May 1, 1935 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 7

May 1, 1935 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

1 Mayts 1935 Cumhuriyet Atatürk köprüsü nereye kurulmalı? İşi plân halledecek Istanbulu güzelleştirmek için îskân işleri 50)000 kişiyi yerleştirmek için tertibat alındı Bu sene yurdumuza gelecek olan göçmenlerin nakli ve iskâmişleri üzerinde hükumetle temaslarda buluna rak şehrunize dönen Trakya Umum Müfettişi Ibrahhn Tali Ongören dün akşama kadar vilâyette meşgul olmuştur. Bu arada ve Müfettişlik müşavirlerile Iskân Müdürünün dahil bulunduğu bir toplannda göçmenJcr işi tetkik edilmiştir. Aldığınuz malumala göre bu yıl için Romanyadan memleketimize 100,000 rauhacir gelmesi mukarrer iken vaktin geçikmesinden dolayı bu mevsim içinde bunlann ancak yansı geürilecektir. Göçmenlere ayrılan Tekirdağı, Çanakkale mıntakalanndd hertürlü hazırhk • lar ikmal olunmuştur. Hükumetçe aİınan tedbîrler neticesinde bu sene göçmenler daha s'ürat ve intizamla nakl olunacaklardır. Geçen sene karantine Büyükderede yapılmış ve göçmenler burada günlercc kalmışlardı. Bu sene karantine Tuzlada yapılacak ve göçmenlerin süratle nakil ve iskânlan yapılacak tır. Ibrahim Tali Ongören dün akşam * ki tirenle Edirneye gitmiştir. Sörler gîdîyerîay Okuyucu boüuğundan Heveskâr şairlerden Reşad Feyzi, Halıd Ziya Uşaklığile tesadüf etti ve hemen derd yandı: Üstadım kitabcı ük çok fena bir vazi yette.. Bütün eserler olduğu gıoi dükkânlarda küfleniyor. Hemen hemen bilmem okuyan kal madu Muhterem edibimiz güldü: Evet, dedi, haklısınız. Fakat şimdi herkes yazmakla meşgul da kimse okumaya vakit bulamıyor! thtiyarlayınız! îtalyanlarm en çok ve en çabnk üreyen bir millet olduğunu bilmiyen yoktur. Şimdi yapılan bir istatistiğe göre, Avrupanm ayaklarmda koca bir çizmeye dolaşan bu millet, en uzun yaşayanlan da yetiştiriyormuş. Orada üç kişi 105, üç kişı 104, üç kişi 103, yedi kişi 102, an dört kişi 101, otuz dokuz kişi 100 yaşında imiş. Nisbet bu miktann biraz aşağısında daha atrmakta imiş: 40 kişi 99, seksen bir kişi 98, yüz dört kişi 97, iki yüz seksen üç kişi 96, dört yüz üç kişi 95, yedi yüz elli iki kişi 94, bin yüz elli kişi 93, bin sekiz yüz elli kişi 92, iki bin sekiz yüz yirraı iki kişi 91, dört bin üç yüz on altı kişi 90 yaşında! Yekunun bir tuhaf tarafı da şudur: 12,003 kişi tutan bu miktardan 4899 erkeğe mukabil 7,104 ü kadınmış! Bu neticeye göre: İhtiyarlamaktan korkmaymız sayın bayan ve mümkün olduğu ka • dar çok ihtiyarlayınız. Ölmemek için yegâne çare odur! Dersek bize hiç te fena tavsiyede bıılunmamış olacağız gibi geliyor! Dün birçok rahibeler Marsilya yolile Fransaya hareket ettiler Müsaade edin de.. Şen bir arkadaşımm yeni bir eser hakkındaki fikrini soruyorduk: Misal kaba olacak ama, dedi, anlatayım. Siz ahıra gitmek hikâye sini bilir misiniz? Hayır, dedik ve cevabını bekledik. Sadrazamlardan biri şiire merak sardırmı§, hesabsız beyitler sıralar, akşamları sofrasını dolduran zevata okuyup herifçiğezlerin raisafirliğini burnundan getirirmiş. Bir gün meşhur bir şairi çağırtmış ve o gün yazdığı «MaVi taban> adlı sünuhatım uzatarak keyifli keyifli arıtmış: Oku hele bir de, fikrini söyle, demiş. Şüphesiz veziriâzamın beklediği hep beğenme ve övme.. Fakat şair mısra yığınlarını okuyup ta: Berbad, vezin düşük, kafiyeler bozuk! Deyince küplere binmiş: Ne! Berbad ha, benim şiriler ha? Atm keratayı ahıra da akh başma gelsin!. Ve şairdk ahıra atılmış tabiî. Üç gün sonra şefaat etmişler, biçareyi mahbesinden kurtarmışlar. Meğer bu arada sadrazam yeni şiirler hazırlamışmış. cEh, artık, herif akıllanmışür» diye düşünmüş ve şiirleri gene şairin eline tutuşturmuş ta sormuş: Dün 9tzpura binmek üzere ton mvf ameletini gördüren bir sör Ruhanilerin sokakta dinî kılıkla gezmelerini yasak eden kanunun tatbik günü yaklaştığından, şehrimizde bulunan sörler memleketlerine gitmeğe başla • mıslardır. Dün «Patria» vapurile Sen Vensan tarikatine mensub bir çok sörler Fransaya gitmişlerdir. Bunlardan biri Galata yolcu salonunda pasaportımu vize ettirirken kendisile görüşen nroharririmize demiştir ki: « Kıyafet kanunu yakında tatbik edileceğinden yavaş yavaş gidiyoruz. Bir aya kadar bütün SÖTICT Tür kiyeden aynlmış olacakbr. Buradan dogTu Marsilyaya gidiyoruz. Oradan da Uzakşarka gonderileceğimizi zannediyoruz. Büyüklerimiı bize ne emrederlerse, onlan ifa etmek mecburiy ebndeyiz...» Unkapamndan Beyoğlana bir baktş çimi, şekli, kaça yapılabileceği anla Bundan Snceki (29 nisan 935) ya zımm altında başka bir imza gör • şüacak. Bu arada şehir plânı işi ku tarümış (halledilmiş) bulunacak. Bu düm. Epeyce telâş ettim. Meğer bir iki önerali izer arasındaki ilkiyi (mütertib yanlışlığı imiş. Ancak gazete çıktıktan sonra belli olmuş. Bu ya nasebeti) şekille, rakamla görmek kabü olacaktır. zımın sonunda Belediye başkanımı zın, şehrimiz için Ankaradan getire Şehir plânı cekleri müjdeyî tasarlamıştım. Bu Sayın Valimiz bu iş için diyorlar ki: müjdeye göre şehrimizi güzelleştirme €İç İşleri Bakanlığmca İstanbul plâ ve baymdırlama işleri ikiye aynl nı üzerinde yapüan tetkikat henüz mışü. bitmemiştir.» Birincisi: Şehir plânı hazırlandık tşte sevinilecek bir haber! Bu 5 • tan, belli olduktan sonra yapüacak işnemli (mühim) plân işini bu kadar ler. Bu işler için başlangıc yerini ince elekten geçirmek istediğinden Atatürk Köprüsünde bulmuştum. Atadolayı tç Bakanımıza teşekkür edo türk Köprüsünü Unkapanında de lim. Ne olur? Bir de biz tstanbullu gil, şehrin birinci plânında, şimdiki lann bu yönde (hususta) düşündükKaraköy köprüsünün yerine veya bilerimizi dinlemeden kararlannı ver T&z daha ötesine kuralım, demiştim. meseler! İkincisi: Şehir plânı belli oluncaya Bu sözlerimden Belediyemizi, Be kadar, plâna uygunsuz düşmesi kor ledıye meclisimizi, jüri kurumunu kusu olmıyan, şimdıden yaoüabılecek kritik etmek istediğim anlaşılmasın. şehri güzelleştirme işleri. Bu işlerin Bu meselede Belediye ile aramızdaki de başlangıa Dolmabahçedir, diye uymazlık (ihtilâf) gittiğimiz yolla grstermiştim. Dolmabahçeden başlıyarak, az za • n n ayırd (farklı) olmasından ileri geliyor. işi benim anladığıma göre manda, az para ile, dağınık olmıyan, Belediye, yeniden bir şehir yapaca faydalı ve toplu güzellikler nasıl elde ğız yolundan giderek tanınmış şehir edilebilir diye bu yazımla örnekler mütehassıslarını çağırdı. Her birine gcstermeğe başlıyacaktım. birer proje yaptırdt Projejer birbi Bu âreeklere sıra gelmeden Va rtnâen çoK farkh çıktl. Iç îşlerl B» limiz Ankaradan geldiler. "Getirdik kanhğı bu farklan inceden inceye görleri müjde umduğum gibi çıkmadı. mek istiyor. Bununîa beraber ümidsiz olmağa Halbuki, biz yenibaştan bir şehir da yer yok. Gittiğimiz erek (gaye) bir. Yalnız Belediye ile yol yapmıyacağız. Eski bir şehri, bir şehri değıl, birkaç şehrin yanyana gel lanmız ayru Bu da bir özel mesinden ortaya çıkmış eski bir sehgörü (içtihad) meselesidir. Bu ri düzeltmek, bayındırmak, güzelleş yollann hangisi bize daha uygundur? Belediye başkanımızın getirdikleri fca tirmek istiyoruz. Eski evimizi tamir etmek, değiştirmek, güzelleştirmek berleri birer birer gözden geçirerek, için kalfa ve mühendis çağırmadan evhemşerilerle, tstanbullularla bera vel ne istediğimizi güzelce düşünür, ber düşünelim, derdleşelim, dedim. kararlaştıruız. Bu istediklerimizi müAtatürk köprüsü hendislere gösteririz. Onlar da buna Belediye Başkanımız bu iş için di göre bize pro.îe ve plân yaparlar. yorlar ki: «Bütün noksanlar ikmal eŞehir için de böyle yapılsa daha dildL Atatürk Köprüsü yann müna uygun olmaz mı? Çağırdığımız şehirkasaya çıkanlacaktır. Münakasa müdcilere, geldiklerinde, böyle kendi yapdeti altı aydır.» Bunda telâş edecek birşey yok. T»m tığımız bir proje taslağı, verebilsey dik, belki onların bize yaptıkları şe tersi (bilâkis), bu sorum (mesele) bihir projeleri a~asmda bu kadar bii zim yana (lehimize) yürüyor. Gazi yük ayırdlar çıkmazdı. Biz böyle bir Köprüsü Atatürk Köprüsü oldu. Aramızdaki fark Atatürk Köprüsünün ku ilkel (iptidaî) şehir plânı projesi yapabilir miydik ve yapabilir miyiz? rulacağı yerde kalıyor. Bence, evet! Yapabilirdik ve yapabiliBu ulu adı taşıyacak olan büyük riz. Bunu yapabilirsek, şehir plânını izer (eser) için seçilen yerin uygun yapmak için seçilen mütehassıs veya olmadığı nasıl olsa anlaşılacaktır. ö mütehassısların da işini çok kolaylaştırmış bulunuruz. Mütehassıs veya nümüzde altı ayhk bir niuhlet var. mütehassısların, diyorum. Çünkü şehBu işi ayrıca bir derdleşme ile daha rin ayn ayn yerlerini ayn ayrı mü yakından görmeğe çalışınz. Ama Batahassıslara yaptırmak sonuncuna kanlık bunu tasdik etmiş, Köprünün (neticesine) de varabiliriz. yapılması münakasaya konulmuş. ZiŞehir plânı hakkında daha karar yanı yok. Faydası var. Köprünün bi îlk Lâpon edibi utublarda yaşayan Lâpon lann bugüne kadar edebiyat v namma birşeyleri yoktu. Bundan bir iki yıl evvel, o havalide seyahat eden Herald Grimdström adında bir papas, orada Anta Pirak nammda bir adama rasgeldi. Pirak, papaza kendi hayatının hikâyesini naklettL Fakat öyle şairane bir tarzda ki, papas hayran oldu ve Pirak söyledikçe papas yazdı ve Göçebe namında, çok güzel bir eser vücude geldi. Pek büyük edebt kıymeti olduğu söylenen bu eserin, tsveçte fevka lâde rağbet kazapdığı ve kutubda yazümış olmasma rağmen hiç te soğuk olmadığı temin ediliyor. Derincede yapılan silo İzmit 3 0 ( A A . ) Ziraat Ba kanlığmca Derincede yapunlmakta olan transit silosunun inşası bitmek üzeredir. Siloya aid makine ve diğer levaznn gelmişür. Yakında montaja başlanılacakür. Avusturya Italyadan kaçan siyasî mücrimleri iade mi etti Roma 30 (A.A.) Stefani ajansı, Bolzanodan kaçarak Avusturyaya iltica eden 15 kişinin İtalyanlara iade edildiğine ve bunlann İtalyada katle dildiklerine dair muhtelif Alman ga zetelcri tarafından verilcn haberün asılsız olduğunu bildirmektedir. Abdülhamit veresesi davasi Mezunen Fransaya gitmif olan Türk Fransız Muhtelit Hakem mahkemesi Fransız ajanı ve hâkimleri îs • tanbula dönerek dün sabah vazifele « rine başlamışlardır. Dün ilk defa Abdülhamid veresc sinin bizdcn aynlan arazide bırakükları emlâk ve arazi bedellerinin ve rilme:i haLIımdaki davaya bakılmıştrr. Bu davada Abdülhamid veTesesinin müekkili olarak doktor Sami Günz berg bulunmuşrur. Dava başka güne bırakılmıştır. Mahkemenm elinde 3 4 dava kal • mutur. Bunlardan en müKimi istanbul Belediyesi aleyhine ETauer Marschall' Bankası tarafından açılan 9 milyon franklık davachr. Bu banka Belediye ile Perrier Bankası arasında akdedilen istikraz mukavelesi üzerine çıkanlan tahvillerin bir kısım kuponlanna mu kabil hâmillere 3 milyon frank ödenuV tir. Fakat o sırada harb çıktığındaa bu parayı bizden alamamıştır. Bankâ mahkemeye müracaat ederek kupon bedeli olarak ödediği 3 milyon frankla faizleri hesabma tam 9 milyon frank istemektedir. Türk Fransız Muhtelit Hakem mahkemesi bu mühim davaya yann başlıyacaknr. 4 Zapolya kimdir? C 16 ncı asırda Türklerin elile Macar tactm giyen Erdel Prensi. 5 Gramofon hangi yılda ve ki min tarajından yapildı? C 1877 de Edison tarafından. 6 Teşkilâti Esasiye kanunumuZ' da kaç madde vardır? C 104. 7 Kaç kilometro murabbaı ara zimiz var? C 762,736 kilometro murabbat. Kapıya doğru hızlı... hızlı gidiyor.. **• Tercih! Musikişinas Hasan Ferid ziyaretine gittiği bir dostunun baş ağnsından Al bakalım, bu sefer ne diye muztarib b u î u r d ' ^ m n ö*r^T^nce tekverilmedi. Belki bu konu (mevzu) ceksin? lif etti: üzerinde ayrıca derdleşmeler yapma Biçare vezin ve kafiye miman mes İstersen sana biraz piyano ça ğa vakit buluruz. örnekler de buna lek haysiyetine fazla düşkün bir a layım. Başuı dinlenir, rahat edersin. yardım eder. *) dam olacakmış anlaşüan ki, tetkiki Fakat gene bestekânn operetlerini 750,000 liralıkborc bitince boynunu bükmüş, ayağa kalgörmüş olan dost tehalükle: Bu iş hakkında diyorlar ki: «Be kıp: Yok yok, dedi, zahmet etme. lediyeler Bankasından alınacak 750 Müsaade buyurun devleÜİBf». de>. buı lir»Wr borc içinde ayaçultnaş mlş, bene gene ahıra gideyim! Doğrusu ya, ben baş ağrısını tertur. İstanbul Belediyesi bu para ile Arkadaşımız sözünü {öyle bitir cih ederim, birader. bazı muhim işlerini biürecekür.» mişti: Hatırlıyor mu»unu2? İşte, haberlerın en mühimmi bu • Ben vaktin şiir yazan sadrazamı dur. Çünku Beledıyemize verilen bu x Türkiyede kaç okul ve kaç gibi y a a yazan çok adam gördüm. borcla yapacağımız işler, bu parayı okutan vardır? Arük bezginlik geldi de uzlete çe alabılmek ıçuı yaptığımız vaidler gi2 tspanyada kaç kişi yaşıyor? kildim. Bu yeni «mahi taban» ı oku bi çıkmazsa hem bu borcu ödiyemi 3 En çofc koytm besliyen mem madan müsaade edin de ben gene yeceğiz, hemde bankalar bize bir lete ncresidir ve kaç koyunu vardtr? köye gideyim! daha para vermezler! 4 Vitamin nedir ve kaç türlüdür? Bununla beraber bu parayı israf 50 gün a^ 5 Telgraf hangi ytlda ve kimin etmiyeceğimizi gösteren bir haber tarajvndan yapıldt? daha var. Bunu geçen günkü gaze Hep güzel şeylerin rekoru olmaz 6 Canfeda Kadtn fcimdir? teler yazdılar: ya! Bir Rus ta açlık rekoruna girişmiş 7 Tasit kimdir? ve 50 gün yemeden yaşamış!. Mos « İstanbulu imar için belediyenin tCeOablannı yartnki aayıda bu kovada Kazanov enstitüsünün neza çağırdığı Profesör M. Wagner ismin lacaknnız.» reti altında yapılan bu rekor tec deki mütehassıs Almanyadan gelmiş rübesinde, 36 yaşında bulunan Rusa tir. Yanndan itibaren vazıfesine baş Dünkü sorgulann karşıkklan lıyacaktır. Şimdilik şehrin güzelleş birer parça sudan başka birşey ve I Haydarpaşa iskelesi bu adı netirilmesi işile uğraşacak, sonra imar rilmemiş ve yanmda daimî bir doktor reden oldt? projesinin tatbikile meşgul olacak bulundurmuş. Ellinci gün rekoruna C 19 uncu asırda yaşayan vezirtır.» erişen adamcağız ağırhğmdan da % lerden Haydarpaşanın Selimiye kışNe saklıyayım? Bu habere hem se26 buçuğunu kaybetmiştir. lası yakininde yaptırdığı kışladan, bu vindim, hem de biraz telâş ettim. Bu Hikâeyiy bilirsiniz. Padişaha birisi j kışla sonradan hastaneye çevrilmij tam kendıme çizdiğim program. Me gelip marifetini göstermiş; bir metro tir. ğer Belediyenin programı bu imiş. Nıuzaktan atarak çuvaldızın deliğinden I 2 Dekart kimdir, hangi ytlda dohayet programda uyuştuk. Buna se geçirirmiş. \ ğuv> hangi yilda öldü? vindim. Tatbikatta da uyuşabilecek ı C En meşhur filezoflardandır, miyiz? Kaygum (endişem) burada. Yüz sopa atm, demiş padişah; 1 1596 da doğdu, 1650 de öldü. Gelen mütehassısı yoluma nasıl çe bu kadar emeği hayırlı birşeye ver 3 Türkçesi Cumhuriyet IrmaŞı kebilirim. Örnekleri şimdiden ortaya seydi âleme de faydası olurdu. Açdemek olan Republican River nehri atalım. Kimbilir? İçinde beğenile nerededir? cekler de çıkıverir. Ve Dolmabahçe hk rekorcusunu bu sefer de ceza olarak bir ay aç bırakmalı mı der C Şimalî Amerikada, Misisipinin den işe başlıyalım. ayaklanndandır. siniz? V. Birson dişlerimde şimşekler tutuşturan bir kahkaha ile gülüyorum. Gözlerinin manası bir saniyede değişiyor. Şimdi onlarda öldürmek istiyen hiddetli bir bakış var. Başımı elinden çekerek geriliyorum. Koltuğun arkasma başımı dayıyorum. Gülüyor.. Gülüyorum. Bana bakıyor.. Hep hep o bakışla. Yerinden kalkarak sözümü kesiyor. Hayn" diyor, hayır Suzan bu çok gülünç bir zâf. Güzelsiniz, şüphesiz güzelsiniz... Fakat... Fakat. Ellerimi avuçlannda sıkıyor! Ben... böyle olduğunu istemiyorum... Böyle bir şey olamaz... Siz, muhitiniz, rcnkleriniz, eşyanız için de bana bir afyon sarhoşluğu yaşatı»*• yorsunuz. Bana bir afyon sarhoşunun Niçin gülüyorsunuz?... Artık rüyasını yaşatmak istiyorsunuz. Hayu.. susunuz. Hayır Suzan emin olunuz ki.. Ben Emreden sesinin üzerimde harikukuvvetli bir adamım. lâde bir tesiri var. Kahkahalar dudak En büyük kuvvetin ne olduğunu lanmda ölüyor. Susuyorum azar işitip j bilmiyen kuvvetli bir adam. ağlamak istiyen bir çocuk perişanlığile. Suzan yaphğmız şey tehlikeli*** dir... Siz beni tanımıyorsunuz. Halının üzerindeyim, ellerim dizle , Omuzlanmı silkiyorum. rine dokunuyor, başımı dizlerine da Ne olur.. Hem siz.. Siz de beyıyonım. ni.. tanımıyorsunuz. Bilseniz diye mınldanıyorum Siz her şeyden evvel bir kadın.. bilseniz Şefik. bir çılgınsınız.. Bütün kadınlar gibi Bir eli çenemden tutarak yüzümü çılgın, kendine kaldınrken diğer eli saçlanmı Ellerimi bırakarak pencerenin önüokşıyor. ne kadar gidiyor. Halının üzerinde Suzan fakat siz küçük bir çüyim... Başımı koltuğun kenanna dayıgmsınız.. yorum... Bir müddet öyle duruyorum. Sonra daha yavaş bir sesle devam Bilmem ne kadar zaman böyle geediyor: Istemiyorum.. Ben istemiyorum. Başım dizinde. Ufak sevimli ve sokulgan olmağa uğraşıyorum. Ben istiyorum Şefik. Sizin için... çryor. •** Süzan hanım... Müsaade ederseniz efendim. Başımı kaldınp ona bakıyorum: Gidiyor musunuz Şefik bey. Çehresindeki değişiklik, kanşıkhk öyle kuvvetli ki. Evet gidiyorum. Ne zaman döneceksiniz. Belki hiç bir zaman. Benden bu kadar mı korkuyorsunuz. Bir müddet doğruluyorum. Ayakta karşı karşıyayız. Başunı kaldınp yüzünü görmeğe uğraşıyorum. Tekrarhyorum. Benden korkuyorsunuz.. Korkuyorsunuz değil mi? Hayır... Hayır korkmuyorum. O halde niçin beni görmek istemiyorsunuz. Bu şeyin arük sizin içın bir ihtiyac olduğu bir zamanda beni görmek istemıyorsunuz. Bu şey artık bana zevk vermiyor. Bu şey sızi rahatsız ediyor öyle mi?. *** Ellerimi onun omuzlanna dayıyorum. Beni seviyorsunuz Şefik... Beni seviyorsunuz.. Omuzlannı ellerimden kaçırıyor... Çok tehlikeli bir oyun oynuyorsunuz Suzan... Edebi tefrika: 11 Gitti. lü Hissediyor. Hissetmemesi mümkün mü? Her şey bizi itham ediyor. Bakışlanmız değil, en ufak bir hareketimiz bile bizi itham ediyor. Hattâ nefesler bile... Her şeyüniz mücrım. Hissediyor. Nihad hepsini hissediyor. Birbirimizin yanında duyduğumuz şaşkmhğı, heyecam, zevki, kor kuyu hissediyor. *** Oda eflâtun abajurlu lâmbadan dökülen eîlâtun bir ziya içinde tıpb bir yaz akşamına benzemiş.. Şöminede çıhrdayarak yanan odunlardan odaya âsaba gevşeklik veren tatlı bir hararet yayılıyor. Onlar orada biraz ötede beyaz paravananın yanındaki zarif rokoko koltuklar içine iri ve heybetli vücudlerile oturmuşlar. Ikisi de fazla alâkadar zannetn'ğim bir bahisteler. Ben kenardayım. Karşıdaki yaldızlı beyaz aynanın içinde kendimi görüyorum. Eflâtun lâme tüllerden yapılmış gece tuvaletim yaz bulutlanna btnziyor.1 Bu elbise küçük endamıma bu gece ne i harikulâde yaraşıyor.. (Arkan var) Yazan Suad Derviş Süzan! Başımı kaldınyorum. Ona bakıyo rum. Paralayıa bir kuş gagasına benzi yen burnu kalın, kanşık kaşlan alnnda pınldayan canavar bakışlı gözleri, odanın gitgide artan harekâu içinde ne muhayyirulukul bir çirkinlikle heybetli. **• fazla şimdi beieniyorum. Dcmin bu baş alnndan halesile bir peygamber başma benziyordu. Sakin bakışlarile tıpkı ulvî bir peygamber başı. Halbuki şimdi heyecan içindeki bu gözlerile halesiz başile bu baş öyle insan... öyle insan ki. Oda gitgide karanyor. Ceviz koltuklann kenannı bırakan uzun beyaz damarlı eller loşluk içinde ilerliyor. Ve bana yaklaşıyor. Ellerimi tutuyor. Ellerimi tutarak beni kendine doğru çekiyor. Inilder gibi: Süzan diyor Süzan öyle güzelleşiniz ki... Birbirimize yakmdan bakıyoruz, bir elini gergin saçlanmm üstünden geçiriyor. •** Gözlerimîn îçine bakarken beyaz Sert bakışlannda zcdelcnen nazarlanm aayor, fakat ona gitgide artan bir zevkle bakıyorum. Bakışıyoruz. Niçin bu gözlerde bukadar zekâ, bukadar zevk, ısnrap ve hicab var. Niçin bu gözler insan gibi insan olarak bakmaktan çekiniyorlar. Güneç ufukta büsbütün kayboldu. Hâlâ bakışıyoruz. Duvardaki yaldızlı çiçekler çoktan öldü, başındaki altın hale çoktan kayboldu. Onu deminki halinden daha ***

Bu sayıdan diğer sayfalar: