30 Eylül 1935 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2

30 Eylül 1935 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Şehir ve Memleket Haberleri Bir devrin sonu Halid Ziya Uşaklığil Pek zinde zannolunurken varlığının ne zehirini akıtmağa başlıyan bir müteetrafında bir ölüm nefesinin soğuk titre karrip matemin korkusundan, bir de başyişleri duyulan şahsiyetler gibi Edebiya kaca san'at ve fikir dünyasının üzerine tı Cedidenin de en güçlü ve en verimli çöken şu kara buhattan öyle bezgin, öyle bir zamanında son günlerinin yaklaşmak ezik bir haldeydim ki bir gün karşımda ta olduğu anlaşılıyordu. Bu, ilk önce delik deşik olmuş bir musveddeyi neşreincelenemiyen, süzgeçten geçinlıp ayırd dilebilecek bir şekle çevinnek için uğraedilemiyen, açık açık görmek imkânı bu şırken, birden durdum. Donuk bir beynin lunamıyan şeylerdendi; bu, bir koku, fe icinde bir sorgu, sanki bulanık bir su içinna bir koku kabilinden idi ki nereden gel de kıpırdanan bir mahluk vardı: Ne dığı, ne çeşid olduğu anlaşılamamakla be için?.. raber şammenin en derin noktasına gelip Evet, ne için uğraşmalıydı? Haydi uğçarpıyordu; sonra, aradan çok geçmeden ras!.. Evet, hayattan gaye budur diye açıkladı. O kadar açıkladı ki asıl öldü bir inancın varsa ondan aynlmamak için rülüp boğulmak istenen şu garb tema kendini zorla.. Hatta belki de bu savasın yülünün kaynağı dedikleri Edebiyatı Ce sonunda muvaffak olmak lezzetini de dideden başlıyarak bütün edebiyat ve duy. Sonra?.. Evet sonra ne olacaktı?.. fikriyat alanını istilâ etti. Bu sorgunun fütur içinde verilecek cevabını tahmin etmek zor değildir. KaSaray, matbuatta münakaşalardan ürkerdi; hele her şeyden ürken bu saray lemimi kırgınlığımın olanca şiddetile kırgizli anlamlar saklıyabileceğine ihtimal mızı kalemle çizilmiş olan bir fıkranın orverilen neşriyattan pek çok kuskulanırdı. tasına saplad'm; kalem o fıkrayı, altında O zamana kadar kelimeleri dilden cıkanp kâğıdları delerek tahtaya geçip orada atmakla evhamına itminan verebilirken birkaç sanıye, sanki can acısile, sızlıya matbuatı teftiş ve muayeneye memur olan rak titredi. «Kırık Hayatlar» orada böyadamlara sıkı emirler vererek mengene le belinden saplanarak yaralıyan bir hannin ağzını daha boğucu, daha ezici yap çerle vurulup kaldı, ta uzun senelerden malarını istedi. Bu yolda emirler daima sonra tekrar canlanıp dirilinciye kadar... çıktıklan yerden uzaklaştıkça onların O günden sonra o kırılmış kalemin tatbikine memur olanların ellerinde daha edebiyatla bir münasebeti kalmadı; seziyade şiddet kesbetmek âdet olduğun nelerce, ta mesrutiyetin ilânı senesine kadan görüldü ki nerede on satırhk bir fık dar, galiba altı sene, ne basılmak için, ra basılmak üzere ise bunun en az beşi ne saklanmak için debiyata talluku olaçıkarılmağa mahkumdur. Ne için çıka bilecek tek bir satır yazmadım. Bu âkilâr;lmıştır? Bunu hiçbir vakit anlayıp ona ne kararda sonuna kadar, bugü göre davranmak, şu on satırın çıkarılabi ne kadar devam etmeliydi. Fa lecek olan besini hiç yazmamak mümkün kat kendinde bu derece âkilâ olamıyordu. Bu yalnız Edebiyatı Cedi ne bir karara sadakat beklemek te mümde yazılarına karsı değil, bütün neşriyat kün olamazdı, nitekim herkesi çıldırtan âlemine şamildi; fakat en cok göze ba •neşrutiyet te beni devranı içine alarak tan, ve söhreti, kuvveti arttıkça fikir âle diğer bir sükuta karar verinciye kadar, minde, bir gün evvel önüne geçilemiye kararda sebat imkânını selbetmiş oldu. cek olursa kimbilir ne büvük bir tehlike Galiba bu sıralardaydı; mecmuaya, olacağından kuşkulanan Edebiyatı Cedi sahibine, ve mecmuada itham edilen yade yazıları hepsinden ziyade sıkıştırıldı; zının muharriri Hüseyin Cahide açılan hatta bir gün herkesin saskml'ktan ağzını dava başladı. açık bırakan bir kararla bütün manzum Bu, gayet saffetle yazılmış bir makayazılar yasak edildi. Ne eski ne yeni leydi, en büyük bir süiniyetle bunda fena tarzda, tek manzum bir satır, bir küçük bir fikir tevehhüm edilemezdi; fakat kim mısra, altında fena bir anlamın gölgesi bilir nasıl bir hiyanetle sarayın evhamıriı saklanabilir diye, matbuatta yer bulamaz bunun üzerine celbetmek vesilesini bul oldu. Bu elbette asıl yiğitlere karşı alın dular. Eğer Ahmed îhsanın kendisini samış bir tedbirdi amma yalnız yiğitlere rayda koruyabilecek bir mevkide bir tatbiki mümkün olmadığından, Fikretle, mekteb arkadaşı ohnasaydı da daima Cenabla beraber bütün eski tarzın peyrev olduğu gibi doğrudan doğruya mecmualeri de kafiyelerini, vezinlerini, artık tel nın sahibi de, yazının muharriri de oraleri kopmuş birer saz hükmünde, raflara, dan çıkacak bir kararın hışmına uğrasatoz yığmlarının altında uyumağa, bırak lardı, her ikisi de kim bilir hangi menfatılar. Bu sartlar dairesinde Edebiyatı Ce da hayatlannı çürüteceklerdi; fakat bir dide değil, ne neviden olursa olsun fikir kere, adeta mucize kabilinden, iş sarayın âleminde bir hayatın devamına imkân kal doğrudan doğruya alınmış bir karanna çarptırılmıyarak adliyeye inrikal ettirimıyordu. lince göğüslerde bir inşirah nefesi pevda Sinirler öyle gerginleşmişti ki her mizaca göre ya bu gerginlik bir coşmağa, oldu. Sarayda namus ve vefa sahibi bir yahud, bir uyuşmağa sebeb olacaktı. Fik arkadaşın bulunmasile başlıyan talih o retin mizacma göre bu, coşkunluğa se sırada Adliye Nazırlığında Abdürrah beb oldu; taşmağa, köpürmeğe, elinin al man Paşanın bulunmasile tamamiyet tına ne geçerse onu kırıp atmağa daima kesbetmiş oluyordu. hazır olan bu hırçın adam olmıyacak bir Keremyanzadelerden olan bu muhte sebeble ilkönce matbaaya, matbaan'n sa rem zat vaktile kısa bir sadaretten sonra hibine, onun mecmuasına, mecmuada be Abdülhamidin gazabına uğrıyarak menfi raber çalışan arkadaşlara kızdı; her şeyi sıfatile Kastamonu valiliğine gönderil tekmeleyip attı, hatta herkesten ziyade miş, ve orada uzun müddet kalarak nisevdiği Hüseyin Cahidle, gene kendisi hayet iffeti, istikameti, ve azim ve rezmi nin tensibi üzerine mecmuanın idaresini sayesinde îzmir v Edirne valilik'erine geeline aldı diye, dargınl'k çıkardı. Bütün tirildikten sonra en son İstanbuîa alınarak bu hâdiselerden sonra Edebiyatı Cedide Adliye Nazırhğına geçirilmişti. ldarenin nin nasıl birdenbire şurasına, burasına mesavisine karşı nefretle yüreği dolu olan çivi batmış bir balon kabilinden bozulup bu zat memleketini pek ziyade sever, ve söndüğünü anlamak için o tarihte çık bu memleketi musibetten kurtaıacak nlan makta devam eden «Serveti Fünun»' nüs gencliğe karşı vesile buldukça meydana halarını şöyle bir gözden geçirmek lâ çıkan bir muhabbet taşırdı. zımdır. Mecmua artık edebî mahivetinîste bu zat Adliye Nazırı olduğu içinden sıyrılarak tıbbî, fennî makalelerle dir ki maznunlar aleyhinde acılmıs olan dolmağa baslamıştı, ve herkesçe anlaşıldavadan kurtulmuş oldular, onlar kurtulmıştı ki Edebiyatı Cedide en parlak, en du, fakat Edebiyatı Cedide ve onun neşir yüksek bir devresinde boğazı sıkılarak vasıtası olan mecmua kurtulmamış oldu. bir çukura atılmıştır. Edebiyatı Cedide hakkında verilecek Ben bu sıralarda son büyük hikâ^emi hükmü, o hareketi vücude gefirenlerden tefrika ediyordum: Kırık Hayatlar.. Esa beklemek doğru değildir; onlar ne ka| | . sen yazı yazarken kendi kendimi pek dar olsa, eserlerinin kusurlarını itiraf etsıkı bir mürakabe altında tuttuSumdan mek için ne derecelerde geniş bir insaf tetkike memur olanlgra çok az iş bırak gösterirlerse göstersinler, gene gönüllerimış oluyordum, onun içindir ki yazılanm nin baglarına takılı kalmış olurlar. Bu da kırmızı kalemin darbesine uğrıyan sa vazifeyi edebiyat tarihi yazanlaıa, ve tırlar nadirdi; fakat bu sırada gördüm ki «Serveti Fünun» mecmuasının o ser.elere kendi tarafımdan sarfolunan bütün gay aid nüshalarını insafla dolu bir bakışla retlere, dikkatlere rağmen hikâyemin en gözden geçirecek olanlara bırakmak doğbeklenmiyecek, umulmıvacak yerlerinde rudur. Hele gene o mecmuadan doğan kırmızı kalem delice cevelânlar yapmakta, ve matbuat murakıblarının teftişinden geçyalnız kelimelere, satırlara değil, uzun likten sonra artık bir de Encümeni teftiş fıkralara kadar, şurasını burasını delip ve muayenenin tırpanlarına uğramıyarak geçerek onu kalbura çevirmektedir. Çıkan kitab halinde çıkabilen eserlerden müteşeylerin yerini açık bırakmak yasak ol şekkil Edebiyatı Cedide kütüphancsinin duğundan bu kalburun deliklerini dol kırmızı ve beyaz kablı sanki millî renkdurmak vazifesini okuyanların icad fik lerin bir piştan gibi kitablara bakıhnca rine terketmek te mümkün değildi, müs görülür ki bu zümre en bol vaidlerle dclu veddeyi geri alıp tekrar yazmakta da pek verimli bir devresinde boğulup öl külfete mukabil emniyet te muhakkak dürülmüştür. Tamamen ölmüş müdiir? olmadığından çünkü yeniden yazıîanın Belki o ölmüştür, fakat her ölüden bir da ayni akibete uğraması pek melhuzdu hayat çıkmak tabiat kanununun zarurî bu çareye de müracaat amelî bir fayda icablarından olduğu, ve ne denirse denvermiyecekti. O halde?.. sin fikir ve san'at alanında her yeni gizli Bu tefrika bir yaza müsadifti, ben de ipliklerle kendisinden evvelkilere baglan hasta çocuğumla meşgul olarak o yazı mış bulduğu için memlekette fikir ve Büyükadada geçiriyordum; zaten memj c:iiî*athareketîerinde o zümrenin pek mülekel.m havasından. hususî hayatımın >çi| fid lohumlar bıraktığında jüphe edilemez. Siyasî icmal Cenevrenin hâkimliği ve Onüçler komitesi ösyö Musolini Beşler komîtesinin teklifini reddettikten sonra Uluslar Kurumu ha • » kemlik vaziyetini bırakarak hâkimlik sıfatmı aldı ve karar ve hükümlerini vennek üzere Onüçler komitesini teşkil etti. Meclisin on dört azadan müteşekkil bulunduğuna nazaran Onüçler komitesi İtalya murahhası haricde bırakılarak gene meclisin kendisinden ibarettir. Onüçler komitesi kararlannı bir raporla meclise bildirecektir. Meclis tam ittifakla bu raporu kabul edecek olursa iktısadî ve malî mahiyetteki zecrî tedbirlerin yahud askerî tedbirlerin tatbiki icab edecektir. Komitenin ittifakla kabul ettiğini şüphesiz meclis te ittifakla kabul edecektir. Çünkü ihtilâf halinde bulunan tarafların reyi ittifakı ârâda hesab edilmediğinden komitedeki azalar meclisi de teşkil edecek ve burada fazla rey sahibi olan İtalya hesaba katılmıyacaktır. Zecrî tedbirlerin derhal tatbiki için ittifakı ârâ bulunması şarttır. Bu şart ise şimdiden temin edilmiş gibidir. Yalnız Beşler komitesinde üç aza devletin yani Sovyet Rusya, Türkiye ve Romanya, verilen kararlan mubalâğah ve İtalyaya müsaid görerek itiraz ettikleri gibi mec liste dahi Onüçler komitesinin tavsiyeleriru ayni mahiyette bulmalan muhtemel dir. Fakat bundan kararların mahiyeti değişmiyecek ve zecrî tedbirlerin tatbikı geri kalmıyacaktır. Onüçler komitesinin raporu bir mahkeme heyetinin karan mahiyetinde olacak ve meclisin tasvibi üzerine karar ilâm şeklini almış olacaktır. Milletler Cemiyetinin şimdiye kadar hiç bir zaman vereceği hükümlerin riayeti mecburî olacak bir mahkeme şeklinde toplandığı vaki değildir. Milletler Cemi yeti Misakının on beşinci maddesinin dördüncü fıkrasının tatbiki bu müesseseye hâkimlik sıfatını kat'î olarak vermiştir. Dünya milletlerinin mahkemesi önünde İtalya ne yapmak istiyor? M. Musolini Onüçler komitesinin teşkilini müteakıb topladığı vükelâ meclisinde Italyanm hiç bir suretle Ingilterenin hissiyatını rencide etmek istemediğini tekrar temin etti. Bundan başka Milletler Cemiyeti kat'î Konyanın çilekeş hükumet konağı Delibaşın kurşun yaraları tamir olundu Konya (Ozel) Konyada çok güzel bir hükumet konağı ve bunun bir de güzel meydanı vardır. Poyrazı, gün doğusu ve batısı da çok iyi ve temiz bulunan hükumet konaginın yalnız güney tarafı çok kötü ve pistir. Hükumet konağı, bilhassa son retuşla güzelliğini birkaç misli artırdı. Eskiden bu taş yaDinın üstü sıvanmış ve badanalanmıştı. Bu renkli badana o güzelım yapının azametini örtüyor, onu adî bir yapı gibi gözler önünde küçültüyordu. Hal buki şimdi bu badana tamamile temizlenerek taş yapı meydana çıkarıldı ve taşlar tıraş edilerek üstlerindeki kurşun yaraları tamamile kaldırıldı. Bu kurşun yaraları da ne oluyor denilmesin. Millî Mücadele senelerınde baskaldıran ve kaldırdığı başı bir hamlede ezilen Konya isyanının mürettibi Delibaş hükumet ko nağmı bir kurşun yağmuru altında bı rakmış ve bu kurşun yağmuru o koca yapının yüzünü çopurlaştırmıştı. Bu retüş yapının çehresinden o kurşunların bıraktığı çopurluğu da gidermiş olması dolayısile aynca da iyi oldu. Şimdi Konya Urayı hükumet konagınm güney yönündeki biçimsiz, bodur dükkânlan istimlâk ederek o tarafı da açmak ve o kısmı da meydan haline getirerek hükumet konağını bütün güzellik ve heybetile meydana çıkarmak istemektedir. Hakikat halde güzel, güzelliği nisbetinde de haşmetli olan bu yapının bütün bütün meydana çıkması Konya için çok iyi olacaktır. Belediyenin bu arzusunun bir an evvel yerine gelmesini çok temennı ediyoruz. Soruyoruz! Bir mekteb son günde kapanır mı? Dün, geç vakit bir okuyucumuz geldi; bize, şunu anlattı: « Çocuğumu, Çamlıca Kız orta mektebine gecelik olarak yazdır dım. Taksitini verdim. Mektebin istediği esyasını aldım. Birinci teşrinin ilk günü, îstanbulda bulunamıvacağım için, dünden mektebe götürdüm. Fakat mekteb ida resi, Mektebimiz lâğvedildi! Diyince ağzım açık kaldı. Nasıl olur? Önceden çocuğumu yazdırırken neden söylemedi niz? Bu kadar para verdim, mas raf ettim. Ne yapayım! Bugün telgrafla mektebimizin ilga edildiğine dair emir aldık. Bizim çocuk ne olacak? Bilmivoruz. Bize yalnız hoca lar için emir geldi. Çocuğunuzu baska mektebe yazdırırsınız. Yapacak bir şey yoktu. Çocuğu ve eşvaamı aldık, geri dönüp gel dik. Yarın (bugün) mektebler açılıvor. Şimdi ben çocuğuma tekrar mekteb arıyacağım, yeniden mü racaat ederek yazdıracağım. Mektebe verdiğim taksiti geri almak için kapı kapı dolaşacağım. Ya Çamlıcava gidip gelerek ettiğim mas raflar? O mekteb için aldığım eşyalardan bazılarım, şimdi çocuğumu vazdıracağım mekteb kabul etmivecek; tekrar masrafa girece ğim. Ya, îstanbul haricinden çocuk larını bu mektebe gecelik olarak eskiden veya yeniden yazdırmış olanlar, ne yapacaklar? Bunların hemen hepsi yarın (bugün) İstanbul haricindeki yerlerinden mek tebe gelecekler ve yatacak yer bile bulamıyacaklar. Bu çocukların hali ne olacak? Hangi mektebe gidecekler; nerede kalacaklar? Mekteblerin açılmasma bir gün kala, bir mekteb nasıl ilga edilir?» * ı Okuyucumuz, tanıdığımız bir zattı. Sözlerine inanmamazlık edemezdik. Fakat, bir yanlışlık olması ihtimalile birkaç defa telefon ederek mektebin hakikaten ilga edilip edilmediğini ve talebeaine b«<?l»eı mekteb gösterilip gösterilmediğini öğrenmek istedik. Telefona cevab veren olmadı. Çamlıca Kız orta mektebi gibi bir yatı okulunun tam mekteblerin açılacağı günün arifesinde ilga edilmiş olmasmı bir türlü aklımız almıyor. Hâlâ, bir yanlışlık olduğunda, şüphe ediyoruz. Fakat okuyucumuz ciddî ve tanınmış bir zat olduğu için ısrarla söylediklerini yazmak mecburiye tinde kalıyoruz. ı Tam ders yılı başlarken, son günde ve bu şekilde bir yatı mektebi kapatılır mı ve onun uzak yerler den gelen talebesi düşünülmez mi, diye, Doğu illerinde ceviz katliâmı! Yalnız Hopadan 3700 kütük ihrac edilmiş Rize (Özel) Son yıllarda birçok yerlerde olduğu gibi bu havalide de çok hararetli devam eden ceviz kütüğü tı careti, îcra Vekilleri Heyetinin son kararile artık eski hızını kaybetmiş gibidir. Ancak bu karardan evvel bilhassa Artvin, Şavşet, Borçka, Hopa kazaiirı içinde kesilip te bugüne kadar sevkedilemiyen kütükler epey bir yekuna baliğ o!maktadır. Bu karardan sonra sahibleri tarafından bunların nakillerine başlan mıştır. Insan kolunun ve insan gücünün kuvvetile uzak ve hayvan işlemiyen çok çetin ve sarp yerlerden bin türlü müş külâtla getirilen bu kütüklerin bir kısna Çoruh nehrile Borçkaya ve oradan da kamyonlarla Hopaya taşmılmakta ve bir kısmı da insan ve hayvanlarla sahillere, şoseye indirilmektedir. Yaprığım incelemelere göre yalnız Hopa iskelesinden şimdiye kadar 3700 kütük ve bir hayli de ur (büyük ceviz budağı) ihrac edilmiştir. Bugün sevke dilmek üzere deniz kıyısına indirilen kütükler bini mütecavizdir ve ara vermeden etraftan gelip yığılmaktadır. Bu kütük lerin beher metro mikâbı 80 liradan 120 liraya ve urların da beher kilosu 30 ku ruştan 60 kuruşa kadar satılmaktadır. Kütüklerin arasında en ziyade eski ve hareli olanlar ve toprak altında kalan kısımlar muteber tutulmakta ve bunlara fazla kıymet verilmektedir Görünüşte kıymetsiz sanılan bir buçuk metro mikâbında çok dalgalı bir kütüğün 700 liraya alındığı ve alıcısının bundan 800 lıra kazandığı keza, sekiz kiloluk bir urun 300 ve bundan biraz büyüğünün de 500 liraya satıldığı ve 500 lirah ğından 400 Iira kâr temin edildiği va idir. Bu havalide ilk kütük ticaretini uyandıran ecnebi bir Yahudi olmuştur. Hatta Murğulda ileri gelenlerden bir zat bana kendi bahçesinde kocamış ve artık ceviz vermiyen bir ağacı bu adamın 20 Iira vererek aldığı halde bunu 90 îngiliz lirasına sattığını, ikinci gelişinde kendısıne sövledıği ve ka'anzlio, ku jriiircU KÜLTVR fŞLER/ Talebelerin kıyafeti Akşam gazetelerinden birinin verdiği bir habere göre, Kültür Bakanlığı, Türkiyedeki bütün orta okul talebesi için, İzci elbisesini resmî kıyafet olarak kabul etmiştir. Bu hususta verilen karar bu yıl dan itibaren tatbik edilecek, kız ve erkek talebe gerek mekteb içinde, gerekse mekteb dışında bu kıyafetle gezecektir, Dün pazar olmak münasebetıle bu havadisi tahkik etmek imkânını bulamadık. Bakanlık eğer hakikaten böyle bir kanr vermişse bu, bütün okul talebesi için tek bir kıyafet kabul etmekten ziyade, gencliği teşkilâtlandırmak ve esaslı bir disip lin temin etmek gayesine jnatuftur. ECNEB/ MEHAF1LDE Rumen uçakları Pireye gitti Pireye gitmek üzere evvelki gün şehrimize gelen ve havanın fena olması yüzünden yollarına ö*evam edemiyen üç Rumen denız uçağı, dün saat 7,10 da Büyükdereden kalkarak Pireye gitmiş lerdir. Ankaraya gitmek üzere üç gün evvel gelen uçaklar ise, orta Anadolu yaylâsında henüz havalar düzelmediğinden dün de hareket edememişlerdir. Rumen uçaklarının bugün hareket etmeleri mukar rerdir. paradan ona pek ehemmiyetsiz bir ik ramda bulunduğunu söylemişti. Kütük licareti memlekete epey para getirmiş ve bilhassa işçileri faydalandırmış olmasına rağmen köylülerin bilgisizlikleri ve bazı ilgili işyarların da ihmali yüzünden ekonomi bakımından verdiği zarar hatırı sayılacak derecededir. Çünkü köylüler her ağac para ediyor zannile gene ağacl?rı kesip satmağa başlamış ve araya giren bazı simsarlar da bu işte çok rol oynamışlardır. Soruyoruz! 30 bin mahkum var Bir akşam gazetesinin yazdığına göre Tüze Bakanlığı Türkiyedeki muhteliî hapisanelerde bulunan mahpusların bir listesini hazırlamış ve bunların 30 biııe baliğ olduğu görülmüştür. POLİSTE Eğer damın akmasından böyle anlanıyorsa?! Cihangirde Baha Bey apartımanında oturan Jak, apartıman sahibine damın akt:ğını söylerken, apartıman sahıbının yanmda bulunan dülger Hasan «sen damm akmasından ne anlarsın» diye küfür etmeğe başlamış ve yerden bir demir ala rak Jakı başından yaralamıştır. Polis dülgeri yakalamıştır. Ermenakın emsalsiz sedir ağacları müesseseden ayrılmaması kararlaştınlmıştır. İtalya vükelâ meclisinde verilen kararların en önemlisi îngilterenin şarkî Afrikadaki menafiini korumak için İtalyanın bu devletle müzakereye grişmeğe amade bulunduğunu bildirmesi olmuştur. Anlaşılan İtalya Pariste toplanan Üçler konferansında Ingilterenin yaptığı teklifleri uluorta reddettiğine şimdi nadimdir. Eğer bu teklifleri hiç olmazsa müzakere esası olarak kabul etmiş olsaySon zamanlarda bu alım ve satımda dı bütün dünya milletleri bir mahkeme bir durgunluk ve fiatlerde eksiklik var halinde toplanıp Italyan Habeş dava dır. Fakat ne de olsa asıl mal sahible sına hâkim vaziyetini almazlardı. rinden ziyade alanlar ve satanların ö îngilterenin, Afrikadaki hususî mennemli miktarda para kazandıkları bu küfaatlerini muhafaza ve tekeffül etmek tük ticareti netice itibarile memlekete fayiçin İtalya tarafından yapılan teklifleri dadan ziyade zarar vermiştir. artık kabul etmesi şüphelidir, çünkü bir derece iş Ingilterenin elinden çıkmış ve Eniştesi yaraladı hemen hemen tamamile Milletler Cemi Kasabçeşmesinde oturan Aliyi, kasab yetine bırakılmışür. Şu kadar var ki OnSelimin teşvikile eniştesi Halid yarala üçler komitesinin vereceği hükümlerin mülâyim olması için îngilterenin kendi mıştır. Suçlular yakalanmışlardır. menafiinin temin edilmesinden sonra bazı tesirler yapması muhtemeldir. Neticeyi yakın bir istikbal gösterecektir. MUHARREM FEYZt TOGAY Birbirlerini vurdular Tophanede Karabaşta seyyar simit çilik eden Cemalle Kumkapıda seyyar simitçilik eden Fuad kavga etmişier \e birbirlerini yaralamışlardır. Yaralılar tedavi altına alınmıştır. Suçüstü yakalandı Meşhur sabıkalı gece hırsızlarından Mustafa, dün sabah saat 5 te Karaköyde Bahabey sokağında Süleymana aid evin kapısmı açıp içeriye girerken devriyeler tarafından yakalanmıştır. Musta fanın üstü arandığı vakit birçok may muncuklar bulunmuştur. Bu, demek değildir ki o zümre yazıcıları kendilerine itab makamında tevcih edilebilecek muahaze vesilelerinden tamamile kurtulabilsinler, fakat onlar hiçbir zaman inkâr etmemişlerdir ki kendileri bir münteha teşkil edemezler. Hayatta hiçbir nokta münteha değildir, daima daha ilerisi vardır; evvelkilerden beklenecek olan, ileri gidenleri memnuniyetle, sevincle takib etmektir. HAÜD ZİYA UŞAKUCİL Karaman (Ö zel) Size biras Kumar oynarlarken da Ermenak or manlarından bah Yeldeğirmeninde Recaizade sokagınsedeceğim. Çün da Halidenin evinde evvelki gece saat kü bu ormanlar 21 de Rıza, Necmeddin ve diğer Nec çok önemlidir. Bu meddin adında kimseler ev sahibi Halide İlçenin her taraî: ile poker oynarlarken polisler tarafından güzel ormanlarla suç halinde yakalanmışlardır. kaplı ve İlçeye ik; Paralar, iskambiller istirdad edilmiş, saat kadar bir me pokerciler yakalanmışlardır. saf ede b u l u n a n Göksu kenarları ta Dört gencden haber yok mamile gene açacGeçenlerde Yenikapıdan bir sandala larla doludur. Er menak, cenubî Ana binip denize açılan dört gencin ne oldudolunun ve Kon ğunu bilen yoktur. Çocuklann aileleri yanın ormanca en 7 30 metro uzunluğunda sedir ağacları keislirhen merak içindedir. Bunların dört hafta evzengin bir İlçesi * vel ailelerinden kaçan iki yaramazın hadir. Sarp Toros dağlarının arasında 15 iyi katran ağaclarına raslanmamıştır. reketlerini taklid ettikleri zannolunmakBunlardan başka Ermenak ormanlarımetroya kadar yükselen dünyanın tadır. en zengin sedir ağaclarına ancak bu nın beşte üçünü teşkil eden çam ormanPolis bu gencleri aramaga başlamış • » mmtakada tesadüf edilir. Bunlara Kat ları da pek zengindir. Bilhassa vavla ran ağacı da denilmektedir ki asıl ismi çamı Sedir ağaclarına yaklaşacak ka tır. dar bir kıymeti haizdir. Sedrüs Tariküstür. 25 30 metro boyunda ve 5 6 metro Sedrüs ağacları Hindistan ve Afrikanın Atlas dağlarında da vardır. Fakat çevresinde olan bu ağaclar manzara ibizim sedirlerimiz diğerlerine nazaran tibarile gönülleri kendine çeken güzelNuıhasi S Kuniftnr çok yüksektir. Buna sebeb de, içerisin liği haizdirler. Ermenak ormanlan Genel Savaş sedeki reçine ve mevaddı iptidaiyenin bol JTurkiye Hariç olmasmdandır. Bu ağaclardan ya kat nelerinde plânsız kesimlerden dolayı ran denilen mayi çıkarılır ve yahut ta çok büyük tahribata uğramış, bugün yapıda kullamlır. Sallar yapılarak Ak hemen beşte üçü muhafazaya terkedilSenelik 1400 Kr. 1700 Kr. denize kadar gönderilen ağaclar Suri miş vaziyettedir. Yalnız muhafaza teşAltı ayhk 7S0 1450 kilâtı biraz daha büyültülecek ve sağye, Filistin ve Mısıra gönderilir. Üç ayhk 400 800 Böylece memlekete mühim miktarda laştırılacak olursa her halde bu servet Bir aylık 1SÖ yokhv para girer. Yukarıda söylediğim gibi kaynağı olan güzel ormanlarımız yüz dünyanın hiçbir tarafında bu mıntaka lerce aşiretle sığır ve davarlarının tahormanlarında yetigen cSedirler» gibi ribinden kurtarılmıs olur. Cumhuriyet W» şeraitM *#>

Bu sayıdan diğer sayfalar: