6 Kasım 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4

6 Kasım 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURİYET 6 tkinciteşrin 1936 Küçük hikâye Tereciye tere remiyeceğimi gitgide daha iyi anlıyor dum. Fakat bir defa ok yaydan çıkmıştı. Geri dönemiyecek bir vaziyetteydim. Çaresiz. İlerlemek mecburiyeti vardı. Ya vaş yavaş elbet öğrenirim diyordum. Ilk zamanlarda para kazanamazsam da zaran yoktu. Emniyet Sandığından aldığım paranın hepsini sarfetmemiştim. Bir müddet onunla idare edebilir, mesleğin pof taraflarını öğreninceye kadar dişimi sı kardım. Ertesi gün, Rızanm yazıhanesine gittiğim zaman elime bir zarf dolusu buğday nümunesi tutuşturdular. arkamı sıvadılar, «haydi Allah muvaffakiyet versin» dediler ve beni, buğdaya müşteri aramak için yola çıkardılar. Daha yazıhanemi açmadan evvel, arasıra Omerabid ha nından geçer, oranın bir zahire borsası faaliyeti içindeki kaynaşmasını seyreder dim. Elime tutuşturulan buğday nümunesine arıyacağım müşteriyi olsa olsa orada bulacaktım. Kendi kanatlanmla ilk uçuş tecrübe sini yapmağa çıkan yavru kuş gibi piyasanın içine salıverildiğim o birinci gün, mutlaka muvaffakiyetli bir netice alma ğa, kendimce karar vermiştim. Birgün evvelindenberi kırılan cesaretimi toplamağa, yüregimdeki halecanı dindirmeğe çalışarak Omerabid hanına, ulu bir kubbe altı gibi güm güm öten o zahire eambedıne adeta huşula girdim. Kapısının önü bir hacet penceresi gibi niyazkâr tavırlı iş adamlarile dolu bir yazıhaneyi gözüme kestirdim ve daldım. Camlı bir kapıyı ittim; üzeri, her türlü zahire nümuneleri dolu zarfların, torbaların ağırlığı altında ezilmiş gibi yayvan, geniş bir yazıhane nin arkasında, şişman bir zat oturuyordu. Pısınk pısırık yaklaştım. Zarfı yazıhanenin üstüne bıraktım ve ezber bir ders okuyan bir talebe gibi malımı tarif etmeğe başladım. Adamcağız beni dikkatle dinledi; fakat bu dikkatin arasında, gözlerinin büyük bir hayret ve hatta merhamet ifade eder gibi bir hali vardı. Ben lâfımı bitirdikten sonra, şişman zat ya * nındaki koltukta bana yer gösterdi. Azizim, dedi. Anladığıma göre siz kumusyonculuğa yeni başlamışsınız. Allah mübarek etsin amma, bana ka lırsa bu işten vaz geçseniz. Sakın sözir me gücenmeyin; sizin iyiliğiniz için söylüyorum. Bana satmağa getirdiğiniz bu buğdaym sahibini biliyor musunuz? Hayır. Bu buğday benim malım. Satıl sın diye piyasaya çıkardığım bir buğdaydır. Siz tereciye tere satmağa kalkışıyor sunuz. Benim malımı bana teklif edecek kadar acemisi olduğunuz işten hayır u muyorsanız şaşarım. Sanki yazıhane, sahibile, nümunele rile ve bütün eşyasile başıma yıkılmıştı. Gözlerim karardı, biran kendimden geçtim. Selâm bile vermeği akıl etmeden kapıdan çıktım. Zeytinyağı tüccarına ipekli çorab satan Haronaçinin dolaştığı yerlerde, buğday tüccarının dediği gibi tereciye tere satmağa kalkan benim gibi sersemin işi yoktu. O günden tezi yok yazıhaneyi devrettim ve eski memuriyetime döndüm. O zamandanberi, buğday lâfı oldukça bu vak'ayı hatırlar ve kendi kendime utanır, kızarınm. Izmir tütünleri Mahsul normal, fiatlar İzmir (Hususî) Tütün pîyasasmm açılması bu sene gayritabiî bir şekil ar zetti. Bütün işçi firmaların müştereken piyasaya girmeleri beklenirken, bazı müesseseler, Akhisar başta olmak üzere, iyi mahsul yetiştiren mıntakalarda diğerle • rinden evvel mübayaata başlayıverdiler. Mübayaat, bir nizamnameye tâbi olduğu için, bu faaliyetin muteber sayılıp sayı lamıyacağı bile düşünüldü, fakat bu mıntakalarda mahsul tamamile denk haline ifrağ edildiğinden yapılan muamele doğru görüldü. Buna mukabil büyük kumpanyalar, son dakikaya kadar çok ihtiyatlı ve mir tereddid davrandılar. Nihayet ayni ihtiyatı muhafaza ile eksperlerine mübayaal emri verdiler. Ziraat Bankasının sermayesi ile teşekkül eden Türk Limited şirketi Akhisarda piyasayı her firmadan evvel açtı. İlk fiat 110 kuruş. Bunu diğer bazı müesseIer (kumpanyalar) takib etti. Bir gün içinde 1,200,000 kilo iyi mahsul satıldı. Fiat 80 127 kuruş üzerinde oynuyordu. Keza Odemiş, Kuşadası, Seydiköy, Cuma ovasında da faaliyete geçıldı. Fiat Arkadaşım, gözü buğdaydan bahse den makaleye ilişince elindeki gazeteyi katladı, cebine koydu ve bana dedi ki: Buğday lâfını duyduğum yerden kaçarım. Dünyayı doyuran bu mübarek nesnenin bende hem gülünc hem acı bir hatırası vardır. Bak anlatayım da dinle. Harbi Umuminin en civcivli sencsiydi. Artık ekmek yerine kepek, şeker yerine bulama yemek tabiî bir hal olmıya başlamıştı. O tarihte ben gene şimdiki gibi memurdum. Aldığım maaşa, aydan aya daireden verilen erzakı da ilâve ederek bir ev halkı açlıktan ölmemeğe çalışı yorduk. Malum ya o devirde herkese bir ticaret merakı gelmişti. Millet, yorganını döşeğini harac mezad satıp geçinmeğe uğraşırken öte tarafta Miloviçin yatağına banknottan yorgan serenlerin sürdüğü debdebe, gözleri faltaşı gibi açmıştı. Devair ikinci bir tensikata uğramış gibi boşalmağa, memurlar kâğıdı kalemi bırakıp teraziye .dirheme sanlmağa başladı. Ben de aklıma uyup fazla kazanclı ta * rafa atılmak kararile istifayı bastım. Niyetim kumusyonculuk yapmaktı. Harbden evvel yanm pabuçla gezenle • rin, kumusyonculuk sayesinde yüz bin lerle lira sahibi olduklarını görüyor ve işitiyordum. Bunlann içinde eskiden tanr dığım bir iki kişi de vardı. Ne benden daha zeki, ne benden daha becerikli ür sanlardı. Onlann yaptığını ben de pekâlâ yapabilirdim. Paçalan sıvadım. Her şeyden evvel bir yazıhane bulmak lâzımdı. Erenkö yündeki baba yadigân köşkü Emniyet Sandığına terhin edip sekiz yüz lira borc para aldım; Galatada bir yazıhane tuttum, döşedim, dayadım, hatta bir de telefon koydurdum. Artık yazıhanenin müşteriden başka bir eksiği kalmamıştı. Bunu tedarik etmek için de eşe dosta, yani bizim eski tanıdıklardan olan yeni kumusyonculara baş vurmak lâzımdı. Bunlann içinde en güvendiğim, mek tebde iken «Andavallı» diye çağırdığımız Rıza idi. Halim selim, herkese iyilik etmeği sever bir çocuktu. Rızanm, o za man, Havyar hanmda bir yazıhanesi v a r dı. îçerisi, günün her saatinde, an kovanı gibi işlerdi. Oraya gittim, Rızayı buldum. Kumusyonculuğa başladığımı söyledim, vaziyetimi anlattım. Rıza, önce hiç ses çıkarmadan beni dinledi, sonra, yanmda oturan çiçekbozuğu, kısa boylu bir adama dönerek beni prezante etti ve dedi ki: Bak Haronaçi Efendi, bu zat benim çok eski bir arkadaşımdır. Şimdi kumusyonculuğa başlanuş. Sen bu piyasa* nın kurdusun. Yeyi yanına al; sana verdiğim çorab nümunelerini beraber gez • dirin. Hem piyasayı biraz tanımış olur, hem kumusyonculuk hakkında fikir e * dinir. Sonra bana döndü: Senin bu işi kıvıracağını hiç zan * netmiyorum, dedi. Keşke yazıhaneyi açmadan evvel bana bir defa sorsaydın. Kumusyonculuk, her şeyden evvel adam kandırmaktır, dil dökmektir, icabında yaltaklanmaktır. Bilmem sen bunlan yapabilir misin? Maamafih, bugün Haronaçi ile biraz dolaş ta, akşama gene görüşelün. Haronaçi ile beraber yola çıktık* ve bir saat sonra, elimizde nümunelerini gezdirdiğimiz mal saülmış bulunuyordu. Bu işten bana, sade ders değil, belki ufak bir kumusyon hissesi de çıkmak ihtimali vardı. Fakat ben, işin bu zevkli tarafmı düşünecek halde değildim. îçimi büyük bir yeis, sonsuz bir fütur kaplamıştı. Kumusyonculuk, Rızanın dediği gibi, kat'iyyen benim harcım değildi. Nasıl olsun ki, Haronaçi ile girip çıktığımız manifatura ticarethanelerinden adeta kuvulur gibi muamele gördükten sonra, çorabları, bir zeytinyağı toptancısına satmıştık. Haronaçinin bu şaheser muvaffakiyeti bana, olta ile kuş tutmak yahud saçma ile uskumru avlamak kadar aykırı görün • müştü. Kumusyonculuk denilen işin bir sehli mümteni olduğunu o zaman an • ladım. Zeytinyağcının mağazasmdan çıktıktan sonra Haronaçi gülerek yüzüme baktı: Nasıl, dedi, beğendin mi ? Beğendin mi ne demek Haronaçi Efendi, işgüzarlığına hayran oldum. Kırk yıl kalsam ben bunu düşünemezdim. Haronaçi, o zaman, bana şu dersi verdi: Kumusyonculukta düşünememek, akıl edememek olmaz. Elinde mal vaı mı? Ötesi kolay. Mal demek para de mektir. Hangi malı istersen getir, mutlaka satarım. Hani bir dilenci hikâyesi vardır ya. îşte bizim iş ona benzer. Nerede olursa olsun, kime olursa olsun mahnı teklif et. Biri almazsa öbürü alır. Bu bir şey mi? Ben çorabı nasıl zeytinyağcıya sattımsa, manifaturacıya da zeytinyağı satmasını bilirim. Sen maldan haber ver yoksa. Haronaçiden ayrıldıktan sonra yazıhaneme geldim, başımı ellerımin içinc al dım, uzun uzun düşündüm. Bu i?i becej Izmit kâğıd fabrikası çalışmıya başlarken Yakm bir istikbalde kâğıd ihtiyacımızı tamamile dahilde temin edebileceğiz Ç Bu aksamki program J ISTANBUL: 12,30 plâkla Türk musikisi 12,50 havadis 13,05 plâkla hafif müzik 13,25 muhi tellf plâk neşriyatı 18,30 caz: plâkla « 19,30 spor musahabeleri: Eşref Şefik tara fmdan 20 Türk musiki heyeti 20,30 Vedia Rıza ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları 21 Bayan El . sestangel tarafından piyano solo 21,30 orkestra 22,30 ajans havadisleri 23 son. VİYANA: 18,10 çocuklara oyuncaklar 18,35 konser 19,10 spor 19,25 seyahat 19,40 gramofon 20,05 saat, haberler, hava rapo ru ve saire 20,25 şarkılar 21,05 eğlenceli yayın 23,15 haberler, hava raporu 23,35 bar numaraları . 24,35 haberler 24,45 gramofon. BERLIN: 18,05 gramofon 18,35 konuşma 18,55 sıhhî konuşma 19,05 musiki 20,05 ge lecek haftanın programı 20,25 gramoforu 20,50 günün akLsleri 21,05 haberler 21,15 orkestra konseri 23,05 hava raporu, havadis, spor 23,35 eğlenceli konser. BUDAPEŞTE: 18,05 konferans 18,35 orkestra konseri 19 spor 19,35 konferans 20,05 musiki 20,35 opera binasmdan naklen opera ya yını 23,30 haberlft 23,35 cazband ta kımı 24,05 ingilizce haberler 24,10 sa lon orkestrası 1,10 haberler. BÜKREŞ: 18,05 konferans .18,20 orkestra konseri 19,05 saat, hava raporu, konser 20,05 konferans 20,40 opera yayını, istirahat esnasında haberler, spor 23,50 fransızca ve almanca haberler 24 son haberler. BELGRAD: 18,05 konferans . 18,25 keman konseri •» 19.05 halk şarkıları 19,25 orkestra kon seri 20,35 milletlerin zamanı 21,05 pi yes 23,05 haberler 23,25 halk şarkıları. PARIS [P. T. T.]: 18,05 kıraat 18,20 şarkılar 18,35 koro konseri 19,05 oda musikisi, konuşma 20.05 oda musikisi ve şan 20,35 havadls . 21,40 oda musikisi 22,05 musiki konuş ması 22,35 facia: Marie Tudor 24,35 haberler, hava raporu. ROMA: 18 haberler . 18,20 dans musiklsl, hava raporu 19,55 faşizm haberleri 20,05 gramofon, turizm haberleri, yabancı dil lerde konusmalar 21,10 saat, hava raporu, haberler 21,35 faşizm haberleri . 21,45 operet parçaları, sonra dans musikisi 24.05 haberler 24.20 dans musikisi. 60 125 .. Kumpanyalar, kendi aralarında müzakerelerde bulunuyorlardı. Nihayet on lar da iyi cinsten fazlaca mübayaata mecbur kaldıklarmdan, yukanda izah ettiğim ihtiyat esası dahilinde piyasaya girmeğe mecbur kadılar. İhtiyattan maksad şu: Fiatlann daha fazla yükselmesine mâni olmak, mübayaatı ağır ağır yapmak.. Son dakikada İnhisarlar İdaresinin de mübayaata başladığı haberleri geldi. Vaziyeti şu suretle telhis edebiliriz: Bu yıl mahsul çok nefistir. Piyasayı istiğnadan uzaklaştırmak için rekoltenin yüksekçe olduğu şeklinde çıkarılan ha berler asılsızdır. Rekolte normaldır, 22 milyon tutabilir.. Buna mukabil alıcı çoktur ve yapacaklan mübayaat ta fazladır. Açılan fiatlar iyidir. Müstahsil memnundur. Mahsul normal kıymetinde satıla cak, memlekete ve müstahsilin eline iyi bir para geçecektir. Fakat kumpanyalann herhangi bir anlaşma yapmalanna imkân vermemek lâzımdır. Bir batında 3 erkek çocuk doğurdu İzmit 5 (Hususî) Başvekil, İsmet İlk kâğıd yapan Türklerdir înönünün uğurlu eli, gene Izmitte bir uîlk Türk kâğıd fabrikası açılırken, kâğur ve rejim kaynağının kapısını açıyor. ğıdın tarihinden de bahsetmeyi faydalı Türk kağıdınm ilk imal kaynağı olmak buluyorum. Birçok medeniyetlerin kay şerefini kazanmış olan yeşil îzmit, tatlı | nağı olan Türkler, kâğıdın da mucidibir inkılâb rüzgârı dolu anlanndan birini dirler. Asyanın ortalarında Semerkand daha yaşıyor. de, Horasanda küçük küçük değirmenİzmit kâğıd fabrikası kurulmazdan lerde ilk kâğıdı imal eden Türk san'at evvel İzmit başka bir şehirdi, kâğıd fab kârları, bugünkü muazzam eserlerin te rikası kurulduktan sonra bambaşka bir mellerini milâddan 712 sene sonra kur şehir oldu. İleri görüşlü, sıcak kanlı İz muş bulunuyorlardı. Bilâhare Arabların mit çocukları az zaman içinde bu şehri istilâsına uğrıyan bu memleketlerin içintanınmıyacak kadar güzel, modern, de yaşıyan Türkler kâğıd imalâtını Se Cumhuriyete yakışan bir şehir yapmağa kizinci asırda Bağdada, Tihoma Safa çalıştılar. İzmit daima yenileşen bir in ve Yemene getirmiş, daha sonra Mısıra kılâb şehridir. Eskiliğin İzmit toprakları doğru ilerliyen kâğıd sanayii 9 ve 10 uniçinde hakkı ve hayatı yoktur. cu asırlarda Kahirede ve daha sonraları Kâğıd fabrikası kurulduktan sonra da Şamda kendisini göstermiştir. Bun îzmitte iki binden fazla yeni evler yük dan sonra îspanyayı işgal eden Arablar selmiştir. Şehir bir bayındırlık seferberkâğıd sanayiini Avrupaya da sokmuşlarlıği içinde çalkalanmaktadır. dır. Fakat gene bu sanayide çalışan A Sellüloz fabrikatt rablar değil, Türk san'atkârlarıydı. 12 nİzmitte kâğıd ve karton fabrikamız a ci asrın sonlarında Ispanyanın Valânsiçılırken, sellüloz fabrikamızın da temel ya, Zaniva (Sonfilip) şehirlerinde gene leri atılacaktır. Bu suretle kâğıd için lâ Türk san'atkârları tarafından yapılan zım olan maddelerin hepsi yerli olacak kâğıd değirmenlerinde Avrupa kâğıdlave haricden istianeye ihtiyac hissetmiye nnın ilk yapraklan yapılmıştır. Gene bu ceğiz. Izmit kâğıd fabrikası her cinsten tarihlerde İspanyanm Fas şehrinde 400 kâğıd imal etmek suretile bir gösteriş taşhk büyük bir kâğıd değirmeni vardı. yapmaktan uzak bulunacaktır. Hertürlü Türkler ilk kâğıdı pamuk, keten, kesarğılık kâğıdlar, iyi ve adi cins matbaa nevirden yapmışlardı. Bu maddeleri hakâğıdları, yazı kâğıdları, muhtelif cins mur halinde su ile eriterek yaprak şeklinmukavvaları çıkarmakta olan kâğıd fab de sert taşlarda döğe döğe, amidon tutrikamız, bu kâğıdları piyasaya verirken kalile karıştırarak ezmek suretile yapı NOBETÇI ECZANELER hiç tereddüd etmiyecektir. Çünkü asrın yorlardı. îlk devrede Yunanistan, SilizBu gece nöbetçi olan eczaneler şunlar son teknik ilerliyişi üzerine yapılan yerli ya, ve îspanyanın kullandığı kâğıdlar dır: Istanbul cihetindekiler: kâğıdlarımız gerek nefaset ve gerek fiat Türk kâğıdı idi. Aksarayda (Sarim), Alemdarda (Eşref bakımından, yabancı kâğıdlardan kat kat Sonraları Avrupanın muhtelif şehir Neşet), Bakırköyde (Merkez), Beyazıdda (Esadl, Eminonünde (Beşir Kemal, Ce üstün ve ucuz olacaktır. lerinde kâğıd imaline başlanmıştır. İlk vad), Fenerde (Emilyadi), Karagümrükte İzmit kâğıd ve karton fabrikası mem kâğıd fabrikası Almanyada Ranerslugda (Suad), Küçükpazarda (Hasan Hulusi), Samatya Kocamustafapaşada (Rıdvan), lekçtin bir günde kâğıd ihtiyacı olan 70 kurulmuşfur. 15 inci asırda yapılan bu Şehremininde (Nazım), Şehzadebaşında ton kâğıdın 35 tonunu imal edebilmek fabrika bütün dünyaya kâğıd ihrac et (İsmail HakkO. Beyoğlu cihetindekiler: tedir. Bund'an dolayı fabrikada yeni mekle şöhretlidir. Dünyada resmî olarak Galatada (Hüseyin Hüsnü), Hasköyde tesisat yapılarak fabrika genişletilecek ilk evrak İtalyada Silizya Kralı Rojeye (Barbut), Kasımpaşada (Vasıf), Merkez tir. O vakit, bütün ihtiyacımız temin e aid bir diploma evrakıdır. nahiyede (Dellasuda), (Ginyoli), Şişlide dilmiş olacaktır. İzmit, kâğıd fabrikasımn açılışını can (Nariglleciyanl, Taksimde (Limonciyan). Üsküdar, Kadıkoy ve Adalardakiler: İzmit kâğıd fabrikasımn bugün haric dan bir tezahüratla kutluluyor. Bütün Büyükadada fŞinasi), Heybelide (Ta den getirdiği diğer bir madde daha varhalkın elinde yerli kâğıd tomarları var. nas), Kadıköy Eskiiskele caddesinde (SotU dır ki o da göknar odunudur. Haliha Türk mühendis, Türk mütehassıs ve raki), Yeldeğirmenlnde (Üçler), Üsküdar Selimiyede (Selimiye). zırda bu odun Sovyet Rusyadan getirilTürk işçisinin elinden çıkan yerli kâğıdmektedir. Son yapılan tetkikler göster lar, her Türkün göğsünü büyük bir gumiştir ki, yurdumuzda göknar ağacı bol rur ve iftihar hislerile dolduruyor. bol yetişmektedir. Bilhassa Artvinle SiOkumanın tatbik edilmiş Kâğıd bayramımız kutlu olsun. lifke, Bolu, Ermenak ve Seydişehir ta ' YENİ ESERLER psikolojisi raflarında göknar ağacı çoktur. Bunların küçük bir himmetle çoğaltılmaları lâ zımdır. İzmit kâğıd fabrikasmın yardımcı unsurları arasında en mühim yeri su kaplamaktadır. Fabrikanın bir dakikadaki su ihtiyacı beş bin litredir. îzmit fabrikası Kilez deresinde muazzam bir su tesisatı yapmıştır. Sellüloz fabrikasile ikinci kâğıd fabrikasımn kuruluşu münasebetile Kilez deresindeki tesisatın kifayetsizliğinden bahsedilmektedir. Bununla beraber bol su kaynaklarile dolu olan îzmitte bu, bir mesele teşkil etmiyecektir. Cevdet Yahub Bu akşatn TURAN Tiyatrosu Naşid, Halide, Fahri Dstad bestekflr uhlis abahaddin Operet birleşiğl Birinci defa olarak HAMDt VAROĞLU Canavar ruhlu bir kadın İzmir (Hususî) Karşıyakanın Tu ran köyünde Me nemen caddesinde 120 numarada oturan 30 yaşlarında Şerife namında bir kadın, bir hafta evvel doğurduğu ço cuğunu boğarak deniz kenannda kumluğa gömdüğü için yakalanmış, adliye Çocuğunu boğan • • \ı v Şerife ye verılmıştır. Ka dınm Şefika namında bir suç ortağı olduğu da iddia edilmektedir. Bunlar çocuğu gece vakti boğup gömmüşler, fakat başkalan, hâdiseyi görerek zabıtaya haber vermişlerdir. Şerife, ilk ifadesinde, bu çocuğun Konyalı Mustafa admda birile temasından doğduğunu söylemiş; Deniz kenarından geçerken sancr landım, doğurdum ve çocuğu boğdum. Demiş, bilâhare çocuğu sahilde değil, evde boğduğu ve arkadaşı Şefika tara fından sahile gömüldüğünü ilâve etmiştir. Şerifenin mevzuu bahsettiği isimde bir adam bulunamamışür. Şerife, tahkikat hâkimliğinde ifadesini değiştirerek bu defa da, çocuğun ölü doğduğunu söylemiştir. Çocuğun kum " lar içinde gömüldüğünü ilk gören 1 2 1 4 yaşındaki şahid çocuklar da ifadelerini tebdil ile bu hâdiseyi görmediklerini bil" dirmişlerdir. Çocukların tesir altında ka~ larak ilk ifadelerini bozdukları anlaşıl * mıştır. Yapılan otopsi neticesinde, çocuğun nefes borularının sıkıldığı ve bu suretle öldürüldüğü anlaşılmıştır. HATIRIM İÇİN I Operet 3 perde. Böyük Orkestra Çocuklar ve anneleri ÜSKÜDAR HALE SİNEMASI Anna Karenin: Greta Garbo İzmir (Hususî) Karşıyakada A laybeyinde oturan Abdül zevcesi 30 yaşlarında Afitab namındaki kadın, Memleket hastanesınde bir batında 3 tane erkek yavru dünyaya getirmiştir. Doğumda çocuklar biraz zayıf görülmüş, fakat hastanedeki iyi bakım sayesinde bir hafta içinde gürbüz çocuklar haline gelmişlerdir. Fakat şu var kî, kadınca ğız çok fakirdir. Zevci işsizdir. Halbuki hekimler, bu kadının iyi bir bakıma muhtac olduğunu, çocuklannı ancak bu su retle geçindirebileceğini sb'ylemektedir ler. Herhangi bir teşekkülün veya var lıklı bir vatandaşın yardım etmesini dilenz. HİÇ YÜZLERCE GÜZEL ŞAHANE KIZLAR B g n e itibaren A S R Î S i N E M A d a uüdn Senenin iki büyük filmi birden : AVi VALSLER A M O K UNUTULMIYACAK RENKLI VALSLEK Amerikada hareket noktasım William Jamesten alan llml usulün okumaya tat bikından doğan bu eserin dilimize çcvrilmesi tedris hayatımızın en esaslı bir ihti yacmı karşılamaktadır. «Okumanın tatbik edilmiş psikolojisi» ferdler arasındaki geniş ayrılıklara rağmen sınıfın dört duvarı içerısinde ayni umumî, değişmiyen usule tâbi yavrulanmıza yeni bir ufuk açıyor. Okuma metodolojisi üzerinde yirmi beş senedenberi toplanan malzemeyl büyük bir hünerle izah ve tatbik eden bu eseri tedrisle alâkadar muallim, mufettiş, ana ve babalar okumak mecburiyetindedirler. Sahasında bir lider olan profesör Brookun bu değerli eserini dilimize çevir mekle de Rahmi Kaleok terblye neşriyatımızda üzerinde mütemadiyen durulan bu mühim metodoloji meselesinin halline dğru atılan adımlara onemll bir yardımda bulunmuş oluyor. Sinan Basım ve Yayım Evi tarafından on beş günde bir neşredilmekte olan Öğ retmen Bilgisi adlı mecmuamn ikinci sayısı da faydalı yazılan ve güzel reslmleri ihtiva ederek çıkmıştır. Muallimler ve talebe için pek istifadeli gördüğümüz mecmuayı tavsiye ederiz. Öğretmen bilgisi gala haftası BROADVAY MELODY 9 3 6 I E. POWELL ve bütün Amerikan I MARCEL CHANTAL ve yıldızlan tarafından oynanmış I iNKjJiNOFF tarafından meşhur muzikal film. | oynanmış büyütc macera filmi I ^ B ^ M B V M M DUhuliye dalma 15 kuruş Dahiliye Vekâleti, idarî taksimatı gösteren bir kitab neşretmiştir. Bu kitabda memleketteki köylerin, nahiyelerle kaza lann bağlı bulundukları teşkilât gösteril mektedir. İdarî takgimat gösteren güzel bir kitab EHLİ SALİB MUHAREBELERİ TÜRKÇE SÖZLÜ harikalar filmi Sinemasında yalnız daha 3 gün gösterilerek pazartesi matinelerde yeni filme başlanacaktır. VEFAT Bay ve Bayan Barsamyan ve çocuk ları Sonya. derin bir acı ile kardeşleri VAHAM BARSAMYANm öldüğünü bildirirler. Cenaze merasimi 7 teşrinisani cumartesi günü saat 2 de Yedikule Ermeni hastanesinde icra edilerek cesedi Ba lıklı kabristanına defnedılecektir. Taziye kilise avlusunda. Müessif irtihal Pilevne müdafü ve kahramanı Gazi Osman Paşa merhumun eşi ve Kocaeli meb'usü Salâhaddin Yargımn halası Bayan Fatma dün gece rahmeti hakka kavuşmuştur. Cenazesi bugün saat on buçukta Göztepede İstasyon caddesin deki köşkünden kaldınlarak Göztepe camişinde namazı kıhndıktan sonra Karacaahmeddeki aile makberesine def nedilecektir. Allah rahmet eyliye. Bu akşam T Ü R K sinemasında Ş A H A N E HENRY En güzel bir Fransız operetj olan Musiki, dans ve neşe filminin ilk büyük iraesidir. Baş rollerde V A L S L E R Yerierinizi evvelden aldınnız. Telefon : 40690 Bu filmin bütün şarkılarım herkes terenDÜm edecektir. GARAT RENE S E N SiR

Bu sayıdan diğer sayfalar: