25 Temmuz 1938 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 7

25 Temmuz 1938 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

25 Temmuz 1938 tBaştarafı 1 inci sahtfede] BEYRUT MEKTUBLAR1 vüzün tatbik sahasına çıkmasına mâni olmuştur. Tecavüzün sebebi Eti Türklerden olan bu iki kardeşin Halkevine yazılmış ve şapka giymiş bulunmalandır. Vak'a derin bir akis hasıl etmiş vc polis derhal Tiirk kuvvetleri kumandanını keyfiyetten haberdar eylemiştir. Bunun üzerine mütecavizlerin teşhisi için faaliyete geçilmişse de şeyh Haddad ve kardeşi kendilerine gösterilen Suriye askerleri arasında mütecavizleri bulmağa he nüz muvaffak olamamışlardır. Gerek zabıta, gerekse kumandanlık ehemmiyetle tahkikata devam etmektedir. Beyrut, 20 temmuz Uzun bir asayiş devresinden sonra bu Şimalî Suriyede ve bilhassa Halebde hâdisenin vukuu teessür ve teessüfle karyapıldığmdan bahsedilen Türk propa şılanmıştır. gandası hakkında El Kabes gazetesi Kayıd bürolarında gösterilen uzun bir makale neşretti. Suriyenin en nezaket müfrit, en şoven ve Tüıkiyeye karşı en Antakya 24 Anadolu Ajansinin fena duygularla mütehassıs olan bu gahususî muhabiri bildiriyor: zetenin bu neşriyatı birçok bakımdan Kayıd muameleleri dün de bütün bü enteresandır. rolarda devam etmiş, bugün pazar ol Bir kere şunu anlıyoruz: Halebde, ması münasebetile bürolar tatil edilmiş büyük bir kütle bu memleketin tekrar tir. Türkiye hududlarına girmesine taraftarMüntehiblerin reylerini kullanmak humış. Gazete söyle söylüyor: «Halebde susunda gösterdikleri tehalük ve büro büyük bir kısım halk ve bilhassa tüccarla lardaki memurların ve evvelkinin tamamen tersine olarak halka kar$ı nazik ve san'at sahibleri, Allah saklasm! Haihtiramkâr muameleleri yerli ve yabancı lebin Türkiyeye iltihakına, Allahın nibütün müşahidlerin dikkatini çekmekte metlerinden en büyük bir nimet gözile dir. Şimdiye kadar en küçük bir vak'a bakıyorlar. Çünkü, onlara nazaran, Haleb Türkiyeye inzımam edince tekrar kaydedilmemiştir. (a.a.) eski merkezine avdet ve Türkiye ile Suriye matbuatının neçriyatı olan ticarî alâkalarını tevsi ederek ikŞam 19 (Hususî) Suriye matbuatısaden ferah ve inbisat bulacakmış ve ti Sancak meselesi hakkındaki neşriyata bu da hayırların hayrı olacakmrç!» hâlâ devam etmektedir. Fransızca olarak Demek oluyor ki Halebde Türkiyeye çıkan nasyonal organi bir gazete, başmailtihak fikri, aşağı yukarı hemen herkekalesinde «maruz kaldıkları tecavüz karsin mah haline gelmiş bir fikirdir. Fakat, şısmda Arab dünyasının tek bir itiraz segazete, bunu bir takım tabiî şartlara desi yükseltmediğinden» acı acı şikâyet etğil, Halebin ve muhitinin bir takım Türk mektedir. Muharrir, panarabizmden ve casuslarile dolu oluşuna atfediyor. Buna onun uğradığı mağlubiyetten bahseden bu atfediyor amma biraz aşağıda gene kenmakalesinde, Suriyelilerin, kendi işlerindi saydığı sebeblerle anlaşılıyor ki iş böyden başka bütün Arab davalarına nefesle değildir. lerini hasrettiklerini söyliyerek diyor ki: Gazete diyor ki: «Arab hulyasile haddinden fazla avun «Bu fikirde olanlar zannediyorlar ki duk. Ateş kendi bacamızı sardığı zaman Türkiye Osmanlı devleti gibidir. Halbugözlerimiz dışarıya bakıyordu, Kudüsü, Bağdadı seyrediyor, îskenderunu gör ki bunlar şunu düşünmüyorlar: Dün müyorduk. Haddinden fazla Arab siya mümkün olan bugün mümkün degildir. Türkiyede büyük bir değişme olmuştur. seti kullandık, Suriye siyasetine kâfi deHaleb Türkiyeye avdet etmekle eski tirecede ehemmiyet vermedik. Bugün, ucaret muhitine dönmüş, iş merkezini bulsul değiştirecek kadar tecrübe görmüş olmuş olmıyacaktır. Bu fikir bir serabdır, sak gerektir.» serab!» Suriyenin bugünkü siyasetini, hakikî Türkiyedeki inkılâbı anlatanlar, he çehresile gösteren Fahrî Elbarudî'nin beyanatını bütün gazeteler neşretmiştir. men her tarafta hayranlıkla bahsederler. Fahrî Elbarudî, bu beyanatında ezcüm Türkiyede işsizlik olmadığını, Türkiyele diyor ki: «Halihazır siyasî vaziyet de iş hacminin arttıgmı, yer yer Türkiiçinden çıkılmaz bir haldedir. Ne nereye yenin mamurlaştığını, her sahada istihsagittiğimizi biliyoruz, ne de ne yaptığımı lin arttığını söylerler, değil mi? Halbuki zı. Fransa ile bir ittifak akdettik, fakat El Kabes gazetesine göre hiç de öyle bu ittifak bize hüsrandan başka bir şey degildir. «Türkiye, diyor; bugün askerle getirmedi. Muahededen evvel, ne Cezire vergi mükellefinden ibarettir!» Bunun meselesi vardı, ne de bilhassa İskenderun sebebi de, gazeteye göre, Türkiyede her meselesi. Bugün îskenderun Suriyenin işin devlet elinde bulunuşudur. Sanki evbedeninden aynlmıştır. Cezire, Suriye velden demiryollarını Haleb tüccarları hükumetine karşı isyan halindedir ve Lâz işletiyorlarmış, büyük bez, kumaş, seker kiye, bu yolda onu yakından takib ediyor. ve demir fabrikalarını onlar kuruyorlarHükumet bu vaziyete çare bulmaktan â mış da şimdi bu işler devlet eline geçince cizdir. Salâhiyeti ve nüfuzu gayet mah Haleblilere iş kalmamış gibi! Bunun için duddur. İstifaya karar vermişti, fakat derhal soruyor: «Herşey devletin elinde blokun fikrini almadan memlekeri yeni olduğuna göre Haleb, Türkiyeye iltihak bir maceraya sürüklemek istememiştir.» edince bundan ticaret, ziraat ve sanayi bakımından ne istifadesi olacak?» Diğer taraftan, Fransız siyasî mehafiBu sözlerle, zımnen şunları anlıyo li, Türkiye tarafından gösterilen büyük ruz: Haleb iktısaden çok düşkün vaziuzlaşma arzusunun, Suriye Başvekiline yettedir. Fakat, Osmanlı zamanında blokun muzaheretini temin etmek suretile onu istifadan uzaklaştıracağı mütalea mes'udmuş. El Kabes «o günler geçti!» sındadır. Cemil Mardam ve arkadaşlan, diyor; halbıjki, El Kabes o günlerin geçademi müşareket siyasetinin Suriye için mesi için nankörce ve haince ugraşanladaha iyi şerait temin etmiyeceğini anla mışlar ve Fransız Suriye muahedesinin Yüksek komiserin gelecek ay Fransaya tasdik ediknesi, Cezirenin de Suriyeye gideceği ve Türk Frans:z muahedesinin kalması şartile Sancaktaki yeni vaziyeti imzası için Mösyö Bone ile birlikte Ankabule taraftar olmağa başlamışlardır. karayı ziyaret edeceği söyleniyor. ilk müessif vak'a CUMHURtYET İspanyada Frankist ordu ilerliyor lBa$tarafı 1 inci sahifedei Kraliçe Mari için yapılan muhteşem merasim Bükreşteki cenaze alayında Hariciye Vekilimizk beraber dost devlet mümessilleri de bulundulaı [Baştarafı 1 inci sahifede] Bir top arabasına konulmuş olan ta butun arkasından, Kral, Veliahd büyük Voevod Mihai, Prens Nikola, dük ve dö Kent, Naib Prens Pol, Bulgar Prensi Kiril, Prens Hohenzolern, yabancı hükumetler mümessilleri, hükumet azalan yüksek devlet memurları, generaller yü • rümekte idi. Bu esnada bütün kiliselerin çanları çalmmakta, mızıkaJar matem havası çalmakta, toplar atılmakta ve 50 tay yareden mürekkeb bir hava filosu alay üzerinde uçmakta idi. Kral sarayından istasyona kadar yol lardaki bütün evler, yarıya kadar inik ma tem bayrağı asmışlar, mor renkli tüllere bürünmüş ve kırmızı çiçeklerle süslen mişti. Sokaklarda, huşu içinde 500 bın kişi bulunuyordu. Zafer takının altından geçen alay, iki saatte istasyona varmıştır. îstasyon damez renklere bürünmüştü. Burada Yugoslavya Valide Kraliçesi Mari, Prenses Elizabet, Prenses İleana, Gran Düşes Elen, Düşes dö Kont, Prenses Olga ile Patrik Miron Kristea, tabutu beklemekte idi. Saat 11,45 te tabut, süvari alayı zabitlerinin elleri üzerinde, hususî vagona yerleştirilmiş ve Kralla alaya iştirak e den bütün diğer zevatın da bindikleri tren, tam saat 12 de defin merasiminin yapılacağı Kurtea Agrese hareket et miştir. Kraliçe Mari'nin tabutunu hâmil hu susî tren saat 16 da Kurtea Argeşe varmış ve Bükreşte olduğu gibi tanzim edilen alay, civar köy ve kasabalardan gelen büyük bir halk kütlesinin arasından geçerek yavaş yavaş büyük kiliseye doğru ilerle meğe başlamıştır. Büyük kilisenin kapısı önünde Transilovanya metropolidi son ruhanî ayini yapmış ve saat tam on sekizde, millî birlik Kraliçesi Mari'nin tabutu çan sesleri, top atımları ve Kraliyet marşı nagmeleri arasında kabre indirilmiştir. Kral Karol, refakatinde cenaze törenine iştirak edenler olduğu haldc hususî trenle Bükreşe dönmüştür. bah Epifani kilisesinde, diplomatların, a taşemiliterlerin ve Hariciye Halk komi • serliğini temsil eden protokol şefi Bar > kov'un huzurile bir dinî âyin yapılmıştır Maamafih, Sovyet makamlanmn Ro • manya hükumetine karşı bu nazik jesti Sovyet devletinin ortodoks kilisesine karş oîan hattı hareketinde herhangi bir deği şikliği tazammun etmemektedir. Bir Norveç vapuru bombalandı Tanger 24 Tirana adındaki Norveç vapuru, saat 7,30 da bir tayyarenin taarruzuna uğramış ve tayyarenin bomba atmış olduğunu bildirmiştir. Bir Şam gazetesinin ileri sürdüğü yaveler! Barselon'da Nazırlar meclisinin müzakereleri Biz Halebi de ilhak etmek istiyormuşuz ama, bu suretle Suriyenin Tiirk değil, bizzat Türkiyenin Arab olması mümkünmüş!! Barselona 24 Bir toplantı yapmış olan nazırlar meclisi, müzakerelerini a demi müdahale komitesi plânının tetkikine hasretmiştir. Plâna verilecek olan cevab, tasvib edilmiş olup derhal Londraya gönderilerın baslarında idi! Diğer taraftan bugün Halebin, bu kadar iktısadî sıkıntı içinde cektir. bulunduğu El Kabes'in ağzından döküYeni bir şeker f abrikası len sözlerle anlaşıldığma göre de, Os manlı Imparatorluğundan yapılan şikâ kurulacak yetlerin hiçbirinin aslı yokmuş! Bursa (Hususî) Bandırma hava*** lisinde yeni bir şeker fabrikası kurulması El Kabes bahsi buradan Türk düş için etüdler yapılmaktadır. Ayrıca fabmanlığma, Şam mürteciliğine naklediyor ve kötü bir demagoji ile söylemeğe baş rikayı besliyecek olan şeker pancarı zehyor. riyatına müsaid mmtakalarda Karaca «Haleb neden, hangi şeyden istifade bey, Hara ve Manyas civannda da tetedeeek? Lâtin harflerinden mi? Ahmed kikat yapılmaktadır. Hara arazisi çok geve Mehmed isimlerinin yerine Aras, Maniş bir sahayı kapladığmdan Karacaberas, Vanunu, Menenlu gibi şeyler getirmekle mi? Yoksa medenî izdivac usu yin pek mümbit ovasından istifade olunması da nazarı dikkate alınmaktadır. lünden mi?» Fabrikanın kurulacağı yer henüz taay Sonra, sayıp döküyor: «Siyaseten mi istifade edecek? Fakat, yün etmiş olmamakla beraber bu fabSuriye siyasî istiklâlini kazanmak için rikanın Bandırmada veya Karacabeyle uzun senelerdenberi mücadele ediyor. Manyas arasında kurulması muhtemei Şimdi Haleb, yeniden ecnebi bir devle dir. tin siyasî hakimiyetine mi girmek fikrindedir?» General Russo Almanyadan «Içtimaî bakımdan mı? Türkiyede döndü yapılan içtimaî inkılâb ifratlarını Haleb Roma 24 Faşist milisleri genel kurnasıl hazmedebilir?» «Hele maliye bahsine gelince, Tür may başkanı General Russo, Almanya kiyenin iflâs içinde bulunduğunu, hergün seyahatinden bugün buraya dönmüştür. yeni bir istikrazla yaşadığmı Halebliler bilmiyorlar mı? Anadolu halkınm açlık içinde, bacaklarma giyecek dondan mahrum olduğundan Halebliler haberdar değil midirler?» Halbuki Suriyede halk geçen kış bazı günlerini ekmeksiz geçirmiş olduğu gibi bugün de ekmek fiatı Türkiyedekinden yüzde elli pahalıdır. rasında birinci derecede Hatay, ikinci derecede de Fransa ile olan muahede ve bunun ilâveleri vardır. Bazı delegeler ve bu arada Halebli Rüştü Kethuda açıktan açığa Fransa muahedesinin reddini istemiş ve bunun için hatta kongreye bir de takrir vermiş. Bu haber Beyrutun Fransız muhitinde telâş uyandırdı. Fa kat, arkasından ekseriyetin bu fikirde olmadığma muahedenin biran evvel Fransa tarafından tasdik ettirilmesine karar verileceğine dair çıkan rivayetler, bu muhitin gönüllerine su serpti. Ara yerde müfrit ve heyecan verici sözler de söylenmiyor değil: Suriyede de Filistinde olduğu gibi istiklâl lehinde ve terrorist bir hareket başlıyacağı rivayetîeri var. Cemil Beyin gazetecilere kongre hakkında söylediği sözler arasında bazıarı bu bakımdan manalı görülüyor. Cemil Bey, gazetecilere, Vatanî kütlesinin her zaman milleti etrafında toplamak ve onunla birlikte, onun emri altında hareket etmek vazifesini tam ifa etmiş olduğunu söylerken «eğer icab ederse milleti harekete geçirmek de onun vazifesidir.» dedi. Bu sözleri zihinlerinde büyütenler ve ve kongre etrafında sımsıkı bir mahremiyet duvan örüldüğünü görenler Fiistin hâdiseleri münasebetile çok kuvveti bir heyecan içinde bulunulduğu şu sırada, Suriyede de başka tarzda bir terrorist hareketinin başgöstereceği neticesin« kadar varıyorlar. Fakat, bunlar beyhude telâş ediyorlar. Böyle bir hareket olsa bile herhalde Cemil Bey zümresinin elinin altmdan çıkacak degildir. Onlar iktidar mevkiinin temin ettiği imtiyazlardan o kadar memnun ve mes'uddur ki Suriye halkının canı çıksa gene yerlerinden kıpırdama gayreti gösterecek değilerdir! Yunan Kralımn Bükreşe basyaveri gitti Atina 24 (Hususî) Romanya A na Kraliçesi Mari'nin cenaze merasi « minde bulunmak üzere Krahn başyaver bugün Romanyaya hareket etmiştir. Ce naze merasiminde Yunanistanı Krahı başyaverile Bükreş elçisi temsil edecek • tir. Yugoslav gazetelerinin nefriydtt Belgrad 24 Samuprava Romanyc Valide Kraliçesi Mari'nin ölümü dolayı • sile yazmış olduğu bir yazıda bilhassa bı ölümün bugün Romanyanın ortada bu • lunan bütün meselelerine hâkim olduğu nu, çünkü Kraliçe Mari'nin bir zamanla memleketinin ruhu mesabesine gelmiı bulunduğunu yazmaktadır. Bu gazete, yazısına şu suretle devan ediyor: Kraliçe Mari'nin ölümü yalnız Rumeı milletini müteessir etmemiştir. Bu ölüm • den Romanyanın müttefiki olan Yugos • lavya da soti derece müteessir olmuştur Ölen Kraliçenin en ziyade sevdiği kızli nndan birisi Yugoslavya Kraliçesidir. Bütün Avrupanın millî delegasyonlan bugün hajatında yalnız Kraliçe sıfatih değil, ayni zamanda yazılarile de dünyaya revnak vermiş olan haşmetlu hükümdar vezcesinin nâşına yaklaşarak ihti • ramla iğiliyorlar. *** Şehrimizde yapılacak âyin Nihayet gazete, neticelere geçerek, «Türkiyenin cennet olduğunu zannedenler, işte bunlan düşünmelidirler» diyor ve ilâve ediyor: «Türkiye ne cennettir, ne de hiçbir şey! Hatay meselesinde Türkiyenin muvaffak olması kudretinden değil, enternasyonal vaziyetten ve bir de Fransanın ihmalindendir.» Bu makalenin en hoş tarafı, son cümlesidir; aynen tercüme edeyim: «Bizim fikrimize göre bu memleketlerin (yani Suriyenin) Türkiye olması değil, belki de bizzat Türkiyenin Arab olması mümkündür!» Bu son cümle burada güldürmedik kimse bırakmadı! **# Kudsiyye kongresi devam ediyor. Bütün kapılar kapanmış, kongreye murahhaslarla teşkilât vazifedarlarından başka hiç kimse ahnmıyor. Bütün müzakereler sıkı bir mahremiyet içinde cereyan ediyor. Hatta o kadar ki Cemil Bey tarafından kongreye irad edilmek üzere hazırlanmış ve teksir edilmiş olan bir nutuk okunup bittikten sonra birer birer azanın ellerinden toplanıp ortadan kaldınlmış tır. Buna rağmen sızıntı yok degildir. Evvelâ Başvekil Cemil Bey söylüyor: «Kongre hükumete kuvvetli bir itimad beyan etmekle neticelenecek!» Bu işin müspet olan tarafı. Öbür taraftan da dedikodu söylüyor: Hükumet uzun uzun tenkidlere uğramıştır. Bu tenkidlerin a' Onlarm kızıyım mı diyecektin? Evet. Şakir Beyin ortanca kızınm adı Cavidandır. Bana da çok benzer. Onları ben tanırım. Annem o konağa basma götürür, satardı. Sonra içli dışlı olduk. Beni de götürdü oraya. Cavidanın büyük ağabeysinin adı Lâtif Bey. Sahiden oyuna meraklıydı ama tiyatroya değil, orta oyununa... Konakta kavuk, şakşak, cübbe... her şey vardı. Ya burada o aileyi tanıyan biri çıkarsa... Ya meselâ Nazmiye Hanım onları tanıyorsa?.. Melek ince uzun boynunun, omuzlarını da salhyan geniş bir dalgalanışile kırıtarak: A!., dedi, darılma, gücenme ama tontonum, sen de beni pek aptal yerine koyuyorsun. Ben düşüntnezmiyim bunlan?.. Sen gelmeden evvel ben Nazmiye Hanıma sordum: îzmire hiç gittiniz mi?» diye. Kan koca hiç ayak atmamışlar. Alsabanzadeleri nereden tanryacaklar?.. Haydi ona da peki... Seyahat hikâyesini ne uydurdun da yüzüne gözüne bulaştırdm. Marsilya Venedikten evvel değil, sonra, çok sonradır. Aman tontonum... Ben buraya kimya imtihanına mı geldim? Kimya deği1, buna coğrafya der Dün saat 11,15 te Taksimde Senl Eruite kilisesinde müteveffa Romanya Ana Kraliçesi Mari'nin istirahati ruhtı için bir ruhanî âyin yapılmıştır. Ayinde, Reisicumhur namına yaver • leri, İstanbul Valisi Muhiddin Üsründag, Bütün Biikref morlara büründü şehrimizde bulunan sefirler, bütün kon Bükreş 24 Valide Kraliçenin ar süljeneraller, Rumen tebeası ve kalaba:usu üzerine, bütün Bükreş morlara bü Iık bir ecnebi kütjesi hazır bulunmuştur, ünmüs bulunmaktadır. Katroceni sarayında, üç gündenberi Samsunda tütün satışlarî halk durmadan yavaş yavaş Valide KraSamsun (Hususî) Samsun, 937 tüiçenin nâşı önünden geçmektedir. Nâş, tün rekoltesinden şimdiye kadar iki dün gece tabuta yerleştirilmiştir. milyon altı yüz bin kilo satılmıştır. GeFransız heyeti, dün akşam saraya gide riye 350 400 bin kilo kadar tütün kalrek biri Reisicumhur, diğeri hükumet re mıştır. Yeni rekolte, havaların kurak isi namına olmak üzere tabut üzerine iki gitmesi yüzünden az olacağından, 931 rekoltesinin değer fiatlarla elden çıkaçelenk boymuştur. cağı ümid edilmektedir. Son günlerde Yugoslavya Valide Kraliçesile Helen Bafra, Alaçam ve Çarşamba gibi, tütün Prensesi Grandüşe» Helen dün ayni yetiştiren yerlere yağmur yağmıştır trenle Bükreşe gelmişlerdir. Bu seneki kuraklıktan en fazla Samsun Belgradda müteessir oldu. 938 rekoltesinin iki milyon kiloyu bile dolduramıyacağı tahmin Belgrad 24 Romanya Valide Kraliçesi Mari'nin cenaze merasimi mü edilmektedir. nasebetile bugün Belgrad ortodoks kili Denizbank Umum müdürü iesinde büyük bir dinî ayin yapılacaktır. Ayancıkta Moskovada T. C. ler. Yalanın meydana çıkar diye söylü yorum. Haydi onu da geç. Hastalık bahsine ne karışıyorsun, mademki aklın ermiyor. Hiç apandisit lâkırdısı duymadın mı? Koltuk altında öyle şey olur mu? Tontonum, biliyordum ama şaşırdnn. Artık o kadar şeyi bilmez olur muyum? Ameliyat filân dediler, benim aklım kendi hastalığıma gitti. Kes! Sen daha briçin ne olduğunu da bilmiyorsun. Ayıb değil a, yeni dansları bilmiyorum. Dans değil o, oyun, kâğıd oyunu... Melek bir kahkaha attı. Elini göğsüne bastırarak gülüyor: Sahi ben de pek cahilmişim, di yordu, ne yapayım tontonum, öğret bana... Bilmiyorum işte, ne yapayım? Bilmiyorsan çok lâf etme... Insanm cehaleti meydana çıkar... Sus, otur. «Yeni mi efendim bu oyun?» diye ne sorarsın? «Bilmiyorum» der, çıkarsın. Moskova 24 Havas muhabiri bildiriyor: Bu sabah Moskovada en büyük kili elerden birisi olan Epifani ortodoks kiliesinde nadir tesadüf edilir bir merasim yapılmıştır. Filhakika, Rumen hükume, bütün diplomatik mümessillerine ve bu arada Moskovadaki elçisine de Valde Kraliçe Mari'nin istirahati ruhu için dinî âyinler yaptmlmasını emreylemişti. Istimzaç edilen Sovyet makamları hiç bir şey dememişlerdir. İşte bu suretle bu sa Ayancık (Hususî) Karadeniz sahilinde tetkik seyahati yapan Denizbank' Umum Müdürü Yusuf Ziya Öniş fen heyetile beraber Ayancığa çıkmış, Zin gal ?irketinin asri vinci üzerinde uzun tetkikler yapmışlardır. Memleketin muhte» lif iskelelerine yapılması mutasavver olan bu vincin resimleri alınmış, en küçük teferruatına kadar şirket direktörü Enver Gök ve fen direktörü Farkas tarafından izahat verilmiştir. Harab bir halde bulunan iskelenin yaptırılması da takarrür etmiştir. Candan kadın... Bıraz görgüsüz mü diyeyim, ne diyeyim... Meselâ briçin ne olduğunu bilmiyor... Pek kapalı yaşamış galiba, sonra birdenbire açılmış..Taşra kızı ne de olsa, kocasmdan görür.. .• Hale denize bakarak bu Cavidanıt methine tahammül edemediğini hissettirmek istiyordu. İbrahim Bey de kızmın hissiyatına iştirak ettiğini belli etti: Benim pek çjözüm tutmadı, dedi. Hale birdenbire babasma dönerek, tasdik yollu: Değil mi? diye bağırdı. Nazmiye Hanım ısrar ediyordu: Yoo... Pekâlâ, terbiyeli, güzel taze... Ferhada sordu: Siz ne dersiniz? Ferhad omuzlarmı kaldırıp indirdi: Doğrusu ben pek bir şey anlamadım, dedi, güzelliğine güzel olabilir, giyinmesi de fena değil... Fakat, nasıl diyeyim, velhâsıl enteresan bir kadın de Millî roman: 26 Ferhad yalnız kaşlarını ve gözlerini kaldırarak Meleğe bir baktı, sonra gene gözlerini önüne iğdı: Kadın bu bakışların altında büyücek bir öfke gizlendiğini anlamıstı: Bir münasebetsizlik mi yapbm? Diye sordu. Ferhad kımıldamadan mırıldandı: Kaç tane!.. Ne yapayım yavrucum... Kabahat bende mi?.. Kendi başıma oturuyordum. Yanımdan geçiyorlardı. Nazmiye Hanım yüzüme baktı. Ben de gülümseyiverdim. Bir isim söyledi: «Acaba filânı gördü nüz mü, buradan geçti mi?» diye sordu. «Hayır efendim!» dedim. Gördün ya, efendimsiz lâf söylemiyorum. Derken iş'e lâkırdı açıldı, yalnız olduğumu, zev::rr' ' 1'J'î.; «öv!»Jim. B«ni ma«asma Yazan: SERVER BED1 çağırdı. Gittim. Fena mı ettim? Gitmemeli miydim? Gittin, pekâlâ... Sana kim söyledi tiyatrodan bahis aç diye? Kendisi açtı, tontonum... Peki, sana kim söyledi ezbere piyes bildiğini söyle diye? Ne olur söylersem? Ayıb mı? Sen burada aktrisliğini, filânmı, her şeyini unutacak değil miydin? Ben aktris olduğumu söylemedim ki. O konaklar, büyük agabeyler, ne oluyor? Ya Nazmiye Hanım sana soruverseydi ne yapacaktm? " Söyliyecektim. Ne söyliyecektin? İzmirde Alsabanzadeler var. Onları sövlivecektim. senin kibarca elini öpeceğim. Hususî tanıştığımızı çakmasınlar. Sen gene sürtük prenses tavnnı takm. Belli etme. Sonra sen de odana çık, elbiseni değiştir. Pırlanta yüzüğünü tak. Istediklerim olursa o yüzüğü de sana hediye edeceğim. Yemekte Nazmiye Hanım seni çağırmazsa sakm bizhn sofraya gelme. Yemekten sonra kazinoda buluşalım. Haydi. Ferhad irkildi ve kadının elini öptü. Odasına çıktığı zaman, Meleğe aid hatıralar içinde gülmekten kendini ala mıyordu. Şezlonga uzandı, oebinden HaUnin resmini çıkardı, uzun müddet gözlerini kırpmadan ona baktı, sonra resmi dudaklarına götürdü. Yanm saat kadar da tuvaletile meş gul olduktan sonra aşağı indi. Henüz yemek zamanına vakit vardı. îskeleye kadar gitti, gazeteler aldı ve kazinoda oturarak bir kahve içti. Orada rastladığı bir dostile konuştu ve kulübe döndü. Nazmiye Hanım, kocası ve kızı yemek Doğru, doğru... Peki... Bundan salonuna girmişlerdi. Melek ortalarda sonra öyle yaparmı. yoktu. Ferhad yanlarına gidince onların Ferhad ayağa kalktı: «Cavidan» dan bahsettiklerini duydu. Ben de odarra çıkıyorum. Şimdi Nazmiye Hanım onu methediyordu: gil! Hale onu da tasdik etti: Benden de alın o kadar. lArkasi var\

Bu sayıdan diğer sayfalar: