20 Ocak 1935 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

20 Ocak 1935 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

201kincikânun 35; TELGRAF UABERLERI Berlin radyosu ilk defa olarak Marseyyezi çaldı Sara aid iktısadî meseleleri müzakere edecek Fransız heyeti dün gece Paristen Berline gitti Cenevre 19 Sar hakkında dün hasıl olan anlaşmaların esaslarına dair şu mütemmim malu mat veriliyor: Uluslar Kurumu konseyi tarafından kayde geçirilen Roma an laşmaları, bu meselelerin en ehemmiyetli kısmını, prensib itibarile esasen halletmiş bulunuyordu. Bu cümleden olarak, maden ocaklan nm yeniden satm alınmalan için, Almanya tarafından Fransaya ö denecek paranın miktarı tesbit olunmuştur. Bu par?,, evvelemirde, Sarda mütedavil akçenin değişmesile elde edilecek, Fransız franklarile, fazlası da beş sene müddetle her sene bir miktar kömür vermek su>etile öd^ncektir. Bundan başka Alman hükumeti Sarda muhteHf işlere yatmlmış sermayelerden dolayı, Fransız hususî sermayedarlarma karsı borclu bulunmağı kabul etmiştir. Ancak, bu borcların tahakkuku, ticarî muvazene neticesinde hasıl olacak fazlahğa göre icra edilecektir. Bunun için, oldukça geniş mikyasta ticarî müzakerelere lüzum vardır. Fransa ile Almanya arasında ekonomik münasebetlerin, Uluslar Kurumunun kontrolundan haric bulunduğu, müstereken kabul o lunmuştur. Uluslar Kurumu, bi lâkis mazinin tasfiyesine veya yeni rejimin kurulmasma aid bütiin di<?er meselelerin halli ile muvazzaf olacaktır. Her iki hükumet, konseyin kararlarının mecburî mahiyette ola caöını şimdiden kabul etmişlerdir. Nihayet, Sar mıntakasınm, Versay muahedesinin tatbik sahasına dahil bulunan, gayriaskerî hale ifrağı, diğer Ren arazisi için de oldu/.j «fibi, Almanya tarahndan kabul edilmiştir. Ticarî ve iktısadi müzakereler Paris 19 Sar plebisitine bağlı meseleleri müzakere edecek olan Fransız heyeti bu akşam Berline hareket edecektir. Heyet, ticaret bakanhğı ticaret anlaşmaları müdürü M. Bonnefonun başkanlığı altındadır. Müzakere edilecek meselelerin çokluğu ve karışıkhğı, görüşmelerin tahdid edilen 1521935 tari hinden evvel bitmesine pek az ihtimal bırakmaktadır. 'Berlin radyosunda Marseyyez Berlin 19 Berlin ulusal radyo merkezi dün akşam, Napolyon ve 19 uncu yüzyıl hakkındaki tarıhî konferans vesilesile ilk defa olarak Marseyyez marşını (Fransanm mıllî marşı) çalmıştır. Alman telsiz telefonunun senelerdenberi en orijinal nesriyatından birinî teskil eden bu knnferans, Fransız ihtilâlinin varisi Napolyonu hanedan fikrine galib gelen ulusal fikrin yaratıcısı, 19 uncu yüzyılın fikrî müessisi ve modern devletin mucidi olarak göstermiştir. Fransanın S?rdan yaptığı kömiir ithcdâtı Paris 19 Başbakan Flanden, Fransanın Sardan yapmakta olduğu kömür ithalâtım senede dört bucuk milyon tondan iki milyona indireceğini bildirmiştir. Berline giden Fransız köylülerî Berlin 19 Fransız köylü mümessilleri bugün Berline gelerek iki memleket köylüleri arnsındaki dostluk ba darını sıkılastırmağa devam edereklerdir. GUNDE BU Içtimaî musahabe Çıkar baklayı! ikâye meşhurdur ama, güzeldir. Onun için, sırası gelmişken bir daha tekrar e deceğim: Herif küfürbazmış. Her kelimenin yanıbaşına yakası açılmadık bir küfür katmadıkça laf etmek şanından değilmiş. Kasaba halkı bizar olmuş, bir şikâyet mahzarile beraber kadıya dayanmışlar. Ya bu adamın ağzını kapat, yahud ki günün birinde ters tarafımıza rasgelecek, fena edeceğiz... demişler. Kadı da herifi tanıyor, öyle nasihat, filânla huyundan vaz geçemiyeceğini biliyormuş. Ona aeı mış, yanında alıkoymuş ve kendisine bir bakla vererek: Bunu, demiş, al da ağzına koy; hiç çıkarma. Küfür edeceğin zaman dilin buna değer, hatırlar, kendinı toplarsın. Böyle böyle de vaz geçer3İn. Herif baklayı dilinin altına yerleştirmış, kadının evinde yan gelip oturmuş. Artık, yavaş yavaş, kötü huyundan da gerçekten vaz geçmiş. Öakla irşad ve terbiye vazifesini hakkile ifa ediyormus. Günlerden bir gün, kadı bu adamcagızı yanına almış, birlikte gezmeğe çikmıslar. Bir evın önünden geçtikleri sırada: «Tık, tık!» cam vurulmuş, yüzü görülmiyen bir kadının sesi, kapalı kafesin arkasından kadıya hitab etmiş: Hocafendi! Hocafendi! Acık dur, sevabdır!. Kadı, kendisinden birşey danışacaklar zannile durmuş. Bekle miş, beklemiş, aradan üç, bes dakika geçtiği halde, gözüken yok. Tam sabırsızlanırken, ayni ses gene duyulmuş: Hacet kalmadı, hocafendi!. Kusura bakma.. Rahatsız ettik. İstaçfirullah ama, nyydi, pek merak ettim? Hiç! Kuluçka tavuğumuz var da, civcivler çakşırlı olsun diye, tavu^a seni gösterdik!. Hemen, kadı, yanındakine dönmüş ve: Çıkar ulan ağzından bakla yı! demiş. Böylesine küfür etmemek günahtır! Dün, nasılsa, elime Polonya gazetelerinden biri geçti. Orada şu havadisi okudum: Bir Yahudi hahamınm yanında ahşılık eden bir kadın, altı yıldanberidir, aylıklannı efendisine terkediyormuş. Buna karşılık ta haham, kadma, öldüğü zaman, do^ru cennete gitmesini temin edecek » miş. Gecenîerde haham ölmüş. Ahçı kadın bu sefer mahkemeye müracaatle, bu altı yıldır biriken paralannı mirasçılardan dava ediyormus. Ve diyormuş kî: Hahamm altı seneÜk dualan bana cenneti temin için kâfi de eildir. Bari, verin paralanmı da, ba«tka du?cı tutavım. Nasıl? Bsn baklayı çıkardım. Siz ne dersiniz? Ercümend Ekrem TAUJ Özcülük ve özgecilik (Egoisme ve Aîtruisme) Yazaa: Ağaoğlu Ahmed Darvîn ilk âlimdir ki ahlâk'n köklerini tabiaite aradı, buldu. Hayvan naviierinin yaşayış tarzlan hakkmda geniş ve uzun arayişlar japarken bu âlim toplu yaşiyan hayvanlarda iki in • siyakm birbirile çarpişmakta oldukla • nm gördü. Bunlardan birisi özcülük insiyakı, Öteki de özgecilik ınjiyakıdır. Birinciri (hayvanî) kendini, kendi varlığinı düşünmeğe, onu tutmağa ve barindırmağa ve bu yolda kendisile be • raber yaşiyan hayvanlarla kavga yap mağa; ikincisi ise, tersine olarak, hayvanî çevresi için bu kavgayı azaltma • ğa, ondan vazgeçmeğe ve hatta sirası geldiği z?man kendini feda etmeğe sevkediyor. Darvin yazmiş olduğu iki büyük taninmış eserinde «The origine of Spicies» (nevilerin kaynaklari) ve "The Descent of man» (insan nereden geliyor) toplu yaşiyan hayvanlann yaşayışla • nndan alinmış misaller!e birçok hay • vanlarin kendi yavrularinı kurtarmak ve yahud kendi nev'inden olan ve beraber yaşadığı hayvanlann yardımi • na kofmak icin kendi varlıklanm dü • şünmeksizin tehlikeye koyduklanm göstermiyor. Âlim bu misallerden ?ayet değerli iki yasa çıkariyor. Birfsi şudur: Toplu yaşiyan hayvanlarda toplucuîuk (cemiyetçilik) insiyakı yalnizcihk (ferdcilik) insiyakından daha zorlu • dur. çenler hayvanlar için o'duğu gibi fay • dasiz kalmaz. Bizde gbrdüklerim."zi, geçirdiklerimizi yanyana getirmek ve onlardan yeni yeni yasalar çikarmak kudreti vardır. Ve bunlan konuşma kabiliyetimiz sayesinde gerek yammız dakilere ve gerek gelecek nesiilere öğretiriz. İşte, bu suretledir ki âdetler, örfler, kaideler kurulur! Biitün bu âdetlerin, örflerin, kaideIerin ve türe!erin, yasalaım temeli, topluluk yaşayişını kuvvetlendirmek, onu açmak, genişletmek, tekleri topiuluğa bağlamak, Özcülük insiyakmı azaltarak topluluk insiyaklanni perkitmektir. Bunun içindir ki karşilıklı yard'm, birbirine acimak, birbirini esirgemek, birbirinin yardimına kosmağa hazir bulunmak, birbirine sarilarak yahşi ve yaman günleri birlikte karşilamak, birbi • rinin acılarma, derdlerine, s:kintıları na uzak kalmamak, topluiuk insiyakı nm gördüğü son şuurlaşmiş bir ülkü • dür. NALINA M1HINA London kruvazöründe ambersiz düğün olmaz, dedik • leri gibi limanimiza bir harb gemisi gelir de ben gitmem, olmaz. Onun içindir, ki tngilterenin Ak deniz donanmasi 1 inci kruvazör fır kasınin kumandam Amiral Im Thurnun dünkü davetine hemen icabet ettim. London, plânları uzun müddet deniz de kalmak üzere çizilmis bir Vaşing top kruvazörüdür; yani Vaşington andlaşmasina göre yapılmiş, 10,000 tonluk, 8 tane 20,3 lük toplarla mü cehhez bir gemidir. İki bordasinda dörder dörder konulmuş sekiz tane 53,3 santimetrelik torpito kovanı şimdilik usiu uslu yatiyorlar. Deniz yilhklan* bu geminin çok denizci, yani denize dayamklı, gayet sağlam yapılı, mü • surette bölmelrnmiş olduğu Bir budunda sÖylediğimiz ınsiyak bu şuurlaşmiş ülkü halini aldı mı artık orada topluluk yasayışinın temeli olan ahlâk, mihanikî tabiatin hududu hari cine çıkar. Ve budunun yetiştirdiği yüksek insanların ruh ve kalbîerinden fişkıran yüce hareketler etrafında do • laşan özgecilik fikir ve duygularınin varattığı manevi bir havanin verdiği neş'e ve heyecan içinde bütün budun adam Ikîncîsi de şudur: Bir cevrede top • larinı bir tek varlık gibi harekete ge • luculuk insiyakı nekadar zorlu ise o tirir. cevrede yaşamak kabiliyeti, yasayts Buna göre bir cemaatin yaşayış kakavgasinin yenmek kudreti ve i!<Mernek (tekâmül etmek) kuvveti o derece bü biliyetini ölçmek için en doğru tartı bizce bu topluluk. hayatmin açılişı ve yüktür. özgecilik duygusunun yayihşıdır. Bir İnsana gelince, Darvine göre toplu birinin derdine yaband kalan, birbi • yaşamak cevheri insanin kendi varlı rinin yardimına içinden gelen bir askla ğmda, kendi tabiatinde vardır. Nasıl koşmiyan, kendi kmı içine girerek yaki insan gözle, burunla, el, ayakla ve nmdakilerden haberi olmiyan tekler • vücudüniin sair üyelerUe beraber do den kurulmuş bir topluluk, ta temelinğarsa toplu yaşamak cevherile beraber den dermansiz, ta içinden hasta sayildoğar. tşte bunun içindir ki Luk ile malıdır. Rusonun evvelce guya tek tek yaşiyan Bütün bu satırlari bana yazdiran son insanların sonradan toplanarak içtimaî günlerde tesadüf ettiğun Fransaya dair bir mukavele yapmiş olduklanna aid bir istatistiktir. düjünceleri temelsiz şairane bir düşünceden başka birşey değildir. fnsan yaratılişta içtimaî bir varhktir. Bu sifat ona bir alişkınhk, bir âdet eseri olarak sonradan gelme değildir. O temelde, ya • ratıhşta böyle doğar. Bu cevher onun varüğınm temeltaşidır. Bunun için de toplu hayvanlarda gördügümüz özrü lük ve özgecilik hâdiseleri onda daha zorludur. Hergün gözümüzün önünde geçen görenekler bu hakikati bize göstermektedir. Biz görüyoruz ki gerek biz kendimiz ve gerek yanimizdakiler iki türlü yaşJyoruz. Bir yandan kendimizi düşünüyoruz, kendi nefsimizi koruyoruz ve bunun için de başkalarile kav gadayız. öteki yandan da başkalarini düşünüyoruz. Onlar için isteklerimizi azaltıyoruz ve sırası gelince de dü şünmeden atılarak onlara yardım için kendünizden geçiyoruz. Bu sahada toplu yaşiyan hayvanlarla aramızda ay nlık, yalnız insanda topluluk insiya • kınin daha kuvvetli olmasidır. Bununla beraber bizde başka birşeyler vardır ki bizi onlardan ayıriyor. Konuşmak kabiliyeti, ve akhmizla düşünerek gördüklerimizden kendimiz için faydah netkeler çtkarmak kudreti. Bu kabi liyetler sayesinde bizim için olup ge Bu istatistik arasmda gözüm, beni hayretlere götüren bir rakama saplandı. Bu rakama göre Fransada 1933 senesinde ayn ayrı tekler tarafından topluluk için yardım olmak üzere 251 milyon 925 bin frank verilmiştir. Bu paranin 237 nulyonu nakid para ve mütebakisi de mülkten ibarettir. Ve bütün bunlar 948 vasiyetname ve 107 hibe tarikDe verilmiştir. Bizim paranın hemen yirmi beş milyon lirasina kar şilık olan bu meblâğ muhtelif cemi • yetlerin, mekteblerin, hayır kurumla • nnin ihtiyaçlarina sarfedilmiftir. Unutmamahdir ki ayni Fransada bütçesi birkaç milyan bulan sihhî ve içtimaî yardım nezareti olmakla be raber, binbir teavün cenuyetleri ve işsizliği, ihtiyarlığı, sakatlığı sigorta eden kurumlar vardır. Bu satvlartn muharnri Jngttız büyük elçisile goruşürken nu ve 80,000 beyğir kuvvetindekî dört tane tarbin makinesile saatte 32,5 mü yaptığmı ve sarnıçlannin 3200 ton mstzut aldığmı yaziyorlar. 1927 de ya • pılmağa başlanmiş ve 1929 da bitmif olan London yepyeni ve tertemiz bir gemidir. Bir İngiliz harb gemisi, hele yeni de olursa bir gelin gibîdir. Her tarafı panl paril yanar. Mutfaklannin ocakları bi'e mazut yakan London, temizliğe çok itina eden tngiliz denizci lerinin elinde, şu bizim eski sbal dök te yala!» sözüne uygun bir halde idi. tngiliz denizcileri arasmda teklifsiz ce boy yani çocuk denilen genç ve sanşin bir zabit vekili, bize gemiyi gezdirdi. Yan fransizca, yarı ingilizce izahat verdi. Bir deniz tayyaresi de ta fiyan London kruvazörü katapült denilen firlatma tertibatilc bu tayyareyi havaya atmakta, sonra, dönüşte ona vinç vasitasile denizden güvertesine almaktadır. Kruvazörün bir hususiye • ti de, hernedense, blokhavz denilen zirhlı kumanda kulesinden mahrum bulunmasıdir ki böyle bir kule bizim Hamidiye ve Mecidiyede bile vardır. Bize kılavuzluk eden zabit vekîli, ne taretlerin icini, ne de kumanda köprüsünün en tepesine ohırtulmuş olan atış kontrol mevküni göstermedi. Za ten buraları hep kilidli idi. İngilizlerin yeni gemilerinin csrarinı sımsikı mu hafaza ettikleri anlaşthyor. Marsilya faciasının Fransız Bakanlarısuç ortaklan nm Londra ziyareti İtalyan polisi b'r Italyanı İngiliz gazetelerinin neştevkif etti riyatı ve M. Edenin nutku Cenova 19 Polis, Marsilya cînayetinin faillerinden olarak te lâkki edilen Cenovalı Adriano A hvariyi tevkif etmiştir. Adriano, İtalyan polisme, Fransız polisi tarafından henüz müra caat olmadan, anî olarak tevkif edilmiştir. Uluslar derneğinin kararı Cenevre 19 M. Edenin teklifi üzerine Uluslar Derneği konseyi Marsilya meselesi hakkındaki Macar muhtırasını ele almağa karar vermiştir. Bu vesika hakkında söz söyle mek istiyen bazı azalar henüz hazırlanmış değillerdir. Meselenin tetkiki konseyin gelecek toplantısına bırakılmıştır. Londra 19 (A.A.) Sar seçimi neticesinin silâhları bırakma görüşmelerinin tekrar başlaması m kolaylaştırıp kolaylaştırmıyaca ğını soruşturan «Diekonomist» mecmuası diyor ki: «Avrupa meselesinin hayatî bir şekilde hallini görebileceğimiz nazik bir zamandayız. M. Laval ile M. Flanden Londraya gelince belki de İngiltereden yeni zamânlar istiyeceklerdir. Hükumet, herhalde bu ihtimali gözönünde tutmalı<dır. Çünkü Ingilterenin vaziyeti, onu da Avrupadaki komşularile ayni saf üzerine koymaktadır.» «Spektatör» gazetesi, uluslararası düşüncesinin değişmesi neticesi olarak silâhlann tahdidini istemekte, Ingilterenin Avrupadaki taahhüd lerine karçı tereddüdlerinden vaz geçmeğe, şüphesiz hazır olduğunu, bunun zamanı geldiğini yazmaktadır. M, Edenin bir nutka Cenevre 19 Dün radyoda den demiştir ki: yapmış olduğu bir soylevde M. E« Siyasamızın Avrupaya karşı biricik isteği, komşulanmızla açık dostluk baglarının yeniden kurulmasını ve bunların yürümesini görmektir.» Sar seçiminden bahseden M. Eden, demiştir ki: « Bu meselenin hallinin ye ni bir devre açacağını ümid etmek mantıksız bir iş olmaz, Avrupanın mustarib olduğu emniyet3İzlik kaygusunu gidermek için, gelecek aylar içinde, durucu barış için baş • lıca unsur olan büyük bir inanış duygusu yaratmağa çalışmahyız.» Kültür Bakanınin Edirnedeki teftişleri Edirne 19 «Hususî Muhabirimiz • den» Dün akşam Umumî Müfettis • lik tarafından verilen ziyafette hazır bulunan Maarif Bakani bu sabah Umumî Müfettişliğe, Vilâyete, Firkaya ve Belediyeye ziyaretler yapmiş, liseyi ve Ukmektebleri teftiş etmiş ve Selimiye He kütüphaneyi gezmiştir. Yartn akşamki trenle tstanbula döneceği anlaşılan Abidin özmen, yann diğer irfan yurdlarinı teftiş edecek ve akşam üzeri muallimler tarafından kiz muallim mektebinde şerefine verîlecek çay liyafetmde bulunacakür. Tebrik telgrafları Atatürkle Arabistan Krab arasmda samimî telgrflar teati edildi Ankara 19 (A.A.) Tahta culuslarmın yildönümü münatebetile Arabiıtan Krah ha<metlu Abdülâziz İbnissuud Ha7retlerile Reisicumhur Kema! Ata • türk arasmda şu telyazdan teati edil mi?tir: Arabistan Kralı haşmetlâ Abdülâziz İbnissuud Mekke Tahta çıkışinlzin yildönümü müna sebetüe zatı haşmetanelerini kutlnlar ve özel çönencinizle dost mîlletin gen Posta tayyaresi tamir ediliyor Denizyolları nizamnameleri Ankara 19 (Telefonla) Denizyolları tşletme, Akay ve Fabrikalar nizamnameleri Şurayi Devlet tarafından tasdik ve Bakanlar Heyetince kabul edilmiştir. Taretlerin içini göremedikse de za bit ve efrad mutfaklarinı gördük. Düa akşam, efradın tavuk kizartmasi ye • diklerini söylersem bir hayli şikemperverin tngiliz harb gemilerine gönüllü yazılmağa kalkışacağina şüphe yoktur. Bu suretle bir cemaat ki, hem ferditngiliz bahriyelilerî, dün, çok centU yetçi sayılıyor, hem de ferdleri bîrbi ntcn, nazik ve kibar davrandılar. O ri icine girift olarak adeta birbirine perkadar ki insan raütareke zamanmda^ çin'.enmiş, birbirine sayisiz iplerle bağgördügümüz tngilizler acaba başka lanmiş ve birbirini tamamhyan uzvi • soydan miydılar diye kendi kendine yetler gibi ve herkes herkesin yardı soruyordu. mma kojmapa hazır bir tek vücud haAmiral tm Thurn, Büyük Harbde lini almiştır. tşte topluluk! Revenge ismindeki 30,000 tonluk AĞAOĞLU AHMED dretnotta ve şimal denizindeki büyük filoda imif. Bu gemile mensub bulun ^ duğu firka 16 mart işgali sıralannc tstanbula gelmiş ve mürettebatı, İst bullulara gözdağı vermek için üç Trabzon 19 Son günlerde fınsıra ile şehrin muhtelif semtîerinde ya Friburg 19 (A.A.) Almanya dık fiatlerinde mahsus bir yükse pilan askeri nümayişlcre iştirak etmiş* Maarif Nazırı gazeteciliğin bir ilim liş vardır. Avrupa piyasalarında alerdi. Amiral, tstanbulu pek seviyor, olduğuna ve binaenaleyh gazete lıcılar çoğalmıştır. Iç 48, kabuklu çünkü 1928 de Queen • Elizabeth cilik hakkındaki tezlerin doktora • fındık 24 kunıstur. (Kuvin Elizabet) fle komodor olarak ya kabulüne karar vermistir. buraya geldiği zaman, liva amiral olMahsulün erimînden bifincikâ muş, dün de ferik amiral olduğunu genun sonuna kadar 110 bin kantar ne tstanbul limaninda haber alnuştir. kabuklu fındık ihraç edilerek mahKendisini tebrik ederken: « Bir dasulün üçte ikisi tükeamiştir. Karamürsel 17 İstaeıbuldan ha gelirseniz sirma seridlerinizi de be • Ankaraya giderken burada Semtler raber getiriniz; çünkü amiral olacak köyünde bk* tarlaya düsen yolcu sınız» diye şaka ettim. Londra 19 On üç yıldan fazla tayyaresi burada tamir edilmektedir. Gemlde, tngiliz sefiri Sir Persi Lo zamandanberi Vulvîç (Woolwich) renle de ilk defa olarak görüştüm. O tersanesinde memur bulunan sabık da, kibar, centlmen ve çok nazik bir liği için beslediğim dilekleri katımza su yüzbası Vilyam Burkes, ulusal konarim. runmayı alâkadar eden bazı evrakı diplomat. 1909 da İstanbulda, sefaret ataşesî olduğunu söyleyince, iki tstan Kemal Atatiirk aşırıp, yabancı eşhasa, yani büyük Türkiye Reisicumhuru Hazretlerine bir kimyevî mevad fabrikasına ver bul arasmdaki fikirlerini sordum. En çok iki şey nazarı dikkathni Ankara miş olmak suçile bir sene hapis cecelbetti. Belki de garib bulacaksıniz Tahta cülusum münasebetile vuku zasma çarptınlmıştır. ama söyliyeyim, dedL Şimdiki kiz v e bulan lutufkâr tebrikâtmızdan dolayı Mahkum, bu suçu altı çocuğile erkek mektebli Türk gençleri, mem arzı teşekkür eder ve zatı devletlerüe evinde sefil kaldığından dolayı işleketin en iyi giyinen msanlaridir. Bu, Türk mflletinin refah ve saadetinin delediğini ve sonradan pek ziyade bir. tkincisi de eskiden Türkler gül vaminı temenni eylerim. [Lutfen sahifeyl çetnrıniz] naditn olduğunu söylemistir. Abdülâziz Gazetecilik ve Almanya kültür bakanhğı Trabzondd fındık fiatleri yükseliyor Casusluk yapan İngiliz yüzbasısı r Sovyet Rusyadaki tren kazasının mes'ulleri Moskova 19 9 sonkânun tarhm • de Roftof civarında altı kişinin ölmesine sebeb olan tren kazasinın mes'ul . leri hakkındaki hüküm dün verümiş tir. Suçlu Gusef ölüm cezasına ve dîğer 8 kişi de iki sene ile on sene arasinda değlşen hapis cezalarina mahkum ol • muslardır. Amerikada imha edilen haydııd çetesi Nevyork 19 (A.A.) Bir müddettenberi üç hükumet içinde şekavette bulunan ve birçok cinayet ve hırsızlıklar yapan beş kisüik deh Donanmamızın evvelhi gün Karadenizden döndiiğün'i yazmtsttk. şetli çete po'is tarafından imha ei'avuz dritnotlie Hamidiye ve Mecidiye kruvazörleri, Zafer, Tınazte* dilmiştir. Bu şakilerin birisi k* • dındır. I pe, Kocatepe, Adatepe nuthriblerimizle denizaltt gemilerimizden mü rekkeb filo Haydarpaşa önlerinde demirlemistir. Donanma bir mi det şehrimizde kaldtktan sonra Gölcüğe avJat edecektir, donanmayı toplu bir halde göttermektedîr.

Bu sayıdan diğer sayfalar: