19 Haziran 1932 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

19 Haziran 1932 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Fransa harp borçlarını iptal etmeğe hazırmış! Moratoryonı teklifi müsait şekilde karşılandı, temaslar devam ediyor Lozan 17 (Hu<usî> Tamirat kon feransının harp borçlarını tehir edeceği muhakkak addedili\or. Bu sabahki içtimada Alman Basvekili Von Papen söz alarak tamirat borçlarının Almanya'yı çok sarstığını, binaenaleyh bu parayı verecek va7İ yette olmadığmı söylemiş, ondan sonra söz alan Fransız Basvekili M. Heriyo Almanya'nın halen borç ve • remiyecek vaziyette olduğunu tasdik ederek bu borçların dünya buhranına büyük tesirler yaptığını, diğer devletler de ayni fedakârhğa katlanacak olurlarsa Fransa'nın tamirat ve harp borçlarını iptale hazır bu lunduğunu beyan etmiştir. Bu hususta ümitler artmaktadır. Amerika'nın vereceği cevap merak ediliyor. Lausanne 18 (A.A.) Umumî müzakere, saat 16 da M. Yoshida'nın müdahalesi ile yeniden başlamıştır. Mumaileyh, Japon heyetinin Fransa, Almanya, İngiltere ve ttalya mümessillerinin son derece makul olan mütalealarına ilâve edecek hiç bir mütaleası olmadığmı söylemiştir. Mumaileyh demiştir ki: Tarihte misli mesbuk olmıyan şimdiki ikti sadî buhran ve inhitat, bütün şark ve garp memleketlerine samildir. Ve cihan buhranının esası hergün daha ziyade artmakta olan itimat fik danıdır. Eğer âcilen bunun önüne gecmiyecek olursak şimdiye kadar misli gö • rülmemis bir f elâkete uğramnk korkusu vardır. Cihan buhranına karşı da müca • dele etmek arzusunda bulunan Ja ponya hükumeti, diğer iktisadî ve malî mes'eleler gibi tamirat mes'elesini de halletmeği şiddetle arzu et mektedir. Binaenaleyh tamirat mes'elesinin takip dairesinde ve müessir bir surette halline medar olacak bütiin plânların ta»U: U.uoUna L ü » üyunu Umumiye Bütçesi Bu sene niçin çok kabarıktır?.. Ankara 18 (Hususî) Yeni sene masraf bütçeleri içinde en ziyade nazari dikkati celbeden Düyunu Umumiye bütçesidir. Bu bütçeye ge çen sene mevzu tahsisat yekunu 26.450,000 lira iken bu seneki tah sisat 49,755,000 liraya baliğ olmaktadır. Düyunu Umumiye bütçesine mevzu tahsisat berveçhi atidir: Birinsi kısım Dahilî borçlar meyanmda istikrazi dahilî senelik amortisman ve faizler için 1,078,600, gene istikrazi dahilî tahvilâtı komisyonu olarak 5,470, donanma piyangosu îçin 30,000, Ziraat Bankasma kanunu mahsus mucibince verilecek son taksit için 555,800, traktör tazminatı için 750,000, 1885 numaralı kanun mucibince tstanbul mecburî istimlâk bedeli için 750,000, tnahsubu umumî kanunu mucibince verilecek düyun tahvilâtının amortisman ve f aizi için 130,000, 932 bütçe kanunu mucibince alâkadarlara verilecek düyun tc*ıvilâtının amortisman ve faizleri için 600.000, Cumhuriyet Merkez Ban kasına evrakı naktiye itfa karşıhğı olmak üzere 1.656,700, Merkez Ban kasınca deruhde edilen evrakı nak tiyeye mukabil verilmiş olan hazine bonoları faiz ve sermaye teminatı olarak 1,550,000, Ergani bakır ma deni istirak hissesi ve faizi olarak 108,000 lira tahsisat mevzudur. Haricî borçlara müteallik ikinci kuımda Osmanlı borçları senelik mürettebatı Türkiye hissesi olmak üzere 4,095,000, kambiyo mubayaat karşıhğı olarak 10,000, Kommerçiyale Bankasına taksit olarak 300,000, 1740 numaralı kanun mucibince verilecek ikinci taksit olmak üzere 50,000, kibrit istikrazi faiz ve itfa mürettebatı olarak 1,727,000 lira tahsisat konmuştur. Mütenevvi borçları gösteren üçüncü kısımda Anadolu ve Mersin hat ları mubayaa bedelinin taksiti ola rak 1,963,500. Nafıa ve Millî Müdafaa taahhüdatı için ihraç edilen ha zine bonolarının itfası için 17,550,000 lira görülmektedir. Zatî maaşları ihtiva eden dördünctt kısmıda hidematı vataniye maaşları olmak üzere 38,415, mütekait, eytam ve eramil maaşları yekunu olarak 16,5 milyon, harp malullerine arazi bedeli olarak 50 bin, muhtelif borçlar karşıhğı olmak üzere de 257 bin lira tahsisat vardır. . Hükumetin teklif ettiği Düyunu Umumiye bütçesi yekunu 54 milyon 755 bin lira iken encümen hükumetle mutabık kalarak bu miktardan 5 milyon lirasını tenzil etmiştir. A. S. SAN'AT VE EDEBIYAT Bir edebiyat gazetesi PEYAMl SAF A Orhan Seyfi Bey bir edebiyat gazetesi çıkarmağa hazırlanıyor. Gene mi? Ne akla hizmet? Mesleği nedir? Sermayesi ne kadar? Muharrirleri kimler? Haftada bir mi çıkacak? Ne kıt'ada? Ucuz mu? İlânı var mı? Rotatifte mi basılacak? Resimli mi? Kaç sahife? gibi, az çok Babıali piyasasını bilenlerin sorabi lecekleri teknik suallerle bu teşeb büsü bhaz şüpheli karşılıyanlar ara ] sında ben yokum. Kaçıncı defa ve ne akla hizmet olursa olsun, mesleği ne ve lerrnayesi ne kadar olursa olsun, muharrirleri ' kimler ve kıt'ası ne olursa olsun, fiatı, ilânı, makinesi, resimleri, sahifeleri ne kadar olursa olsun, bugün, Türkiye'de, bir edebiyat gaze tesinin büyük bir kıymeti vardır. Çölde memba suyu aranmaz. Sulp veya gaz nev'inden olmıyan saf mayiî bir şey kâfidir. Orhan Seyfi Bey, kâğıt bulabili yor mu? Matbaa ma kinesinden geçirerek bu kâğıdı sivah mürekkeple karalıyabiliyor mu? Bu siyah mürekkebin o beyaz kâğıt üzerindeki izleri edebiyata ait şeyler midir? Kâfi. İsmi ^Edebiyat gaze tesi» midir? Mesleği edebiyat mı dır? Kâfi. Halbuki Orhan Seyfi Bey daha fazla şeyler yaptı: llim ve edebiyatla uğraşanları ayrı ayrı görüp ve hepsi nin kalemlerini güzel bir deste halinde topladı. Bu kalemlerin kimi uzun, kimi kısa olabilir; kimi ka mış, kimisi de mürekkepli kalem olabilir: yaşh ve buruşuk parmaklar arasında esniyerek gıcırdıyanı, genç ve dinç parmaklar arasında yeni ve taze enerjilerle kosup sıçrıyanı bulunabilir, ne çıkar? Belki daha iyi değil mi? tşportalarda satılan ayni boyda. ayni renkte, ayni biçimde kaleml'rin yeknesak ve manasız is tiflerinden şüphesiz daha iyi. Bırakalım, her kalem, bu edebî Olimpîyatta kendine göre marifet gös • tersin. Orhan Seyfi Bey meydam a • çıyor ve hepimizi çağırıyor, kâfi. Asrilesmek iddiasında bulunan bir memlekette otomobil ve simendifer yoksa, elektrik, telli ve telsiz tele fon yoksa o kadar endişe edilmesin. Bunlar kısa bir zamanda öğrenilip, alınıp, yapıhp takılıverilecek şeyler dir. Keyserling'in bizim Darülfü nunda verdiği bir konferansta söylediği gibi «Avrupa tekniğini almak üç bes senelik bir iştir». Nitekim üç beş sene içinde biz, Nevyork'ta bulunan fennî seylerin çoğunu memlekete soktuk: On yaşında bir çocuk evimizin elektrik tertibatını kuruyor, yapıyor, tamir ediyor; biraz daha büyücekleri mükemmel radyo makineleri imal, hatta icat ediyorlar; hele biraz daha kabacaları ve ecnebiler arasında tayyare ile Bahrimuhit'i geçenler vsr. Yarın dört beş yaşında çocuklar, sahte oyuncaklarla değil, hakikî makinelerle oynıyacaklar. (Biz büyük ler hevesimizi aldıktan sonra). Fakat, asrilesmek iddiasında bulunan bir memlekette bir tek fikir ve edebiyat gazetesi yoksa, telâş edelim, saçlarımız tutuşmuş gibi telâş ede • lim, çünkü alevin beynimizi kavu racağı an pek yaklaşmış demekt'r. Babıali'ye en son sistemde, koskocaman matbaa makineleri geldi. Bir manivelâya dokunur dokunmaz o koca lenduhalar, sinirli bir hayvan gibi homurdanarak bir saniyede harekete geliyorlar, bir devenin bir tavşan gibi sıçrayıp koşması kadar insanı hay rete düşürüyorlar. Gü»el, temiz gazetelerimiz çıkıyor. Fakat neye ya rar? Mekteplerde el ile ve şapiro • grafla basılan en iptidaî çocuk mecmuaları kadar bile küçük ve basit bir fikir gazetemiz yok. Çok sade bir hikmet savurmama gülünmezse diyeceğim ki makine kafa yapmaz, kafa makine yapar. Ve bu kafa, Türk kafası, bir ede biyat gazetesine arıkmıştır. Orhan Seyfi Bey bu gıdayı vermeğe hazırlanıyor. İddiası bir Eflâtun ziyafeti rekmek değildir. Zannederim ki bugünlük yapmak istediği şey, Babıali'nin karanhk bir yazı odasını fırın haline koymak ve frenklerin mukaddes ateş dedîkleri manevî hararetle, kanı çekîlen beyinlere bir tas çorba kaynat maktır. Bu tasın içinde her türlü zerzevat bulunabilir. Olsun. Yokluk içinde müşkülpesentlik ve tereddüt gülünçtür. ttiraf ederim ki biz bu çorbaya muhtactz ve ümit ederim ki bu bizim okuma istihamızı açacaktır. Orhan Seyfi Bey caddemizin çocuğudur: Bu işi bilir, piyasayı bilir, bir gazete lanse etmeaini, çevirmesini, döndürmesini, yürütmesini bilir. Sonra içini olduğu gibi dö küp söyliyen, candan ve sa • rrjmî bir şairdir, halis edebiyat ada mıdır, yaptığı işin mevzuuna yabancı değildir, muvaffak olmasına mâni yoktur. Gazetesine biraz iitifat ediniz. Ona değil, edebiyatımıza reklâm olsun diye bu makaleyi yazdım. Çünkü Türk edebiyatını temsil eden yegânc gazete, şimdilik, bu olacaktır. PEYAMl SAF A NALINA M1H1NA Zavallı yasak!.. Amerika'da yeni Reisicumhur intihabı yapılacak. Her intihapta ol duğu gibi bu defa da içki memnui yeti mes'elesi en mühim rolü oynuyor. İçki yasağmı kaldırmak ve devam ettirmek istiyenler gene çarpı sıyor. İçki yasağının en hararetli taraftar ve müdafileri, kimler biliyor mısınız? içki kaçakçıları... Ve on ların parasile tutulmuş gazeteler ve kimseler. . Çünkü, kaçakçılar kaçak içki ticareti sayesinde milyarlar kazanıyor ve kaç senedir de para kuvvetile bu memnuiyeti idame ettiri yorlar. Uzun müddet Amerika'da oturmuş olan tanıdık bir zat anlattığına göre, Amerika'nın her şehrinde ve her lokantasından bol bol kaçak içki satılır' mış, kaçakçıların kabul ettirdikleri kanunlara nazaran, içkiyi içine de ğil; satana ceza verilirmiş. İçmek ce« zasız olunca tabiî herkes kafayı çeker ve kaçakçılar da bilhassa zabıtayı para ile itma ederek bolbol içki ithal ederler ve hemen hemen alenen müskirat satarlarmıs. Hatta Türkiye'den giden Rum ve Ermeni'ler den bir çokları, kaçakçıhk yapmak veya kaçak içki satmak suretile zengin olmuşlar. Zabıta memurları içki satan lokantaları arada sırada önce haber vererek basar, bir kaç şişe bira gibi hafif ve ispirtosu az içkiyi müsadere ederek lokanta sahiplerini mahkemeye verirmiş. Hafif alkollü içki ler daha az cezaya çarpıldığı için bunlar, bir miktar ceza verir, sonra gene polislerin göz yummasından istif;de ederek bir kaç ay rahat rahat ticaretlerine devam eder, bol bol para kazanırlarmış. Bu zatın söylediğine göre, Amerika'da bira gibi ispirtosu az, hafif içkilere müsaade edilse binlerle işsiz açılacak olan müskirat fabrikalarında iş bulur ve devletin müskirattan alacağı resim ile Amerika bütçesinin açığı kapanırmış. Evet ama, o za man da kaçakçıların işsiz kalmaıı tehlikesi var. İçki gibi bir âfete karşı mücadele icin konulmuş olan bir yasağın bundan daha fazla kepaze edilemiye • ceği rruhakkaktır, değil mi? Su Amerika yaman mem'eket vesselâm!. . Umumi müzakereler şahsen memnun olduğunu, çünkü Avrupa'ya &it mes'elelerin halli husu sunun umumî kadroya dahil olduğunu ve büyük müşkülât gösteren moratoryom mes'elesinin en mantıkî bir surette halledildisnni söyleTnistir. M. Herriot beyanatına devamla demiştir ki: « Esasa ait mes'elelerin müzakeresine girişmek hususunda hiç bir taahhüde girmeksizin ve hic bir men faati ihlâl etmeksizin serbestii hareketimizi muhafaza ettik. Konferans muhitinde öğle bir hava vücude gelmiştir ki artık dünyanın hüsnü nîyetinden şüphe etmeğe imhân yoktur.» M. Herriot sözlerine nihayet ve rirken Cenevre konferansı hakkında hükumetler arasında girişilmis olan mükâlemeleri hatırlatmış ve demiştir ki: « Cenevre'de olduğu gibi Lo zan'da da mevzuu bahsolan bütün mes'eleleri halletmediğimiz aşikâr dır. Fakat bu konferanslarda öyle mesai usulleri tesbit edilmistir ki bunların azamî netîceleri hâsıl edecek lerini ümit etmek gerektir. Hulâsa sulhun teessüs ve takarrürü isteniyor. sa efkâri umumiyeden bize yardım etmesini istememiz lâzım gelir.> M. Herriot yarın akşam Lozan'a gideceğini, burada murahhaslar arasında hususî mükâlemeler cereyan etmekte olduğunu da beyanatına ilâve etmiştir. Bilhassa M. Grandi, M. Fon Papen ve M. Fon Neurath ile görüşmüştür. Ingiliz Hariciye Nazırı Sör John Simon tekrar Cenevre'ye gitmistir. Yarın orada M. Grandi ve M. Makdonald'a mülâki olacaktır. Himayeietfalin bir Senelik plânçosu... Omiyet kongresi dün Ankara'da toplandı yük bir hüsnü niyetle iştirak ede cektir. Mumaileyhten sonra Belçika vekili M. Renkin, kendi memleketinin va • ziyetini teşrih etmiştir. Müteakıben Portekiz Hariciye Nazırı M. Branco, söz alarak, umumî menfaate hâdim olacak hususatta teşriki mesaiye amade olmakla beraber Portekiz iktisadiyatını haleldar edecek fedakârlıklara muvafakat edemiyeceğini söylemiştir. Dün öğleden sonra aktedilen celsede Romanya başmurahhası, sıkı bir gümrük himaye sisteminin bütün ticaret mübadelelerini felce uğrattığı bir sırada tamirat mes'elesinin munsifane bir tarzda halledilmesinin ve umumî iktisadiyatta kayda şayan bir salâh teminine kâfi olamıyacağını söylemiştir. Yunanistan murahhası M. Michalakopulos, itimat ve emniyetin tekrar teessüsü lüzumunda ısrar ederek bir milyon 400 bin mülteciyi iskâna mecbur kalan ve hali hazırda ziraî mahsulâtın fiatlarının tedennisi ile mücadele etmekte bulunan Yuna nistan'ın maruz bulunduğu müşkü lâtı ısvarla kaydeylemiştir. Fenerbahçeye teberrü (Birinct sahı<eden mabait) Ankara 18 (A.A.) Himayeî etfal Cemiyetinin 9 uncu ve 10 uncu seneler umumî kongresi bııgün saat 10 da Himayeietfal umumî merkez salonunda toplanmıştır. Kongreyi cemiyet reisi Kırklareli meb'usu doktor Fuat Bey açmıştır. Kongre riyasetine B. M. Meclisi Reisi ve Balıkesir murehhası Kâzım Pş. Hz. intihap edilmistir. Basvekîl İsmet Paşa Hz. kongreye Ankara murahhası sıfatile istirak ediyordu. Umumî merkez ve hesap müfettişi raporları ve umum merkezin teklifleri ile yeni bütçe müzak»>e edilmiş, müteakiben umumî merkes heyetî azasile ihtiyat azanın ve mürakiplerin intihabı yapılmıstır. Kongre Reisi • cumhur Hz. ile B. M. Meclisi Reisi Kâzım, Başvekil tsmet ve B. E. Reisi Fevzi Paşa Hazeratına kongrenin hürmet ve tazimatınm arzınt ve kardeş teşkilâta kongrenin selâmlarının iblâğını kabul derek içtimaına nihayet vermiştir. Cemiyetin 1930 \e 1931 senelerine ait mesai raporuna na zaran cemiyetin iki senede koruduğu M. Herriot Paris'e döndii çocuk miktarı 223.843 tür. Umumî Paris 18 (A.A.) Başvekil M. merkez kendisinden yardım istiyen Herriot bu sabah saat 7,18 de Lo merkez ve şubelere iki sene zarfında zan'dan buraya gelmiş ve sabahleyin 12,400 lira göndermiş ve çok çccuklu in'ikat eden nazırlar meclisinde haailelere naktî yardımda bulunmuştur zır bulunmuştur. Keza ikiz ve üçüz evlâdı düny^ya gelen köylülerden 25 fakir aileye 25 Herriot*nun beyarıol. sütlü inek bedeli olarak 930 Hva verParis 18 (A.A.) M. Herriot nazırlar meclisinin içtimaı p'hayet buî mistir. Ana kucağı 930 senesinde 90 kimsesiz çocuğu kurtarmıştır. Ve göduktan sonra gazetecilere vaki be rülen ihtiyaç üzerine bu müesseseye yanatında Lozan müzakerelerinden Antakya Türk'lerine Dair bir sual takriri Ankara 17 tzmir meb'usu Mahmut Esat Bey Meclis riyasetine Türk'lerle meskun İskenderun ve Antakya'da Ankara itilâfnamesine riayet edilip edil • mediğine dair bir sual takriri vermiştir. Pazartesi veya persembe günü Hari • ciye Vekili suale şifahen cevap vere cektir. *| Evkaf miidürleri Arasında tavinler Ankara 18 (Telefonla) Aydın evkaf müdürlüğüne tzmir evkaf müdürü Ahmet, tzmir evkaf müdürlüğüne Edirne evkaf müdürü Cemal, Edirne evkaf müdürlüğüne Samsun evkaf müdürü Hamdi, Mardin evkaf müdürlüğüne diyanet işleri levazım müdürlüğünden açikta kalan Ferit, Bursa evkaf müdürlüğüne Ankara evkaf müdürü Faik, Konya evkaf müdürlüğüne Bursa evkaf müdürii Mithat, Ankara evkaf müdür lüğüne Konya evkaf müdürü Salâhattin Beyler nakil ve tayin edilmişlerdir. Yeni bir nahiye Ankara 18 (Telefonla) tzmir'in Seferihisar kazasına bağlı Bigacık nahiyesi lâğvedilmiş, mezkur na • hiye kadrosu ile Tire kazası dahilindeki Işıklar, Hasan çavuşlar, Kurçak, Mersinlidere, Halka, Hacınebi, Hacı Mehmet, Akyurt, Akçeşehir, Alaph, Eskiuba, Yeniuba, Çankedi, Selâtin, Kızılcakedi, Cipler, Büyük Kadife köylerinden mürekkep ol • mak üzere yeni bir nahiye teşkil olunmuştur. Nahiyenin ismi «Boğaziçi» dir. Nahiye merkezi Büyükkadife olacaktır. yeniden 60 çocuk daha alabilecek bir pavyon ilâve edilmistir. 932 senesi lira masarif kabul edilmistir. Ce miyetin bir senelik büro masarifi bütbütçesi için 199 lira varidat ve 74,051 çenin yüzde yedi ve sekizini teşkil etmektedir. Kabul edilen umumî merkezin tekliflerine nazaran Ankara Himayeietfal şubesi ilga edi'erek vazifesi umumî merkezce idare edil mekte merkez ve şubeler varidatınm yüzde onunu umumî merkeze göndermekle mükellef tutulmaktadır. Kız tatlı, güzel gözlerile müşfi kane bakıyor. Biraz zayıflamıştı, bu da kendine pek yakışmıştı; elini uzattı. Oğlan elini almadı, ayaklarına atıldı. Kız böyle bir şeyi düşünmemisti, ne diyeceğini ve ne yapacağım bilmiyordu. Ağlamağa başladı. Korkuyor, ayni zamanda yüzüne sevinç dalgaları vuruyordu. Aman yapmıyınız, yapmıyı • nız! Diyordu... Delikanlı ayaklarını, eteklerini öpüyordu. Baden'deki hal ile su dakika arasında ne büyük fark vardı... Tanya! Tanya! beni affediyor musun? Kız o aralık giren teyzesine: Aman teyze, Allah aşkma çek! Ah kızım... Görüyorsun ya, o her zaman bir melektir... den daha büyük bir bina yapmağa medar olacak kadar yüksek bir yekun tutacaktır. Teberrualar idarehanemizde ve bizim namımıza Yenipostahane civa rında Zeki Rıza spor mağazasında kabul edilmektedir. 50 lira, 25 lira gibi yüksek miktarlarla himmetlerini izha. eien hamiy»t e:" "^'M va'a». "lara bilhassa teşekkür ederiz. feberru listesi Esami Lıra K. Dünkü yekun 599 50 Anadoluhisarı'nda YasincŞ zade Fadıl B. 50 Paşabahce'den Mehmet Tevfik Recep B. 25 Eski Fensr'lilerden Hüseyin Hayati B. 10 Mister Allen 10 Eiektrik Şirketi memurin müdürü Celâlettin B. 10 Mimar Servet B. 10 Darülfünun muallim muavin • lerinden Tahir B. 10 Kemal Aşki B. 10 Ticaret ve Sanayi Bankasın dan Mazhar B. 10 Seyrisefain İsîetme Müdürü Bürhanettin B. 6 Müderris Dr. Kemal Cenap B. 5 Muharrir Bürhan Asaf B. 5 Istanbul lisesinden Tevfik Fikret B. 3 Sporcu hanımlarımızdan Calibe Mahmut H. 5 Fener'de M. Louis 1 Profesör Trayani 1 Millî Reassürans Şirketinden Bedia H. 1 M. R. Şirketinden Münir B. 1 M. R. Şirketinden Suphi B. 1 M. R. Şirketinden Reşat B. 1 M. R. Şirketinden Adnan B. 1 Üsküdar'da Kevser Mahmut H. 50 Taibe Abdufahman H. 50 Yekun "776 50 irtişa davası tetkikatı Ankara 18 (Telefonla) îtişa evrakmı tetkik eden encümen bugün de toplandı, mesaisine devam etti. Ankara 18 (Telefonla) Maliye müfettiş muavinlerinden Ekrem Yaver Bey müfettişliğe tayin edilmiş, maliye müfettişi Ahmet Numan B. Vekâlet emrine ahnmıştır. Yeni bir Maliye mflfettişi Nevrekop'ta bir baskın, iki katil Sofya 18 Çarşamba günü müseliâh bir çete Nevrokop belediye dairesini basarak azadan ikisini öldürmüştür. Bu hâdise Makedonya komitesile millî ittihpda mensup siyasî fırkalar arasmdaki münaferetten doğmustur. Mekedonya komitesi geçen eylulde de kanlı nümayişler yapmış ve biri Türk olmak üzere üç belediye azasını dağa kaldırmutı. Rusya Estonya muahedesi Moskova 17 (Hususî Muhabirimizden) Rusya ve Estonya arasındaki uzlaşma ve hakem muahedesi bugün imzalanmışhr. Rus dahilî istikrazi Moskova 17 (Hususî Muhabirimiaden) Rus dahilî istikrazi haziranm yirmisinde ikmal edilecektir. Moskova yüzde 104, Leningrat yüzde 101 istirak etmiştir. İktisadî haberlerimiz 4 üncü sahif emizdedir kut fermanfermadır. Kapılar kadif elerle doludur. Pencereler kadife perdelerle bezenmiştir. Yerler kalın ve çok yumuşak halarla döşenmiştir. Her şey en ha fif bir ses aksettirmiyecek ve akisleri menedecek surette tertip altındadır. İhtimam ile örtül müş olan lâmbalar selâmet hisleri verir. Bu mazik havanın içinden çok hafif ve lâtif bir koku serpilmiştir. Bir köşede bir masa üzerindeki se • maver bile ihtiyat ve itidal ile kaynamaktadır. Petresburg âlemlerinin me. likesi olan ev sahibi hanım o derece yavaş konuşur ki, muhatabı işitmekte güçlük çeker; sanki ayni odada ihtizar halinde bir hasta vardır da onu rahatsız etmekten ihtiraz olunmaktadır. Çay koymakla mükellef olan hemşiresinin ancak dudakları kimıldanır, fakat ses vermez. Bir suretteki kazara bu mabede düşüp kendisine tesadüf eden bir delikanlı kız kendisine belki altıncı defa olarak: (Mabadi Var) CUMHURlYET'in teMkan: 72 DÜMAN Muharriri Muterciml /. Turgenıyef Haydar Rijat Şestof mu? Tanımaz olur mu<yum? 6 Çok iyi kadınlardır. Diyecek yoktur. Fakirlere bakarlar tam he kimdirler. Bütün havaliden herkes onlara gelir. Akın akın gelirler. Biri hastalandı mı, yaValandı mı, soluğu onlarda alır... Bir ilâç, meselâ bir toz, bir yakı verirler; "sararlar. Derdiniz diner. Kendile rine bir şey verilemez, «paıa için yapmıyoruz» derler. Bir de mektep *açtılar, fakat bu münasebetsiz bir ^ey! Hiç bizim okuduklarımızı okutmazlar. Arabacı »öylüyor Litvmof yuvayı bir an gözlerinden ayırmıyordu. Nihayet balkonda beyazlar giy miş birini farketti; sanki ufuklarda bir şey aradı ve çekildi. O değil miydi? Kalbi fena halde attı. Arabacıya: Çabuk sür! Çabuk sür! Diyordu. Arabacı hayvanları koyuverdi. Araba arkalarına kadar a çık iki kanath büyük bir bahçe kapısından geçti. Markovna teyze merdiven sahanlığına koşmuştu. Kendinden geçmiş, kıpkırmızı bir halde ellerini çırparak bağırıyordu: Ben gördüm, evvelâ ben farkettim. O, o! Litvinof arabadan atladı. Kapiyı açmağa koşan bir kazak ço cuğu ağzı açık kaldı. Teyze ile sarraaştılar. Kendini eve attı, methali, yemek salonunu geçti, adeta saklanmış olan Tatyana ile karşılaştı. Karilere artık bu mes'ut eve dair bir şey ilâvesine lüzum yoktur.. Ya İren? O, otuzuna basmış, sihırkâr gü zellikleri büsbütün feyizlenmiştir; peresteşkârlarının şimdi sayısı yoktur. Bu daha ziyade artacaktı... Fakat!.. Petresburg'da bu kadının oturduğu binaların umumî hatlarına dair bir fikir peyda edelim! Zengin bir surette mefruş bir salon demek sakat olur. Müdepdep mutantan, bir salon en bediî bir zevk ile mefruş, her köşesi en ince san'atkârlığa bir nümune. Bu kadar mü kellef bir yere gîrerken bir raşe, bir huşu hissi edinmemek kabil değildir. En masum fazilete, en zikemal ah lâka, hulâsa sefil topraklarına ka dar münasebeti olmıyan maaliye vakfedilmiş mukaddes bir mabede girmiş gibisinizdir. tçinde mahiyeti meçhul hakikaten esrarengiz bir sü Dahiliye Vekili Dahiliye Vekili Şükrü Kaya Bey dün Tokatliyan otelinde bazı zevatm ziyaretlerini kabul etmiştir. Vekil Bey ts tanbul'a çocuğunun rahatsızlığı dola • yısile gelmistir. Pazartesi günü Anka ra'ya avdet edecektir. Balkan Hukuk kongresi Sofya'da toplanan Balkan hükumetleri hukuk kongresi bitmistir. Bu münasebetle kongreye Türk murahhası olarak istirak eden Nazım ve müderris Ahmet Samim Beyler bugün şehrimize geleceklerdir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: