ölet çe miştir. Bundan, kendisi m neazehtir. Alâks ve rabitanıza min- netle mukabele ederiz. AHMET ŞERBETCİ, DE- NİZLİ — Necip Fazılın yazdı- zinizden pek hazzettik, Selâm ve i m... |

Bu sayıdan diğer sayfalar: