1 Ocak 1935 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6

1 Ocak 1935 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

t Küçük hikâge Gene böyle bîr yılbası gecesi idi 1 Ikhuâkânun 1 9 3 5 = ^ Sarda hâdiseler Hitlercilerle muhalif katolikler boğazlaştılar Sarbrüken 31 (A.A.) Bu rada Hitlere muhalif katoliklerin yaptığı bir toplantıda Hitlercilerle katolikler arasmda kavga çıkmıştır. Katolik önderi İmbuş, kavgada ağır surette yaralanmıstır. Hükumet Komisyonunun bir karan Sarrebruk 31 (A.A.) Müntehibleri getiren hususî trenlerin gelişi sırasında alaylar ve nümayişler yapılması yasak edilmiştir. Bu karan alan hükumet komisyonu nun gözetmekte olduğu maksad, bir takım hâdiselerin çıkmasma engel olmaktır. Komisyon, yıl başı gecesi kestane fişekleri ve tabanca atılmasını da yasak etmiştir. Halbuki genclik yeni yılı her zaman bu suretle kutlulardı. Bir iddia ve cevabt Sarrebruck 31 (A.A.) Alman cephesinin eski memurlanndan Fischerin Neukirchende bir esirler karargâhı vücude getirileceği yo lundaki iddiaları Almanyanın Sar işleri komiseri Bruckle tarafmdan şiddetle tekzib edilmektedir. Bu tekzib Alman cephesi gaze teleri tarafından neşredilmiştir. Bürkle tekzibinde ihtilâsından dolayı eski Alman cephesinden çıkarılmış olan Fischer bu iddiaiannın hayal mahsulü olduğunu kabul ettikten sonra diyor ki: « Fischerin arzusu mucibince tethiş unsurlannın tamamile kuvvetten düşmelerine, âciz kalmala nna çalışacağım. Fransa ile İngiltere arasmda barış, bizim için iftirakçılann hepsinden daha azizdir.» Güzel bîr nahiye Doğanbeyli birçok kasabalara örnek oluyor Konya (Hususî Muhabirimiz J e n ) Konya Beyşehir şosesi üstünden beş kilometre kadar içeride bulunan Doğanbeyü, Konyanın güzel ve en büyük nahiye merkezidir. Doğanbeyli kasabasınm binden fazla evi ve dört bine yakın nüfusu var. Nahiye merkezi Konya Beyşehir şosesine kısa bir şose ile bağlanmış olduğundan otomobillerin, arabalann uğrağıdır. Ksabada gizli nüfus vazımı ve nümerotaj işi bitmiştir. Beş sınıflı ve dört muallimli bir ilkmektebi olan bu nahiye merkezinde kultür işlerine de büyük bir ehemmıyet verilmektedir. Yakında bu mektebe bir muallim daha verilecektir. Mecburî tahsil çağında 774 çocuğu bulunan bu kasabada şimdi ancak 140 çocuk devam edebilmektedir. Bunun için bu kasabada iki mekteb daha açılması dü$ünülüyor. Umumî meclisin önümüzdeki toplantısında bu miihim için de başanlacağı umuluyor. Nahiyenin belediye binasmm temelleri atılacak ve çabuk bitirilecektir. Belediye binasma aid bütün hazırhklar ikmal edihniştir. Kasabada münasib bir park yapılması için ileriye sürülen fikirler kabul edilmiş ve bu işe başlanmıştır. Belediye meclisi bir dispanser ve okuma odası açmak, bir ebe getirmek için icab evliyen tahsisatı kabul evlemiştır. Yeni belediye meclisînin en mühim kararlanndan biri de kadın ların medenî kıyafetleri hakkında verdiği karardır, Bundan sonra Doğanbeylide inkılâblarımıza uvgun olmıvan kıhkta kadmlara tesadüf ecülmivecektir. Doğanbeylide seksen dükkân vardır. Bu dükkânlarda her smıf san'at sahiblerile esnaf çahşmaktadır. Burada on beş senedenberi durmadan çalışan ve komşu ka7alarla vilâyetlerden bazılanna ihracat yapan bîr ^e mensnc^t :rmlâthanesi vardır. Bu imalâthanede elbise lik kumaşlar, fanilâlar, çoraplar dokunmalctadır. Ağaç bayrammda Doğanbevlivi Konya Beyşehir şosesine ekliyen şosenin iki tarafına ağaçlar dikilecek ve burası bir bulvar ha'ine getirilecektir. Nahiyenin köyleri telefonla birbirine bağlıdır ve nahive merkezi de kaza merkezi olan Beyşehire merbuttur. Bu nahiyede bir de posta ve telsrrafhane vardır. Nahiyenin müdürü Osman, nahivenin gene ve işbilir adamlarile elele vermiş, bu nahiyenin çok ilerlemesi için çalışıyor. M. AYSEL Türk kadınının siyasa alanına girişi Başbakan Ismet Inönünün öz türkçe bir yazısı «Türk kızının en yüksek ergînlik belgesini Ulusai Kurultaydan almış olması ulusça hepinıiz için, ba5nram ^^anılacak bir vanştır» \Bat tarafı birinci sahlfedel Gen« boyle bir yılbası gecesfy di; Parista idim. Fransız payitahtında yılbaşı geceleri bütün biiyük Avrupa sehirlerinde olduğu gibi, çok eğlenceli ve nes'eli geçer. Yeni yih Ambassadörde kutlu • lamak istiyordum. Orada hem ye mek yenir, hem numara ve rövü seyredllir, hem de dan* edilir. Sorbon meydanmda bir otelde oturu • yordum. Ben giyinirken yağan sultt sepken kar biraz ara vermisti. Meydanda duran taksilerden birine binmek fizer« otelden çıktım. Sorbon meydanmdaki heykelin önünden geçerken bunun kaindesideki ba samağa oturmus bir kadının hıçkırarak ağladığmı duydum. Durup baktım. Bu, Paris sokaklarında rast gelinen sarhos kocakanlardan değildi. Kösedeki Kafe Darkur kazinosundan ta^an aydmlıkta, ağhyanin yüzü görülmemekle beraber, endamından ve giyinişînden gene bir kadm olduğu anlasıhyordu. Bir Avrupalı olsa belki geçip giderdi; fakat Türkün merhamet duyguları galibdir. Yanına yakla «arak sordum. Niçin ağhyorsımuz ? Birkaç hıçkınk sorguma cevab oldu. Uzerine doğru iğilip tekrar sordum? Niçin ağhyorsunuz? O zaman, kadın basını kaldirdı. Soğuktan ve ağlamaktan kızarmi*, ıslak bir yüzle bana baktı. Kara gözlerinden dökiılen yaşlar, krrmı• xı yaoaklanndan a««ğı süzülüyor • du. Dudakları titriyordu. Beni »üzdü, gene cevab vermedi, daha doğrusu vermek istediği cevab, hiçkı • rıklar arasmda kayboldu. En müşfik sesimle, Ağlamaynız, dedîm. Derdinizi söyleyiniı. Haıta mısınız? Ne • niz var? Size yardun etmek iate rim. Mendilile yüzünü, gözlerini, du • daklannı sildi; sonra ağlamamak için bütün gayretini topladı; beni tepeden tırnağa kadar bir daha süzdü. Hâl» tereddüd ettiğini gö • rüyordum. Söyleyin, neniz var? Niçin ağhyorsunuz? Islak ve boğuk bir sesle cevab verdi: Kız kardesim hasta! İlâç, süt alacak paramız yok. Bütün Sen Misel bulvannı dolaştım. Kimse bana aldırıs etmedL Yüzüne dikkatli baktım. Soğuk, keder, göz yaslan bu çehreye bir çirkinlik nikabı ör'tnüş olmakla beraber çizgileri gene temiz ve güzeldi. Simasma dikkatli baktığımı görünce, ümidlendi, mendilile yüzü nü, gözlerini sildi. Çirkin de değilim mösyö; fakat yılbası gecesini kitn somurtgan ağlamış bir kızla geçirmek ister ki... Nasil ağlamayım, zavallı kardeşim o kadar hasta ki... Elimi cebime soktum; birkaç frank vermek istedim; o, başka bir ümidle ayağa kalkmış, bana yaklaşmıçtı. Artık göz yaslan dinmis ti. Yüzünde öyle mahzun bir kibarIık vardı ki ona sadaka kabilinden bir kaç frank vermeğe cesaretim kal • madı. O, düşmüstü ama muhakkak ki bir dilenci değildi. Elim, cebimdeki para çantasını bıraktı. Gidelim, kız kardesinize ilâe ve süt alahm, dedim. Söylediğimi anlamamış gibi baktı. Hissediyor dum ki o, nihayet, kendisini yarım saat için alacak ve bir otele götü recek bir erkek bulduğunu zannet • misti. Sözümü tekrarladım. Sonra, Paris kadtnlanndan büyük bir kısmının gösterdiği müsaadekârlıktan doğan ahşılmıs bir cür'etle söyle teklifsizce koluna girip yürüdüm. Sorbonun yanından geçen dar sokağı takib ederek Rue des Ecoles (Mektebler sokağı) nin kcşesindeki eczaneye doğru gittik. Eczane kapalıydı. Nöbetçi eczanenin ismini okuyarak oraya doğru, yürüduk. • Hemsireniz çok mu hasta? öyle zannediyorum. Oturduğumuz evin birinci katında bir doktor var. O, aksamüstü uğradı. Bir recete yazdı. Fakat paramız olmadı?ı için reçeteyi yaotıramadım. Sıkılarak söylüyordu. Belli ki he nüz ytrtdmamıs bir mübtediydi; meslekdaşlannın ekserisi gibi, ar *ız ve yılısık olmamıçtı. Sen Jermen bulvanndaki nöbetçi eczaneye geldik; içeri girereken kadın: Çok tesekkür ederim, dedi; buraya kadar yoruldunuz. Çok tesekkür ederim. Sesi titriyordu. Eczacı ilâcı ha zırlarken biribirimizi tetkik ediyorduk. Şimdi, artık göz yaşları kuru muş, göz yaslannin yüzünde çizdi • ği kırmızı izler silinmişti. Güzel, kara gözlü gene bir kızdı. Fransız banknotlarınm üstündeki kadın resimlerini andtran yüzünde azimkâr bir güzellik vardı. Bana bakısında tesekkür ve hayret manalan biri • birine kansıyordu. Ben ilâcm parasmı vermek üzere paltomun düğmelerini çözdüğüm zaman frak giymis olduğumu gör diL Eczaneden çıkarken: Affedersiniz efendim, sizi rahatsız ettim. Eğlencenizden alı • rin birinden bir iki lokma ısırdı; koydum. Çok tesekkür ederim. Çok fakat istihası yoktu, yiyemedi. lutufkârsınız mösyö, dedi. Çöreği kardeşine uzattı: Yor • Haydi, simdi, kardeçinizin gun ve harab sesile: sütünü alahm. Sütçü dükkânlarından birine uğ Mart dedi, sen de açsındır. radık iki sise süt, birkaç çörek, beş Süt iç ve çörekleri ye! altı yumurta aldım. Kadın, müte Sonra bana baktı: madiyen, tesekkür ediyordu. Çok tesekkür ederim mösyö, Şimdi, dedîm, bunları kız kardedi, buraya kadar zahmet ettiği • desinize götürelim. nize çok tesekkür ederim. Rica ederim oraya kadar yoSanki sesi bile hummadan yanı • ruhnayınız. Çok tefekkür ederim; yordu. msaniyetinizi suiistimal etmek is Bu sefalet manzarası beni altüst temem. etmişti. Hiçbir sey söyliyemiyor, Elimden siseleri ve paketleri alsade acıyor, acıyor, acıyordum. mak istiyordu. tn, • Mart dediği kız kardesi, bana Hayır, hayır, sizi evinize kakarsı ne yapacağmı, ne söyliye dar götüreceğim. ceğini ;a*ırmış bir vaziyette idi. Yorulacaksınız. Panteonun Sonra, birdenbire arkası krrık arkasmda, karanlık bir sokakta, tek iskemleyi aldı, üzerindeki el bir evin en üst katında oturuyoruz. biseleri yatağm ayakucuna fırlattı: Asansörsüz o m^rdivenleri n&sıl Merdivenler sizi yordu. Biraz çıkacaksınız? Sonra, gideceğiniz dinlenmek için oturunuz mösyö; yere de geç kalacaksınız. Bu ak • dedi. sam, mutlak, bir randevunuz var dır. Gayriihtiyari oturdum. O, ayakta, karsimda duruyordu. Hasta, Doğru söylüyordu. Ambasadörün dalmıstı. Mart bir kardesine ,bir kimyevî sarışın bebeklerinden biri de bana baktı: beni bekliyordu. Fakat bilmem neden, bu mahzun esmer kız, o kah • Bizi tninnettar ettiniz; kim kahalarile sampanya gibi kabma olduğunuzu öğrenmek isterdira; sığmıyan, neş'eli sarışm kadım badedi. na unutturmustu. Türk olduğumu öğrenince sastr • Hayır, sizi evinize kadar gö dı. türeceğim. Türkler, demek bu kadar iyi Bir taksîye atladık. Biraz sonra, yürekli insanlarmıs, dedi. Ne ya Parisin öteki sokakları yanında zık ki biz sizi hiç tanımıyormusuz.. kapkaranlık kalan bir sokakta, esYatağm ayakucuna, karsıma o • ki bir evin önünde durduk. Kapıa turdu. Kardesi uyuyor; biz, bu los homurdar.arak kapıyı açtı, karan • odada öteden beriden konusuyor • lık merdivenleri çıkarken, o bana: <fuk. Ah, karanlıkta, bu merdivenBirdenbire kiliselerin saatleri ve leri nasıl çıkacaksınız, diyordu; veçan kuleleri geceyarısıni çalmağa riniz elinizi... başladılar. Kız, başını kaldırıp, Elimi tuttu. Avucu ateş gibi ya mahzun mahzun dinledi. sonra banıyordu. O, her kata geldikçe avuna dedi ki: cunun içindeki elimi tesekkürle sıkarark: Geceyansı! Yeni yıla ghiyo Bu merdivenleri nasıl çıka ruz. Yeni senenin size saadetler caksmız? Çok zahmet oldu size; di getirmesini dilerim, yordu. Tesekkür ederim; yeni sene siGaliba, yetmiş ayak kadar çıktık. ze ve kardesinize uğurlu olsun. Artık baska kat yoktu. Çatıya Mersi mösyö! gelmhtik. Kadın, bir kapıyı açtı; Sonra biran dü^ündü. içeri girdik. Sefil bir tavan arasr Şimdi, dedi, her yerde ısıklar odası... Bir tek yatak vardı. Yer ler kırmızı hığla... İsli bir petrol sönmü? tür ve herkes... lâmbası odayı aydmlatmıyordu biDurdu. Tereddüd etti: le... O ısıklar payitahtında, böyle tster misiniz, dedi? karanhk bir oda olduğuna görme Evet, der gibi gözlerimi kapa dım. den inanmazdım. Yatakta gene bir kız, yanakları al al olmus yatıyorAtesli dudaklarınn dudaklarımı du. Belli ki atesi vardı. Odada, havbulduğunu duydum. Sesi tekrar fıli keskin bir eter kokusu vardı. sıldadı: Hestanın eter içtiği anlaşılıyordu. Mersi mösyö. İçeri girdiğimiz zaman al yanakBiraz sonra karanlık merdıven • larının arasmda şimşek ıribi çakan lerden inerek otele, odama dön gözlerile bize baktı. Yanımdaki düm. Sarışm bebeğin beni bekledikadın: ği Ambasadöre o, ziya. musiki, Röne, dedi; bu alicenab möskahkaha ve sampanya tasan yere yö, sana ilâc ve süt getirdi. gidecek arzum kalmamıttı Odada bir tek arkahğı kınk sanYolda, ışıklarınm aksi gökyü dalyeden ba'ka oturacak sey yok • zünde ikinci bir donanma gecesi tu. tkimîz de hastan'n basucunda yaratan Parisin bu los ve sefil odaayakta duruyorduk. Rcnenin harasında, hasta bir kızın yatağı dibinretten kurumus dili ile çatlamıs dudaklan arasınd'an, bir ıslık gibi: de zavallı bir ablanın sükran öpü • Mersi! Sözü çıktı. cüğile başbyan yeni yilm bana ne • Bu soğuk ve sefil odada hasta ler getireceğini düsünüyordum. yatan zavallı kıza karsı kalbimde Yeni giren yıl 1914 senesiydi; derin bir merhamet hissi duydum. harb, kan, yangın, sefalet, açlık, Kardesile beraber. ilâcını açıp içirdik. Biraz da »üt içti. Çörekle ölüm yılı... «• "• kadınların yaptıklan için düşün düklerimizi yeri geldikçe birçok kez söyledik ve duyurmağa çalıştık. Savaştan sonra gelen çağ bize çok çetin yüz ile çatmıştı. Ben işte bu kurunda, kadınlanmızda beli ren engin uzluğu öğmek istiyorum. Kadmlar, yaşama didinmesine pek yürekle atıldılar. Yalnız evde ve tarlada kalmıyarak, kentlerin dolaşık geçim bucaklarına sokul dular. Okula ve fakültelerin göz yıldıran köşelerine girdiler. Yargıcı (hâkim), avukat, he kim kadmlar, baytar fakültesinin kılgı salonunda bıcakla çalışan, yüce mühendis okulasmda yetişen kızlanmız görüldü. Universitede kimya hocalığında kadınlarımız vardır. Hoca okulasında ve liselerde kadın başkanlan • mızm işlerini iyice başardıklarım görmekle öğünüyoruz. Yaşayışm her alanında kadmlar kendi ekmeklerini çıkarmak için an (temiz) adlarım koruyarak ve aza katlanarak iş aramaktadırlar. Ben hemen hergün böyle bütün yürekli Türk kızlan ile karşılaşırım. Unutmamalıyız ki, bütün bu görünmeler, son on iki yılın öz lükleridir (hususiyetleridir). Ka dınlar, cumurluk kurumuna koyu karanlık bir tutsak (esaret) çağından geçtiler. Bizim cumurlukta kadınlarımıza sağladığımız (temin ettiğimiz) yalnız karanlık anlayışların onlara saldırmalarına yol ve yön bırakmamaktır. Bu kadar ilk çil (birinci) ve en az bir yardım, kadınlarımızın yüksek varlığını gü< ne çıkarmak içni yeter olmustur. Yeni Türk topluluğunda, yaşayışm gerek bilek, gerek us (akıl) ile başarılan bütün işlerinde görgü kazanmış sesi gür kadmları gözünüzün önüne getirir misiniz? Bu kadınların çevirdikleri ev barklardan düzgün ocak, yetiştirdikleri çocuklardan sağlam ve erkli (kudretli) döl bulunur mu? Bu kadınlar ana olarak yuvalanmızm ve saylav olarak büyük yurdun koruyucusu ve bekçisi olacaklardır. Yeni Türk derneğini bizim öz » lediğimiz ve göz diktiğimiz kıhkta yetiştirmek her nesneden önce Türk kadınının işi ve onun borcudur. Türk kadınının yurdun her köşesinde bu yüce saygı ile görülmesi için, onun tarlada ve kentte biraz soluk alarak yaşaması için saylav seçilmesi gerekti. Umarız ve bekleriz ki, kadınlarımız, yeni çıktıklan yüce orundan (mevkiden) el uzatarak soysal yaşayışın türlü alanındaki, düşkün yurddaşlan daha kolay yükselteceklerdir. Buyruk ıssı (sahibi) kadınların evlere, topluluklara karşı özleri erkeklerinkinden daha değerli ve daha geçerli olacağında duruksa mıvoruz. Bu yazılanm sevgili umudlanmdır. Bunları, son günlerde ülkenir her bucagmdan bana tel çeken sayın kadınlarımız, kendi sözlerine ve duygulanna karşıhk tutarlarsa, gönlüm gönenç (saadet) ile dolacaktır.» Cumhuriyet ALMANAĞI 1935 Türkiye şeker sanayiinı baltalamak istiyorlar dan maada dün Bulgaristandan göçen dört ailenin reisleri de dinIenmistir. Bu ve bundan evvelki sebekenin harekâtuiın ayni zamanda ?eker sanayihnize yapılan ve bu sana • yii yıkmağa doğru giden bir hareket olduğu da tesbit edilmiştir. Dünkü isticvablardan anlasıl misHr ki şebeke Varnadan sekeri bes kuruş 30 paraya almakta ve İstanbul limanma yedi kuruşa mal etmektedir. Şebeke şehirde sekeri 35 kuruşa sattığından beher kilo da 26 kuru» kâr etmektedir. Tabiî bu kâr tamamile memleket ve memleket sana yii aleyhine olmaktadır. Bulgar istatistikleri bile Bulga • ristanda istihsal edilen şekerlerin nriihim bir kısmının Türkiveye girdiğini göstermektedir. Bunların hemen hepsinin göçenlerin arkası na gizlenen kaçakçılar tarafmdan kacınldığı anlaşılmaktadır. Şebeke etrafındaki tahkikat bugün inkisaf edecektir. [Baf taraft birinci sahıfede) r Her evde, her elde bulunması lâzım küçük bir ansiklooedidir CUMHURİYET Almanağmda ve talebe var? Tarkiyede kiyede tatörler, ne kadar 'n>. sanlar ne ile meşguldür? Tür fabrikamız eden var? ve saire, ve saire... Dik • Dffnyayt idare gizli eller, GazeteUrde isimle rini gördüÇünüz kimselerin hayatlart. Ve saire, ve saire... mumî renkli bir haritası varchr. Cumhurivet Almanağı her vakit her yerde müracaat edebileceçiniz bir müracaat kitabıdır. Bü tün devletlerin siyasî, askerî ve iktısadî vaziyetleri hakkında ma« lumat vermektedir. ı İNHÎSARLARDA Tütiinlerin harmanı değiştirildi Sigara harmanlarımn ıslahı için fnhisar idaresindeki mütehassıslar komisyonu tarafmdan yapılmakta olan tetkik ve tecrübeler bitmis ve sigara çesidleri için ayrı ayrı yeni harmanlar tesbit edilmiştir. Cibali fabrikasında, halka daha nefis sigara içirmek maksadile ya* pılan bu harmanlarla imalâta başlanmıstır. Yeni harmanlarla yapılmakta olan sigaralar, en ucuzundan en pahalısına kadar keyfiyet itibarile daha iyileşmistir. Harmanlara yüksek kalitede pahalı tütünler eskisinden daha fazla konulduğundan yeni sigaralar daha kokulu, daha lezzetli, yanma kabüiyeti iyi ve içimi tatlı olmustur. . ..Bulunan bazt mevzular: Dnnyada ne kadar şeker var? Dün' yada ne kadar kahve var? Dünyada ne kadar işsiz var? Dünyada ne kadar otomobil var? Dünyada ne kadar aUın var? vesatre Tiirkiyede ne kadar hasta var? Türhiyede ns hadar maden var?• Tarkiyede ne kadar mekteb Cumhuriyet Almanağı küçük bir cild icine bütün lüzumlu ve faydalı bilgilerî toplıyan küçük bir ansiklopedidir. tçinde beş yüze yakın resim, dört yüz sahife bilçi vardır. Dünya tarihinin bir hulâsası. Kıt'aların ve dünyan'n renklî haritalan, fstanbulun u J I Fiafi I liradır. Kilabcılardan ve gazete satılan yerlerden isleyiniz

Bu sayıdan diğer sayfalar: