10 Ekim 1932 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

10 Ekim 1932 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

slOTeşirinevvel 1932s SERBEST MCVZULAR ıÇtunhuriyef Dil Kurultayı Yazan: KEMAETTİN KÂMİ Dil Kurultayı on gün çahştıktan sonra dağıldı. Bu on günde neler ko. nuşulduğunu, nelere karar verildi . ğini günü gününe gazetelerden, da. kikası dakikasma radyodan öğre . renenler olmuştur. Bütün konuşmaları baştan sonu. na kadar d'inlem.iyenler, Kurultay kürsüsünde görünen bazı yüzlere, söylenen bazı sözlere bakarak bu toplanışın mânasını ar.lamakta müf. külâta uğrıyabilVIerdi. Çünkii üs . tiinde en çok durulan bahisler, aşağı yukarı, 35 sene evvel «üdebayı ce. dide» île «genç kalemler» ve Türk. çiiler arasında konuşulan şeylerdir. Daha garibi, konuşanlar ayni şahsiyeüerdir. Demek ki, hayatın tabiî cereyanı 3çiı*de, kendiliğinden çözübnüş, ken. dildiğinden hallolunmuş sanılan divalann, bir gün, bir kördügüm gibi, tekrar karşımıza çıkması imkânsız değildir. Bundan almacak ders, çı. karılacak neticeyi beni okuyanların takdirîne bırakıyonıım. Kanaatimce, Kurultaym mevzuu. nu sadece bir dil mes'elesind'en ve ilim davasmdan ibaret sanmak, ta. rihine seyrine ve hayatın zaruratlerin' kasten gözlerini kapamak olurdu. Lâtincenin, Almam'canın tekâmül tarihlerini kanstırmıya ne hacet, ya. kın bîr mazinin izler' üstiind*» bir da klka durulsım; görülecektir ki: Tanzimat edebiyatı, Hayrive *era maıu île baslıyan siyasî ve %uarî bir hareketin fikir hayatmdaki tecelli. lerînden ibarettir. Na.ıl ki o tarihe kadar devam eden <D}van Edebi yatı» da, halk tabakalarma yaibancı ve medreseden yetişme bir zümrenin zevklerini, heyecanlannı; bir kelime ile «saraylar ve sultanlar» devrnii ifade etmiştâr. Tanzimat edebiyatınm devamı oIan «Serveti Fünun» da, tanzimatçıhğın bütün alafranga tezahürlerini görürsünüz. Bu neslin eserleri, Na. mık Kemal'den öğrendikleri hürriyet aşkını ruhlarınm dört duvarı içine hapis etmiş; «İhtilâli Kebir» în va tanmdan, kendi anlayışlarıma göre, bu memlekete yaşama ve düşünme tarzı getirmeğe çahşmış mektepli bir zümrenin samimî mahsulleridÜr. Bu neslin en kötü eseri halk arasmda bir Amerika'h seyyah gibi sırıtan ve memleketmi Piyerlotî gibi seven yapma «şehir münevveri» dir. 1908 meşrutiyet mkılâbı, doğduğu yerden, bize bir «Genç Kalemler» hareketi, bir yeni lisan davası getirdi. Aruzlu, fakat Arap Acem kaidele rinden sıyrılmış, terkipsiz bir Tükçe. Asırlardanberi halk dilinde sayısız örnekleri olmasına ve «Udebayı Ced'ide» devr^nde Mehmet Emin Bey gibi mürevviçleri bulunmasına rağ. men «millî vezin» ve temiz Türk çenin hâkimiyetî, ancak türkçülük hareketinin hayata geçmesi ve kuv. vetli bir siyasî f nrka tarafmdan benbnsenmesi ile mümkün olmuştur. Gerek o fırka îçinde, gerek fikir sa. hasımda bu hareketin felsefesini ya. pan, istskametini çizen «Ziya Göik Alp» tir. Büyük bir harbin mütarekesjnde, milliyetperverleyin alaşağı edüdiği günlerde Arap Acem terkiplerinin dirHmeğe başladığı, hatta bazı genç şairlerin bile tekrar aruza döndüğü unutuLmamıştır. Bu devrin fikrî ve edebî her tezahüründe, jnkılmış bir imparatorluğım darmadağın ve ümitsiz çocuklan vardır. Bu inhilâl günlerindedir ki bir yeniçerinin iki metro boyundaki mezarı, haşmetli zamanlann Basra'dan Viyama'ya va. ran hudutları gibi gözlerimizde bü. yün.üş, «Bergson» un mıistik felsefesi, memJeketimize bir teselli gibi gel. miştir. Bu «maziye tahassür» devrmden sonra hatta memleketin bir tarafın. da bu devir devam ederken, millî mücadele ve inkılâp seneleri gelir. Bu devrede mitletin cidalmi, guru. runu ve «dealini tereranüm edenlere tesadüf edilir. Bunlarm azlığmı, bir dereceye kadar, İstanbul'un fikir ve matbuat merkezi olmakta devam e. dişi ile izah etmek mümkiindür. Umarım ki bu anlattıklanm dil ve edebiyatın hayatla nıasıl başbaşa git. tiğini, elele yürüdüğünü, birbirinden aynlamadığiru isbaıt ettiği gibi bu içtimaî müesseselerin nasıl yeni Türk cemiyetlnin bünyesine ve hayat telâkkisine uygun bir istikamet abnası lâzım geldiğini de göstermiştir. Dü Kurultayrnm çağırıldığı vazfe, Türk milletinin kendine gelişi, öz benliğine dönüşü demek olan büyük hayat mkılâbmm bir safhasmı ta . mamlamaktan 'übaretti. Kurultay, bir anda yapılması güç olan bu işin ba. şarılmasnu, bizzat merkez heyetini seçtiği Türk Dîli Tetkik Cemiyefine bıraktı. Kurultayın temenmilerini tez elden tahakkuk ettirmeik vazi . feshıi üstüne alanlar, hiç şüphesiz, ilim ve bflginin aydınlığında yoHa. nna devam ederken, gökten gelen bir emir gibi, inkılâbm sesin ve iradesini dinliyeceklerdir. Bu iradeyi en yüksek bir salâhi • yetle temsil eden büyük ba$, 1919 dan beri her gün aramızda, yanımız. da, önümüzded'ir. O başı daima yu. karda tutuşumuzum, daima bir gövde gibi ondan ayrtlmayışımızm sebebi budur. Tedricî tekâmül, îşi tabü cereya. rana bırakmak gibi sözler; yazaca . ğmı yazmış, edebî rolümi bitirmış ne*illerin baba mirası gibi sakladıkları ihtfyarhk nasihatleridlr. Bunlar, hızım inkılâptan alan haınleler ö. nünde, çalıçırpı nev'inden bir engel bile olamaz. Birinci İnönü'nden Did Kurultayma kadar inkılâbm hiç bir safhasında, dünkülerin tek sözüne kulak vermiyen ve yolunun üstünde düşanan dolu sıra dağlar aşma*ım bilen bir nesil vardır. Kendisine inanan ve yaptıklannm güzelliği karşıısında sonsuz bir çevk ve heyecan duyan bu neslin, mazisine ezîlerek bakanlardan alacağı nasihat yoktur. Yarınki nesillerin de benimle bir fîkirde olduğunu bilerek derim ki: Bizim gibi yazanlar Gazi gibi yapanlann arkasmdadır ve daima ar. kasmdan gideceklerdir. KEMALETTİN KÂMt Küçük Asya'da Türk medeniyeti Alişar hafriyatı çok mii him neticeler veriyor Amerika milyonerlerinden Madanı Robenson ile asari atika ülemasm dan Profesör Osten, Alişar hafriya. tına bakmak üzere Eskişehir'e git mişderdir. Misafîrler, Eskişehir'de Türimk Kulüp tarafmdan Türk'lüğe has surette ağırlanmışlardır. Pro fesör şehrin gezilecek yerlerini dolaşmış ve Alâettin ile Kurşunlu ca milerini tetkik etmişıtir. Profesör yanındalrilere demiştir k: « Türk'ler, istîlâ ve işgal ettik . leri yerlerle, yıkılınış olan medenî. yetlere ait âsan tahrip etmezler ve onları eskiden hangi mevki ve vaziyette iseler, o mevki ve vaziyetlerin tersine olarak kullanırlar. Drkkat e. diniz. Bu sütunlar da başaşağı geti. rilmiş ve sütun başhldan, sütun altı olarak kulanrhnış, ayni zamanda, tersine oturtulmuştur.» Fransa'daki îrtişa rezaleti Bir Liranm Başmdan Geçenler. Tefrika numarası: 3 Yazan: Kemal Ragıp 1 Hükumete sahte hisse Çocuklarından birini beslemeliğe veren ana gibi, esnetleri satılmıs gözlerinemli,ellerititriyerek içimizden birini aldı! I Yeleğinin iç cebinden cüzdanını çıkardı. Hepimizi ortaya döktü; sanki: Su paraların yeniliğine baksana... İnsan harcamıya kıyamıyor ki. Demek ister gibi karısının yü . züne baktı. Daha sonra: Al işte... Nerelere verilecekse verirsin... Biraz durdu; boynunu büktü: Benim tütün paramı da ayırır sın. * * * Bizi üçer, beşer ayırdılar: Bu bakkahn... Bu ekmekçinin .. Bu da zerzevatçmın... Yavaş yavaş ikisinin gözleri de dalıyor, alınlanndaki kmşıklıklar büsbütün derinleşiyordu. Aldıkları para meydanda idi. Verüecek yerleHn, yapılacak işlerin hangi birine elve. recekti? Kadın, dudaklarının ucunu büke büke: Çocuklara bu ay da üstbaş ya pamıyacağız, diye söyleniyordu. Bari birer çift ayakkabi alsak... Kocası birdenbire parladı: Ben onların ayakkabısından bıktım, artık... Daha geçen ay birer çift aldık. Haftasında ait Ian parça landı; dikişleri açıldı; burunları kalktı!.. Aldığımız dükkâna geri götürecek oldum. Herif, kunduraları önüme fırlattı. Ustelik payladı da: «Efendi, dedi, sen çocuğuna demir den çank yaptır, demrrden.. Böyle sabahtan akşama kadar mahalle aralarında, taş toprak içinde sözüm ona futbol oynamağa demirden çank olsa, o bile dayanmaz!.. Topa vuracağız, diye kunduraların ucunu taşa çarpıyorlar. Bunda köselenin ne kabahati var; benim ne suçum var?..» Adamcağızm söyledikleri yalan de ğil ki... Boynutnu büktüm, gerisi geriye döndüm. Ne diyeyim, hanım!. Bu top oyununu icat edenler mut laka ya kunduracıların ortağıdır, ya eskicilerin... Benim artık ayakkabi için verecek on param yok!.. A., llâhi efendi!.. Mektebe de yalmayak gidecek değiller ya!.. Karışmam dedim a... Ne halleri varsa görsünler!.. Bana baksana... Bir kundurayı tam iki senedir giyi yorum. Sağ kalırsak bu seneyi de çıkaırım; eder üç sene... Kadın, kim bilir belki de, gene çocuklarm kundurasma para ayırt mak için sözü değiştirdi: Benim de ayağımda terlik kalmadı. Aptes aldıkça karaıma sa n cılar giriyor. Ev içinde giymek için ne zamandır bir mest istiyorum. Bir türlü iki yakamiz bir araya gelmi yor ki... Ayağımdakilerin parmak ları fırladı. Artık yama tutmaz ol du. *** Düşündüler, taşındılar... hesap ettiler; tekrar tekrar hesap ettiler. Oradan kıstılar, buradan kastılar. En lüzumlu yerlerin parasını a yırdılar. Uç ayhkların çıktığını, hiç şüphesiz, onlardan daha evvel duyan bakkol, zerzavatçı, ekmekçi kapıya geldikçe, hepsine üçer beşer dağıtacaklardı. Anlaşılan kadın da, kocası gibi, bu yepyeni paraları harcamağa ki yamıyordu. Bir arahk içeriki odaya gitti. Çamaşır dolabınm örtüsünü kaldırdı. Bohçalarm altma doğru elini uzattı. Bir mektup zarfmın için den beş liralık bir kâğıt çıkardı: Ne olur, ne oltnaz... İnspn hali bu... Diye kim bilir ne zamandan beri sakladığı bu parayı bakkala, ekmekçiye verecek, onun yerine yeni gelen temiz kâğıtları sakhyacaktı. Bizim aramızdan beşini ayırdı. Hep öyle bükmeden, buruşturmadan ör tünün altına yerleştirdi. Onların a rasında ben de vardım. Burada epey zaman, belki bir bu~ çuk, iki ay kaldık. Kadıncağız arada bir dolabın örtüsünü değistirir ken, bohçadan çamaşsr alırken bizi eline alıyor, uzun uzun bakıyor: Ne olurdu, şunlardan bîr kaç bin tane olsaydı!.. Diye içini çekiyordu. Yavaş yavaş bin tanesine, beş yüz tanesine, hatta yüz tanesine bile razı oluyordu. Hiç olmazsa ufak tefek eksiklerini ta mamlarlar; çoluk çocuk üst baş ya parlar, giyinip kuşanırlardı. Düşünüyor, düşünüyor; sonra gene yerimize koyuyor, bohçala rm altına sakhyordu. *** Günün birinde telâşlı telâşlı geldi; bizi saklı olduğumuz yerden çıkar dı. Elleri titriyordu; gözleri nemü idi. Çocuklarından birini hizmetçi liğe, beslemeliğe veren bir ana gibi içimizden birini aldı, götürdü. Bir kaç gün sonra birisini daha aldı. Galiba çocuklarm en küçüğü hastalanmıştı. Aradan çok geçmedi; üçüncü, dördüncü arkadaşımiz da birer birer gitti. Belki on gün kadar, ben yalnız kaldım. Gene bir gün, galiba, evde kimse yoktu; sokak kapısı telâşlı telâşlı, üstüste çalındı. Anladım: Evin on üç yaşında, yetişmiş bir kızı vardı. Her akşam mektepten gelince ka pıyı hep böyle çalardı. Mutfaktan nalın sesleri duyuldu. Arkasından hatninnesi bağrrdı: Geliyorum, geliyorum... Patladın mı a kız?.. Ananın karnında nasıl durdun?. Kapı açıldı. Genç kızın sesi: Annem yok mu?.. Haminnesi: Komşuya gitti. Babam?. tlmühaber yaptırmak için kaç gündür muhtarın peşinde... Bilmi yor musun?.. Nejat nerede?. (Mabadi var) Halkevi neşriyat şubesinin ricası üzerine Profesör, Anadolu'daki eski medeniyetlerle Alişar hafriyatı ve Hitrtler hakkında değeriiı bir kon • £ahSekâr Sergo Luco mevkufen A.8Ry» ferans vermiştir. Profesörün verdiği bınasından çikarken [X işaretlısi] malumata göre Alişar hafriyatı dün. Fransız Hava Nezaretinde büyük yanıtı en eski medeniyetiaı'ln Anadomikyasta bir suiistimal ve irtişa relu'da olduğunu anlatmaktadır. Alişar zaleti çıktığını yazmıştık. Dallı buhafriyatında taş, ikinci taş, tunç de. dakh bir rezalet olan bu mes'eleye virlerine, Hit.'tlere, Firijiyali'lere, Sen mahkemesi vazıyet etmiş, Hava Roma, Bizans ve Selçuk devtrlerine Nazırınm şikâyeti üzerine sorgu hâait olmak üzere tabaka tabaka eser. kimliğince tahkikat yapılmağa başler bulunmuştur. lanmıştır. Tahkikat inkişaf ettikçe Profesör konferansın nihayetinde suçlular meydana çıkmakta ve sıra Anadolu'nun tarihte gecird'lği işgal ile tevkif olunmaktadır. ve istilâ safhalarından bahis ile de Mes'elenin hulâsası şudur: Hava şu sözleri söylemiştir: Nezaretinin sivil tayyare şubesinde « Anadolu, bu medeniyet köprü bir şirketin feshi vesilesile bir takım sü son defa olarak Yunan işgal ve sahte hisse senetlerinin hükumete istilâsma maruz kalmış ve çok büyük sürülmesine teşebbüs olunmuş ve Reisinizin bimmeti, aztni, dehası ile ayni zamanda diğer bir şirketin bir kurtarılmıştır. Şimd bütün bu medeAlman firmasına devri için bazı büniyet enkazınm teşkil ettiği tepe yük memurlar suiistimalde bulun lerde Türk'ün serefli bayrağı dalgamuştur. Ianmaktadır. Sizi bütün kalbimle Sahte hisse senetlerini basan kaltebrik ederim. pazan Serg Lucosorgu hâkiminin gösArtık dünya daralmıştır. Isviçre, terdiği Iüzum üzerine ikametgâhında Vişi, Kan, insanlar içln bir komşu tevkif olunduğu gibi Kont Jean de kapısı olmuştur. Avrupa ve Amerika Lulersal da tevkif olunmuştur. Heenginleri seyyah için kendilerine yeni nüz tahkikat safhasında olan bu reve bakir sahalar araştınyorlar ki bu zaletin muhakemesi çok meraklı o saha da ancak Anadolu'dur. Siz bir Iacağı anlaşılıyor. hazine üstünde oturuyorsunuz. Mem. Serge Luco kendisini müdafaa için leketünizdeki âbideler, eserler ve mü. meşhur avukat Raymun Hubert'i esseseleri dünyaya ilân ederseniz seçmiştir. Cürüm şeriki olarak tevkif bundan çok iyi neticeler alırsınız. edilen Kont Lubersa, eski bir topçu Ben kencR hesabıma, Turmg kulü . mülâzimi olup umumî harpte bir çok bünüzün neşriyatı sayesinde, yalmz tayyare işlerinde ve vazifelerinde EskişehTr'e senede bin seyyah temim yararlıkları görülmüş bir asılzadedir. edebilirim.» Madam Robenson da: « TürkMeri çok sevdim. Sizi gör. mek için Amerika'dan buraya gel . d?m. Sizi çok çalışkan, centilmen ve sevimli bvrtduım. Bundan sonra her zaman gebnek istiyorum.» demiştir. İki misaf ir otomobille Ankara'ya gitmîşlerdîr. HARİCÎ HABERLER : Filibe'de komünistlerin Çıkardığı arbede Y^alova yollarında... «Büyük hemşeri!)) Belediye Reisi bir haberi M. Muşanofun Ismet Paşaya dair hatıraları... tavzih ediyor Bi»" kaç gün evvel Bursa muh.ibirimizin gönderdiçi «Bursaiılara göre kabahat Yalova Belediyesinde» başbklı bir yazıyı neşretmiştik. Dün Yalova Belediye Reisi Hüseyin Avni Beyden, bir mektup aldık. Avni Bey diyor ki: « Yalova otobüslerinin kazalara sebebiyet verdiğinden tekrar Mudanya voiunun açıldıçı iddiası doçru deeildir. îlk zamanlar Yalova yollannda Bursa'nin köhne ve bozuk otobüslerini çalıştîrmak mecburîyetinde kalmıstık. O zaman Belediyemizce insan basına 35 kuruş fiat kararlaştırmıstık. Bursa şo förleri grev yaparak yolcuları bırakıp gitmişler. Sonra dönemeçlerde sayıla miyacak kadar çok ve feci kazalar yaphlar. Bunlar Bıırsa «Zafer Sirketi» nin otobiislerîdir ve mevzuu bahis son kazayî da onlann bir otobüsü yapmıstır. Belediyemiz kendi mmtakasını zapt ve rapt altma almiştır, bu kaza bizim hududumuz dahilinde vukua gelme miştir. Zafer Sirketi sahîbi Bursa Ağırcezasinda muhakeme edilmektedir. Otobüsün Zafer şirketine ait olduğu da kayden ve resmen sabit olmuştur. Yalova Belediyesi soförleri hususî taliınatı harfiyen tatbik suretile çalış • tırmakta ve gündüz çalışan soförleri gece işten menetmektedir. Bunun içindir ki şimdiye kadar bizim mintakada eh 1 liyetsiz bir sof ör ve bir kaza görülme •uplfc. Yalova bugün bütün Türkiye'ye Srnek olacak kadar mükemmel ve son Sofya'dan verilen bir habere göre geçenlerde Razgrat şehrini ziyaret eden Bulgar Basvekili M. Muşanof halka çok samimî bir nutuk sövlemiştir. Bundan sonra Türk heyeti M. MuşanoPa uzun bir rapor vermiştir. Bu raporda kapanan Türk mekteplerinin açılması iste nilmektedir. Bulgar Basvekili halka söylediği ikinci nutkunda da Ankara se • yahatinden bahsederek demiştir ki: « Ben dostumuz Türkiye'yi ziyaretimde sizin büyük ve saygılı hemşe riniz İsmet Paşa ile görüştüğüm za • man onun üzerimde bıraktığı iyi tesirlerin heniiz füsunu altındayım. Siz, Raz grat'hlar bu büyük hemşehrinizle ne kadar iftihar etseniz yeri vardır. Refikamia birlikte ailelerini zivaret ettiğim vakit ismetlu valdeleri beni ve refikamı bir hemşeri sıfatile karşıladılar ve bizi tam bir samimiyetle istikbal ettiler. Bir defa daha tekrar edeyim ki İsmet Pasanın valdeleri Razgrat'ta doğmuş ve buradan dokuz yaşlaruıda aynlmıstır Doğduklan ev henüz yerîndedir. Büyük ana ile muhterem oğlu ana topraklarını ziyaret için müsait zaman ve fırsat beklemektedirler. Kendilerini yakın senelerde aramızda görmekle şe refyap olacaksmız.» Sofya 9 Filibe'de Yeniköy'de bir kaç müsellâh komünist bir hâdise çıkarmışlardır. Bir meyhanede rakı içen bu komünistler evvelâ meyha neci ile kavgaya başlamışlar, sonra da; «biz komüna ilân ediyoruz, kahrolsun Çar Boris, kahrolsun jenerallar» diye bağırmağa balşamışlardır. Sarhoş komünistler civardan geçen belediye reisi tarafmdan köylü ve jandarmalann yardımile tutulmuş lardır. Arbede esnasında bazı kimseler yaralanmıştır. İçlerinde meşhur Terkosun Belediyeye devrinden sonra alacagı şekli tesbSt etmek üze komünistlerden Taçef'in de bulunduğu anlaşılan ihtilâloiler, vatan re Vali ve Belediye Reisi Muhittin müdaafası kanunile cezalandırıl Beyin riyasetmde müteşekkil ko mak üzere adliyeye verilmişlerdir. misyon dün son îçtimaını aktetmış ve bu husustaki nihaî karannı ver . miştir. Verilen karara nazaran şehir sularile terkos tevhit edflerek bir mü. dirîyeti umumiye halinde idare ed".ı Chartres 9 (A.A.) 76 nahiye lecek ve bunun için de bir kanun lâ. müdürü, buğday piyasasını indi yihası hazırlanacaktır. Lâyiha bugün. rilmesini protesto için istifa etmiş lerde hazırlammağa başlanacak ve lerdr. yakında vekâlete gönderîlecektir. Terkosun idaresi Bir umumî müdürlük teşkil edilecek Merhum Şeref dün gömüldü [Birinci sahifeden mdbaif] Fransa'da buğday fiatlarınm tenezzüSü hâdise oldu Yeni bir seyrüsefer talimatnamesi hazırlandı M. Briand namına bir abide dikilecek Ankara 9 (Telefonla) Emniyet İşleri Müdürlüğü seyrüsefer talimatnamesi namile yeni bir tali matname hazırlamaktadır. Bir çok medenî memleketlerde seyrüsefer hususunda umumî ahkâm konmuştur. Bunlara ait kanunlar vardır. Emniyet İşleri Müdürlüğü bu kanunları getirterek tercüme ettirmiş ve esaslarmı Dahiliye Vekâleti müteferrik müşavirliğine vermiş tir. Bazı Istanbul gazetelerinin şoförler hakkında kanun yapılacak diye bahsettkleri mes'ele budur. Maksat yalnız otomobiller değil bütün vesaiti nakliyeyi intizam altına almaktır. Talimatname vazoluna • cak ahkâma riayet etmiyenler hakkında yapılacak cezaları da ihtiva edecektir. Emniyet îşleri Müdürlüsistem otobiij ve otokarlar getirtmis ğü seyrüsefer işlerini tetkik için İstir. Bizce Yaîova ve Bursa mes'elesi yok tanbul, îzmir veya Ankara'dan seyrüsefer işlerile alâkadar bir zatı bir tur. Fakat Yalova Belediye ve bilhassa sene müddetle staj görmek üzere seyrüsefer işlerini asılsız şekilde ten , Avusturya'ya gönderecektir. kit etmek doğru değildir.» Paris 9 (A.A.) Reisicumhurun riyaseti altında toplanan kabine, müşarünileyhin riyaseti altında bir komite teşkilini tasvip etmiştir. Bu komite, Paris'te Briand'm hatırasını teyit maksadile dikilecek abide için iane toplamağa memurdur. iki gemi çarpıştı Londra 9 (A.A.) 1327 tonluk Charente vapuru dün sabah Dungeness açıklannda 11,867 tonluk Afrie Star isimli İngiliz vapuru ile müsa deme etmiştir. Londra'dan Buenos Ayres'e git mekte olan bir tngiliz gemisi, Cha rente'nin mürettebatını toplayıp almiştır. Folkestone'dan bildirildiğine göre Afrie Star'da mühim hasarlara uğ ramış olan istimdat işaretleri vermek suretile yavaş yavaş Douvres'ye doğru gitmektedir. ; Charente, bütün fenerleri ve lâm; baları söndürülerek terkedilmiştir. Bu gemi, Manche denizinde seyri , sefain için bir tehlike addedilmek I tedir. ları arasında kaldınlmış; Emirgân korusundaki aile makberesine def nedilmiştir. Cenaze alayı Şeref'e lâyık bir derecede muhteşem ve o nisbette de acıklı olmuştur. Denebilir ki Emirgân'da bir nur sönmüş ve muhitini kapkaranlık bırakmıştır. Merasime H. Fırkası vilâyet idare heyeti reisi Cevdet Kerim; Sarıyer kaymakatnı Hüdai Beylerle fırka teşkilâtma mensup zevat, Seyrisef ain erkân ve memurları; sporcu gençlerden mürekkep muazzam bir kafilc ve bir müfreze polis iştirak etmiş; bir Türk bayrağına sarılan ve çi çeklerle süslenen tabutun önünde sayılatnıyacak kadar çok çelenk taşınmıştır. Mezarı başında söylenen hitabeler hınçkırıklar arasında dinlenmiştir. Sporcu arkadaşları her sene ayni yere gelerek bugünü takdis e deceklerine ant içmişlerdir. Allah kederli ailesine sabırlar versin. Ajansının lutuf ve delâletini rica ederiz. ötner Rüştü ve Hüsamettin Paşalar ailesi Denizcilik Federasyonunun taziyesi İstanbul 9 (A.A) Türkiye denizcilik federasyonu yüzme komitesinden tebliğ edilmiştir: Türkiye denizcilik federasyonu yüzme komitesl, bugün memleketin temiz bir çocuğunu ve kıymetli bir yüzücüsünü henüz pek genç yaşta kaybetmekle büyuk bir teessür içerisindedir. Müşir Omer Rüştü Paşa torunn ve Hüsamettin Paşa oğlu ve yüzme komitesi reisi Ekrem Rüştü Beyin yeğeni Şeref Hüsam, dun saat 14 te vazifesi Da;ında beynine kan hücumundan vefat etmiştir. Yüzme komitesi, Şeref'in ailesinl ve butün arkadaşlarmı bütün kalbile taziye eder Şeref'in hattrastna hürmet için istanbul 9 (A.A.) Denizcilik fede rasyonu reisliğinden: Merhum Şeref Beyin hatırasına hür meten bu cuma fede«asyonumuz tarafmdan yapılacak denizcilik müsabaka ve antrenmanları 21/10/932 cuma gününe talik edildiği tebliğ olunur. Merhum Şeref'in ailesinin teşekkürü İstanbul 9 (A.A.) Merhum sporcu Şeref'in ailesinden Ajans, şu mektubu al miştir: Çok sevgili evlâdımıZ, kardesimiz, ye ğenimiz Şeref'in pek genç yaşta bekienilmiyen bir zaaıanda hazin ölümunden duyduğumuz derin acüara iştirak etmek lutfunda bulunan zevat ve müessesatta VP bilhassa H. Fırkası idare heyeti reisi Cevdet Kerim, Banyar kaymakamı Hudpa, Galatasaray lisesi müdürü Fethı ve Şe ref'in pek sevdiği vefakâr şefi Muzaf fer Beylerle, teessürlerini gjz yaşlarıle gösteren Galatasaray lisesi ve kulupçu kardeşlerine ve bilumum spoıcu ve Sey risefain'deki candan arkadaşlanna ve Uluköy muhterem halkma borçlu bulun duğumuz şükranlarımızın arzma Anadolu ! izmir memurlarının kışlık ihtiyaçları İzmir 9 (Hu. Mu.) Vali Kâzım Paşanın riyasetinde toplanan İzmir Memurin Kooperatifi memurların kışlık elbise ve gıda ihtiyaçlannı temine karar vermiştir. Memurlar en iyi kostümü 20, en iyi paltoyu 18 liraya giyebileceklerdir. Paraları 6 ayda ödenecektir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: