18 Kasım 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4

18 Kasım 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURİYET 18 İkincitcsrin 1936 Küçük hikâye Perili ev 1 Bibliyoğrafya Para Tekirdağmın kurtuluş bayramı RADVO Bu aksamki program J İSTANBUL: 12,30 plâkla Turk musikisi 12,50 havadis 13,05 plâkla hafif muzik 13,25 muh. telif plâk neşriyatı 18,30 plâkla dans musikısı 19,30 Bayan Janin ve arkadaslan tarafından Egzotık musiki 20 saz heye. ti 20,30 Cemal Kâmil ve arkadrşlan tarafından Turk musikisi ve halk şarkıları 21 orkestra 22 plâkla sololar 22,30 havai dıs 23 son. VİYANA: 18,10 musiki 19 bir san'atkârı ziyaret i 19,15 konuşmalar, saat, haberler, hava raporu, program . 20,20 teknik konuşma • » 20,30 opera yayını: Boheme 23 Avusturya best€kârlarının havaları 23,15 haberler, hava raporu 23,25 konserin devamı 24,05 haberler 24,50 piyano caz. BERLIN: 17,05 ıkindi konseri 19,05 karışık ya • yın 20 20 konser 21,05 akşam musikisi 22,05 eğlenceli konser 23 05 hava raporu, haberler, spor 23,35 gece musikisi. BUDAPEŞTE: 18,05 Harpa konseri, konferans . 19,05 çingene orkestrası, konferans 20 25 pi yano ve şan 20,55 konferans 21,25 o pera orkestrasmın konseri 22,35 haber. ler. siyasi havadis 23,20 dans plâkları 24,05 almanca ve fransızca haberler 24,10 orkestra konseri 1,10 habeıler. BUKREŞ: 18,05 kıraat 18,20 gramofon . 19,05 saat, hava raporu, haberler 19.20 Fransız operalarından parçalar 20,40 gramofon la «Ayda» operası, istirahat esnasında kı raat, haberler ve spor 23,50 almanca ve fransızca haberler . 23,27 son haberler. LONDRA: 21,05 saat, haberler, hava raporu, eko nomik haberler 21,35 konuşma 22,05 gramofonla çingene havaları 22,35 orkestra konseri 23,35 boks maçı nakli 24,35 haberler, spor, konuşma ve saire 1 orkestra konseri 1,35 haberler ve saire 1,45 piyano konseri. ROMA: 20,25 yabancı dillerde haberler 21.10 saat, haberler 21,35 faşizm haberleri 21,45 operet yayını, sonra dans musikisi 24 05 haberler 24 20 dans musikisi. Damların üstündeki kar yığınlarmı beyaz dumanlar gibi döndüre döndüre göklere savuran fırtınanın sokaklarda korkunc ulumalarla dolaştığı bir geceydi. Buz tutmuş camları, rüzgârm her sal" dırışında, semavi bir sille yemiş gibi zıır gırdayan odada, beş arkadaş, masanın etrafına dizilmişler; semaverde demlenen çayırı buğusile gözlerini ısıtmağa çalışarak, bu uzun kış gecesini kısaltacak lâ kırdı mevzuu anyorlardı. Rüzgâr, saçaklarda derdli bir ıslık gibi durmadan inli yordu. Bir aralık, fırtınanın sesinden ayrı, daha kasvetli, daha iniltili bir ses işitildi. Aşağı perdeden başlayıp derece derece yükselerek tizleştikten sonra, gene derece derece sönen, ağlama ile inleme arası, boğuk bir sesti. Kulak verdiler: Bir köpek uluyordu. \ Vücudlerden bir ürperti geçti. Ev sahibi, demlikten, ince belli fincanlara erimiş akik rengi çayları boşalttı; misafir lerine uzattı; kendisi de fincanını eline aldıktan sonra, dedi ki: Şu köpek uluması, ben de dahil olduğum halde hepimizin tüylerini ürpertti. Bu çirkin sesin, hele böyle fırtınalı gecelerde asab üzerinde pek fena tesir yaptığma şüphe yoktur. Fakat, köpek ulu masının verdiği bu ürpertinin sebebini hiç tahlil ettiniz mi? Eminim ki etmemişsi nizdir. Ben ettim ve şu neticeye vardım. Münasebetsiz bir saatte, yalnız köpek ır luması değil, her ses insanda mutlaka bir ürperti yapar. Şimdi şu, köpek ulu ması olmayıp ta bir karga sesi olsaydı, emin olun ki gene ürperecektiniz. Vakitsiz öten horoz bile, sırasında, adamın içini üşütür. Bakın, size kendi başımdan geçen bir vak'a anlatayım. Iskemleler, masaya biraz daha yak laştı; gözler, merakla ev sahibinin yüzüne dikildi. O, elindeki fincanın muhte viyatını bir kere daha tazeledikten sonra, anlatmağa başladı: Aşağı yukan yijmi sene oluyor. Hiç akılda yokken, günün birinde İzmire tayin ediliverdim ve derhal hareket et mek üzere emir aldım. Aileyi beraber götürmek uzun meseleydi. Hazırlığı hiç olmazsa bir hafta sürerdi. Halbuki bekliyecek vakit yoktu. Onları sonradan aldırmağa karar verdim ve hareket emrini aldıktan bir gün sonra yola çıktım. îzmire ayak basmca ilk işim bir ev aramak oldu. Ev hayatına alışmış bir adam için otel köşelerinde dolaşmanın nekadar güç olduğunu biliyordum. Biran e v vel ev tutmak, ailemi getirtmek kararını vermiştim. Birçok ev gezdim; nihayet Karşıya kada güzel bir ev buldum. Hakikaten, kuş kafesi dedikleri neviden, şipşirin bir evdi bu. Beyaz boyah cephesinde, etrafını kuşatan zümrüd tabiate mütebessim birer yeşil göz gibi açılan pancorları, limon ve portakal ağaçlarile süslü bah çesi, erbab bahçivan elinden çıktığı an laşılan nefis tarhları, üzerinde yürüdükçe çıtır çıtır ses veren, ince kum döşeli yollarile, bir aşk yuvasından farksızdı. Evi gezdikten sonra fiatını sordum. Inanılmıyacak kadar ucuzdu. Sahibi, kendi oturmak için yaptırdığı halde, bir denbire İstanbula gitmeğe mecbur olmuş, fiatın azlığına çokluğuna bakmadan, ka* labalığı olmıyan bir aileye kiraya veril* mesini tenbih etmişti. Evi gezdiren tellâl, bahçivanın da emrime âmade olduğunu, hatta, bahçedeki kümeste bulunan ta vukları bile, istersem, gayet ucuza bana devredebileceğini söyledi. O akşam, hayli büyük olan bahçeyi, içinde, her çeşid tavuk ve horozdan bir çift bulunan kümesi dolaştıktan sonra, havuzun yanındaki hasır koltuklardan birine yaslanmış, guruba yaklaşan güneşin fıskıya sulannda tutuşturduğu allı ye * şilli kıvılcımları seyrediyorum. Şu fıskıye, şu tarhlar, şu yollar bir sene için benimdi; ve şu karşıdaki bodur çamın dallannı düzeltmekle meşgul bahçivan bir sene için benim emrime âmade idi. Ve ben, bu güzel şeylerin ortasında, en aşağı bir sene, rahat rahat yaşamağa memurdum. Hayatın iyi birşey olduğunu anlıyordum. O gece, yatağa girerken, cennette bir köşk kazanmış kadar mes'uddum. Müsterih gönlümle, ılık bir banyoya dalar gibi uykuya daldım. dığine açılmış, tüylerim diken diken, bu feci sesi, iki dakika, belki daha fazla dirr ledim. Yavaş yavaş azaldı ve son nefes gibi sönükleşerek kesildi. Şakaklarırn terden sırsıklam olmuş, uyku namına gözümde birşey kalmamıştı. Yataktan fır ladım; bir sigara yaktım; dolaştım, otur dum, hulâsa, kulağımda uğultulu çm lamalar bırakan kablettarih yaşamış bir hayvan sesinden farksız o horoz ferya dını unurmak için türlü çareye başvur dum, nafile. O geceyi artık uykusuz ge çirmek mukadderdi. Sabahleyin kalkar kalkmaz ilk işim bahçivanı çağırmak oldu. Kümeste ne kadar Denizli horozu varsa yakalattım ve kestirdim. Çünkü, geceki kadar kuv vetli ve bilhassa devamh ses ancak Denizli horozunun gırtlağından çıkabilirdi. Bahçivan, evvelâ itiraz etmek istedi, fakat benim halimde bir gayritabiilik his setmiş gibi sustu, horozları birer birer kesti. Kimbilir nekadar pahalıya malolmuş canım horozların hepsi, içlerinden bir tek münasebetsizin narına yanmıştı; ama başka da çare göremiyordum. O gece, yatağa yatarken, bir akşam evvelki sesi tamamile unutmuş değildim; fakat tekerrür etmesine imkân olmadığı için müsterihtim. Gene bir gece evvelki gibi, kaç saat uyuduğumu bilmediğim bir anda, ayni acı ve keskin horoz sesi, beni yatağımdan zıplattı. Bu sefer saate baktım, tam on iki idi. Ertesi gün, asabım biraz daha bozuk, geri kalan horozların hepsini kestirdim. Bahçivan gene itiraza yeltendi, sustur dum ve o gece, yatağıma yatmadım, beklemeğe karar verdim. Gündüz akşama kadar düşünmüş, iki gecedir uykumu kaçıran, cennet yuvası diye girdiğim bu evi nazarımda cehenneme çeviren o meş'um sesin hangi gırtlaktan çıktığını mutlaka anlamağa karar vermiştim. Yatmak za manı gelince, odamda, pencerenin önüne geçtim, lâmbayı söndürdüm, beklemeğe aşladım. Mevsim eyluldü. Bahçe, tozlu bir ay ışığı içinde yüzüyordu. Belki bu ışıktan belki de gayritabiilikler bekliyen muhayyilemin tesirile, bahçedeki ağaçlar, otlar, çimenler, çiçekler, herşey, olduğundan bir misli daha büyük, daha kalın hem daha çirkin görünüyordu. Etraf derin bir sessizlik içindeydi. Sanki yerle gök ara ında hava bile çekilmiş, kaybolmuştu. Saarim elimde bekliyordum. On ikiye beş kala pencereyi açtım. Gözümün, kulağımın bütün kuvvetini bahçenin kuytu köşelerine verdim. Elimde tıkırdıyan saatin yelkovanları, o iki rakamının üstünde, bir işaret verir gibi bir tek çizgi halinde birleşince, o meş'um horoz sesi, tabiatin kujaklarmı bile yırtacak kadar keskin bir avaze halinde tekrar çınladı. Ben pencerenin önünde taş kesilmiştim. Bu sefer, sesi, açık pencerenin önünde işıttığım için dehşetini daha fazla kavramıştım. İki akşam arka arkaya olduğu gibi gene iki dakika sürdü ve kesildi. Yalnız, bir şeye dikkat etmiştim. Ses, ilk akşam zannet tiğim gibi, kümes tarafından değil, daha beriden, havuz civanndan geliyordu. Dün ve Yarın Külliyatı: 52 İstanbul, 1936, Fiatı 25 kuruş «Para» yı telif eden Dr. Reiners; türkçeye çevireni de faal müelliflerimiz den Dr. Muhlis Etedir. Bu küçük kitabla kütübhanemiz çok orijinal bir eser kazanmış oluyor. Hepimiz kendi cephemizden para ve do ğurduğu hâdiseleri biliriz. Onu umumî olarak mülâhaza etmek ise büsbütün başka bir iştir. Bu kitabda da işte para ve ona merbut hâdiseler, fakat herkesin kolayca anlıyabilmesi için, sualli cevablı olarak izah edilmiştir. Müellif bir iktısad profesörile profesörün çocukluk arkadaşı olan bir fab rikatörü birbirüe münakaşa ettiriyor. Basit misallerle, küçük şakalarla, kolay görünen, fakat haddi zatında hazmi oldukça güç olan bu mevzuu, okuyucuya güzelce kavratıyor. Esasen bugünkü ilim adamma düşen vazife, ilmi bir sır gibi saklamak, onu güç bir şekle sokarak herkesin anlamasmı beklemek değil, bilâkis bilgiyi, ilmin dışına çıkmamak şartile, herkesin anlıyabileceğı bir lisanla izaha çalış maktır. Kitabın tercümesi çok itinalı olduğu gibi başka memleketlere aid misaller bize aid olanlarla değıştirilmiş olduğundan herkesçe çok istifadelidir. Bu sene zarfmda irfan âlemimize para ve kambiyo, ekonomi ilminin tekâ mül tarihi gibi biri telif, diğeri tercü me iki eser hediye eden Dr. Muhlis Eteyi bu vesile ile tebriki bir vazife sa varız. Tekirdağ (Hususî) Tekirdağın on dördüncü yıldönümü büyük tezahü ratla tes'id edilmiştir. Muradlı yolu üzerinde kurulan takın kordelâsmı Fırka Kumandanı Mazlum kesmiş, ve belediye reisi tarafından bir buket hediye edilmiştir. Bundan sonra müteaddid nutuklar söylenmiştir. Gece bir balo verilmiş, eğlenmiştir. Belediye tarafından halk tarafından fener alayları tertib edilmiş, halk sabaha kadar Gönderdiğim resim, Kurtuluş bayramından bir intıbadır. * ™ ^ ™ P k yakında T Ü R K e I DANIELLE D A R R I E U X sinemasında ™ ^ ~ ^ I YEŞİL ^^^™™ I I I Filminde DOMİNO İEHLİ SALİP MUHAREBELERİ Tamamen Türkçe sözlii muhteşem film Arzuyu umumî üzerine bugünden itibaren Görmiyenleri için biiyük fırsat Vefat Afyonkarahisar valıliğinden mütekaid Bay Celâl Çapan dün gece saat 10 da Beşiktaş Kılıcali Mesçid sokağmdaki 27 numarah konaklarında vefat etmiştir. Bugün saat 12 de cenaze namazı Beşiktaş Sinanpaşa camisinde kılınarak Yahyaefendiye defnedilecektir. Allah rahmet eylesin. MiLLî daha gösterecek. SiNEMA bir hafta Matineler : 2,30 4,30 akşam 9 da başlar 1^^^^ S A K A R Y A Yarın akşamdan itibaren (Eski Elhamra) sinemasında NOBETCI ECZANELER ölüm Sabık Ticaret Vekıllerinden müteveffa Bay Ali Cenaninin refıkası Bayan Nazire Ali Cenani ötedenberi müptelâ olduğu hastalık sebebile evvelki gece vefat etmiştir. Cenazesi bugün saat 11 de evinden kaldırılarak Teşvikiye ca misinde namazı kılındıktan sonra E dirnekapıdaki şehidlığe defnedilecektir. DİLEDİGİM GİBİ YAŞARIM ihtiraslı ve güzel bir mevzu Emsalsiz bir temsil heyeti kısmen Korfu ve Eğe adalarında çevrilmiş Fransızca sözlU JOAN CRAWFORD Her vakitten daha güzel ve daha sehhar artist Donanma cemiyeti ikramiyeli tahvilâtı piyangosunun 16 ikinciteşrin 1936 günü yapılan 62 nci keşidesinde ikf'â"miye ve amorti isabet eden tahvil nu maralarım gösterir cetveldir. Keşidede itfa olunan tertib numaraları 298, 1435, 2228, 3572, 4573, 5967, 7457, 7792. 7797, 7816, 9723. İkramiye isabet eden numaraîar İkramiye T.L. Tertib No. Sıra No. 1000 7816 71 300 7792 62 100 9723 4 100 7797 85 50 9723 73 50 298 14 10 7792 87 10 7816 38 10 5967 73 , 10 5967 67 10 7792 44 5 9723 88 5 3572 30 Ertesi gün, bahçivan, iki gündenberi 5 7816 89 yutkunup yutkunup bir türlü söyliyeme5 7816 85 diği sırrı nihayet meydana çıkarmağa 5 1435 14 mecbur oldu. Meğer bu ev, yapıldığı 5 298 88 zamandanberi perili ev diye anılırmış. 5 9723 51 Daha kümesteki tavuklar yokken bile, 5 9723 79 her gece, saat on ikide bu acı horoz sesi 5 5967 83 5 7816 24 işitilirmiş. Evin sahibi, bu perili evde <r Balâdaki tertiblerin hizalarmda gösturamadığı için onu kiraya veriyormuş. terilen sıra numaralarmdan mütebaki Bahçedeki tavuklar, bedava bahçivan filân, hep kiracıları celbedebilmek için ayni tertiblerin dığer sıra numaralarma ve 2228, 7457, 4573 No. lı tertibe kâmilen birer tedbirmiş. amorti Lsabet etmiştir. O gün, üç ayhk kirayı üste bırakıp, İkramiye ve amorti bedelleri 23 ikinyüreğim yana yana evden taşındım. Peri, citeşrin 1936 tarihinden itibaren tediye cin lâkırdısı, oldukça alay eden ben, böy edilecektir. Amorti bedeli beher tahvil le şeylere inananlara hak vermeğe baş • için bir Türk lirası on kuruştur. lamıştım. *** Bugün ve yarın son matinere kadar M A V i V A L S L A R pprZATJSUNGUR I FERAH SİNEMADA ı Yarın akşam S A R A Y Sinemasında t Bu geceden itibaren Bu gece nöbetçi olan eczaneler şunlar dır: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda (Sarım), Alemdarda (Eşref Neset), Bakırköyde (Merkez), Beyazıdda (Cemil), Eminonunde (Husnü Haydar), Fenerde (Vitali), Karagumrukte (M. Fu ad), Kuçukpazarda (Yorgi), Samatya Kocamustafapasada (Rıdvan), şehremıninde (Nazım), Şehzadebaşında (Asaf). Beyoğlu cihetindekiler: Galatada (Hidayetl, Haskoyde (Barbut), Kasımpasada (Vasıf), Merkez nahiyede (Galatasaray), (Garihl, Şışlide (Maçka), Taksimde (Kemal Rebul), (Kurtuluş). Usküdar, Kadıköy ve Adalardakiler: Büyükadada (Şinasi), Heybelide. (Ta nas), Kadıköy Eskiiskele caddesinde (So tiraki), Kadıköy Yeldeğirmenlnde (Uçler), Usküdar Ahmedivede (Ahmedive). TAKSİMDE VAR Y E T E M AKSİM Tiyatrosunda H A L K OPERETİ Bu akşam 21 de Zozo Dalmas ve Domakosla P İ P 1Ç A JEAN KİEPURA'nın en son temsili olan ve 1936 Venedik müsabakasında albn madalya kazanan Dekorları, taganni heyetleri ve meşhur orkestrasile büyük Viyana operasını, Dünyamn meşhur tenoru AŞK GUNEŞI ( Im Sonnenschein ) Almanca sozlu ve şarkılı filminde gözler niz önünde canlandıracaklardır. Büyük operet Fiatlar: 60 40, hususî 100 Yerlerinîzi telefonla ayırtınız T E L E F O N: 42633 Yunanistandan gelecek olan Domakosun rolü cuma akşamına tehir edilmiştir. Yerlerin evvelden aldırılması rica olunur. Naşid, Halide, Fahri Üstad bestekâr Muhlis Sabahaddin birlikte Birinci defa TURAN tiyatrosunda Bu akşam Y E Ş İ L CHARLES VANEL MAURiCE LESCANDE Filminde D O M i N O GUL Operet 4 ptrde Büyük orkestra FATMA Gedikpaşa A Z A K S İ l i e m C I S I I i d c i Çarşıkapı Pangaltı TAN Sinemasında BERLİN OLİMPİYADLARI Ayrıca : Meşhur artist FREDER.C MARCH tarafından Gelecek hafta Pek yakında 18 ikinciteşrin ÇARŞAMBA MATiNELERiNDEN İTİBAREN istanbul tarafında ilk defa gösterilecek hakikî ve tam ku büyük programı kaçırmayıyız. Nekadar uyuduğumu bilmiyorum. Bir denbire, odanın içinde, kulağımın ta dibinde kopan canhıraş bir feryadla uyarr dım. Kulak verdim. Bu, kümesin bulun duğu taraftan gelen müthiş bir horoz sesiydi. Horoz sesinin müthişi olur mu? Demeyin. Beni uykudan uyandıran ses, müthiş tabirile bile ifade edilemiyecek kadaı keskin, acı, korkunc bir şeydi. Alelâde bir horozun gırtlağından çıkmasına katiyyen ihtimal verilemiyecek derecede Gece vakti, ne zaman böyle bir ses kuv\Tetli olan bu ses, garibdir ki, gene hiç işitsem o vak'a aklıma gelir, öyle acırım bir horoz gırtlağının tahammülüne sığ * mıyacak kadar devamh idi. Dirseğim yas ki... dığa dayalı, gözlerim, karanlıkta aiabil HAMDt VAROĞLU Fakat, asıl yüreğim ne zaman yandı biliyor musunuz? Benden sonra, bahse girişip bu eve taşınan açıkgöz bir kiracı, peri hikâyesinin aslını meydana çıkardr ğı gün. Elelden üstündür derler, pek doğru. Ben, horozları kestirmekten ileri gıtmemış, cahıl bahçivanın sözüne uyup o canım evi bırakmıştım. Halbuki ben den sonra gelen öteki kiracı, cine periye metelik veren cinsten olmadığı için işi kurcalamış. Meğer, beni terlere boğan, yüreğimi halecanlarla dolduran o kor • kunc ses ne horoz sesi imiş, ne peri sesi. Bahçivan, akşamlan, havuzun musluğunu kapatıp suyunu boşaltır, ertesi gün, tekrar açar taze su doldururdu. Havu zun dibindeki delik ufak olduğu için, suyun tamamile boşalması on ikiyi bu luyormuş. Deliğe bütün şiddetile hücum eden su, taş parçası, süprüntü gibi şeylerin kaçmaması için yapılan uydurma bir süzgeçten geçerken, işte o müthiş horoz sesini çıkarıyormuş. Cürüm ve Ceza Öpüşmeden Yatılmaz ve KORKUSUZ KAPTAN KLARK GABLE • CHARLES LAUGHTON • FRANCHOT TONE Bir Bir Bir Bir Bir Aşk Filmi Mi ? Sergüzeşt Filmi Mi ? Kahramanlık Filmi Mi ? Büyük ihtişam Filmi Mi ? BUyük Yıldızlar Filmi Mi ? POMPEi'nin SON GüNLERi ŞARLO: ASRî ZAMANLAR EVET! Yarın Akşam M E L E K ' d e CUMA MATİNELERDEN İTİBAREN İ P E K ve MELEK'de

Bu sayıdan diğer sayfalar: