15 Nisan 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

15 Nisan 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Nîsan 1936 CTJMHÜRtTET ( TERBİYE BAHİSLERİ ) Biz bize Maharaca Günü gününe yaşıyanlarımız Salonda, kadınlı erkekli kırk elli kişi kadar vardık. Çay masalannın başında küçük gruplara aynlmıştık; konuşuycırYazan: Selim Sırrı Tarcan duk. Içimizde kimler yoktu? Her sabah yataktan kalkınca tuvalet ortasına küçük bir delik şekli verip kısa yapmak yalnız yüzünü yıkamak, dişleri kısa (tü.. tü.. lü.. tü.. tü..) diye bir ses Bütün dünyanın tanıdığı meşhur gazeeciler, meşhur alimler, meşhur muharrirni ovmak, saçlarını taramak clemek de çıkararak sahveriniz. (Bir dakika) er, meşhur san'atkârlar, meşhur diplo3 Ayakta vaziyet alınız, kollarınızı ğildir. Tuvalet her yaşta herkes için büomuz mafsalı etrafında öne, arkaya, ya matlar.. tün bedene aid olmalıdır. Sanki titiz bir elin her kategoriden seçBedene aid tuvalet vasıtalan şunlar na işletiniz! Göğsünüzün üstünde kavuştiği örnekleri teşhir için bu salonda beydır: Tenis oynamak, kürek çekmek, ata turup açınız (bir dakika). Bu hareket nelmilel şöhretler sergisi açılmıştı. binmek, eskrim yapmak, dağ veya kır leri bazı gün hafif ve yavaş, bazı gün Ya konuşulan mevzular? gezintilerine çıkmak, bir jimnasük veya kuvvetli ve şiddetli yapınız. Biz bunlara dokunmıya bile cesaret e4 Bilek, dirsek, boyun, omuz mafmekanoterapi salonuna devem etmek. demeyiz.! Fakat bunlar külfetlidir. Her şeyden ev sallarını döndürerek, çevirerek, önde, yanVe orada bulunan meşhurlar bizim tevel para ister, hoca ister, âlet ister, saha da, yukanda (yanm dakika) işletiniz. 5 Bacaklannızı kalçadan veya diz mastan sakındığımız derin, yüksek mevister, sonra da vakit ister... Her yerde, her mevsimde yapılamaz. Halbuki benim kapaktan öne arkaya, yana kaldınmz ve zular üzerinde, bir ip cambazı çevikliğile sizlere tavsiye edeceğim tuvalet usulü her ya fırlatınız! Ayaklannızm ucunda çö koşturuyorlar, bir hokkabaz meharetile keseye elverişlidir. Ne hoca ister, ne âlet melip kalkınız! Olduğunuz yerde biraz oynuyorlardı. ister, ne meydan ister, ne salon ister, ne sıçrayınız. (Bir dakika) Hayretten ağzım bir kanş açılmış ba6 Gövdenizi belinizin etrafmda a kıyordum. para ister. Yalnız, ama yalnız biraz hüsnüniyet, biraz gayret, biraz da sebat is şağı, arkaya yanlara bükünüz ve mihveri Derken salona bir heyet girdi: ter. Hoca kendiniz, âlet vücudünüz, sa etrafında döndürünüz! (Bir dakika) bir Elinde bir kamçı tutan sırma elbiseli bir , lon yatak odanız. Vaktimiz yok deme kaç geniş nefes alınız. maharaca. yiniz! Bir gün yirmi dört saattir. Yani 7 Odanızın içinde parmaklannızın Arkadan, sırma entarili iki kadm. 1,440 dakikadır. Bunun yalnız 15 da ucunda vücudünüz gergin olduğu halde Kanlan. kikasmı viicud ekzersizlerine ayırırsanız, dolaşınız. (Bir dakika) Ve daha arkadan gene sırma elbiseli hem çok yaşarsmız, hem iyi yaşarsınız. 8 Bir halı üzerine arkaüstü yatınız. Haydi gayret! Daima genc kalınak, yü Ve yattığınız yerde çenenizi göğsünüze üç uşak. zünüzde tebessüm eksik olmamak, has * kadar getirip yavaşça arkaya yatınnız! Bunların salona girmeleri bir hâdise oltalıklara karşı koymak, hayat savaşında Kollarınızı yana açıp ellerinizi yere bas du; başta meşhur adamlar olmak üzere muvaffak olmak istiyorsanız, 15 dakika tmp sırtınızı yerden aymp gene yere ya herkesin gözleri üzerlerine dikilmişti. nızı bu her emrinize boyun eğen vücudü tınnız! Ayak burunlannızı bir yere ilişVe başta meşhur adamlar olmak üzere nüzden esirgemeyiniz! tirip yavaş yavaş oturup gene yavaş, yavaş herkes, maharaca önünden geçerken hürmetle iğiliyordu. yatınız! (îki dakika) Başlıyalım öyle ise: O, bir Buda heykeli kadar azametli Yataktan kalkınca önce zarurî ihtiyac9 Yattığınız yerde bacaklannızı Iannızı yapmız. Yüzünüzü, boynunuzu birer birer bükerek dizinizin üstünden iki ve sessiz, etrafına ehemmiyet vermeden bol su ile yıkadıktan sonra, camlan açıp elinizle tutup karnınızın üstünde titre ilerledi. (şayet gece kapamışsanız) odanızın ha tiniz. İkisini birden büküp gene yavaş yaBir kapısmdan girdiği salonun öteki vaş boyluboyunca uzanınız. Bacaklan kapısından çıktı, gitti. vasını tazeleyiniz! 1 Pijamanızın veya geceliğinizin nızı gergin olarak yukan kaldınp indi Bu seçilmiş muhitte, bu kadar alâka üstünden kollarınızı, bacaklannızı, göğ riniz. Dizlerinizi karnmızm üstüne büküp :oplıyan bu adam kimdi? sünüzü, karnınızı, belinizi, elinizi nereye bisiklet çevirir gibi havada işletiniz. (2 Merak ettim. kadar yetişiyorsa her yerinizi muhitten dakika) Ismini bilen çıkmadı. merkeze doğru hafif başlayıp gittikçe şidBu hareketlerden sonra vücudünüz iyiFakat öğrendim ki bu maharaca birkaç deti arttırarak güzelce ovunuz. Yani ken ce ısmmış olacak, hatta belki biraz da gündür oradaymış ve sanğınm üzerinde di kendinize masaj yapınız! (İki daki terliyeceksiniz. Muhafazalı bir yerde çadünyada bir eşi daha bulunmıyan kocaka) nızı bu işe ayınnız. Önceleri parmak bucak belden yukan kısmını açıp kolonman bir pırlanta taşırmış. lannız daha çabuk yorulursa masaj'ı daha yalı veya ispirtolu su ile ıslatılmış yumu N. hafif yapmız. (Başkasma yaptırmayı şak bir hamam kesesile iyice ovunuz, sonnız). ra bir havlu ile kurulayınız! Ayni suretle 2 Masajdan sonra bütün adalele aşağı kısmını da elden geçiriniz. Eğer rinizi serbest bırakıp bol kol ve bacak mümkün olursa sonradan bir de duş yalannızı (yanm dakika) titretiniz! Ondan pmız. (Üç dakika) sonra sağa sola, öne arkaya kollarınızı Böylece vücud tuvaletinizi on beş daiyice açıp parmaklannızın ucunda yük kikada bitirmiş olursunuz. Önceleri biraz selip gerininiz! O da bittikten sonra beş zor gelir ama, alıştıktan sonra nasıl dişilâ on kere geniş ve derin nefesîer alıp lerinizi ovmadan, yüzünüzü yıkamadan temiz hava ile ciğerlerinizi yıkayınız! rahat etmiyorsanız, vücudünüzü de bir Nefesi ister ağzınızdan, ister burnunuz sabah işletmeden rahat etmezsiniz. dan alınız. Yalnız salıverirken ağzınızuı Selim Sım Tarcan Bedenimizin tuvaleti Çocuğu hastalanırsa kadm işçi ne yapar? «Çalışırsam yavrum bakımsızlıktan ölecek, çalışmazsam bize kim bakacak? soruyorum» Söylemeden yapmak ve yapmadan söylemek! Japon profesörü M. Okubo tetkikat için memleketimize geldi Adana (Hususî) Şu son günlerAdana (Hususî) Türk Hava ku de şehrimizde tam bir yaz çeşnisi hüküm rumu tarafından şehrimizde de bir «Türk sürmeğe başladı. Dondurmacılar, şer Kuşu» kursu açılması kararlaşmış bulu betçiler hanl harıl çalışırken yaz sebze nuyor. Bu karardan haberdar olan bir leri de pazarda görünmege başladı. Me çok münevver gencler, Hava kurumuna selâ domates, hıyar, biber, kabak artık başvurarak «Türk Kuşuna» yazılmağa lokanta vitrinlerinden de çıkarak orta halli sofralara kadar yayılmış bulunu • başlamışlardır. Hava kurumu müfettişi Halil, bu iş yor. Daha şimdiden birçok aileler bag leri tanzimle uğraşmaktadır. T ü r l Kuşu lara taşınmıştır. Akşamüzerleri Atatürk mayıs başlannda açılacak, plânör ve pa parkı, Seyhan kenarları, asfalt caddeboraşütleri kullanmayı öğretmek üzere lü yu biraz serinlemek, azıcık hava almak zumu kadar muallim bulunacak, bura ihtiyacında olan halkla dolup taşıyor da en az üç ay talim gören gencler; tem Palto, pardesü, soba ve mangal gibi kış, Profesör M. Okubo malzemeleri artık görünmez oldu. Öğle muz, ağustos ve eylul aylannda da InTokyoda Komazovo Üniversitesi önünde umumî sahada stajlannı görecek sonu santigrad gölgede 30 u bulduğu Türk Islâm ve şark tarihi profesörü ve günler mekteblerde tedrisat yapılamıyor lerdir. Japonyanm kıymetli âlimlerinden OkuHalkımız arasında büyük bir alâka Hulâsa, bugün ülkemizin bu «Çukuro bo dün Romanya vapurile şehrimize gelile karşılanan bu hâdise, birçok uçma ve va» denilen bölgesinde Anadolu yaylâ miştir. Profesörü rıhtımda Üniversite naatlama heveskârlarını da bilhassa mem sma hiç benzemiyen bambaşka sıcak bir mına Edebiyat Fakültesi tarih doçenti hususiyet bütün haşmetile belirmiş bulu Enver Ziya ve talebelerden bir grup karnun etmiştir. nuyor. şılamıştır. Kıymetli profesör burada yeni Türk kültürünü ve inkılâbını tetkik edecek ve bilâhare bu görüşleri ihtiva eden Bir isim yanlışlığı Yeni hayvan vergisi kanunu ımıcibince bir tarih kitabı yazacaktır. Profesör O yoklama muamelâtınm ne suretle yapılaÜnyon Fransezdeki fotoğraf müsaba kubo burada ve Ankarada Japon hars cağmı tesbit etmek üzere yann Vilâyet kasmda kazananlardan Nadir Olcayın is hakkmda konferanslar da verecektir te bir komisyon toplanacaktır. mi dün yanlıs yazılmıştır. Tashih ederiz Profesör bu konferanslarda 20 nisanda lan zaman, arkadaşı: Adanada Türkkuşu şubesi açılıyor Çukurova yaz hayatı yaşıyor Süveyş kanalı henüz bitmişti veya bitmek üzereydi. (Verdi) nin Aydası içm Kahirede yeni, yepyeni bir opera binası yapıhyordu. Fransa İmparatoriçesi Öjeni, bu musiki şahikasının azametini işte bu bına ıçinden seyredecekti, ansızın bir haber duyuldu: Ingiltere, Habeşistana harb lân etmiş!.. Kızıldenizle Akdenizin birbirile kucaklaşmaya hazırlandıklan bir sırada Afrikanın bir kıyısında dökülecek kan, belki heyecan uyandırırdı. Lâkin o sırada Milletler Meclisi yoktu ve İngil tere Habeş iline sarkmtılık ederken hiçbir devletin hakkına ve kazancına ilişir gibi görünmüyordu. O sebeble bu savaş, bir boks oyunundan daha gürültüsüz cere yan etti, Sir Robert Napyerin kumandası alhndaki kırk bir bin mevcudlu ordu 31,500 yük ve binek hayvanını, top taşıyan on üç fili önünde yürüterek Habeş topraklarında ilerledi, İmparator Teo Çocuğuna bakmak için işinden çıkan zavallı kadm dorosun sığındığı Magdalâya vardı ve Yanıma yaklaşıyor. Yüzü kederli, ba Sonra kadın gene koluma dokunuyor: şehri sardı. kışı üzüntü dolu genc bir kadm. Üstünde Dışarı çıkalım... Bu pis hava sizi 13 nisan • 1868 de şehir düştü. Ingi • nefti bir elbise, başında etrafı pullu beyaz rahatsız edecek, diyor. izler, çember içine aldıkları şehirden bir bir yemeni var. Fatihte, Fatih medresele Yook canım... rinin en sonuncusunun kapısı önündeyiz. Diye mukabele ediyorum. Hasta ço kuşun bile uçmasına imkân bırakmamış Etrafımı birçok kadınlar ve birçok çocuk cuğunun teneffüs ettiği bu havanın benim ardı. Fakat şehre girdıkleri vakit esir etar almış. gibi sağlam bir kadını bile nekadar ra mek istedikleri Imparatoru bulamadılar. ünkü o, kendi dileğile ölmüştü! Onlarla konuştuğumu ve onlara bazı hatsız ettiğini ona göstermemek ve onu *** sualler sorduğumu işiten bu kadın birden daha ziyade müteessir etmemek istiyorum. Dışarı çıkıyoruz. Bütün odalardan sıbire kapının önünden ayrıldı, bana yaklaş2/10/1935 te de yeni bir istilâ orduzan rutubetli ağır kokuya rağmen dışan su Habeş iline girdi. Böyle bir taarru tı ve şimdi elile kolumu tutarak: zun vukua geleceği aylardanberi tahmin Evvelâ bana geliniz, diyor, evvelâ da, daha geniş bir nefes alıyorum. Gördünüz çocuğumun halini, di ılunuyordu. Fakat başta îngiltere ol beni dinleyiniz... Fakat dinlemeden evvel yor.. mak üezre irili ufaklı altı düzine devlet de görünüz... Habeşistanı korur gibi bir vaziyet aldık Nasıl oldu? Benim ne istediğimi biliyor musu Yüksekte sıcak su varmış. Yeni yü anndan Italyanın kuru sıkı tehdidlerle nuz? iktifa edeceği de umuluyordu. Bu ümid, Evet, demindenberi konuştuklannı rüyordu çocuğum. Üstüne döküldü. boşa çıktı, Milletler Cemiyetinin dil bom Geçmiş olsun... zı işittim, biliyorum. Geliniz biraz benim Teşekkür ederim. Geçirmeğe uğra bardımanlarından ve yarım yamalak zece beraber. rî tedbirlerinden de bir fayda hasıl ol Onu takib ediyorum. Medrese kapı şıyoruz. Geçecek mi bilmiyorum. Ken madı. Habeşlılerin elinde artık tek bir sından içeri giriyorum. Sıcak bir güneş, disini hergün kucakta hastaneye götürüp koz vardı: Tabiat!... Ne yazık ki o koz avluya gerilmiş paçavra halindeki liyme getiyorum. Bunun için işten çıktım, ona da çürükmüş. Çünkü tanklar, dağlan ve iyme çamaşırlan kurutuyor. Avlunun öte bakmak için... uçurumlan da aştılar, Habeş ilini hallaç Nerede çalışryordunuz ? arafındaki medrese odalanndan birinin pamuğuna çevirdiler. kapısının önünde bir kadm çamaşır yıkı Rejide çalışıyordum. Kocam asker Şimdi Habeş Imparatoru, meftur bir yor... 1lerde sütunlann birinin yanında oldu. Çocuğumuza, anasına ve kocamın şive ile ölümden bahsediyor. Acaba Italçıplak ayaklı bir çocuk uyukluyor: iki yetim kardeşlerine ben kazanıp bakıyanlar, AdisAbabaya girdikleri gün, yordum. Otuz kuruş yevmiye ile onlan Buyurunuz rica ederim. îngilizlerin altmış sekiz yıl önce Magdaönümden giden kadın kapılann birinin geçindirmeğe uğraşıyordum. Fakat çocu lada karşılaştıkları manzarayı mı göre ğum bu hale gelince ona kim baksın? îş cekler?.. Bunu ileride anlıyacağız ama önünde duruyor: ten çıktım. Dönünce beni yeniden işe ala düşündüğünü söylemeden yapan Teo Bir dakika içeri girer misiniz? caklar mı bilmiyorum. Büyük annesinin Rutubetli, havasız bir oda. Kenarda çocuğa bakmağa aklı ermiyor, ona bıra dorosla henüz yapmadığı şeyi ilân eden dar bir kerevet, bir tarafta bir mangal, kamıyorum. Biz işçi kadınlar çocuklan halefi arasında zamanın icab ettirdiği bir yerde bir küçük yatak, yatağın içinde mız bu hale gelirse onlan kime emanet e fark vardır sanıyorum. minimini bir çocuk, gırtlağına kadar sargı delim? Ne yapalım? Soruyorum size... M. TURHAN TAN lar içinde yatıyor. Reji, çocuğum hastadır diye bana gündeYanında, yerde diz çöker gibi oturmuş liğimi vermekte devam etmez ya!.. BeKıskanclık yüzünden bir orta yaşlı bir kadm çocugun yüzüne ba nim halim ne olacak?.. Çocuk iyi olun cinayet kıyor. cıya kadar açlıktan mı öleceğiz?.. Şimdi Önümden giden kadın elile bu çocuğu satıp yiyoruz, satacak birşeyimiz kalmaNişantaşında dün kıskanclık yüzün gösteriyor: ymca halimiz neye varacak? Çalışırsam, den bir cinayet olmuştur. Rana isminde Çocuğum. yavrum bakımsızlıktan ölecek diye korku genc bir kız, nişanlısı Hayri ile kavga Hasta mıdır?.. yorum. Çalışmayınca da hepimiz beraber etmiş, yeni nisanlılar, birbirlerine hayli v açlıktan öleceğiz... Buna bir çare bulma ağır sözler söylemişlerdir. Yandı.. nm imkân ve ihtimali yok mu?.. Çocuk mütemadiyen bir ayağmı sallıBu kavga esnasında Hayri, «sevdiğim yarak ağlıyor. Çok canı acıyor belli. bir kızdan böyle sözler mi işitecektim?» Susuyorum. Ne cevab verebilirim ki?. diye tehevvürle ayağa kalkmış ve taban Yavrum... Yavrum... Sus. Haya casını çıkararak nişanlısına ateş etmiştir. tım benim... SUAD DEVR1Ş Rana, tehlikeli surette yaralanmış, ölüm halinde hastaneye kaldırılmıshr. İstanbula getirteceği filimlerden istifade edecektir. Londra 14 (A.A.) Dün, Dublende Ankara Hukuk Fakültesi Japon profesörü mükemmel türkçe ko komünistlere karşı büyük nümayişler nuşmakta ve başka bir dille kendisine hi yapılmıştır. Collegge Greende komü Gazetemizin 11/4/936 tarihli nüshatab edilince cevab vermemektedir. nistlerin tertib ettikleri bir miting mu sında Ankara muhabirimizin bildirdiği Profesör bilhassa Türk ve Japon kül kabîl nümayişçiler tarafından dağıtıl bir haber arasında Ankara Hukuk Fatürleri arasında bir yakmlık tesisine ça mıştır. Halk, komünist hatibleri taş ve kültesinin ismi Ankara Hukuk mektebi şişe yağmuruna tutmuştur. Polis ko lışacağını söylemiştir. olarak çıkmıştır. Ankara Hukuk FakülM. Okubo Türk medeniyetinin çok münistleri himaye için müdahaleye tesi Talebe cemiyeti Umumî Kâtibliğineski ve şümullü olduğunu, lâkin tarafgir mecbur kalmıştır. den aldığımız bir mektubda mekteb is garb âlimleri tarafından daima unutul îsveç Kralmın seyahati minin fakülte olarak düzeltilmesi isten duğunu söyliyerek bugünkü Türkiyenin Nice 14 (A.A.) Îsveç Kralı dün ak başardığı inkılâblardan, Atatürkün dâ şam Parise gitmiştir. Orada birkaç gün miştir. Fakülte talebelerinin arzusunu yerine getirmek için keyfiyeti tavzih ede hiyane eserlerinden hayranlıkla bahset kaldıktan sonra, Berlin yolile memle riz. ketine dönecektir. mektedir. îrlandada çarpışmalar Hayvan vergisi kanunu Ali Tuncun beyninden belkemiğine, Genc adam, başını, genc kızm başma, Mühürlü kapıyı açan ellerin, parmak Sen merak etme... Ben, gözcü izleri alınmıştı... Artık, Zülfü Şahin, Ali öpecek gibi yaklaştırmışh; fısıldayan bir damla damla, alev gibi kanlar sızıyordu. Aşk ve macera romanı Bu, Solmazın ilk şikâyetiydi. Bu, sisesle sordu: Tuncun elinden kurtulamazdı. koydururum! dedi. tem değil; serzeniş değil, kinaye değildi. Ne gibi garib bir hal? Hatta, yeşil gözlü kadın da yakasını Ali Tunc, otomobile tramvaya binmeIçten bir kınlısı, öyle içten ve içli bir anği, yol değiştirmeği, izini kaybettirmeği güç sıyınrdı. Solmaz, onun sesinin, vucüdünün er latıştı ki ne derin ahlar, inlemeler; ne de Ali Tunc, Zülfü Şahine rastlarsa, ko kek ılıklığını içe içe solmuştu; o da fısıldüşünecek halde değildi: lay bırakmıyacaktı... Ve yeşil gözlü ka dayan, fakat biraz titrek bir sesle cevab göz yaşları, bu kadar kuvvetle ifade edeO, mührü bozularak hırsızlama açılan mezlerdi. Ali Tunc, birşey söyliyemedi. verdi: kapıyı, Zülfü Şahinin ehemmiyet ver dını da... Genc kız, Ali Tuncun bir an değişir Onu, bir kere daha göremiyecek miydiği «bazı ufaktefek eşya» ile «bazı ev Bilmem! Belki, bana öyle geliyor, gibi olduğunu, durgunlaştığını da sez di?.. Görseydi, görebilseydi! raklar» ı düşünüyordu: tuhaf bir hal!.. Yazan: MAHMUD YESARÎ mekte gecikmemişti. Fakat pişman olmuş Görse, görebilse ona, hesab mı sora Parmak izleri de vardı. Onlan da Ali Tunc, başını doğrulttu, kolunu ko görünürse, şikâyetini, daha açıkca du cakü? 72 lundan çekti, biraz gerileyerek baktı: tetkik ettik, bir netice vermedi!.. Öyle yurmuş olacaktı, bundan da çekindi: 13 Arkadaşı, hafızasmı yormaktan vaz zamandır kapalı, her taraf toz içinde... mi? Zülfü Şahinin parmaklannın izini Meselâ, ne gibi? Yalan mı, Ali Tunc? însan, başTozlar, bozulmuş, ve aynen senin apartı alsanız... Artık neye yarar? O, «bazı geçmişti: Genc kız, elini nişanlısının omuzuna kalannın derdini de çekiyor... Rahat ya Kolay hatırad akalır, bir is.im de manda olduğu gibi, yazı masasının çekme ufaktefek eşya» ile «bazı evraklar» ı alşamak için, duygususz olmalı. Solmaz, seninle bugün, bir motör koydu, gülümsedi: gil... Kapı, mühürlü... Devriyeler, böyle leri açılmış, kâğıdlar kanşmış, yerlere sa dıktan sonra!.. Bir şeyi, hem saklamak, hem söy Ali Tunc, onun çevirme hareketini angezintisi yapalım mı? evlere, kapılara dikkat ederler. Geceyan çılıp dökülmüş... Lâkin, eşyalarda bir ekAli Tunc, sanki bir boşluk içinde yülamıştı; fazla kurcalamak ta işine gelmiGenc kız, nişanlısının yüzüne sevgi do lemek istiyorsun! sına doğru, oradan geçen devriye, kapının sik yok... Anlıyor musun şimdi? Ali Tunc, omuzunu okşayan küçük, yordu: rüyordu: lu gözlerle baktı: Ali Tunc, başını iğmişti: mühürlü ipinin koparılmış olduğunu görür, yumuşak, yaprak gibi eli tuttu, acıtma Demek, Zülfü Şahin!.. Onu, za Öyle... Hakkın var. Sen bilirsin, Ali Tunc! Anlıyorum. şüphelenir. Hemen merkeze haber verirbıtaya haber versem?.. Ali Tunc, Solmazın koluna girmişti; dan, incitmeden sıktı: Parmak izleri vardı. Onlan da tetler; merkezden müdiriyete telefon edilir. Taze ışıklı bir bahar sabahiydı... Ali, Duygulann ne uyanık, Solmaz! Apartımandaki yabancı izlerin meş' dudak uclan, gizli gizli gülüyordu.. Ben, nöbetçi idim, kalktım, gittim. İçeri kik ettik, bir netice vermedi. Böyle bir Tunc, apartımanından çıkmış, Solmazaf Genc kız, Ali Tuncun sıcak avucunda uğramıştı; nişanlısı ile birlikte, açık hav? girdik. Ev, mühürlendiği zaman, eşyalar vak'a karşısında, hastahk teşhisi koymak, um zincirin bir halkası olduğu muhak Genc kız, onun bu gizli gülüşünü hemen eriyen elini çekti; sesi, burkuluyordu: kaktı. Fakat yeşil gözlü kadın da, bu sezmişti: da zapta geçirilmişt. Eve girildiği, odala yerinde sayılmaz mı, aykın düşer mi? da ge7mek istiyordu. Hayat için, hiç te iyi değil amma... Sende bugün garib bir hal var. Ali Tunc, cevab vermedi. Aynlacak zincirin halkalanndan biri değil miydi? nn kanştınldığı apaşikârdı. Ev, aekadar [Arkan vaf] Marmara martısı

Bu sayıdan diğer sayfalar: