January 3, 1939 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6

January 3, 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

D UYDUNUZMU? ADLiYEDE Kokuların sıkleti Bir İngiliz âlimi, çiçeklerin de, tıpkı diğer ticaret metaları gibi, ölçüye ve * tartıya gelir nesne ler olduğunu iddia etmiş ve bu iddiasını ispata da muvaffak olmuş. İngiliz âlitninin, kimbilir hangi usullere başvurarak yaptığı hesablara göre, * meselâ gül, yirmi dört saat zarfmda, her yaprağından bir parça olmak şartile, birkaç miligram koku kaybediyormuş. Diğer çiçekler de böyle. Hele yasemin, etrafa yaymak suretile kaybettiği koku yüzünden, giinde 10 miligram hafifliyen bir çiçekmiş. CUMHURİYET = VE MAHKEMELERDE Olimpiyad oyunları Atletizm müsabakalarına her millet giremiyecek Atletizm sahasında hemen her gün yeni bir dünya rekorunun kınldığı malumdur. Bizim rekorlarla, dünya rekorları arasmdaki fark, bugün bundan on sene evvelki derecelere nazaran çok daha büyük ve kolay kolay yanaşılmaz bir hale gelmiştir. 1924 senesinde Pariste yapılan Olimpiyad müsabakalarında gülle ve diskin atma birinciliğini kazanan Amerikalı Hauser gülleyi 14,82, diski 48,65 metreye atmıştı. Finlandiyalı ciridci Mirha 66 metre ile olimpiyad birincisi olmuştu. Halbuki bugünkü dünya rekordmenleri gülleyi on yediden. diski elli üçten, ciridi yetmiş sekiz metreden uzaklara atmak suretile nispeten yaklaşmış olduğumuz bazı dünya rekorlarile aramızda aşılmaz bir mesafe meydana getirmişlerdir. Atletizmin baş döndürücü bu sür'ati karşısında Olimpiyad oyunlanm daha cazib bir şekle sokmağı düşünen Beynelmilel Atletizm Federasyonu, Berlin Olimpiyadmda tecrübe ettiği asgarî had derecelerini Finlandiyada yapılacak olimpiyadlarda daha geniş bir şekilde tatbik etmeğe karar vermiştir. Olimpiyad komitesinin kabul ettiği asgarî had dereceleri karşısında biz de dahil olduğumuz halde birçok milletlerin atletleri için Olimpiyad oyunlarmın kapıları kapanmış. olacaktır. Her taraftan seçilerek gelecek, dünyanın en güzide atletlerine inhisar edecek olan olimpiyad oyunları, bu suretle bir nevi feşvik müsabakaları şeklinden çıkarılmış olmaktadır. Beynelmilel Atletizm Federasyonu Finlandiyada yapılacak olimpiyad oyunîarı için asgarî had olarak şu dereceleri kabul etmiştir: Yüksek atlama seçmelerî 1,70 metreden başlıyacak. 1,80, 1,85, 1,90 metrede nihayet bulacaktır. Nihaî müsabaka 1,94 ten başlıyarak 1,97, metreden sonra çita her üç santimde bir yukan kaldınlacaktır. Uzun atlama 7,20 mefre, sınk atlama 4 metre, üç adım atlama 14,50 metre, gülle atma 14,80 metre, disk atma 46 metre, cirid atma 65 metre, çekiç atma 50 metre olarak kabul edilmiştir. Olimpiyad oyunlarmın ruhu olan atletizmi bu kadar sıkı birtakım kayıdlara tâbi tutan Beynelmilel Olimpiyad Komitesi, Berlinde yapılan birçok müsabakaları da programdan çıkarmıştır. KANSIZLIK benizsizlik icin yegâne deva kanl ihya eden Ç I D A I En muntahip etibba tarafından tertip edilmiştir. O1I\V/l 3 Udncikânun 1939 Nörasteni, zaflyet ve Chlorose , PAR1S « Alışmış kudurmuştan beterdir » Tekirdağ Vilâyetinden: Mazeretler yaratan bir dilenci grupu ihtiyar çarşaflı kadın söylüyor: " Artık bayat ekmekleri fakir fukaraya veren hayır sahipleri kalmadı, zenginler bile bayat ekmeği kı zartıp sabah kahvaltısında gevrek niyetine yiyorlar » parçacık ben gidip köşe başmdan yılbaşı piyangosu alayım diye yalvanyordum orada duran bir adama... Derken yapıştılar koluma, «yürü, bakalım» diye... Beni o adamdan sadaka istiyor, diye sanki, ama değil! Demek böyle! Öyle, ya! Hiç dilenci olsam, piyango alacak param bulunur mu? Her gün sabahtan akşama kadar şundan, bundan para istersen? Kim görmüş sabahtan akşama kadar dilendiğimi? O gün orada bir kere... Ey, bir kere? Bir kere dilendiğini kabul ediyor musun? Yok, aman, dilim dolaştı canım! Sen de çekil! Beline peştemal kuşanmış kadm, yemberlitaşta kızını aradığını, birisine onu görüp görmediğini sorarken dileniyor sandıklarını evire çevire anlatarak, <dilenmedim» dedi, durdu. Onun değil de, yeldirmeli kadımn kızı olan çift örgü saçlı, entarili kız da, yılıştı: A a, dedi, ben Divanyolunda bir Acemden saati soruyordum, para istemiyordum, ki! Saati öğrenip de ne yapacaktm? Annem eve geç kalma, sakın ha, demişti de bana! Bu arahk mahkemeye getirilen çözme yatak çarşafmdan bozma çarşafa bürünmüş bir kadm da, Çarşıkapısnda kalabalkta kendine yol açtığı sırada, koluna dokunduğu bir adamdan para istediğini zannedenlerin yamldıklannı ortaya attı: Koluna dokundum diye, dilendim mi olurum hemen? Kalabalıkta itiş, kakışta dokunan dokunana! Birer birer hâkim karşısına getirilenlerden her biri dinlenildikten sonra ayrı ayn verilen kararlar, bunlarm çalışabilecekleri halde dilendikleri zabıtla sabit görülerek, cezalandırılmaları şeklinde idi. Dilenmekten verilen ceza da, birer haf ta müddetle boğaz tokluğuna çalıştınlmak!. Sabriye, Lutfiye, Kezban, Şahende için birer hafta; Ziba, henüz 18 yaşım bitirmediğinden, onun cezası haftadan üç güne indirildi. Kararlar, kat'îdir. Ve bu mevzuda en son bir çift söz, salonda muhakemeleri dinleyenlerden birinin, koridordaki mütaleası: Şimdi cezayı yediler, boğaz tokluğuna çalıştınlmağa götürülüyorlar ya; hani çalışmak hoşlarma gider de artık çıkmca iyi, kötü bir iş ararlar, sanmayın; gene şurada burada, şuna buna avuç açmaktan kendilerini alamazlar. Ey, tevekkeli dememişler, alışmış, kudurmuştan beterdir, diye!? Âlimin buluşu nekadar doğru oîursa Kadın, çoluk çocuk, bir kafile halinde olsun, sabun gibi, zeytinyağ gibi fire vedemin koridorun bu ucuna getırilenler, ren bir çiçek tasavvuru, insana hoş gel şimdi orada duvar dibine çömelmiş, sıraya oturmuş, ayakta kımıldaşıyorlardı. mıyor. Çarşaf, yeldirme, peştemal, entari, şalEski takvimler var, karmakarışık ve eskipüskü Ge«Sakla samanı, tirilen bu kafile, bir dilenci kaf:lesiydi. gelir zamanı» der Şurada burada şuna buna avuç açarken, ler. Bunu, «sakla ştmun bunun koluna yapışıp sırnaşırken takvimi» şekline ko görülenler, Darülâcezeye gönderilecek yabiliriz. Ç ü n k ü, halde olmadıklan, sapasağlam bulunher yirmi sekiz se dukları kaydile Adliyeye yollanmışlar, nede bir defa, yirmi şimdi de Sultanahmed İkinci Sulh Ceza mahkemesi önündeler... sekiz sene evvelki Aman sus, yumurcak! Al işte, vigünleri, ayni za yaklayıp durma, ha! manda başlamak şartile eynen yaşıyoKadmlardan biri böyle diyerek, yün ruz. çarşafının sarkık pelerini altmdan kunBu münasebetle, şu bir iki garibeyi daktaki çocuğuna meme veriyor. Emzihatırlatalım. Hiçbir asrın ilk günü, çar rilen çocuk susuyor ve kara gözlerile böşamba veya pazar olamaz. Teşrinievvel cür böcür bakıyor. ayı daima kânunusaninin başladıgı gün; Hadi çeçkil yanımdan, arsız! öff, nisan, temmuzun bajladığı gün; kânunu aman! Simidi yemiş bitirmiş, karnım aevvel, eylulün başladıgı gün başlar. 3u cıktı diye başımın etini yiyor! bat, mart ve teşrinisaninin her üçünün ilk Çift örgü saçlı, yemenisi düşük entagünü, haftanın ayni günüdür. Alelâde se rili, yalmayak kızın yeldirmeli anası onelerin, daima ayni gün başlayıp ayni na böyle çıkışırken, beri yanda beline gün bittiğini de ilâve edebiliriz. peştemal kuşanmış, başına havlu sarılı kadın da, daha küçüçk yaştaki büzme Şarab mıtayenesi uçkurunu çekiştiriyor, sıkıştırıyor. Doğru dursana, a kız! Bunu bağlaYılbaşmdan bir mağı bile beceremiyorsun, mıymıntı ! gün evvel öğrenmeAnan sana dadılık mı edecek, ömür tüdığime ve öğrenip ketip de, ha? Sen yaşta kız, anacığmın de sizlere de öğret elinden tutacağına, ha! mediğime bir esefDaha böyle türlü lâkırdılarla koridolendim ki sormayın. run bir ucunda çömelmiş, oturmuş, a$arabın halis oyakta kımıldaşıp bekleşenler, az sonra lup olmadığını anbirer birer hâkim karşısına çıkanldılamak için, bir kaba lar. Bîr miktar koyup kaynatmtılı; sonra içi Sen, Sultanahmedde dileniyormuşne bir tutam yün atmalı imiş. Şarab halis sun? ise, yün, sıcak mayiin içinden bemHâkimin bu sualine kadınm cevabı: beyaz çıkar; halis değil de kanşıksa kır Benim mahpushanede bir oğlum • mızı bir renk alırmış. var... Şey, tevkifhanede, diyecektim! «Pirenin gözüne tuz ekmeğe benziyen Bana oğlunun lüzurmı yok. Sen dibu külfete ne lüzum var ayol? Biz şarabı lendin mi, dilenmedin mi? ağzımızda muayene ederiz.» diyeceksi Dinle bak, oğlum. Ben, mahpushaniz. O da doğru ya! neye... şey tevkifhaneye gidecektim, çünkü oğlum... Mektub rökoru Oğlunu bırak şimdi de... Bir istatistik yap Nasıl bırakayım, a oğlum? Benî ona giderken. dileniyorsun, diye yakalamışlar. En fazla dılar. Hiç dilenci olân, oğluna tütün gömektub yazan memtürebilir mi benim gibi! '. leket hangisidir, Olur a! dilendiği parayla tütün aye araştırmışlar. Şu lamaz mı? rakamlar bulunmuş: Ekmek alır tütünden önce! Şimdi İngilizler, nüfus sofradan artık bayat ekmekleri fakir, fıbaşına, senede 78 karaya veren hayir sahibleri kalmadı. küsur; Amerika, 67; Yeni Zelanda, 77; Zenginler bile bayat ekmeği mangalda İsviçre, 59; Almanya, 55 mektub yazı kızartıp sabah kahvaltısında gevrek nir yormuş. Diğer memleketler derece dc yetine yemek için saklıyorlar! rece azalarak 26 ya kadar iniyor. Hem dilenmiyorum diyorsun, hem İtalyada, İspanyada ve Portekizde, de bunları nasıl biliyorsun? A a, dilenmek şart mı, ya? Sadaka senede adam başına yirmi mektub yazıldiye ne verilir. bilirim elbette! Bunca mıyormuş. Bu memleketler, gene ista tistiklere göre, ahalisi en fazla konuşan yıllık kadın olur da bilmez mi bunu hiç? A a!!! memleketlerdir. Demek oluyor ki, çok Çekil! söyliyenler, az yazıyor. Bu, yeldirmeli kadmdı. Çocuk emziFakat, istatistiği okudum da, Ameri ren carşaflısı, baska bir nağme tutturdu: kaya şaştım. Nasıl olmuş da bu işte rö Ben o gün Beyazıddan geçerken, koru elden kaçırmış? bak su cocuğa... iste bunu tutsun da bir Yazan: VİKİ BAUM Çeviren: HAMDt VAROĞLU 1 Kapalı zarf ususile eksiltmiye çıkarılan ve ihale gününde talibi Hulunmıyan Malkara Keşan yolunun 58 + 400 65 + 630 kilometreleri arasmdaki şose inşaatı bir ay içinde görünecek isteklisine pazarlık suretile ihale edilecektir. 2 Keşif bedeli « 35287 » lira « 52 » kuruştur. 3 Eksiltme pazarlık usulile yapılacaktır. 4 Bu işe aid şartname vesair evrak şunlardırf A Keşif hulâsa cetveli, B Keşif tafsilât cetveli, C Grafik, D Mesafei vasatiye cetveli, E Mukavele projesi, F Eksiltme şartnamesi, G Hususî ve fennî şartname, K Bayındırlık işleri genel şartnamesi, İstiyenler bu şartnamedeki evrakı Tekirdağ Nafıa Müdürlüğün'den alabilirler. 5 Pazarhk 26/12/938 tarihinden başlar 26/1/939 tarihine kadar devam eder. Bu müddet içinde zuhur edecek taliblerin Tekirdağ Daimî Encümenine müracaat edebilirler. 6 İsteklilerin pazarlığa girebilmeleri için (2647) lira muvakkat te minat vermeleri lâzımdır. 7 İteklilerin pazarlığa iştirak edebilmeleri için Nafıa Müdürlüğüne müracaatle bu işi yapabileceklerine dair vesika almaları lâzımdır. ( 8 ) Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma, nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser. icabında gllnde 3 kaşe alınabilir. Istanbul: Orman Koruma Genel Ambar Md.den: Komutanlığı 1 Orman Koruma Genel Komutanlık îstanbulda Zeytinburnunda teşkıl olunan Talimgâh binası için (20) aded halâ tesisatının keşifj plân, ve şartnamesine göre inşası açık eksiltme ile yapılacaktır. thalesi 18 ikincikânun 939 çarşamba günü saat 14 te Îstanbulda Galatada Mumhane sokağmda Alemdar hanında Genel K. Ambarı binasmda Satınalma Komisyonunda yapılacaktır. 2 Muhammen bedeli 4011 lira 49 kuruş muvakkat teminat 300 lira 86 kuruştur. 3 Keşif, plân, şartnamesi hergün parasız olarak mezkur Komisyonda görülebilir. 4 İsteklilerin muvakkat teminat parasını Istanbul Orman Mmtıka Mes'ul Muhasibliğine yatırmaları ve alınacak makbuz ve şartnamesindeki vesikalarla ihale gün ve saatinde Komisyona müracaatleri ilân olunur. ( 9 ) Teşkilât harici kulüblerin vaziyetleri tetkik ediliyor Istanbul mmtakasma kayıdlı olan 22 resmî kulübden maada, teşkilât haricinde de 78 kulüb bulunmaktadır. Teşkilâta dahil olmıyan bu kulüblerin vaziyetleri Beden Terbiyesi Umum Müdürlüğünce tetkik edilecek ve bunlarm faaliyetleri hakkında esaslı bir karar verilecektir. U Y K U S U Z L U K • SİNtR AGRILARI • A S A B Î ÖKSÜRÜKLER BAŞ DÖNMESÎ • B A Y G I N L I K SÎNİRDEN ÎLERÎ GELEN Bütün Rahatsızlıklan ÎYİ EDER Mektebler teşkilâtîn tertib ettiği musabakalara girebilecekler Talebe ve askerlerin sivil kulüblerle alâkaları kesildikten sonra resmî müsabakalar haricinde kalan bu kabil sporcular bulundukları mektebleri veya teşekkülleri namma teşkilâtîn tertib etmiş olduğu her nevi musabakalara iştirak edebileceklerdir. Bu kararın devam etmekte olan lik maçlanna şümulü yoktur. TATLI BİR UYKU TEMİN EDER Yeşilköy Tohum Islâh îstasyonu Satınalma Komisyonundan: M. SELÎM Almanya Yugoslavya İbrahim isminde bir gene, Sultanahmedde Sanayi Mektebi arkasındaki bir futbol maçı yerden bir mikdar kömür aşırmış, yakaAlmanya Yugoslavya millî takımları lanmıştır. Sultanahmed Birinci Sulh Cearasmdaki beynelmilel futbol maçı Berza Mahkemesine gönderilmiş, yeri, yurdu belli olmadığı kaydile, tevkif olun lindeki Olimpiyad stadmda 26 şubatta muştur. yapılacaktır. yonunu iki elile tutuyordu. Çenesile yana dogru bir işaret yapa rak: Rica ederim, bana bir sigara yaksana, dedi. Paket yandaki torbada du ruyor. Bu sigara sözü, Evelin'in yüreginde bir acı ve bir yanıkhk husule getirdi. Sanki Frank gitti gideli uykudaydı da o anda birdenbire uyanmıştı. «Frank gitti; onu bir daha hiç göremiyeceğim» diye düşündü. Elini torbaya daldırdı, bir sigara paketi.buldu. Frank'm bıraktığı Amerikan sigaralarıydı bunlar. Sigarayı yakmadan dudakları arasında tutarak, birşey dinliyor gibi, bir müddet hareketsiz durdu. Halensee köprüsünde idiler. Aşagıda, demiryolu şebekesi hâlâ görüIüyordu. Telsiz istasyonunun kulesi, uzakta hâlâ ışıldıyordu. Fakat Frank orada degildi artık. Ayni yollardan geçtiler. Herşey eski halini muhafaza edi yordu. Fakat artık Frank yoktu. Evelin çakmağı tutuşturdu ve sigaranm dumanını çekti. Bunda memnu ve derin bir okşayışın zevki vardı. Yanık sigarayı dudaklarının arasına almak için büyük bir iştiha ve sabırsızlıkla bekliyen Marian, bu sigaranın, bir denbire yere düştügünü göz ucile gördü. Lâstikli bir kordona baglı çakmak, yerine avdet etmiş ve Evelin, Marian'm koluna kuvvetle abanıp kalmıştı. Marian: «Hah! Simdi tamam oldu» dedi. Son aylar zarfmda, Urson dünyaya geldikten sonra, Evelin sık sık baygınlık geçiriyordu. Görünürde hiçbir sebeb yokken düşüp düşüp bayılıyor, güçlükle ve ağır agır kendine gelebiliyordu. Bu bayılma hâdiselerinde acib ve korkulu bir mahiyet vardı. Saatler sürüyor ve Evelin kendine geldiği zaman, lâşuurun meçhul diyarlarında nekadar müddet kaybolup kaldığını bilemiyordu. Doktor, bu hastalığa, zafiyet, ifrat derecede yorgunluk, güç dogumun neticesi gibi müphem sebebler izafe ediyordu. îstirahat tavsiye ediyor, tedbirli hareket etmesini, sıkılmamasını, öfkelenmemesini söylü yordu. Evelin'in hayatı esasen baştan başa istirahatten, tedbirli ve ihtiyatlı hareketten, can sıkıcı, öfkelendirici hâdiselerden kaçınmaktan ibaretti. Kocası, endişe edecek, korkacak birşey olup ol madığmı doktora sormuş ve doktordan, böyle bir sebeb bulunmadığı cevabmı almıştı. Fakat bu cevabda öyle bir eda vardı ki, hertürlü endişeye ve korkuya Kömür hırsızı Yeşilköy Tohum Islâh istasyonu tarafından Ziraat Vekâleti namına pazarlık suretile Pamukçuluk kitabı bastırılacaktır. Pazarlık 6/1/939 cuma günü saat 14,30 da îtanbul Defterdarlığı Muhasebe Müdürlüğünde toplanacak Komisyon tarafından yapılacaktır. Tahminen 3040 forma olacak kitaba aid yazı ve şartnamesi YeşilkBy'de müessesede görülebilir. Tahminî fiatı « 980 » lira olup kat'î teminaü € 147 » liradır. Pazarhğa iştirak edeceklerin muayyen gün ve saatte Komisyona müracaatleri. (1) mahal bırakıyordu. Marian frene bastı; araba gıcırdıyarak durdu. Evelin'in vücudü, oturduğu mindere biraz daha gömüldü. Fakat arabanın sarsıntısı onu ayıltmamıştı. Marian, yere düşen sigarayı aldı, lâmbayı yaktı; bir elile de Evelin'i tutuyor, oturdugu yerde ona daha iyi bir vaziyet vermege çalışıyordu. Ayni zamanda da küfür ediyordu. O, isteri adını verdiği bu zâfm, içine sokulup sıgmdıgı bu gizli ruh köşelerinden nefret ederdi. Evelin'i sarstı, alnını okşadı. Nafile. Endişe ve te lâşla: «Uydurduk! Şimdi saatlerce uğraşacagız!» diye söylendi. Torbayı araştırdı; içinde bir kolonya şişesi buldu. Şişenin ağzını gene kadı nm burnuna dayadı. Beyhude. Sigara smdan kuvvetli bir iki nefes çekerek otomobili tekrar hareket ettirdi. Sağ kolile de Evelin'i dik tutmağa çalışıyordu. îçinde «bunu Kurt'un yanına bu vaziyette götüremem ya!» endişesi vardı. Arabayı bir kere daha durdurdu ve düşünmeğe başladı. Evelin bayılalı on dakika ol muştu. însanın, baygınlıktan hoşlamyor diyeceği geliyordu. Dudaklan solgun du; fakat, ayıkken hiçbir zaman görülmiyerı bir tebessümle gülümsüyordu. Marian bir başka sigara daha yakti. Birdenbire, sabırsızlıkla, bu sigaranın ateşli ucunu, Evelin'in koluna yaklaşur dı. Gene kadın kendine geldi. Hatasmi biliyor gibi bir hali vardı. Marian, sitemli bir eda ileî Dansın sonu budur işte! Dedi. Evelin itizar etmedi. O sîyah ve ugultulu bulut gözlerini bürüyünce, mukavemete lüzum görmeden kendini bırakıvermişti. Bu, ölüm yavrusu gibi, çok hoş birşey olmuştu. Bayılmak, ayılmaktan çok daha zevkliydi. Frank'ın gidişi, bütün kuvvetlerini, bütün tahammülünü aşan bir ıstırab membaı idi. Bay gmlık bir kurtuluş, bir melce teşkil ediyordu. Marian söylenmege başladı: Artık şampiyona bitse de şu Amerikalılar defolup gitseler. Bu hayat seni çok yoruyor. Urson gibi saat yedide yatağa yatmalısm sen. Evelin, kolundaki ufacık sigara yanığını uğuşturuyordu. Birdenbire, kendisini, kulüb binasmm önünde buldu. Telâşla, Marian'a tenbih etti: Rica ederim, Kurt'a birşey söyîeme. (Arkası var) Evelin, içinden, istihfafla: «Sen ne biliyorsun?» diye düşünüyordu. Frank'la kendisi, müştereken, derin ve büyük bir sırra vâkıf ve bu sırrı, yeryü; zünde, kendi kadar yakmdan bilir hiç kimse yokmuş gibi geliyordu. O sırada, Marian'ın sorduğu bir suali işitmediği için: Ne? Ne diyorsun? diye sordu. Marian, hafifçe canının sıkıldığmı gösteren bir tavırla: fa, Kurt biraz asabî gibi görünüyor, \ diye tekrarladı. Sen .farkma varmadın . mı? Evet... Olabilir... Evelin'in cevabında mütereddid bir eda vardı. Son günlerde, Kurt'un mensub olduğu âlemi görmez olmuştu. Elindeki dava belki istediği gibi volunda gitmiyorsa ondandır, diye ilâve atti. Olabilir amma, Rupp kadın, su:unu itiraf etti. Bu mesele fıkara fıkara bir koku neşrederek muntazam ve yek nasak cereyanında yürüyor. Sonra, Evelin'in mütehayyir bakışına ccvab olarak ilâve etti: Dün bir saat kadar muhakemeyi dinledim. Marian'ın, ruhî meselelere merakı vardı. Cinayet mahkemesi salonlarma bayılırdı; Kurt'a karşı da büyük bir muhabbet besliyordu. İkisi karşı karşıya geçerler, çapraşık ruhî meseleler üzerinde saatlerce münakaşa edebilirlerdi. Kurt, Evelin'in her zaman söylediği gibi, Marian'ı çeyiz olarak getirmişti. Fakat, Marian, yavaş yavaş, adlî müşa viri bir tarafa bırakm:ş, derin şefkat ve muhabbetini Evelin'e vermege başlamıştı. Evelin'in inceliği ve munisliği, erkek yapılı Marian'ın hoşuna gidiyordu. Sitndi, Kurfürstendamm caddesini iniyorlardı. Tiyatrolar kapanıyordu. Arabalar, ağaclarm altında, ardarda sıralanıyorlardı. Marian, otomobilin direksi

Bu sayıdan diğer sayfalar: