10 Ekim 1932 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

10 Ekim 1932 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

i. 4 £y. ii.Uk >Cİ 1 PRAG MÜŞAHEDELERİ: SON TELGRAFLAR SAN'AT VE EDEBİYAT Tyrşin ruyası T< mmuzun beşinci salı günü öğleden sonra saa* üçte Sokollann büyük (Stade) inin tribünlerini yüz bin kişi doldurmuş, onlann önünde altmış bin seyirci daha ayakta kesif sıralar teşkil etmtiş. Tam manası ile mahşerden bir mimune! Kadın, er kek, genç, ihfiyar bir muazzam in san kütlesi. Bütün millet heyecan içinde! Gürültü kulaklarımı, Scaynaşma, hareket pözlerimi yordu. Oturduğum iocanın karşı cihetine isabet eden üç geroş methalden sırtla rmda dolap, kalas, masa, tahta yüklü binden fazla bir kafile Stadın ortasına geldiler ve takriben yirmi dakika zarfında meydana bir şehir kurdular. Ziraat Bankası 5 milyon Kilo bugday aldı Meşrub'yet inlölabından Balkan har bine kadar, dört yıl içinde, içtimaî te mayüllerimiz ve düşünceleruniz bir tereddüt devresi geçirmifti. O zamanın bahp çıkan yüzlerce gazetesine ve mecmuasuıa, her gün yeni bir inua ile gö rünen ve yirmi dört saat geçmeden kütüphane camek&nlannda yerini başkaBerlin 9 (A.A.) Havas Ajansı turya'yı bir taahhüt altına sokma • Iaruıa veren binlerce kitabma göz gez muhabirinden: makta bulunduğunu beyan etmek dirirsek şunu görürüz: Baslanmız 1908 Avusturya'nın Cenevre'deki daimî tedir. Ancak Avusturya siyasetinin inkılâbile sersemlemiştir ve 31 mart * murahhası M. von Pfluegel, M. Paul son zamanlarda ve bilhassa Lau vak'asile büsbütün şaşkınlığa uğrıyan Boncour'a müracaat ederek Almansanne protokolunun imzaıı tarihin zekâlanmız, birdenbire BnttmUze yığıcUnutmadan söyliyeyim Prag şehya'nın teslihat sahasında hukuk müdenberi Alman liyasetinden uzak lan sayısız içtimaî vakıalar arasındaki rinin bu büyük (stadı) 127 hek savatına daîr olan noktai nazarına laşmasını acı bir litanla kaydetmekmünasebetlerin terkibini kavnyama tarlık bir arnzi işgal ediyor. Orta Avusturya'nın iştirak etmemekte oltedirler. mıs, birbirinden farklı düşünüşler birer daki pistin tulü 310, arzı 202 met duğunu söylemiş olduğu suretindeki sistem halinî alamamıştır. O zaman bir Alman siyasî mehafilinde mergup redir. TribUnl*rin altında 44,000 jimhaber, Alman siyasî mehafilinde büyıgın vdttihadı islâm», lttihadı anasır», bîr zat olan Avusturya'nm Berlin senastikçinin «oyunup geyînmesine yük bir hayret uyandırmıştır. «Ademi merkeziyet», «Tanzimatı hayrifiri M. Frank'ın geri çağınlması ile mahsus vestiaireler mevcuttur. ŞenViyana hükumetînin tekzibi bile, ye», «Milliyetçilik» ve saire taraftarları, Avusturya'nm miistakbel Paris sefiri liklere iştirak etmek üzere Çekos bu haberin tevlit ettiği elim intibaı türlü seı perdelerile haykırısıyorlar, faolacağı söylenilen M. von Pfluegel'in lovakya'mn muhtelif şehîrlerinden ancak kısmen tahfif edebilmiştir. kat bu münakasa havrası içinde sesle hatti hareketi arasında bir mtina gelen jimnastikçileri altı gün ibate Filvaki Berlin'deki Avusturya'nın rini duyuramıyorlar, halkı bir kanaat sebet görülmektedir. için şehir mekteplerinde ve kamplar merkezi etrafında toplıyanuyorlardı. elçisi, dün akşam Alman Hariciye Nasyonalist matbuat, M. von da yüz bin karyola hazırlanmış ve Nazmna Fransız gazetelerinin bu huTam bu sırada Balkan felaketi sersem Pfluegel'in hukuk müsavatı mes'e otuz iki bin kisiye bir arada ye > susa dair vermiş oldukları haber ve uğultulu beyinlerimizîn üstüne bir lesinde hükumetinin siyasetine mu mek verilmiştir.» lerin asılsız olduğunu söylemiştir. balyoz gibi indi: Ancak Rumeli'nin bühalif htfırekette bulunmuş olduğunu yük bir parçası ana yurttan koptuktan M. Von Pfluegel'in vazifetinin Şimdi karşımızda Yunanı kadimin yazmaktadır. sonra kendimize geldik ve daha keskin miinhasıran Avusturya istikrazı hakOlimp şehri heykelleri, fresklerile M. von Pfluegel'in fransızca ko bir suur aydınlığı içinde içtimaî vakıalcmda M. Paul Boncour ile göriiş arzı endam etti. Şehri kuranlar çe nuşur göriinmeğe çahştığını ve Legilara bir düzen vermeğe çalıshk. Darülmekten ve mumaileyhe Avustur kilip gittiler. Derindn, drinden haonne d'Honneur nişanının rozetini ta fif bir musiki kulaklanmızı okşa fünunumuza ve matbuatunıza dağuuk ya'nra askerf sahada mtisavata ta bir ansiklopedi malumatmdan doğan raftar olduğunu töylemekten ibaret şımakta olduğunu hatırlatan Der Tag mağa başladı. Altmış bin insan ağızsistemsiz bir makalecilik yerine ilun girdiyor ki: olduğu söylenmektedir. larını kapayıp, gözlerini açtılar. di: Ziya Göz Alp'ın sahsiyeti en son Alman siyasî mehafili, M. von Herkes methaliere bakıyor. Bir te « Her halde Avusturya hüku olgunluğunu bularak o zaman doğu • Pfluegel ile M. Paul Boncour'un belâş, bir fısıltı başladı: Geliyorlar! meti, Paris'e onu göndermeği dü yordu ve cemiyet hâdiselerini tasnif eyanatlarının hiç bir suretle Avus şünüyor.» Pericle* asrmı idrak etmiş olan mderek tetkik etmeğe o zaman başladık. sanlar iki bin yıl evvelki kıyafetleri Bu işi evvelâ Ziya Gök Alp yapta: ile dört beş bin kişilik bir kafile ha«Türklesmek, islâmlaşmak, muasırlas linde sahaya geldiler. Nefirler olunmak» ismindeki eserile, memlekette üç piyatların başhyacağını ilân etti. büyük içtimaî cereyan farkediyordu. Müsabakalara iştirak edecek olanlar Gerçekten, Balkan harbinden sonra, ortadaki (Jupiter) mabedinin üsttibu üç büyük cereyamn da birer mecmnne sıralandılar. Tarihçiler, edebiyat ası vardı: «Türk yurdu» Türklesmek, çılar, hatipler, atletler, papazlar, «Sebilürresat» islâmlaşmak, «Içtihat» ta Ankara 9 (Telefonla) Nafıa muganniler, artistiler, heykeltıraş muasırlaşmak cereyanlannm naşirliğini Ankara 9 (Telefonla) MaVekili Hilmi Bey geldi. Vekil Bey yaphlar. «Türk Yurdu» mecmuasmda liye Vekâleti mübadil bonoları • lar, âlimler, siyasiyatçılar, koşucu istasyonda Nafıa erkânı tarafından lar, disk ve javelot atanlar ve saire. Ziya Gök Alp bu üç cereyanın üim karnın daha fazla kıymetlenmesi için karşılandı. Hilmi Bey Samsun Sıvas şısındaki haysiyetini tayine çalışıyordu; Olimpiyatlar mabutlara bir Koro hattmm vaziyetinden memnundur. satılan emlâke yeniden bir kısım Ağaoğlu Ahmet, Darülfünunda verdiduasile başladı. Bir tarafta hatipler, Hattın 29 teşrinievvelde açılmasi emlâk ilâvesine karar vermiştir. ği Türk medeniyeti tarihi derslecini ayni vaızlar, şairler ahenktar şiirler okumukarrer bulunmaktadır. mecmuada nesrediyor, daha o zaman da yor, bir tarafta sporcular ellerinde meş'alelerle yarışıyor, bir tarafta ya isbata uğraşıyordu ki Milâttan binlerce Ankara 9 (Telefonla) Maliye ya koşuları oiurken, bir tarafta peh yıl evvel doğmuş bir Türk medeniyeti Vekâleti 933 bütcesinin tetkikatına vardır; «Summer Akkat» medeniye livanlar güreşiyor. Diskler, javelotbasfodı. tinin dili, Ural Altay dillerindendir ve lar atıhyor. Nihayet şar yarışlan ile Ankara 9 (Telefonla) Ziraat daha ziyade türkçeye yakındnr; bir ta müsabakalar bitiyor. Şar yarışları! Bankası şimdiye kadar 5 milyon kilo raftan da «tçtihat» mecmuasında Os bugday satın almıştır. Bu mubayaatm Bu ne heyecanlı müsabaka. Üç azgın manh'hğı müdafaa eden Süleyman Napiyasada şl tesirleri olduğu mu atin çekip sürüklediği iki tekirlekli zif'e cevap yetiştiriyordu. Gene «Türk hakkatır. Bu sayede fiatlar düşmeşar arabası. Önümüzden uçar gibi Ankara 9 Ankara • İstanbul haYurdu» mecmuasında «Altay'lara doğmiştir. geçiyor. Galipler ilân ediliyor. Mü va seferleri kânunuevvelde baslıya ru» seyahat yapan bir muallimin hatırakâfat olarak başlanna tefne dalın caktır. Hava hatlarını idare edecek Alan, Orta Asya'da keşifler yapan pro dan taclar konuyor. Bir zelzele, bir merika'hlarla bir mukavele yapılmıştı. fesör Fon Lekok'un mektuplan ve bulAnkara 9 (Telefonla) Merkez yangın şehri rnahvediyor. Olimpten Buna tevfikan kullanılacak büyük ve duğu vesikalar nesrediliyor, Mehmet Bankası Vilâyetlerde hisse alıp ta he yalnız bir yığın tas kalıyor. ötede, çok mükemmel tayyareler Amerika'dan Fuat, Hamdullah Suphi, Yusuf Akçora, niiz taksitlerini ödemiyenlerden bu takberide heykeller mermer üzerine yola rıkanlmak üzeredir. tstanbulAnKâzım Nami, Raif Mehmet Fuat, Besim sîtlerin nizamname mucibince faîri ile hâkkedilmiş fresklerden başka bir kara için bir kisinin iicreti 40 liradır. Atalay, Velet Çelebi ilâh... Beylerin tetbirlikte almmasını kararlaşbrmışhr. şey yok. İki bin sene sonra uykuya Bir müddet sonra da Diyarbekir hat kikleri, Celâl Sahir, Mehmet Emin, Yudalmış olan beşeriyet uyanıyor. tı açılacak ve tstanbul'dan oraya bir suf Ziya, Aka Gündüz ilâh... Beylerin günde gidilebilecektir. Ankara'da tayşürleri, ömer Seyfettin ve Rusen Eşref Ayni meydana bundan seksen seAnkara 9 (Telefonla) tstanbul yare limanı yapılacak, sahanın tanzimiBeylerin hikâyeleri nesrediliyordu. Uç ne evvel Prag şehrinde yaşıyan in Polis müdiriyeti 5 inci şube müdiirü ne başlanmışhr. cereyanın Türkçülük cephesi teessüs et sanlar o devrin kıyafetleri ile geli Şînasi Bey Ankara Polis müdiir muavinTayyare mühendislerinden Salâ mişti. yor. Çoluk çocuk üç dört bin kişilik liğine, Emniyet mtifettişlerinden Yunus hattin Beyin saatte 2 0 0 kilometre ka«tçtihat» ta Abdullah Cevdet Bey bübir şehir halkı ortada gezip dolaşı Vehbi Bey tstanbul Polis müdiriyeti 5 intetmek üzere yaptığı tayyarenin tecrütün Tanzimat'çılan topladı ve lâtin harfyorken içlerinden bir adam çıkıyor ci şube müdürlüğüne tayin edilnıişler beleri mnvf>ff»kivetle neticelenmijtir. leri lehine bir cereyan uyandırmakla beve herkesi jimnastiğe teşvik ediyor. dir. raber «tesettür», «taaddüdü zevcat», Vücut terbiyesinin umumî terbiyeye «softalık», «hurafecüik» aleyhine bayesas olduğunu anlatıyor. Bu adam rağı açtı. Ankara 9 (Telefonla) Rus sefiri Miroşlav Tyrş'tir. Onun bu ihtarrnı «Sebilürresat» ta bütün kafalı ve maAdana 8 Dörtyol'da Ibrahim Hobugün şehrimize geldi. dinliyen ve ona itimat eden insanlar lumath hocalarile, mollalarüe bu iki ca isimli bir yobaz köylüye kendini peybiraz sonra sahayı işgal ediyor. Bu büyük cereyana karşı ayak diremeğe çagamber diye tanıtmak istemis «beni dejimnastikçilerin yaşları elli ile altmış lışıyor, fakat hele su yeni kafah mon Ankara 9 (Telefonla) Ziraat Venize atsalar boğulmam, atese koysalar beş arasında idi. Bin kadar ihtiyar şerleri tepelemek için arada bir Türk yanmam, vücudüme kurşun islemez» kili Muhlis Bey bugün Enstitülerdeki bundan seksen sene evvel Tyrş'in çülere doğru igiliyor ve elini uzahyor demiytir. Fakat köylüler bu yalanlara yeni insaab teftiş etmistir. koyduğu esaslar dairesinde vücut du. kanmamışlar, yobazı jandarmalara teslerini işletiyor. Onlar çekilip gittik Cumhurivet inkılâbı, işte bu üç ce lim etmek istemişlerdir. tbrahim Hoca te nsonra büyük methallerden yir reyanın hayat ve şeniyet âlemi içindeki bir kolayını bulup savusmustur. Şid mişer bin kişilik kafileler sahaya gehaysiyet ve kıymetlerinin derecesini detle aranmaktadır. liyor, bu suretle altmış bin kadın, Ankara 9 (Telefonla) Ziraat Veortaya koydu: Türk'leşmek ve muasır erkek, ihtiyar delikanlı karşımızda kâleti Adana'da bir pamuk teksir çiftlasmak cereyanı karşısmda, «Sebflür jimnastik yapıyor ve Tyrş'in rüyası liği açmağa karar vermistir. Pamuk müreşat^ m temsil ettiği klerikalizm ayakta İzmir 9 (Hu. Mu.) Şehrimizde tahakkuk ediyor. Çek'ler Pericles durmadı ve mecmuasile beraber yı tebassısı bu iş için buraya gelmiş, Ve • bunaltıcı sıcaklar hüküm sürmek devrini ihya ediyor. kıldı. k&Ietle temas ettikten sonra Adana'ya tedir. Hararet derecesî 30 ile 34 ara«İçtihat» mecmuasmın istediği şey SELİM SIRRI sındadır. gitmiştir. Avusturya Almanya'nın talebine iştirak etmiyor Cenevre'deki murahhasın müracaati Almanya'da gürültülü akisler yaptı Yeni Türk t e z i ve yeni Türk mecmuası PEYAMt SAFA ler, gördüğü rüyalardan da fazlasile oldu ve artık onun da müdafaasını, kavgasuu yapacağı bir dava kalmadı. «Türk Yurdu» ve TUrk Ocaldarı için de böyle düfünülüyordu ve deniyordu ki artık millî dileklere ulaşılmıştır, bu müesseselerin varlıklannın hikmeb' kalmamıştır. Onlar da kapandılar. Fakat, hakikatte, bu müesseseler iş lerini bitirmis değildiler: Hani yeni Türkiye'nin tarihi? Hani yeni Türk dili? Bütün gaye Osmanlı'Iığı inkâr etmek • ten ve dilimizde Arap, Acem terkiplerini kırmaktap mı ibaretti ? Asıl bundan sonra, imparatorluk yıkıldıktan ve yeni Gazi Türkiye'si doduktan sonra Türk Ocaklanna ve Türk Yurdu'na i» düsüyordu: Yeni Türkiye tarihini ve dilini yapmak. Onlar yorulmuş gibidiler ve bu işi yapamıyarak dağıldılar. Millî davayı daha kökünden kavramak üzere «Halkevleri» açıldı. Gayesi besbellidi: Türk kültürü, bilhassa Türk dili, Türk medeniyeti ve "»ürk tarihi etrafındaki araştırışlar için bütün gençliği ve münevverleri seferber etmek. «Halkevleri" mecmualan da, «Türk Yurdu» nun yanm bıraktığı, tamamile başaramadığı tetkikleri tamalıyacaktı. Türk medeniyeti tarihine ait yaıılar: Bd tetkikler Avrupa'da ve Amerika'da ne zaman başlamıslardır? Hangi âlimler sırasile Orta Asya'da keşifler yap mışlardır? Vesikalar nelerdir? Mukayeselerinden çıkan nedir? ilâh... Türk diline ait yazılar: Avrupa'daki dil cemivetleri, hele Alman'lar nasıl çalıştılar? Programları ne idi? Alman milleti hangi safhalardan geçerek dilini düzeltti? «Pfirizm» denilen tasfiye hareketinin Garpteki tarihi nedir? Biz ne yapa biliriz? ilâh... İstanbul Halkevi tarafından çıkartdan «Yeni Türk Mecmuası» nın ilk nüshasmda, Ahmet Cevat Beyin türkçe ve summerce arasında yaptığı mukayeseden başka bu gaye ile yazılmış bir tek makale yoktur ve mecmuanını kâğıtla mürekkebi, en ziyade. Fransız felsefesini ve edebiyatını yaymak için harcanmıştır. Bir Bergson tercümesine hasredilen 32 sahifeye yazık, günah değil mi? Mütehassıs olmıyanlar için bu eserin manası yoktur: mütehassırlar da bunu aslından okurlar. Bunun yerine Türk medeniyeti hakkmda Avrupa'da çıkan eserlerden birinin tercümesini vermek elbette gayeye daha uygun olurdu. Fransız muharriri Andre Maurois'dan bahseden iki uzun makale, beynelmilel siyasete dair bir günlük gazete makalesi, gene günlük gazetelerden birinde çıkan ro mandan parça, Halkevlerinin proRra mile alâkası olmıyan seylerdir. Mec muanm ilk manzarasına bakarak buna «yeni Fransız mecmuası» demek te mümkündür. Fakat bunun çok daha mükemmeli Paris'te çıktığı için buradaki tercümesini okumağa zahmet eclenler arasında münevverlerimiz bulunmıya caktır. «Yeni Türk Mecmuası», ancak yeni TUrk tezine yakınlaştığı nisbette, adının ilân ettiği iddiaya ve Halkevi progra mına uygun olur. Çünkü o bir müessese ve bir tez mecmuasıdır. tlk nüshasın da bunu tamamile unutmus RÖrünüyor. ©ÜNÜK AKİSLERj Istanbul'u nasıl propaganda edeceğiz? Belediye Iktisat Müdürü Âsun Süreyya Bey arkadaşımız, eline takılan, ayağına dolanan çalılara rağmen bir şeyler yapmak i çalışıyor.. Şehir lokantasmın ma* saları bitmiş, kooperatifin niz namesi hazırlanmış.. Şimdi, İs tanbul'a seyyah çekmek, yani ra getirmek peşinde! Bunun için ne yapmalı?.. İ iş propaganda... Evet, Istanbul'i propaganda.. İstanbul'un güzel liklerini, hususiyetlerini, bir sey yah için sevimli, cazip tarafları propaganda... İktisat müdürümüz de böyle d şünmüş ve şimdilik bir küçük ri sale ile bir çok resimli kartlar b tırmağa karar vermis... Güzel fikir.. Ancak, merak et tiğim cihet, bu risalede neler yazılacağıdır.. Haydi, bu mevzu üzerinde küçük bir kalem tecrübeıi gapalım: [Ey teyyehlarl.. Cennet, toprağıa altında rleğil, toprağın üstündedirl] Nasıl?.. Başlangıç epeyce paç* lak oldu, değil mi?.. Devam ede lim: j [Yeter kı, barı, bahçesi, matbaasile denizler üstünde seyyar bir kıt'a gibi kayan vapurunuz, Çanakkale Boğanndan içeri girsin, Marmara'yı assın ve !•tanbul önünde dcmirlesin!] Sıvas hattı Mübadil bonoları Eh, bu ikinci kısım da fena değil.. Gene devam edelim: [Vapurunuz, Boğaziçi'nin emsalsifl dekoru içine girer girmez, derhal etrafınızı, tatlı damlası görmüş sinekler gi* bi sandallar, kayıklar sarmağa baslıyacaktır!] Nafıa Vekili teftîş netice Satılacak emlâkin miktasinden tnemnun kaldı rı arttırıldı Olmadı.. İş çatallaşıyor.. Burasını atlayım.. [Vapurunuzdan, mavi sular üstünda çalkanan küçük sandallarla sahîle geçer gcçmez. ellerinde tunç havanlar, dü 1 düklü bastonlar, sırma işlemeli kırmızt I terlikler, pusküllü nahnlarla bir sürui açıkgoz eticıinızı... ] 1 933 bütçesi Hayır, hayır.. Bunları yazmak| doğru değil.. Geçelim: [Otomobilleriniz. bir temmuz ak şamının kızıllığına büriinmüs Halic'in sırtlarında, size, Süleymaniye'nin muhtesem manzarasını göstererek, üzerinde ateşler yaııan, kazanlar kaynıyan köp rüyii geçer.. Biraz sonra, rüzgârın sü • pürdüğü tozlar içindcsinizdir... ] Ankara İstanbul Hava yolu açılıyor Merkez Bankasının bir kararı Hay aksi şeytan hay.. Gene u y gunsuz düştü.. Bir başka taraftan t tutturahm: [Geccyi Tarabya'daki boş ve sakin bir otelde horul horul uyuyarak geçirdikten sonra, sabahleyin taksilere biner ve dünyanın en güzel plâjı olan Flor » ya'da banyo yapmak için yola çıkarsı niz.. Kaldınmsız mahalle aralarından, deve sırtı gibi yamrı yumru caddelerden geçtikten sonra... ] Poliste iki tayin Allah, Allah.. Gene münasebet siz oldu.. En iyisi şöyle tafsilâtsız yazayım: [Otomobiliniz, etrafı ağaçh güzel bir asfalt üzerinde Boğaz'dan lâcivert kıvrımlaı göstererek on, on beş dakika uçar.. ve üç saat sonra Florya plâjma varırsmız!.. Plâj, tabiatin emsalsiz bir lutfüdur. Ancak, Belediyece henüz satın alınamadığı için, aradığınız rahat ve intizamı bulamazsmız. Ne yemek yiyecek bir lokanta, ne dans edecek, eğlenecek bir...] Rus sefiri Ankara'da Dörtyolda bir peygamber tOredi! PEYAMt SAFA I Ziraat enstitölerindeki inşsat Adana'da bir pamuk çiftliği açılacak Paris Sefirimiz M. Herriot ile görüştü Paris 9 (A.A.) M. Herriot, dün öğleden sonra Lord Tyrll ile Türkiye sefiri Süat Beyi kabul etmistir. izmir'de dehşetli sıcaklar Olmuyor.. Olmuyor.. Olmu yor!.. Ne yapsam boş.. Içimdeki bütün samimî arzulara, haymlimi Mevlidi şerif bütün gayretlerine rağmen ya Murat zade Mehmet Bey mahzamıyacağım! dumu Niyazi Bey merhumun ru En iyisi, Belediyemizin neçre huna bağışlanmak üzere bugün deceği risaleyi görmek olacak.. öğle namazından sonra Beşiktaş' Bunu, bir mucize bekler gibi b«k< ta Sinanpaşa camisinde mevlidi liyorom! şerif okutturulacaktır. YUSUF ZiYA rnn? Şimdi aileme bir mektup ya*«« mak, onlara isyan etmek, yüzlerinJ bir daha görmemek? Ya zavalh an neciğim, babacığım kederlermden hasta olurlarsa, ölürlerse?.. Hem de onları terkederek bu yabancı evde, yabancı adamla beraber oturmakl Odaya, etrafımdaki eşyaya, An dre'ye bakıyordum. Pek yabancı şe; ler değildiler: Artık şu köşedeki piyanoya, şu kısa arkalı, yeni biçimd san siyah renkli koltuk takımma, şu alçak masalara ve duvardaki reshn lere alışmıştun. Hele Andre banı akrabamdan biri gibi geliyordu. Onun böyle resmî, ciddî konuşmasını yahut adeta düşmanca susarak oda nın içinde sessiz dolaşmasmı gönlün hiç istemiyordu. Gönlüm istiyordu k gene yanıma gelsin, otursun, elimi < linin içine alsın, bana güzel istikbal lerden bahsetsin, o kızm hiç Utidadt" olmadığını söylesin, ailemia gönlünü almak îçin kolaylıklar göstersin... Mabadi var, BOYÜK HIKÂYE: 17 Sinema Delisi Kız SERVER Andre dedi ki: Hem sizde inkılâp oldu, artık taassup kalmadı. Benim hatırımda kaldığma gore siz güzellik miisabakaları da yapıyorsunuz, değil mi ? Evet Gördimüz mü ya... Demek ki memleketinizde genç kızlarm medenî hayata girmelerj artık tabiî göriüüyor. Biraz düşündüm ve dedim ki: Oh... Fakat bunlar birbirine benzemez ki... Sinema artisti olmak başka, güzellik kraliçesi olmak başka... Araiarmda çok fark yok ki. Çok fark var. Güzellik kralî çeleri filimde oynamıyorlar, ailele • BEDİ rinin yanınoa Avrupa'ya, Ameri ka'ya seyahatler yapıyorlar, ifte o kadar. Fakat bir sinema artisti ol mak demek, artistlerin serbets hayatına girmek demektir. Serbest, fakat fena bir hayat mı? tnsanına göre değiş<ir bu. Si • neraa artistleri arasında evlenenler de var, metres yaşıyanlar da var, tamamile serbest olanlar da var, fakat burada herkes bu farklan bilmez. Artist denince akla evvelâ... Ewe lâ... Çok serbest bir kadın gelir. Fakat sizi tanıyanlar bilmezler miki... Oh, benim de herkes gibi düşmanlarım var, hatta namuslu bir kız olmamı çekemiyenler var, dedikodu yapmak için bahane ararlar, sinema artiti olduğtiTtru duyunca kim bilir neler söylerler!.. Andre bir kahkaha bıraktı: Dedikodu mu? dedi, bundan hiç kimse kurtulamaz. Bu dünyada herkesin aleyhinde dedikodu yapıldığı için en az tehlikeli şey budur. Ah, fakat istediklerimi bir türlü anlatamıyordum ki. Bildiğim fran sızca kifayet etmiyordu. Bizde yaşlıların inkılâptan evvel terbiye görmüş olduklarmı, henüz yeni fikirleri hezmedemediklerini nasıl söyliye yim? Ne ise fransızcanın başını gö zünü yararak bunu da anlattım. Andre Roan ciddî bir tavur takmdı: Peki, öyle ise?.. dedi, neye karar veriyorsunuz? Artık size men sup olduğum şirket namına resmî ve ciddî soruyorum. Çünkü siz kabul etmezseniz yerinîze başka bir Türk kızı angaje etmeğe mecbur olaca * ğız. Başka bir Türk kızı mı? Evet. Buna da oanım sıkıldı. Benim yerime bütün bu mes'ut hayatı kazanacak, istikbalimi elimden kapacak olan kız, her kimse, onu adeta kıs kanmıştım. Başka bir kız .. diye mırıldandım. Sonra sordum: Türk mü? Evet. Kimdir, kimin nesidir, ismi nedir? Andre ayağa kalktı, ellerini ce bine koydu, gene o ciddî tavrile: Müsaade buyurunuz da onu söylemiyeyim. Çünkü mesleğimizin esrarındandır. Nasıl bir kız bu? Nasıl bir aileden? Hiç değilse o kadarını söy leyiniz. Aailesi... O da tıpkt sizin gibi bir memurun kızı. Annesi, babası sağ mı? Kızlarınm artsit olmasına mü saade ediyorlar mı? Orası belli değil daha. Bu kız da müsaade edeceklerini ummuyor. Fakat diyor ki: «Ben aklı başında bir kızım. lyiyi kötüden ayıracak bir yaşa geldim. Müsaade etmezlerse onları dinlemem. Nitekim onlar evvelâ benim şapka giyme mi de istemediler, hiç kulak asmadım» diyor. Içim derin bir kıskançlıkla bur kularak mırıldandım: Cesur kızmış. Evet, doğrusu. Andre odada sinirli adımlarla dolaşıyordu. O gün prova da yapma mıştık. tçimde büyük bir sıkmtı, adeta hüngür hüngür ağlamak arzusu duyuyordum. Ne olacak? Annemin, babamın hatırı için Andre'yi, sine mayı, parlak bir istikbali, saadetimi feda mı edecektim? Benim yerime başka kızlar yaşıyacaklar, bahtiyar olacaklar. . Hayır, buna razı deği lim, hiç razı değilim, fakat Andre'nin teklifüıi de nasıl kabul edebili

Bu sayıdan diğer sayfalar: