30 Aralık 1949 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 3

30 Aralık 1949 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

DEDEKTİF X BİR 1 — Entellektüeller muhiti- mizde, ruh mecramızı gitgide kay- betmeye başladığımız Tanzimat- tan beri her ân biraz daha fazla mikyasta kendisini sösteren başlı» ca eksik, samimiyet ve hâlisiyet- tir, VESİKA: 1 Bugün 1 numaralı din ve Şe- riat düşmanı Hüseyin Cahit Yalçının, bir devir evvel kıra- at kitaplarına geçmiş «Allah-ü- Ekber» isimli yazısından: Bir seda-yı haşyetfermâ, va- kur ve muciz, işitildi: Allah-ü- Ekber... Artık derin bir süküt-u tâ- zim ve ihtiram içinde bütün kalbler müstağrak-ı huşü ve haşyet, Hâlik-i kâinat ile rüberü geliyordu. Hayatı kirleten, hâa- yatı zehreden bütün o hain mu- railikler, bütün o murdar hırs- lar, o menfur azametler, sunuf-u cemiyet arasındaki açıklıklar, hep mahvolmuştu. Burada yalan söylenmez, burada menfaat ta- kip edilmez, burada azamet bi- linmezdi, Burada measi-i hayati- ye karşısında bir vicdan-ı mü- tayakkız ve bir de hâkim-i âdil vardı. Camiin şimdi şu ulvi sü- küt-u mehibi icinde bu muva- cehe-i vecdâverden mütevellit sanki bir lerziş-i hafi hissolunu- yordu. Hayat-ı yevmiyenin bin türlü kabahatları, bin türlü ci- nayetleri duş-u âmelde olduğu halde bu huzur-u adâlete gelen beşeriyet, iğfali kabil olmayan bu mahkeme-i vicdanda bütün derinliklerini görüyor, bu düştü- ğü mülevves zulmetler ohavf-ı azap ile bir lem'a-i necat arka- sında titrivordu. Ve oradan, kıb- lenin bulunduğu taraftan akse- den bir seda-vı münci, bu şule-i hidayet, bu dâb-ı ilticayı ihtar ediyordu: Allah-ü-Ekber... 2 — Halbuki samimiyet ve hâ- lisiyet, inanılan şey doğru veya yanlış olsun, insanoğluna düşen bi- ricik haysiyettir. Onsuz, insan, ne dindar, ne dinsiz, ne şu, ne bu, hiç- bir şey olamaz. 3 — Garb âleminde komünist- ler, faşistler, naziler, liberaller, de- mokratlar, anarşistler, nihilistler, inandıkları bâtıllar muvacehesin- de, baştan başa, samimi ve hâlistir- ler. 4 — Bizim, ismine münevver denilen fikir zümremiz içinde ise samimiyetsizlik ve hâlisiyetsizlik, son 100, hele son 40 ve hele, hele son 25 yıldanberi kanun olmuştur. 5 — Son 100, hele son 40 ve he- le, hele son 25 yıldanberi giriştiği- miz bütün inkılâp hareketleri, on- ları hazırlayıcı ilk marifetler bakı- mından yüzde yüz samimiyetsiz ve hâlisiyetsiz numaralara istinat eder. Milli Mücadelenin ilk hengâme- lerinde ve astrasan kalpaklar al- tında Allaha azılan eller, en kısa zamanda bu dinin cellâtlığı işini görmeğe başlamıştır. Bazı memle- ket camilerinde kılınan gusulsüz ve abdestsiz namazlardan, o camilerin kubbeleri hâlâ ihtizaz halinde olsa gerektir. 6 — Bugün hak ve hürriyet kahramanı rolündeki Celâl Bayar; dünün âbâni sarıklı Galip hocası, İş Bankasının bilmem kaçıncı yıldö- nümü şenliklerinde, şenliklerin geçtiği Gül Cemal vapuruna gelip «size bankacılığın Allahını takdim ederim diye kendisini gösteren Cumhurreisine «sen de, Allahın ta kendisisin!» diye hitab etmiştir. (Bu husustaki vesika, Zonsuldakta : ve hem de meth-ü-sena şeklinde inti- şar etmiş bir sazete küpürü olarak elimizdedir.) 7 — Son 25 yılın mutlak sami- miyetsiz ve hâlisivetsiz dalkavuk- luk edebivatı, hizbir kavim ve mil- letin tarihinde yoktur. Bir gün Ab- dülhak Hâmid'in evinde zamanın Devlet Reisi hakkında Tanrılık iddia edici bir vazı yazdığı için eli- ne sıkamayacağını söyleyen Necip Fazıl'a, yazının muharriri Fazıl Ah- met Aykac, avnen şu cevabı ver- miştir: «Ayı sen o yazıyı samimi mi (Devamı 16 ncı sayfada) vi (33 Samimiyet di Yap ik O A lk VESİKA : 2 Bugün 1 numaralı hükümet nüfuzu mevkiinde bulunan, um- delerinin birile dini dünyadan ayırmak gayesini güdücü Halk Partisine «mukaddes'» diye hi- tap eden ve meşhur «Sağcılarla mücadele» kanununu çıkaran Başbakan Şemseddin Günal- tay'ın bundan bir devir evvelki kıraat kitaplarından alınmıştır: H AKSIZLIK, zulüm, eşnâ ha- rekattan madut idi, İslâ- mın temeli adâlet olduğunu her- «es biliyor ve bildiğine tevfik-i hareket etmeye çalışıyordu. Şâ- .i-i Azam, birinci sart olarak lâleti tavsive buyurmuştu. Za- leme için vek tehlikeli bir âkı- et gösterilmişti. Dindaşlarına haksız tecavüzde bulunanlar, in- .xam-ı İlâhi ile tehdit edilmişti. Mazluminin âhından hazer edi- mesine dair Hazret-i Peygamber evamir-i şedide ısdar buyurmuş- tu. Zalemeye karşı hakkı müda- faa etmek, en büyük cihat idi. Büyük, küçük, her kim olursa olsun, musayir bir harekette bu- lunursa derhal hükm-ü adâlet icra edilirdi. Mevki-i içtimaisi- nin yüksek olması, kendisinin cezadan kurtulmasını intaş ede- mezdi. Temin-i beka, kanun-u cezanın yalnız âcize tahsisi ile mümkün olamıyacağını Hazret-i Peygamber tasrih eylemişti. Efrad-ı millet arasında uhuv- vet ve samimiyet son derecede idi. Fiilen fenalığı sabit olmayan bir kimse hakkında su-i zanda bulunmak, en büyük ahlâksız- lık addolunurdu. Hafiyelik, dâ- iye-i iştihar, haset ve nifak gibi kabayih-i rezile, Müslümanlığa külliyen musayir görülürdü. Ümeranın hedâyâ kabul et- mesi mezmun görülür, hükkâ- mın rüşvet alması en büyük ce- zayı müstelzim olurdu. Haz- ret-i Faruk, takvâ derecesinde adâletin âşıkıydı. İslâmiyetin ruhu hüsn-ü hulkdür. Fırkan-ı Mübin, Haz- ret-i Peygamberi hüsn-ü ahlâk ile tebcil eylemiştir. Mİ

Bu sayıdan diğer sayfalar: