15 Kasım 1932 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

15 Kasım 1932 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

:15 Teşrini.ani 1932; *Camhuriyet SON TELGRAFLAB Fransa Harbiye Nazırı «Bu yakm veya Bloîs 14 (A.A.) Kendi mtihap dairesinde sabık muharipleroı bir içthnaında bir nutuk söyliyen Har. biy* Nazırı M. Paul Boncour, Fran•ıx plânı hakkında şöyle diyor: «Bu plftn Fraıua'nın uzun sene lerdenberi Cenevre'de takip ctroek. te olduğu ve memleketin yapılan mtihap eınasında tasvip eylemiş bulunduğu siyaseti tev»ik etroektedir. Bu pl&n tahdidi tetlihat Ue beynelmilel emnü selâmeti birbirine bağ. lamaktadır. Bu plftn, rulhu tensik etmekte ve derpiş edebileceğimiz tahdidi teslihati sulhun tensikma bağlamaktadır. Fakat bu plân ilk defa olarak sulh tensik edildiği zaman neler yapmağa hazır bulun duğutnuzu vazih surette göster . melrtedir. Yanlış bir ihtiyat hareketi ile unkân dairesinde teslihatımızı tahdit etmek suretile uğramış olduğumuz zararlan gördüm. Biz, bu suretle hareket etmekle emnü selâtnet sa hasında vaziyetimizi za'fa düşür. düğümüz gibi bu tahditten beynelmilel sahada istifade edemedik. Bir senelik askerî hizmet kanunu, bu nevi tedbirierdendir. Büyük bir ümit, akamet« yüz tuttnuş gibi görünen konferansın nıesaiıini yeniden canlandırmıştır. Konferansm akamete uğraması yeniden teslihat yanşına başlanıhnau ve bu da yakinda veya uzakta bir harp vukuu demektir.> rinden daha az istinat etmekte olmasından dolayı hayrete düşmüştür. Halihazırda ttalyan'larm yap • tıklan en büyük tenkit, Fransız plânmın mütecavizin hangi taraf olduğunu tarife matuf hukukî bir cihaz vücude getîrmek Utenmesindedh". Bu noktanın Fransız'lar için psikoloji noktai nazarmdan arzuya şayan olduğu teslim ve fakat tesirsiz ve hatta tehlikeli olacağı iddia edilmekiedir. Milletler Cetnlyetinin ax eok devletlerin fevkında devlet olduğu ta. lâkkisi de tenkit edilmektedir. M. Mussolini Torino'da söylemiş olduğu nutukta bu telâkkiye karşı tngiltere, Almanya, Italya ve Fransa arasmda bir ?tilâf aktedilmesi huausunu ileri sürmüştür. DenİE teslihatının tahdidi mes'elesinde ttalyan efkân uraumiye»i, mes'elenin hallini teshil edebiidiği takdirde bazı fedakârhklar yapıl . masına mütemayildir. Devlet ve fert 3 Yeni kitaplar Masamîn üstünde beş tane yeni çıkmış kitap var: Göz vaşlan, Yürk kadını, öslü aörler, Radyo konferanslanm, Soğuk ve soeuğun sanayide tatbikatı... Her birinden, ayrı ayrı kısac» bahsedeceğims Göz yaşlan... Bu, bir romandır. Muharriri, Etrıem Izzet. Ki tabı, evirdim, çevirdim, bir ba şına, bir ortasına, bir sonuna bal tım, gozüm yemediî Dört yüa sahife!... Okuy amıyacagtrn.. ( Fakat, okumadan da tenkit et mek mümkün! Göz yaçlan... Ne çrüzcl, ne manah isim... EtKem fzzet, tam realist bir romancı: Edebiyatımtzın ne aglanacak halde olduğunu görmüş ve eserine en münaıip i«mi koymuş: Göz yaşlan! ••* Cenevre'deki konferans tdare İslerine itina akim kalırsa ne olacak? Dahiliye Vekâletinin mühim bir tamimi Ankara 14 (A.A.) Dahiliye Vekili Şükrü Kaya Bey, kaymakamlarla nahiye müdürlerinin murakabeleri hakkında vilâyetlere atideki tamimi gön • dermistir: «Kaza kaymakamiarmin uhdelerine mevdu vazifeleri iyi bir sekilde görebflmeleri ve idarî faaliyetlerini vaziyet ve hâdiselere gore tanzim ve tatbik ede bilmeleri için vali beyefendüerin ken düerfle daimî surette alâkadar olmaiari ve onlan daima murakabe altmda bu • lundurmalan ve kendilermi irsat etmeleri 23/12/931 tarih ve 6315 sayılı tamim île rica edilmb ve bu hususun temmi icin bazî mevaddm tatbiki \* tenîlmişti. Kaymakamlar kendilerine tevdi edilen vazifeleri vilâyet idaresl kanununun 4 4 Bncü maddesi roudbinee v»Iilerin nezareti alhnda ifa edeeeklerinden bunlann tamamen kinunlarâ uygun ve mahailin icabahna göre en amelî ve faideli bir sekilde ifa ve latbik ediimesinden vali beye f endilerin mes'ul buhmmalan tabiidir. Binaenaleyh kaymakamlann ePal ve muamelât ve icraatı daima kontro! ve takio edîlmeli ve kanunlara, nizamlara, talimarnamelere muhalif olan ePal ve harekâtlarma hiç bir suretle mahal ve eevaz verilroemeli ve boyle bir hai vnVmmda d«rhal mfidahale ednerek keyfivet tashîh ve takibata müstelrim bir cHıet varsa iktiza süıa tevessül edilmelidir. Kaymakam lar da nahive müdürlerinin muamelâl ve icraah hakkmda daimî murakabede bulunmslı ve mosrayiri kanun ve ePal ve hare^âtlari vtıktnmda rm suretîe nwınmele ifa etmelidirler. Hnlasa. viliyeHn rnnumt idaresmden mes'ol bolunan vali bev#>fendnerin bu hmuslara has • saten dikkat ve itma buvnrmalannı ve bn suretle vflâyetleri dahilinde idareierinin muntazam ve anzasiz bir surette ftorülmesini temm etmelerini bu kere de Kadrocularuı idealleri Malumdur ki marksizm mektebi Avrupa'daki içtimaî teşevvüşleri iki esasa irca etmektedir. Sermaye tahakkümü ve bu tahakkümün doğurmuş olduğu sınıf mücadelesi. Bizim memleketimizde ise •Süreyya Beyin kendi itirafı üe bile ne sermaye tahakkümü ve ne de snuf mücadelesivardu1. Buna rağmen müellif bîzim inkılâ bımızın da Avrupa'daki içtimaî inkılâplann mahiyetinde olduğunu ve olması lâzun geldiğini iddia ediyor. Nasd ki Avrupa ve Amerka'da kurtulus müca • delesinin hedefi muasır kapitalist dev letlerini düşmüş olduklan tezatlardan ve bu tezatlarm ika ettiği smıf mücadele lerinden korumaktir, öyle de bizim inkdâbımtzın başhca hedefi Türk cemiyeb'ni gerek sermaye tahakkümünden ve gerek bu tahakkümün doğurabüeceği snuf tezatlanndan simdiden korumak olmalıdır. Fakat bu ameliye nanl yapılacak? Kadrocular için mes'ele pek basittir. «Kadro» diyor ki: «tîk adımdan itibaren devlet kontroIü alhna alınacak teskil&tlı bir Türk eemiyetinde bu tezatlann vücut bulmasına hnkân kalmaz.» [Sahife 2 5 ] . Kadrocular için ideal iptidaî cemi yetlerdir; eserin 2 9 uncu sahifesinde aynen su sahrlan okuyoruz: «Muasır cemiyetlerde iktisat hayatı eemiyetin iradî müdahalesinden tamamOe hariç olarak yürüyor... Halbuki, mesalâ, bütün istihsal vasıtalan av kopeklerinden ve avcdann oklanndan, bütün istihsal usuTleri de mahdut ve muayyen bir takım kaidelerden îbaret olan eski bir Hindu kabflesinde bBtfin iktisat münasebetleri kabflenîn yani cemîyetin iradî müdahalesi dahilinde cereyan ederdi. Başta bütün av ve istihsal hayahnm nâzımı olan bir idare edicî vardı. Hulâsa bu cemiyetin teknik temeli geri, fakat tekniğe tahakkum sekli, plânlı ve îleri idi!» Demek ki Sevket Söreyya Bey eidden inanıyor ki taş devrinde av ve otla yasıyan, kaya çatlaklarma nğman eırctplak msan sürüleri muasır insanlardan daha plânlı, daha ileri bir iktisat tarzı kurmuslardu'!! Mümmlere ne mutiu! Bu imanla mıdır ki bu idealin Türk eemVeHnde de tahakkuku «rzu edfli • yor? Ksdro devam ediyorî « Bu iptidaî fakat plânlı tarokkum tarn cemiyetin havatmda tekniğin io kisafına muvazî olarak cemîyetin plânlı müdahalesi icinde ilerilemis olsavdı cemivetin îçinde ne sınıflar ve ne de milletler arasmda bir takım tezatlaf doğ • mıyacak ve her teknîk terakkt eemivet icinde bir takım içtimaî uygunsuziuk • lann vücudüne sebeo olmıyacakh.» Fakat bu neden boyle oimuştur? Neden beşerivet süriJ halinde iken bile baslamış olduğu bu kadar hayırlı bir işten bîlâhare mütekftmO hallere Relince kacmmıshr? Neden «imdeli nlânlı» mudahale île rteraber teknik inkis?f muvazi olarak yürumemiştir? KadrocuHr bu supnere cevao vermî vorlar ve il*izam eHMeri t»t b^lnmı^rlpn iyi yaoıyorlar. Cünkfi hSr'îseyî samimî ve docru ol"rak iz»H^ kalknmıs o'^a istedik!<*ri b'na a'Hist h»kFk^t Mi oK'caktı: P'Ai'ı ve ir trnı'fh^f He teknik n oîarsık "ürümez ve vîjriîvemez. Nasil ki bütün bese»ivet t»rihi, F'itün m»»d'îni "•t sevrureH. bP^'ıare goreceei^'T veçhil». b ederek d : vor''r k?: «T"*hî m» 4 n, eemivet îrtn< «M «"t^er VHHSn tezatlann anası o'an bu ana t»«^dın fsermave) tasfives'ni, teknik terekkile 1 1 :J rin, eemivetin n'?nh v«> irar " ' ^*r rn5 ahalesi icine aluunasında buluyor. Bu mebde'den hareket eden marksizm (dska do"rusu sosyaüzm) bu tasfivenin »ncak sınıflar arasuıdaki milkiyet teza dmm tasfivesi sureti ile ve bir ihtPâl ile Ben tekrar mecmuayı Pakize'nin elinden kapmak istemiştim. Bağırdı: Yoo!.. Dedi, biraz dur, evvelâ bir sey soracağım. Parmağını arasına koyarak sahi feyi kapadı. Sonra gülerek yiizüme baktı ve dedi ki: Artık bu gazete ne yazarsa inanır mısın? Düsündüm: Tabiî... Diye mırıldandım. Sonra mızıkçılık yok. Şöyley di de, böyleydi de gibi masallar is~ temem. Ne söyliyeceksen şimdi söyle. Bir itirazın var mı? Gene düsündüm. Biri itirazıra ola~ bilir mi? Pour vous yalan haber yazabilir mi? Onlar da yazarlarmış ama kendilerine ait haberleri değil. Yok! Dedim. Pakize mecmuayı açtı: Al, dedi, şurasını oku. Sen fransızca daha iyi anlarsın. Bana bunu Pertev okudu, tercüme etti. Haydi bakalım. Mecmuayı hem merakla, hem de yapılacağmı söylüyor.» Fakat Kadrocular kendilerinin sos yalist olmadıklannı derhal ilâve ediyorlar. Vakıa îlmî materyalizm taraftarı olduklanndan cemiyetin halâs çaresini «cemiyetin plânlı ve iradeii müdahalesinde» buluyorlar. Fakat bizim gibi taazzuv etmemis, amorf halinde bulunan ve sınıf ayruığına yabancı kalmıs geri teknikli cemaatlerde zaten sınıf tezat lan, suuf mücadeleleri yoktur. Ne ileri sanayi var, ne büyük sermayeler ve ne de mütekâsif sây erbabı. Bizdeki ve bizim gibi memleketlerdeki tezatlann yegâne menbayi müstemleke ve nimmü»temleke halinde bulunmak ve Heri sa • nayfli memleketlerin tahakkum ve tabiiyeti albnda kalmaktır. Binaenaleyh bu gibi memleketlerde halâs yolunu mül kiyeti kaldırmakta değil, mfistemleke ve yahut nimmüstemleke halinden kurtulmakta aramalıdnr. Ve bunun için de istihsal vasıtalannm inkisaftnı temin ederek bu memleketleri kendi kendilerine kifayet edebilecek mertebeye yük seltmelidir. Fakat bu gayeye nasıl vanlabilir? Kadroculara göre bu ga yeye de yalnız cemiyetin plânlı ve iradî müdahalesi ile vâsıl olunabilir. Kadronun ( 5 5 ) inci sahifesinde ay nen deniyor ki: «Mfflî kurtulus cidaüne giren ve yahut girmef e namzet olan memleketlerde yeni teknik daha ilk adımdan itibaren cemiyetin ileri sımflamu kül ha • lmde idare eden, kurucu, işletici ve bütün fazla kıymetleri cemiyet namma benimsiyen yeni tip bir iktisat devletinin plânlı müdahalesini zarurî kılmakta dır.» Biz burada arhk Kadroculan bütün bütün anlıyamıyoruz. Biae göre sosyalizm nihayetine kadar tam ve ahenktar bir görüştür. Bu gorüs bütün felâketlerin membamı mulkiyette buluyor. Bu mezhep diyor ki: BStun fenalıklar hususî mülkiyetten geliyor. Beseriyetin bütün ıztnanlannm mebdei bu sahsî mülkiyet usulüdür. Binaenaleyh beseriyeti ıztıraplardan, te zatlardan, tesevvüslerden kurtarabil mek içm mülkiyet esasmı yıkmalı, y«r ySzündeki msanlan sây ve emel etra fmda birlesrirmeli, hudutlan kaldırmalı hatta hükumetleri lâçvetmeli ve her kesi hîç olmazsa çalıstığı nisbette müreffeh kılmalı. Cahsmak vası^'artm ve istihsal aletlerini yani tekniği ise dev leb'n elinde buiundurmah. tste tam, ihatah, evvelî sonuna nygun bir RÖrüs; bu görüs ya kabul ya reddedilir. Fakat Kadrocular ne kabul ve ne de reddediyorlar. Bunîar sosvalist de^îidirler. Cürku: Zâbiren rrülkiyet usulünü tartvo'rar. Fakat ayni zamanda marksist oldukla rmdan sosvvlist metodunun taraftarıdu*lar. Yani istihsal vasttalannm ve yük sek tekniğin Devlete ait olmasını isti yorlar. Avnî zamanda bun'^r ferrli ''e *nkâr etmîyorîar. fakat f«*rdî mesa'iin Oev letin nlânh ve iradeli müd'Halesi al hna a'ınmasmı taleD ediyorlar. Hakikatte Kadroc»lar kslim»v; muha^aza, manavı kaldırıvor'ar. M'ilkü muhnfaza. m^V'ki b^üfecl'vorlar. Ferdiyeti kabul ferdi kaldırıyo'laT. » bu Vîr k^*™*vn«'7ondur. »l:'vetli bir kombinezon : üru süor»e' dir. Bu suretle kadrocular içtimaî tezatlan kpldıralım derken kendPeri, içinden nkılmaz tezatlara sapıvorlar. Bun'arm mütemadî tez^Mar arasmda vürüditk'eri demokrasî hakkındaki fikirlerinde de müsehede olunmaktadır. AĞAOĞLU AHMET uzak bir harp vukuu demektir)) diyor Sir Jhon Simon Cenevre'de Cenevre 14 A.A.) Sir Jhon Simon, bu »abah buraya gelmiştir. KendUî sflâhlan azaltma kon • feransı reîsi M. Henderson ile ol . dukca uzun müddet gBrüsraüştur. Sir Jhon Simon'un silâhlan azaltma mes'elesi hakkındaki Ingüiz noktai nazannı jjaliba riyaset divanının çarsamba günkü içtimaında izah e. deeektir. tngiliz Hariciye Nazın bugün öğleden sonra henüz Roma'dan avdet eden Müttehidei Amerîka'nın Mîlletler Cemiyeti nezdindeki murah hası Norman DawU ile konuşacaktır. Türk kadını... Bu istrade, N«zihe Muhittin Hanımın da bir kitabı vardır. Ama, bu onun değil. Efzayiş Süat Hanımın..• Nezihe Muhittin Hanımın (Türk kadını» nda Besim ömer Paça, göz tabibi Esat Paşa gibi bir kaç erkeğin de retmini görmüatüm ve Nezihe Hanımın kadınlığın • dan mı, bu zatlann erkekliğin den mi şüphe etmek lâzım geldiğine bir türlü karar verememiştim Efzayiş Süat Hanımın kitabı resimsiz... Sonunda, yazı az gel diği için dört sahife beyaz kal mış. Keşke o açık kalan yere de muhterem zevçleri Hüseyin Süat Bey (erkekliğimiz) i ilâve bu yursa idiler! ••• Franttz plânı ve ttalyan'lar Roma 14 (A.A.) Hava» Ajanai «rmhabiainden: Şimdiki Fransız plânınm Versay muahedesine eski Fransız teklifle . Avrupa kelimesi Etrafında içtima! Iran Harieîye Antakya ve îsVenderon'da Tfırk harfleri kabul ediliyor Antakya 14 Son TürkFransız Itflâftnm is tesirleri jrSrülmeğe baslamış hr. Türk ekserivetinîn bulundv^u An takya ve tskenderon'da yeni Türk harflerinin resmen kabulü ve mekteplerde tedrisi icin tskenderon umumt meclisine bir teklifte bulunulmustur. Antakya Türk lisesinden çikan talebelerin Şam'da yüksek mekteplere jrirerken imtnıanlari türkçe vermeleri de kabul edilmistir. Türk'ler itilâfnamenin tâmamen tatbi kına intizar etmektedirler. Nazırı Adana'da özlü sözler.. Agâh lzzet Be yin eseri... Muhterem muhatrir, çekmecesinden bir hayli cevher çıkanp bu kitaba serpruiş... (Çocuğun sakallısına ihtiyar derler... Erkeğin saçı kısa akh » uzundur... Davulun sesi yakm dan hoş gelmez... Güneş gece doğsaydı geceîer gündüz olurdu) gibi bir çok zarif, veciz sözler bu eseri baştan başa doldur maktadır! **• Roma'da beynelmilel bir Frugi Hz. büyük nıera simle karşılandılar konferans toplandı Roma 14 (A.A.) «Avrupa» kelimesmrâ ifade rm telkin ettiği mes'elelerle mesgul olacak beynelmîlel konferans M. Mussolinl'nin rtyasetinde toplanmısrtr. Bu toplanmada, AvrupaHı bir eok mühhn şahsivetler, bPhassa Fransa âyan azasîndan M. Bedenger, Kont Apponyi, M. Avenel, M. Hymans, M. Jasoar. Lord Lytton, M. Manueîeseo, M. Mihalako. puios ve M. Politis hazv bulunmus • lardir. Bu kongrenm toplantisindan m?k*at, «Avrupa» kelimesmin îfade ve teTkîn ettiği mes'elelerin îlmî ve fennt bir zihniyet dahiiinde tetkikmdan ibarettir. Açılış celsesme riyaset eden M. Mu« •soiînl, soylediği ktsa bir nutukta, kongrenin sarfedeceği mesainin yalnız fSkir sahasmda değil, fakat Avrupa siyaseti zeminine de feyizii neticeler vermesini temeımi ernvstir. Adana 14 (A.A.) Iran Hariciye Naztn Furugi Han Hazretleri, maiye tindeki zevat ve hükumetimiz namma kendilerîne refakat eden m'hmandarlan olduğu halde Toros ekspresine bağlı hususî vagonla bugün saat 16,5 ta şehrimize gelmişler, vali, jandarma kumandanı, polis müdürîi beylerlerie tran tebaası ve mekteplerimizde okuyan tran*lı taiebeler tarafından karsılanmışlar dtr. Birer müfreze jandarma ve polis selâra resmini ifa etmislerdir. Vezir, buradan Büyük Millet Meclisi Reisi Kâzım , Başvekil tsmet Pasalar Hazretlerile Hariciye Vekili Tevfik Rüstü ve tstanbul Valisi Mi'hittin Bevlere birer telgraf çekerek Turkiye'de bulunduğu müddetçe hakkında gösterilen misafirperverlikten dolayı memnuniyetini beyan ve Türkiye'den çok büyük intibalarla aynldığını bfldirmiştir. Vezir, valimize iki kardeş devlet a rasında hiç bir ihtilâf kalmadığını ve her iki milîetin de büyük bir samimiyet ve muhabhetle kuc?kla»malanrun gayet tabiî olduğunu ve Iran konsolosanesi islerine ve tebaasına karsı gösterilen teshilâttan dolayı pek çok memnun kal • dığını söylemiştir. Fevzi Pasa Hz. kmir'de tzmir 14 (A.A.) B. E. H. Reisi Müşir Fevzi Ps. Hz. refakatlerindeki zevat ile birlikte bu akşam saat 16.45 te otomobillerîle Bergama'dan şehrimize gelmislerdir. Müşarünileyh, Sehitlik'te vali Kâzım ve Müstahkem Mevki Kumandanı Hüseyin Küsnü Paşalarla erkân ve ümerayi askeriye, beTedive reisi Dr. Behçet Salih. C. H. F. vi . Iâyet idare hevpti reisi Hacim Mu p hittin ve Pn'is Müdürü e v z i Beyîer ve kala^alık bir h?'k VütV«i tara fmdan karsılanımslardır. Bir polii müfrezesi ve bir kıt'ai askerive 51e bando mızıka selâm resmini ifa et. mistir. Fevzi Ps. Hz. dogruca ikametlerine tahsis kılınan Gazî konağma gitmişlerdir. Bu fece î^nıîroalas'ta ve yarın aksam da C. H. F. tara fından sereflerine birer ziyafet ve. rileeekMr. Radyo konferanslarım.. Scîim Sırrı Bey üstadımızın eseri •. Mısırçarşısı gibi bir kitap: İcinde ne ararsan var... Hacıbaba'nm macunu gibi bir eser: Her derde deva... Anneler için, babalar için, çocuklar için, gençler için, san'atkârlar için, herkes için, he pimiz için faydalı.. Selim Sırrı Bey, vaktile bun ları radyoda söylemiş.. Fakat, belki dinliyenlerin bir kulakla i rından girip öbür kulaklanndanl çıkmıştır diye ayrıca kitap ta yapmış! Vaktile dinlenmeğe lâyık olan bu konferanslar şimdi srörülmeSe değer bir eserdir' Soğuk ve soğuğun sanavîde tat hikatı.. Muharriri: Abdülfeyya: Tevfik Bey hocamız... Eseri; kıymetli olduğu muhakkak... Fı kat, fena mevsimde çıktı.. Kışıı değil, yazın okunacak bîr kitap1 Bu eseri gören bir sabah ga zetesinin nüktedanı: Yahu, ben onu senelerdeı beri edebiyata, mizaha tatbik der dururdum... Demek sanayi de de tatbik olunuyormuş! Diye hayret etmistir... YUSUF ZİYA Peki... Diye mırıldandım, nas olur canrm... Bu adam bana pa»a portunu gösterdi. Sahte mîydi o? Pakize gülüyor, cevap vermlyo? du. Bir adam ötekine o kadar b< zer mi? Ikiz midir bunlar, nedir? Söylesene!.. Pakize gene gülüyor, cevap ver miyordu. Hem, dedim, bu adam bir ser • srri ise, yolun ortasıoda kendisini b« na Andre Roan diye nasıl takdim et> ti? Benim bu artisti sevdiğimi ne biliyordu? Pakize gene gölüyor, cevap ver • miyordu. Ben bağırdım: Gülme, Pakize, sinirime doku nuyorsun, cevap ver bakalım, biz bu adamla pruvalar da yaptık, hep uydurma mı îdi? Pakize gene gülüyor, cevap ver miyordu. (Mabadi var) Ankara plânı Ankara 14 Meclis koridorlanna aslan katt Ankara plânı meb'uılan eok alâkadar etmekte ve tstanbul için de bir an evvel yapılması ve plansız insaahn onune geçilmesi rikri kuvvetlen mektedir. Askerî memurlar faümatnamesi Ankara 14 (Telefonla) Askerî memurlar kanunu talimatname sine ilâve edîlecek iki madde Heyeti Vekilece tasdik olunmuştur. Bu iki madde askerî mühendUler hakkındadır. can sıkıntısile elinden aldım. Gösterdlğî yeri okumağa basladım: «Bu filimde Andre Roan, hayattaki sahsiyetinden styrılmah için kendisine büyük bir gayret sarfettirmiyecek, yani keni tabiatine yakm bir rol almıştır: Şuh bir tayyareeidir. Havada ktvrak çizgiler resmeden tayyaresi gibi oynak bir ruhu vardır ve bu mizacile kadınlar üstünde çok tesirlidir. iGlorya filminin tayyareciliğe ait parçaları Berlin'deki Alman tayyare karargâhında çekilecektir. Sevimli artistimiz kazanacağı muhakkak olan bu yeni muvaffakiyeti için Berlin'e gitmiştir. Bir kaç ay orada kalacaktır.7> Bu parçayı okuduktan sonra mecmuanın tarihine baktım, düsündüm, muhakkaktı ki Andre Roan, bugün, Berlin'dedir! Pakize, düşünce'erimi yüzümden okuyormuş gibi gülüyor, fakat sesini çıkarmıyordu. Benim can sıkıntısın dan yüzüm buruşmuştu: Ankara'da zeizele Ankara 14 (Telefonla) Dün gece burada ufak bir zeizele olmuştur. lerine verdim. Adeta yüreğim çar pıyor! Bu kızın söyledikleri doğru mu? Hiç bir şey anlamıyorum. Bana kâğıt gönderen adam, Andre Roan'ın arkadaşı! Ne münasebet! Andre farzedelim ki Andre değil de bir serseri; farzedelim ki beni al datmak istiyor; öyle îse neden bîr taraftan al datmak istiyor da öte taraftan bana hakikati bildiriyor? O lacak şey değil! Bu işte ya bir yanIış hesap, ya bir hile var. Kulaklarım Pakize'nin ayak seslerini bir av gibi bekliyordu. Nihayet aceleci yü rüyüşünü duydum. Koşa koşa geli " yordu. tçeri gircfî. Elinde bir gazete. Yaklaşınca gördüm: Pour vous. Elinden almak istemiştim. Pakize vermedi: Dur, dedi, göstereceğim. Fransızca sinema mecmuasının sahifelerini açtı. Ben Pakize'nin omuzundan bütün dikkatimle bakıyor ~ dum. Bir sahifede durJu. Tayyare resimleri var. Bir de bizimkinin resmi: Andre Roan. BÜYÜK HtKÂYE: 47 Sinema Delisi Kız SERVER BED1 Bunu sana isbat edersem ne yaparsm ? Neyi isbat edeceksin Pakize? Saçma şey isbat edilir mi? Fakat bunu söylerken bile acaba doğru mu diye bir şüphem vardı. Onu biraz kızdırmak ve hakikati ağ zından daha çabuk almak istiyor dum. Halbuki Pakize kızmadı; gül meğe başladı: Saçma de, n* dersen de... Ben sana isbat edeceğim diyorum, evvelâ beni biraz bekle! Pakize odadan dışarı çıktı. Nereye gidiyor acaba? Yoksa kolundan tu tup o sakallı adamı şahit diye yani * ma mı getirecek? Yatağm icinde «ivrilip oturdum ve gözlerimi kapıya, kulaklarunı da evin bütün seı Vay utanmazlar! Ustelik bir de benimlc alay ediyorlar ha!.. Deli mi • dirler, nedirler? Bu ne biçim arkadaş! Benden her şeyi gizlemek yetişmiyormus gibi bir de aleyhime ne tuzaklar kuruyor! Gülme kız! drye bağırdım, anlat, o sakalh adam kim? O adam kim? Söylesem manır mısm ? Haydi, soyle, söyle! tste senin o Andre Roan dediğin serserinin arkadaşı! Pakize'nin yiizüne fena bir ba « kışla uzun uzun baktım ve hiç bir şey söylemedim. Bu bakışla funu söylemek istiyordum: «Artık yeter, iki gözüm, yeter artık, yeter, yeter!> Pakize telâ» etmeden anlattı:

Bu sayıdan diğer sayfalar: