27 Nisan 1937 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6

27 Nisan 1937 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHUBİYET 27 Nîsan 1937 Çocukların bayramı Küçükler dünü de çok güzel ve neş'e ile geçirdiler Gandi ve Hindistan anayasası Şimalî Hindistanda askerî harekât devam ediyor Nagpurs 26 (A.A.) Hindistan Umum Valisile bir mülâkata teşebbüs edip etmiyeceğine dair sorulan bir suale Gandi menfî cevab vermiş ve demiştir ki: « Ben Allahabad'a gidiyorum. Orada kongrenin icra komitesi yann toplanacak, anayasa ihtilâfı karşısında alacağı hattı hareketi tesbit edecektir.» Eğer Valii Umumî tarafından bir davet vuku bulursa gidip vali ile görüşüp görüşmiyeceği hakkında da şunu söylemiştir: « Benim resmî hiçbir sıfatım yoktur. Davet edilecek bir tek şahıs varsa o da kongrenin reisi Pandt Nehru'dur.» Şimali Hindistanda Simla 26 (A.A.) îkinci pîyade livası Veziristanda Ipi fakirinin taraftarlarına karşı temizleme harekâtına devam ederek Kaisora vadisi istikametinde hafif bir mukavemet görerek ilerlemektedir. Muhasım kabilelerin Ismailhan köyüne hiicum ederek iki Hindliyi yakaladıklan ve 30 kadar da dükkânı yağma ettikleri bildirilmektedir. Ankarada bisiklet yarışları Ankara 26 (Telefonla) Seri bisiklet yanşlan üçüncüsü bu hafta elli kilometro mesafede yapılmıştır. Yarışa Akköprü süvari karakolu önünden başlanmış ve Çiftlik yolu beşinci kilometrosun dan dönülerek Ankara istasyon geçidınden geçilmek suretile üst yoldan Etimes'uda gidilmiş ve alt yoldan süvari karakolu önüne gelinerek nihayet verilmiştir. Bugünkü yarışa on koşucu iştirak et mişti. Müsabakanın tafsilâtına girişme den önce her hafta yapılan yanşın birincisinin değişmesi neticesidir ki, bugünkü koşunun ehemmiyeti ve birincisi üzerindeki bahisler, meraklılar arasında hayli münakaşayı mucib oluyordu. Nitekim on kuvvetli hemayar koşucu yanşın 15 inci kilometrosuna kadar beraber gitmişler ve yolun ilk yokuşu olan bu noktada koşucular iki grupa aynlmışlardır. Etimes'udun inişli yokuşlu şosesine girildiği zaman Yakub, muntazam bir pedal çevirişle rakiblerinden 30 metro kadar ayrılmış bulunuyordu. Bu mesafeye ehemmiyet vermiyen diğer koşucular iki grup halinde kendilerini yormamak suretile gidiyorlardı. Yakub, şimdiye kadar hiçbir derece almadığı için, kendinden beklenmiyen bir enerji ile 30 metroluk bu açıklığı yavaş yavaş çoğaltmağa başlamış ve nihayet rakiblerini iki kilometro kadar geride bırakmak suretile 50 kilometroyu bir saat 25 dakika ve 51 saniyede bitirerek birinci, Erdoğan ikinci ve Nuri Kuş lâstik farkile üçüncü gelmişlerdir. Bugüne kadar yapılan yarışlarda elde edilen neticelere göre, müsabıklann puvan vaziyeti söyledir: 1 Nuri Kuş 6 puvan. 2 îsmail 9 puvan. 3 Erdoğan 11 puvan. 4 İlhami, Nuri, Faruk ve Yakub 15 şer puvan. Puvanlar her koşucuya birinci ise bir, ikinci geldiği vakit iki, üçüncü geldiği vakit üç puvan ilâh... verilmek suretile elde edilmektedir. Izmir genclerinde büyük havacılık aşkı Izmir, Motörlü tayyare mektebinden sonra büyük bir Havacılık kulübüne de kavuşuyor Ankara Halkevinde çocuk balosunda bulunanlar ve küçüklerin oyurüanndan iki sahne Dün mekteblerin açık bulunması münasebetile çocuk bayramının dördüncü giimi hemen hemen mekteblerde ter tib edilen eğlencelerle geçmiştir. Bu cümleden olarak Fatih, Emmönü, Maçka, Şişli, Beyazıd, Kadıköyle Boğaziçı ve Bakırköy cıhetındeki ilkmekteb ta lebeleri mekteblerinde tertib ettikleri müsamereleri velılerine ve diğer mekteb talebelerine göstermişlerdır. Dün sabah Beyoğlu cihetinden 25 ilkmektebin 1200 kadar talebesi Beyoğlu Çocuk Esirgeme kurumu tarafından Melek sinemasında gösterilen bedava sinemayı seyretmişlerdir. Bugün de gene Beyoğlu Çocuk Esirgeme kurumu nun teeşbbüsile 1500 kadar çocuk Al kazar ve Ipek sinemalannda bedava filimler seyredeceklerdir. Eminönü Çocuk Esirgeme kurumu dün Küçükpazarda küçükler için muh teltf eğlenceler tertib etmiş, bedava atlıkannca ve salıncaklar temin ederek miniminilerin hoşça vakit geçirmeleri ne yardım etmiştir. Bundan başka E minönü Çocuk Esirgeme kurumu Çocuk Haftası sonuna kadar iki bine yakın çocuğa bedava sinema gösterecektir. Memleketin her tarafından aldığımız haberlerde Çocuk Haftasmm her yerde parlak bir surette geçmekte olduğu bildirilmektedir. Izmir Türkkuşu talebesinden bir grup Izmir (Hususî) Türk çocuğu hiç durmadan hava yollanna taşınıyor, gün geçtikçe havacılık sevgisi ve terbiyesi artıyor. Geçen yıl, tnönü kampına epeyce genc yetiştiren İzmir, şimdi kırk bir genc daha hazırlamaktadır. Gelecek yılların bize vereceği neticeler de, şimdiden, bu genclerin faaliyet, ders ve uçuşlarile yakından alâkadar olan diğer genclerin fazlalığmda kendini gösteriyor. Izmir, gelecek sene havacılığa hiç olmazsa 2 300 genc verecek bir hararet ve sevgi taşımaktadır. Dün Vali, ileri gelenlerle, genclerin şimdiye kadar yaptıklan tedrisat ve tatbikatın neticesini görmek için, Halkapınar sahasına gittik. Otomobillerimiz sahaya yaklaşırken, plânörlerin etrafında bir yığm gencin kaynaştığı görülüyordu. Aralarında altı tane de kız talebe var. Otomobilden inmiştik ki, Türkkuşu talebesi, iki grup halinde plânörlerin dibinde hizaya durdular, kendilerini teftişe gelen Valiyi selâmladılar. Yavaş yavaş, saha civan, halkla doluyordu. Kız talebeden birine yaklaştım: Nasılsınız, dedim. Havalarla aranız nasıl? Güldü: Çok iyiyiz, dedi, hem de pek çok iyi. Hava, toprak kadar, hatta ahşınca topraktan daha emin, daha vefakâr bir arkadaş.. Hele, keyfine pâyan yok! Bu meslekte sonuna kadar devam edecek misiniz? Şüphesiz!.. Erkek arkadaşlarım gibi tayyareci olacağım. Bulutlar içinde Türk kızı da, mütemadiyen uçacaktır. Gelecek yıl, öyle sanıyorum ki, kızlar 5 1 0 misli artacaktır. Sabiha Gökçen bizim bu sahadaki ilk kahramanımızdır. Bizhn tarihimiz onunla başladı. Sonrası var: Biz de erkek kardeşlerimiz gibi ilk kurbanımızı verdik.. Binaenaleyh, temelimiz atılmış demektir.. Genc talebe, tath bir rüzgâr çırpıntısı gibi keyifli, gülerek, sevinerek konuşuyordu. Çok neş'elisiniz, görüyorum! Dedim. Gözlerini plânöre dikti: Evet, dedi. Havanm insana verdiği neş'e, toprağınkine benzemez. Havacılar, daima diğerlerinden neş'eli ve zevklidirler. Hiç bir tayyarecinin kaşları ça tık, suratı asık değildir. Hakikaten öyle: Işte, bütün Türkkuşu talebesinin yüzünde ayni ışıklı tebessüm vardı. Plâ nörlerini hazırlamakta devam ediyorlardı. Çocuklar, yirmi gün gibi kısa bir ders devresi içinde büyük muvaffakiyetler başarmışlardı. Biraz sonra üç plânörde, muhtelif talebe, uçuşlara başladılar.. Hava rüzgârlıydı. Bu itibarla plânörlerin fazla yükBizi burada hapis mi ediyorsunuz? îhtiyar adamın o gürültüden, boğuşmadan sonra ne hale geldiğini görmüyor musunuz? Dedi. Tahir Efendi sükun bulmuştu. Sus; dedi. Biraz daha bekliyelim. Sonra, Nuri Ferdiye dönerek: Ağabey, sen bilirsin ki ben boş yere iddiada bulunmam. Şu meselede ısrarda bulunuyorsam demek ki birşey biliyo rum. Ben ya Nuriyim, ya Kenanım. Fakat Samoilof değilim herhalde. Ferdi, sen de Ferdisin. Bundan eminsin. Öyle değil mi?... Tamam. Bu ihtiyar adamcağız veya şu vekilharç Samoilof olabilır mi? Asla... Halbuki ben Samoilof'un bu odaya girdiğinden ne derece eminsem bu odadan çıkmadığından da o kadar eminim. Benim ben olduğumdan ne derece eminsem, gırtlağıma sarılan adamın meşhur hilekâr Samoilof olduğundan da o derece eminim... O sırada vekilharç Avni iki adım geriye çekilerek Ferdinin arkasma geçmişti. Gözile, kaşile işaretler yaparak Nuriye Ferdiyi gösterdi ve haydudun o olup olmadığını sordu. Nuri gözlerini kapadı. Avni mânidar bir bakışla ihtiyar lalaselmemesi istenmiş ve plânörler üzerind» bazı tertibat ahnmıştı. Vali Fazlı Güleç memnundu: « Güzel, diyordu, çok güzel!. Kı • sa bir zaman içine büyük bir muvaffaki • yet sıkıştırılmış.» Alâkadarların verdikleri malumatal göre, bu 41 talebeden 6 sı kız, 9 u San« atlar mektebi son sınıf talebesidir. 1 temmuzda înönü kampına giderek (B) brövesini alacaklardır. Geçen yıl ayni kamptan yetişmiş olan diğer gencler de, Eti • mes'uda giderek Motörlü Tayyare mektebinde süper brövelerini alacaklardır. Maamafih, ya gelecek, yahud müte • akıb sene, Izmirli genclerin daha toplu bir şekijde iştiraklerini temin edebilmek için îzmirde bir motörlü tayyare mektebî açılacaktır. O takdirde devam keyfiyed daha kolay olacak ve iştirak te artacaktır. Misafirler aynlırlarken, talebe, onlaf şerefine tezahürat yapıyorlardı. Ben de, Izmir hesabına, memleket hesabına sevi # nilecek diğer bir güzel haber daha alıyordum. İzmirde 25 bin lira sarfile derhal güzel bir havacılık kulübü inşasına başlanacaktır. Plânı merkezce tasdik edilmiştir. Ku» lüb, Kültürpark içinde kurulacaktır. Belki de paraşüt kulesine çok yakm bir yer seçilecektir. Binanın müteaddid salonlan* eğlence, oyun yerleri ve kütübhanesi bulunacaktır. Kulenin inşaatı ise hararetH bir surette devam etmektedir. Hulâsa, Izmir, havacılık yolunda bü» yük adımlar atmaktadır. bakkaliye mağazası sahibi Kostanos ta hem nakdî, hem de manevî yardımda bulunmuşlardır. Erkânıharb miralaylarından ve eski konsoloslardan Hayrinin eşi Ulviye de hem nakdî yardımda bulunmuş ve hem de yüzlerce fakir çocuğun giyinmesinde çahşmıştır. Ayni zamanda Taksim bahçesinde Dağcılık kulübünde verilen baloda yorulmadan çalışmış, bunun soKÜLTÜR tŞLERt nunda hastalanmıştır. Öksüz çocuklar için vücudünü bile Havacı yetişecek talebeler düşünmiyen bu asil Türk kadmı mu Önümüzdeki seneden itibaren lısele hitte kendine büyük bir sevgi topla rin 1, 2 ve 3 üncü sınıflarında talebe mıştır. lerin vücud kabiliyetlerine göre bir seçme yapılacak ve bunlardan havacılığa Gülhane parkında alınan para ayrılmak istiyenler tesbit edilecekler • Çocuk Esirgeme kurumu Eminönü ka dir. za başkanlığından aldığımız bir mek Bu gencler ders senesi içinde askerî tubda 25 nisan pazar günü Gülhane derslerini mekteblerinde, muallimleri parkında alınan 10 kuruş paranın du nezaretinde yapacaklar, askerî derslere huliye olmadığı, bu prayı vatandaşla aid kamp tedrisatını da hava kampla rın iane olarak verdikleri bildirilmek rında ve bu kampların kurulcağı mın takalardaki kolordular tarafından tayin tedır. edilecek subay muallimlerin nezaretinde göreceklerdir. Emirgânda Bu suretle hava kamplarından daha devamlı bir surette istifade edilmiş o lacaktır. Yüksek Teftiş Heyeti reisi Ankaraya döndü Güzel San'atlar ve Üniversite teşki lâtma dair alâkadarlarla görüşmek ve bazı malumatı tesbit etmek üzere ev velki gün şehrimize gelen Maarif Ve kâleti Yüksek Tedrisat müdür vekili ve Teftiş Heyeti reisi Cevad, dün akşamki trenle Ankaraya dönmüştür. Şişli, Arnavudköyünü yendi Himayeietfal cemiyetinin Şişli şubesi için Şişli, Kurtuluş, Pera ve Arnavudköy takımlan arasında tertib edilen turnuva maçlanna dün Taksim stadyomunda başlanmıştır. Büyük bir alâka ile takib edi 7en bu oyunlarda Şişli 1 0 Arnavud köye galib gelmiş, Pera ile Kurtuluş takımları da 1 1 berabere kalmışlardır. Çocuk Esirgeme Kurumuna yardım edenler Çocuk Esirgeme kurumu Beyoğlu kazasının ç o c u k bayramı münase betile faalıyeti halk üzerinde büyük bir alâka uyandırmış tır. Beyoğlu halkı adeta yarış edercesine kuruma yar dım etmişlerdir. İstiklâl cadde sinde Lebon pasta23 nisan bayramı münasebetile, E Bayan Ulviye nesi sahıbi Kostanmirgânda arkadaşlarına güzel bir nu tinopulos g e r e k Hayri nakden, gerekse binden fazla pasta ve tuk söyliyen minimini hatıb Dürrin birçok şekerleme göndererek, Nedagora Otavm da bir resmini dercediyoruz. Bir yankesicilik hâdisesi Çocuk bayramını neş'e ile geçıren yavrulardan bir manzara Meşhur sabıkalı yankesicilerden ZülDoğanspor hükmen fo, dün Eminönünden tramvaya bin mekte olan Muhsinin ceketinin cebin mağlub mu? den 55 lira çalmış ve kaçmağa başla Bir akşam gazetesinin yazdığına göre mıştır. Izmirde yaptığı maçta Gencler Birliğini Eminönü civarında devriye gezen me20 mağlub eden Doğanspor, takımında murlar sabıkalıyı yakalamışlar ve Adbaşka kulübde mukayyed oyuncu oynatliyeye teslim etmişlerdir. hğından Federasyonca hükmen mağlu He msuçlu hem güçlü biyetine karar verilmiştir. Çubukluda duran îngiliz bandıralı gaz gemisinin kaptanı Robert, sarhoş bir Yugoslav Bulgar millî tahalde evvelki gece Boğaza giden son kımları karşılaşıyor vapura binmiş ve kamarada uyuya kalSofya 26 (Hususî) Yugoslavya millî mıştır. Vapur Çubukluya gitmiş. ora futbol takımile Bulgar millî futbol ta dan Beykoza dönerken Robert uyan kımı 12 temmuzda Sofyada bir maç yamıştır. pacaklardır. Bu maçın hasilâtı bundan Vapurun Beykoza geldiğini görünce iki sene evvel ölen Bulgar federasyonu de derhal güverteye çıkmış ve vapur reisi İvanofa abide yapmak için sarfeditayfasından birine küfrederek kendi • lecektir. sini uyandırmadığı için döğmeğe baş lamıştır. Türk Maarif cemiyetinde İskelede devriye duran polisler suçTürk Maarif cemiyeti Ankara merkeluyu yakalamış ve karakola götürmüş zinin her yıl vermekte olduğu çiçek balerdir. losu, bu yıl da 8 mayıs 1937 cumartesi Sarhoş kaptan Beykoz cürmü meşhud günü akşamı Ankara Halkevi salonla mahkemesme sevkedilmiştir. rında verilecektir. Cemiyet idare heyetile Ankaranın taBir çocuk yandı Ortaköyde, üç yaşında Sıdıka ismin nmmış bayan ve baylardan mürekkeb de bir çocuk ateşte yanmış ve derhal komite ilk toplantısını yapmış ve baloŞişli Çocuk hastanesine kaldınlmışsa nun eğlenceli ve nezih olması için ge reken tedbirleri almıştır. da yavrucak orada ölmüştür. Demek, dedi. Samoilof Zehra Hanımefendinin eski dostudur. Peki, amma bu zat burada mıdır? Ne zaman geldi? Avni başını salladı: Doğrusu, haftalardanberi onu gördüğümüz yoktu. O halde geceyarısı buraya gelmesine ne mana veriyorsunuz ? Haydi, gizli geldi, diyelim. Ya benim odama girip gırtlağıma sanlmasının hikmeti nedir? Avni sesini çıkarmıyordu. Nuri de vam etti: Dinleyiniz arkadaşlar. Bu zat iyi adam mıdır, fena adam mıdır? Onu bir tarafa bırakahm. Fakat Samoilof ben yatarken odaya girdi. Gırtlağıma sarıldı. Ben kendimi güç kurtardım. Derken Tahir Efendi ile Avni ve Ferdi... îçeri girdiniz... Değil mi? Demek ki bu odaya bir takım zevat girmiştir, amma çıkan yoktur. Avni itiraz etti: Ne malum canım, belki dediğiniz doğrudur; pencereden atlamamıştır. Hakikaten ben de hiçbir ses işitmedim. Fakat kapıdan, aramızdan kaçmadığı muhakkak mı? Kaçmasa dört duvar arasında kalacak değil ya... Nurinin bu söze cevab vermekte bir lâhza tereddüdü üzerine Avni: Vallahi, dedi. Bir sürü muamma içinde ben ne düşüneceğimi şaşırdım. Nuri gülerek: Doğru, dedi. Çok şaşılacak şey. Samoilof burada şu dört duvann içindedir. Tahir Efendi, onun bir deli olduğuna kanaat getirmiş gibi başını sallıyarak: Allah, Allah!.. dedi. Bu haliniz garibdir. Ne demek istediğiniz anlaşılmıyor. Hatta ben bazı maksadlarınız olduğunu zannetmeğe başladım. Bizi aldatmak niyetinde iseniz şunu söyliyeyim ki siz aldanırsmız. Ben artık boş yere vakit geçiremem. Halim yok. Gidip yatacağım. Nuri itiraz etti: Müsaade edin Tahir Efendi; birkaç dakika sabredin. Polis gelsin, odanın içindekilerin şehadetine müracaat etsin, sonra istirahat ederiz. Vakıâ haklısınız, vakit te epeyce geçti. Zaten hastaydınız; amma... dedim ya... Birkaç dakikacık. Avni de kızdı. Kendisinden beklenmiyen bir cür'etle: Anladık amma, gülünç birşey... Hindistanla ticaretimiz genişliyor îhrac eşyamız için yeni mahreçler bulmak üzere teşkil edilmiş olan Türkofis şubeleri, tesirlerini göstermeğe başlamıştır. Bu meyanda bir türlü geniş bir ticaret tesis edilemiyen Hindistanda Bombay ticaret ataşeliğimiz kurulduktan sonra ihrac mallanmız tanıtılmağa başlanmış ve oradaki ithalât firmaları bazı nümuneler istemişlerdir. Bu meyanda Hindistana iyi cins tütünlerimizden nümuneler gönderilmekte • dir. Bir kız kaçırma vak'asî Bakırköye tâbi Osmaniye köyünde oturan 25 yaşUırmda Hasan, ayni köyde oturan 17 yaşlarında Münevverle se • vişmiş ve nişanlanmıştır. Evlenmek muamelesi için Hasanın köyüne tahkik evrakı yollandığı vakit adamcağızın orada evli olduğu anlaşıl» mış ve Münevverin ailesi nişanı boz • muştur. Kızı çok seven Hasan, dün sabah Münevverin evine gizlice gitmiş ve sevgilisini kaçırmıştır. Bakırköy jandarması hâdise hakkında tahkikata başlamıştır. ya bakarak, Nurinin kimden şüphelern diğini ona anlatmak isterken uzaktan düdük sesleri işitildi. Pencereden Nuri üç defa hızla düdük öttürerek mukabele etti ve geri döndü: Birkaç dakika sonra polisler buradadır. Şimdi onlann eve nasıl gireceklerini düşünelim. Hiçbirimizin bu odadan dı« şarı çıkmaması lâzımdır. Dışarıya çıkarsak odanın tılsımı bozulacak. Şaka bertaraf... O zaman karışıklıktan istifade eden Samoilof kaçabilir... Halbuki onu tevkif ettirmek hepimizin borcudur. Ferdi, kaşlarını çattı: Amma bu sözler beni de kızdırmağa başladı arkadaş... Daha ortada fol yok, yumurta yok... Sen bir de tevkiften bahsediyorsun. Kimi tevkif ettiriyoruz? İçimizden birini mi, yoksa meçhul bir ye« re saklanmış olan meçhul birini mi?..» Nuri geniş bir kahkaha fırlattı: Meçhul hiçbir şey yok; gizli hiçbîr nokta kalmadı. Bence ve sizce herşey malumdur arkadaşlar... Bu sefer ihtiyar lala kızdı: Eğer herşeyi bizim bildiğimîz ka j dar biliyorsanız, yandık. lArkast var) Köşe minderinin esrarı Zabıta romanı: 106 Tabiî... Amma bizim işimiz haydudu teslim etmekten ibarettir. Daha doğrusu göstermekten ibarettir. Demek polisler gelince ya teslim edecek, yahud göstereceksiniz?... Bilmem, bakahm... Nuri gülerek devam etti: Size mütaleamı biraz daha izah edeyim: Malum ya, ben bu odada yapayalnız yatıyordum. İçeriye Samoilof girdi. Bu adamın Samoilof'un olduğunu kendisi de inkâr etmedi. Vakıâ yüzünü pek göremedim, amma sesinden ve gölğesinden tanıdığım gibi sorduğum zaman beni tasdik etti. Biz boğazlaşırken o, vaziyetinden pek emindi. Ondan dolayı înkâra lüzum görmedi. Samoilof bir katil, bir hilekâr, bir hırsız, bir dolandırıcıdır. Bu adamm burada bulunuşu ne ile izah edilir? Elbet, içinizden birini ziyarete gelmemiştir, değil mi? Avni şaşkın ve mütereddid: Amma, dedi. Eğer doktor Samoilof'tan bahsediyorsanız, bu adam hanımefendinin pek eski tanıdığıdır. Öyle değil mi Lala Efendi?.. Tahir Efendi yorgun ve sık sık nefes alarak başını salladı: Tabiî canım... Boş lâflar... Demetle iktifa etti. O sırada köşkün arkasındaki yoldan bekçi geçiyordu. Nuri pencereye koştu. Fakat odayı ve kapıyı gözünden kaçırmaksızın birkaç defa şiddetle düdük çaldı. Bekçi durdu. Nuri seslendi: Bekçi baba... Bekçi demir parmaklıkh bahçe kapı sına yaklaştı. Ne istendiğini sordu. Nuri haykırarak: Acele Kızıltoprak merkezine koş. Komisere çık, gündüz müdiriyetten mektub gönderen bey, iki memur istiyor; de. Işte o kadar anladın mı? Bekçi kendisine söylenenleri tekrar etti ve yürüdü. Nuri geri döndüğü zaman herkes mütehayyir birbirine bakıyordu. Nuri, Avnive:

Bu sayıdan diğer sayfalar: