28 Aralık 1938 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 9

28 Aralık 1938 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Birinci köy ve Ziraat kalkınma kongresi merasimle açıldı Kavaklıdere önünde büyük Jezahürat Köylüler, Millî Şefe şükranlarını arzettiler Ankara 27 (Telefonla) Cumhur Reisimiz fsmet İnönü, bugün şehirde bir gezinti yapmak üzere otomobillerile köşklerinden hareket ettikleri sırada Kavaklıdere önünde büyük bir köylü ve ziraatçi kafilesine tesadüf etmişlerdir. Köylüler, kendilerile en yakın ve en koruyucu şekilde alâkadar olan Millî Şefe şükran ve tazimlerinî ızhar için köşkleri önüne gitmekte idiler. Bu tesadüf, büyük tezahürata vesile olmuştur. Kalabalık «yasa, varol» sesleri arasında Ismet tnönünü siddetle alkıslamıstır. IBaştaraîı 1 incl sahıfede] halkın hükümdarlığını kurduğumuz gün filen ortaya attık: «Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hu " kuk Cemiyeti» adı altında; millî hükumetin ilk nüvesi kumlduğu zamanlarda, . millî umdelerimizin ve misakımızın arasında ve içinde bu dava bu ana dava vardı^ Büyük Türk milletinin, kurtarıcı ve müşahhas ideali müebbed Onder Atatürk: «Türkiyenin hakikî sahibi, efendisi hakikî müstahsil olan köylüdür. O halde, herkesten daha çok refah ve saadete müstehak ve lâyık olan da odur. Türkiye Büyük Millet Meclisi hiikumetinin iktisadî siyaseti bu asil gayeyi istihsale matuftur. » Diyordu ve her Türkün bu asil dava karşısında alması gerekli yeri, duyması ve yapması gerekli vazifeyi en açık, en keskin kelimelerle gösteriyordu. Arkadalşar, Imparatorluktan devir alınan vaziyeti hepiniz bilirsiniz: Şuursuz, gafil, mecnun bir idarenin akla gelebilen bütün fenalıklarına sahne olmuş bir memleket. Millî olan herşeye düşman, hurafeler içinde bir hükumet. Her türlü refah ve kaffînma vasıtalarından tecrid edilmiş; ciddî, mi'.lî, her hareketinin karşısına ya kendi hükumeti ya kapitülâsyonlar çıkan bir millet. Büyük Türk inkılâbı, bundan dolayıdır ki yalnız Türk vatamnı düşmanlarından temizlemekle kalmadı, Türk milletinin tam ve mutlak istiklâlini de istirdad etti. Arsıulusal müeyyidelere bağlamak suretile işe başladı.» Bu rakam, dünyanın en yüksek nis betlerinden biridir. Gerek istrhsalât, gerek iptidaî madde sarfiyatı, gerek müessese adedi bakımm dan, ziraat sanayii, umum sanayi faaliyetimizin yüzde 50 ilâ 60 ıdır. Elimizdeki en son millî gelir hesablarına göre, ziraatin Türkiye millî gelirin deki mevkii, umum millî gelirin yüzde 70 ini buluyor. Toprak ve hayvan mahsullerimizin millî ihracatımız kıymetindeki hissesi: 1933 te yüzde 89, 1937 ihracatında yüzde 91 dir. İthalâtımız itibarile bu nisbet yüzde 1012 arasındadır. Dığer taraftan, orta Anadoluda 63 yerde ziraî işletmenin 193536 vaziyeti üzerinde yaptırdığımız bir tetkikin verdiği neticelerden bir kısmı şunlardır: Ziraat alet ve makineleri çiftçi servetinin ancak yüzde 7 sini buluyor. Hakikî ziraî istihsalin yarısını hububat, dörtte birini diğer nebatî mahsuiler geriye kalanını hayvan mahsulleri tejki! etmektedir. Gıda bakımından iş çağında erkek itibarile vasat olarak senede takriben 28 lirayı bulan sarfiyatın yüzde 50 sini hububat. Yüzde 14 ünü sebzeler ve meyvalar, Yüzde 14 ünü süt mamulâtı ve yu murta, Yüzde 8 ini tütün, Yüzde 3 ünü şeker, Yüzde 3 ünü de etler teşkil ediyor. Bu rakamlar bizi, bütün çıplaklığile bazı hakikatlerle karşılaştırmaktadır.» Der demez bir alkış tufanı salonu çınlattı. Köylü dedi ki: « Başta înönü, hepiniz varolun. Bizim meselelerimizle kafa yormağa, bi" zim derdlerimize çare bulmağa toplandınız. Hepinize candan, yürekten, sağ olun, diyorum. Köyün kadrini bilmiyen, köylünün derdine ortak çıkmıyan, köylünün yüzünü güldürmiyen sultanlar, başını yedi, gitti. Köyün kadrini bilen, derdıne ortak olan ve yüzü köylünün yüzile bir ~ likte gülen Cumhuriyete bağlılığımız sonsuzdur. Artık ayn, gayrı yok... Devletle kaynaştık. Cumhuriyeti bağrımıza bas tık. Atatürkle birlikte büyük savaşlar kazanan bu millet, înönü ile birlikte büyük işler görecektir. Bugün, burada bizim için kaynaşan Ankaranın havasında bü " kumetimiz ve Ziraat Vekâletimizle başbaşayız. Bu büyük birlik ve beraberlik görünüşile göğsümüz kabank, alnımız ak, Türk olmakla, köylü olmakla öğünüyoruz. Büyük vazifesinin ilk günlerinde bizim aramıza karışan köylüyü dinliyen İnönünün adını anmakla şevk buluyoruz; kuvvet buluyoruz. Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti...» 28 Birincikânun 1938 CUMHURtYET Bozuk tramvaylar Fransa, İtalyanın arazi taleblerini meselesi reddediyor Dün Sultanahmedde bir tramvay yoldan çıktı [Baştarafı 1 inci sahtfede] cele iş sahibleri oldukları için, bekliyememisler, işlerine yaya olarak, otobüsîe veya taksi ile gitaişlerdir. Bu yüzden binlerce kişi, Tramvay kumpanyasma beyhude para verdikten başka, işlerine gec kalmış ve zahmet çekmiştir. Bir refikimiz, bu kazaya, evvelki gece değiştirilen kavisteki rayın yerine iyi konulmamış olmasmı sebeb göstermekte ise de tahkikatımıza nazaran, kaza 134 numaralı arabanın tekerlek bandajlarının bozukluğundan, artık kullanılmıyacak kadar eskimiş, yıpranmış olmasından ıleri gelmiş'tir. Filvaki, eğer, ray yerine iyi oturmamış olsaydı, saat 8,30 a kadar oradan geçen diğer arabaların da yoldan çıkması icab ederdi. Geçenlerde tramvay arabalarının muhtelif bozukluklarından bahsederken bandajların berbad bir halde olduğunu yazmıştık. Bu kaza, alâkadar memurlarca nazan ıtibara alınmıyan, lâkaydî hatta infialle karşılandığını hayret ve teessürle haber aldığımız neşriyatımızm doğruluğunu ispat eden sayısız delillerden biridir. 134 numaralı tramvay, dün, Kurtuluş Beyazıd arasmda isliyordu. Ya araba, Beyoğlundan indiği esnada Şişhane yokuşundaki kavisi dönerken yoldan çıksaydı, ne olacakü? Tramvay kumpanyası, son zamanlardaki neşriyatımız üzerine bozuk raylardan en tehlikeli vaziyette olan kavisleri değiştirmeğe başlamıştır. Fakat arabalar gene eski kötü haldedirler. Çünkü dediğimiz gibi bir taraftan yedek malzeme noksanı, diğer taraftan nasıl olsa imtiyaz ve tesisatı hükumet satın alacak, beyhude masraf etmiyelim düşüncesi, esash tamirlere girişilmesine mâni olmaktadır. O nun için, bilhassa yağmurlu günlerde ve ıslak havalarda 8 1 0 araba bozulmaktadır. Evvelki gün ve dün de gene bu neviden bozukluklar olmuştur. Evvelki gün bozulan arabaların yekunu 8 tanedir. Şimdi Tramvay kumpanyası da, alâkadar memurlar da, bu bozukluklan sımstkı sakladıkl^rı icin bozulan arabaların numaralarmı ve nerelerde bozul duklannı öğrenemedik. Tramvay kumpanyasının sakatlanan arabalar hakkında sıkı bir ketumiyet muhafaza etmesini tabiî buluyoruz amma, kumpanyayı kontrola memur olanların da ayni yolu tutmaları, garib sjeliyor, Fakat bu garabet, ilk bakıştadır. Işi biraz tetkik edince ve derin düşününce orlaya bir hakikat çıkıyor ki bu da, alâkadar Belediye ve hükumet memurlannın ihmali ve lâkaydisidir. Filvaki e£er, bu resmî zatların teseyyübü olmasaydı, tramvaylar, bugünkü berbad hale düşmezlerdi. Alâkadarlar, kontrol vazifelerini günü gününe, azamî ehemmiyet ve ciddiyetle yapmış olsalardı, arabalar da, yollar da, bugün kullanılmaz bir vazi yette bulunmazlardı. Tramvay kumpanyası, imtiyazı ve tesisatı devlet satın ala: cak diye işi gevşettiği zaman, kontrol vazifesile mükellef olanlar da vazifele rinde tekâsül göstermişler, yedek malzeme depolarınm boîaldığını, rayların, tellerin, kablolann ve arabaların eskimeğe, motörlerin, frenlerin ve tekerleklerin bozulmağa başladığını gazetelerin neş riyatma rağmen, görüp kumpanyayı sı kıştırmamıslardır. İşte, şimdi, bu ihmal ve tekâsülleri meydana çıktığı için, sinirleniyorlar. Bu ciimleden olarak alâkadar memurlardan birinin şikâyeti üzerine, son günlerde, Aksaray hattında çalışan vatmanlardan birinin, işsiz bırakıldığını haber aldık. lnanmak istemediğimiz bu habere göre, bu vatmanm kabahati ne imiş, bilir misiniz? Yanındaki bir ada ma, frenler tutmuyor, diye şikâyet etmesi ve bunu da alâkadar zatın duyup Tramvay kumpanyasma bildirmesi imiş. Halbuki bu zat, tramvayların bu gibi arızalarını kontrola memurdur ve vat manı kumpanyaya şikâyet etmesi değil; vatmanın şikâyetini dinliyerek Tramvay kumpanyasmı tazyik etmesi lâzımdır. Allah göstermesin, Şishane yokuşundaki facia gibi bir kaza olursa, Tramvay kumpanyası kadar şirketi kontrol vazi fesile mükellef olanlar da mes'uldür. (Bastarafı 1 tnci sahifcde) den komutanlar elinde az mı zaferler kazandık. Bizi en iyi idare eden Büyük Kumandan Atatürk elinde kazandığtmız zafer, cihana değer.» Bu sözlerden sonra bütün salonda ittifakla yapılan alkışlar duyuldu. Salihlili genc, şöyle devam etti: « Medeniyetler vücude getiren bir milletin özümüzde özü var. Yoksa ihmal edilmişiz, yüzüstü bırakılmışız.» Celâl Bayar, ruznameye sadık kalmak mecburiyetinden bahsetti. Kongrenin teş~ kilâtına geçeceğini, encümenlerde bütün meselelerin görüşüleceğini ve muhtemeldir ki burada ileri sürülen mütalealar encümenlerde de tekrar görüşülecek oîdu ğundan pişmiş bir vaziyette heyeti umu ~ miyeye arzı sırasında söz almanın daha faydalı olacağım beyan etti. Bu sebe'bie bundan sonra ancak bir hatibe daha söz verilmesi muvafık olup olmıyacağı hakkında heyeti umumiyenin reyine müracaat etti. Fransa, italyanın arazi talebini reddetti Paris 27 (Hususî) Romadan alınan malumata nazaran, Fransız hüku meti, arazi talebi hakkındaki Italyan noktai nazarlarını kâmilen reddetmiştir. İtalyan mehafilinde, îtalyanm Fransa ile doğrudan doğruya müzakerelere gi rişmek istemediği ve başlıca Avrupa devletlerinin iştirakiie Akdeniz ve müstemleke meselesinin hallmi temine çahşmak istediği temin edilmektedir. Salâhyettar Fransız mehafiline göre, îngiliz Başvekili Çemberlayn ile Hariciye Nazırı Lord Halifaks Romaya gitmeden evvel Pariste kalarak Fransız ricalile müzakerelerde bulunacaklardır. Asılsız neşriyat Londra 27 (Hususî) Parise gelen son haberlere göre Habeşistandaki İtalyan kuvvetleri Fransız somalisine hücum etmişlerdir. Tanınmış Fransız gazetecilerinden Pertiraks, L'Ordre gazetesinde bu hâdiseden bahsederek îtalyanın Cibuti'ye taarruza hazırlandığmı ve Habesistanda mühim askerî harekâta başlandığını haber vermektedir. Bayan Tabouis de L'Oeuvre gazetesinde Fransız somalisi civarındaki İtalyan tahşidatmdan bahsederek Cibuti limanınm 15 mil uzağında İtalyanların altı karakol vücude getirdiklerini yaz maktadır. Bu hususta verilen mütemmim malumata nazaran, Yakınşarktaki Fransız donanmasma mensub iki kruvazör bugün Beyrut'tan Cibuti'ye hareket etmiştir. Salâhiyettar mehafilde, İtalyanların Fransız somalisine hücum ettiklerine da\t gazetelerde çıkan haberler bu gece resmen tekzib edilmiştir. Başvekil söylüyor Yüksek tahsil gencliği namına Tanrıverdi kürsüye gelerek Behçet Kemalin (Köylere gireceğiz) serlevhalı şiirini o~ kudu. Celâl Bayar söz istiyen diğer mu rahhasların bulunması dolayısile dedi ki: « Aramızda hakikatin anlaşılması için şunu arzetmek isterim ki, herşeyi söyliyeceksiniz ve bizden teşvik göreceksiniz.» Dedi ve müzakere mevzularmın en cümenlerde daha önce konuşulacağını tekrarladı: Fakat Silifke delegesi Rah mi: « Bunu söylemek için memleketimden geldim.» tarzında ısrarlarda bulu nunca Başvekil Celâl Bayar heyeti umumiyenin reyine müracaat etti ve ekseriyet söz istiyen murahhasların şu dakikada değil, encümenlerden sonra söz almasmı muvafık gördü. Bundan sonra kongre reislikleri seçimi yapıldı. Umumî reisliğe Başvekil Celâl Bayar alkışlar arasında seçildi. Umumî reis vekilliğine Ziraat Vekili Faik Kur~ doğlu, reisliklere de esbak Ziraat Vekilleri Rahmi, Muhlis Ergmen, Meclis Ziraat encümeni reisi Faik seçildiler. Bundan başka Eskişehirin Şerefiye köyünden Ahmed Takıl da şiddetli alkışlar arasında kongre reisliğine seçiîdi. Müteakıben komisyon reislerile umumî kâtib intihab edildi. Umumî kâtibliğe Cavid Ural (Niğde meb'usu) seçiidi. Heyecanlt bir köylü Ahmed Takıl, siddetle alkışlandı. Bundan sonra genclik namına söz ahnış olan Tanrıverdi kürsüye doğru ilerle mekte idi. Kalabalık dolayısile yavaş yavaş yürümekte olduğundan kürsü bir dakika kadar boş kaldı. Bu sırada kürsüye diğer bir genc vatandaşın çıktığı görüldü. Derhal söze başlıyarak dedi ki: « Adım Mehmed Eronat... Salihli" nin bir köyündenim. Burada kendi adıma söz söyletneğe kendi gönlümle geldim. Saydığım, sevdiğim vatandalşarım, size faydalı olacağına inandığrm bir kaç söz deyivermeden kimin nesi, nenin nesi olduğumu söylemek isterim. Ben bir köy" de doğdum. Hayatım köylerde ve şehirlerde geçri. Karşınıza çıkmağa cesaret ettiğim tahsilime güvendiğimden değildir. Özü sözü bir olanlara sizin danlmıya cağınıza inandığım içindir. Bunun içindir ki, size divereceğim birkaç sözü, harfçe konuşmuyor, diye hoş görmemezliğe gelmeyin. Bugün sizin büyük bir davayı ele almak için toplandığınızı biliyorurn. Bu köy kalkınma davasıdır. Buna hiçbir ba" kımdan sözüm yoktur. Ben yalnız bütün bunlan eline vereceğiniz, sahib kılacağınız köylüyü üst plânda ele almak lâzım geldiğini söyliyeceğim. Köylünün kim ol" duğunu, yaşayış tarzında ve göreneğinde, ne gibi noksanlıklar olduğunu iyice bil mek, ona göre tedbir almak gerek.. Bu tedbirin başında köylüyü uyarmak gelir. Köylü uyarmadıkça, üstüne tebelleş ol~ muş illetlerden kurtulmadıkça bu dava tesir yapmaz.» Millî davalarımtztn temeli Kemalizmin eserleri Başvekil, 933 yıhnda yapılan tetkiki anlatarak, Türk çiftçisinin yüksek kabiüyetini, onların teker teker adsız kahra tnanlar olduğunu söyledi ve dedi ki: « Kemalizm, büyük Türk milletinin ve rejrminin ana partisine «Cumhuriyet Halk Partisi» unvanını vermek, bu suret" le halkla beraber ve halk için karakterini ta doğuşunda tebarüz ettirmekle başladı ve ilk on beş yılının çalışmalannı hep bu maksad istikametinde, bu maksad etrafmda teksîf etti. Bugün övünebilecegimiz bir muvaf fakiyet, bir varlık halinde bulunan şimendifer politikamızı, sanayileşme politika " mizı, cehaletle, hastalıkla, kuraklık ve bataklıklarla, yolsuzluk ve vasıtasıziık'a, mücadelelerimizi, memlekette tesis ettiğimiz büyük emniyet ve asayişi, tedvin et tigimiz yeni kanunlar, paramızda, bütçemizde tesis ettiğimiz sağlamlığı, hancî ticaret politikamızm, dünva buhranı sera" iti içinde dahi millî istihsali koruyan ka rakterini, harf inkılâbım, sayıları artan mektebleri, vergilerde ve vergi sistemimizdeki ıslahatı, bilhassa âsann ilsasım, nihayet bizzat ziraat sahasmda vücude getirilmis büviik i4eri bunlann başlıcası olarak zikredebilirim.» Nüfu8umuz ve köylü Başvekil, haricden buğday ithal etmek mecburiyetinde buhmdu^'Tmuz yılları hatırlattı, şeker, pamuk, yün sanayii etrafmda izahat verdi, yalnız pancar ziraatiie kÖylü kesesine giren paranm 6 Tr.ilvon lira olduğunu, köylü crp1:rirrn 9^3 te 923 senesine nazaran ^ 2 7 ye, 937 de ise % 96 va yükselisini söyledi ve nutkuna şöyle devam etti: « Sayın azalar, 1935 resrnî sayımına <*öre. nüfu«umuzun yüzde 72,5 u köylüdür. Faal nüfusumuzun yüzde 81 ini zi~ raı^e iştigal edenler teşkil ediyor. Müteakıben, yurdumuz için mevcad olan meselenin tevzi ve satış müşkülâtı değil, taleb nisbetinde mal yetiştirebilmek olduğunu söyliyen Celâl Bayar, bellibaşlı istihsalâtımızdan hektar başına elde ettiğimiz mahsullerin en hakikî rakamlar olduğunu ilâve ederek ziraatin, toprağın verdiğini almaktan tamamen çıktığmı, piyasanm istediğini, istediği miktar ve şartlarla istihsal etmek zarureti bulundu ğunu hatırlattı ve sözlerine şöyle devam etti: « Aziz dostlarım, Bu sözlerimle, üstün ve örnek millet olmak davamız bakımından da bu isin haiz olduğu ehemmiyeti ayni zamanda ifade etmiş olduğumu sanınm. Demek oluyor ki, köy ve ziraat kal kınması davamız bütün millî davalar.mı zın ana temelidir. Bu kongrenin, bu istikamette büyük millî bir seferberliğe mesned olması te ~ mennisindeyiz. Partimizin millî hayat ve istihsal ile temasta hükumet teşkilâtına, öğretici, yol gösterici, yardıtn edici, yapıcı, örnek olucu vazifeler tahmil ettiği malumunuzdur. Biz, bunlardan birincisini, Ziraat Vekâletimiz teşkilâtını yukandanberi izah etmekte olduğum maksadlara hizmet e" debilecek şekillerde değiştirip bilhassa yayım servisile kuvvetlendirmek. İkincisini de bu işler için tesis edip kendisine bağlıyacağımız bir teşekküle yaptırmak fikrinde bulunuyoruz. Karşılaşacığımız balşıca memleket me" seleleri, ayn ayrı gruplar halinde toplanarak mesai programı şeklinde size arzedilmektedir. Bunlar haricînde vaki olacak dilek ve isteklerinizin de ehemmiyetle nazara alr nacağı tabiidir. Kongremizin vereceği kararlar istişarî olacaktır. Büyük Millet Meclisimiz millet hayrına olan en ufak işleri bile, ne büyük hararet, muhabbetle himayesine aldığını bi" lirsiniz. Devlet Reisimiz ve çok necib Şefimiz Ismet İnönünün bu ve bu gibi işlere verdiği büyük ehemmiyet ise bütün milletçe görülmüs yüksek bir hakikattir. Bundan dolayıdır ki biz de istişarî kararların imkân dahilinde görüldüğü ve vaziyete uyduğu anda derhal tatbik sa" hasına intikal edeceklerinden emin bulunuruz. Muhterem kongre azaları, Birinci köy ve ziraat kalkınma kongremizin açılmış bulunduğunu arzederim. Gayretleriniz, çahşmalarınız sevgili mil" letimiz için faydalı, mutlu olsun.» Fransamn yaptığı istikraz Paris 27 (Hususî) Maliye Nazıri Pol Reyno bu gece radyo vasıtasile bir nutuk irad ederek, Felemenk ve îsviçreli bankalardan mürekkeb bir grupun Fransaya 30 sene vade ve yüzde 4 faizle 20 milyon sterlin ikraz ettiğini bildirmiştir. Ismet înönü ve Halk Partisi [Ba$makaleden devam] vatana ve millete daima daha ileri hizmetler yapabilecek bir seviyeye yükseltmek de hepimiz için mukaddes bir vazifedir. Bu şerefli vazifenin başına, Atamızın kalbce ve kafaca en yakın arkadaşı olan îsmet İnöniinden başka kimi çağırabilirdik? Ve Parti kurultayı, bu esas fikri ifadeye uğraşan hatiblerin hepsini dınlemeye lüzum görmeden şiddetli alkışlar arasında kıymetli Cumhur Reisimizi değişmez olarak Başkanlığa intihab etti. Şimdiye kadar pek az kimseye nasib olan ateşli tezahürat arasında kürsüye çıkan İsmet Inönünden, insana sonsuz. itimad telkin eden canlı bir nutuk dinledik. Ebedî Atatürkün izinde Parti Bajkanlığı vazifesini üzerine alan Cumhur Reisimiz Partinin umumî vasıflarını tebarüz ettirirken, millet emrinde çalı^mak mevkiinde olan büyük küçük bütüa vatandaşlara daıma. gözönünde bulunduracaklan kıymetli direktifler de verdi. İşte, onu dinlerken, zaptetmeğe muvaffak olabildiğim bazı sözler: Ziraat Vekilinin nutku «öy/e köyler bilirim ki...» Hatibler kürsüde Başvekilin şiddetli alkışlarla sık s;k kesilen nutuklarından sonra bir çok söz istiyenler oldu. Talebler taaddüd ediyordu. Bu çokluk dolayısile sadece köylü ve çiftçi adına bir sözün, yüksek tahsi! gencliği adma da bir iki sözün iradının kabulü teklif olundu. Kürsüye ilk gelen güneşten yanmış yağız çehresile yiğit bir köylü vatandaştı. Gayet sevimli kıyafeti ve lehçesile: « Adun Ahmed Takıl... Eskişehi rin Şerefiye köyündenim.» Bu heyecanlı köylü genc, mütalealarr nı kitablarda okuyarak değil, fakat köylü ile beraber yaşıyarak, çift sürerek, ortaklık ederek kavradığı hakikatlerden çıkardığmı söyledi. Ziraatin anası toprağın ilk olarak ele alınması lâzım geldiğjıi, bilhassa toprağın smırlanması işi düzel medikçe, ziraî kalkınmada gene sakathk olacağım, ateşli bir lisanla ve heyecandan masaya ellerini vurarak anlattı: « Ben öyle köyler bilirim ki, bir mer'a başında senindir, benimdir diye senelerce didiniyorlar. Mahkemelerde sü rünüyorlar, dövüşüyorlar, hapisanelere düşüyorlar. 15 dönümlük bir tarla davası bilirim ki, iki senedir bitmek bilmiyor. Ziraî kalkınmayı istiyenler toprak işini herşeyden evvel bir düzene koymahdır lar.» Heyecanlı köylü genci, sözüne devam ediyordu. Fakat ön sırada oturan ve Kayseri murahhası olduğu anlaşılan Ahmed Natık admda beyaz sakallı bir zat, yerinden kalkarak: « Evlâd, dedi, biz programı bozmıyalım. Bu güzel sözlerini komisyonlarda dinliyelim.» Buna rağmen ateşli genc, sözlerini hu~ lâsaya devam etti. Salonda şiddetli bir heyecan havası esiyor ve sık sık alkışlar duyuluyordu. Başkan: « Müsaade ediyorsanız sözünü bi tirsin.» dedi. Genc, herşeyden evvel köylünün bir teşkilâtın disiplini altında çalıştırılmasını istiyordu. Gördüklerinden bir çok şeyler sayıp döküyor, on bin eğitmenin işe başlatılması lâzım olduğunu söylüyor ve: « Bu köy ve bu köylü hazineler kaynağıdır.» diyordu. Verilmiş takrirler okundu. Müteakı ben umumî reis vekili Faik Kurdoğlu sürekli, şiddetli alkış ve muhabbet teza hürleri arasında kürsüye geldi, şu beya natta bulundu: « Beni umumî reis vşekilliğine seç miş bulunmanızdan dolayı teşekkürlerimi arzetmek borcumdur. Fakat ben bugün mes'uliyet ve ifasını deruhde ettiğim vazife dolayısile de size borclarımı lâfta azamî nisbette hafif, işte azamî nisbette cömerd olarak ödemek ve bu suretle te veccüh ve itimadınıza liyakatimi filen göstermek mecburiyetindeyim.» Faik Kurdoğlu bu düşünce ile lâfı u " zatmağa hacet görmeden tnevzua geçti. Kongre işleri ve komisyonlarm çahşma tarzları hakkında izahat verdi. Bundan sonra Celâl Bayar ikinci u mumî toplantının önümüzdeki cuma günü öğleden evvel ve gene Büyük Millet Meclisi salonunda yapılacağını bildirdi. Ziraayçi talebeler, Köylü marşını söyle diler. Celse bu suretle nihayet buldu. İ Ulus meydamnda Saat tam on beş buçukta Ulus mey danı köylü kafileleri ve ziraatçilerle hın " cahınc dolmuş, ayrıca bu kalabalığa şehirliler de katılmıştı. Çünkü 19 yıl evvel bu saatte Ebedî Şef Atatürk Ankaraya ayak basmış bulunuyordu. Burada Ay dınlı Atılgan, Nevşehirli Osman Çet;n isminde iki köylü Yüksek Ziraat Enstitüsünden Enver isminde bir talebe ve şair Behçet Kemal söz alarak nutuklar irad ettiler. Ziraat marşı söylendi. Kaia" balık kafileler, Halkevi istikametinde ilerliyerek etnografya müzesi önünde ihtiram tezahürleri gösterdiler. Kongre azaları, yarın da toplu bir halde Ebedî Şefin istirahatgâhı önünde ihtiram tezahüründe bulunacaktır. Bugünkü kongre celsesi, Millî Şef ls~ met İnönüne şükran ve bağlılık duygularının izharına kongre umumî reisi Celâl Bayarı memur eden bir takriri ittifak ve sürekli alkışlarla kabul etmiştir. Milleümizin şikây ellerini ve dihk' lerini dinlemiş bulumıyorsunuz. Re* jimimizin başlıca temeli, halkımızuı $tkâııetlerine üe dileklerine ciddî bir alâka göslermektir. En büyük arzumuz, mil' letin en ufak ş'ıkâi}cÛt.rine kadar vukuf sahibi olmak ve halkın dileklerine tedbir bulmaifa çalışmaklır. Millet hizmelinde şeref bulmak. Büijük, küçük, cazifelerin iyi ve lemiz ifa olunması emelimizdir. Sağlam bünyeli, ıjüksek istidadlı, asil bir milletin siyasî hayatına istikamet vermek iddiasmdayız. Geçmiş tarihin fırhnaları içinde geç ve eskik kalmış ıaraflanmızı süratle tamamlaı\ak vazife" sindeyiz. Bu nutkun tamamını dünkü sayımızda okudunuz. Cumhur Reisimizi dınler" ken notedebildiğim bu kısmen eksik cümleler, nutuktaki sonsuz ifade kudretini azaltamıyorlar. Bu sözlerden her birini, alâkadar insanlar kafalannda mıhlı bir çivi gibi duymahlar ve öylece muhafaza etmelidirler. Atatürk Türkiyesi on beş senedenberi, fazilet günesine doğru ışık hızile yükselmektedir. Hiçbir kuvvetin, bizi oraya ulaşmaktan alıkoyamıyacağına inanıyoruz. Tıpkı Atatürke inandığımız gib' inanıyoruz. O halde yolumuz açıktır. Spesial'in gelmesi teahhur etti Tramvay şirketinin satı şişini konuş mak üzere memleketimize gelmesi beklenen kumpanyanın Belçikadaki erkânın dan Spesiyal, başka işleri ve içtimalaıı oîduğu için ancak ikincikânunun 15 inde gelebileceğini bildirmiştir. «Bizi hiçe saymayın» Bu anda toplantı salonunda ruzname haricıne çıkıldığını ima eden seslerle beraber bu ateşli sözlere, heyecana kapıla" rak yükseltilen alkışlar birbirine karışı yordu. Köylü genc haykırdı: « Bizi hiçe saymayın, bizi idare e Geceki M. S. E. tezahürat Kahirede kanlı çarpışmalar Kahire 27 (a.a.) Bu sabah polisle grev halindeki Elharhar Üniversitesi talebesi arasında şiddetli çarpışmalar ol muştur. Polis silâh istimal etmiştir. Ölü ve yaralıların miktarı henüz belli değildir. Ankara 27 (a.a.) Bu gece saat 21 de Ankara Halkevinde ziraat kongresi azasma çiftçiliğe aid filimler gösterilmiş ve Yüksek Ziraat Enstitüsü tale~ besi tarafından Ziraat marşı söylenmiş tir. Talebe, ayrıca fener alayı yapmıştır. NADİR NADİ

Bu sayıdan diğer sayfalar: