3 Temmuz 1930 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 1

3 Temmuz 1930 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 1
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YEDİNCI SENE I f 2210 Başmuharrlrl YUNUS NADİ İDAREHANESÎ t Dflyunıramumiye karşmnda dairei mahsmı Telgraf: tstanbol Cnmhuriyet Posta kutusu: N° 2 4 6 : Başmuharrlr : 2366 . Tahrtr müdUrO : 3236 Idare müdürü 2365, Kttap kısmı: 472 Cu m h u riy et Döviz ihtiyacı 3 TEMMUZ. 193O ABOME ŞEKAITİ MODDET: STÖRKİYE İÇİN HARİÇ İÇİN Seneliği ÖAylığı 1400 Kr. 750 Kr. 2700 Kr. 1450 Kıw 800 Kr. [3 AyhgıJ 400 &r. NUshası ker yerde ş 5 Knrusiur = Türkçe nasıl sadeleşir? Ali Ekrem Bey Yunus Nadi Beye cevap veriyor 1 Halkın lisanını kabul etmek, 2 sun'î ve gayritabîî şeyleri sokup atmak!. Şark'ta İran hükumetinin de bugünlerde tenkil harekâtına geçtiği tahmin edi iiyor Dünya güzeli kim? Vekâletler birer İran hükumetinin bütçe yapacaklarj vaziyeti nedir? Maliye Vekâleti Meclİsten çıkan kanunlartn talimatnamelerini hazırlıyor Ankara 2 (Telefonla) Veı kâletler mevcut bütçelerinde! bu sene ihtiyaç gösterecekleri( döviz miktarı için ayrı ayrı bi { rer bütçe yapıyorlar. Bunlara göre Heyeti Vekilenin evvelkit kararı mucibince döviz ai| lacaklardır. Bu suretle döviz ihtiyaçları kontrol edilmiş ola \ caktır. Maliye Vekâletinin muhtelif' dairelerinde Meclisin son içti ' malarında kabul edilen kanun ların talimatnameleri hazırlan] maktadır. Bunlar arasında inhiJ sar idarelerinin sureti idaresi,, mülkî ve askerî tekaüt, tütün kanunlarının sureti tatbikına da> ir mühim talimatnameler vardır., Birinci güzele 500,000 frank mükâfat verilecek Müsabaka 7 elyulde Riyo do Janeyro97 şehrinde icra edilecektir u Sadeîeştirmek niçin lâzımdır, nasıl yapılır? Pek muhterem beyim efendim, Pazartesi nüshanızda lisanunızın sadeleştirilmesi hakkında bendenize gayet mültefitane bir hitabınm okudum. Müstesna bir vukuf ve tetebbua muhtaç olan llsan mes'elelerinden bahsetmek cidden mahdut ve naçiz salâhiyetimin fevkinde olmakla beraber emrinizi yerine getirmemek te viçdanımın emrine muhalif olacağı için şu cevabı arzediyorum: Yunus Nadi Beyefendiye: Bu iki mes'eleyi ayrı ayrı tetkik etmek lâzım gelir. Pek iyi bilirsiniz ki bir çok münakaşa ve mübahaseler tek bir kelimeye iyi mana verilememekten doğar. tşte «sadeîeştirmek» te böyle bir kelimedir. Bir lisanı sadeleştîrmenin manası nedir? Sadeîeştirmek niçin lâzımdır? Ne vakit, nasıl yapüabilir? İşte birbirinden müşkül ve mühim oMüfrit sadelik taraftarları bu iki güçlan şu dört nokta hakkındaki efkârı lüğe çare bulmak istediler ve birinci âcizanemi sırasile söylüyorum. mes'eleyi Türkçeye malolmıyan her keli1 Lisanı sadeleştirmenin ma me her terkip her cümle sınıf ıdır, gayritabiidir, düsturile; ikincisinl de kalBana «halkın lisanını kabul etmek ve dırılan ecnebi sözlerin yerlerine Türkçelisana getirilmiş olan sun'î ve gayrita lerini getirmek nazariyesile halletmeğe bü şeyleri onun sinesinden söküp at kalkıştılar. Lâkin bir kere «malolmak» mak» diyeceğiz. Sadeleştirmeğe başka tabiri «sun'î ve gayritabiî» sözleri kadar bir mana vermek kabil olamaz sanırım. müphemdir. Meselâ lugatlerden edebiLâkin halkın lisanı hangisidir? Pek ma yat lisanına girmiş olan «âteşin, lum hakikatlerden olmakla beraber abdar, iptidar, iptihal, iğtirap, infial, mes'eleyi izah ve tenvire muktazi istinat hamra, hazen, hamyaze, düzah, Sura, noktalarını göstermek için bunu çaresiz şirin, şeyda, şekime, şiyme, tanaz, anlatacağım: Bir halkın lisanı bir çok gulgule, firdevs, nefha, vamuhtelif eczadan teşekkül eden bir kül pesin» gibi binlerce kelime Türkdür. Bu muhtelif cüz'lerin müşterek çeye malolmuş mudur? Sadelik tanoktaları vardır. ki o lisanın usul ve ka raftarlarına göre olmamıştır, çünkü tevaidinden ibarettir. Bir milletin efradı kellüm lisanımızda hemen hiç biri yokarasında ne kadar sınıf varsa o kadar da tur. Halbuki tekellüm lisanile tahrir liaynca bir lisan görülür diyebiliriz: Bah sanları daima birleşmez, hiç bir lisanda çivanların, hamalların, kayıkçüarın, böyle şey görülmemiştir, görülemez. Şu çiftçilerin, kâtiplerin, askerlerin, şair hakikati de bir misal ile teyit edeyim. lerin, âlimlerin ilâh.. lisanları başka başMeşrutiyetin ilânından sonra Paris'te kadır. Her memleketin kendine göre bir bulunduğum sırada amele hayatını tetlehçesi olduğu, hatta her ailenin tekellüm tarzında az çok bir ayrüık görül kik etmek Istedim ve onların mahfildüğü malumdur. Çocukların, kadınların, Jerine devam ettim, bir kaçile ahbap olgençlerin, ihtiyarların konuşmalarında dum. Benim Türk oldugumu öğrendiler, da farklar bulunduğu inkâr olunamaz. hakkımda çok nazikâne misafirperverBu farklar kelimelerden başlıyarak ter lik gösterdiler. Lâkin bir gün otelde elikiplere, tabirlere, cümlelere, üsluplara me geçen küçük bir müntehabat mecHügo, Lakadar çıkar. Maamafih lisan tek bir li muasından kendilerine martin, Muse, Budler, Verlen gisandır. Çünkü, küçuk çocuklar gibi, cahil insanlar gibi bir takım sınıfların bi bazı büyük şairlerin bir kaç inşat edince yüyaptıklan hatalardan kat'mazar, bütün manzumesini züme bakakaldılar, şiirleri birer birer milletin efradı lisanın usul ve kavaidinde, şivesinde birleşir. İşte lisan da bu lugatlerinin hemen yarısından ziyadeiştirak demektir ki «vahdet içinde te sine mana vererek kendilerine izah edinnevvu» a en mükemmel misali teşkil ce de hayretleri hiddete münkalip oldu ve içlerinden biri adeta üzerime yürüeder. yerek «efendi, sen bizi aldattın. Sen Şimdi halkın lisanı avamın söyledi Türk değilsin, Fransız akademisi azağidir dersek büyük bir hataya düşmüş sından bir zatsın, bizi burada tecessüse oluruz. Çünkü evvelâ avam tabîri pek gelmişsin!» Diye bağırdı. Bütün vesaşümullüdür, lisanı sadeîeştirmek için ikimi ibraz ederek Türk oldugumu bunavam sınıflarından birinin meselâ ha lara isbat edinciye kadar akla karayı malların dillerini mi alacağız? Yoksa seçtim! çiftçilerin sözlerini mi tercih edeceğiz? İşte Fransızca her manasile tabiiyetini Yoksa kâh bir smıfı, kâh diğerini mi muhafaza ve kendi vetiresinde tekâmül taklide kalkışacağız? Bunların hiç biri etmiş bir medeniyet lisanı. Maamafih yapılamıyacağmı isbata lüzum yoktur. onu tekelfiim eden milletin her ferdi «Anlaşılmamazhk» tevlidinden başka şiir lisanını hatta bir ecnebi kadar anhiç bir neticesi olmıyacağı bedihi bulu lıyamıyor! Şu küçük misalden istidlâl nan böyle bir sadelik teşebbüsü kimse edebiliriz ki bugün dillerde dolaşan nin hayal ve hatırından geçemez. «halka inmek» sözü mutlak surette doğSaniyen avam lisanı eksikler, hatalar, ru değildir, bununla beraber «halkı yükgarip ve acip telâffuzlar, hasılı bin türlü seltmek» te lâzım gelir, yoksa medenipürüzlerle doludur. Bunları aynen ka yete tedenni denilmiş oluverir! Bundan bul edersek lisanımızı sadeleştirmeyiz, sonra lisandan atılan gayritabiî fakat yalnız berbat bir derekeye düşürmüş lüzumlu sözlerin yerlerini doldurmak oluruz. Şu halde «halkın lisanını ka adeta muhaldir. Bilüzum tasannulardan, bul» den maksat avamı taklit değil, li taklitlerden, tekellüflerden olarak kudesanm müşterek noktalarını ve halkın mamızın eserlerinde gördüğümüz garip arasında münevver smıfın söylediği ve ve acip ecnebi lugatler, terkipler ve saiyazdığı temiz ve doğru Türkçenin etvarı re tasfiyeye uğratılınca bunların yerlebeyanını tatbik etmektir. Sadelik namı rini doldurmak icap etmedi, çünkü na hiç bir kabalık, bayağılık, kifayetsiz esasen lisanda yerleri yoktu; lâkin lülik, kaidesizlik lisana getirilemez; geti zumlu, faydalı, kuvvetU, güzel sözleri rilirse ammenin kabulüne mazhar ola mücerret eski yahut Arapça, Acemce olmıyacağı bittecrübe sabittir. Ne için o dukları için dilimizden çıkannağa kallursa olsun en büyük edibin bile lisanda kışırsak biçare Türkçe ne kadar fakir göstermeğe kalkıştığı keyfî ve indî hiç kalır. Pek müfritane sadelik taraftarları bir teceddüt lisanda payidar olamaz. Arapça, Acemce lugatleri atarak yerleriBuna^ küçük bir misal göstereyim: Ab ne eski Türkçeden, Çagataycadan filândülhak Hâmit ile Recai zade Ekrem dan bir takım lugatler getirmek emeline merhum eski Imlâda kâfı hitabı her yer düştüler. Silâh yerine «posat» kanun yefle kabul ettikleri halde hafif fiillerin IMâbadi 4 üncü sahifedei lltizam ettiğiniz tevazua ve mahviyete rağmen pek vâktfane yazdmts olan makalenizin hulâsaa Türk'çemizin ne yolda sadeleşeceği ve b'len, yahut ölmekte olan eski lisan yerine yeni lisanın nastl teessüs edeceğini sualden ibarettir. Namık Kemalzade ü$tat Ali Ekrem Bey muzari slgalarının hitaplarında kâfı hltap yerine «y, n» harflerinl tercih ettiler ve bunu kırk, elli sene dalma böyle yazdılar; lâkin bu imlâyı tek bir kisi kabul etmedl, çünku tenakuza müstenit idi. Sun'î ve gayritabiî şeyleri lisandan çıkanp atmağa geUnce: Bu da gayet müşkül bir lştir. Zira evvelâ hangi şeylerin sun'î ve gayritabiî olduğunu tayin etmek saniyen bunlar arasında şekten gayritabiî olmakla beraber fikren muhafazasma lüzum olanlar kaldırılınca yerlerine neler getirileceğini bulmak icap eder. Maslak f aciası Aktör Talât B. in tecziyesi istendi Ipekçi kar • daşlar hesabına «Kaçakçı lar» isminde bir f ilm çev rilirken geçen ene teşrinisa nin llinci pazartesi günü Maslakta Zincirli kuyuda feci bir oto mobil kazası olmuş, kaza neticesinde si Kaçakçılar filiminde nema fotoğraf rol alan 929 güzellik çısı Arsak Ka Kraliçesi Feriha H. rakaş Efendi ölmüş artitlerden Sait B. ve Hasan Tahsin Ef. ağır surette yaralanmışlardı. Uzun zamandanberi devam eden bu facia tahkikatı hitam bulmus, evrak lüzumu muhakeme kararile Ağır ceza mahkemesine evkedil mistir. Hâdisede maznun bulunan Talât B. isminde bir aktördür . Film çekilirken otomobili Talât B. idare ediyor ve müthiş bir sür'at le ileriliyormüş. Altıncı istintak hâkimi Süreyya B., maznunun ceza kanununun 455 inci maddesi nin son fıkrası mucibince tecziyeini talep etmiştir. Bu maddi kanuniyeye göre , Talât B. in iki seneden sekiz seneye kadar ağır hapis cezasile tecziye edilmei lâzımgelmektedir. Film faciası ünvanile zabıta sicillâtına geçen bu hâdisenin mu hakemesine 18 eyliil perşrmbe günü Ağırceza mahkemesinde baş lânacaktır. Muhakeme safahatı nin çok şayanı dikkat olacağı tahmin edilmektedir. Bu filimde rol alan artistler ve rejisör şahit sıfatile mahkemeye celbedilecek • lerdir. IIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIMIIMinillllllllllllMlllllllllllllllllllllllllllllllinill İran Şahi Rıza Pehlevi Han Şark'ta vukua gelen Ağn dağı hâdisesinin son sekil ve mahiyeti hakkında henüz musbet ve mutlak bir haber alınamamif olmakla beraber ilk tecavüzün tardedildiği mukakkaktır. Hükumetimiz daha ziyade, ileride tekerrür etmesi melhuz vak'alara kat*i bir nihayet vermek ve eşkiya yuvası haline gelen Ağrı dağını tamamen temiz bir hale getirm ek maksadı üzerinde bnlunuyor. Hâdisenin ilk aksinde teyit edildiği veçhile eşkiyanın Iran'da silâhlandırıldığı ve bu teslih keyfiyetinin ötedenberi bu suretle vaki olmakta olduğu sabît ohnuş bir hakikatth*. Komşumuz Iran'm; müşterek hudut emniyetini ortadan kaldırmak tehlikesini hazırlamasından kor kulan bu silâhlandırmak veya buna imkân vermek mes'elelerinde bir mes'uliyet hissesi alacağı hatıra gelmektedir. Nihayet, İran'ın bu şakiler için, her zaman kapıları açık bir teçhizat deposu mahiye tinde olduğunu söyliyebiliriz. Bazı İran resmî mehafili, hükumetlerinin bu serirleri tedip yolunda harekete geçtiğini henüz bilmemekle beraber Ağrı sırtlarında o turan ve Celâlî asireti namım alan çapulçuların, reislerine tenbihat ve nasihat vererek tecavüzden vaz geçireceklerini tahmin ediyorlar mış. Şeytana nefes etmek kabilinden olarak bu nasihatle eşkiya tenkiKne aklımız ermedi. İran, belki bundan medet umabilir, bize gelince irtica akrebinin bu son kuyruk kaldırışı karşısında ruhaniyet ve natıkadan ziyade silâha silâhla mu ; kabele ederek memleketin huzur ve asayisini iade etmek me cburitindeyiz. Ağrı dağı Türkiye îran Rusya hududundadır. Ve burada Celâlî denilen azılı bir aşiret otur maktadır. Aşireti teşkil eden 15 bin kişi daima müsellâhtır ve ziraat yap IMabadi 3 üncü sahifede] Mİ8 Almanya Mis Rumanya Mis Belçika MU Avrupa Mis Fransa Mis Avusturya Paris güzellik müsabakasına iş dildiklerini yazmıştık. Bu müsabaka Brezilya'nır tirak eden 20 güzelin ve bu meyanda Mübeccel Namık Hanımın Ce tahtı olan Rio de Janeyro şe nubî Amerika'daki dünya güzel • 7 eylulde icra edilecektir. M\ lik müsabakasına» iştinke da^to Dün itilâfı imzaladık, 1 bugün protesto başladıl Vaz'lyet edilen Yunan enılâkî var fdaahmnaınasını istiyorlar! Yunan tebaasına müşkülât mı ?.. Atina 2 (Hususî) Muhtelit mübadele komisyonunda Yunan birinci murahhası M. Fokas, Is tanbul'da mukabele bilmisil ted biri neticesi olarak vazıyet edilen Yunan emlâkinin müterakim be dellerinin tahsiline devam edilmesini, Yunan Hariciye Nezaretinin emrile muhtelit komisyon nezdinde tahriren protesto etmiştir. Bu protestonamede müterakim bedelle rin tahsili Türkiye hükumeti için Yunan Başmurahhası bir hakkı müktesep teşkil etme M. Fokas mekte olduğu beyan edilmekte le karşısında ne vaziyet alacağı dir. Muhtelit komisyonun bu mes'ellllillllllllllllMltlltllIIIIIIMIIIlMIIIIHtl IIIIIIIIIII1II11II1111II HIIIIMIIIIIIII lllllllllll [Mabadi 2 inci sahifedei lllllllllll IIIIIIIIIMIIIIIIMIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIMIII "Ford,, fabrikasını ziyaret Son ihtaı 70 bin kişi namına bir müracaat Türk harflerüe yazılmıyan Eyip'liler emaneti vilâyete hiç ,bir evrak muameleye şikâyet ^diyolar konmıyacaktır, Eyüp ve ci Ankara 2 (A.A.) 929 hazira nının birinden itibaren Arap harflerile vaki olacak resmî ve hususî hiç bir müracaatin nazarı dikkate alınmıyacağı evvelce ilân edildiği halde el'an bazı kimseler tarafın dan mezkur harflerle hükumet makamatına müracaat vaki olmkata dır. Bu baptaki kanunun dördüncü maddesi mucibince Türk harf lerile yazılmamış olan resmî ve hususî hiç bir müracaatin muameleye ko nulmıyarak iptal edilmekte olduğunu ve edileceğini bir kere daha beyana mezunuz. varı halkı na mına bir he yet Valiyi zi yaret ederek Eyüp tramvayı nin bir an evvel işletilmesini rica etmiştir. Heyet Eyüp ve civarındaki 70,000 kişi namına hareket etmektedir. Muhittin B. istimlâk yapmak lâzım geldiğini ve bunun da yakın bir za manda olamıyacağını soylemiştir. Heyet C. H. F. müfettişi Hakkı Şinasi Pş. yı da ziyaret etmişlerdir. Pş. müzaharet vadetmiştir. Seyrisefain idaresi tarafından ihzar edilen bir rıhtım ile mücehhe: olarak tamamen deniz kenarında bulunan Ford fabrikasımn umumi manzarası Yazısı 4 üncü sahifede

Bu sayıdan diğer sayfalar: