8 Kasım 1937 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 7

8 Kasım 1937 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Lik maclarına IBagtaraft 1 inci sahifedei 8 îkincitesrin 1937 CUMHURÎYET Haftanın en mühim karşılaşmasmı Taksim stadındaki FenerbahçeBeşiktaş maçı teşkil ettiği için burada yedi bine yakın bir seyirci kütlesi toplanmış bulu nuyordu. Galatasaray: 2 Topkapı: 1 Bu mühim karşılaşmadan evvel Ga latasarayla Topkapı maç yaptılar. H a kem Ahmed Âdemin idaresinde cereyan eden bu maça Galatasaray cezalı oyunculanndan başka kalecisinden de mah nım olarak Hızır Salim, Hüscyin Hicri, Eşfak, Kemal Bülend, Haşim, Fıkret, Süleyman, Necdet şeklinde, Topkapılılar da Tahsin Hakkı, Salâhaddin • Şeref, Mehmed, Tahsin Yunus, Zıya, Salâhaddin, Emin, Besim tertibinde çıktılar. Galatasarayın en mühim oyuncularının cezalı olması, Avninin de futbolu bırakması neticesinde çıkardığı takım ikinci derecedeki takımlarla başa çıkamıyacak vaziyette kalmasmı intac etmiştir. Bu sebebledir ki Galatasaray Topkapı maçı çok zevksiz ve heyecansız bir şekilde cereyan etti. Topkapılıların elden geldiği kadar gayretli oyunlarına Galatasaraylılar kendılerinden emin oyuncular tavrile sakin adeta tenbel hareketlerle muka belede bulundular. Birinci devreyi Galatasaray 25 inci dakikada Necdetin çektiği bir penalt; vuruşile 10 galib bitirdi. İkinci devrede Galatasaraylılann rüz gârı da arkalarna aldıktan ve oyunlarını biraz düzelttikten sonra daha fazla gol atmaları bekleniyordu. Fakat iş hiç de öyle olmadı. Çünkü oyuna başlar baş lamaz bir akın yapan Topkapılılar, sa£ içlerinin uzaktan çektiği bir şütle oyunu 11 berabere bir hale getirdiler. Bundan sonra Galatasaraylılar galibiyet golünü atmak için çok uğraştılar. Nihayet mer kez muhacimin yerini değiştiren Necdel iki rakib müdafiin birbirlerine girmele rinden istifade ederek takımına iknci goIü kazandırdı ve oyun 21 Galatasara ym lehine neticelendi. Topkapılı oyuncuların hepsi eski şbhretlerine istinaden oynıyan, fakat hakikatte bu şöhretin en küçük bir nişanesini bile gösteremiyen ra kiblerine azimkârane oynamak suretile temayüz ettiler. Galatasaraylılara gelince idmanlı bir halde bulunmaktan çok uzaktılar. Içitrinde en muvaffâİEîyetsfzîeri lca~ leci, sol haf ve merkez muhacimdi. Di ğerleri de idman noksanlarihm bir tezarnP rü olmak üzere çok şahsî davrandılar, top kontrollarmda pek zayıf kaldılar. Galatasaray, ilk golünü penaltıdan atarken tehlike atlattı. Muzafferden derinleme aralık bir kısa pas alan Şeref, kaleyc adamakıllı yaklaştıktan sonra şütiinü çekti. Dün çok şanslı ve iyi bir günıinde olan Hüsameddin, topu kornere atmak suretile bu tehlikeyi bertaraf etti. bu kadar idmanlı vaziyette görmemiştik Siyah beyazlılar, çalışmalarında devam ettikleri takdirde, bu senenin en kuvveth îstanbul takımı olmağa namzed olduğu nu tereddüdsüz söyliyebiliriz. Fenerbahçe takımı maçın son kısımlarında yorgunluk alâimi göstermekle he nüz tam idmanlı bir halde bulunmadığını belli etti. Yaşarın takımda bulunmayışı Fenerbahçe takımının ruhunu teşkil eden muavin hattmın arkasını emniyette Fenerin golü 22 nci dakikada güzel ve rahat bir şekilde inkişaf eden bir Fenerbahçe hücu munda Bülend Fikrete kısa bir geri pası verdi. O da on sekiz çizgisi dışından ç;ktiği yerden bir şütle ve Mehmed Ahnin plonjonuna rağmen takımma bir gol kazandırdı. Bu gol Fener takımmı açtı. Beşiktaş takımının hücum hattmı bozdu. Bundan sonra, devrenin sonuna kadar, top Fener muhacimlerile Beşiktaş müdafaası ara sında sıkı bir mücadelenin devam ede gelmesine sebeb oldu ve vaziyet 10 Beşiktaşın aleyhine iken birinci devre bitti. Güneş: Cihad Reşad, Faruk Ömer, Rıza, Yusuf Rebii, Necdet, Salâhad din, Murad, Melıh. Maçı Galatasaraylı Suphi idare edi yordu. Ankara ve Samsundan gelen iki ya bancı oyuncu Güneş takımında yer al mışlardı. Buna mukabil İstanbulsporun kısmıazamını genc elemanlar teşkil edı yordu. İlk devrede rüzgâr karşısına düşen îstanbulsporlular, enerjık bir oyunla Güne* kalesini abluka altına aldılar ve bu sıkı çalışma neticesinde onuncu dakikada bir gol de çikardılar. Fakat hakem daha evvel bu hücuma ofsayd çalmış bulundu ğundan gol, kabul edilmedi. Güneşliler çok ağır oynuyorlar. Hü cum hattmın topu ayağında daimî bir surette ezmesi îstanbulspor müdafaasının vaziyetini kolaylaştırıyordu. İstanbulsporluların 24 üncü dakikada güzel bir hücumunu Güneş müdafaası, 18 yarda içinde favulle durdurdu. Ha kemin verdiği penaltı, sarı siyahlılara bir gol kazandırdı. İlk devrenin bundan sonraki kısmı da gene Güneş kalesi önünde cereyan etti, fakat devrenin sonlanna doğru Güneşlilerin anî bir hücumu esnasmda İstanbulspor müdafaası lüzumsuz bir penaltı yaptı. Bu suretle Güneşliler beraberlik sayısını çikardılar ve devre bu suretle 1 1 bitti. İkinci devrede rüzgân arkalanna a lan Istanbulsporlular, gene çok canlı bir oyun çikardılar. Fakat bu devrede Gü neşliler de biraz açılmış bulunuyorlardı. İki tarafın bürün gayreti neticeyi değiş tirmedi ve maç 1 1 beraberlikle bitti. başlandı Motörlü vasıtalar Hükumet, Meclise yeni bir kanun lâyihası verdi Hükumet memlekette motörlü deniı vasıtalarmı çoğaltmak maksadile Büyük Mıllet Meclisine mühim bir kanun lâyi hası teklıf etmiştir. Hükumeti bu harekee sevkeden sebebler şunlardır: Son yıllar içinde bütün dünya deniz ciliğinde motöre karşı dikkate değer, bir emayülün mevcudiyeti ve kömürü olmıyan memleketler için bu vaziyet tabiî bir netice olarak kabul edilse bile, kömürü olan memleketlerin de bu temayülden kendilerini kurtaramıyarak gün geçtikçe motöre doğru gittikleri görülüyor. Hükumetimiz de dünyanın temayülü ne uymak suretile fılomuz arasına ayni :amanda motbrlü unsurlar girebilmesini emin ve teşvik maksadüe 3044 numarah kanunun birinci maddesini aşağıdaki şekilde tadil ederek meclise teklif etmiş ve bu kanunun ikinci maddesinin kaldınlmamı istemiştir. Yeni maddeye göre, devlet müessese lerile ve Türk sermayesile müteşekkil şirketler tarafından satın alınan ve sevk kuvvetleri buhar makinesi, elektrik veya dahilî ihtirak motörlü veya kombine olan alelumum gemilerle Türkiyede bunlar tarafından yeniden veya mevcud gemilerin bazı aksamından istifade etmek suretile yapılacak veya yaptırılacak mümasilî gemilere lüzumu olan tekne ve makine aksamı, ve teçhizatı, kazan levazımat va teçhizatı ve sair gemi alât ve edevatı vc demirbaş eşya ve mefruşat yerli mallanndan temini mümkün olanlar haric olmak şartile faturaları İktısad Vekâletince tesbit edilecek müddet zarfında kullanılmak şartile 1940 malî yılı sonuna kadar gümrük resminden muaf tutulacaktır. Lâyiha alâkah encümenlere verilmiş tır. federe olmıyan kulübler arasında devam eden hususî lik maçlarında Yeni Şisli dörde karşı birle san kırmızıyı, Peıa da ikiye karşı bir sayı ile Güneşi yenmişjer dir. vefakârlık gösterdiler ve Şerefin mezarından döndükten sonra sahaya geldıler. Hakem Nihadm idaresinde cereyan eden oyuna takımlar şu şekillerde çıktı lar: Vefa: Haluk Saim, Süleyman Lâtif, Lutfi, Abduş Adnan, Şükrü, Hüseyin, Muhteşem, Mustafa. Beykoz: Safa Halid, Bahadır Faruk, Kemal, Sadeddin Kâzım, Ali, Şehab, Cahid, Turhan. Vefa Beykoz maçı çok heyecanlı, çok zevkli bir şekilde cereyan etti. Bir aralık Muhteşemin sıkı bir şütünü Beykoz kalesinin yan direği kurtardı. Birinci devre bitmek üzere iken Beykoz aleyhine verilen bir frikik cezasını Muhteşem kuvvetli bir şütle gole çevirdi ve devre 1 0 Beykozun aleyhine neticelendi. İkinci devreye başlıyalı 5 dakika olmadan Beykozlular Turhan vasıtasile ve adeta avut çizgisi üzerinden bir gol yaparak beraberliği temin ettiler. Bundan sonra her iki takım galibiyet golünü çıkarmak için çok çalıştı, fakat muvaffak olamadı ve neticede bu maç da 1 1 beraberlikle bitti. Serbest güreş müsabakaları tkinci devre İkinci devrenin başlangıcında Fener bahçe takımı rakibinden ciddî bir mukavemet görmediği için rahat bir oyunla hâkim bir vaziyete geçer gibi oldu. Fakat dakikalar ileriledikçe Beşiktaşlılar da birinci devredeki tempolarmı tutturabüerek akına akınla mukabeleye başladılar. Hakkının merkez muhacime geçerek kendisine havadan ve yerden verilen derinleme paslara saldınşı Fenerbahçe müdafaasmı müşkül hallere düşürüyordu. Beşiktaşlıların Fenerbahçe kalesine bir hücumu hissetmemesini ve dolayısile umumî ahengin lâyıkile teessüs edememesini mucib oluyordu. Beşiktaşın golü Beşiktaş: 1 Fenerbahçe: 1 Beşiktaş Fenerbahçe maçını Nuri Bosut idare etti. Takımlar şu şekillerde oynadılar: Beşiktaş: Mehmed Ali Hüsnü, Hıristo Feyzi, Bülend, Rifat Eşref, ŞeSeyfi, Ismail, Ismet. ref, Muzaffer, Hakkı, Rıdvan. Fener bahçe: Hüsameddin Lebib, Sedad Esad, Angelidis, Reşad Orhan, Fikret, Bülend, Naci, Niyazi. Oyun çok canlı bir şekilde başladı ve bütün birinci devre ile ikinci devrenin bir kısmında öylece devam etti. Fenerbahçs müdafaasında Yaşarın bulunmayış'na İnzımamen Şerefle Eşrefin eski günîerini hatırlatacak derecede anlayışlı ve güzel hareketleri topun sık sık sarı lâciverd kalesini ziyaretine sebeb oluyordu. Bir mücldet bu şekilde devam eden oyun, Fener hücum hattında Fikretin müessir çalıs maları neticesinde mütevazin bir hal aldı. Hatta rüzgârla beraber oynıyan Fe nerliler iki defa şüt atabilecek vaziyete geldiler. Beşiktaş takımını geçen sene mev3İmin Biraz sonra Fener kalesi büyük bir hayli ilerilemiş olduğu zamanlarda bile Galatasaray Topkapı maçından bir görünüş yanıyor ve Bazil, atölyede, geniş adımlarla dolaşıyordu. Doris, saatin kaç olduğunu bilmiyordu. Rüyaya benzer bir hal arasında, doğduğu kasabanın büyük saati üçü çeyrek geçeyi çalıyor gibi bir ses işitti. O zaman, kapının tokmağını çevirdi. Kapı sürgülü değildi. Bazil, onu görünce, menfur bir hayalet görmüş gibi, öfke ile baktı: Buraya neye geldin? diye sordu. Işık gördüm de... Belki beni istersin diye düşündüm. Seni mi isterim? Seni ne diye îstiyeceğim ? Doris, yerde yatan çamur yığınını ve heykeli tutmağa mahsus olan telden Is keleti gördü. Biran sustu, sonra cevab verdi: Çalışmak için! Bazil cevab vermedi. Iğildi, yerdeki çamuru topladı ve alelâcele demir telın üstüne yerleştirdi. Doris kendi kendine: «Yorgunluktan ölüyor» diye düşünür ken: Pekâlâ, dedi, çahşalım! Bir tecrübe edelim, bakalım! Şimdi, çamur, Bazil'in ellerinde, üstüste binmiş şekilsiz yıgın halinden yavaş yavaş, ifadeli bir vücude inkılâb etmeğe başlamıştı. Sokaktan, ilk sütçü beygirinin nal sesleri duyuldu. Bazil, ellerini iki yana salıverdi ve heykelin yanından uzak 10 uncu dakikada Hakkı, Lebibin ayağından zorla söktüğü topn mifcmid vaziyette bekliyen Muzaffere geçirdi, o da acel« etmeden yerden bir burun:; şüt'le gol yaparak takımını berabere vaziyete getirdi. Bu gol de Fenerbahçenin birinci dev rede galib vaziyete geçtiği zaman husule gelen haleti ruhiyeyi doğurdu; Beşiktaş takımının adamakıllı açılmasına mukabil, Fenerbahçe hücum hattı işlemez bir hale geldi. 20 inci dakikada Şeref, bir korner atıştan kaptığı topu kuvvetli bir şüte çevirdi, top iki yan direğine çarptığı halde kaleye girmedi, Hüsameddin tarafından kurtanldı. Bundan sonra, oyun bir çeyrek müddetle çok heyecanlandı. Kaleier. Fenerbahçeninki daha fazla olmak üzere tehlikeler atlattı. Oyunun son on dakikası ekseriyetle Fenerbahçe nısıf sahasında oynandı. Sarı lâciverdlilerden bazı oyuncuların yorulmalarına mukabil siyah beyazlılar hızlarından birşey kaybetmeden ikinci ve galibiyet golünün peşinde koşuyorlardı. Vaziyeti kavrıyan bazı Fenerbahçeli oyuncular gol yedikleri takdırde çıkaramıyacaklarını kestirerek topu tri bünlerden aşırıp vakit kazanmak yolur.u tutturdular ve bu tabiyede muvaffak olarak maçı beraberlikle bitirdiler. îstanbulspor: 1, Güneş: 1 Dün Fener stadında da îstanbulspor Güneş takımlan karşılaştılar. Taksimdeki Fenerbahçe Beşiktaş maçı dolayısile saha oldukça tenha idi. Takımlar saat 14,45 te sahaya çıktı lar ve kısa bir merasimi müteakıb karşılıklı ş şekilde yer aldılar: şu ş y Î Îstanbulspor: Fikret Samih, Hasan Orhan, Hayri, Enver Adnan, Sami, Taksim stadyomu dün öğleden evvel ve öğleden sonra birçok futbol müsaba kalanna sahne olduktan sonra geceleyin de serbest güreş meraklılarına toplantı yeri oldu. Gecenin ilk güreşini Süleymanla I lurşid yaptılar. Hurşid onuncu dakikada hasmını altına aldıysa da luş yapamıdı Süleymaniye: 1 Eyüb: 1 ve yirmi dakika sonunda güreş berabere Şeref stadyomunda günün ilk lik ma neticelendi. çını Süleymaniye ile Eyüb takımlan yapİkinci müsabaka eski 66 kilo şampi tılar. Hakem Şazi Tezcanm idaresinde yonlanndan Arab lsmaiUe Mehmed a cereyan eden oyuna takımlar .şu teıtibler lasmda yapıldı. Komik sahnelerle dolu ole iştirak ettiler: lan ve halkı eğlendiren bu maç da beraSüleymaniye: Nuri Ruhi, Sabri berlikle bitti. İbrahim, Orhan, Ibrahim Rauf, Mu Üçüncü müsabaka Smdırğılı Ibrahtmle zaffer, Daniş, Hamdi, Süreyya. Harun arasında cereyan etti. Ha:ruını Eyüb: Halid Mehmed, Alâeddin hemen altına alan İbrahim biraz uğraştıkHikmet, Mehmed, Rıza Haydar, Fertan sonra on dakikada tuşla galib geldi. di, Zekâi, Neşet, Faruk. Birinci devrede Süleymaniyeliler Da Mülâyim Faddal Muhamniş vasıtasile bir gol yaptılarsa da hakem med güreşi bunu nizamsız görerek saymadı ve vaziNihayet yenişindye kadar olmak kayyet 00 berabere iken devre bitti. lkinci dile Mülâyimle Faddal Muhammed güdevrenin 10 uncu dakikasında Süley reji başladı. Bu müsabaka hakkmda fazmaniyeliler gene Daniş vasıtasile ve bu la izahat vermiyoruz. Çünkü iki pehli sefer sayılan bir gol attılar. Eyüblüler vanm bazı garib hareketleri güreşin ciddî buna 20 nci dakikada serbest vuruş'an bir surette yapılmadığı şüphesini uyandıryaptıklan bir golle mukabele ettiler ve mışbr. Fılhakika Hindli iki defa ruş yamaç 11 beraberlikle bitti. pabilecek surette kafakol kaptığı halde Vefa: 1 Beykoz: 1 mukabil bir oyun görmeden Mülâyimi İkinci maç Vefa ile Beykoz aras.nda serbest bıraktı. Bundan başka en küçük oldu. Vefalılar bu seneki lik maçlarınır gayrinizamî halde kıyameti koparmak başlaması münasebetile Beşiktaşlı mer âdeti olan Mülâyim güreştiği kırk beş dahum Şerefin kabrini ziyaret edip ihtiram kikanın yarısından fazla bir müddetınde rasimesinde bulunarak şayanı takdir bir ağzı burnu hasmının bazusile bkalı olduğu halde sesini çıkarmadı. Nihayet 45 inci dakikada güreş, gelecek hafta Faddal Muhammed Tekirdağlı Hüseyi m maçını temin edebilecek bir şekilde, Mü lâyimin mağlubiyetile neticelendi. Güreşten sonra, gürültüden sebebini anlıyamadığımız bir bahane ile, Mülâyim, tıpkı dünya havadisleri filimlerinde gördüğümüz gibi maçın hakemliğini yapan Sami Karayelin üzerine yürüdü. Bereket hâdisenin sonu, filimlerdeki gibi hakemin pehlivanlardan biri tarafından nakavut edilmesile neticelenmedi, polisler işe müdahale ile Mülâyimi teskin ettiler Barutgücü sahasînda Dün Barutgücü sahasında Barutgücü genc takımile Istiklâl Idman Yurdu genc takımlan arasında yapılan maçı 5 0 Barutgücü kazanmış, B takanları arasındaki maç 1 1 berabere bitmiş, A takımlan maçı da 2 0 Barutgücünün galibi ? yetile sona ermiştir. Çorumdaki at koşularî Çorum 7 (Hususî muhabirimizden) Bugün yapılan at koşusuna 36 at iştirak etti. Büyük koşuyu Samsunlu Eksperin «Leylâ» sı kazandı, 250 lira mükâfat aldı. Bundan başka 12 birinci ve ikinciye de muhtelif ikramiyeler verildi. Çekoslovakya 1, Bulgaristan 1 Sofya 7 (Hususî) Bugün Sofya stadyomunda Çekoslovakya ile Bulgaristan millî takımlan dünya kupası tasfiye müsabakası için karşılaştılar. Hakem İtalyan Barsalina idi. Çekler birinci devreyi 1 0 galib bitirdiler. İkinci devre de bu şekilde bitmek üzereyken Çek müdafilerinden birinin kalesine girmek üzere olan topu elile çevirmesi takımı aleyhine bir penaltı verilmesine sebeb oldu. Bu suretle Bulgarlar beraberlik sayısını yapmağa Taksim stadyomunda öğle muvaffak oldular. Ayni takımlar galibi den evvelki maçlar meydana çıkarmak üzere Prag'da tekıar Taksim stadyomunda öğleden evve karşılaşacaklardır. Menediyorum. Sanki ben kendi bildiğim gibi yaşamak hakkından mahrummuşum gibi, geceyansı odama dalarsın... Olmı yacak şeyler istersm... Benim herşeyden iyade yalnızlığa ihtiyacım olduğu halde beni kendi halime bırakmazsm... Anla mıyorsun... Beni anlıyamıyorsun... Bir saniye sustu, sonra, istihfafla: Bir aşk lâkırdısı tutturmuş gidiyor! Senin buradaki mevcudiyetinin benim için bir işkence olduğunu görmüyor musun? Sen halden anlamaz mısm? Doris sarardı ve sarardığını kendi de hissetti. Dudaklan buz kesildi. Yerds duran robunu aldı. Gayet iyi anlıyorum, dedi. Sen bir hodbinsin. İşine yarıyan ne varsa ahp geri kalanı atıyorsun. Artık, yalnız heykelini düşünüyorsun değil mi? Fakat dur sana birşey soyliyeyim. İstediğin heykeli yapmanı temin edecek bir tek kişi varsa o da benim. Ezeldenberi tahayyül ettiğin mermerden, büyük heykel yok mu? İşte onu, ben istersem sana yaptırtabili rim, istersem yaptırtmam. Anladm mı? İşte bu kadar! Doris'in yüzü, öfke ile, gayriihtiyarî kırışmıştı. Bazil, onun bu haline hayret'e baktı ve geniş bir tebessümle gülerek: Doğrusu senin bu çehreni tanımı yordum, dedi. (Arıcasi vart Yazan: Vicki BAUM Hamdi VAROĞLU Çevlren: 13Doris, onun rahat rahat uyumasını hakh buldu. Daha iyi işitebilmek için nefesini tuttu ve merdivenden, Bazil'in ayak sesini, kulaklarile duymaktan ziyade, hissetti. Ayak patırtısı kayboldu ve Doris, atölyenin camlı kapısmın açılıp kapandığım işitti. Evin mahzen katmda oturan Romanyalı ailenin ikizleri ağlıyordu. Doril, onların sesini de işitiyordu. Bu bina, geceleri bile kesilmiyen sinsi inıltilerle dolu bir yerdi. Burada, Amerikalı aile olarak, ayni sokaktaki sütçü dükkânmm sahiblerinden başka kimse yoktu. Bütün öleki kiracılar, yükleri, gaileleri, her biri kendi lisanları ve kendi şarkılan, kendilerine mahsus kokuları ve millî yemeklerile, haricden gelmiş kimselerdi. Döris, tekrar uykuya dalıp dalmadığmı anlıyamadan, kendini birdenbire, tamamile uyanmış buldu. Penceresinin tam karşısına tesadüf eden duvara, atölyede yanan kuvvetli lâmbanın ışığı vurmuştu. Kalbi şiddetle çaromağa başladı. VaktiIe bu ışık, işaret vazifesi görür, Doris'i «gel» diye çağırırdı. Doris, yan uyku halile, o tarihtenberi geçen haftalar, sanki hiç mevcud olmamış gibi bir galat hisse kapıldı. Karanhkta yataktan kalktı, elbisesini aradı, buldu ve giydi. Kumaşm serin teması onu ürpertti ve uykusunu dağıttı. Kunduralarmı giydi. O aralık, Borghild, yatağında döndü ve homur dandı. Doris, kapıyı yavaşça açtı, çıktı. Masajcı kızla müştereken tuttukları oda ucuzdu, fakat ufak bir kusuru vardı. Merdivene gitmek için, terzi Dostal'ın atölyesinden geçmek icab ediyordu. Sokaktan akseden solgun bir fener ışığı, siyah bir mankenin çıkıntılı göğsünü hafifçe aydınlatıyordu. Atölyede, keskin bir kumaş kokusu vardı. Doris, pırıldıyan dikiş makinesinin önünden geçti, mahzen katından gelen çocuk ağlamasına bir kere daha kulak kabarttı ve çıktı. Atölyenin camlı kapısı önüne geldiği zaman, uzun ve tehlikeli bir seyahatin sonuna ermiş gibiydi. Evet, içeride ışık Doris: Yoruldun mu? diye sordu. Biraz l Sana çay yapayım mı? Doris sandıktan indi; etrafına bakındı ve o zaman, semaverin odada bulunma dığını gördü. Gülerek: Puşkin nerede? Diye sordu. Bu, semavere taktıklan isimdi. Bazil, isteksiz, cevab verdi: Ağır hasta. Son dakikalan yak laştı. Bunu söylerken yatağma uzanmış, ellerile yüzünü örtmüştü. Birkaç dakika, aralarında, ilk seviştikleri günleri andıran bir sahne cereyan etti. Doris yatağm yanına diz çöktü. Bazil kımıldamadı. Vaziyet niçin böyle oldu? Ne gibi böyle? Bazil, onun sualine, vereceği cevablan önceden bilir gibi, bir başka sualle mu kabele etmişti. Doris ayağa kalktı, odanm içinde dolaştı, sigara aradı, bulamadı. Çay fincanmda, solmuş, bitmiş bir çiçek demeti gördü; bir iki saniye, dalgın dalgm bu demete baktı. Sanki o çiçeklerden, derdine meded umar gibi bir hali vardı. Sonra, birdenbire cesaretlenerek Bazil'e sordu: Sende bir hal var. Ne oluyorsun kuzum ? Bazil yerinden kalktı. Aramızda bir suitefehhüm var, dedi. Sen benim için iki şeyden biri olabi lirsin. Ya metresim, ya modelim. Bir vücudün hem heykelini yapmak, hem o vücud karşısmda arzu duymak, olacak şey değildir. Bilmem anlatabiliyor muyum? Yani, bana model vazifesi gördarebileceğini anlayınca, bunu, bana sahib olmaktan daha ehemmiyetli buldun öyle mi? Bunu mu söylemek istiyorsun? T a kendisi! > Teşekkür ederim. Hiç olmazsa fikrini samimî olarak söylüyorsun; bu da birşeydir. Bazil, oturduğu köşeden, onu dövmeğe gelir gibi hızla fırladı. Doris, kendini müdafaa etmek için ellerini yüzüne doğru kaldırdı. Fakat o, g«nc kızın yanına kadar geldi, durdu: Bu bahse devam etmek beyhude, dedi. Psikolojik müşahedelerini daha müsaid bir zamana bırak! Doris, giyinmek için, gözlerile gizli bir köşe aradı. Artık, Bazil'in karşısına çıplak vücudle çıkmasına imkân kalma mıştı. Sana bir tek sual soracağım, dedi. Bu işin içinde bir başka kadm var mı? Bazil, tekrar yatağına uzandı: O senin üstüne vazife değil. Dedi. Sonra, birdenbire gene parladı: Benim hususî hayatımla alâkadar olmaktan seni menediyorum, anladm mı?

Bu sayıdan diğer sayfalar: