2 Haziran 1935 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4

2 Haziran 1935 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

\ CUMHURIYET 2 Haziran 1935 Jürklerle Süngü Süngüye No. 202 Franıa topçu zabitindan; Çanakkalede Dikkatler Sinemalar A. DAVER Biz »inemacılıhta daha Heriliye mediğimiz için, yabancı uluslann rinemalarile o »an'atin tadını duymağa çaltsıyoruz. Bu sinemalar yalmz bir san'at meyvast olsa guzel.. Pek çoğu para kazanmak için, yapılmtşa benziyor; hele deholte hayat o kadar bol ki, bunu san'at mi istiyor, httmpanya mı istiyor, aytrd edile mez. Bu filimleri görenler içinde, hayata atılmamts gencler, çocuklar var. Filimlerdeki açık saçıklığtn boU tağu karşısında, genclik duygulannm kendi normal belirisile kalmıyaeağı ortadadır. Sozün gelisî bir genc vakti gelince, ister istemez kendini dayaeak ve en iyi bir yol ve son olan (yuoaya doğru) uzanacaktır. Sinemalar, bu hayal oyunlart, çocuklanmıztn normal yetismerine engel olayor. Çocuk hayale kapıhyor, genclik duygvlart vaktinden once beliriyor ve vakitriz tadlar, çocuğu gevsetiyor ve çocuklarımızdan bir çoğu, çiçek arkasmdan koşan birer kelebek oluyor. Yeni saylavlarımız General AIi Hikmet, Sıdkı ve Profesör Fuad Köprülünün yurda hizmetleri Hukuk fakültesinde Yazıh yoklamaların sonu alındı îstanbul Hukuk Fakültesi yazıh yolclamaları (tahrirî imtihanları) dün bit * miştir. Dün son olarak üçüncü sınıf ma • liye dersinden yoklamaya girmiştir. I Her üç sınıfın yoklama kâğıdlan profesörler ve doçentler tarafından bu hafta içinde okunacak ve notlar verileret dekanlığa nihayet 10 hazirana kadar ve* rilecektir. ;, Dekanlık bu notları liste halinde asa « cak ve hangi talebelerin sözlü yoklama * lara (şifahî imtihanlara) girebileceğini bildirecektir. Bu yıl yoklamalar çok sıkı olmuş ve birinci sınıfta 600 küsur talebe yazıh olduğu halde yoklamalara ancak 100 küsur kisi girebilmiştir. Yeni tali • matnameye göre yapılan bu yazıh yoklamalarda kazanamıyan talebeler ikmale kalmadan sınıfta doğrudan doğruya ipka edılecekleri için talebeler yoklamaların neticelerini büyük sabırsızlıkla beklemek» tedirler. Bozcaadanın sokaklarında öyle kuvvetli yağ ve biber kokuîarı vardı ki bir kere bu kokuyu alan, gözleri kapalı da gelse kasabayı tanırdıî General Ali Hikmet Faad Köprülü General Sıdkı üke Boş olan Gazi Anteb, Kars ve Toad saylavlıklarına Partice mütekaid Seneral Ali Hikmet, Edebiyat Fakültesi Dekanı Fuad Köprülü, mütekaid Tüngeneral Sıtkı Ükenin namzed gösterüdiğini ve evvelki gün seçildiklerini yazmıştık. Bozcaadanın iç limanı ve meşhur yeldeğirmenîeri Bugün lokantada yemek yiyenlerin heBozcaadanın kokusu Bozcaada kasabası dolaşmağa ve görmeğe değerdi. Tam bir şark şehrine ya raşır güzellikleri vardı. Sokaklarında öyle kuvvetli yağ ve biber kokulan vardı ki bir kere bu kokuyu aldmız mı, gözleri kapalı da gelseniz, Bozcaada kasabasını tanırdınız. Biz, îtilâf a?kerleri, buraya harbin gürültülü akislerini getirmeden evvel, Bozcaadanın sakin, küçük bir kasaba olduğu anlaşılıyordu. Maamafih, muharebe gürültülerini madenî sikkelerimizin şıkır tısı ve kâğıd paralarımızın fışırtısı hayli tatlı surette tadil ediyordu. Bozcaadanın tabiî limanını çeviren keIeş sırtların tepesinde yeldeğirmenîeri vardı. Bunlar, bize, rüzgârlar ve fırtınalar ilâhı Eole vatanında olduğumuzu ha tırlatıyorlardı. Bu değirmenler, tepelerin üstünde haç şeklindeki kocaman kollarını açmış duruyor, bu kolların üstündeki hafif yelkenler rüzgâr vurdukça çırpmıyordu. Bu iptidaî tesisat, asırlara mukavemet etmiş ti. Kasabanın sokakları dar ve dolam baçh idi. Sağlamlıkları şüpheli olan bu evler üzerinde, zamanın tahribkâr tesirİeri görünmekte idi. Rıhtımın üst tarafında, kasabanm başlıca meydanmda, dört köşe kübik küçük bir bina vardı. Bu 2 metro boyunda ve bir, bir buçuk metro yüksekliğinde bir sarnıç olsa gerekti. Dört tarafı yanm metro yüksekliğinde alçak duvarlarla çevrilmis olan bu dört köşe bina, etrafı yalak larla muhat bir su haznesine benziyordu. Bu garib anit (abide) merakımı celbetti. Ne işe yaradığını sordum. Hayretle öğrendim ki burası halka mahsus bir işeme yeri, daha doğrusu bir halâ imiş. Yerli Rumlar bu halânın kullanıla kullanıla yıpranmış taşlan üstüne tüneyor ve gelip geçen erkeklere, hatta kadınlara bile aldınş etmeden sıkmtılarını gideriyorlardı. Bu kadar eski âdetlere, Afrika vahşileri arasında bile rastgelmek gücdür. men hepsi, yanmadadaki kıt'alann adaya erzak almaya gelmiş iase zabitlerile, bunların angarya neferleri idi. Bulunduğumuz salonda neşeli bir canlılık vardı. Kahkahalar etrafı çınlatıyordu. En çok güldüğümüz şey, «Musiki köşkü» ismini taktığımız umumî halânın etrafında dolaşan sıkışmış yerlilerin hali idi. Lokantada meydana nazır pencerelere yakm yerler pek makbuldü. Bir ses yükseldi: Hele şu herifin haline bakın! Hep birbirimizi iterek pencereden dışarıya bakıyoruz. Görülmeğe değer ta rafı eksik olmıyan tabiî tabloyu seyretmek istiyoruz. Başka bir ses haber veriyor: Bak, iki tane birden geliyorlar. Pencereden dısarı bakanlar çoğalıyor. Filvaki, iki yerli Rum, yüksek sesle ko nuşarak, ellerile, kollarile hareketler yaparak halâya doğru yaklaşıyorlar. Lo kantadaki heyecan arttı. Duracaklar mı? Ne yapacaklar? diye merak çoğaldı. Gözler parhyor, peacerderin önündeki iyi yerlerde herkes birbirini itiştiriyordu? Biri düğmelerine el attı, öteki belindeki kuşağı çözmeğe başladı. Lokantada bir ses işitildi: Tamam! Ve iki yerli, beraberce duvarın ü?tüne cıktılar ve orada dimdik durarak ateşli münakaşalarına devam ettiler. (Fransız yüzbaşısı, açık halâda, meydanda abdest bozan Rumlan tasvirde daha ileri gidiyorsa da ben bu iğrenc sah neyi geçiyorum. A. D.) Lokantadakilerin sevinci büyüktü. Tabir caizse, memleketin hayatını hakikî çehresile gösteren bu tabloyu hayranlıkla seyretmek için pencerelerin önünde her kes birbirini çiğniyordu. Fransız neferleri gülmekten katılıyorlardı. Hayranlıkla seyredildıklerinden habe ri bile olmıyan iki yerli, işlerini bitirdik ten sonra, hafıf elbiselerini düzeltio, ra hat ve sakin bir yürüyüşle konuşa konuşa limana doğru gittiler. Lâkırdılarının me\zuu, hiç şüphesiz. kendi fıkirlerince, şimdı sudan ucuza verdikleri balıklannm fia tini, vakit kaybetmeden hemen yükselt mek lüzumu idi.. Onların haline gülmüştük amma, ni hayet paraları verecek bızr'ık. Eğer oynanan sinema yüksek bir Yeni Gazi Anteb saylavı General san'at meyvast veya bir bilgi kaynaAli Hikmet güzide kumandanlarımızdan ğı olsa buna çok seviniriz. Çocuklabiridir. Büyük Harbde muhtelıf cepherımızın çalışma ve durmadan çalışlerde fırka ve kolordu erkânıharbiye ma çağalnnda onu yolundan biraz reislıklerinde ve fırka kumandanlıklabile olsa çevirecek her filim, yurd rında bulunmuş. Anadolu Bağdad dehesabına büyük bir ziyandır. Süz • miryolu askerî hat komıserliğıni yapgeçlerimizi, bu işte çok daraltmak mıştır. çok iyi olacak sanınm. Millî Mücadele senelerinde birinci V. ö. kolordu kumandanlığında değerli hizV. > metlerde bulunan General Ali Hikmpt iki, üç ay evvelisine kadar bu vazifede Necib ruhu i!e az zamanda kalbleri devam etmiş, bılâhare başka bir kolordu kumandanlığına nakledilmiş ve ahimizde yer tutan aziz arkadaşımız ren tekaüd olmuştu. Kendisi kolordu kumandanı olarak bulunduğu BalıkeDün gece aramızdan ayrıldu Sev sirde ayni zamanda imar faaliyetine de gili arkadafimizı çok vakitsiz kaybet ehemmiyet veroıiş, bilhassa spora fazmekten ileri gelen kederimiz, değerli la yardım ederek birçok teşekküller hizmetlerinden ancak kı>a bir zaman ve spor sahaları vücude getirmiştir. iıtifade edebildiğimiz düfüncesile bir General orduda olduğu gibi, vazife kat daha artıyor. ile bulunduğu yerlerde de çok iyi nam Bu acı öliim karşısında yüreğimiz bırakmış kıymetli bir askerdir. de derin »ızılarla Dr. Muzaffere rahGeneral Sıtkı üke metler, «ayın eşine, kardeşlerine ve Mütekaid Tüngeneral Sıtkı Üke de yakınlarına tabırlar dileriz. kahraman ordumuzun yetiştirdiği önlü WİDMANN ve ŞERİKt kumandanlardan biridir. 1293 senesmde Selâmkte doğmuş, 1315 te istihkâm birinci mülâzımlığıle Mühendishaneden çıkmıştır. Selânikte istihkâm komisyonunda bulunmuş ve 316 senesinde Hicaz şimendıferıne memur ameliyat taburuna tayın edilerek 4 sene burada çaMümessili: MAR1 BEL lışmıştır. 320 senesinde yüzbaşılığa terllâveten: Dünya haberleri fi etmiş, bu hattın muhtelif ışlerinde 323 senesine kadar kalmıştır. 323 senesinde kolağalığına terfı ve 324 senesi BUGÜN sonlarma doğru Hicaz hattında kullanılan 5 inci ordunun müstakil istihkâm böluğü kumandanlığına nakledılmiştir. 2 büyük filim birden 325 senesi mayısmda İstanbula gelmiş ve Edirne kalesi tahkimat komısyonuİvan Petrovitch Elisa llliard na memur edılmiştir. Hicazda bulunduğu müddetçe hattın inşası uğrundaki bütün mihnet ve meşakkati çekmiş Jean Gabin Renee Heribel ve Arabların durmadan yaptıkları taYaz fiatleri: 20 kurus arruzlara mukabele ederek onları de General Mi Hikmet Dr. MUZAFFER BARIN Üsküdar Hâle Sinemasında Prensin Çılgmlıkları fetmiştir. 326 senesinde binbaşıhğa terfi etmiş ve gönüllü olarak Yemene giderek 330 senesi mayısına kadar Yemende kalmış, çöllerde uhdesine düşen vazifeyi seve seve ve tam olarak başarmıştır. Yemende, Sibam, Kevkeban, Hacur kalelerinde mahsur kalmış ve sonunda muhasarayı yararak çıkmıştır. Yemende muhtelif kumandanlıklarla muhtelif vazifelerde bulunmuş, îmam Yahya ve tmam tdrisle birçok muharebeler yaparak hepsinde muvaffak olmuştur. 330 senesinde yarbay olmuştur. Bu sıralarda B ü ^ k Harbin seferberliği ilân edilmiş ve biraz sonra Şile mıntakasmda bulunan on bir taburdan ibaret depo kıtaatı kumandanlığına, sonra da bu taburlarla beraber 47 nci tümen komutanlığına vekâleten tayin edilmiştir. 334 senesi martına kadar böylece alay kumandanlığı ve tümen vekâletlerinde bulunarak gene vekâleten fırka kumandanlığına tayin edilmiştir. Büyük Harbde 147 inci alayla İzmirden Kafkas cephesine hareket etmiş ve bu cephedeki muharebelerin hepsine iştirak etmiştir. 333 senesi Muş cephesinde ve 334 senesi 5 inci fırka kumandan vekâletile Karmuş muharebelerinde bulunarak Vanı istirdad ve tekrar Iğdır, Nahçuvan, Selmas, Rumiye muharebelerinde bulunmuş ve hepsinde muzaffer olmuştur. 336 senesi ikincikânun başında Anadoluya firarla 24 üncü tümen piyade komutanlığına tayin edilmiştir. 337 senesi martında albay olarak 9 uncu tümen komutanlığına, müteak:ben 8 inci tümen komutanlığına, en sonra Cebelibereket mıntaka komutanlığına, ondan sonra Adana ve havalisi komutanlığı vekâletine ve tekrar 4 üncü tümen vekâletine tayin edilmiştir. îstiklâl Harbinin muhtelif safha ve muharebelerinde komutanlığını yaptığı birliklerle bulunmuş ve memleketin kendinden istediği vazifeleri hep yapmıştır. 927 senesinde tümgenerallığa terfi etmiş ve 6 sene Ankara fırka ve mevki komutanlığı vazıfesini yaparak kendi arzusile tekaüdlüğünü istemiştir. Güzide general 40 senelik askerî hayatmda hiçbır ceza görmemiş, ve pek çok madalyalarla taltif edilmiştir. Tasfiye edilecek gümrük memurları Istanbu] gümrüklerindeki muayene mfr» murlarının sayısı çok görüldüğünden bu memurlardan bir kısmı yavaş yavaş tas • fiye edılecektir. Şimdi gümrüklerde 40C muavene memuru vardır. Nöbetçi eczaneler Bu gece nöbetçi olan eczaneler şunlardır: Mehmed (Büyükada), Yusuf (Heybeli), Salih Necati (Bahçekapı), Esad (Divanyolu), Belkis (Kumkapı), H. Hulusi (Zeyrek), İbrahim Halü (Saraçhanebaşı), Pertev (Aksaray), Rıdvan (Samatya), Nazım (Topkapı), Suad (Karagümrük), Hılâl (Bakırköy), Vitali (Fener), Yeni Türkiye (Hasköy), Yeni Turan (Kasımpaşa), Nail (Beşiktaş), Hilâl (Fmdıklı), Şişli (Şişlı). Galatasaray (Galatasaray), Vinikopula (Yüksekkaldırım), Sıhhat (Moda), Rifat (Kadıköy, Pazaryolu), İttihad (Üsküdar, Çarşıboyu). ÖLÜM Narda Baş»ehben<îeri merhum Vefaizade Bay Kâzımın kerimesi, eski Ardahan Valisi merhum Bay Behçetin haremi, İstanbul Ziraat Bankası muhabere ?ef muavini Bay Sedad ve a ' vukat Bay Vedadın validesi, Tarsu* Memleket hastanesi Ba?hekimi Bay Celâl Mecidin kayınvalidesî Bayan Nazlı uzun müddettenberi uğradığı hattalıktan kurtulamıyarak dün gece vefat etmiştir. Merhum salihati nis * vandandı. Tanrı rahmet eylesin. olan Fuad Köprülü bu sahada kıymetli eserler yazmış; bir taraftan okumağa, bir taraftan neşriyata devam etmiştir. Kendisi İstanbulun en mükemmel kütübhanelerinden birisme sahibdir. Ve bilhassa onun çalışma şekli hususiyeti haız bir muvaffakıyettir. Darülfünunun lâğvından evvel Edebiyat Fakültesi reisi idi. Üniversıte inkılâbmda gene o vazifeye getırılmiştır. Üç yeni ve güzide saylavımıza da muvaffakiyetler dileriz. TÜRK sinemasında 1PAGANİNİ 2Herkes Kendi Bahtına Garib ve iğrenç manzaralı bir öğle yemeği Adanın tek lokantasında yemek ye dik. Bu lokanta tam kasabanın merke zindeki meydanda idi ve kapısı, biraz evvel tasvir ettiğim, hem iyi, hem fena ani tın (abidenin) tam karşısında bulunu yordu. Lokantanın pencerelerinden ba kınca buraya girmek istiyenlerin acelesı görülüyordu. Lokantada bize bir sürü yemek getirdiler. Bütün yemekler, insanın istihasını kesen beyaz bir salça içinde idi. Bununla beraber gene tıkıstırdık. Çünkü, haylı zaman var ki artık listeden yemek seç mekte müşkülpesendlik etmiyoruz. Son ra, bu yemekler hiç olmazsa, maymun değildi. •Bugün M E L E K sinemasında 2 büyük film birden Bir Kadının Haysiyeti Grace Moore ve Andre Luguet tarafından ve Fuad Köprülü Yeni Tokad saylavı Fuad Köprülü, meşhur Köprülü Mehmed Paşanın hafıdidir. İdadî tahsılini yaptıktan sonra bir müddet hukuka devam etmiş, fakat o vaktin tedrisatını beğenmemiş, mektebi bırakarak hususî surette çalışmıştır. Edebiyat hayatma ince ve lirik şiirlerle giren Fuad daha ziyade fikren yükselmeğe ve derinleşmeğe koyulmuş, hiç durmadan, üşenmeden binlerce kitab okumuş ve yavaş yavaş münakkidliğe ve Türk edebiyatı müverrihliğine geçmiştir. Pek genc yaşmda Darülfünunun Turk edebivatı tarihi müderrisi Edebiyat Fakültesi Dekanhğt Saylavlığa seçilen Fuad Köprülüden inhilâl eden Edebiyat Fakültesi Dekanlığına profesörlerden Mustafa Şekibin tayin edıleceği hakkında bir haber çıkması üzerine dün fakültede tahkıkat yaptık. Kıymetli felsefecimizin, fakültede hem en kıdemli, hem de yegâne ordinaryus profesör olduğunu ve bu haberin de teeyyüd etmek üzere bulunduğunu memnuniyetle öğrendik. Mustafa Şekıb, bizde dersleri, eserleri ve daimî neşriyatıle olgun ve engin bir tedris hayatı kuran nadir profesörlerdendir. Dekanlığa tayinine şimdiden inanmak ve sevinmek istiyoruz. ledi. Druker onu ekseriya evine davel edermiş. Şimdi hatırlıyorum. Ben bu kızcağızı görmüştüm. Vans ayağa kalktı, ellerini cebine soktu, gözlerini parkeye dikti: Çok sevimli bir kızcağız... Altın gibi sarı bukleleri vardı. Drukerin cenaze merasiminde bir demet çiçek geti mişti. Şimdi de bir yabancı ile konuştuktan sonra ortadan kaybolmuş. Markam sordu: Bundan sana ne? Vans bu suali anlamamazlığa geîcl:. Babası niçin size müracaat etti? Ben birkaç senedenberi Moffıtî biraz tanırdım. O bir zamanlar hüku metle münasebatta bulunuyordu. Mryustu. Her yere başvurmuştu. Satranc taşı cinayetleri onu endiselendirmişti. Fakat Vans, biz buraya Moffatın küçük kızınm gaybubeti meselesini münakaşa için mi toplandık? M Ö S Y Ö BUGÜN GÖRÜLECEK B E B E FİLİMLER: Maurice Chevalier tarafından Bozcaadadan dönüş Bozcaadada saatler çabuk geçti. Romorkörümüz, hareket düdüğünü çalıvor du. Vapura döndük. Şimdi güvertede gececek yer yoktu. Her taraf sepetler, kü feler, sandıklar, şişman karınlı çuvallarla dolmuştu. DENİRHANE ve M A M Z E L M t) D IÎ R Ü AWY O D A tmf.ndan NR Gaby Morlay Henri Rollan tarafından (Arkatı var) S U M E R Sinemasında Yaz fiatleri: 20, 25, 30 kuruştur. NİTUŞ uzattı. Hayret ve jaşkınlık içinde bakErtesi sabah Vansla ben saat dokuzu t.k. beş geçe müddeiumuminin makamında Piyesin eşhası arasında Arnesson adlı bulunuyorduk. Hademe, müddeiumumî bir adaın vardı ve bu adam zalim. zevki meşgul oldugundan biraz beklemeklığiicin adam öldürmekten çekinmiyen bir mİ7İ rica etti. tip olarak gösteriliyordu. Oturur oturmaz Hat rüzgâr aibi ireri airdi ve daha kapının eşiğinde iken ba24 ğırdı: Son perde Mister Vans, muamm»nın an^hta26 nisan sabah saat 9 da nnı elde edeceğinizi biliyordum. Fakat Bu saşırticı haberle satranc taşı Tıu mevcud vazivete nazaran na«ıl har^ket amması son ve müthiş safhasına dahil ol edece?imİ7.i kestiremiyorum. Bir ademı du. Hat, Vansın bu keşfinden hemen ha bir k ;t abda ismi var diye tevkif edebilir berdar edildi. Ertesi gün müddeiumu miyiz? mınin makammda buluşup konuşmayı Ya bu sekilde, ya^ııd da ba*kı şekararlastırdık. kilde yapa'r'liriz, herhalde nasıl yapacaAyrılırken Markam derin bir şaşkınlık ğır"'7i ben biliyorum. ve tereddüd içinde idi. On dakika sonra ^ademesi bizi Mar Ne yapacağımı bilmîyorum, diyor lc? mı n vanma götürdü. du, bu adam aleyhinde elimizde hicbir Yazan: Tercume eden: defil yok. Belki görüşü'sek hath harcke SıVi bpkleft'^'mc1'>n dolayı Vi^ni S S. Van Dine Ömer Fekmt Bafkut timizi kararlaştırırız. Ellerine kclepçe mazur göriînüz, dedi, b ; c beklenılm'ven Evine varınca Vans bizi dogru kutüb vurmak, cürmünü itiraf ettirmek için o Mr ziyarptçi ile beraberdim. Can «ıkıcı nanesine götürdü. Raflann bırinden îp nu sıkıstırmak salâhiyetini haizsem de bir i« f^^ha... Yesâne me™ldı ve mühim lenin Hortlaklar piyesini aldı, açaırak şimdiki halde buna taraftar değilim. tarafı Riversid parkının Drukerin öldü 'Cumnriyet,, in tefrikası : 63 rüldüğü kısmında hâdis olmuş bir vak'a kın bu kısmı benim için çok mühim bir olmasıdır. Fakat bu bana aid bir iş de yerdir. Orada vuku bulacak en küçük ğildir. Şimdi biz meselemizi konujahm. şey beni alâkadar eder. Pekâlâ işte tafsilât: Madelcne Vans merakla sordu: Moffat isminde beş yaşmda bir küçük Riversid parkında ne olmu?? Markam cevab vermekte tereddüd e kız saat beş buçuk sulannda kendi yaş'nda bulunan bir grup çocukla oynuyor diyordu: muş. Kız duvar dibinde yükselmiş bir Bizi alâkadar edecek birşey degil canım. Anlatıldığına göre bir kaçınlma toprak yısınınm tepesinde duruyoımuş. hâdisesi. Bu sabahki eazeteler buna da Aradan biraz zaman geçince dadısı kenir kısaca havadis verdiler. Eğer sizi ?.Iâ disini aramış, fakat bulamamış. Çocuk kaybolmuş, arkadaslarından iki tanesi kadar ederse... kızcağızı biraz evvel bir vabancmın ken Ben henüz aazeteleri okumadım. disine birseyler sövlemekte olduğu sıraSiz okudunuz mu? da srördüklerini hikâye etmişler. Fakat Vans garib bir şekilde israr ediyordu. o adamın eşkâlini verememişler. Zabıta Markam sabırsızlandığını gösteren bir işe başladı. Çocuk aranıyor. Şimdiki halhareket yaptı. Sonra: de malumat bundan ibarettir. Dün parkta bir çocuk bir yabancı Madelen! ile konustuktan sonra ortadan kaybol Vans bu ismi birkaç defalar tekrar etmuş, dedi. Babası benim muavenetimi riti. Sonra sordu: ca etmeğe geldi. Fakat ben onu kaybolan Markam Allahaşkına söyleyiniz, eşhas kalemine gönderdim. Işte mesele bu kız Drukeri tanıyor mu? bu... Merakınız geçti mi? Evet, tanıdığını babası bana soy Pek az, ben tafsilât iıterim. Paı (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: