17 Haziran 1934 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

17 Haziran 1934 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Cnmhariyt Soy adı lâyihası Mecîiste dün Iâyihanın lüzumu hakkında hararetl' münakaşalar oldu ve nihayet müzakeresi kararlaştr Ankara 16 (Telefonla) Meclis bugün Esat Beyin riyasetinde toplan • dı. Divanı Muhasebatta münhal aza lığa Ziya Akif Bey seçildi. Bundan sonra Akşehirli Osman oğlu Mustafa ile Rizeli Ali oğlu Mehmet Ali ve An • karalı Salih oğlu Dursunun idam maz batalan tasdik edildi. 929 senesi hazine hesabı umumisine dair mutabakat beyannamesi, tstanbul üniversite kanununa bazı maddeler ilâvesi lâyihaları kabul olundu. Divanı Muhasebat kanununun ikin ci müzakeresi yapıldı ve kanun aynen kabul edildi. Matbualan toplama kanun lâyiba • smın müzakeresinde Refik Şevket Bey tzmir kütüpanesinin gerek bina, gerek kitap itibarfle tstanbuldakilerden a şağı olmadığmı söyledi, buraya da bi rer kitap gönderilmesini teklif etti. Maarif Vekili, «kanunun geri kal masmdan korkuyorum» dedi. (Kork • ma, korkraa sesleri). Lâyihada matbualardan Maarife beşer adet verileceği bildiriliyordu. tzmir kütüpanesi için para ile kitap ahnması lâzım geliyordu. Ma?rif VekiU bunun imkânı olmadığında ısrar etti. Neticede lâyiha Maarif Encümenine hava • le edildi. Bundan sonra soy adı lâyihasmm müzakeresine geçildi. Müzakere üç saat sürdü. Meb'uslardan bir çoğu bu mevzu üzerinde söz söyledfler. Refet Bey (Bursa), bu iste çokf geç kalındığmı, meselenin Dahiliyeden zi yade Adliyeyi alâkadar ettiğini anlat • h ve Dahiliye Vekiline tesekkür etti. Bundan sonra soy admın memleke timizde esasen mevcut olduğunu, Av • rupadki soy atlarile memleketimizde» ki soy atlannut menşelerinin ayni ol • duğunu bildirdi. Kanunun ehemmiye • ti ve husule getireceği anarsi üzerinde ehemmiyetle durdu. Nihayet lâyiha nin bir müddet daha encümende tet • kikmi teklif etti. Biz de esasen afle is • mi mevcut bulunduğunu, kanunun yersiz olduğunu beyan etti. Bundan son ra dedi ki: « Bizde iki Şükrü vardır. Şükrü Kaya Bey ve Saracoğlu Şükrü Bey. Bunlardan birine biz «Saracoğlu gel • di», «Saracoğlu gitti» diyoruz. Biz de esasen aile ismi vardır.» Dahiliye Vekili kürsüye gelerek Refet Beye tesekkür etti. Soy atlanmn menşeleri hakkınd»ki mütaleasma is tirak ettiğini anlattıktan sonra kanunun behemehal lâzım olduğu mütaleasm • da bulundu. Refet ismini ele alarak ay • ni isimde muhtelif kimseler tamdığmı, Meclisteki Refet Bey (Bursa) nm soy adının Cambazoğlu olduğunu, fakat kendisinin uzun zaman bunu kullan • madığını söyledi. cSoy adınm lüzumuna evvelâ askerIer, sonra doktorlar önayak olmuslar • dır. Bu kanun bir senedir Meclistedir. Kabul edelim.» dedi, alkışlandı. H'san Reşit Bey (Malatya) ken • disinin Söylemezoğlu olduğunu anla • tarak söze basladı. Neticede kanunun kabulünü istedi. Salâh Cimcoz ve Nâzım Beyler de uzun delillerle bunun lüzumunu kaydederek kanunun müzakeresini istediler. Saat yediye çeyrek vardı. Meclis soy adı kanununun müzakeresini kabul, Refet Beyin takririni reddetti. Bundan sonra pazartesi günS topla • nılmak üzere içtimaa nihayet verfldi. GUN DEBU. Bir canavar üçük bir çocuktum. Elime ge • çen fransızca bir kitapta söyle bir masal okumustum: Bilmem hangi bir köyde, hain bir evlât anne • sini öldürmüs, göğsünü deserek kalbi ni koparmiftı. Katil evlâdın kanlı e • linde tuttuğu o kalp, o an a kalbi hâlâ: Yavrum!. Beni öldüriirken, se • nin bir tarafın acımadı ya? diye soruyordu. Ana sefkatinin herseyin fevkinde olduğunu göstermek için uydurulan bu masal, daha sonra kendi yakuumda, uzağunda şahit olduğum annelik teza hürlerile canlanarak, hiçbir vakit ak hmdan çıkmamıstır. Vakitsiz kaybettiği üç ciğerparesinin arkasmdan yıllarca yas döke döke körlenen gözlerini iki yıl evvel dünyaya büsbütün yuman kendi anacığunm benim ve çocuklarunın üzerine nasıl titrediğini hatırladıkça yüreğimden doğnı birsey koptuğunu hissederim. Hayatımda hep böyle anneler gör diim. Anneliğin şiarını böyle tanıdım. Islâmiyetin düsturlan arajında, cenneti, annelerin ayağı altında göstereni en beliğ buldum. Dün sabahki «Cumhuriyet» i açıp ta, iki yafindaki yavrucuğunu kendi elile denize atan canavar kaduun menkıbesini okuyunca lihnim durdu. Hâdiseyi gözönüne getiriniz, bir kere! Minimini, bir gül gonçesi gibi taze, bir bülbül kadar sen ve şakrak, henüz acılannı tatmamif olduğu hayata ufacık ruhunun bütün temizliğile gülen, melek gibi, güvercin gibi bir yavru. tçinde bulunduğu vapurun, denizi ya • rarak, iki tarafına »açtığı köpüklerde • ki tabiat strnnı anlamağa çalısan hay • ran gözlerini etrafma gezdirerek, emin, müsterih, götürüldüğü yere gidiyor. Beri tarafta, anası olacak mel'un, uzun zamandanberi benUğini kemiren hır» ve şehvetin hamleleri karsumda zebun, onlann tatminini herseyin fev kinde gördüğü için, buna engel olan iki buçuk yıllık su üuan filizini, kendi canından kopan, kendi kanı, sütile beslenen, sıcak ve yumuk ellerile, dertli zamanlannda belki gözyaflannı süen, hitaplann en tatlısı olan: Anne! Hitabile onun hayatmı aydmlatan su kuş kadar yavruyu, oturduğu yer • de, soğukkanlılıkla ölüme mahkum ettikten sonra, kollanmdan tuttuğu gibi denize fırlahveriyor. Çocuk, ummadığı, beklemediği bu harekete karsı, her halde tabiatin s e v kile, biraz çırpınmıs. Yere basmağı daha doğru dürüst bilemiyen ayacıklarmdan düşen patiklerini, karı, hiçbirsey olmamif gibi koynuna sokuyor ve is • keleye çıkıyor.. Evet! Gözleri nemlenn»eden, sesi titremeden, çüdırmadan, kendini parçalamadan, seyre gidiyor mu* gibi, çıkıyor!. Kadm! Ne yaptın?. Sen nesin? Kimsin?. Yaratıbnış mahlukların içerisin de, senin mevkiin nedir?. Sen naslı an oldun?. Tabiat, bu lutfu, lutuflannuı en büyüğünü senin neyine lâyık gördü? Hiçbir adaletten korkmadın mı?. tnsanlarm adaleti sana idam cezasın dan ötesini tatbik edememekle müte ellimdir. Allah ta, «ına cehennemi elbet az görecektir. Kadm! Ne yaptın?. Sana anne denüemez! Ben sana canavar demekten de u tanıyorum! ERCÜMENT EKREM Iran Inkılâbı Nasıreddin devri Adlî teşkilât: lranda iki nevi kanun ve mahkeme vardır: Şer'î mahkemelerle sivil mahkemeler. Şer'î kanunlan müçtehitler ve mollalar icra ederler ve alelumum cürümlerde tatbik olunur. Ve cezada «göze göz, dise diy» düsturu tatbik o • lunur. Her büyük sehirde bir şeyhülislâm vardır. Mollanın verdiği hükmü şeyhülis • lâmlar mühürlerler ve valiler icra et • tirirler. Sivil hâkimler ise yerli valilerdir. Bunlar örf ve âdet üzerine hareket e> derler. Ve alelumum hukukî meseleleri de rüyet ederler. Fakat iki mahke • me ve iki kuvvet arasuıda kat'î bir aynlık yoktur. Filen her iki kuvvet her nevi meseleye kansır. Ahalinin ve me murlann ahlâkî seviyeleri nazara ali nırsa bu kadar iptidaî ve karısık bir adliye usulünün nekadar suiistimallere meydan verdiğini kolayca tasavvur edebiliriz. tste bu suiistimallerden kur tulmak için olacakbr ki sehirlerde ve köylerde ahali kendiliğinden hakem usulünü icat etmiftir. Her hangi hususî bir meselenin zuhurunda tarafeyn kendi aralanndan bir aksakalhlar heyeti seçer ve bu heyetin verdiği karara kendiliklerinden itaat ederler. Bu suretle lranda yaşyış icabmdan doğma amelî ve filî bir nevi jiiri usulü kurulmujtur ki hem sivil ve hem de ceza islerine bakar. NALINA MIHINA Yugoslavlarla dostluk I Yazan: AĞAOĞLU AHMET BEY Nasıreddinin fena idaresi yüzünden izmihlâle yüztutan Iranı inkılâp kurtarmıştır retleri senede altı flâ on tümendir. Hizmet müddeti madamelhayatbr. Fakat bunlar bu müddetin yansuu evle • rinde geçirirler ve kendi iş ve güçlerile meşgul olurlar. Aralarında saçı sakalı ağarmıs olanlar ve henüz bıyığı terli • yenler de vardır. Bunlann bir kısmı da süvaridir. Atları kendilerine aittir. Fakat sUâhlan devlet tarafından verilir. 3 Topçu, 4 Avusturya alayı, 5 Şehirler ve köyler tarafından asayisi temtn için tutulan ve Şamhal ve yahut Cezayi adını taşıyan bir nevi milis kuvvetidir. 6 Kazak alaylan. Lort Kürzon diyor ki: «Resmî salnameye bakılırsa bütün bu kuvvetle • rin yekunu 150,000 den 200,000 e kadar vanr. Fakat hakikati halde 30 bini tecavüz etmez.» tranın bahrî kuvvetine gelince, Basra körfezinde mevcut 9 istimli gemiden ibaretti. Bunlardan en büyüğü (Persepolis) nammda 1884 senesin de yapılmış, yedi buçukluk üç tane topu havi 600 tonluk bir gemidir. Ticarî ve malî vaziyet: tranın 1907 senesindeki umumî ti careti 14,526,234 İngiliz lirası imiş. Bunun 7,982,000 i ithalât ve mütebakisi de ihracatu. Birinci derecede tica ret tngiltere ile, ikinci derecede Rusya ile ve üçüncü derecede de 1,335,000 lira olmak üzere Türkiye ile idi! Gene ayni senede tranın bütçesi 1,600,000 tngiliz lirasından ibaretti. Yol namına tran baştanbasa en iptidaî bir halde idi. Yalnız Tahranla ziyaretgâh olan (Şah Abdülâzim) ara • sında yedi küometrelik bir fimendifer hatta vardı. 1874 e kadar, tranda posta yoktu. Posta vazifesini (çaparlar) yapardı. 1875 te bir Avusturyalının tesebbüsile evvelâ Tahran için ve sonra da yavaş yavas diğer yerler için posta tecrübeleri yapılmıştır. Telgraf daha evvel tesis olunmuştur. 1859 da devlet, Tah • ranla Sultaniye arasuıda bir hat vücu • de getirmisti. Fakat 1863 te tngilterenin ısran üzerine Hindistanla Avrupa arasındaki kablo trandan geçmeğe basladı. ostluk iyi şeydir; hele milletleif arasmda olunca... Çünkfi mfl • letler arasındaki dostluk sulhi demektir, düsmanlığın da harp demek olduğu gibi... Sulhun harpten kıyas edflemiyecek kadar iyi olduğunu söyle « meğe Iüzum var mı? Dün, bu hakikati, Yugoslavyah' dostlanmızın «Kraliçe Merya» vapu • runda verdikleri ziyafette bir daha mösahede ettim. Gerçi, fertler arasmda olduğu gibi, mflletlerin dostluklan da iki türlüdür: Hakikî veya riyakâr dosN Iuklar... Fakat hassas insanlar, bir dostluğun sahiden veya yalandan ol * duğunu kolayca anlarlar. Fertler a • rasmdaki dostluklar gibi devletler a rasındaki dostluklar da menfaate mfistenittir. Menfaatleri birbirine uymı • yan insanlar, nasıl dost olamaz ve hat > ta dost iken bozusurlarsa, bu mUletlef için de böyledir. Menfaatler, birbirîne uydu mu, iki taraf ayni düsman kar • sısında kaldı mı, dostluk kendi kendi * ne ve tabiî olarak teessüs eder. Aksl takdirde bir değil bin ittifak muahedenamesi imzalasanız boştur, hiçtir, pa « çavr?dan baska birsey değildir. Unnı mî Harpten evvel, ttalya ile Romany* Avusturya Macaristanın dostu ve müttefiki îdiler. Fakat menfaatleri uy « madığı için harp başlaymca döniverdi * ler. Yunanistan, Sırbistanın müttefiki idi, fakat harp içmde Sırbistan ezilir ken aldırış bile etmedi. Bulgaristanla Osmanlı tmparatorluğu harpten yenl çıkmıslardı. Bulgaristan Osmanlı dev • letinin bir kısım kıymetli topraklanm* almiftı. Birbirlerine hiç te dost değil» lerdi. Fakat mecburen dost oldular. Çünkü menfaatleri birbirine uygundn. Misalleri çoğaltmak kabildir; fakat ba kadan kâfi... Demek ki devletler a • rasındaki dostluklar, mütekabil men • faatlerden kuvvet aldı mı samimî ve ha'i'kı oluyor. Türkiye ile Sırbistan da uzun asır • Iar, kâh dost, kâh düsman olarak yasadılar. Fakat bu iki millet, hiçbir za • man birbirinin kanına susamış düsman olmamışlardır. Balkan Harbinde birbirlerile harbederken bile sönmez biı kinle boğuşmamışlar, tâbir caizse, baştan savma harbetmişlerdir. Bugun îse aralannda hiçbir husumet mevcut olmadıği gibi, menfaat ayrlığı da yoktur ve onun içindir, ki dün, Yugoslav vapurunun güvertesinde sami mî dostluk tezahürleri olmus ve Yu goslav gençleri, güfte ve bestesini su • reti mahsusada öğrendikleri tstiklâl marsını hep bir ağızdan okumuşlardır. Dün boğuşan insanlann bugün o • püşmeleri sulh ve medeniyet namına hos birşey oluyor. Dünyanın ve bese • riyetin saadeti hep böyle öpüsmeler • le miimkün o l a c k ama Allah insan Iara yalnız dudak değil, dis te v e m i ı ! Varsova suikasti Leh Dahiliye Nazıri nasıl öldürüldü? Varsova 16 (A.A.) Suikast saat 15,30 da Dahiliye N a z ı n Vo cial sokağindaki akrahasınm evine giderken yapılmıstır. Basından bir kaç tabanca kursunile yaralanan Dahiliye Nazın, saat 17,40 ta öl tnüştür. Katiller 3c. kisidir. Bunlardan ikı'si Foksol hükumet bloku kulübünün onünde gözcülük yaparken, diğer birisi Dahiliye Nazınnın ba • şma fiç kursun sıkmıştır. Katiller, henuz yakalanmamıstır. M. Pieracki, 1932 senesmd'«'nberi Dahiliye N a z ı n bulunuyordu. Mu • maileyh Umumî Harpten evvel ve harp esnasmda LehLstanın istiklâl hareketine faai bir surette iştirak etmiş, 1929 da Swıtalski kabinesmde de Basvekil muavinliği yanmıştır. Varsova 16 (A.A.) SuikasHen sonra yapılan nümayisler esnasında ve katili bulmak üzere dün akşam yiizlerce tevkifat yapılmıstn*. Dahiliye N a z ı n M. Pierackiye mfllî cenaze meraaimi yaıpilacaktır. Dün aksam bütün sînemalar ve tiyatrolar kapatılmıstn*. Resmf daireler bavraklarmı ya • n y a kad»r eeJcraisler«14r. Yeni vergiler Maliye Vekâletinin iki mühim tamimi Ankara 16 (Telefolna) Ma Kye Vekâleti gaz ve benzin mikta rını beyanname ile bildirmek mü • kellefiyetine dair yaptığı tamimde perakendeci bakkal ve diğer esnafın bulundurdukları bîrkaç teneke gaz için beyanname vermek mecburiyetinde olmadıklarını, ancak bu mevaddı ithal edenler nam ve he sabına bir kumusyon mukabilinde satmağı deruhde etmis olan kumusyoncu ve acentalarla rthalâtçı ticarethane veya satıs mağaza ve depolannı va subelerini idare edenlerin beyanname vermekle mükellef ol • duklannı bildirmistir. Ankara 16 (Telefonla) Maliye Vekâleti yaptığı ikinci bir tamimde birçok yerlerde istihlâk vergisi dolayısile mevcut bulundurduklan mallar hakkında beyanname vermek noktasradan toptancı ve peraken • deci meselesi etrafında tereddüt edildiğinden bu ciheti tarif etmek • tediır. Buna göre perakende satıs ya • panlar tamamen perakendecidir ve bunlar m beyarmame vermesine lüzum yoktur. Toptancıları hariçten mal ithal edip toptan diğer esnafa satanlar, diye tarif etmektedir. Ordu: Yukanda söylendiği gibi tran ordusuna ateşli silâhı ilkevvel 17 nci asrın iptidalannda Portekizlfler soktular. O zamanlar ordu kabile reisleri tarafından kabile efradı arasuıdan devsirme, gayrimuntazam bir kuvvetti. Yalnız Şah Abbas ilk kere ahaliden doğrudan doğruya asker almağa başladu Şarden (Chardin) Şah Abbasın bu suretle topladığı ordunun efradım 50 bin olraak üzere gösteriyor. Kabile reislerine tâbi askerin miktan ise 70 bine kadar varıyormuf! Şahın askeri ayni zamanda bey yüz topu haizmis. Fakat bu teşkilât bilâhare bozuluyor. Yalnız Nadir Şah zamanında ordu yeniden canlanıyor ve (Hanay) Nadirin ordusunu 200 bin olmak üzere kaydediyor. Nadirden sonra ordu gene bozulu • yor. Onun yeniden tensiki 19 uncu as • rm baslangıçlannda veliaht Abbas Mı>za ile baslıyor. 0 zaman Iranı Rusyaya karsı koy mak üzere hareket eden Napolyon Iranla muahede aktediyor ve tran ordusunu tensik için Jeneral Gardanneı gÖn deriyor. Fakat 1808 de Tilsit sulh muahedesi yapılıyor ve Fransızlar jeneralle maiyetini geri alıyorlar. Ondan sonra tam otuz bes sene tran ordusu tngîliz zahitlerinin idaresi altında kahyor. Rus muharebelerinde (Lindsay) namında bir îngiliz jenerali tran ordulannm başkumandanı imiş! Fakat 1836 da Efgan muharebesi baslıyor ve tngilizler Iranı terkediyorlar. Onların yerine yeniden Fransızlar geliyor, fakat 1852 de de Fraıuızlann yerine Avusturyahlar geliyorlar ve Nasıreddin Şahın son zamanlanna kadar tran ordusunun talim işi Avusturyalı • Iarm ellerinde k ali yor. Fakat ayni zamanda da Ruslar mü dahale ediyor ve Rus kumandam mi ralay (Dumantoviç) beheri altı yüz neferden ibaret olan mahut üç kazak a • laymı teskil ediyor. Bugünkü Şehin^ah Hazretleri de bu yetismislerdir. 1891 senesinde yani Nasıreddinin ölümü an'fesinde tran ordusu su kısım lardan terekküp ederdi: 1 Gayrimuntazam hudut bekçi leri: Bunlar hudut üzerinde yaşıyan kabilelerden alınır, süvarilerdir. Vali lere tâbidirler, zararlan hayulanndan ziyadedir. 2 Muntazam piyade kuvveti: Bu kuvvet ahaliden toplanır. Ve her vilâyefan verdiği askerin mtktarı malumdur. Fakat ahali kendi arasından arzu edenleri para mukabilinde ücretle tutar. Ückazak alaylarmda Nasıreddin zamanındaki ıslahat ve umumî ahlâk: . Nasıreddin Şah üç kere Avrupayı ziyaret etti. Birinci seyahati 1873 te yapb. ve yalnız tngiltereyi ziyaret etti. 1879 da ikinci seyahatini yaptı ve Almanya, Avusturya ve Türkiyeyi ziyaret etti. Uçüncü kere 1889 da Pariste inkılâbın yüz seneliği münasebetile ku rulmus büyük sergiyi ziyaret etti. Fakat bu seyahatlerden tranın ıslabı için hiçbirsey hasıl olmadı. Nasıreddin, istibdat ve şahsî tahakküm usulünün en keskin nümunesi idi. Gurur, tekeb bür, hotkâmlık ve keyft hareket, onun bariz hususiyetleri idi. Bu münasebetle, benim de şahidi olduğum bir vak'ayı zikretmekten kendimi alamıyorum. Şah Parisi ziyaret ederken orada ta • lebe idim. Sergi münasebetile Pariste bir balon tecrübesi vardı. Şah bu ba lona binip şehri tnerken hazırun yukandan arasmda seyretti. sosyalist Türkiye İtalya Bitarafhk muahedesinin temdidi dostluğun teyididir ttalyan gazeteleri iki memleket ara sında imzalanmış olan 1928 tarihli bi • taraflık, hakem ve uzlaşma muahede sinin bu defa yenilenmiş olması münanasebetile bizim bu prensibimizi sena eden ve dostluğumuzun kıymetmi gösteren yazılar yaznuslardnr. Türkiye Cumhuriyeti hükumetinin haricî siyasetindeki açılkılk ve samimili • ği hakkile takdir ederek, bu açılkık ve samimiyetten doğan Türk ttalyan dostluğunu bu suretle tebarüz ettiren ttalyan refiklerimizin bu yoldaki neş riyahndan hiç şüphesizdir ki hepimiz bu neşriyatında, mütehassis olmaktayız. Hususfle, onlann sadece bir muahedenin tecdidinden değil de, karşılıkh bir dostluk duygusun dan ilham alan halisane bir lisan kullanılmakta olduğunu müsahade etmek • teyiz. Diyebiliriz ki bu neşriyat, aynen bî • zim de duygulanmıza tercüman ol • maktadır. Zira, vatanın gerek dahilî ve gerek haricinde sulh ve müsalemeti Türk temine çalışmak gibi yüksek bir gaye güden Türkiye Cumhuriyetile milleti İtalya hükumeti ve ttalyan milletine karşı ayni dostluk hislerile mü • tehassistir. Onun içindir ki Türk ttalyan dost luğunun bu yeni ifadesine vesfle olan hâdiseyi biz de memnuniyetle selâmlamaktayız. M. Bartu için Romanyada yapılan istikbal hazırlıfiı Bükreş 16 (Hususî) Fransız Hariciye Nazın M. Barhıyu istikbal için Romanya hükumeti tarafından büyük hazırlıklar yapılmaktadır. Huduttan itibaren M. Bartu bütün istasyonlarda halkm coskun tezahüratfle karşılana • calcfar. M. Bartunun misafireH munasebe tfle parlâmento fevkalâde bir içtima yapacak ve bu içtimada Küçük ttilâf konferansı içm Bükreşe gelmis bulu nan M. Benes ve M. Yevtiç te hazır bulunrcaklardır. Fransa askerî kuvvetleri takviye ediyor Paris 16 (A.A.) Meb'usan meclisi dünkü içtimaında hudutların mü dafaasmı ikmal için bir milyar 275 müyon, sahfllerin müdafaası ve deniz, hava kuvvetlerinm takviyesi için 865,000,000 ve hava ordusunun sflâh •e teçhizat plânmm tatbikı için de 900,000,000 franklık tahsisat kabul etmistir. Meclis, bu tahsîsatm heyeti trmumiyesini 171 muhalif reye karşı 4 2 0 reyIe tasvip eylemistir. Müzakereler esnasmda ordu mev • cutlanna dair sorulan suale cevap ve • ren Basvekil M. Dumerg, şimdiki as • kerlik kanununu halisane du mevcudu ve askerlik bir tarzda müddetine tatbika karar vermiş olduğunu ve or • dair meclisrâ karan alınmaksizın • meclis tatfl devresinde bulunsa bile hiç • birsey yapılmıyacaguu söylemiştir. İngiliz kiliselerinde yağmur duası! Londra 16 (A.A.) Deyli Mail gazetesi bildiriver: Yarm Londramn bilumum kiliselerinde yağmur yaŞması îçm dua edîlecektir. meb'uslardan sair (Hüg Löru) da vardı. Şair kendini tutamadı ve Şaha hi taben: «Âlâhazret medeniyetin nimetlerini, eserlerini gördünüz. Ümit ediyoruz ki trana avdet ettikten sonra bizim ırlnmızdan olan tranhları da bu nimetlerden istifade ettirmeğe bezli met buyurursunuz!» Şah miistehziyane bir tavırla: «tşittim ki siz şairsiniz! Ben de şairim, ümit sairlere bir gıdadır; ümit ediniz!» dedi. Ertesigün bütün Paris gazeteleri zavalh Fransız şairile alay ettiler. Hakikatte Nasıreddin Şah hiçbirsey yapmadı değil, fakat yaptıkiannı hep göz boyamak için yapar ve sonra gene kendisi bozardı. Meselâ ilk Avrupa seyahatinden dönüşte bir beyanname nesrederek teba smın can ve mal emniyetini ilân etti* Fakat buna bizzat kendisinin nasıl riayet ettiğini aşağıdaki hâdise gösteriyor: him Harp borçları meselesi Vasington 16 (A.A.) Birleşik Amerika, 15 haziranda vadesi gelen harp taksitleri için şimdiye kadar 166,535 dolar almışhr. Halbuki taksit olarak 477,843,644 dolar alacaktı. 13 borçlu devletten yalnız Fınlan diya borcunu ödemiştir. Romanyanın Ankara sefiri Moskovaya tayin edildiyor Bnkreş 16 (Hususî) Gazetele rm yazdığma gÖre Romanyanm şun diki Ankara sefiri M. Edmon Çunru, Moskova sefirliğine tayin edilecektir. Kendîsi Rusya islerine vükufile tanm • mıştır. Temmuz iptidasmda da Sov yet Rusyanın Romanya mümessili, bütün sefaret kadrosile birlikte Bükreşe gelecektir. Ayni zamanda gelecek o lan hususî bir Rus murahhas heyeti, Sovyet Rusya ile Romanya aresmdaki muallâk meselelerin halli için müza kerelere bashyacakhr. 40 saatlik hafta Cenevre 16 (A.A.) Kırk saat lik hafta komisyonu kırk saatlik haf tayı sanayi içm sekiz reye karsı 50 reyle ve ticaret âlemi ve bürolar içm 8 reye karsı 53 reyle kabul etmistir. Komisyon, mesai müddetinin isçilerin hayat seviyesini indirmek gibi bir neticeye varmamasmı temtn îçm tedbir ittihaznn beynelmilel mesai bürosuna tavsiye eden bir projeyi münakasasuı kabul eylemistir. Kredi Fonsiye keşidesi Kahire 16 (A.A.) Mısır Fonsiye tahvillerinin 1886 tarihli 740,393, 1911 mtslardır. 62,552, 1908 Kredi tarihli son çekilisinde Den'z kon'eransı Londra 16 (A.A.) ttalyan hükumeti, 1935 deniz konferansı için Londra hükumeti tarafından teklif edilen iki taraflı müzakerelere isti> rake amade olduğunu bildirmiştir. tarihli 96,521 numa ralı tahviller eüiser bin frank kazan •

Bu sayıdan diğer sayfalar: