14 Haziran 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2

14 Haziran 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHtTRİYET 14 Haziran 1936 VIYANA OONUŞU Tarihî tefrika: 62 M. TURHAN TAN / / / / / #/ r Şehlr ve Memleket Haberleri ) Binbir marifeti | Soy adı tescili | olan bir kadın Muamele 2 temmuza ka Hem büyücülük yapar, hem de çocuk düşürürmüş dar mutlaka bitirilecek t Siyasî icmal Uzakşarktaki son vaziyet aponyanm dış politikasında, Tokyodaki askerî hâdiseyi takib eden kabine tebeddülündenberi esaslı bir değişiklik görülmektedir. Filvaki ötedenberi bu devletin dış politikasmı idare eden M. Hirota bu kabinenin başma jeçmiştir. Hariciye Nazırlığına getirdiği M. Arita da kendisinin en yakın siyasî arkadaşıdır. Fakat ikisinin sözleri ve tarzı hareketi arasında çok derin fark rardır. M. Hirota Hariciye Nazın iken nu tuklarında ve mülâkatlarında Japonyanm Mançuride yerleşmesi ve mevkiini kuv vetlendirmesi Siberya hududlan ve Sovyet devleti için bir tehlike ve tehdid teşkil etmiyeceğini daima temin ederdi. Sovyetlere karşı hiçbir zaman şiddetli söz söylememişti. Bilâkis Çin hükume tine karşı soğuk davranıyor ve bu komşu devletle anlaşmak güç olacağını söylü yordu. Arita ise Hariciye Nezaretine geldi •* ğindenberi Sovyetlere karşı daima sert lisan kullanmış; son nutkunda Siberyada Sovyet kuvvetlerinin artırılmasına karşı Japonyanm seyirci kalamıyacağını söylemiştir. Siberyanın şarkmdaki Kızıl Orduya karşı Mançurinin Siberya hu dudlarında külliyetli Japon kuvvetlerinin tahşid edilmesini istiyen ve bunu kabul ettiren dahi M. Aritadır. Nankinde sefirken Hariciye Nezaretine gelen M. Arita Çinle anlaşmak için şimdiye kadar pek ciddî teşebbüslerde bu i lundu. Komünist ordulan şimalî Çini istilâ ile tehdid edinciye kadar mumaileyh Çin arazisinde ve hatta şimalî Çinde asker tahşid etmekten ve askerî harekât yapmaktan hükumetini alıkoymuştu. Japonya bu dostane politikanın semerelerini şimdiden görmüştür. Çünkü Çinin cenubundaki dört eyalette merkezi Kanton olan hükumetin Ja ponyaya karşı mukavemet göstermesi ve harb açılması için Nankin hükumetini zorlamasına ve hatta şimale doğru Kanton ordularını sevketmesine rağmen Mareşal ÇanKayŞeki bu harekete iştirak' ettırmemeleri Arita politikasınm bir neticesidir. Nankin hükumeti Kanton ordularile çarpışarak dahilî bir harbin çıkmasım göze almağı; Japonya ile harbetmeğe tercih etmiş görünöyor. Hatta Mareşal Çan Kay Şek şimalî Çindeki taze kuvvetleri geri çekerek Kanton hududlanna yerleştirmektedir. M. Arita Japonyanm İngiltereye karşı da politikasmı değiştirmiştir. Uzakşarktaki malî ve iktısadî vaziyeti tetkik ederek raporla kendisine teklifler yapmağa memur İngiltere devletinin hususî fevkalâde delegesi Sir Fon Drik Leith Ross şimdi Tokyoda bulunuyor. Japonya Hariciye Nazırı İngiliz murahhasına Çinde Japon ve İngiliz iktısadî hulul ve nüfuz sahalarının aynlmasını teklif etmiştir. Bu teklif üzerinde anlaşma yapmak için İngiltere ile Jappnya arasında mühim müzakereler cereyan ediyor. İngiltere Çin piyasasından ve Asyanın diğer sahalarından büsbütün sürülmemek için Japonya ile anlaşmağı tercih etmektedir. Japonya Sovyetlere, Çine ve Bü* yük Okyanusa karşı yeni teşebbüs ve hareketlere girişmeden evvel İngiltere ile yapmakta olduğu müzakerelerin arkasıni almak istiyor. Belediye işte böyle olur! Bursada hilekâr esnafla sıkı bir mücadele Bursa (Hususî muhabirimizden) Son iki ay içinde Bursa Belediyesi, magşuş buğday, ekmek, tereyağ, zeytinyağı, peynir, yoğurt, pekmez gibi halkın yi yeceğile sıkı ve devamlı bir surette alâkadar olmıya ve bunlan Belediye kim yahanesinde tahlil ettirerek mağşuş olanlannı musadere ve imha etmiye başla Ş bulunuyor. Halkın sıhhatini koruma bakımından alınan bu tedbirler muhitimizde sevincle karşılanmaktadır. Belediye kimyahanesine mütehassıs oarak Istanbuldan getirtilen kimyager Ismail Hakkı, ilk iş olarak bozuk ekmek ve bozuk unlar üzerinde tahlillere başlamış ve satılan buğdayların içinde (karamuk, fiy, deliceotu) gibi zehirli ve sıhhate muzır maddelerin bulunduğunu görerek derhal bunlann ayıklanmasına mahsus makmelerin getirtılmesıne lüzum göster miştir. Ayrıca Zahire borsasında da bu makineden geçirilmeden buğday satışı menedilmiştir. Fırıncılar bu sıkı kontrol ü zerine hatta bir gün grev yapmıya kadar ıtmişler, nitekim o gün Bursa fınnlarında ekmek bulunamamış ve halk geç vaktc kadar ekmek beklemiştir. Maamafih Belediyenin aldığı mukabil tedbir üze rıne fınnlar tekrar faaliyete geçmiş ve artık bugün Bursadaki ekmekler eskisinden kat kat güzel ve temiz unlardan yapılmıya başlanmıştır. Belediye kimyahanesi iki ay içinde muhtelif maddeler üzerinde olmak şartile (201) tahlil yapmışır ki eskiden bu miktar tahlil iki senede bile yapılamamıştır. Yalnız son günlerde tahlilde bozuk netıce veren (1713) kilo ekmek musadere ve imha edilmiştir ki Belediyenin bozuk ekmek satanlarla yaptığı mücadelenin derecesini bu rakamla da anlıyabiliriz. Diğer taraftan Belediye, burada fakir halk tarafından alınan üçüncü nevi ek meğin çıkarılmasını menetmiştir. Bundan erçi fakir halk müteessir olmuştur. Fakat kendi sıhhatleri hesabına bu iş yen miyeçek kadar bozuk ve içinde marda denilen muzır bir maddenin bulunduğu anaşıldığı için yapılmıştır. Pirincunlannm tahlilinde ise bunlar dan bir kısmının mısır unile karıştınlarak satıldığı anlaşılmış ve 800 torba pirincunu mühürlenip imha edilmiştir. Zeytinyağ ann kısmı azamı araşitli bulunmuştur. Belediye kimyageri, Bursada satılan yağarın umumiyetle acı olduğunu, bunlann tasfiye edilmeden satıldığını söylüyor. Ayrıca sabunların tahlilinde de bunlar da cildi yakan bir madde bulunduğunu görmüştür. Gazozlara sapanarya veya saponin denilen köpürtücü bir madde konduğu tesbit edilmiş, bu madde yücude muzır olduğundan bu şekilde gazoz yapanlar hakkında hıfzıssıhha kanununun 184 üncü maddesi tatbik edilmiştir. Şimdiye kadar resmî müesseseler alacakları mevaddı tahlil için İstanbula gönderirlerken artık bugün Bursa Belediye sinin kimyahanesine başvurmıya başla mışlardır. Bundan başka tüccar ve esnaf ta satın alacağı veya satacağı malın mahlut olup olmadığım anlamak için daha malı almadan birer nümuneyi Belediye kimyahanesine tahlile göndermiye baş ~ lamışlardır. Ancak Belediye kimyahanesi pek dardır. Kadrosunda mütehassıstan başka bir kimyager daha varsa da 72 bin nüfuslu bir şehrin hatta civar kazaların da birçok sıhhî işleri buraya düştüğüne göre Belediyemizin yeni kimyahanesi yapılıncıya kadar bunu münasib bir yere nakletmesi ve kadroya bir asistan olsun ilâvesi lâ zım gelmektedir. Kara Mehmed, Kolçiskiyi, bir başka Tezerin namusunu çalamıyacak bir hale soktu! Artık düşünüyordu, düşünebiliyordu. Kara Mehmed, idrakine tasar.. ettikten sonra biraz daha kuvvetlendi, harab olmuş adalelerini ayakta şöyle bir sınayarak yavaşça yürüdü, çadır kapısına geldi, perdeyi aralıyarak Jışarı baktı. Her yer uyuyordu ve elli adım ötede Torlanın siyah ve dalgalı bir erid gibi uzayıp gittiği görülüyordu. : )rdugâhta çıt yoktu, nöbetçiler bile galiba emniyetin getirdiği gaflete bürüne rek bulundukları yerde rüya örüyorlar güç acısile uzanıp yatmakta olan hain düşmanını o vaziyette bıraktı, yavaş yavaş çadırdan çıktı, yüzükoyun yere u zandı, sürüne sürüne suyun kenarına u laştı ve kendini Torlanın kucağına bıraktı. Buhran, heyecan, sürekli hareket o nun takatini tüketmişti. Yüzemiyordu, kendini suyun akıntısına vermiş gibiydi. Ancak tehlike hissedince beş on kulaç atıyor ve sonra gene kendini bırakıyordu ve bu durumda sürüklenip gidiyordu. Türklerin Torla, frenklerin Dniester dedikleri ünlü su, Hotinden sonra Mo hilew ve Kichenev kasabalanndan geçip Bendere uğrar ve oradan denize kavuşmak üzere Akkirmana doğru akar. Kara Mehmed, sık sık Türk bayrağını ö perek akışına devam eden bu büyük suyun takib ettiği istikameti bilenlerdendi. Takatsizliğini yenmeğe çalışarak yüze yüze obür yakaya geçmekten tehlike se zinsiyordu. Çünkü ardına atlılar düşmek ve yakalanmak ihtimali vardı. Sobieski bu işi yapmasa, yaptırmasa bıle gene muhatara vardı. Zira yaralıydı, yorulacaktı ve öbür kıyıda yıkılıp kalacaktı. Onun için kendini hesablı surette akıntıya kaptırmayı tercih ediyordu ve Bendere kadar bu durumda sürüklenmeği doğru buluyordu. Hotinle Benderin arası 290 kilometredir. Ayakla altmış saatte ancak aşılı nabilen o yolu su, kaç saatte ahr? Bu, her suyun akışındaki hızlılığa bağlıdır ve Torlanın sürati ise bu satırların mu harrirince malum değildır. Fakat KaraMehmedin, Torla dalgalarını bir at gibi ustaca idare ettiğini, sargılannın açılıp yaralarının sızlamasına rağmen Bende re kadar ulaştığını biliyoruz. O devirdeki Türk sınırının önemli kalelerinden biri olan Bender uzaktan görününce mahır yüzgec, bütün kuvvetini ve bütün zekâsını toplıyarak kendini akıntıdan kurtarmış ve suyu yara yara karaya yanaşmıştı. Onu, kan ve su içinde Torladan çı karken görmüş olan ilk Türk neferi sordu: Bizdensin galiba yoldaş! Boyundan bosundan öyle anlaşılıyor. Evet, Türküm, Sıpahiyım. Nereden geliyorsun? Hotinden! Hep böyle yüzerek mi? Evet. Nöbetçi gülümsedi: Sipahilerin başları sıkılınca yel olup uçtuklarım bilirdim amma balıkla şıp ülkeler dolaştıklannı duymamıştım. Bir yasıma daha girdim arkadaş. Ve birden ciddileşip Kara Mehmedin koluna girdi: Yaralısın, buyur çadıra gidelim, tımanna bakalım. Kıssanı, yorgunluğun çıktıktan sonra, dînleriz. ** * Kara Mehmed, aylarca Benderde kaldı. Su üzerinde geçen o uzun yolculuk yaralarını tazelemekle kalmamış, yeni yeni yaralarla vücudünü kalbura çevir mişti. Kardeş ellerle yapılan tımar, bu tehlikeli vaziyeti yavaş yavaş düzeltecek gibi görünürken araya bazı ihtilâtlar girdi, yaman bir humma baş gösterdi ve vatalaklık uzadı. Bender muhafızları Paşasından neferine kadar pervaneleşmişlerdi, hastanın etrafında dönüyorlardı. Herhangi bir hasta Türk için de bu alâ kanm, bu dikkatin ve bu candan yardımın gösterileceğine şüphe edilemezse de Kara Mehmedin tanılmıs adı ve her görene sevgi ile karısık derin bir savgı asılayan hevbetli endamı Benderlileri tek bir gönül haline kovup yaralı Sipahinin başı ucuna bağlamıştı. \Arkasi vari J [ A. Kara Mehmed, çadırla su arasındaki aesafeyi keskin gözlerile bir daha ölç tükten, sağı solu da yanılmaz bakışlarla endazeledikten sonra geri çekildi, per deyi kapadı, sürünür gibi yürüyerek sızgın sarhoşun yanına yaklaştı ve onun çözük duran kuşağile ayaklannı, kendi büyük çevresile de ellerini bağladı. Sarhoş, bütün bu işler yapılırken küçük bir duygu göstermemiş, horultusunu kesmemiş ve kımıldamamıştı. Yaralı Sipahi, şu ilk muvaffakiyetin verdiği sevincle biraz daha kuvvetlendi, çeviklendi ve Kolçiski nin koynundan ilkin mahud elmas kutusunu çekip aldı, sonra onun mendilini çıkanp sıkı bir tıkaç yaptı, herifin ağzına ktu. Sarhoş, sert bir yumruk gibi ağzma giren tıkaçın zorile ve nefesinin darlaş ması sebebile gözlerini açtı, yerinden sıçramak istedi. îdraki dağınıktı, birşey anlamıyordu, yalnız korkuyor ve nefessizlikten ıstırab duyuyordu. Kara Mehmed . bu vaziyette fırladı, onun göğsüne otur du: Eğlenmek sırası, dedi, şimdi be nim. Nasıl elmasımı çalar mısın? Bay rağımı Kızılelmaya yollar mısın, beni karına oda uşağı yapmayı tasarlar mısın?... Yiğitsen pençemden kurtul, elinden ge liyorsa Mareşalı yardımına çağır. Kara Mehmed, on beş gündür yaralı bulunmasına rağmen gene yüz yirmi kilo gelir bir adamdı. Çelikleşmiş etten ve demir salâbetinde kemiklerden vücud bu lan bu ağırlığı Kolçiskinin silkip atmasına imkân yoktu. Ellerile ayaklarının bağlı, ağzınm tıkah bulunması ise o imkânsızlığı son dereceye getirmiş bulunuyordu. Bu sebeble o, yaman bir korkuya kapıldı, boğuk boğuk inlemeğe ve delilik ışığile dolan gözlerinin delâletine sığınıp yalvarmağa koyuldu. Kara Mehmed, hmç çıkarma zevki nin yaralı vücudüne aşıladığı muvakkat bir kuvvetin neş'esi içinde sözüne devam ediyordu: Tezerin öcünü seni öldürmekle a lacaktım. Fakat sen bana kendi ağzınla yeni bir yol öğrettin. Şimdi o yola gire ceğim, bana yapmak istediğin cezayı ben sana yapacağım. Dayanıklı bir adamsan belki gene yaşarsın. Lâkin bir başka Tezerin namusunu çalamazsın. Kara Mehmed, Sipahi olmak haysi yetile Türklerin eneme, Arabların ihsa veya tatviş dedikleri ameliyenin her çe şidini çok iyi bilirdi. Atı beygir, boğayı sığır, horozu ımlık yapmak zaten her yerde ve her diyardfi bilinen işlerdendi. Bu sebeble orada kolaylıkla tatbik o lunabilecek ameliyenin şeklini de çoktan tasarlamış bulunuyordu. Mahkumun korkudan artık inlemeği de beceremediğini görünce göğsünden inmemekle beraber sırtını ona çevirdi ve beş on dakika sonra ayağa kalkarak herife neticeyi müjdeledi. Sen düşündün, ben yaptım. Vebali gene senin boynuna! Kolçiski bu sözleri duymadı, çünkü bayılmıştı. Kara Mehmed de onu ayılt mağa lüzum görmedi. Zira vakit dardı ve oradan savuşmak gerekti. Onun için kansız ve belirsiz bir yaranm tahammülü Beşiktaşta Hasfınn caddesinde 8 numarah evde oturan Firdevs adında bir kadının falcılık ve büyücülük yaptığı Emniyet ikinci şube memurlan tarafından haber ahnmıştır. İkinci şube birinci kısım komiserlerin den Âlişanın emrinde kadın ve erkek meTemmuzun ikisine kadar herkesin soy murlardan mürekkeb bir grup Firdevsin dını tesçil ettirmesi için mahalle mümesevine gitmiştir. Erkek memurlar evi sarsilleri vasıtasile evlere tebligat yapılmakmışlar, kadın memurlar da eve girerek bütadır. Köy ve kazalarda tesçil kolaylıkyü yaptıracaklarını söylemişlerdir. Evde a yürümekte yalnız İstanbulda bazı güçbulunan Firdevsin kızı kadın memurlarlüklere, ve izdihama tesadüf edılmekte dan şüphelenmemiş ve: dır. « Hanımlar biraz bekliyeceksiniz. Istanbul da soy adını tesçil ettirmemiş Annem Haseki hastanesine kadar gitti. olarHarın sayısı pek fazla olmasa gerekOrada bir çocuk atma meselesi yapa tir. Zira ayni soy adını bir aile efradıncak.» demiştir. dan beş kişi alacak olursa îstanbulda soy Kadın memurlar, Firdevsin kızını ma adı için müracaat etmesi lâzım gelenlerin hirane bir surette isticvab ederek anne sayısı yüz elli bini geçmez. Vekâlet kasinin nereye ve ne maksadla gittığini de nunen tayın edilmiş olan 2 temmuz tari öğrenmişlerdir. Firdevsin kızı: hinin temdidine imkân olmadığım bildir« Annem (....) isminde güzel bir miştir. kadın tanır. Bu kadın, kocasından gizli ŞEHİR tŞLERt bir erkekle sevişmiş ve bir kız çocuğu dünyaya getirmiştir. İşte bu çocuğu anBerberler mektebinin nem sokakta buldum, diye polise teslim mezunları edecektir. Bu kadın Haseki hastanesi nin önünde anneme çocuğu verecek.» deBerberier Cemiyeti mektebinin bu devmiştir. re tedrisatı bitmiş ve imtihanlara baş Kadın memurlar bir taşla iki kuş vur lanmıştır. duklannı anlayınca hemen chşan çıkmışGemiyet bu sene mektebi tekrar faaar ve sokakta bekliyen erkek memurlara liyete getirirken tedrisatı berberlik san'ameseleyi anlatmışlardır. tınm saç kesme, tıraş, ondülâsyon, maniMemurlar Haseki hastanesine giderek kür gibi muhtelif şubelerine göre ayır Firdevsi gözlemeğe başlamışlardır. mîştı. Firdevs hastane kapısı önünde beklerBinaenaleyh şimdi imtihanlar da taleken, bir kadın elinde bir çocukla sokağa elerin takib ettikleri derslerden yapılaçıkmış ve Firdevsin yanına gelerek çocu caktır. ğu kucağına vermiştir. Firdevs, çocuğu Berberler namzedleri hangi kısımda alınca yürümeğe başlamış, doğru Şehre yetişmişlerse ondan diploma alacaklar mini nahiyesi komiserliğine ''giderek: ve piyasada da münhasıran o işi görecek« Bu kızı Şehremininde Mollagu lerdir. Yani yalnız saç kesmesinde yeti rani medresesi civannda otlar içinde bul şen bir berber ondülâsyon yapamıyacağı dum.» demiştir. gibi ondülâsyonda mütehassıs olan bir Firdevs, çocuğu nahiye müdürlüğüne Lajfa da diğer işleri yapamıyacaktır. bıraktıktan sonra evine dönmüşrür. Evde Pazar ruhsatiyeleri hakkında beklemekte olan kadın memurlar Flr Son zamanlarda esnafın şikâyetini mudevsi görünce büyü yaptıracaklarını cib ruhsatiye harcları hakkında bir karar söylemişler ve evvelce numaralan Emnivermek üzere Belediye daimî encümeni yet müdürlüğünde alınmış olan iki lira dün bir toplantı yapmıştır. Encümenin vermişlerdir. bu hususta verdiği karar yann alâkadar Büyücü kadın, büyü yaptırmak isti esnafa tebliğ edilecektir. yen kadınlardan şüphelenmiş olmalı ki, Belediyeden müsaade paraları kızile bakkala göndererek bozalınacak durmak istemiş, fakat memurlar büyücü Yeniden yapılacak binalar hakkında kadını yakalamışlardır. Firdevs ve çocuBelediyeden müsaade almadan arsalar ğunu attıran kadın müddeiumumiliğe tesüzerinde ifraz muamelesi yapıldığı nazan lim edilmişlerdir. Çocuğa da Neriman ismi konularak dikkati celbetmiş, badema Belediyenin müsaadesi olmadan yapılan ifraz mua Düskünler Evine teslim edilmiştir. melelerinin kabul edilmemesine karar veBir büyücü daha tevh.it edildi rilmiştir. Fatih civannda büyücülük yaparken DENİZ İŞLERÎ yakalanan Muzaffer, dün Fatih sulh ceza mahkemesine verilmiş ve tevkif edil Tamire giren vapurlar ve mişrir. Soy adlarının 2 temmuza kadar kayid ve tesçil edilmesini temin için Vilâyetçe bazı tertibat ahnmıştır. Müracaat eden lerin muamelesi tamamlansm tamamlan masın tesçil edilmiş mahiyette addedile rek ceza alınmıyacaktır. Bu itibarla şu belere verilen muallimler yalnız müra caatleri kaydetmekte, tesçil işlerile diğer memurlar meşgul olmaktadırlar. MÜTEFERRİK Misafirimiz Şevki Behmen dün müzeleri gezdi Muhterem misafirimiz dost Yugoslavya Nazırlarından Şevki Behmen dün müzeleri ve camileri gezmiştir. Muhterem misafirimize Hariciye Vekâleti kâtible rinden Rıfkı refakat etmektedir. postalar Damızlık vesikası Köy hayvan muâyene heyetlerince verilen damızlık vesikalannın baytar dairelerince tasdikine lüzum olmadığı ve damızlık hayvan vergiden ma'fu bulundu ğundan bu vesikalarm doğrudan doğruya taalluk ettiği hayvanlar vergisinin terkinine esas ittihaz edilmesi Vilâyete tebliğ edilmiştir. Meb'uslar İstanbula geliyor Meclisin ikinciteşrin ayına kadar ta tile karar vermesi üzerine Ankarada bulunan meb'uslar peyderpey şehrimize gelmişlerdir. Dün sabah gelen Ankara ekspresi bir çok meb'uslarla dolu idi. Şehrimize gelen meb'uslardan bir kısmı yaz tatilini burada geçirecek, bir kısmı da intihab dairelerini dolaşacaktır. Türk buğdayını Standardlaştırmak için [Başmakaleden devam} relerimizin rolleri bu kadar büyüktür. Ziraat Bankası buğday satın almasmı yaparken satmalma merkezleri havalisindeki buğdaylann hemen hepsi elinden geçecektir. Bunlann içinde tohumluğa salih olan ve bizce standard esası olmalan muvafık görülenlerden daha çok almak ve bunlann kâfi miktarım temiz bir halde tohumluk olarak köylünün tohumluk diye ayırdığı kendi buğdaylarile değiştirmek icab eder. Fakat dikkat etmeli ki ilkönce meselâ bütün bir köyün veya bütün bir kazanm tohumluk buğdaylan en iyi cins bir iki, hatta bir tek çeşide irca olunabilsin. îlk yılı bu iş bir tek kazada değil, birçok kazada birden yapılır, ve ikinci yılında ise vüâyetlere teşmil olunarak böylelikle üç dört yıl içinde belki on beş yirmi vilâyetin tohumlan en iyi cinslere irca olunmak suretile Türk buğdayı böylece bir kere umumî surette ıslah olunmuş bulunur. Eğer bir de en iyi buğday yetiştirenlere evvelâ kazalar içinde, sonra vilâyetlerce mükâfatlar verilirse bu umumî ıslah ameliyesi muhakkak en şamil ve en faydalı neticelerini en kısa zamanda vermis olur. Yukarıda da söylediğimiz veçhile bu umumî standard işi ıslah istasyonlarının daha ziyade ince eleyip sık dokuyan çalışmalarına asla mâni değildir. Onlar bi zim çabuk elde ettiklerimizden daha yüksek ıslah neticelerine varmak üzere verimli çalışmalarırra devam edeceklerdir. Denizyolları İdaresinin elindeki va purlann kabotaj hatlarının, iktısadî fa aliyetinin artmasile genişliyen ihtiyacını karşılıyamadığını ve hükumetçe istenen programlarm tatbikinde müşkülât çekil diğini yazmıştık. İdarenin maruz bulunduğu bu müşkülât, bir iki vapurun havuzlanma müd deti geldiği zaman büsbütün artmakta dır. Filhakika bugün bir iki vapurun tamir zamanı geldiğinden ayni hal teker rür etmiştir. İzmir vapuru iki aydanberi Halicde havuzların boşalmasını bekle mektedir. Onu diğer iki vapur takib edecektir. Bu suretle idarenin kadrosundan bir iki gemi muvakkat bir zaman için eksilmiş olacaktır. Bu sebeble seyrüsefer programında umumî nakliyat intizamını kaybetmiyen bazı tadilât icrasına lüzum hasıl olmuştur. Bu cümleden olarak pazartesi gün leri yapılan Izmir ikinci sürat postalan kaldırılmıştır. Mersin yolunda çalışan vapurlar, zantandan tasarruf etmek için dönüş seferlerinde Çeşme limanına uğramıyacaklardır. Muharrem Feyzi Togay KÜLTÜR tŞLERt Olgunluk imtihanları başlamadı Bir akşam gazetesi, Üniversiteye de # vam edecek lise mezunlarının olgunluk imtihanının dün başladığını ve ay nihayetine kadar devam edeceğini yazmıştu Bu habe? yanlıştır. Olgunluk imtihanlari 20 haziranda başlıyacak, temmuzun ilk haftası zarfmda bitecektir. MALİYEDE Seyyar mükelleflerden vergi alınacak Daire ve müesseeslerde ister anzî, ıster daimî olsun bir hizmet yapan seyyar mükelleflerin yaptıklan işlerden ötürü resmî dairelerce kendilerine yapılan te diyelerden vergi kesilip kesilmiyeceğ: Maliye Vekâletinden sorulmuş, gelen cevabda da bunlann vergi tevkifatma tâbi oldukları bildirilmiştir. Muallimlerin Almanyaya seyahati îstanbul Alman mektebi muallimlerl tarafından tertib edilen Türk muallimle* rinin Almanyaya seyahatine iştirak edet cek muallimlerin adedi elliyi geçmiştin, Halbuki müretteb programa göre bu mik» tarı artırmak imkânı yoktur. Tertib hex yetinden aldığımız bir tezkerede bademei müracaat edilmemesi rica edilmektedir. 1 temmuz şenlikleri Bu sene de 1 temmuzda büyük deniz şenlikleri yapılmasına karar verilmiş ve şimdiden hazırlıklara başlanmıştır. Kabotaj hatlarının kapitülâsyondan kurtulması tarihi olan 1 temmuz şenliklerinin bu sene her seneden güzel olmas için çahşılmaktadır. Bu seneki deniz şenliklerinde ve gece şehir ayinlerinde ori jinal bazı yenilikler yapılması mukar rerdir. Hazırhklarla Deniz Ticaret Müdür lüğü meşgul olmaktadır. ECNEBt MEHAFİLDE Hindli Mihrace Ankaraya gitti Dagapur mihracesi Sir Şimalal dün de şehrimizde gezintiler yapnuş ve akşam trenile Ankaraya gitmiştir. Mihrace bugün Ankarayı dolaşarak akşam ekspresle hareket edecek ve yann sabah döne cektir. Mihrace yann Londradan gelecek olan diğer bir mihrace ile İstanbulda buluşarak beraberce Romanya yolile In giltereye gidecektir. Havalar güneş tutulduktan sonra düzelecekmiş Yaz aylannın ortasına gelindiği hal de havalann fena gitmesi herkesi sinir • lendirmektedir. Son seneler zarfmda ilkbahar ve yaz aylannın bu kadar fena geçtiği görülmemiştir. Bazı kimseler 19 haziranda vukua gelecek güneş tutulmas hâdisesine kadar havalann böyle fem gideceğini, ondan sonra düzeleceğini tahmin etmektedirler. Cumhuriyet Nüshası S Kuruştnr Senelik 1400 Kt. 2700 Kr. 1450 Altı aylık 750 800 Üç ayhk 400 Bir aylık 150 yokter şeraiti i j •• ?» YUNUS NAD1

Bu sayıdan diğer sayfalar: