8 Eylül 1935 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6

8 Eylül 1935 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CTJMHURtYET 8 Eylul 1935 KUçUk İ hikâye \ Çelebi Ercümend Ekrem Talu Okul durumu İstanbulda orta tahsil çağında 18312 genc var Hazırlnmış olan bir istatistiğe göre bu sene orta okullardaki talebe mevcudu 14,505 kişidir. Bunların 7644 ü birinci sınıf, 4427 si ikinci sınıf, 2388 i de ü çüncü sınıflarda bulunmaktadır. Geçen ders senesi orta okulların son sınıfından 1893 talebe imtihana girmiş, bunlardan 946 sı sınıf geçmiş, diğerlerı sınıfta kal mıştır. Liselerin her üç sınıflarında mevcud olan talebe miktarı ise 3808 kişidir. Bunun 1664 ü birinci, 1254 ü üçücü, 890 ı da üçüncii sınıflarda okumaktadır. Bu hesaba göre Istanbul ilinde, orta tahsilde bulunan genclerin miktarı 18312 kişidir. Balkan festivalî Rumen ulusal heyeti salı günü geliyor Tarihî roman : 40 Yazan : M. Turhan Tan Tüfekçi ustah • ğından mütekaid îdris Efendi, kasaba nın hemen dışında, yaptırtmış olduğu İstanbulvari, tek katlı, kârgir evde, evlâdlı ğı lkballe yalnız ba§ına oturuyordu. Yaşı yetmişe yaklaşmış, kimi kimsesi de olmadığından, buraya çekilip yerleşivermişti. Memle ket ucuz, havası ve suyu zararsızdı. Yirmi yedi buçuk Hra tekaüd aylığı, birikmiş beş, on para «na el sürmeden de ona yetiyordu. Bahçesindeki birkaç tavuk, küçük ağılında Çelebi adını taşıyan sağınal bir keçi, îdris Efendiye eğlence oluyordu. 1yi havalarda, bazan kahveye kadar uzanıp, orada dört kol altmışaltı oynamak ta onun pek zevkine gidiyordu amma, kalçasında kökleşmiş eski bir romatizma, kendisini bundan çok defa mahrum etmekteydi. O gece Idris Efendi yemeğini yemiş, acı kahvesini içiyordu. Tepsinde, demindenberi bitmiyen bir tıkırtıdan sinirlene rek, söylenmeğe başladı: Bu lkbal de çok münasebetsiz kız, doğrusu! Kaç defa söyledim, dinlete medim. Çatı arasında, kışlık soğanlan hep bu saatte gider, ayıklar. Keyfimi kaçmyor, bayağı! Bir iki dakika sabretti... Lâhavle çekti.. Nihayet, dayanamadı, seslendi: Kız, lkbal!. lkbal, yahu! lkbal hemen geldi; ve gelir gelmez, hayretle sordu: Ay! 3ız burada mısınız?. Ben sizi yukanda, çatıda sanıyordum. Tepelerinde tıkırtı, ayak sesleri devam ediyordu. Idris Efendiyle evlâdhğı korku ve dehşetle bakıştılar. Duyduklan hale candan, ikisinin de çehresi kirece dön müştü, ve her biri, diğerinin simasında kendi korkusunun akislerini görüyordu. Kadın kısmınm, en feci vaziyetlerde dahi, susmak şanından olmadığı için, lkbal atıldı: O halde, çatıda hırsız var! Sandıklan kanştırıyor. Gördün mü başımıza geleni? Idris Efendi, kızı, bileğinden sımsıkı kavnyarak, ona: «Sus!» işareti verdi. Sonra da, sesini yavaşlatıp: Eğer sahiden hırsızsa... dedi, duyduğumuzun farkına varmasın, sakın. Gece vakti, böyle, başkasınm evine giren, maazallah, her fenahğı göze almıştır.. Ufacık bir tehlike karşısmda... Lâfın alt tarafı boğazında tıkalı kaldı. Haydud, yukarıda, büyük bir gürüllüyle, bir şey devirmişti. Korkudan sesi titriyen İdris Efendi, kızın kolunu olanca kuvvetile sıktı, ve kendini zorlıyarak: lkbal! dedi; sen burada dur, ben varıp karakola haber vereyim. Pekâlâ! O halde, ben kalayım, sen git. Amanın! olmaz!. Benim, bir başıma ödüm patlar. Vallahi yiğitmişin, efendi! Tann yardımcın olsun! lkbal, böyle netameli yerden uzaklaşmağa esasen can atıyordu: Hemen fırladı. Idris Efendi, ne diye bu ücra yerde tnekân tuttuğuna nadim, kendi kendini paylıyordu. Kız, bir koşu geriye geldi. Efendi! (Çelebi) yi götürmüşler! Vay mel'unlar! Bunlar bir çete öyleyse... KOÎ,, kızım! Vakit kavbetmeğe gelmez. Çabuk, jandarmalan gönder. Durma! lkbal evden çıkınca, dosdogru karakola gitmedi. Once, imamın evine uğradı. Imam efendi, yetiş! Bizi haydudlar bastı. Efendi bubam yalnız. Oldürmesinler onu it gibi!.. Oradan, kaza doktorunun kapısını çaldı: Bilinmez, belki bir hal olıır. Koşun doktor bey! dedi. Arkasından, hâkimîn kapı ipini çekti. Ve henüz karakola varmış, varmamıştı ki, imam, doktor ve hâkim, Idris Efendinin evini boylamışlardı. Onlarla beraber, meraklı bir kalabalık ta, kapının önüne yığılmış bulundu. Hepsi de içeride kopacak hengâmeyi bekliyorlardı. Hâkim, hoca ve doktor da içeriye girdikleri halde, çatıdaki tıkırtı, gürültü, hâlâ kesilmemişti. Biçare Idris Efendi, bu derece pervasız davranmak için, yukandaki hırsızların en azılı cinsten olduklanna hükmediyordu. Derken, iki tane jandarma da yetişmiş, merakhlar sınıfını yararak, içeriye dalı yorlardı. lkbal, dışarıda beklemeyi ter cih etmiş: Vuruşmak erkek işidir; kadın kıs mının er meydanında işi yok! demişti. Jandarmalan görünce, Idris Efendi, dapduru ayağa kalktı, fakat nutku tutulduğundan sadece onlara merdiveni işaret etti. Biri, ötekini takib ederek, cesur adımlarla, çatının yolunu tuttular. Başta giden, kendisini bekliyen tehli keyi bilmiyor değildi. Lâkin, bir yandan vazife duygusu, bir yandan da, azılı haydudlan herkesten önce enselemiş olmak şerefi cesaretini artırmaktaydı. Çatının kapısını aralar aralamaz, haykırdı: Davranma! Eller yukarı!. Ayni zamanda, tabancasını karanlığa çevirmişti. Hiç cevab almadı. O esnada, arkadan gelen birinin çaktığı kibritin zayıf ışığında evvelâ bir çift göz parladı.. Sonra da bir beyaz sakalla bir çift boynuz göründü: Idris Efendi nin keçisi Çelebi! Sukutu hayale uğrıyan jandarmalar, süklüm, püklüm, homurdanarak cekildikten, kapıdaki merakhlar da, kahkahalarla dağıldıktan, lkbal de aşağıya indirilen Çelebiyi ağılına kapattıktan sonra, gönlü rahat eden Idris Efendi, birer köşede dudaklarını kıpırdatıp Iâhavle ceken imamla, tatsız tatsız esniyen doktora ve ellerini uğuşturan hâkime bakarak: Beyler! dedi. Dört kişiyiz. Bir altmısaltı çevirelim mi? Bu teklif hemen kabul edildi. Ve eski rahat ve sükununa kavusan odada, en önce, imamın gür sesi yükseldi: Koz, sinek! Ortağım karamaça beErcümend Ekrem TALU Izmir sergisinde iyi eserler için madalya verilecek iliğine kadar işliyen yanıştan anlıyordu* O, henüz erimiyen iradesinin son kırıntılarını toplıyarak parmaklarmı inci kerpetenden kurtarmak istedi. Lâkin o ıslak ve sıcak tazyik o kadar hoşuna gidiyordu ki bunu yapmadı, bir müddet o durumda kaldı, sonra aldığı hazzı eksık bulmağa basladı, parmaklarmı sıkan kerMustafa da, Marya da bu gidenler petene gözlerini vermek özlemine kapılarasında idi. Genc akıncı, kızı terkısıne dı, ezgin ve bitkin başını çevirdi. ve onun atını yedeğe almıştı, uçuyor ve Marya da bunu bekliyordu, temeline uçuruyordu. İlk yürüyüş dakikalarında kadar sarsılan benliğini büsbütün yıkıl onun yüreğınde, çarpısılacak bir düşmanı maktan kurtarmak için bir desteğe ihtidüşünmekten doğan derin bir heyecan yacı vardı ve bu destek ancak sevgilisinin yaşıyordu. Sonra yeni bir mülâhaza zih sevgi vadeden bakışlan olabilirdi. Bunnini sardı ve yüreğine de yeni bir heye dan ötürü Mustafanın başı kendine doğ« can bulaştı: SemendereRelgrad ve Ka ru çevrilir çevrilmez yüreğini gözlerine zıklı Voyvada... getirdi, ruhundaki ateşi dudaklarma topladı ve aşk, bu pek muhteris kadının Evet; şimdi düşmanı bile unutacak kadar derin bir alâka ile Voyvada Dra gözlerinde bir bakış, dudaklarında bir külü düşünüyordu. Aziz kardeşini şiş ü buse oldu. zerinde çevirte çevirte kendine yaktıran Mustafa, genchğinin bu ilk rüyasım at zalim adam Belgradda bulunuyordu. üzerinde uzun ve pek uzun bir lâhza yayor. ŞEHİR İSLERİ Festivale iştirak edecek ola« Rumen Bu ünlü kale ıse Semendereden yaya a şadı, sonra gözünü aşk yangınından kurulusal heyeti salı günü Recele Karol va dımile dokuz saat uzaktaydı. Demek ki tardı, hayli geride kalan atını mahmuzbir akıncı, Semendereden oraya üç saat layıp ileri atıldı ve mahmur bir sesle bahYol parası vermiyenler purile şehrimize gelecektir. te ulaşabilirdi. O halde kendısinin de sa tiyarhğını h'aykırdı: Tüze Bakanhğı, Iç Işler Bakanhgına vaştan sonra Belgrada gitmesi mümkünyazdığı bir tezkerede yol parasını vermi Hapı yuttum Meryem, hapı yutdü. ,'en mükellefler hakkında doldurulacak tum. Sen beni büyüledin, kendine bağ:evkif müzekkerelerinde, bir yanhşlığa Mustafa bu imkânın ne gibi güclükler ladın. Bundan geri saray filân düşünme. mahal kalmamak üzere borçluların adle çevrili olduğunu düşünmüyordu, dü Ben kande isem sen de oradasın. Bu göreslerinin açık olarak yazılması ve soy şünmek te istemiyordu. Semendere ile nül senden ayrılmaz artık!.. adlarile borcun tahakkuk ettiği senenin Belgrad arasmdaki yolu hesabladıktan Kadın ondan yüz kat daha fazla bahdahi ilâve edilmesi icab ettiğini bildırve Kazıkh Voyvadanın orada bulundu tiyardı, hazzından, sevincinden (birşey miştir. îc İşler Bakanhğı meseleyi büğunu gözönüne getirdikten sonra kafa söyliyemiyordu, sessiz sessiz ağlıyordu. tiın Uraylara yayım yapmıştır. sında tek bir fıkir dolaşmağa başlamıştı: Deminki yangın yerinde şimdi iki parlak Oraya gitmek ve kardeşinin katilini bulEkmek fiatleri yükselecek mi? kaynak peyda oluvermişti, boyuna yaş mak!.. Şimdi bunu, bu büyük işi düşüUray genel encümeni yarın toplanadökülüyordu. Mustafa, bir daha başım nüyordu, Voyvada ile yüzyüze gelmiş rak yeniden ekmek ve francala fiatlerim çevirdi, iri iri inci doken iki kaynağı pargibi heyecanlanıyordu. Kendini o düinceliyecektir. Ilgililerin fikrine göre, sen maklarının ucile okşadı: şünceye o kadar vermişti ki beline sarılagünlerde, piyasada buğday ve un fiat Ağlama Meryem, dedi, içime dorak gittikçe zorunu çoğaltan alevden leri biraz yükseldiğinden dolayı ekmek çemberin ateşini ensesinde dolaşan sıcak kunuyor, burnumun ucu sızlıyor. Ben de fiatlerine de yeniden yirmi para zam yarüzgârı duymuyordu. Halbuki o çemberi ağlarsam bütün şu alay güler, atlar bile pılması icab edecektir. ve o rüzgârı kollarında ve dudaklarında kahkaha koparır. Gel, sus ki yol ortasınKadıköy su şirketinden şikâyet üu sene Yüksek Mühendis mektebi yaşatan kadın, saniye başına iradesinden da maskara olmıyalım. *** Bostancı ve havalisinde oturan halk, mezuniyet imtıhanları ağustosun nıhaye de çılgınlığa doğru kayıyordu. Bir aralık bir mazbata yaparak sosyeteler komiser inde bitmiştir. Beş mekteb bu srne mev de çılgınlığa doğru kayıyordu. Bir aıalık Türklerin Bozazis önünde görünmeleliğine vermiştir. Bu mazbatada Kadıköy ud beş şubenin üçünden mezun vermışri Lteklenmiyen h>ir bork gibi apuuıua su kumpanyasından şikâyet edilmektedir. ir. Yukanya resimlerini koyduğumuz toplandı, kollardaki alevle o sıcak yel, oldu. Moravadan 1 unaya uzanan mr Bu mazbatada, Kadıköy su kumpanya encler yol ve demiryolu şubesi birincisi ayni büzülüşe yerleşti ve Mustafanın kol, Bozazısın yanından geçer, Semensının saatlerinden bir kısmının fazla yaz Ziyaeddin, su isleri ve limanları subesi bi boynuna yapıştı. Konuşulan dılde öpüş dere de büyuk ırmağa dökülür. Mişel dığı, bazılannın da hiç işlemediği, işle rincisi Cemal, İnşaat ve şehircilık şubesi kelime<ile ifade olunagelen bu temas, Sılâci ile Greguvar Labatanın topladıkmıyen saatler için kumpanya memurları birincisi Mehmed Alidir. Genc mü yanan bir yüreğin dudaklardan fırlayıp ları ordu, üstyandaki topraklardan gü nın tahminî sarfiyat kaydettikleri, sula lendisleri tahsil hayatlarındaki bu mu sevilen erkeğin boynuna düşmesi demek müş bir selâm gibi önlerinden akıp git rın muntazam akmadığı, akan suların da affakiyetlerinden dolayı tebrik eder, hati. Böyle bir düşüşün ise o boyuna bir mekte olan suya gözlerini dikmişlerdi. O içmek şöyle dursun bulaşık ve çamaşır atta da muvaffak olmalarını dı'eriz. kıvılcımın mıhlanmasından, kızgın bir beyaz satırın kelimeleri olan köpüklerden yıkanmıyacak kadar pis ve çamurlu ol[ / N İ V E R S / T E D E mührün basılmasından daha yakıcı olma kendılerine yarar bir anlam çıkarmağa duğu bildirilmektedir. sı tabiî idi. Nitekim derin düşünceler savaşıyorlardı. En büyük şövalyeden en Komiserlik, şimdiye kadar vâki olan Bütünleme imtihanları içinde dalgınlaşan Mustafa da o temasın değersiz nefere kadar herkes, beklenen bütün şikâyetler gibi bunu da tetkik edeHukuk fakültesinin bütünleme imli vukua gelmesile beraber atın üzerinde Türklerin nerede bulunduklarını, ne vaceğini bildirmiştir. hanlarının yazılı olan kısımları dün bitsıçradı, kuruntularından sıyrıldı, elini kit görüneceklerini kestirmek ihtiyacını miştir. Profesörler nihayet bir haftaya farkında olmaksızın boynuna götürdü. taşıyordu ve bu ihtiyacı avutmak için yukadar bu yoklhmalann notlannı idareHayvan sergisi hazırlıkları Orada, o temas noktasında bir yara, tatlı karıdan süzülüp gelen şu suyu söyletmek ye verecekler ve ayın 17 sinde sözlü yokistiyordu. Memleketimizdeki hayvanatın ıslahı tatlı kanıyan bir yara arıyordu. Bozazis ordusunun tinel kuvveti hayli ve köylüyü iyi hayvan yetiştirmeğe teş amalara başlıyacaklardır. Fakat aradığını orada bulmadı, bulaİnkılâb derslerinden bütünlemeğe kavik etmek için her yıl Tarım Bakan'nğı yüksekti, çünkü beklenilen akmcıların madı, parmaklarmı da geri çekmedi, çetarafından açılmakta olan hayvan sergi^i lan dığer bütün fakültelerin talebeleri de azlığını biliyorlardı. Bu biliş onlan cesur bu yıl da teşrinievvelin birinci salı günü yarın Üniversite konferans salonunda im kemedi. Çünkü inciden bir kerpeten on yapıyordu. En geniş bir hesabla bir Türlan yakalamıştı, ıslak bir tazyikle sıkı Edirnekapıdaki fennî temizlik ahırlann ihan edilecektir. ke karşı on kılıc pusu kurmuş bulunuyorda açılacaktır. Sergiye eylulün 21 inden Tıbbiyede doktora imtihanları yordu, sıkıştırıyordu. Mustafa, parmakdu. Bir aslanı on kurdun, bir kurdu on 25 ne kadar hayvan kabul edilecektir. Tıb fakültesinin doktora imtihanlarına lannı yakalıyan kerpeteni görmemekle tilkinin, bir tilkiyi on tavşanın boğabileBu seferki sergi kısrak, tay, boğa ve inek aid yoklama programlarında bazı değiberaber onun inciden yapılma olduğunu ceğini düşünerek herkes bir yürekpekliği olmak üzere dört kısımdan mürekkeb o!a sikfıkler yapılmıştır. Buna göre: Birinci caktır. doktora yoklaması üçüncü sömestrin so seziyordu ve bu inciden zorlama aletinin elde edebiliyordu. (Arkast var) Mükâfatlar dört katagori üzerine tak nunda, anatorni, fizyoloji, hayatî ve incitmeden yakar birşey olduğunu da tıbbî kimya, histoloji derslerinden yapısim edilmiş olup 19 kısrağa, 22 taya, 12 boğaya ve 16 ineğe mükâfat verile acaktır. Bu doktora imtihanında kaç dersten olursa olsun geçmez not aian cektir. Sergi 3 gün devam edecek ve verilecek talebeler dördüncü sömestr derslerine mükâfatm mecmuu 2,000 lirayı bula devam edebihrler. Ancak ikmal imtiham caktır. bir defa ve eylul ayında yapılır. İkmal yoklamasını başaramıyan talebe bir tck Ortaköy Fıkaraperver Cemiyc •dersten dahi geçmez not almışsa kaydi silinir. tinin yaptığı yardımlar Festival komitesi Beylerbeyi sarayının bahçesinde elli metro genişliğinde ve yüz metro uzunluğundaki havuzun üzerinde büyük bir plâtform yaptırılmasına karar vermiştir. Festivalın son gecesinde burada yapılacak eğlenceler esnasında dört taraftan projektörlerle bu plâtforma renkli ziyalar verılecektir. Komite, bugün Büyükadaya giderek Yat Kulübde ve Lüna parkta yapılmakta olan hazırlıkları gözden geçirecektir. Halkın, gerek gündüz ve gerek geceki şenlikleçe kolaylıkla iştirak edebilmesi için Akay idaresıle temas edilmiş ve eğlence günlerinde Adalara fazla vapur tahsis edilmesi ve Yat Ku lübde verilecek balodan dönüş için o gece saat üçle dört arasında iki vapurun İlk okullarda kayid ve kabul Ilk okullardaki kayid ve kabul işi Adadan hareketi temin edilmiştir. Festivalın memleketımize aıd dans ve devam etmektedir. Salı günü bu müddet biteceğinden çarşamba günü öğleden şarkı işlerile meşgul olan komisyon da bu sonra ilk tedrisat müfettişleri kültür di hususta hazırlıklarını ilerletmiştir. Boğazrektörlüğünde toplanarak talebe durumu ıçi lıselerınden üç genc kız ve on üç er ıle yenıden açılması icab eden şube ade keğe, Selim Sırrı Tarcanın kızları tara dini konusacaklar, sonucu Bakanlığa bil fından, Konservatuvar binasında hergün dirilmek üzere kültür direktörüne bildi zeybek dansları öğretilmektedir. Bun receklerdir. Şimdilik yalnız 928 doğum ardan başka Ödemişten de bir zeybek lular kaydedilmektedir. Fazla yer kalırsa akımı getırilmesine karar verilmiştir. Bu akımın yarın şehrimize gelmesi bekleni929 doğumlular da alınacaktır. Sen beni büyüledin, kendine bağladın. Bundan geri saray falan düşünme. Ben kande isem sen de oradasm. Bu gönül senden ayrılmaz artıkî.. Bundan ötürü, alay beylerile konuşup anlaştı, at üstünde* plânını çizdi, tutsakların gene yorgunluğa düşürülmeden sürülüp getirilmesini bir bölükbaşıya bıraktı, iki bin beş yüz atlının başına geçti, en kestirmeden Bozazis yolunu tuttu ve yoldaşlarını denizi arıyan bir su gibi o amaca doğru akıttı. Yüksek Mühendis mektebi mezunları Saatte 304 mil giden otomobil lzmir sergisinde îzmir (özel) Panayırımızın Ege ve hatta memleket ekonomisi, Türk mahsullerinin tanınması, tecimel münasebetlere vesile olması noktasından büyük faydalar sağladığı kanaati vardır. Bu arada, lzmir şehrinin hayatına yeni bir canlılık vermiş, bir kaynaşma yapmıştır. Panayırda teçilea bir komite, ekspo yi ocHer te;hir etmiş olanlara Ortaköy Fıkaraperver Cemiyetinden Geçen yü Cumhuriyet bayrammda elliden fazla yoksul yavruyu baştan ayağa kadar gıyindiren ve kışın en so ğuk günlerinde 300 küsur fakıre kömür ve erzak dağıtan kurumumuz bu senek Cumhuriyet bayramında da birçok a nasız, babasız mektebli yavruyu gıyin direcek ve kışın da yoksullara kömür ve erzak dağıtacaktır. , Kurumumuz bu hayırlı işleri başara bilmek için iyiliği sever yurddaşlarm ve müesseselerin yardımına muhtac dır. Bu vesile ile cemiyetimize yapıla cak yardımlar birçok öksüz yavruyu se Sovyet panayırı vindirecek, yüzlerce yoksulun acıların madalya verecektır. Bunun için de bir unutturacaktır. jüri heyeti seçilmiştir. Pazar günü, radyo birınciliği seçmesi vardır. Fakat bu seçme, Kadıköy Halkevinde bedava yalnız jüri heyeti kararile yapılmıyacak, dersler kapılarda rey pusulası dağılmak 3uretile, Kadıköy halkına: ziyaretçilerin de fikirlerine baş vurulaBirinciteşrin başmda fransızca, ingicaktır. lizce, italyanca kursları açılacaktır. Gelecek yıl, Çekoslovakya, Almanya Devam etmek istivenlerin ikişer fotoğve diğer bazı hükumetlerin d*e panayıra raf getırerek kayıdlarını yaptırmalan iştirak edecekleri haber alınmıştır. bildırilir. ECNEB/ MEHAFİLDE Amerikanın Adisababa işgüderi şehrimizde Adisababadaki Amerika işgüderi Perri Corc Habeşistandan îstanbula gelmiştir. Dün Londra otelinde kendisile görüşen bir arkadaşımıza, Malta konsolosluğuna tayin edildiğinden yeni vazifesine başlamadan evvel îstanbuldaki dostlarını ziyarete geldiğini, birkaç güne kadar Maltaya gideceğini söylemiştir. Mısır elçisi Mısır elçisi Abdülmelik Hamza Bey izin alarak memleketine gitmiştir. Izni Sir Campbell ve otomobili gazetecilerle sinemacıların önünde müddetince elçilik işleri işgüder sıfatiîe Meshur İngiliz yarış otomobücisi Sir | defa büyük tehlike atlatmıştır. Bir dcfamüşavir ve başsekreter Ahmed Remzi Campbell Amerikada Utah hükumeti da sında otomobilin ön tekerlek lâ;tiği 280 Bey tarafından görülecektir. hilinde Bonnevillede saatte 304,318 mil sürat üzerindeyken patlamış, Sir mil mesafe katedrek yeni bir cihan re Campbell harika kabilinden bir meha koru yaptı. Sir Cambell yeni rekorile ge retle devasa otomobilini idare ederek müne kendisinin eski rekorunu kırmıştır. Ev vazeneyi korumuştur. Bankalarda biriktirim paralan 70 Bundan sonra otomobilin hu=ule ge velce saatte vasatî 290,875 mil yapmıştı. milyonu aştı. 80 milyona varmak tirdiği toz bulutu rüzgârın tesirile önüne O zaman 300 mil yapamadı^ından şiiçin çalışalım. Ulusal ekonomi ve kâyet etmiş, nasıl olsa bu emehne nail geçmiş ve şoför önünü hiç görmez olmuşarttırma kurumu tur. Sir Campbell, yarım mil böyle körolacağını söylemışti. Otomobilci son rekorunu yaparken iki körüne otomobilini sürmüştür. Yurttaş J

Bu sayıdan diğer sayfalar: