27 Ağustos 1937 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 8

27 Ağustos 1937 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CTJMHTJRİYET 27 Agnsfos 1937 Büyiik davalav 1936 şubahnda, Tokyoda askerî kargaşahklar patlak verdiği sırada neşrettiğim bir makalede, Japonyanın maruz bulunduğu ıktısadî güclükleri tahlile çalış mış ve bunLrın, ordunun isyanını ne dereceye kadar izah edebileceklerini anlat mıştım. Bu iktîsadî güçlükler, o tarihtenberi daha f azla vuzuh kesbetmiş ve Japon Imparatorlueunun, bir aydanberi içine atîldığı şiddetli ve belki de tehlikeli haricî siyasette rol oynamaktan hâli kalmamıştır. Bu son derec kanşık meseleyi kökünden halletmek iddiasında bulunma makla beraber, burada, onun anahatlannı lebarüz ettirmeğe çalışacağım. Japonyanın, bir harb vukuunda, Asya kıt'asında ne gibi iktısadî ve malî imkânlara sahib olabileceğini tetkik etmek niyetinde değilim. Muhasamatın devam ve inkişaf ettiği farzolunursa, Japonyanın, herhalde, Çine karşı faik bir vaziyette olmak şöyle dursun, bunun tamamen zıddı bir durumda bulunduğu anlaşılır. Harbeden her milletin muhtac olduğu iptidaî maddelere malik değildir ve ezcümle, kâfi miktarda demir cevheri yoktur. Ancak, harbin, garb devletlerine de sirayeti gibi çok uzak bir ihtimalin tahak kuku müstesna, Japonya, denizlere, inkâr kabul etmez bir şekilde hâkimdir ve binaenaleyh, muhtac olduğu maddeleri tedarik edebilecek vaziyettedir. Satıcılann imtina göstermeleri halinde bu ihtimal bittabi değişjr. îlk tatbik edildiği zaman tesirsizliği sabit olan zecrî tedbirleri şimdiden bir tarafa bırakalan. Şu halde, Japonyayı miişkül mevkie sokacak olan şey, tediye kabiliyetsizliği olabilir. Lâkin, Ja ponyanın muhtac olduğu malzemeyi ona verebilecek olan milletlerin hiçbirinden kredi bulamıyacağı muhakkak mıdır? Diğer taraftan Japonlann ellerinde mevcud ihtiyat altın miktannın ehemmiyeti malumdur; fazla olarak, Sovyet Rusyanın Sıberyada yaptığı gibi, o da, kendı altın madenlerini daha etraflı bir şekilde işletebilir. Demek oluyor ki, Japonyanın, harb halinde dayanıklılık gösteremiyece ği iddiası, hatta nazarî bakımdan bile sabit olmuş değildir. Esasen, Harbi Umumî misalllerini gözönüne getirip, bu bahiste, cür'etkârane hükümler vermekten tevakki etmeliyiz. Hayatı, atîldığı mücadeleye bağlı olan bir memleket, daima mukavemete muvaffak olur. Ekonominin iflâsı, ancak sulh muahedesinin imzasın dan sonra belli olur. Fakat, bunda, iktısadî bir muhatara da yok mudur? Şüphe yok ki, marksis^ partiler, son seçimlerde mütfrs terakkiler gb'sterdiler; bununla beraber, nasyonalist mistik Ja ponya da, ihtilâlci propagandasının, mukavemet kuvvtlerini içeriden kemirmesi ihtimaline yer vermiyecek kadar kuvvetli görünüyor. Ne iktısadî amillerin, ne de içtimaî amillerin, Japonyayı, bir harbe tevessülden ve ona devamdan alıkoymağa kâfi geleceklerini zannetmiyorum. Ma amafih, bundan, harb bitince Japonya nın müsaid bir vaziyette bulunacağı manasını da çıkarmamalıdır. Hele harb, tekmil Çinin müstevli aleyhine ayaklan ması halinde muhakkak olduğu üzere uzun sürer ve pahalıya mal olursa, neti cenin Japonya için çok gayrimüsaid olacağına şüphe kalmaz. ve hemen hemen tam denecek bir iflâsin vukuu böylece muhakkak olunca, Japon ricalinin teem müle varmalarmdaki sebeb ve içlerinde atiyi en iyi görenlerin, müzakeratı mkı taa uğratmamağa çalışmalarındaki amil kolayca anlaşılır. Harb, mucize kabilin den, bertaraf edildiği ve yahud, başla dıktan sonra, gerek Çinliler ve gerek Japonlar için şayanı kabul bir uzlaşma ile bittiği takdirde, bu da, gene o tam iflâs ihtimalinin vukuna emin bulunulmak sa yesinde olacaktır. Lâkin, bu gibi hususatta, akh selimin her zaman galib gelmediği pek çok tecrübelerle anlaşılmıştır. Bu meseleyi böylece gözden geçirdikten sonra şimdi asıl mevzuumuza gele lim. Tarihî mafcryalizme yer vermeden diyebiliriz ki, ikUadî amiller, bir memleketin siyasetinde, diger amillere faik değilse bile, başlıbaşına mühim roller oy narlar. Japonyanın bu sahadaki durumuna bir bakalım. Orada, hemen münhasıran müsaid zavahirle, oldukça kötü hakikatler den vücude gelmiş bir halıta göreceğiz. Dünyanm hiçbir memleketinde, sınaî müstahsalât, sekiz" seneye yakm bir za mandanberi Japonyada görüldüğü şekilde büyiik bir mkisaf göstermış değildir. 1930 da esası 100 olan endeks, 1937 kânunusanisinde tam 180 rakamına çık mış ve o tarihten beri yükselmekte bulunmustur. Yükseliş nisbeti, her sene bir evveîki seneye nazaran vasatî olarak yüzde onu geçmemektedir ve durulma istidadı da göstermemektedir. 1937 senesinin ilk iki ayı zarfmda, sınaî müstahsalât, 1936 senesinin ayni aylanna nazaran yüzde 18 yüksektir. Japonyada iktısad mes'elesi Yazan:, PHİÜPPE SCHWOB Muhtelif sanayi şubeleri ayn ayn tetkik edildiği takdirde, inşaat malzemesi istihsal eden müesseselerden, istihlâk mevaddı yapanlara, ezcümle mensucat sanayi şubelerine kadar, makine yapan sanayi evlerinden, makine kullananlara kadar, tekmil sanayi şuabannda terakki müşahede dilir. Dünyanm hiçbir tarafında, pamuk sanayii, vaziyetini idameye bile imkân bulamazken, Japon pamuk sanayii, inkişaf etmek imkâmnı bulmuş tur. Pamuğun istihlâki de, endüstrisile muvazi bir terakki halindedir. Şimendiferlerle yapılan nakliyatm ifade ettiği tonajlardan da anlaşıldığı gibi, dahilî mü badelelerde, istihsalin, tezayüdile müte nasib bir faaîyet vardır. Bütün dünyada, mübadele yekununun tenakusu şek linde tezahür eden bir devrede, Japonya, hemen fasılasız bir surette, ihracat yeku nunu artırmağa muvaffak olmuştur. 1928 den 1935 senesine kadar geçirdiği ziraî buhran 1936 senesinde, cihan ziraî buhranı ortadan kalktığı sırada zail oldu. Köylü smıfınm maruz bulunduğu sefa let, yerini, nisbî de olsa, bir refaha terketti. Bütün bunlara rağmen, Japonyada, işler tamamen yolunda değildir. Japon iktısadiyatının en hassas noktasını herşeyden evvel gösteren, fiat istatistikleridir. Takriben 1932 senesi ortalanndan itibaren, hayat pahalılığı durma dan artmış ve 1937 kânunusanisinde te zayüd nisbeti, yüzde 33 ü bulmuştur. Buna mukabil, saat hesabile mesai ücretleri azar azar inmiş, öyle ki, işçi sınıfının hayat seviyesi durmadan alçalmıştır. Birkaç aydanberi, bütün dünya piyasalanoda vukua gelen fiat tezayüdü, memleket dahilindeki yükselme sebeble rine inzımam edince, hayat pahalılığı daha süratle artmış, düşük mesai ücreti siyaseti idame ettirilememiş, işçi ücretlerinin artırılması için birkaç grev patlak vermiş ve bu grevlerin hepsi muvaffakiyetle neticelenmiştir. Esasen, faaliyetleri fazla olan sanayi müesseseleri, fazla ücret vermeğe mecbur edilmektense ücretleri kendi arzularile artırmağı tercih etmişlerdir. Fakat işçi ücretlerinin artınlması hayat pahalılığınm artmasını telâfi bile edemedi. Japonyada fiatların cihan piyasalanndaki fiariaranazaran çok~fazla süratli bir yükseliş ve alçalış kaydetmelerinin »ebebine gelince, bunu ordu ihtiyaclannın icabatına ve bu esas üzerinden takib edilen malî siyasete atfetmek muvafık olur. Generaller ve amiraller her sene fazla tahsisat almak için birbirlerile yanş ederler. Ordu masraflan umumî bütçenin yansını muntazaman tecavüz eder. îstikraza hem de çok geniş mikyaslarda baş vunnaktan başka çare kalmaz. Bugüne kadar gerçekten bir psychose hali diye tavsif edilebilecek olan bu vaziyete mukavemt etmek istiyen Maliye Nazırlan her türlü vasıtalara hatta cinayete müra caat edilmek suretile iktidar mevkiinden uzaklaştırılmışlardır. Piyasanın istikraz lan tamamen yutacak bir vaziyete getirilmesi için akla gelebilecek her çare tatbik edilmiştir. Bankalar devlet eshamile dolup taşmaktadır. Tediye vasıtaları kuv vetli bir inflationa maruz bırakılmış ve bu dahilî piyasalarda fiatların yükselmesini intac etmiştir. Malî istikrann fıktanı kambiyo piyasasında güçlükler ve kanşıklıklar doğurmuştur Japon ihracatı artmışsa da ithalât da bir senedenberi o nisbette fazlalaşmışur. Zira evvelâ dahilî fiatla nn nisbî yüksekliği bu tabiî neticeyi tevlid etmiş ve fazla olarak Japonya 1936 ve 1937 de piyasalan hayliden hayliye yükselen iptidaî maddelerin başlıca ithalâtçısı bulunmuştur. Nakid kıymetinin yeniden düşürülmesi meseleyi halle kâfi değıldi. Japonyanın sattığı mamul eşya fiatları dünya piyasa lannda Japonyanın satın aldığı iptidaî madde fiatlanna nisbetle daha az sukut ettiği müddetçe muvaffakiyetle tatbik edilen bu usul, iptidaî madde fiatlarının mamul eşya fiatlarından daha süratle yükseldiği şu sırada faydadan ziyade zarar tevlid edebilirdi. Bu çareyi tatbika teşebbüs etmek Harbi Umuminin ferdasında Avrupa memleketlerinin maruz kaldıkları hal gibi sukuttan sukuta gitmek demek olurdu. Şu halde, görülüyor ki Japonya, bir refahın zâhirî şekli arkasmda büyük ekonomik müşküller içinde çırpmmaktadır. Malî vaziyetinde istikrar, fiatlannda muvazene yoktur ve bu iki amil birok içti maî mahzurlan tevlid etmektedir. Bu sebeble aşağı yukan bir senedenberi Ja ponya dirije bir ekonomi siyasetine git gide daha kuvvetle sarılmaktadır. Faşist akidelere imrenerek, Sovyet Rusyanm sistemlerile gözü kamaşarak, o da, beş senelik plânlannı yapmış ve bu plâmn en başma ordu ve bahriye ihtiyaclanna tekabül edecek ağır endüstriyi kaydetmiştir. Fakat ne otarşi, ne de üç, dört veya beş senelik plânlar bunlan kabule mecbur edilen mılleti ıshrabdan kurtaramamakta dır; ve çok muhtemeldir ki Çine karşı açılan harb ve bunun yarattığı nasyona Iizm dalgası, bu Btırablara bir deva olarak tatbikı düşünülmüş değilse bile, hiç olmazsa, sevinde karşılanmıştır. Bununla beraber Japonyanın iktısadiyatuu sadece bugünkü şekilleri cephesin den mütalea etmek, onu çok dar bir çerçeve içinde görmek olur. Japon emperyalizminin esasında çok daha derin sebebler mevcuddur. Halihazırdaki güçlükler bu emperyalizmin büyümesini izah edebilir. Fakat onlarm zevali o emperyalizmi or tadan kaldıramaz. Bu derin sebebler, üzerlerinde fazla ısrara lüzum göstermiyecek kadar malumdur. Japonya, nüfusu çok fazla olan ve süratle artan bir memlekettir. Volkanik ve dağlık araziden mü teşekkil Japon adalan bu kadar büyük bir kalabalığı üstünkörü de olsa beslemegç kâfi değildir. , Almanya ile ticarî müzakereler Kuruçeşmedeki feci cinayet Bir adam babasını ve Berlindeki heyetimizin erkek kardeşini öldürdü reisi dün avdet etti (Baştarafı 1 tncl sahifede) [Baştarafı 1 inci sahifede} Zeki geçenlerde Arnavudköy nahiye müdürlüğüne müracaat ederek babasının servetinden başkalarmın istifade ettiğini binaenaleyh mahkemeye müracaatle kendisini hacir altına alacağını söylemiş ve bu iş için lâzım olan evsafı kanuniyeyi haiz olduğuna dair bir ilmühaber iste miştir. Fakat kendisine bu ilmühaber verileceği sırada Kuruçeşme eşrafmdan bazı kimseler Arnavudköy nahiye müdürlü ğüne Zekinin fena bir maksadı olduğunu ve bütün serveti ele geçirdikten sonra babasmı sefil bırakacağını haber vermişlerdir. Bu ihbar üzerine Zekiye istediği ve sika verilmemiştir. Aradan günler geç miş, Hacı Şevket Zekinin son zaman larda şuursuz hareketlerinden dolayı mahkemeye müracaat ederek oğlunu bir hastaneye yahrtmak için faaliyete geçmiştir. Dün sabah saat yedide Zeki yatmakta olduğu evin üst kabndan aşağıya inerken musluk başmda yüzünü yıkamakta olan kardeşi Râdiyi görmüştür. Râdi, Zekiye: « Bugün son günün, Beşiktaş mahkemesi karan verecek, sen ole arük bu radan uzaklaşacaksm!» demiştir. Hacı Şevketin, bütün servetini Râdiye bağışladığmı bilen ve bu sözlerd«n fena halde sinirlenen Zeki koşarak odasına çıkmış ve sandığmdan numarasız bir polis tabancası alarak ayni süratle merdi venleri inip yıkanmağa devam eden kardeşj Râdinin başma doğru iki el ateş etmiştir. Kurşunlardan biri duvara, diğeri de Râdinin beynine isabet etmiş ve zavallı gencin derhal ölmesine sebeb olmuştur. Zeki bundan sonra büyük bir soğukkanlılıkla henüz uyanmamış olan babasınm yatbğı odaya gitmiş ve tabanca ile üç el ateş ederek babasını da beyninden vurarak öldürmüştur. Zeki ayni soğukkanlılıila sofaya çıkmış ve kardeşi Sıtkı ile karşılaşmışür. Hemen tabancayı Sıtkıya doğru çeviren katil, ateş etmeğe davranmışsa da Sıtkı bir kolavını bulup kacmıstır. Bunun üzerine sokak kapısına kadar devam eden kor < kunc bir kovalama neticesinde Sıtkı fi • rara muvaffak olmuştur. Zeki de odasına çıkarak tabancay iandığmda duran bir halı içine saklamı ve aşağıya inmiştir. Cinayet haber ahnınca Arnavudköj merkezinden komiserler ve polisler Ku ruçeşmeye gitmişler ve katili evin içind don ve gömlekle gezer bir halde yaka lamışlardır. Cinayet Müddeiumumiliğe de habe verilmiş ve Müddeiumumî muavinlerin den Ihsan hâdise yerine gelerek tahki kata başlamıştır. Katil Zeki cinayeti i« lediği tabancayı polislere vermek isteme miş ve evin bahçesinde memurlar tam ü saat tabanca aramışlardır. Katil bir aralık: « Beni serbest bırakın, tabanca) getireyim» diyerek aklınca yeni bir hl dise çıkarmak istemişse de polisler bı rakmamışlar ve taharriyattan sonra ta banca sandıkta bulunmuştur. Katil öğleye doğru Arnavudköy meı kezine götürülmüş ve Müddeiumumî mı avini Ihsan tarafından ilk sorgusu yap larak ifadesi alınmıştır. Katil Zeki ifa desinde şunları söylemiştir: « Beni ümarhaneye atmak îstiyo lardı. Altı aydanberi evin üst katında! odamda kendi başıma oturuyor, sin buhranlan geçiriyor, kimse ile temas e miyordum. Benim bu kadar sessizliğin rağmen ümarhaneye ablmak istenilme canımı sıkh. Sabahleyin Râdi de söyl diği sözlerle beni kızdırdı ve babam kardeşimi öldürdüm.» Katil karakolun nezarethanesıne gS türülürken komisere hücum etmek iste mişse de yakalanarak bir odaya kon muştur. Zeki karakolda bir kenara çekilmîş ^ yüzünü mendilile kapıyarak mütemac yen düşünmüştür. Cinayete şahid olan üç kîşînîn de if deleri alındıktan sonra katil akşamüzt Adliyeye sevkedilmiş ve dördüncü sor< hâkimliği tarafından tevkif edilmiştir. Her iki cesedin gömülmesi için Ad ye doktoru tarafından da izin verilmiş Hahrlardadır ki Almanya ile iktısadî münasebetlerimiz son iki sene içinde fevkalâde inkişaf etmiş bulunuyordu. T i caret mırvazenemizde daima Almanyaya ihraclarımız birinci mevkii alıyordu. Ihraclarımızm yüzde 64 ü Almanyaya yapılmaktaydı. Bu vaziyet, bundan beş ay evveline kadar böylece devam etmiş, fakat o sı • rada Almanyadaki bloke Türk parası miktannın mütemadiyen arttığını gören hükumetimiz Almanya ile ticarî müna sebetlerimizin cereyanına bir vuzuh ve selâmet vermek kararmı almışh. 0 vakit Almanyadaki bloke Türk parasmm miktarı 44,000,000 liraya baliğ olmaktaydı. Anlaşmanın hükümleri devam ediyordu. Aradan geçen aylar zarfmda, Almanyadan yapılan ithalâtla beraber yeniden yapılan siparişlerüı mahsubile bu paranm miktan bir hayli azalmış ve nihayet bundan bir ay evvel 17,000,000 Türk lirasma kadar inmiçtir. Bu esnada aradaki ticaret ve klering anlaşmasının müddeti de bitmişti. Bundan iki aya yakm bir müddet evvel iki taraf arasmda yapılan müzake reler neticesinde Berlinde yeni bir kle ring ve ticaret anlaşması için müzakerelerde bulunulmasma karar verilmiç ve ayni zamanda hem Berlin büyük elçimiz, hem de İktısad Vekâleti Müsteşannm reislikleri altında bir heyetimiz Berline gitmiştL Çetin müzakerelerden sonra ağustosun ilk haftasında Berlin müzakerelerinin ilk safhası sonuna gelmiştir. Orada toplanan milyonlarca liralık alacağıraızın tasfıyesi için şu şekilde bir protokol imzalanmış • br: 1 Alman hükumeti, bu paralarla Almanyadan mal tedarik etmemiz hususunda her kolayhğı gösterecektir. 2 Takas yüzünden bizde parası toplanan, fakat bir taraftan da Almanyaya borclu olan bazı memleketlerle üç taraflı bir takas yapmak esası kabul e dılmiştir. Yani bir taraftan bu memle ketlerin takas yüzünden toplanan pa ralan mahsuba uğnyacağı gibi bir ta raftan da Almanyadaki paralan mızla alacağımız bazı Alman mallanni, bazı şartlar altında yabancı memleket lere satmak mümkün olacaktır. 3 Alacağımızın bir kısmı da vadeli bazı borclarımıza mahsub «dilecektir. Muallâkta lalan bu işler esas müzakerelerin başlamasına engel oluyordu. Bunun için protokolun yapılmasmdan sonra esas ticaret ve klering anlaşmasının akdolunacağı zaman yaklaşmi} telâkki edilmişti. Fakat gelen haberler ve heyetimiz reisinin dönmesi bu tahminin ta hakkuk edememiş olduğunu göstermek tedir. tir. Beyaz ırkın adedce faik olduğu memleketlere hicret ise artık kanunen, uüfüsu haddinden fazla çok ve halkı Japon düşmanı olan Çine muhaceret ise maddeten imkânsızdır. Binaenaleyh Japonya In gilterenin 19 uncu asırdaki siyasetine sanlmak, yani endüstrisini inkişaf ettirmek, elinden geldiği kadar fazla ihracat yapmak ve bu suretle hem elinde bulunmı yan iptidaî maddeleri ithal, hm de mev cudiyetinin idamesi için muhtac olduğu gtda maddelerini tedarik etmek zorunda kalmışhr. Fakat 1930 senesinden 1935 senesine kadar devam ettirebildiği bu si yaset dahi imkânsız bir hale gelmiş, hiç değilse güçle^mşitir. Her tarafta Japon rekabeti haklı veya haksız yeni yeni gümrük tedbirlerine bahane ittihaz edilmiştir. Japonyanın sıtışlannı artırmağı ümid edebileceği yegâne pazar Çin pazarı idi. Böyle olunca Japonyanın mevcudiyeti için zarurî olan mahrecleri zorla açmağa teşebbüs etmesinin sebeb' anlaşılıyor. Japonlar kendilerine hakikî bir müstemleke imparatorluğu yaratmağa çalışıyorlar. Fakat müstemleke imparatorluklan ihdas edildiği devirler artı1 geçmiş değil midir? Eski Japon Hariciye Nazın M. Sato'nun ister gibi göründüğü tarzı tatbik etmek, Çine bir hemseviye muamelesi yapmak, iktısadî ve malî kalkmmasından istifade ederek ona daha fazla mal satmak ve Çini Japonyaya düşman etmektense dost edinmek daha makul bir hareket olmaz Yenin vaziyetini muhafaza etmek İÇÎTI mıydı ? bir kambiyo murakabesi tesis etmek lüzuFakat siyasette hâkim olan akh selim mu hasıl olmuş ve Nevyorka yüz milyon altın dolar gönderilmek icab etmiştir. değildir. PHİLİPPE SCHWOB Hava yarışını kazananlar Izmirde de iîzüm ve incir piyasası sıkıştı Izmir (Hususî) Üzüm piyasasında bir durgunluk ve bunu takıb eden cüz'î bir fiat düşüklüğü görülmüştür. Evİtalyan pilotlan Cupini ve Pardisi Paris Bourget hava istasyonunda, velce altmış bin ton olarak tahmin edihalkın alkışlanna mukabele ediyorlaı len rekolte kırk bine düştüğü halde, ilk Roma 26 (A.A.) Dün akşam sevinc Lioteur tayyare meydanında hazxr t hamlede böyle bir durgunlukla karşıla içinde coşkun bir halde bulunan halk, lunuyorlardı. şılması, piyasayı sıkmıştır. Bu hal, bazı memleketlerin bizden olan İtalyan pilotlarını hararetle karşı< Vatana ve rejime liyakatinizi rr mal almamasından ileri gelmektedir. lamışlardır. kemmel surette ispat ettiniz» demj Maamafih, bugünlerde tacirlere yeni siMussolini, Ciano ve General Valle, tir. parişler gelmesi ihtimali de vardır. İncir piyasası da ayni hava içindedir, İyi incir fiatı 7 8 kuruşa kadar düş • müştür. Buna rağmen mubayaat yapanlar çok azdır. Bu sene hurda çoktur. Kurakhk, normal şekilde incir istihsaline mâni olmuştur. Binaenaîeyh înhi • sarlar idaresinin bir an evvel hurda mubayaasına geçmesi beklenmektedir. İstres Şam Paris yarışını kazanrruş Duçe, haziruna hitab edereki Berlinde toplanan dişçilik kongresi 122 yaşında bir daha evlenmek istiyormuş! îzmitte kadın yüzünden bir ^inayet İzmit (Hususî) Burada kadm yü zünden bir cinayet olmuş, Ketenciler köyünden Muharrem isminde biri Mehmed ğolu Emini öldürmüştur. Faciaya sebeb, Sadiye isminde güzel bir Çerke kızıdır. Adliye, vak'aya el koymuş ve tahkikata başlamıştır. Monako Prensinin yatı memnu mıntakaya girmiş Atina 26 (Hususî) Monako Pren sinin râkib olduğu <Fistex Anna> ismindeki İngiliz yatmın kaptanı farkına varmadan dün Saronifos körfezindeki memnu mıntakaya girmiş ve sahüden top atmak suretile uzaklaşması hakkında verilen emre itaatle hemen memnu mıntakayı terk ederek serbest limana girmiştir. Monako Prensi, Atinaya çıkarak eski eserleri ziyaret etmiştir. Nevyork'ta Abraham Vischovski adında bir musevi 122 vaşına girmiştir. İhtiyar Abraham gazetecilere: «Güzel bir kadmla tekrar evlenmek isterım» demiştir. Abraham 122 yıllık ömründe altı defa evlenmiştir. Üçüncıi Enternasyonal dışçihk kongresi Berlinde Dahiliye Nazırı doktt Frick tarafından açılmıştır. Eesmimiz, kongre reisı doktor Blome'u nutuk ıra ederken göstermektedir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: