11 Aralık 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

11 Aralık 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

11 Birincikânun 1936 CUMHURtYET Â DENIZLERDE HÂKIMIYET! Italya muazzam bir program hazırladı Dünyanın dört tarafma işliyecek yeni gemiler için 70 milyon lira harcanacak Sovyetler 2000 mil istihkâm yapacak • » > Hazar ordusu 3 milyona çıkacak ve senede 50,000 Büyük devletler ihtilâli nihayetlendirmek için, pilot yetişecek tavassuta karar verdiler. Teşebbüse Papa Dün şehrimize gelen Deyli Ekspresin ve Amerika da istirak edecek ^ Varşova muhabiri yazıyor: «Bu akşam Sovyetler sekizinci kon gresinin hitamı ve Rusyada kabul olunan teşkilâtı esasiye kanununun kabulünden sonra bayram edilmekte iken Stalin Kızıl ordu ile bahriye ve hava kuvvetlerini dünyanın en muazzam harb mekanizması haline ifrağ edecek olan plân hakkında ifşaatta bulunmuştur. Bu plân Kremlinde Mareşal Voroşi lofun riyasetinde üç gün süren ve Kızıl ordu Harbiye Reisi Mareşal Tukaçevski ile Yogrov, Bluker ve Bugani ismindeki kumandanlann iştirakile akdedilen bir toplantıda kabul edilmiştir. Plân şunları istihdaf etmektedir: 1 Rusyanın şark ve garb hudud lannda Japonya ve Almanyaya karşı Fransanın Maginot müdafaa hattına benzer istihkâmlar vücude getirilmesi, 2 Ordunun iki sene zarfında hazarî halde 3,000,000 efrada iblâğı, 3 Rus hava filosunun iki senede bugünkünün üç misline iblâğile senede 50,000 pilotun talim ve terbiye edilmesi, 4 Mareşal Voroşilofun bizzat kontrol edeceği ve bir nezaret halinde idare edilecek Sovyet harb sanayii tesisi, 5 Harb sanayii merkezlerini düşman hava saldırımlarına müsaid mahallerden uzaklaştırarak bunlarm Rusyanın ortalarına alınması. Yeni Sovyet Maginot hattı müdafaasının inşasına aid plânın tatbikına aid ihzarî faaliyete gelecek on beş gün zar fında başlanmış olacaktır. Yalnız garb hududlarında bu iş için üç yüz bin amele istihdam olunacaktır. Konferansm sonunda Mareşal Voro şilof Sovyet istihbarat şebekesinin mesaisinden memnun olmadığıni Staline bildirmiştir. Buna mukabil Stalin bu şubeyi ıslah ve tensik etmek üzere Voroşilofa salâhiyeti vâsia vermiştir. Londra 10 (Hususî) Siyasî mehafilden alınan malumata göre, lspanya harbine bir nihayet ver mek üzere, büyük devlet • ler Madrid hükumetile ihtilâlciler nezdinde ta vassutta bulunmıya karar vermişlerdir. Papa ile Amerika Cumhurreisi M. Ruzvel tin de aynca bu teşebbüse iştirak ve Cenubî A merika hükumetlerinin de muzaheret edcekleri ha ber verilmektedir. Ispanyada uzayan harb durdurulacak Tugyan mil Zolanm «Tuğyan» adh küçük bir hikâyesi vardır. Kudretli muharrir bu eserinde Garonne nehrinin birden coşuvermesi üzerine korularla tarlaların nasıl bir seviyeye düşüp tariimar olduğunu, ağıllarla evlerin nasıl yıkılıp hayvanlarla insanlann ayni ihtilâc, ayni acıklı ihtizar içinde öliime nasıl sürüklendiklerini tüyler ürpertici bir belâgatle tasvir eder. Hükumet ve nasyo Son sistem ttalyan transatlantiklerinden üçü bir arada Dün şehrimize gelcn Sunday Times gazetesinin Roma muhabiri yazıyor: «Kabine îtalya ticaret filosunu baştanbaşa tensike karar vermiştir. Alınacak tedbirlerle Italyan ticaret filosu cihanda birinci derecede bir mevki kazanacaktır. Kısa adı «Finmari» olacak olan So cieta Finanziaro Maritima ismindeki malî şirket bütiin dcniz ticaret isjerini ve bu meyanda ticaret filosunu tensik edecektir. Teşkil olunacak seyrisefain şirketleri şunlardır: 1 Italia adh şirket transatlantik yolcu ve eşya nakliyatını deruhde edecektir. Bu hatta 468,388 tondan mürekkeb 38 gemi tahsis olunacaktır. Sermayesi 35 milyon Türk lirasıdır. 2 Lloyd Triestino, merkezi Tri yestede olmak üzere Afrika, Asya ve Avustralya seferlerine 53 gemi tahsis edecektir. 443,388 tonilâto ile işliyecek olan bu hatları teşkil eden «jrketin sermayesi 18 milyon Türk lirasıdır. 3 Tirrenia, merkezi Napolide ve şimalî Afrika, cenubî Akdeniz ve şimalî Avrupaya seferler ihdas edecektir. 158,956 tonilâtodan mürekkeb 54 va purla işliyecek olan bu hatta 9 milyon Türk lirası sermaye konmuştur, 4 Adriatic seyrisefain şirketi ise merkezi Venedikte olmak üzere 136261 tonilâtodan mürekkeb 39 vapur işlete cektir. sermayesi 7 milyon Türk lirasıdır. Yeni gemi inşaatı için vâsi bir program hazırlanmaktadır. Bunlar için kabinenin kabul ettiği tahsisat 70 milyon Türk lirasına yakındır. Program altı senede ikmal olunacaktır. Sermayenin kısmı küllisi hükumet tarafından konacaktır. Şimdi mevcud ve transatlantik sefer lere tahsis edilmiş bulunan gemilerin makineleri değiştirilerek daha süratli ma kineler konacaktır. Kabine ayni zamanda 1941 cihan panayırının Romada açılması için bir proje kabul etmiştir.» Hakkın tanınmasını Milletler Cemiyetinden ziyade Fransadan bekliyoruz [Başmakaîeden devam] içinde takazadan azade ferih ve fahur gezip duruyor, birçok ahvalde alacaklının burnuna gülerek! En sonunda imza, borculnun has elyazısı olarak tahakkuk edince ortada vüzü kızaran kimse olmuyor mu diye düşünebilirsiniz belki. Hayır, olmuyor. Mademki öyledir, o halde imza bizimmiş demek olur diyorlar, o kadar. Bu insan adaletini utandırmak lâzım gelen tezvir usullerinden biridir. Iskenderun Antakya ve havalisi davasında Fransayı herşeyden önce bu derekeye düşmüş görmek istemiyoruz. Bu yolla ispat olunabilecek dava ve binaenaleyh kazanılabilecek herhangi bir vaziyet yoktur, hususile milletlerin hürriyetlerine, istiklâllerine ve anayurdlarınm aziz topraklarına müteallik meselelerde. Fransa ile bu meseleden dolayı Milletler Cemiyetine gitmekliğimiz bile abesti. Aradaki ihtilâfı biz Fransa ile gerek ahid, gerek hak noktasmdan kendi aramızda tetkik ve münakaşa ederek en doğru neticeye varabilirdik. Hakkımızdan en kat'î surette emin olduğumuz için biz böyle başbaşa konuşmaktan kaçınmadık ve onu ilk notamızda açıktan açığa istedik. Fransayı bu notamıza cevabında uzak Herhalde biz Fransayı Cenevrede imderelerden su getirmeğe çahşıyor gördüzasını inkâr eden borclu halinde görmek ğümüz için vaziyetimizi, daha doğrusu kendiliğinden ortaya çıkmakta olan vazi istemiyoruz. YUNUS NADt yeti olanca çıplaklığile ileri sürmeğe mecbur olduk. Fransa 1921 Ankara itilâfnamesile mabadinin Hatay ülkesine müteallik bir noktasını bu kadar sarahat ve inadla inkârda ısrar ederse bu itilâfname ile mabadinin umumî. Jıey.etile ~hükümden sukutu zarurî olurdu, ve bu takdirde Suriyeye müteallik kısmı itibarile bütün cenub hududumuz silinerek onun yeniden çizilmesi işi ortaya çıkmış bulunurdu. Fransa, o halde Milletler Cemiyetine gidelim, dedi. Ona peki dedik, ve işte Milletler Cemiyetine gidiyoruz. Fakat Fransada, onun dostluğuna da kıymet veren, bizim hüsnüniyetimizin karşılığı olmazsa bu usuller hiçbir müspet netice temin edemez. Ondan dolayıdır ki Milletler Cemiyetinden önce ve ondan daha ziyade Fransaya bakıyoruz. Fransa nihayet hüsnüniyetle hareket etmeğe karar vermek mecburiyetindedir. Milletler Cemiyeti, Fransayı bir kere nasılsa girmiş olduğu yanlış yoldan kurtaracak yüksek bir fırsattır. Eğer Fransa Türkiyenin Fransız dostluğuna ehemmiyet verdiği kadar Türk dostluğuna ehemmiyet verirse hiç şüphesiz ortadaki meselenin hallinde ahdi de, hakkı da muhafaza edecek formülü, hatta formülleri bulmakta zorluk çekmez. Yoksa sadece meselenin dostane ve muslihane halli yolu kapatılmış olur. KÜLTÜR ÎŞLERÎ Mekteblerde bayram tatili Bütün mektebler, bayram münasebetile pazartesi günü saat 13 ten itibaren cuma günü sabahına kadar tatil yapa caklardır. MÜTEFERRİK Bayram münasebetile çarşıda faaliyet arttı Son günlerde îstanbul esnafı, bil hassa Mahmudpaşa ile Kapalıçarşı ve civarmdaki esnaf hararetli bayram satışları yapmaktadırlar. Bu sene, bay ramdan evvel hem memurların, hem de üç aylık sahiblerinin maaş almaları bayram satışlannın iyi olmasını intac etmiştir. Esnaf bu sene fevkalâde memnun dur. Bayram satışları daha ziyade giyilecek eşya üzerinedir. Bu arada diğer her nevi eşya da satılmaktadır. Fakat diğer esnafın şikâyetlerine bakılırsa bayramdan evvelki günlerde yiyecek ve içecek maddelerin satışı fevkalâde azalmak tadır. 96 Romanya talebesi gelecek Romanya Akademik propaganda birliğine mensub 96 talebe ve Üniversite profesörleri ayın yirmi ikisinde Reçel Karol vapurile îstanbula gelecektir. Romanyalı talebeler, şehrimizi gez dikten sonra ayni gün Yunanistana hareket edecekler ve dönüşte İstanbulda bir kaç gün kalacaklardır. larda artık saklanamıyacak hale geldiği için bu ilk tehlikeler ortadan kalkmıştı. Onun Fahrünnisayı kırmamak için yaptığı gayretlere rağmen genc ka dın yavaş yavaş kendini çekiyor; artık saklamağa lüzum görmiyecek derecede ileri götürdüğü iğbiran çok defalar babasınm, hatta bazan kocasını bile gözüne çarpmış olacak ki, yalnız başına kaldıkIan zaman onu misafirlerine karşı nezaketsizlikle itham ediyorlardı. Fakat bu değişmeler arasında gene Fahriyenin kocasile birleştiği bir nokta kalıyordu: O, Demiri bir aile dostu olarak saklamak, ve böylece babasını tatmin etmek, fakat Nuru herhalde §evkile evlendirmek istiyordu. Onun serveti belki de bütün aileyi sıkıntıdan kurtarabilir, ve iptidailiği Nu run kendisine karşı küçük düşmesine sebeb olabilirdi. Bazan bu izdivacı olup bitmiş gibi görüyor; Zekiyi evrakı arasında ve 5ev'kiyi kahve köşelerinde bırakıp kardeşile lâstik tekerlekli arabalarda, ge ce âlemlerinde gezdiğini düşünüyor; iki adamı birbirine pek münasib görmüş o lacak ki bu muhayyel hayatın manzarası onu neş'esinden kahkahalarla güldür meğe kâfi geliyordu. İşte damad Zeki nalistlerin beyanatı Madrid 10 (A.A.), Harbiye Nezaretinin dün akşam neşredilmiş olan bir tebliğinde ezcümlejs öyle denilmektedir: Çocukluğumda okuduğum bu hikâye, Madrid oephesinde| faaliyet, sıfırdır. Bui hakikî bir tufan sahnesi gibi kafamda yer cephede ancak bazı ha alıp kalmıştır. Her sürekli yağmur, her va istikşaflan yapılmış kuvvetli fırtma o sahneyi zihnimde canolduğu haber verilmekte landırır ve gözümün önüne dereükten, dir. çaylıktan, ırmaklıktan çıkarak yürüyen Aranjuez mıntakasan birer deniz olmuş coşkun suları getirir. da asilerin topçu kuvvet O vakit içim titrer, gözlerim nemlenir. Von Ribbentrop leri, cumhuriyetçilerin i Çünkü bu tuğyanların, bu feyezanların Ademi müdahale komitesmde leri mevzilerini bombardıman etmişlersc binlerce evbark yıkğıtını, binlerce Âdem de bir guna hasar ika edememişlercfir. münakaşalar evlâdını köklerinden sökülmüş ağaclann Londra 10 (A.A.) Ademi müdaSantanderden bildirildiğine göre hü ardına takarak, ağıllanndan hırçın bir hale komitesi, tâli komitenin raporunu kumet milisleri, Espinoza de Les Mon insafsızlıkla ahnmış hayvanların arasma kabul etmiştir. Bu rapor, şunları tavsiye teras kasabasını ihata etmişlerdir. kanştırarak çırpındıra çırpındıra uzak etmektedir: Bu kasaba, sevkulceyş noktasından denizlerin kucağına sürüklediğini kurun1 Doğrudan doğruya veya dolayı pek mühim bir mevkidir. Barcena kasa tularım. sile yapılacak her türlü müdahale şek bası işgal edilmiştir. Espinozanın teslim Seyhanın hırçınlaşmıya başladığını iinin önüne geçmek için tedbirler almak, olması pek yakındır. bildiren ilk haberleri gazetede okuyunca 2 îspanyaya gidecek gönüllülerin Salamanca 10 (A.A.) Bu sabah da yüreğim sıkılmış, içime endişe dolmuşgönderilmelerine veya geçmelerine mâni neşredilen bir tebliğde bilhassa şöyle detu. Son haberler, 22400 kilometro muolacak tedbirler ittihaz etmek. nilmektedir: rabbaı genişliğinde bir Türk toprağına Italya ve Almanya murahhasları, bir Aragon cephesinde milislerin Albor saniye başına 250 metro mikâbı su döketakım ihtirazî kayidler dermeyan etmişler tan, Cjuinto ve Villafranca kasabalarına rek feyİ7 veren, yeşillik veren, hayat veve bu teklifleri ancak prensip itibarile ka karşı yapmış olduklan taarruzlar tarde ren bu güzel suyun şuursuz tuğyanile bir bul etmekte olduklarını ve komitenin plâ dilmiştir. Kıtaatımız, Azuaga mıntaka çok fenalıklar işlediğini meydana koydu. nını metbuları olan hükumetlere bildire sında ilerlemişlerdir. Seyhan, dün şefkatli bir kol gibi sıcak bir ceklerini söylemişlerdir. Dün, von Rib Madrid etrafındaki La Sierra dağı nüvazişle kucakladığı toprakları bugün bentrop, Almanya hükumetinin gönüllü buzlarla örtülüdür. Kıtaatımız, düşma hain bir tırpan gibi altüst etti. Dün bir gönderilmesi meselesinin bilâvasıta mü nın Parades de Buitrago yakınındaki tebessümken bugün ısıran bir diş oldu. dahale meselesinden tefrik edilmesini ka mevzilerine hücum ederek bu mevzileri Ev yıktı, ocak yıktı ve sayısız canlara bul etmemesi muhtemel bulunduğunu zaptetmişlerdir. kıydı! söylmiştir. Von Ribbentrop, halihazırda Bask cephesinde Ona kırgınız, fakat onu mes'ul edeIspanyada 35,000 Sovyet vatandaşının Madrid 10 (A.A.) Bilbaodan meyiz. Bize düşen vazife tuğyanın kurbulunmakta olduğunu beyan ve birçok Sovyet zabit vekillerinin gönüllülerin ta bildirildiğine göre milisler, müthiş kar banlanna yardım etmektir. Evsiz ve yelim ve terbiyesile iştigal etmekte bulun yağıntılarına rağmen geçenlerde ele ge meksiz kalan yurddaşlarımıza yalnız yüçirmiş olduklan mevzileri tahkim etmiş reğimizi değil, keselerimizi de açmalıyız, duklannı ilâve eylemiştir. Ierdir. nların felâketine sadece gözyaşlanmızı M. Waiski, bundan sonra Portekiz, Asi askerler, cephenin birçok yerle değil, paralarımızı da saçmalıyız. Başka Alman ve Italyan murahhaslarına şid rinde hatlanmıza iltica etmişlerdir. Bu bir haile münasebetile Tevfik Fikretin detle hücum ederek bu murahhasların ay askerler, General Frankonun pek çabuk kaleminden vaktile dökülen şu hitabeyi lardanberi takib etmekte olduklan obs ele geçirebilecekleri zannında bulunmuş bugün dc tckrdi cdcbilirii. trüksiyon ve işleri sürüncemede bırakmak oldukları Madrid şehri önündeki muvafsistemlerinin komitenin mesaisini haleldar fakiyetsizlikten dolayı asilerin son dere Verin şu dullara, yoksul kalan şu eytama etmekte ve faydasız bir hale getirmekte cede hayal inkisarına uğramış olduklarını Verin eninine gayet şu bir yığın beşerin!.. •** olduğunu söylemiştir. söylemişlerdir. Seyhan, titiz bir sudur. Onun Kozan Hatib, sözüne şu suretle devam etmişBilbao gazeteleri, Bask hükumetinin ve Binboğaz dağları arasındaki vadiden tır: Italyan ve Alman mümessillerini memle« Yalnız lâf, lâftan başka birşey keti 24 saat zarfında terketmeğe davet geçişini görenler, yeşil ve çok geniş bir mendil üzerine işlenmiş gümüş bir oya yok.» etmiş olduğunu yazmaktadırlar. sanırlar. O kadar kıvrak ve o kadar saM. Waiski, von Ribbentropun iddiaDiğer taraftan Bask hükumeti, ecnebi kindir. Fakat Kozan dağınm bir boğalarını kat'î surette tekzib etmiş ve mü memleketlerde ticarî murahhaslıklar ih zından süzülüp geçtikten, Kurşun suyukemmel surette mücehhez 6000 Alman nu, Çekidi aldıktan sonra değişir, ve topaskerinin asilerle birlîkte harbetmekte ol das etmek niyetindedir. rağın göğsüne yapışmış bir şimşek manHarbde bir dük öldü duğunu söyliyerek von Ribbentropu il zam etmiştir. Talavera 10 (A.A.) Dük Fernan zumesi biçimine girer! Fakat o, ezelden tanıdığı, ezelden Vunez, cephede maktul düşmüştür. Hatib, şu sözleri ilâve etmiştir: dostlaşıp kaynaştığı Türklere yerinde « General Frankonun uğramış oltspanyada îtalyan ve Fransız yardım etmeği de bilir. (1147) Haçlılar duğu son muvaffakiyetsizlikler, herhanaskerleri seferinde Cermanya Kralı Üçüncü Kongi bir müdahalenin fena olduğuna Al Paris 10 (A.A.) îngiltere ile radın Fransa Kralı Yedinci Luinin armanya Italyayı ikna etmiştir.» Fransanın lspanya işlerinde yapmak ta dındaki yetmiş bin şövalyeyi ezen Türk M. Waiski, Almanlarla Italyanların savvurunda bulunduklan tavassuttan silâhının yanında Seyhan da vardı. O yıl daha ileri gitmiyecekleri ümidini izhar et Oeuvre gazetesinde bahseden Madam Türke yardım için kabaran bu titiz ırmak miş ve daha ileri gittikleri takdirde ka Tabouis diyor ki: binlerce Haçlıyı döve döve Akdenize zanmak istediklerinden fazlasım kaybeItalya ile Almanya, herşeyi göze al kadar sürüklemiş ve dalgadan mezarladeceklerini söylemiştir. mağa karar vermişlerdir. Ve rahat rahat rın kucağına atmıştı. Hatib, şunları da söylemiştir: Onun şu son günlerde işlediği suçtan « Kendi isteklerile îspanyol cephe ordularını îspanyaya göndermekte de vam eylemektedirler. 60,000 Italyanın mahçub olarak yatağına çekildiğini bilisine gitmiş olan îtalyan, Alman, Fransız, İngiliz ve Leh mültecilerile İtalyan ve sevkinden sonra öğreniyoruz ki 21 teşrini yoruz. Su durumda bize de bir hicab Alman gemilerile asilerin ellerinde bulu sani ile 6 kânunuevvel arasında munta hissesi düşmemek için felâketzedelerin nan araziye nakledilmekte olan Italyan zam Alman ordusuna mensub 25,000 yardımına koşalım. O zavallı yurddaşlar ve Alman kuvvetleri arasında bir fark kişi Cadixde karaya çıkarılmıştır. Yakın ağlaşırken biz gülemeyiz. da yeni Alman kuvvetleri de gelecektir. gözetilmek icab eder.» M. TURHAN TAN Bey, Hacı Torandan aynlır ayrılmaz telâşla odaya girdiği zaman Fahriye buna benzer düşüncelere dalmış, elindeki Romanm yapraklannı çeviriyordu. Zeki heyecanla: Neler oluyor da haberin yok! diye sandalyeye çöktü. Ve boynunu sık makta olan yakayı sağa sola çevirerek: Nuriye için neler söylüyorlar biliyor musun? dedi. Fahriye uzandığı yerden biraz doğruldu ve alnını buruşturup: Çekirge hâdisesi değilmi? dedi. Geçen gün acuzenin anlattıkları.. Ağızdan ağıza çok fazla büyütmüşler. Zeki başını şiddetle salhyarak onu tekzib ettiğini gösteriyor ve: Bu değil! diyordu. Seninki, o ne olmuş biliyor musun? Kozahanedeki frenk müdürün yanına daktilo. Yarın davetleri kabul edecek, öbürgün Allah göstermesin.. Bu yol barlara kadar gidebilir. O söyledikçe Fahriyenin gözleri açılıyor, yavaş yavaş doğruluyor ve hayretle ona bakıyordu. Nihayet yerinden fırladı: Ne diyorsun, dedi, imkânı yok, zaten ne lüzum var? Bunu niçin yapsın? Para mı istiyor? Sonra ağzı açık ve bir elile yüzünü kapamış olduğu halde düşünüyor gibi, ne yapacağını şaşırmış gibi kaldı. Zeki de susuyor ve onun olduğundan fazla sıkıldığını gördüğü için müteessir görünü yordu. Birdenbire Zekinin yanma koştu, onu sarsarak: Babam bilmiyor değil mi? diye sordu. O : Bilmiyor, dedi. Kâmil Efendi daha şimdi söyledi. Belki de kimse bilmi yor. Fakat müdürün yanına girebilir. Sanki görmiyecek mi? Yarın bütün şehir duymıyacak mı? Fahriye hâlâ o şaşkmlık içinde olduğu halde sordu: Ya Demir Bey buna ne diyecek? Zeki cevab vermedi. Ellerini uğuştu rarak yere bakıyordu. Biraz sonra hile kâr bir gülümseme ile Fahriyeye: Mesele yok, dedi. Bence işin böyle olması daha iyi.. Onu nasıl olsa bu delilikten vazgeçirebiliriz. Bazan bir fenaIık yüzünden iyilik olabilir. Meselâ bak: Şimdi.. (Sesini alçaltarak devam etti) : Demir Bey duyunca imkânı yok bu rezalete tahammül edemiyecek. Bir daktilo ile, bir metresle, bir sokak kızı ile 4 adcunrt Cumhuriyetln lctimaî romanı: 59 Yazan: Hilmi Ziya Kimbilir zihnindeki hangi mü kemmel örneğin kopyası olan bu kıyafete, şüphesiz, o herkesten fazla üzüldüğü halde gene bir türlü böyle yapmadan kendini menedemezdi. Ayni el biseyi akşamlara kadar birkaç defa giyip çıkararak büyük bir süvareye, bir valakonsere gidiyormuş kadar halecan içinde odaya veya bahçeye inerdi. Fahrünnisa Nurun evlenmesinde Ze kiden epeyce farklı düşündüğü halde dağınık birçok sebebler onları esaslı bir nokta üzerinde birleştiriyordu: Kendi hayatından memnun olmamakla beraber içten içe (hatta kendi kendisine dahi itiraf edemiyecek kadar gizli bir meyil halinde) Nurunnisanın mükemmel bir izdivac yapmasına bir türlü razı olamıyordu. Ştvkile evlenmesini istemiyordu, çünkü zengindi. Demirle evlenmesine razı değildi, çünkü onu beğeniyordu. Bu zâfını Nura karşı muhabbet ve himayeyle karışık kıskanclığı arasında meydana çıkarmaktan ve bazan Zeki nin lâkayd tavırlannı bile değiştirecek derece ileri götürmekten kendini alamıyordu. O kaç defa akşam derslerinde onları yalnız bırakmamak için binbir bahane icad ederek kâh unutulmuş bir şeyi almak, kâh lüzumsuz ve birdenbire akla gelen bir şeyi sormak vesilesile odaya girip uzun zaman yanlarında kalırdı. Sofrada oturduklan, veya birlikte gezmeğe çıktıklan zaman, Demirin dikkatini kendi üzerine çekebilmek için mektebli kızlar gibi koşarak şarkılar söylemeğe, kocasının yanında kendini tehlikeye düşürecek kadar çılgınca neş'e alâmetleri göstermeğe kalkardı. Bütün bunlar Demirin gözünden kaçmadığı için, bu nazik vaziyeti meharetle idareye çalışır, bazan da (şüphe yok) Zekinin yerinde daha akıllı bin olsaydı, şimdiye kadar çoktan hissedilecek acemilikler yapmadan kendini alamazdı. Demirin Nura olan temayülü son zaman evlenmeğe razı olmıyacak. Ve biz araya girmek ister gibi yapacağız. Elimizden birşey gelmediği için onu teselli edece ğiz. O, nefretle Nuriyeden aynlacak. Biz sebeb olduk diye baban buna gücenmi yecek. Zeki, söyledikçe gözleri parlıyor ve buluşunun kuvvetinden müstağrak, ellerini uğuşturarak devam ediyor: Asıl güzeli bundan sonra! diyordu. Hacı Efendi herşeye rağmen anlaşmağa taraftar görünüyor. Merak etme yin ne yapıp yapıp onu vazgeçiririz di yor. Bu hâdisenin babanla Hacı Efendi arasındaki soğukluğu ortadan kaldıracağından eminim. Çünkü evvelâ Demir Bey aradan çekilecek. Belki de asıl ürktüğüm, şu kara yüzlü adamın ayağı evden kesilecek (yani Cemali kasdediyor). Hacı Efendiden bu iyiliği gördükten sonra babanın artık inad etmesine imkân var mı? Merak etme, bu sefer onları mutlaka banştıracağız! diye ellerini uğuşturuyor ve gülüyordu. Aynada uzun uzun kendini seyret mekte olan Fahrünnisa, gururlu bir neş'e ile odada dolaşıyordu. lArkası var]

Bu sayıdan diğer sayfalar: