18 Nisan 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

18 Nisan 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

18 Nisan 1936 CUMHÜBIYET Boğazlar meselesinin Blz bize Umumî Harb, vaziyeti busbutun degıştırmıştı 3 Tarihçesi Bir ihtiyaç Izmirde çıkan Anadolu gazetesinin muharrirlerinden Bedri Rahmi Gökçe, iki gün evvel yazdığı bir makalede memleketimizin tiyatro ihtiyacından acı acı şikâyet ediyor. Arkadaşımıza göre «îstanbulda iki, Ankarada bir tiyatro olması bu iki şehir için ne büyük bir bahtiyarlıktır. İzmir gibi oldukça yüksek kültür sahibi ve medenî geçinen bir şehirde tek bir sahne bife yok. Halbuki orada da daimî bir tiyatro trupu pekâlâ yaşıyabilir.» Temennilerinde çok haklı bulduğum İzmirli arkadaşımın kendi şehri hakkında kullandığı tabirleri tevazuuna atfediyo rum. İzmir «oldukça yüksek kültür sahibi ve medenî geçinen bir şehir» değil, fakat Türkiyemizin en kültürlü ve en medenî birkaç şehrinden biridir. İstanbulda ve Ankarada yaşıyan bir sahne orada da pekâlâ barınabilir. Yalnız şu var ki, ben İstanbul ve Ankara sahnelerinin yaşadıklanna inanmı yorum. Bir tiyatro salonu, içine bir takım a damlar otursunlar da oyun seyretsinler diye yapılır; boş dursunlar diye değil. Bizim tiyatro salonlanmız bütün sene boş gibidirler. Aktörlerimiz seyirci yüzüne hasret çekiyorlar. Eğer böyle olacaksa, İzmirde tiyatroya ne lüzum var? Bu işi halletmek için başka yollardan yürümeliyiz. Prens Bibesko geldi «Sulh ancak tayyarecilikle temin olunabilecek, aksi takdirde medeniyet gene tayyarcilik vasıtasile tahrib edilecektir» Arkalıklar kalkarken Beni iliğime kadar titreten iki tablo vardır. Bunlardan biri Güstav Rihterin dir, öbürü de, hatınmda kaldığına göre, Bendmanmdır. Küstav Rihter, rengi ve ziyayı köle gibi kullanarak bir ehramın yapılışını tasvir eder. Tabloda bir Firavun görürsünüz ki yere sığamadığı için alabildiğine yükselmek istemiş, göke çı kamadığı için de güneşle küre arasında kalmış.!.. En boylu hurma ağaclan gibi uzanıp giden yelpazeler, çıplak ve terli kollann fasılasız çalışmasile Firavun hazretkrini serinletiyor ve onu okşayıp geçen sun'î rüzgârlar, kendinden biraz aşağıda oturan karısını sanyor. İleride sürü sürü esir. Hepsi çıplak ve hepsi lâgar. Lâkin gıda tadı almıyan dişlerini sıkarak inil tisiz bir tevekkül içinde iri iri taşlar taşıyorlar. Onlann sonsuz tahammülünden doğan eser, yüz metro irtifaındaki ehram, beri tarafta mermer bir tebessümle gülüyor ve biraz daha yükselmek için onlann beş on yıl daha ezilmelerini istiyor! Firavunla karısını ebediyete tanıtmak vazifesini omuzuna alan bu ehramın ir tifaı sırtlarile veya ipe sanlı kollarile taş götüren şu esirlerin önünde bilseniz nekadar küçülüyor?.. Zaten Güstav Rihterin de maksadı bunu göstermek ve görenleri titretmektir! Bendmanın tablosu da aşağı yukan böyledir. Yalnız o, Yahudi esirlere Ba bilde çektirilen hedefsiz meşakkatin acılığını canlandırıyor. Tabloda, nerede bittiği bilinmiyen dik bir yokuş görülüyor ve bu yokuşu arkalıkla taş götüren sıra sıra Yahudiler tırmanmaktadır. Zavalhlann kan kusan kemiklerindeki sızı, resimde, adeta sırıtıyor ve yürekleri sızlatıyor! * * * Arkalığına yükletilen iki yüz kilo agırlığındaki sandığı sendeleye sendeleye tasıyan herhangi bir hamalı gördükçe bu tablolan hatırlardım. Esir olmıyan, hür doğup hür yaşıyan hamallarımızın ar kalıkları bana, geçim zorluğunun yarattığı bir kambur gibi gelir ve yüreğimi incitirdi. Hayat, onlar için bir Firavun oluyor ve zavallılar bu Firavunun elinden bir dilim ekmek alabilmek için ebedî bir kamburun ağırlığı altında harab olup gidiyordu. Dahiliye Vekâleti, arkalıkla yük ta şınmasını son günlerde yasak etmekle işte o Firavunu mağlub ve o uğursuz kamburu idam etmiş oluyor. Hamallanmızı 'ki büklüm sürünmekten kurtaran ve yeni bir hürriyete kavuşturan bu kararı candan alkışlamamak rni'mkün mü?.. Lozan müzakerelerinde İngiltere, eski politikasının tamamen zıddını takib ederek Boğazların gayriaskerî mıntaka olmasını istedi Bogazlar meselesini îngilterenin büyük I Bir garabet te Mısır ordulannm Kü hyaya ir hassasivet büvük meharetle tahyaya gelmeleri üzerine belirdi. Istanbir hassasiyet ve büyük bir mehar< gözönünde tuttuğuna şüphe edilemezse bulun elden gideceğini görerek ürken I de bu dikkat politikası karışık bir biçim kinci Mahmud, payitahtın müdafaasını deydi. Çünkü İngiltere Mezopotamyaya, Ruslara bıraktı ve Çarın filosu, ikinci deMısıra, Yemene, bir kısım Habeş sahil fa olarak Karadeniz Boğazını geçti, Is lerine sahib olan Osmanlı împaratorlu tanbul kıyılarında bayrak dalgalandır ğunun da canh bir kuvvet halinde yaşa dı (1833). Boğazlar meselesi, bu vazimasını istemiyordu. Londranın düşündü yette, kökünden halledilmişe benziyordu ğü }u idi: Osmanlı devleti can çekişsin, ve Avrupa ile Asyayı yaklaştıran bu iki fakat çabuk ölmesin. Boğazlar da o can köprii Ruslann eline geçmiş gibiydi. Iste Boğazlar meselesini beynelmilel çekişen bekçinin elinde bulunsun!.. Bu sebeble Osmanlıların Rusya ve Avusturya taşıdığı ehemmiyetle mütenasib bir gü ile yaptığı harblerde dost bir bitaraf gibi rültü ile ortaya çıkaran bu hâdisedir. Mıdavranıyordu, Isveçi ve Prusyayı kulla sırın Mehmed Ali Paşa elıne ve o vasıta narak berikileri sıkıştırmakla iktifa edi ile kendi nüfuzu altına girmesini istiyen yordu. Ancak (1790) dadır ki gizliden Fransa, Ingiltereden önce telâşa düştü, gizliye takib olunagelen Yakınşark poli Rus filosunun Boğazdan uzaklaşmasını tikasına açık bir istikamet verilmek iste istedi. ingiltere daha ciddî ve daha esaslı nildi ve îngilterenin, Osmanlı Impara davrandı, Mısır işini kökünden halletmek torluğunu paylaşmak siyasetine karşı göz yoluna girdi ve bu teşebbüs sırasmda Boyumamıyacağı resmen söylenildi. Bunu ğazlar meselesini de sağlam bir temele yapan Vilyam Pittir. Amerikada oyna bağlamayı kararlaştırdı. İngilterenin bu nılan kozun kaybedilmesinden bütün în teşebbüsüdür ki Avrupa siyasî tarihine gilterenin heyecan içinde bulunduğu sıra Boğazlar meselesinin ilk vesikasını ge da genc Başvekil, yurddaşlarınm dikka çirtti: Mısır işleri dolayısile Rusya, A lini Boğazların ehemmiyeti ve Yakınşark vusturya, Fransa, İngiltere, Prusya ve meselesi üzerine çekmek istdi, parlamen Osmanlı devletleri arasında imzalanan toya bir takrir vererek Karadenizi şimal (13 temmuz 1841) bir muahede ile Akve garb şimal taraflanndan avucuna al deniz ve Karadeniz Boğazlarının harb gemıç olan Rusya aleyhine harb tedariki milerine kapalı tutulması kabul edilmişti. yapılmak üzere tahsisat istedi. Ayni za Devletler bu esası tesbit ederken «Os manda Çar hükumetine verilmek için manlı devletinin ötedenberi muhafaza etPetersburga sert bir nota da göndermişti. tiği kaide mucibince» kaydini koyarak Altmış yıl sonra Boğazlar meselesini Rus Boğazların kapalı tutulmasını hukukî bir ya zararına kapayan Kırım harbinin ilk teamüle istinad ettirmiş görünüyorlardı. taslağ işte bu notadır. Fakat her iki KaKırım muharebesinden sonra (30 mart tnara, Vilyam Pitin teklifini kabule ya 1856) da imzalanan sulh muahedesinin naşmadı. Çünkü îngiliz milleti henüz onuncu maddesi Boğazlann her vakitte Bug ve Dinyester nehirleri arasında buve herhalde yabancı harb sefinelerine lunan Rus ordularının Boğazlan kolaykapalı kalacağını tekid ettiği gibi on bilıkla tehdid edebileceğine inanmıyordu rinci maddesi de Karadenizin yalnız ticave bu iki nehir kıyılarının Türklere veya ret gemılerine açık tutulacağmı ve bu deRuslara kalmasmı müsavi görüyordu. jnzde Rnslarra da, Osmanlıların da harb Vilyam Pit teklifini geri aldı, Petersbur'gemisi bulundıramıyacaklarını âmirdir. ga da ulaklar çıkararak notayı Rus ka Ayni hükümler, aynca imzalanan senedbinesine tevdi edilmekten ahkoydu. lerle de tevsik ve teyid edilmiştir. Bunlar, bu vesıkalar Boğazlar meselesinin o taVilyam Pit, yurddaşlannın dikkatini rihte İngiltere siyasetine göre halledildi Boğazlar meselesine çekmek için uğraşırğini ve Rusyanın Boğaz yollanndan ri ken Osmanlılarla Ruslar arasında Ziştov cate icbar olunduğunu gösterir. tnuahedesi imzalandı ve Rusların Bo Çarlık Rusyası 18701871 yıllanndagazlara doğru ilerlemeleri biraz daha ki Prusya Fransa harbinin uyandırdığı sağlaştı. Fakat büyük ihtilâl sırasmda Fransızlann Mısın işgal etmeleri Boğaz kanşıklık sırasmda Karadenizin bitaraf lar meselesine başka bir şekil verdi. In lığını bir beyanname ile kaldırdı, muhtegiltere, Hind yolunun Kızıldenizden teh lif yerlerde tersaneler kurdu ve bir harb did altına düştüğünü görünce Boğazlar filosu yapmağa koyuldu. 1877 1878 işini ikinci plâna bıraktı, Ruslarla birleş Rus Osmanlı harbi sonunda Çarlık orti. Osmanlılar da ister istemez bu ittifaka dulan Ayastefanosa, İngiltere donanmagirdi ve 1453 yıhndanberi görülmemiş sı da Marmaraya geldi. B.u, İngiltre ile bir hâdise olarak Karadeniz Boğazından Rusyanın Boğazlar işinde düşmanca son yabancı bir devlet donanmasının Akdeni karşılaşmalarıdır. Çünkü Berlin muahe ze çıkmak için geçtiği görüldü. Bu, Rus desile Boğazların kapalı kalması esasını gene teyid ettiren İngiltre, Rus Japon filosu idi! harbi sırasmda bu hükmü koruyarak KaFransızlann Mısırdan sürülüp çıkanl radenizdeki Rusya donanmasını hareketmasile beraber politika değişmiş ve Ba siz bıraktırmakla beraber Mısırı işgal etbıâli, Napolyonla dostlaşarak Rusya a tikten, Büyük Harb sonunda Mezopo leyhine vaziyet almıştı. İngiltere ise gene tamyaya girdikten ve Filistini ele geçir Ruslarla müttefikti. Bu durumdan, büs dikten sonra Hind yolunu emniyet altınbütün garib bir netice çıktı, Ruslar kara da gördü, Boğazlara ehemmiyet vermedan ordular sevkederek Tunaya doğru meğe başladı. Büyük Harb yıllannda akmağa başladıklan gibi Amiral Duck Boğazı zorlaması, Mezopotamya ile Fiworth'm kumanda ettiği bir îngiliz filo listin kıt'alarını nüfuzu ve idaresi altına su da Çanakkale Boğazını zorlıyarak İs henüz alamamış ve harbi de Almanya atanbul önüne indi (1806). Boğazlan leyhine neticelendirememiş olmasmdandı. zaptetmek istiyen Rusya ile bunun önüne Yoksa Boğazlara hücumla inhizama uğgeçmeği kendi çıkarına uygun bulan In ramayı göze almazdı. Nitekim Lozan giltere, siyasetlerini birleştirmişe benzi muahedesi müzakereleri sırasmda eski politikasının tamamıle zıddını takib etti ve yordu. Prens Bibesko Yeşilköyde karsdayıcıları arasında Beynelmilel Tayyarecilik Federasyo nu reisi Prens Bibesko beraberinde yeğeni Prens Kantaküzen olduğu halde dün saat 4 te tayyare ile Mısırdan İstanbula gelmiştir. Prens Bibesko Yeşilköyde Tayyare cemiyeti reisi İsmail Hakkı, Belediye reisi namına Yeşilköy nahiye müdürü, Romanya viskonsolosu M. Gika ve birçok tayyareciler tarafından karşılanmıştır. 27 senedir hiç durmaksızın beynelmilel tayyareciliğin inkişafına çalışmış olan Romanyalı prens, dün Perapalas otelinde gazetecilere şunlan söylemiştir: « Bir hafta evvel Bükreşten kalkarak Parise, Londraya, oradan da Mar silya, Tunus, Trablus, Kahire yolile Gazze, Rayak, Konya ve Eskişehirden gecerek İstanbula geldim. 27 senedir bütün gayem, tayyareciliği sulh uğrunda inkişaf ettirmek olmuştur. Çünkü ancak tayyarecilikledir ki sulh temin olunabilir. Bu gaye elde edilemediği takdirde bütün medeniyet gene tayyarecilik vasıtasile tahrib olunacaktır. Uçuşlanm esnasmda bana daima hududdan bahsederler. Halbuki tayyare ile yükseldiğimiz zaman bu bahsedilen hu dudlan hemen hiç görmüyor gibiyiz. Tayyarecilik o kadar muazzam birşeydir ki, bir memleket, bir hudud ona pek dar geliyor. îşte onun için tayyareciliği beynelmilelleştirmek arzusile çalışıyorum. Beynelmilel tayyarecilikten maksadım, sivil tayyarecilik, hatta doğrudan doğ ruya tayyarecilik için tayyarecilikrir. Sözümü bitirmeden şunu da söyliyeyim ki, çok sevdiğim Türkiyede gördüğüm te veccüh ve misafirperverlik her zamanki gibi beni pek mütehassis etmiştir.» Misafir tayyareci prense îstanbul Tayyare cemiyeti dün akşam Perapalasta bir ziyafet vermiştir. Ziyafette birçok tayyarecilerimizle îstanbul Tayyare cemiyeti reisi bulunmuştur. Bibesko bugün öğleden sonra Prens Kantagüzenle birlikte saat üçte Yeşil köyden tayyaresile kalkarak akşam alh buçukta Bükreşe varacakür. N. Mahkemeden kaçan kaçakçı Konya (Hususî) Esrar kaçakçılı ğından dolayı suçlu bulunan Arnavud Zekkoş admda birisi asliye ceza mah kemesinde muhakemesine başlandığı sırada Müddeiumumiliğın tevkif kararı istemesi üzerine tevkif edileceğini anlıyarak mahkemeden kaçtı. İlk celseye gayrimevkuf olarak başlanmış olduğu için kendisini mahkemeye getirmiş muhafızlar da yoktu. Fakat orada bulunan diğer mevkuf eşhasın muhafazasına me mur olan jandarmalar derhal harekete geçtiler ve ayni zamanda polis ve jan darma dairelerini de haberdar ettiler. Bunun üzerine kaçak Zekkoşun takibi sıkılaşmış oldu. Zekkoş kaçarken kamasını da çekerek eline almış olduğu için sivil halk kendisine yaklaşıp tutamı yordu. Arkasına düşmüş olan jandar malarımız kendisini nihayet Nakiboğlu mahallesinde bir çıkmaz sokakta yakalıyrak tekrar mahkemeye getirdiler. Mahkemeden tevkîf karan da çıkmış olduğu için şimdi hapisanede bulunu yor. Havalar birdenbire ısındı îngilterenin Almanyaya vereceği istikraz Daily Express yazıyor: «Almanyaya İngiltere tarafından (10) ila (20) milyon sterlinlik bir istikraz yapılması hükumet tarafından tetkik safhasındadır. Epey zamandanberi Almanyanın ham maddeleri tedarik hususunda güçlük çektiği biliniyordu. Bu maksada sarfedilmek üzere Almanyaya bir istikraz yapılması lehinde îngilterede cereyanlar vardır. Verildiği takdirde bu paranm silâhlanma işlerine yanyacak ham madde tedariki işine sarfolunmaması hakkında da kayidler dermeyan edileceği tahmin olunmaktadır. Maamafih bu meseleyi tefrik etmek; mütehassıslar için bile çok zor bir iştir. Elyevm Almanyanın Londra borsasına iki seri üzerinden ihraç edilmiş ve biri 17, diğeri 12 milyon sterlinlik istikraz borcu vardır. Alman malî vaziyetinin bozukluğundan bunlardan 100 sterline ihraç olunmuş birinci seriye dahil tahvilâtın beheri 58 sterline, ikinci seriye dahil tahvilât ta 38 sterline düşmüştür. Almanyanın îngiltereye olan umum borcu 92 milyon sterline baliğ olmaktadır. Bu paranın 49 milyonu hususî eşhas tarafından Alman tahvilâtına ve hususî îşlere yatırılmış, 43 milyonu da İngiliz bangerleri tarafından, hükumetin tasvibile verilmiştir.» Birkaç gündür iyi gitmekte olan hava dün birdenbire fazla ısınmıştır. Kandilli rasad merkezinden aldığımız malumata göre dün sabah saat yedide 758 olan tazyik saat 14 te 755 e kadar düşmüştü. Hararet 28 dereceye kadar çıkmıştır ki, bu sene bu kadar yüksek hararet görülmemijtir. Hararet en az 13 derece idi. Dün yazın geldiğini anlatan sıcaklan gören İstanbul halkı paltolan ve parde lüleri, kadınlar da kışlık mantolannı tamamen atmışlardı. Hatta yazlık roblarla Beyoğlu Halİevinde «okakta gezen kadmlara, güneşe karşı siBeyoğlu Halkevi Köycülük kolu tara yah gözlük kullananlara sık sık tesadüf fmdan çizilen senelik programm tatbikı ediliyordu. na başlanmıştır. Azasınm seksenini mu allimler teşkil eden bu komite geçen hafVitrin müsabakasında tadan itibaren köylere ziyaretler yaparak kazananlar köylünün ziraî, içtimaî ve sıhhî işlerile Önümüzdeki pazar, geçen sene Yer yakından alâkadar olmuş ve derdlerini dinlemeğe başlamıştır. Geçen hafta Ke li Mallar vitrin müsabakasında kaza merburgaz nahiye merkezile Petnahor nanlara îstanbul Halkevinde merasimle köyüne gidilmiştir. madalye ve diplomalar verilecektir. Merasime îstiklâl marşile başlanacak Boğazların gayriaskerî bir mıntaka halive bundan sonra yerli mallanmız hakne konulmasını istedi. kında bir konferans verilecektir. Şu yazılarımızdan anlaşılıyor ki Bo Konferanstan sonra davetlilere bir çay ğazlar meselesi Çarlık Rusyanın Akde nize çıkmak istemesinden ve îngilterenin ziyafeti verilecektir. de Hind yolunu korumak endişesinden Kadıköy tarafında kazananlann madoğmuştur. Bugünkü beynelmilel siyasî dalyalan, haftaya pazara Kadıköy Halvaziyette Boğazlann oynıyacağı rol, dü kevinde verilmesi muhtemeldir. ne nazaran bambaşkadır. Fakat o rolün ehemmiyeti ne olursa olsun, Boğazlar tnegölde tütün piyasası herşeyden önce ve herşeyden üstün olaİnegöl (Hususî) Bursa mıntakası rak Türkiyeyi ve Türkleri alâkalandınr. Çünkü Türk malıdır, Türk yurdunun tütün ekiminde iyi bir randıman ve cinse müdafaası bakımından hayatî bir ehem malik olan tütüncülerimiz bu sene serbest miyeti haizdir. O halde Boğazlan açık satış yapmaktadırlar. veya kapalı tutmayı düşünmek yalnız Tüccar köylünün evine kadar gelerek Türkiye Cumhuriyetinin hakkıdır. Bu hakkı o kadar centilmence istiyo istediği fiatla tütünü almaktadır. Fiatlar 40 105 arasındadır. Bu fiatlar birkaç ruz ki?.. M. TURHAN TAN senedenberi görülmemekte idi. Hiç! Genc kız, başını Ali Tuncun omuzundan kaldırdı. doğruldu: Anlıyamadım! Nasıl hiç? Ali Tunc, sinsi sinsi gülüyordu: Birkaç ay, izin istiyeceğim! Solmaz, gözlerini açmıştı: Hem de birkaç ay!.. Neye bu kadar şaştın? Verirler mi? Ali Tunc, dudak büktü, elini havada salladı: Onlar izin vermezlerse, ben istifamı veririm? Genc kızm şaşkınhğı geçivermişti: Sen, istifanı şimdiden vermişe benziyorsun! Öyle birşey var mı? Ali Tunc, güldü: Daha yok... Fakat olacak!... Senin hallerini, ta vırlarını bazan öyle iyi anhyorum ki.. Birşeye karar verdiğin zaman, söyleyi şin, gülüşün değişiyor. Nasıl? Bilmem, ben bunu, içimde duyuyorum... Peki, gazetecilikten bıktın mı? M. TURHAN TAN Galatasaraylıların çayı Galatasaray kulübü atlet ve denizcileri bugün Park otelinde bir danslı çay vereceklerdir. Saat on altıda başlıyacak clan çayın, her zaman olduğu gibi senenin en nezih ve eğlenceli toplantılanndan biri olacağına şüphe yoktur. Zeytinyağı fiatları Belediye istatistık bürosunun yaptığı tatkikata göre her nevi zentinyağı fiat lan, 935 senesi nisanından 936 senesi nisanına kadar devam eden müddet zarf.nda yarı yarıya yükselmiştir. Geçen sene nisanında yemeklik zeytinyağları 30, âlâ zeytinyağı 32 en âlâ zeytinyağları 35 kuruş olduğu halde bu fiatlar yüksele yüksele şimdi 55, 58,75 ve 63,75 kuruşa çıkmıştır. Gümrük kumüyoncularmm yeni idare heyeti Gümrük kumüsyoncuları evvelki gün senelik içtimalarını aktederek yeni bir idare'heyeti seçmislerdir. Sarkıntılık etmenin cezası Birkaç gün evvel Çarşı içinden geçmekte olan İstanbul Kız lisesi talebesinden Mebrükeye sarkıntlık etmekle suçlu olduğu için Adliyeye verilen Behçetin dün Sultanahmed sulh ikinci ceza mahkemesinde durusması yapılmıştır. Sarkm' tıhk suçu meydana çıktığmdan bir ay hepsine karar verilmiştir. Nasıl istersen, Ali Tunc usta! Ali Tunc, gözlerini Rumeli kıyılanndan ayıramıyordu; yanıbaşında, Solmazın sesini duydu: Sen, motörü kullanamaz mısın? Ali Tunc, döndü: Motörü kullanmak ayn, yürütürken idare ernvek ayn... Sulardan anlamak lâzım... Büyük denizleri bırak, küçük denizlerin bile fırtınalan, bu fırtınalann vakitleri, zamanlan var. Her suyun akışı ve akmtısı başka... Havadan, rüzgârdan anlamak lâzım... Gemicilik. çetin, çok çe tin meslek, yavrum! Ali Tuncun söylediklerine kulak kabartan Mehmed kaptan, kahkaha ile gülüyordu : Sen, Ali Tunc ustanm söylediklerine bakma, kızım... Gemicilik, zordur, güçtür, diyor amma, lâftır hepsi... Meram etmemiş te öğrenmemiş! Hoş, öğrenmediği de ne malum! Simdi istese, benden iyi dümen idare eder. Gö'receksin bak; motörle gezmeğe bir baslasın, hafta ge' mez, hepimize kaptan olur. LArkast var' Pencereden düştü Kumkapıda Hatun mahallesinde oturan Artinin bir buçuk yaşındaki kızı Meri, evin penceresinden sokağa bakarken düşmüş ve tehlikeli surette yaralanmıştır. Kızcağız ölüm halinde Cerrah paşa hastanesine kaldırılmıştır. Ali Tunc, düşünceli düşünceli başını sallıyordu: Gazetecilik, cansız, uyuşuk bir meslek değil... Fakat, beni umduğum kadar sarmadı... Matbaanın kâğıd ve mürekkeb kokusu; bana, motör, benzin kokusunu unutturamadı. Gazeteciliği bırakırsan, tekrar mühendisliğe mi başlıyacaksın? Ali Tunc, içini çekti:: İşi bilir, Solmazcığım... Kaptan, bağırarak soruyordu: Tam yol vereyim mi? Ali Tunc, ayağa kalktı: Boğazda, tam yolla manevra yapamayız, kaptan! Gene, sen bilirsin ama... Kaptan, tek gözünü kırparak gülümsedi: Sen bilirsin, Ali Tunc usta! Solmaz, bahar güneşi altında kamasan iki yan kıyılara bakıyordu. Motörün Anadolu kıyısına doğru dümen kırdığını gören, Ali Tunc, bağırdı: Kaptan, Rumeli kıyısından gide lim, dönerken, Anadolu kıyısından yakın geçeriz. Aşk ve macera romanı Yazan: MAHMUD YESAR1 75 Ne güzel söylüyorsun, Ali Tunc! Benim, denizcilim yok... Amma, çok hevesim var. Motör gürültüsü, ku lağımm alıştığı ses... Bu sese, denizin, dalgalann, denizdeki esintilerin de sesi kanşırsa.., Genc kız, Ali Tuncun elini tubnuş, foce, yumuşak parmaklarile okşuyordu: Motör almak, nereden aklma geldi? Otomobil almak istiyordum. Dü lundüm; nerede gezeceğim? Hep bildiğim ve bin defadan fazla gezip tozdu ğum yollar... Gözlerim, bir yenilik görmiyecek... Sonra, kara gezintilerinde, daima bir hedef aranıyor... Bu sözüme dikkat et, yavrum! Nasıl hedef, aranıyor? Daha arabaya binmeden, ya kendi kendine, yahud etrafmdakilere soru yorsun, nereye gidelim? Nereye gidece ğiz? Evet, doğru! Dahası da var, Solmaz, falan yere gidelim, demek te kolay değil... Çünkü, oraya niçin gidecegiz?.. Bir maksad, sebeb de lâzım! Sonra, arabanın gidebileceği yolları da düşüneceksin. Araba yollan, hemen hemen sayılı gibidir. Bir yer gelir, dayanır, araba yürümez. Bu da doğru, Ali Tunc! Denizde bunlar yok! Denize çıkalım! deriz. Gözünün kestiği yere açıl, git. îstediğin kıyıya yanaş... Beğenmedin, canm sıkıldı, dümeni kır, açıl... Kaptan olmak ister miydin, Ali Tunc? Hayır, Solmaz. Kaptanın rotası, şosa yollanndan farksızdır. Kaptanlar da, şoförler gibi hep ayni yollar üzerinde gidip gelmeğe mecburdurlar. Peki, sen? Ben, sadece motörcüyüm! Motö rün sesi; yağ, benzin kokusu, benim zevkimdir. Genc kızm saçlarının ipek tellerini tek tek sayıyormuş gibi parmaklarile okşı yor, tel tel ayınyor, çile yapıp bağhyor, tekrar tel tel ayırıyordu: Bu yaz, gezeceğiz, Solmaz... Nerelere gitmiyeceğiz!.. Peki, gazeteyi ne yapacaksın?

Bu sayıdan diğer sayfalar: