17 Ağustos 1931 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

17 Ağustos 1931 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

17 Ağustos 1931 SOKTTEEGRAFLAR Ingiltere'de malî buhran den resim alınması düşünülüyor ARASIRA: 'Camhurîyet ANKARA MEKTUPLARl , Hâlâ o mektup ! Bir çok vergilerin tezyidi ve ücretler tstanbul esnaf ını cebren insafa getirmek için 1242 tarihinde kaletne alınan bir nizamname vardır. «İhtisap ağalığı nizamnamesi» unvanını taşı yan bu ilk kanunun birinci maddesi aynen şu fıkraları ihtiva ediyor: «Esnaf muhtekirdir. Halk, bu a ğır ihtikârdan kurtarılmahdır. İhti • sap ağalığı bu maksatla tesis olunmuştur. Ağa; terazileri, kantarlan, arşınları, endazeleri sıksık muayene edecek ve bozuk ölçü kullananları ya pataklıyacak, ya mahbese koyacakLondra 15 (A.A.) M. Mak tâbi tutulmasından, harp istikrazlarıtır. Sabıkal' vaziyetine giren esna donald Daily Mail gazetesinin bir nm ihtiyarî surette tahvilinden. ti fın nefye dahi gönderilmesi caizdir. muhabirine vaki beyanatında İngiliz yatrolardan ve spor eğlencelerin • Ağaya ekmeğin sikke ve vezin iti milletinin bugünkü müşkülâta ve den vergi istifasından ibaret olacağı barile bozuk ve noksan olmamasına, zannolunmakta dır. buhrana hiç şüphesiz göğüs gerip kasapların koyun yerine keçi, ve sıkarşı koyacağını töylemiş ve demiştngîltere'nin mali vaziyeti ğır yerine at eti satamamalarına biltir ki: Londra 15 (A.A.) Mal'"^ mü hassa dikkat etmekle mükelleftir.» « Hükumet derhal harekete geç tehassıslar Nazırları encümenin ilk Bu nizamnamenin neşrinden otuz tekliflerinin tetkikine bugün de demek niyetindedir. Malî masarifi a altı sene sonra îhtisap Ağalığına ge vam etmiştir, zaltmamız ve ahalinin her sınıfı tirilen Hüseyin Bey, yaman bir adamM. Snowden'in bu tabah yaziık ihıkkında hususî tedbirler almamız dı, muhtekir bir tacir kadar insaf kametgâhından telefon vasıtasile Ma sızdı. Esnafın ihtikâr ile adeta ün îcap ediyor.» liye Nezareti erkânile görüştüğü hasiyet hasıl »ttiğini görünce hümmalı Gazeteler malî vazîyetin du • ber alınmıştır. bir faaliyete girişti, kırbaçla falakazeltilip sağlamlaştırılması için Maliye mütehasıslarınm noktai na ya ve ağır hapse müstenit bir bele alınacak tedbirlerin bilhassa zarlarmı havi rapor hazırlanmaktadiyecilik tesis etti. ücretlerden yüzde 7 ilâ 10 dır. Bu rapor Nazırlar raeclisinin paBilâhare İhtisap ağalığı unvanını nisbetinde bir resim alınmasından, zartesi günkü içtimaına yetiştirile şehreminlikle becayiş eden ve İstanvaridatın ve daimî iratların vergiye cektîr. bul'un en mühim bir noktasına «E.mnmınılıllllımiMIIHIinillllllllllltllflllllfllllinOlinnilHNHmnıum» minönü» ismini yadigâr bırakan bu zat, günde yüz kişiyi falakaya yıktı, üç yüz kisivi ağır işlerde kullanıl mak üzere iplikhaneye gönderdi, her hafta bir mavna dolusu ihtikâr ehlini sürgüne çıkardi. Lâkin ne kantarlar düzeldi, ne dirhemler avarım buldu. Esnaf zümresi gene bildiğinden şafmadı. Bombay 15 (A.A.) Londra'da Oldenbourg 15 (A.A.) Sah güBugün Belediye teşkilâtı cidden toplanacak Yuvarlak masa konfe nü Merkezî ve Şimalî Almanya hü asrilesmistir. Bütün muamelât, ilmî ransına iştirake davet edilen murahkumetleri arasında dahilî bir kon ve fennî usullere tevfikan tedvir o haslardan yîrmi yedisi Londra'ya git ferans aktolunacaktir. Bir çok hü • lunuyor. Yağlar, peynirler, sucuklar, mek iizere vapura binmişlerdir. Bu kumetlerin Beşvekilleri ile Maliye sekerlemeler ve her şev, kimyahanetnurahhaslarm arasında Sapru da Nazırları bu konferansa istirak ed«lerde tahlil ediliyor. Etler, yalnız •ardır.' Ceklerdir. mezbaha yolile kasap dükkânlarına Simla 15 (A.A.) Kongrenin !eMüzakerat bilhassa bu memle intikal ettiğinden keçîye koyun ve ra heyeti ile umumî vali arasında ketleri alikadar eden malî mes'elekatıra sığır yaftası yapıstırilmak ihbuçün yeni bir temas ve müzakere ler hakkında cereyan edecektir. Da timali yoktur. Bakkaldan ıtrıyatçıya daha olmuştur. ha evvelce Dessau ve Schvverin'de kadar bütün esnafın hüviyeti maz Gandi'nin Yuvarlak masa konfe bu kabil konferanslar aktedilmişth*. buttur ve hareketleri kontrol altın ransına iştiraki ihtimali hâlâ mev Prutya'ntn malî işleri dadır. Lâkin o körolası ihtikâr, gene cuttur. Berlin 15 (A.A.) Gazette Ge yaşıyor, hem de kuvvetle yaşıyor. Gandi Londra'ya gitmiyor nerale de l'Allemagne gazetesine na Eminönü'nde clli kurusa satılan bir Bombay 15 (A.A.) Gandi, Lon zaran Prusya hükumeti, bu seneye okka üzüm için Karakov'de yetmis, «Jra'ya gitmeğe ikna edilmek üzere ait bütçe açığını 350 milyon mark Beyoğlu'nda seksen, Sişli'de doksan sarfedilen bütür. gayretlere rağmen tahmin etmektedir. ve Büvükada'da vüz kurus îstenildiret cevabı vermiş ve Yuvarlak masa Bu gazete, Prusya Maliye Nazırığini herkes görüyor ve işitiyor. Acakonferansına istirak etmiyeceğini nın idarî masrafları tenkis için zecba ihtikâr, hakikaten beldileşmiş ve söylemîştir. rî tedbirler hazırlamakta olduğunu tabiilesmiş midir? Ahmetabat 15 (A.A.) Gandi ilâve ediyor. Bu hususta kat'î bir hüküm ver • bu sabah Bombay'dan Ahmetabad'a Alman komünistleri mek müşkül olduğu kadar müezzi ge'nistir. Limbach 15 (A.A.) Dün akdir de. Lâkin, seyyar esnafın avaz • şam aktolunan belediye meclisi içavaz bağırışlarından tutun da büyütimaının hitamında nasyonalistlerle cek mağazalarda esya fiatının ne • komünistler belediye dairesi önünde zaketle fısıldanışma kadar bütün atzmir 16 (A.A.) Ege iktisat müsademe etmislerdir. Müthiş bir ar Iış veriş muhaverelerinde «hâlâ o mıntakası dahilindeki çekirgeler hak bede başlamıştır. 4 ağır yaralı vardır. mektup!» diyen müstehzi bir ses var. İnsafsız esnaf elînde mütemadiyen kında tetkikatla meşgul olan mü Saat bire doğru sükun iade edil mis olduğu bir sırada meçhul bir ta zarar çeken bajrrıvanıkların bu sesi tehassıs tngiliz tebaasından Dr. Ukım şahıslar, evine g'rmek üzere bu duymamaları kabil midir?.. varof, tetkikatını bitirmiştir. Dr. çeM. T. lunan bir nasyonalisti yaralıyıp öl kirge ve diğer haşerelere karşı tatdürmüşlerdir. bik edilen mücadele sistemlerinden Berlin 15 (A.A.) Alman Beleçok memnun kalmıştır. Mumailyh, diyelerinin bütçe açıgı 800 milyon Sofya 15 (A.A.) Bu akşam son defa tetkikat yaptığı Alaşehir' markı bulmuştur. Hükumet belediMakedonya'lı Teodorf'un evinde bir den Ankara'ya gitmiştir. yelere yardım için yakında bazı kabomba infilâk etmistir. Mumaileyh rarnameler nesredecektir. Protogeref taraftarlarından ve Mi Borsalar açılıyor hailof'un tanınmış aleyhtarlarındanMugla 16 (A.A.) Milâs'ta tü dır. Bomba Teodorof'a bir paket iBerlin 15 (A.A.) Borsa idare tünlerin % 3 0 veya kırkı tarladan ameclisi bütün borsaların 20 ağustos çinde bir adam tarafından bizzat vehnmış ve denk haline konulmuştur. ta tekrar açılmaaına karar vermiştir. rilmiştir. Mezkur şahıs Teodorof'un Mahsulün diğer kısmı da 15 gün zardostlarından birinin ismini vererek fında alınabilecektir. Tütünler çok kendisine onun tarafından bir kitap nefistir. Kumpanyalar tetkikatta bugetirdiğini söylemiştir. Iunmuşlardır. Zeytin mahsulü de bu Bomba paketin verildiği anda insene fazla tahmin edilmektedir. Berlin 15 (A.A.) Dün Stagen filâk etmiş ve mezkur şahıs ile Teotayyare karargâhında Almanya etdorof ve o esnada orada bulunan Teo rafında tayyare ile devir müsabaka dorof'un dostlarından Traikof ve diMoskova 15 (A.A.) Bugün sı başlamıştır. Birbirini müteakıp 19 ğer bir adam ağır surette yarala Moskova tayyare karargâhında 32 tayyare havalanmıstır. narak hastaneye kaldırılmışlardır. kişilik büyük yolcu tayyaresînîn tecTahkikat yapılmaktadır. rübeleri yapılmış ve tecrübeler tam bir muvaffakiyetle neticelenmiştîr. Vaşington 15 (A.A.) Ameri Tayyare tamamen madenî olup miin ka'da îşsizliğin gün geçtikçe kor • Oslo 16 (A.A.) Nautilus, Longhasıran Sovyet mamulâtından inşa kunç bir şekil alması hükumet me • year'e vâsıl olmuştur. Pazartesi güolunmuştur. Tayyarede beheri 480 hafilini ve iş âlemini pek ziyade dü nü hareket edecektir. Ussühareketi şündürmektedir. Spitzberg olacaktır. beygir kuvvetinde 5 motör vardır. Yaz Ankarası... Şehrin büyümesine rağmen Ankara yaz mevsiminde nicin boşalır? Ankara, Dünya şehirlerinin belki en manahsı, beşerî mikyasların fevkinde kalan yaratıcı bir iradenin eşsiz timsalidir. Taşı, toprağı bile, Ahmet Hasim'in dediği gibi, bina, yol ve bahçe şeklini al mış namütenahi bir iradedir. Onun havasını teneffüs etmiş olan bir insanın eğer o insan fazla ola rak imanlı bir inkılâpçı ise başka bir hava içinde manen mes'ut yaşıyabileceği kolay kolay farzoluna maz. O vatandaş mutlaka Anka • ra'dan uzakta bulunmanın ıztırabını çeker ve manevî hayatında büyük bir eksiklik duyar. Böyle olmasına rağmen yaz ortasında herkesin, bir tehlikeden kaçar gibi ondan telâşla uzaklaştığı görü lüyor: Trenler her akşam bir hicret manzarası içinde birden dolarak koridorlardan taşan bir yolcu yükü ile hareket ediyorlar. Bu tezada isyan eden bir arkadaş, geçen gün, Ankara'yı devlet mer kezi olmaktan ziyade imanlı inkı lâpçıların bir an bile terketmiyecekleri bir inkılâp merkezi halinde görmek istediğini yazıyordu. Hakikat şudur ki: Ankara, seneIerdenberi sarfedilen gayretlere, milyonlar kıymetindeki inşaata, Istanbul'un gıpta edeceği geniş ve güzel caddelerine rağmen henüz bir mevsim şehri olmaktan kurtulamadı. Maahaza ona tam manasile mevsim şehri de denemez. Zira Ankara'da üç mevsim hummalı bir faaliyet içinde geçer ve yalnız yaz ayların dadır ki hayat hüsufa uğrar. Bu hâdise, millî mücadeleden sonra İstanbul yolu açılalıberi her sene ayni tarzda tekerrür ediyor. Acaba Ankara'dan gidenler münhasıran su ve yeşillik hasretile mi tstanbul yolunu tutuyorlar? Hayır, bunun se beplerini başka noktada aramak lâzımdır. Bir kere gidenlerin ekseriyeti hem Ankara'da, hem tstanbul'da oturanlardır. Biraz garip görünen bu izah tarzını daha açık ifade edelim: Vazif eleri ve maişetleri itibarile Ankara'ya bağlı olan, Ankara'da oturan bazı devlet memurları sıhhî sebeplerden veya çocuklarının tstanbul'da ( okumasından dolayı ailelerini ta mamen veya kısmen tstanbul'da o turtmaktadırlar. îşte bu memurlar eğer aileleri Ankara'da ise yaz aylarında evvelâ ailelerini gönderiyorlar, sonra da kendileri onlara iltihak ediyorlar. Saniyen Ankara'da yerleşenler den bir çoklarının tstanbul'da hâlâ alâkaları vardır, evleri ve akrabaları oradadir. Ve nihayet eğlenmek için gidenler de az değildir. Bir çoklarının öyle eğlence itiyatları, öyle ihtiyaç • ları var ki Ankara'da tatmin edemiyorlar. Sıcaktan bunalan bir tstan bul'lunun denizi ve yüzme bildiğini hatırlaması, başka hiç bir sebep olmasa senelik tatilini geçirmek için tstanbul'a kosmasına kâf i değil mi dir? tstanbul'un arzettiği cazibeli eğlence tenevvüü hiç şüphe yok daima rakipsiz kalacaktır. Vakıa Ankara'da denizi aratmı yacak büyük sular, meselâ yirmi kilometre mesafede «Büyükgöl» var. Ve bu göl, Ankara'nın yegâne gölü de değildir. Daha geçen gün tayya reci Vecihi B., «Hâkimiyeti Milliye» hesabına alâmeriken bir reportaj yaparak tayyaresile çubuk üzerin • deki gölün ve ormanın resimlerini aldı. Ancak civardaki büyük sular dan şehre en yakın olan Büyükgöl'ün kenarında yedi sekiz senedir bir plâj yapılamamasından sarfı nazar göl sahilleri, su kenarı olmak iti barile alelâde bir iki gazinoya malik olmak lâzım gelirken bu kadarcık bir rağbet bile görmedi. Bu böyle iken Ankara'hların tren gibi ucuz bir vasıtadan istifade ede rek niçin 7080 kilometre ötede azametle akıp giden Kızılırmak boyunda yahut Yaban ovanın meshur çamları altında gezmediklerini, veya bir tabiat harikası şeklinde muhtelif irtifalardan derece derece akan Bünyan selâlesini görmeğe gitmediklerini sormak abestir. Tabiat Ankara'nın şimal ve şark istikametlerinde bu kadar zengin olduğu halde tatil zamanlarmda onun güzelliklerile meşgul olmıyanların başka bir ihtiyacın tesiri altında tstanbul'a koştuklarını kabul etmek lâzım gelir ki o da bizce ucuz, mü tenevvi ve devamlı bir eğlence ihtiyacından başka bir şey değildir. Eğlence ve istirahat medenî insanın en belli başlı ihtiyaçlarından olduğuna nazaran AnkaraMıIar, Ankara'da ucuz ve mebzul eğlence vasıtalan bulacakları güne kadar her yaz soluğu Haydarpaşa rıhtımında alacaklar ve şehir yaz aylarında ölü bir mevsim geçirmekte devam edecektir. Dedik ki yaz, Ankara'da ölü mevsimdir. Filhakika bu mevsimde oteller sabahları trenden çıkan bir iki nadir müşteriye halâskâr nazarile bakarlar, bütün temiz ve lüks lo • kantalar oldukça endişeli anlar geçirirler ve iki üç yüz mağaza ve dükkândan ibaret Ankara çarşısı kârlı iş yapmak hususundaki ümitlerini kışa sakhyarak durgunlaşır. Pan corları ve perdeleri kapalı evler, tenhalaşan caddeler, tezgâhtarları esniyen işsiz mağazalar, müdürleri ve memurları yarıya inmiş daireler, bütün bunlar Ankara'nın yazını diğer mevsimlerden ayıran farikalar dır. AL! SÜREYYA [HEM NAUNAİ MIHINAİ Modern küf ür ! Dün, yanıbaşımda bir tayyare pervanesi gibi takırdıyarak dönen vantilâtör'ün rüzgârına rağmen sı caktan bunalmış, mevzu düşünü yordum. Mevzu yok değildi; fakat her nedense hiç birini beğenmiyor dum. Bu sırada, Allah razı oisun, Aka'dan şu yazıyı aldım. Beni mevzu beğenip yazmaktan kurtardığı için teşekkürlerimle beraber aynen dercediyorum: Modern küfürler! Nalbant başımıza: Kim ne derse desin, küfür, hele ağız dolusu olursa nefis bir ferahlıktır vesselâm. Küfür sinir maki • nesinin emniyet süpapıdır. Rivayet ederler ki Edison bile kendisini kütüphanesinde rahatsız eden sıçan lara (sizi eşşekler! Sizi gidi may munlar!» diye küfredermiş. Volter, çalışa çahşa bunaldığı zamanlar kalemi bırakır, gerinir ve şöyle haykınrmış: Ne kadar KANAY varsa hep sine bonjur!.. Fakat devrhnizde klâsik küfürler modernize edildi: Abdülhamit dev rinde (mikrop) en müthiş küfürdü, hafiyelere derlerdi bunu. Meşruti yette (muhalif), küfrün sunturlusu oldu. Hele mütarekede birisine (vay Hürriyetü îtilâPçı vay \ ) dedin mi en mükemmel, en tomturaklı küfür yerine geçerdi. Hâlâ da öyledir yaaaa... * * » Dün Babiali yokuşu civarında bir arzuhalcı gördüm, yanmda bir a dam oturmuş, arzuhal yazdırıyordu, kulak kabarttım, bir başka adam • dan hakaret davası ediyordu: «... Anama sövdü, set çıkarmadım. Babama sövdü, sustum. Silsilemi bırakmadı, neyse belki çok sinirlendi diye aldırmadım. Geçmişimi, geleceğimi bırakmadı, tınmadım.. tlle ve lâkin, bana yüksek sesle (TERKOS!» deyince dayanamadım, bu hakarete tahammül edemedim, dava ediyo rum, merkum bana alâmeleinnas Terkos dediğinden dolayı dava açı yorum, maddî, manevî on yüz mil yar tngiliz lirası zarar ve ziyan ile ayrıca hapis cezası talep ederim efendim.. V.S.» Ne dersin Nalbantbaşı? Bunu herkese bildir de, raillet küfür hususunda ihtiyatlı bulunsun. Kimse kimseye «Terkos!» diye küfretmesin. AKA GÜNDÜZ Hint mes'elesi Almanyada vazîyet Gandi Yuvarlak masa konferansına gitnıiyor Müttehit hükumetler bir konferans topluyorlar Ege mıntakası dahilindeki çekirge tetkikatı Mısır kredi fonsiyesi Kahire 15 (A.A.) İkramiyeli ve yüzde 3 faizli Mısır kredi fonsiye tahvillerinin bugünkü çekilişinde: 1886 senesinde çıkarılan tahvil lerden 87,854 numara 50,000 altın frank. 1903 senesinde çıkarılan tahvil lerden 559,860 numara 50,000 altın frank. 1911 senesinde çıkarılan tahvil lerden 840 numara 50,000 altın frank kazanmışlardır. Bir bomba infilâkı Akşehir tayyaresı Ağustosun otuzuncu günü Akşe • hir'e gidecek olan Akşehir tayyaresı Maruf karyesinde yere inecektir. Karye dahilinde şimdiden tayyare nin konacağı mahalde hazırlıklara başlanmıştır. Akşehir, Yalvaç, ve Karaağaç tayyareleri Akşehr'e ka dar gelerek bir uçuş yapmışlar ve şehri selâmlamışlardır. 30 ağustosta çekilmek üzere Akşehir Tayyare Cemiyeti namına 350 lira kıymetinde bir at piyangoya konulmuştur. Mllâs tOtOn mahsulO Almanya etrafında tayyare ile devir Lindberg'in seyahati Seattle 15 (A.A.) Lindberg ile karısı Kamçatka civarında Karagin adasında yere inmişlerdir. Sovyet mamulâtı bir tayyare Bir hava faciası Tokio 15 (A.A.) Avusturalya'dan Japonya ve Kanada tarikle Ingiltere'ye gitmek istiyen tngiliz tayyareci Chichester Tokio'dan hareket edeceği sırada tayyaresinin küçük bir duvara çarpması yüzünden vü cudünün muhtelif yerlerinden ağır surette yarlanmıştır. Tayyare tamamile harap olmuştur. Bir muharrir istiycruz Gazetemizin istihbarat işlerinde istihdam edilmek üzere, lise tahsilini ikmal etmiş bir gence ihtiyacımız vardır. Talip olanların idarehanemize müracaat ederek isimlerini kaydettirmeleri lâzımdır. İrfan! Yavrum! Evlâdım! Ben yarın Bursa'ya gidiyordum. Fakat çapraşık bir işim zuhur etti. Gene imdat olacaksa sen den olacak. Kuzum Irfan'ım yarın akşam son vapurla bize gel de yeni dertlerimi dinle! Hay hay. Ama mutlâka. Mutlâka gelirim. Gözlerinden öperim. Eksik olma yavrum. Bu isi de halledince ilk tesadüf ettiği bir doktorun kabine sine girdi. Neyiniz var Efendim. Hiç uyuyamıyorum doktor Bey. Doktor bir veronal reçetesi verdi. Oradan daha uzakta başka bir doktora gitti, ona da ayni masalı okuyarak ayni reçeteyi aldı. Ve böyle beş altı doktordan hep bu. Ma'tatı var Amerika'da işsizler artıyor Nautilus'ün seferi EDEBl TEFRÎKA : 55 KOKAİN Yazan: AKA GÜNDÜZ Bir adam kırk sene biteviye yağ bal yemez ya, ağzının çesni sini değistirmek te lâzım. Irfan da hanımefendiden bıkar gibi olmuştu. Kurtulmak için en münasip çare Ali Beyi gene eve »ok maktı. Şuraya buraya rica edince « ahvali siyasiyesinde intibah emareleri müşahede edildiğin den» Ali Bey affolunarak evine döndü. Bir insanın adı bir defa dokuza rıkmıya görsün, ölüm Allah sekie inmez. Ali Bey de bir defa • 'mgalanmıstı. önüne gelen " 1/ bilir biîmez yakasına yapı şıyordu. Ali Bey Sinop'ta iken dükkânlar mükkânlar, yalı malı rehine konmustu. Bu, karısının bir plâni idi. Çok sıkıntı çekiyorlardı. Balkan muharebesinin sonla rına doğru Ali Beyi gene yaka ladılar. Bu sefer «hiyaneti vatiniye maznunu» olarak... Guya Balkan'lı müttefiklere casusluk ediyormuş diye... Ninem! Bir koko ver! Görüyorsun ya, bu itham her zaman için muteber olan klâsik bir usuldür. Hani ben de. Girit bizim canımız Feda olsun kanımız! Bir gün gelecek sen beni mumla arıyacaksın! Sen bu şarkîyî biliyor musun? Bilmiyorsan beni dinle! Ali B. on sene kalebentlige mahkum olarak Bodrum'a sürüldü. Balkan muharebesinden sonra neler oldu? Orasını henüz uy durameuiun, romanımı yazarken belki bir sebep bulurum. Bir u mumî af ilân edildi. Ali Bey de senesine varmadan Bodrum'dan döndü. Vapurun güvertesinde kendi halince oturuyordu. Sağ tarafında birinci mevki? ayıran parmaklığın ötesinde iki üç kişi oturmuş konuşuyorlardı. Sözlerinden bi risinin meb'us olduğunu anladı. Yeni seçilenlerdendi. Söz arasında yarım yamalak işittikleri tüylerini ürpertti. Bu meb'us Suriye'li olmak dolayı sile gene Yafa meb'usu olan Ir fan'ı tanıyordu. Hatta arkadaş imişler. Şu İrfan yok mu? Billâhil âzim olur çapkın, olur şeytan değil! Eski bir tanıdığı varmış, asmışlar mı, Sinob'a mı eitmiş ne. Buz gibi bir karısı var. Uç senedir onunla yaşıyor. Karıyı bu yakınlarda ihmal ediyor ama, kadm onun peşini bırakmıyor. Bir iskandal çıkarmasın diye kur • nazlıklar düşünüyor. Ali Bey üçüncü mevki kamarasına kaçtı, kapıyı sürmeledi, başım avuçlannın içine aldı ve saçlarını çeke tartakhya saatlerce ağladı. Evine geldiği zaman hiç bir renk vermemek için çok üzüldü. Yavrusunun gözlerine baktıkça içinde bir fırtına köpürüyordu. Karısının gözlerine baktıkça hiç bir mana veremiyordu. O kadar tabiî, o kadar sadık görünüyordu. Bu kadın ya mükemmel bir aktördü, yahut kat'iyyen günahsız... Haberi çocuktan al, derler. İlk haberi yavrusunun masum, masum verdiği tafsilâttan aldı. îrfan kurtulmak için Yafa'ya gitmeğe karar vermişti. Ertesi gün Ali Bey şöyle bir tecrübe yaptı. Bir başkası ile telefon ettirdi: Hanımefendi, İrfan Bey üç güne kadar dairei intihabiyesine gidiyor. Biliyorum. Çok işleri var da sizi ziya ret edemiyecek, telefon etmem için bendenize emir verdi Siz kimsiniz? Hususî kâtibi. İrfan'a söyleyiniz beni görmeden sakın bir tarafa gitmesin. Ali Bey yarın bir otomobil işi için Bursa'ya gidecek. Ali Bey kim? Efendim. İrfan bilir. Yarın akşam son vapurla gelsin. Gelmezse karışmam. İşi apaçık anlamıştı. Bir oto • mobil acentasının seyyar kumüsyonculuğunu ediyordu. Hemen mağazaya gitti, direktöre: Affedersiniz, mühim bir işim çıktı, Bursa'ya ancak öbür gün gidebileceğim. Dedi. lzin aldıktan sonra Fın dıkh'ya telefon etti:

Bu sayıdan diğer sayfalar: