1 Ekim 1935 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 8

1 Ekim 1935 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURtYET î Birinciteşrtn 1935 KüçUk; hfkâyej Modern ressam Aman sus! dedim. Fakat beyhude telâş etmişim, gelen Bichelou değil, otel sahibi imiş. Karıma tabloları satın alıp almak istemediğımizı sorunca kanm: Haydı, dedi, biz daha çıldırmadık. Onlan satın almak değil, üstelik para da verse beraber alıp evime götürmem! *** tstatistik ve nüfus sayımı Cumhuriyet devri yurdda istatistik kurumunu yaydı. Devlet işlerinin içine dalmak ve herhangi bir devlet meselesi etrafında doğru bir sonuca varmak icin mutlaka istatistiğe lüzum vardır. Bir (konuyu) elemek ve onun hakkınâa bir karar vermek icin önce bir lakım bilgi lerin ortada bulunması lâzımdır. Işte bu bilgiler istatistik bilgileridir. Bunun için Almanlar istatisiik hakkındaki fikri daha ziyade uzatarak Ve genisleterek de mişlerdir ki: (İstatistik devletin ta kendisidir). Bununla devlet idaresi icin istatistiğin nekadar ehemmiyetli ve lü zumlu olduğunu anlatmak istemisîerdir. Geçmis zaman^arda dünyada büyük devrimler yapan ve büyük hareketleri çeviren insanlar çok ilgelde olsa istatisti ğe kıvmet ve ehemrniyet vermi^lerdir. Meselâ meşhur İran İmDaratoru (Dâra) vergi toplamak için kadastro yaptırmış tı. İmparator Oeüst Romada askerleri, gemileri, zenginlik ve gelir kaynaklarmı her zaman saydırırdı. Fakat istatistiğın gecmiş zamanlara nisbet kabul etmiye cek derecede ilerilemesi 19 uncu asırda başlıyarak yaşadığımız asırda en ehemmiyetli bir konu vaziyetini almıştır. Bızde istatistik bürosu kurulduktan sonrd dır ki yurd hakkında temelli bilgilere doğru gidebildik. istatistik ktırumundan önce bizde her hesab zania yapıhrdt. Hiçbir şeyde kat'î bir bilgi yoklu. Yurdda yurddaşlarm sayısı b'de belli değildi. İlk nüfus yazılması memleketimizde yuıd daşların sayısını öğrenmek bakımından birinci adım oldu. Şimdi, bu yıl yeniden nüfus sayımı, yurdun her köşesinde yapılacaktır. KüçükAndlaşma ve Balkan Andlasması Tarihî roman : 63 Yazan : M. Turhan Tan Italya Habeş anlaşmazlığı karşısında ne Vilâd binlerce hayatı yıkmıştı. Lâkin hiçbir hayatî böyle kendine bağlıyamamış, hele bir kadın düşünüvorlar? yüreğini ayaklarına kapandıramamıştı! Echo de Belarade gazetesi, Kürülf Andlaşma ile Balkan Andlaşmasmın îtalyan Habeş anlasmazhğı karşısın daki durumları hakkında yazdığı bir başyazıda divor ki: Yürütülen bedbin tahminlere raŞmen, Beşler plânının reddi ne Cenevredeki ümidleri, ne de diplomasinin elinde bu lunan u7İ3«rna vasıtalannı ortadan kal dırmam" olduğu için, Küçük Andlaş ma durumunu aydmlatmak üzere bir göz atmamız faydalı olur. Küçük Andlaşma ve Balkan Andlaşması, Habeşistan hakkındaki anlaşma lara dahil bulunmadıkları gibi, bu sö mürğe kavgasında menfaatlerinden hiçbiri mevzuu bahsolmadığından, bu an lasmazlıkta bitaraf bulunduklarmı söylediler. Avrupanın en hassas mıntakalarından birinde, muahedelerle tesbit edilmiş bulunan intıza~ıın muhafazasından mes'ul olan bu iki andlaşmanın, bitaraf kal maktan, ve mümkün olursa anlaşmazlı ğı bastırmaktan başka istekleri yoktur. Fakat, doğu Afrikadaki nüfuzların takşiminde doğrudan doğruya ilgili bulunan Ingiltere ile Fransaya, İtalya ile banş yolunda bir elbirliği formülü bulmaları hususunda itimad göstermektedirler. Agatla beraber on beş gıinlük tatihmizi geçirmek iizere Konkereye gitmıştik. Burasını, bize dostlarımız çok ucuz ve çok iyi bir sayfiye olarak tavsiye etmişlerdi. Konkerede oldukça iyi bir otele indik. Bılhassa bu otelın müşterileri hep iyi, samımî ve neşeli insanlardı. İlk akşam yemekte otelin asıl en mühim şahsiyetini gördük. 8u, tekbaşına bir masada oturan bir însandı. Fakat hakikatte bütün masalarla beraberdi. Çünkii her masa ile konuşuyordu. Herkes ona birşey soruyor ve o da hepsine ayn ayn cevab yetiştiriyor ve cevablarile herkesi güldürüyordu. Bize yemek getiren hizmetçi kıza onun kim olduğunu sorduk: Bir sabah otelde kıyamet kopuyordu. Biz de geç kalmışhk. Karım: Bugün ne oluyor?.. Diye yataktan fırladı. Beraber merdivenden aşağıya inerken otel sahibine rasgeldik. Karım sordu: Nedir bu gürültü kuzum? Bichelou Parise gidiyor. Bütün müşteriler son defa olarak onun şerefine O ressam Bicheloudur, dedi. Onu içmek üzere aşağıda toplandılar. Ben: tanımıyor musunuz? Biz de gideriz. Hayır. Dedim. Aşağıya indik. Daha bugün geldiğiniz için onu Gidiyor musunuz Mösyö Bichetanımıyorsunuz. Yann arkadaş olursu lou? nuz... Oyle tuhaf bir adamdır kı... Evet Paristen bir mektub aldım. Otel sahibi bana onun hakkında biraz Gecikmeden Parise gitmekliğimi söylü daha tafsilât verdi. yorlar. Bir devlet siparişi. Bichelou kimdir?.. Vallahi bilmi Çok memnun oldum, tebrik ederim, yorum... Kızıl derılılerın şefi nasıl madedim. Fakat bir taraftan da müteessir lumujn değilse bundan bir ay evve! de Bichelou bana o kadar meçhuldü. Bir oluyorum. Sizi çok arayacağız. O akşam otel sahibine sordum: sabah boya takımları valızlerı ve şöva Nasıl memnunsunuz değil mi?.. lesile otele geldi. Ertesi günü başladı sıvacılığa, evet sıvacılığa diyorum size, yap Bicheloudan kurtuldunuz. Evet, dedi, hem de ümidimin fevtığı levhalan görürseniz buna resım yapkinde memnun olarak. mak ismini veremezsiniz... O resimleri Ne o?.. Yoksa borcunu ödedi mi? göreceksiniz elbet te, herkese yaptığı gi Hayır, fakat bütün tablolarını babi size de bu resimleri satmak istiyecek tir... Ne resimler Allahım insan seyıe na bıraktı. Mademki şimdi devlet ona sipariş vermiş, artık en moda ressam oladerken nefesi tıkanıyor! cak ve birdenbire tabloları lâyık olduk A!.. Levhalarını satıyor mu?.. ları fiati bulacaklar.. Şu, yan masadaki Satmaz olur mu?. Bayıla, bayıla, yazı mütehassısı hemen işın ehemmiyetifakat alan nerede?... îşte benim işime ni anladı. Ve bir tabloyu 300 franga algelmıyen taraf ta bu ya! mağa kalktı. Doğrusu fazla para alayım Niye, sizin satışta bir menfaatiniz diye onu darıltmak istemiyorum. Maamami var? fih iki yüz frank daha istiyeceğim. Hemen hemen öyle... Çünkü otelin Yemekten sonra yazı mütehassısı otehesabını ödemesi için bunlann satılmasını lin bir başka müşterisile gizli gizli birşeybekliyorum, bir aydanberi yiyor, içiyor, ler konuşuyordu. Rgata: yatıyor, kalkıyor, on para vermiyor. Onu Yazı mütehassısı Bichelounun bir çoktan kapıdışan ederdim ama artık be başka tablosuna da müşteri buluyor. nim otelin komiği olJu. Müştcrilcrimin Fatronun işi iş, dedim. hoşuna gidiyor. Bir budalanın ondan bir Karım: gün bir levha satın alacağını ümid ediyo Biz de alalım, dedi. Bana bu kârlı rum. O satar satmaz hemen parayı ben bir iş gibi geliyor. alacağım. Hani sen üste para da verseler al*** mıyacaktın? Ertesi gün erken kalkmıştım. Sabahle Ama devlet ona sipariş vermiş. Bu yin taze havadan istifade etmek için bah ı benim fikrimi değiştirdi. Herhalde devçeye çıkarken benden evvel oraya çıkmış letin bizden daha akıllı ve daha anlayış,olan Bichelou tarafından büyük bir me lı insanları vardır. rasimle karşılandım: Haydi, dedim, biz de talihimizi O, mösyö buyurunuz rica ederim. deniyelim. Beş yüz frank bir yıkım değilSize otelin resim salonunu gezdireyim. dir bütçemize. Maalesef bu salon çok güzel bir yer deO gece iyi paket olmuş bir «Bicheğildir ama.. lou» yu komodinimizin üstüne bıraktık. Ve beni mutfaktan, şuradan, buradan Karım: dolaştırarak otel sahibinin bahsettiği altı Aman bozulmasın! meşhur tablonun karşısına götürdü. Diyordu. Amatör müsünüzf *** Diye sordu... O levhalann karşısında Yaz geçti. Biz de evimize döndük. takınmış olduğum tavır onu şaşırtmadı... Bir gün Şartre gitmek için bir otokara Herhalde böyle şeylere epey alışmrç olabindim. cakn: «Ramboya» yolunda çok araba var Evvelâ, size şunu sormak isterim, dır, bunlar bu yolun bir yerinde arka ardedi. Modern resimden anlar mısınız? kaya tevakkuf ettiler. Ne olduğunu anla Hayır. mak için başımı pencereden çıkararak Bir iki levhayı yakından bana göster baktım. Ortaya iki kırmızı bayrak dıkil di: mişti. Tamirat vardı. Mavi gömlelkli iş Bunlardan hiçbir şey anlamıyor çiler çalışıyorlardı. Otokar ağır, ağır ilermusunuz?.. lediği için işçilerin neyle meşgul olduğunu Hiçbir şey anlamıyorum. gördüm. Bunlar caddeyi üç piste ayır Bravo... Doğru sözlülüğünüz pek mak için kalın sarı çizgiler içziyorlardı. hoşuma gitti. Bu sözleri başkalannın Biri sağdan, biri soldan, biri de ortadan züppeliğine birçok kere tercih ederim. gidecek otomobillere yol gösteriyordu. Onlar bakarlar ve anlamış gibi davranırBirdenbire işçilerden biri yerinden lar. Halbuki bir söz anlamazlar. Madem doğruldu ve elinde tutuğu kocaman fırki siz anlamadığmızı söylüyorsunuz ben çayı bana doğru sallıyarak yanıma yaksize resmimin ne olduğunu anlatayım. laştı. Bu adam Bichelou idi. Ben düşüncelerimin resmini yaparım. Pek ağır ilerliyen arabamıza yaklaştı Yani ben fırçayı düşüncelerime terkede ve pencereye doğru elini uzatarak elimi rim. Meselâ birşey düşünürken ötekine sıktı: geçerim. İkinci düşünceden de bir üçün Bichelou siz misiniz?.. Ne yapı cüsüne... Ve ondan başkasına... Ve fıryorsunuz burada? çam her bir düşüncemi tuvalın üzerinde Görmüyor musunuz, devlet hesatesbit eder. Ben mevzuu karşımdan al bına çalışıyorum. mam. Kendim halkederim. Bilmem anlaHayretle: tabildim mi?.. Fakat artık resimlerime Ne? dedim, otelde bahsettiğiniz bakarak yorulmayınız. Çünkü ilk görüşdevlet siparişi bu muydu?.. te onlan takdir edemezsiniz. Gene bu Ya ne zannetmiştiniz... Vallahi araya gelir, onlan seyredersiniz ve yavaş zizim, ben kendi hesabıma bu sarı çizgiyavaş onlara alışır, sevmeğe başlarsınız. leri boyamağı tablo yapmağa tercih ediKanma resimleri gösterdiğim zaman yorum. Çünkü insan bu suretle daha çok evvelâ bayılacakmış gibi gözlerini açtı, para kazanıyor. ondan sonra gülmeğe başladı. Bu ara aFransızcadan çeviren: SÜVEYDA H. yak sesi duyduk. KIT beri git, şimdi beni ala koyma... Hâkim ve mahkum ayni kanaati taşıdıkları için biri bellibelirsiz gülümsüyordu, öbürü acı acı ağlıyordu. îşte bu sırada Marya uyandı, şaşkm şaşkın etrafına bakındı ve bayıldığı andaki durumu hatırlıyarak yerinden sıç radı, telâş ve ıstırab içinde odaya göz gezdirdi. O, genc Türkün hançerlenmiş, bir köşeye serilmiş olduğunu oranlıyor ve üstüne kapanıp aşkını, hicranını hay kırmak için mukaddes cesedi arıyordu. Kendinden biraz uzakta Mustafayı sağ, ve Voyvadayı ise yatar ve ağlar bir durumda gorünce sevincinden deliye döndü: Yaşıyor, yaşıyor, sevgilim yaşıyor! Diye bağırarak koştu, Mustafanın boynuna sarıldı, bir öpüş yağmuru dö kerek deükanhyı tepeden tırnağa kadar ürpertti. Bu yağmurun dili de vardı, durmadar» keüme döküyordu, genc akıncı nın kulağına bir aşk şelâlesı işliyordu: Mustafa, güzel Mustafa, yiğit Mustafa, asîan Mustafa, Mustafa, Mustafa, Mustafa!.. Seven, heyecan içinde kalan, sevinc delisi kesilen bir kadın dudağımn döktüğü bu ılık yağmur, gene o dudağın yarattığı aşk teranesi, delikanlıyı şaşırtmış, oturduğu göğüsten ayırtmış, halının ü zerine yuvarlamıştı. Yağmur ve terane döken dudaklar şimdi yerde dolaşıyor ve gene o işi yapıyordu. Kadınm kolları da dudaklarına yardakhk ettiği için öç sahnesi kendilığınden değişiverdi, aşk sahnesi biçimine girmek üzere bulunuyor du. göz yaşlarımı sileceksin. Sonra ne işin varsa gör. Vilâd, ölüm korkusu ve kınlan diş ^ lerile kemiklerinin sürüp giden acısı i * çinde Maryamn ağlayışına, yalvanşına, delikanlmın da ayaklarım öpen güzel liğe aldırış etmeyişine dikkat etmekten geri kalamadı, yeni bir acı daha duydu. Kendinin nihayet bir kertenkele gibi yanına sokulabildiği şu kadın, uzun ay lar bir duvar duygusuzluğu taşımıştı. Şimdi o duvar nasıl dile geliyor, nasıl açılıyor ve nasıl yalvaran bir ruh olu « yordu?. Vilâd, ölümün eşiğinde bulunmasına rağmen hayatm şu tatlı ve şu pek canh cilvesine imreniyordu, derin derin içini çekiyordu. Gecmiş günlerinin hiçliğini ömrünün son deminde anlıyor ve yanıyordu. O binlerce ve binlerce hayab yıkmıştı. Lâkin hiçbir hayatı böyle kendine bağlıyamamış, hele bir kadın yü reğini böyle avaklanria kapandırama » mıştı. Demek ki yıllarca kuruntuladığı kudret ve kuvvet bir hiçten ibaretti, ha kikî iktidar şu delikanlmın ruhunda parlıyordu. V;ilâd bu düşünce ile, kendini ölüme mahkum eden erkeği kıskandı, onun a yaklarını öpen kadın dudaklarında kendi şerefine tüküren bir iğrenti sezdi ve o kadınm gözü önünde dişleri sökülmüş, kemikleri kırılmış bir durumda sürün mekten iliğine kadar kızardı, yeni baş * tan nemlenen gözlerini kapadı, karanlılc tasalara bürünerek akıbetini beklemeğc koyuldu. Olümden gene korkmakla be » raber artık hayatı da sevmiyordu, garib bir boşluk içinde kıvranıyordu. Mustafa, ansızın içine sürüklendiği bu Mustafa da müşkül bir vaziyette idi. durumu hayli hırpalandıktan sonra Ayaklarında sürünen dudaklar, yüre kavradı, yağmura tutulan iradesini sert bir davranışla topladı, düşürüldüğü yer ğini çekiyor ve göğsünden ayırıp yere den fırlayıp ayağa kalktı, hâlâ kendini düşürecek gibi oluyordu. Gururu ise o arıyan dudakları susturdu, beline doğru yüreâi yerinde tutmak istiyordu. Vilâd gibi bir adamın koynuna girip çıkan M%raçılan kolları geri çevirdi: yayı iğrenilecek kadar kirli buluyordu. Ne yapıyorsun Marya, dedi, bu Onun döktüğü yaşlar ise her kiri sile rası Sylli yolu değil. cek kadar kıymetli tanıyordu. Birbiri Ve birden onunla Voyvada arasında ne uymıyan bu iki seziş onun iradesini geçen karanhk hayatı düşünerek sinir sağdan sola, soldan sağa ağdırıp duru lendi, elini uzatarak kadınm göğsündeki yordu. kara izleri gösterdi: Nihayet insaf duygusu her düşünce • Bunlan unutup ta bana nasıl yakden üstün çıktı, delikanlmın kolu iğildi, laşıyorsun?.. İlkin hesab ver, temize çık. yerde sürünen güzel başı tutup kaldırdı, Sonra bana yanaş. erkek zâfile kadm kudreti yüzyüze Genc kadın, kendine artık Merycm geldi, genc dudaklar birleşti. demiyen ve ömründen koparılmış gün Bu birlesmenin çıkardığı uzun ve peK lerin yaralarını bir suç belgesi gibi yji uzun ses Vilâdın da gözlerini açtı ve özüne çarpan delikanlmın içinde kanıyan lüm mahkumu, kendine hazırlanan topbüyük hıncı sezdi, üç beş dakikadanberi raksız mezar başında beliriveren bu cantaşıdığı sevinci birden kaybetti, canlı bir lı sahneyi kıskana kıskana seyretti. Oyelem anıtı kesildi, yürekler parçahyan bir inilti ile sevgilisinin ayaklanna kapandı: nak kemikleri toptan kınlıyormuş gibi yaman bir acı duyarak inledi. Köle de Ben suçsuzum Mustafa. Etimin kiyip te sefil zevklerine âlet yapmak isterini kanımla yıka. Fakat sevgime inan. diği delikanlı, kendini bir kere daha Sırası değil Marya, bu sözün sı yenmiş, bir kere daha hırpalamış olu rası değil. Görüyorsun ki yapılacak ış yordu. Bu, onun için ayn bir ölümdü lerim var. ve o nefes ala ala bu ölümün acısını ta Ve gene mahkumun yanına gitti, es diyordu. kısi gibi göğsüne oturmıya hazırlandı. Mustafa, bütün kara hatıralari silen Kadın, onun ardında sürünüyordu, kal nefîs süngerin, o kıvrak busenin tazyi bmi arıyan bir ruh gibi çırpma çırpma kından güclükle kurtulduktan sonra şöyyürüyordu. Bu ruhun merhamet dilenen le bir silkindi: dudakları erkeğin ayaklarına değince du Meryem, dedi, vakit dar, işim arum gene değişti, Mustafa kösteklenmiş cele. Bu herifi didim didim didiklemek, gibi yürüyemez oldu ve yalvardı: parça parça edip bir yana koymak ge Kız, beri git. Beni işimden alıkoy rek. Sen araya girdin, bana vakit kay ma. Şu domuzu hakladıktan sonra ko bettirdin. Elimi çabuk tutmalıyım ki gün nuşuruz. doğmadan savuşabilelim. Marya. sevgilisinin kendine acımağa Genc kadın, candan bağlı olduğu erbaşladığmı sezerek biraz daha sokuldu, keğin yüreğini yeni baştan kazanmış oliki elile onun ayaklarım yakaladı, göz maktan gelme bir sevinc içinde geceyi yaşlan döke döke öptü: gündüz görüyordu, bütün dünyaya iyilik Hayır aslanım, dedi, gitmem. îl yapmak ihtiyacını seziyordu. Kazandığı kin beni dinliyeceksin. Suçlu isem ceza zafer şerefine, elinden gelse, Vilâdı bi : mı vereceksin. Canım da, kanım da sana le affedecck vc ettirecekti. helâl. Yok, suçlu değilsem güzel elinle (Arkan var) Çekoslovakya Dış işleri Bakanının görüşlerini, yan resmî bir şekilde ıfade eden «Europe Centrale» adlı Prağ mecYurddaşlarm sayısmm nekadar oldumuası 21 eylul tarihli sayısında şu rea ğunu bilmek, bugünkü yurd işlerinin ilist görüşü tarif etmektedir: çinde birinci meseleyi teşkil eder. Ancak « Çekoslovakyanın siyasası, hakikat bunu hakikate en yakın olarak bildikten mefhumunu kaybetmiyecek ve sömürge sonradır ki yurdun yüksek politikasınm çevrilmcsi ve ulus sorgusunu üstüne alan anlaşmazlıklarınm dünya karışıklıklan insanlar için en zarurî bir şeydir. Bu na sebeb olmaması, daha doğrusu dünnunla beraber her yurddaşın bu yüksek ya kansıklıkları şeklinde büyümesi lâ yurd davasında bütün varlığile hüku zım geldiği keyfiyetini göz önünde tut mete yardım etmesi kuvvetli bir ödev maktan geri durmıyacaktır.» Çekoslo dir. Benim kanaatime göre harb zama vakya kelimesi yerine, Yugoslavya kelinında yurddaş, yurdun korunması ve mesini koyacak olursanız, Belgrad'n ulusun istiklâli için çarpışmağı ve çalış noktai nazarının, ayni şekilde bir ifade mağı kendisi için nasıl aziz bir ödev sa sini karşınızda bulursunuz. yıyorsa, bu mesele de yurd bakımı menAnlaşmazlıkta bitaraf ve tamam^n faatinden o kadar esaslı ve o kadar kuv alâkasız olan Küçük Andlaşmanın elinvetli bir iştir. de arsıulusal taahhüdlere riayet müeyGenel nüfus sayımını îşte bu bakım yedesinden daha kuvvetli bir müeyyede dan görmeli ve incelemelıdır. Bu işe ka bulunabilir miydi? Uluslar Sosyetesi rışmamak, kauidsiz durmak Ve yahud nizamnamesinin, Küçük Andlaşma devda yanlış sağlık vermek yurda karşı ya letlerinden her birinin akdettiği bütün pılmış suçlann en büyüğüdür. Yanlış ve paktlann ve üç taraflı ittifakın temelini eksik bilgi hiç bilmemekten daha kor teşkil ettiğini unutabilir miydi? kunç ve daha çirkin sonuclar yaratabilir. Bunun zararı doğrudan doğruya yurda olur. Işte bunun icindir ki genel nüfus sayımına karşı yapılan bir suç doğruca yurda yapılmış olarak sayılır. Yurda karşı suç isliyecek yurddaş herhalde çok az bulunur. Ben Tilrk yurddaşını böyle ağır bir suctan uzak tutanm. Şu halde hükumetin bizi ödeve çağırdığı günü bekliyelim ve bize verilecek ödevi yüksek bir heyecan ve istekle ve büyük bır doğrulukla atılahm. Bu iş yurdun bize yüklettiği borcların başında gelir. Bu nu bir dakika unutmıyalım. Küçük Andlaşma, Îtalyan Habeş anlaşmazlığını ihmal etmek suretile, fi kirleri, bir Avrupa anlaşmazlığı ihtimaline çevirmek istiyordu. En büyük, en gerçek korkusu Musolininin, îtalyanın yayılma ihtiyaclarını tatmin etmek maksadıle facialı bir örnek yaratması ve bunun, yann, dünyanın başka bir tarafın da, silâha müracaat lüzumunu haklı göstermesi ihtımalidir. Küçük Andlaşmanın ve Balkan Andlaşmasmın, prensipler üzerinde bu kadar metin ve ef'alinde bu kadar ihtiyath durumu, Uluslar Sosyetesi diplomasisiDenizli saylavı nin ve devletlerin, harbi ve onun feci soN. A. KÜÇÜKAĞA nuclannı bertaraf etmek maksadile son dereceye kadar müzakere çareleri ara ECNEBl MEHAF1LDEmalannı intaç etmektedir. îtalyan elçisi Ankaraya gitti Italya elçisi Sinyör Galli dün akşamkı trenle Ankaraya gitmiştir. Gümrük memurları imtihan îtalyan elçiliği birinci kâtibi Baron Dı edildiler Giura İtalyan Dış İşleri Bakanhğında öGümrüklerde bir müddettenberi de nemli bir vazifeye seçildiğinden birkaç vam etmkte olan muayene memurlan güne kadar Romaya gidecektir. Baron kursu bitmiştir. Kursa devara eden me Di Giura bir nViddet Ankarada îtalyan murlann dün imtihanları yapılmıştır. işgüderliğinde de bulunmuştur. Yerine kimin tayin edildiği daha belli değildir. Gümrükler Müsteşarının yapa GÜMRVKLERDE 500 Polonyalı gezgin gitti Koszciusko vapurile şehrimize gelen 500 Polonyalı gezgini dün akşam Kös tenceye gitmişlerdir, Oradan şimendiferle Lehistana'döneceklerdir. Vapur Galata nhtımından ayrıhrken vapurun bandosu İstiklâl marşı ile Leh ulusal marşını çalmıştır. Yakında ayni vapurla 600 Polonyalı gezginin daha şehrimize geleceği haber alınmıştır. Bu münasebetle Polonya elçiliğinde gezginler şerefine bir gece şöleni verilecektir, cağı gezi Şehrimize gelen Gümrük ve ınhisarlar Müsteşarı Adil Okuldaş, Gümrük ve înhisarlar Bakanı Ali Rana Tarhanla görüşerek yapacağı doğu gezisinin esaslannı tesbit etmiştir. Müsteşar perşembe günü doğu genel enspektörlüğü bölgesindeki etüd gezisine çıkacaktır. Bu gezi doğuda gümrük teşkilâtının ıslahı, bilhassa Iran transit işinin kabil olduğu kadar kolaylaştınlarak doğu ekonomisi üzerinde bir hareket husule getirmek amacını istihraf edecektir. Müsteşarın bir buçuk ay sürecek olan bu gezisinde Kars, Kızılvize ve Trabzon gümrük teşkilâtlan tetkik edilecektir. KURUMLARDA Kabzımallar Cemiyetinde Bundan bir müddet evvel seçime fesad karıştığı iddia edilerek geri bırakılan 1NH1SARLARDA Kabzımallar cemiyeti idare heyeti seçimi Muhayyel bir cinayet dün saat 13 den itibaren yapılmıştır. Yelnhisar memurları kursu Üünkü gazetelerden bazıları, Yuksek ni idare heyeti bugünkü tasnifte anlaşılaInhisarlar İdaresi tarafından memurlar kaldırımda bir cinayet olduğunu, bir ki caktır. için açılan beşinci kursun imtihanları baş şinin öldüğünü, katilın de yaralanarak lamıştır. Bu imtihanlar sonunda kazanan Beyoğlu hastanesine kaldınldığını yazı İzmirde mektebler açıldı memurlar zamla ve terfian açık memuri yorlardı. İzmir (Özel) İlk ve orta okullar yetlere tayin edıleceklerdir. Alâkadar makamlar bu haberi yalan açıldı. Hiçbir talebe açıkta kalmamıştır. Albncı memurin kursu ıkinciteşrin a lamaktadırlar. Yüksekkaldınmda böyle Alınacak tedbirlerle ihtiyac karşılanmışbir vak'a olmamıştır. tır. yında açılacaktır. . FOL1STE Tunadan Batıya Edib JsmâİT Habib'in fevkalâde güzel eseri Her kitabcıda bulunur, tevzi yeri Cumhuriyet matbaası

Bu sayıdan diğer sayfalar: