16 Aralık 1949 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 6

16 Aralık 1949 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Nur risalesinden: Gençlik rehberi Said-ül-Nursi ABİR yolunu ebedi o saadete- evirmek sadece iman ve mümkün - din emirlerine itaat ile dür. Bu nokta üzerinde,, ellerinde mucize bayrakları taşıyan binlerce peygamber, milyonlarca veli, had- siz hesapsız ilim ve fikir adamı ve bütün selim akıl — birbirlerinin peşi sıra beraberd «Ölüm» gerçekten, insanın baş meselelerinden biridir. Böyle bir da- va karşısında, insan, fâni hayatın kadrosu içinde bütün dünya saltanat ve lezzetine tek başına malik olsa, sonsuzluk âleminin kapısı önünde onları: yine hiçe saymak zorunda kalmaz mı? Başımızda en sadık nöbetçi halinde bekliyen mezar de- liğinin verdiği kaygıyı, bütün nis- betler yekünu ve imkânlar bütünüy- le bu fâni dünya telâfi edebilir mi? Mademki ihtiyarlık, hastalık, her türlü musibet ve servi servi ölüm işaretleri, bütün varlık plânını kap- Hal tercümesi Said - ül - Nursi Abdürrahim ZAPSU X ETMİŞ yıl evvel Van vilâye- tinin Nurs köyünde doğdu Babasının ismi Miri. İlk tahsilini Mir H enüz re denli eden sin akılları oni retten donduracak derecede oldu. En genç yaşlarda deli bütün din âlimlerinin takdir ve hayretini kazandı. Bitlis ve Siirt ci- varındaki âlimlerle uzun münakaşa- lardan sonra Vana döndü. Van Valisi merhum Tahir Paşanın dikkatini çekerek nezdinde kaldı. Meşrutiye- tin ilânından evvel İstanbula gele- rek İstanbul âlimlerile de münâka- şaya girişmiş, zekâ ve kabiliyetini onlara da ispat etmiştir. Hürriyetin ilânı sıralarında, İtti- had ve Terakki Fırkasıma ettiği hiz- metlere rağmen divan-ı harbe ve- rilmiş, orada irticali olarak verdiği bir hi tabe üzerine beraet etmiştir, i de onra İttihadçılar kendisini böriesddelelie ve Mısırda- liyor, öyleyse tek mesele bu adem plânından bizi ötelere fırlatacak ve sonsuzluğa ulaştıracak çarenin, her ne pahasına olursa olsun, elde edil- mesinden ibaret kalıyor demektir. nsan vücudünün biricik hikmeti olan bu dâvaların dâvasına cevap vermek kudretini yalnız iman ve din tekeffül edebilir, ihanın. bütün meseleleri, en mahrum kâfirin de tasdik edeceği gibi, bir tek merkezi ve muhiti dâ- vanın içindedir: Ebediyet kapısını açmak ve ilerisine (geçebilmek... Bu işi bir piyangoya benzetecek olur- sanız, onun, her fert elinde ayni nu- mara “bulunmak üzere tevzi ettiği büyük ikramiye biletini yalnız din satar; ve bu biletin boş çıkması ihti- mali muhaldir. Böyle bir külli ni- meti tepen insan, hele külli nimetle- rin kefili İslâm dairesine girdik- ten sonra oradan çıkacak Olursa hayvandan namütenahi derece aşa- ğıya düşer. Ecnebi münkirler gibi ki «Cami-ül-Ezher» İslâm Üniversi- tesine eş olarak Van'da «Medrese- tüz-Zehra» namiyle bir İslâm Üni- versitesi kurmaya memur etmişler- dir. Fakat, elli bin lira tahsisat ay- rılan bu iş Birinci Dünya Harbinin pe akamete uğramıştır. Birinci Dünya Harbine bizzat ve bilfiil İşeri etmiş ve ve anarak Ruslara esir düşmüştür Harbin ğin e İstanbula gelmiş ve «Dar-ül- Hi -tül - İslâmiye» ye âza Meriiilitir. iiltürülie zama- nında İstanbulda bulunan Said-ül- Nursi'nin Milli Kurtuluş hareketine gösterdiği hizmet, altın kalemle ya- zılmaya şâyandır. Ankara Hüküme- tinin kuruluşu üzerine Türkiye Bü- yük Millet Meclisi Reisi tarafından hususi surette Ankaraya davet edil- miş ve kendisine orada büyük hür- metler gösterilmiştir. Fakat Bedi- üzzaman bu mülâkattan (Oomemnun kalmamıştır. Zira temas ettiği ka- naatle kendi kanaati arasında büyük bir zıddiyet görmüştür. Bundan son- ra siyaset sahasından tamamen çe- kilmiş, riyazet ve ibadetle vakit ge- çirmeğe başlamıştır. Bir zamandır İstanbulda Yüşü te- pesindeki camiye kapanmış ve kim- seyle ihtilât etmemiştir. 159 de olamaz; zira onlar Peygamberler eygamberini inkâr ederken, öbür- lerini tanıdıklarını iddia ederler; peygamberleri tanımasalar da Alla- hı reddetmezler; onu da reddetseler' kemâl yollarını gösteren hallere sahip bulunabilirler. bir Müslüman, hem nebileri, hem Rabbini, hem de bütün kemâl yol- larını Peygamberler Peygamberi va- Fakat sıtasiyle bildiği için, onun zinciriy- le alâkasını koparır koparmaz, ar- tık hiç bir peygamberi tanımaz, Al- lahı reddeder yollarına ait tek bir iz bulamaz © lur, İşte bu hale düşen bir insan mânasınadır ki, İslâm dairesine gir ikten sonra (ooradan mürted deniyor. kelimenin belirttiği sukuta eş hiç ağıl derecesi hayal oluna maz. İslâm dâiresi dışındaki en ko yu kâfir bile, bir mürtede nisbetle, zift ve pamuk arasındaki farka ma” liktir. Âlemde bu gi A gg e Ğİ Oradan Vana dönmüş ve bir mâ” garayı mesken ittihaz ederek dün ya işlerinden büsbütün elini çek” miş ve kendisini ibadete vermiştir Şark hâdiseleri üzerine, o civar” larda nüfuz sahibi olmak dolayısiy” le hakkında beslenen kaygı yüzün” den garp taraflarında oturmaya me“ mur edilmiş, bir zaman “İsparta V€ Burdurda kalmış, bu sırada «Nu Risalesi» isimli meşhur eserinin s€* ri halinde yazılarını yazmış, bu ya” zlar da bir çok kimse tarafında istinsah edilmiş ve elden ele gezdi” rilmiştir. Bir müddet sonra bu Ri” sale tetkike tâbi tutularak mahk€* meye verilmiş, Eskişehir mahkem€” sinde muhakemesi cereyan etmiş ve netice Said-ül-Nursi o Kastamonudi ikamete memur kılınmıştır. Kendisi Kastamonudayken cürüm unsurla aranmış ve yargılanmak üzere D€ hizli yollarını mevküfen boylamı$” |. tır. Denizli mahkemesinde aylar& süren bu mevkufiyet neticesindi beraet etmiş ve yazıların mahiyeti bazı güzel ve ruhuffda kemâl | çıkanlard | e Seri" ye? w e — de suç teşkil edici hiç bir unsur bü lunmadığına dair karar almıştı” Böyleyken, Denizli mahkemesin' beraet kazandığı hâdiseden yine mü hakeme altına alınmış, yine tev (Devamı 16 ncı sayfada)

Bu sayıdan diğer sayfalar: