8 Ocak 1939 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

8 Ocak 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

8 İkincikânun 1939 CUMHURİYET G ü ü yeni iki ısmı: ünün Ukrayna ve Rutenya Siyasî coğrafya PAZABDAN PAZADA Bir fotograf karşısında Arab âlemine iltifat Bir çiçeğin ömrü Pay ! Bir bina hikâyesi Bir fotograf karşısında Acaba, şu yeryüzünde, bütün devlst reislerini bir ailenin uzuvlan gibi birbinne bağhyacak bir kuvvetin doğduğunu görecek miyiz? Bu sorguya, Fransız mecmualanndan birinin uydurma fotografı müspet cevab veriyor: Birbirine yeti» kuruyor ve bütün neşriyatımızla Arab vatandaşlarımızı hoş tutmak .üzumunu anlıyorduk amma iltifatlanrrızı arabca yapmağa lüzum görmüyorduk. Şimdi bütün oparlörler sık sık arabca konuşuyor ve Arab âlemine hararetli ^clâmlar yolluyorlar. Şimdılık Arab âleminden bir tek cevab geliyor: Aleyküm selâm! Fakat bu yâlel polıtikasının .1tından ne cıkacağı henüz belli deçil. ;i Bir çiçeğin ömr ingilterede Dokuz kuyruklu kedi cezası Bu cezanın tadını tadanlar bir daha suç işlemiyorlarmış Ukranya'mn tipik köylerinden biri düşman Başvekiller karşı karşıya gelmişler, pürneş'e, kafayı çekiyorlar. Ukrayna'da birçok Türk kelimeleri, birçok Türk âdetleri bugün hâlâ yaşamaktadır Ukrayna ve Rutenya kelimeleri siya" san tipleridir. Cenubî Kafkasyadan kalkıp Terek, set dilinin pek yakın zamanlardanberi kullanmaya başladıkları iki isimdir. Bunlar, Kuban ve Don Kazaklan ülkelerinden milliyet bakımından biribirinden ayrılmı geçerek Attilâ'nın izlerini takiben Kar" yan, yahud da pek ehemmiyetsiz mahallî patlardan geçiniz, Tuna ovasından yürüfarklarla ayrılan iki isimdir. Büyük kütle, yüp Viyanaya kadar gidiniz. Bu büyük asıl Ukrayna, bugünkü Rusyanın hudud* yol üstünde her yerde ve her lâhza Türklan içinde yaşayan eski ve yeni Rusya ten bir parça bulursunuz: Ses, kelime, nın siyaset dilinde «Küçük Ruslar» ismi nağme; köy medeniyet âletleri, meselâ a" le yadedilen «kanşık Slavlan> dır. Şark" raba; biribirlerine benzeyen dans havaları tan garbe doğru gidıldikçe karışıklık artar ve müşterek bir tarih içinde hep ayni isve bugünkü Romanya ile Lehistan, Ma tili almış danslar. Bir Kafkas Türkü bir caristan ve Slovak hududlan arasmdaki Macarm dansettiğini görünce nasıl coşarsahada son haddini bulur. Bu Küçük Rus sa, bir Macar da bir Kafkaslıyı dans e~ yanın Türk tarihinde oynadığı rol büyük derken görünce öyle aşka gelir, Ukraynatür. Attilâ'nm orduları, tozu dumana ka lıya gelince, o da hem Macarla, hem de tarak Ukraynanın bu altın başaklı ovala" Kafkash ile birlikte dans eder; çünkü bürından geçtiler. Merkezî Avrupa denilen tün tarihte onlarla beraber daima dans dünya cennetinin kapılarını Karpat ge etmiştir! çidlerinden zorlayan Attilâ orduları, arYemeklerinde bir iştirak vardır: Mesekalarında bıraktıklan altın başaklı Uk" lâ bizim meşhur kapuska, Kafkasyada da rayna ovalarında sade tozu dumana kat ayni kapuska, Ukraynada da ayni şeydır. makla ıktifa etmiyorlar, hayatı da altüst Macaristanda pek az değişir ve kapusta ediyor ve birtakım Slav kütlelerini, bera olur; biri biraz daha fazla bir kapuska! berce garbe doğru sürükleyip götürüyor" Gene meselâ, en güzel çeşidleri Türkislardı. Bu suretle Ukraynada birçok Türk tanda yetişen bizim patlıcan, Kafkasyakelimeleri, birçok Türk âdetleri kaldı; dan patlıcan olarak çıkar, Macaristan ve Ukrayna, Büyük Ruslar âleminden bu su Çekoslovakyaya kadar hep ayni isimle gi" retle ayrıldı. Fakat, bu işi yapan sade der ve oralara vardığı zaman Baklacan Attilâ ordulan değildiler. Bir zamanlar olur! Rusyayı hâkimiyetleri altmda tutan TaGörüyorsunuz ki Ukrayna demek, Tutar hanlan, şimalî Karadeniz sahillerinin ranlı ve Türk ile Slavm çok karışmış, biılık sularma kavuşmak üzere tarih içinde ribirine çok girmiş oldukları bir âlem deyaptıkları bütün hamlelerini Lkraynadan mektir. Ukrayna halkının Türk gibi sakin, geçirdiler. Bunun gibi, bir zamanlar, bi" onun gibi tatlı, onun kadar demokrat ve zim Anadolu Türkleri gibi Fırat nehri nihayet onun derecesinde cengâver bir kıyılarmda dolaşıp da oturmak için daha halk oluşunun sebebini de burada aramak iyi yerler aramaya giden Macarlar da lâzımdır. Kafkasları dolaşarak Ukraynadan geçti* * * ler. Attilâ'nm izlerinden giden Macarlar, Bundan iki yüz elli sene evvel, Büyük onun tarihteki büyük ismini Macaristana Rusluğun en büyük merkezi olan Moskadar götürdüler ve orada bu ismi asırlar kovada, bütün şehirden ayrılmış, başlı baarasında herşeye rağmen muhafaza ettişına hususî bir hayat yaşayan bir mahalle ler. Bugünkü Macaristanın her tarafında vardı. Bu mahalle, tıpkı bizim eski Pera, göze çarpan bir soyadı olarak Atilla ismi Beyoğlu gibi, ecnebilerin oturdukları bir hâlâ yaşar! yer, bir yabancılar tnahallesi idi. Ekserr *** yeti, inkılâb ve demokrasi mücadeleleri ile Fıçı sanayiimize aid düsünceler Şarabcılığın inkişafi için fıçıcılığa ehemmiyet vermek lâzımdır Mürefte, (Hususî) Köy ve ziraat kalkınma kongresi ziraat san'atlari komisyonunda bira, şarab ve konyak sana" yiinın esaslı şekilde ilerlemesi için memlekette bir fıçı sanayii kurulması meselelelerinin görüşülmesi burada memnuniyetle karşılanmiştır. Köylü kalkınmasının manivelâsı demek olan ziraî sanayiin bu kongreden sonra kanunlaşması ve bu suretle de filiyat sahasına geçilceğinden şüphe edıleme/. Buğdaym ambarlarda muhafazası gibi şarabm da emniyetle muhafazası ancak muhtelif tipte ve cesametteki fıçılarm mevcudiyetile kabildir. Bugün bu mmtakada 2 3 milyon kilo şarab istiab edebilecek kap, yani fıçı mevcud ise de artmakta o" lan üzüm istıhsaline nararan mevcud kapların bundan sonra elde edilecek şarabı istiab edemiyeceği pek tabiîdir. Üzümlerimizin bazı sebeblerle ihrac edilememesi, mıntakamız üzümlerinden kuru üzüm de yapılmasma imkân olmadığından bu mahsulü şarab yapmak suretile sarfetmek mecburiyeti hasıl olmaktadır. Sarabcılık bakımından memlekette fıçı sanayiinin ademimevcudiyeti bu san'atın ınkişafına mâni teşkil etmektedir. Bugün Türkiyede şarab koymak için yeni kap bulunmadığı gibi eskıden kalma 8 1 0 bin kiloluk fıçıların tamirinde kullanılacak bir aded tahta bile bulmak imkân sızdır. ^ın da. Fıçıcılık sanayii sarabcıhk ve bağcılikoruyucusu olduğu gibi kurtancısıdır Vaktile, yazılarımdan birinde böyle bir sahneyi ben de gözönüne getirmiştirp. Şimdi gene düşünüyorum: Bütün millet lerin şefleri arasında bir aile sevgisi ve samimiyeti mümkün olsa, acaba sulh ebedileşir mi? Çatıaltı maceralanndan fazlaca şikâyeti olanlann verecekleri cevabı tahmin ediyorum: «Ne gezer! d:yeceklerdir, en büyük ihtilâf birbirine yakm olanlar ve birbirini sevenler arasmdadır.» Sonra bana şu meşhur mısraı hatırlatacaklardır: Akrabanm akrabaya akreb elmez ettiğ'm! Pek de yalan değil. En büyük çekişmeler birbirlerine yakm ve kapıbir korrr şu milletler arasında oluyor. Sık sık birbirlerine gklip geliyorlar, birbirlerinin dillerini biliyorlar, birbirlerinden kültür, sanat, ticaret malı alıp veriyorlar. İhtilâf da bu sıkı münasebetten doğuyor. Işte dünkü Alman Fransız ve bugünkü Frarsız îtalyan didişmesi! Neden Fransa ile Patagonya arasında böyle bir ihtilâf yok? Komşu milletler arasmdaki mücadele mahalle kavgasını andmyor. Eğer insanların mücadeleden vaz ge çemiyecekleri doğru ise, bu dünyadakı lerin birbirlerile ittifak edebilmeleri iç;n öteki yıldızlarda da insanlar bulunduğunu keşfetmeleri lâzım. O zaman bugün milletler arasmdaki ihtilâflar yıldızîar arasına intikal eder ve bizim yıldızımız üstünde ebedî barış cenneti mümkün olur. Simdilik Bay Daladier'nin Tunus Beyi karşısında yaptığı revera^stan cıkacak neticeyi merakla beklemek vaziye tindeyiz! Arab âlemine iltifatlar Zamanımızda Arablara iltifat biraz fazlacadır. Avrupanın büyük radyo istasyonlarında arabca hitabeler, mavaller, yâleller, devam ediyor. Arab tan Osmanlı Impa ratorluğunun bir parçası iken bizim PSK. vatandaslarımıza gösterdis;imiz alâka bu derecevi h'trbir zaman bulmamıstı. O devirde «Türk Arab muhadenet cemi Bu münasebetle ziraî san'atlar komisyonunun bizim en mühim derdlerimizden birini teşhis ettiği memnuniyetle görül Fakat, Ukrayna, bizi, sade böyle uzak memleketlerinden kaçmaya mecbur ol müstür. Türk tarihi bakımından alâkadar etmekle muş, yahud ticaret maksadile dünyayi Üsküdar Adliyesi için yeni kahnaz. Daha yakın Türk tarihi, bizi u dolaşmaya başlamış Almanlardan ve Azun asırlar arasında mütemadiyen bu Uk vusturyalılardan mürekkeb bulunan bu bina yapılıyor rayna ile karşı karşıya getirmiştir. Osman mahallede yeni bir kültür, yeni bir hayat Geçen sene yanmış olan Üsküdardalı askerleri ilk defa Kırıma ayak bastıkları şekli vardı ki bu hayat, günün birinde Bü ki ahşab Adliye binasımn yerine yeni zaman karşılarında TataT Hanlarım bul" yük Petro'nun hoşuna gitti. Dostlannı, a ve modern bir Adlive bınasmm inşası muşlardı. Sonralan, yavaş yavaş sör.dü kıl hocalarını hep o mahalle halkından takarrür etmişti. Yapılan münakasa ler. Bunları söndüren kuvvet, Büyük Rus seçti ve daima onlarla düşüp kalktı. Gü neticesmde mezkur binanm inşası 54.000 küsur liraya Ferruh Tan isminde bir lar tarafından cenuba doğru tahrik edilen nün birinde hükümdar olup o vakitler he" müteahhidin üzerinde kalmış ve dün Küçük Ruslardı; yani Ukraynalılar... nüz biribirlerile mücadele halinde birta Nafıa ve Adliye Vekâletlerinden VilâSonraları, Büyük Petro'nun Moskova" kım Kniaz'lardan mürekkeb Rusyada yete gelen bir telgrafta bu ihale mikdan etrafa doğru neşretmeğe başladığ: in müstakillen hâkun olmak istediği zaman, tarınm tasdik edildiği bildirilmiştir. Bikılâb ve onu takib eden fütuhat hareketi, kendisine akıl öğreten insanlar, bu mahal naenaleyh bugünlerde inşaata baslan Rus bayrağı altında Ukrayna askerlerini le halkından oldular. Büyük Petro, Avru ması için her hangi bir mâni kalma karsımıza çıkardı. Senelerce Osmanlı or pa usulünde ordu yapmayı bu yabancılar mıştır. dularınm karşılarında gördükleri Rus ormahallesindeki Almanlardan, yani Avruduları yüzde seksen bunlardan mürek" pada yeni türeyen burjuvalardan öğrendi. Garson Rupenin muhakemesi Şışlide Osmanbeyde Anjel ismmde Rusyada vücude getirdiği inkılâbın bütün kebdi. bir kadım kıskançlıkla sokak ortasmda Ukrayna ve Kazak... Bunlar bi esaslan bu mahallede ve hep Alman elıle bıçaklıyarak öldürmekten Ağırcezada ribirlerinden ayrılmayan iki isimdir. Ka hazırlandı. İnkılâb büyüyüp Rusyayı is muhakeme edilen garson Rupenin dün terin ve onu takib ejden Çarlar bu Ka~ tılâ ettiği zaman da, inkılâba mani olduk" sabahki muhakemesinde, Müddeiumu zaklara birtakım imtiyazlar verdiler: Tıp arı için birer birer öldürülen halis Rus mî muavini Ubeyd, ceza istemiştir. Cekı bizim Sipahiler gibi. Ukraynanın Şö Prenslerinin bıraktıklan boşluklan bu Al za isteği. tehevvürle öldürmekten 448 valye'lerini teşkil eden bu Kazaklarla G v manlar doldurdular ve yeni Rusyanın ta inci maddeye göredir. Muhakeme, karar verilmek üzere kalmıştır. manlılar gibi Kafkas Türkleri de uzun za ze aristokratları bunlar oldular. man karşı karşıya geldiler \e döğüştüler. Bilhassa Kafkas istılâsını, Çarlar bu Kazaklar vasıtasile yaptılar ve onlara kendi kendilerini idare haklarmı da hep bu mak~ sadla verdiler. Şeyh Şamilin meşhur duası ve duayı takib eden meşhur bıçaklı, kamalı, tabancalı cengâverlık dans havası Kafkas Türkü ile Şimalî Kafkas Ka~ zakları arasında müşterek bir millî hava olmuştur: Bir taraf, onu şanlı müdafaaîarının hâtırası olarak saklar, öbür taraf da ayni hava ile fütuhat devirlerinı hatırlıyarak coşar. Türkle, Kazak, Türkle Ukrayna, biribirlerine bu kadar kaynaşmış inBu suretle Moskovadan ayaklanan ve Alman elile hazırlanan inkılâb, yavaş yavaş etrafa yayıldı, cenuba indi; o zamana kadar müstakil prenslerle idare edilen Ukraynayı istilâ ederek onlara yeni bir isim verdi: Küçük Rusya. Büyüyen Rusyanın en büyük kuvvetini, bilhassa iktısa" dî kudretini bu Küçük Rusya yapıyordu. Tarih, tuhaf bir şeydir. Bir zamanlar, Moskovaya yerleşip oradan büyük bir Rusya vücude getırmeğe çalışmış olan Almanlara mukabil, bugün Berlinde oturup bizzat büyümeğe ve nüfuzunu her ta~ rafa yaymağa çalışan Almanlık, şimdi Karpat geçidlerini bu defa da garbden şarka doğru zorlıyarak Kief'e yerleşmek isteyor. Bir zamanlar, Moskovadan Kief'i yıkmaya çalışmış ve muvaffak olmuş bulunanların torunları, bugün Kief'te yerleşmek ve oradan Moskovayı yıkmak fik" rine düştüler. Tarih ve hayat, daimî bir mücadele ve daimî bir tekevvündür. Kâh şarktan garbe, kâh garbden şarka, kâh Türk, kâh Rus, kâh Alman, ebedî bir mücadele! İngılizlerın «dokuz kuyruklu kedi» denilen kırbaç cezası, son zamanlarda, gerek İngilterede, gerek haricde birçok şıkâyetlere, dedıkodulara sebebıyet vermiş, ve İngıltere ceza usullerinde değişıklıkler yapılmağa başlandığı şu sırada, işkence devrinden kalma bu şiddetli cer zanm lâğ\ ı lehinde kuvvetlı bir cereIngılız BaşvekıH yan uyandırmıştır. Maamafih, <dokuz Chamberlain Mü kuyruklu kedi» nin bir an evvel kaldır nıh'te sulhu kurtarrılmasını istİ3 en aleyhtarları kadar taraftarları da mevcuddur. Aleyhinde bumak için Londrlunanlar, kırbaç cezasmm, mahkum odan tayyareye b lan kadar, onu tatbık için de hicabnerken gazeteciler âver bir şey olduğunu, orta çağ işkence Shakespeare'in şu c 1 âletleri gibi bunun da, medenî bir ca''"nlesi^i öylemi ': mıada yeri bulunmaması lâzım geldığio «Biz, teh'ike d nıni söylüyorlar. len şu batakhkta Taraftarları bunun tamamen aksini emniyet denilen şu çiçeği koparmağa gi iddıa ediyorlar. Dokuz kuyruklu kedi, diyoruz.» onlarm dediğine bakılırsa, ne yaralıyan, Avrupada meraklı çok. In^ilizler, ne öldüren, sadece ağlatacak derecede Başvekilin söylediği bu cümleyi Shakes can acıtan bir ceza aletidir. Bununla peare'in ki^ablarında aramıslar ve bul beraber, öyle müthiş bir korku salmışmuşlar: «Kral dördüncü Hanri» nin Itır ki, bu kırbaç cezasına mahkum olup kinci perdesinin ücüncü sahnesinde imiş. da, onun tadını bir defa tadanlardan hiçbirislnin ikinci defa suç işlediği göİmiş amma cümlenin arkası var. Avnen rülmemiştir. HI: «Proieniz tehlikeli; dost sandığın'Z Taraftarlarınm bütün müdafaasına insanlar dönek; intihab ettiğiniz zaman rağmen, yakın bir atide tarihe karışar fena ve bu ksdar düşman ku>\vetleri te cağı muhakkak olan Dokuz kuyruklut razilernek icin bulduğunuz hal çareleri kedi, haddi zatmda, varalayıcı ve öl nek dayanıksız.» dürücü bir işkence aleti olmakla bera îngiliz Basvekili bu cümleyi ya gör ber, hiç şüphesiz. aleyhtarlarının iddia memiş, ya görmemezlıkten gelmis; za ettikleri kadar çirkin bir orta çağ ceza şeklidir. Esasen, bu cezanın tatbik şekli, man onun mu. kitab fahnm mı haklı olaleyhinde söylenen sözlerin nekadar dugunu gösterecek. «Tehlike denilen şu haklı olduğunu göstermeğe kâfidir. bataklıktan» kurtanlan «sulh denilen şu Kırbaç cezası mahkumu, hakkmdaki çiçeğin» solmaması icin Akdenizin bütün hükmün tasrih ettiği adedde kırbaç darsuları boşaltılıyor. Bakalım çiçeğimizin besi yemeğe dayanıklı olup olmadığı nin tespiti için tıbbî muayeneden geçiömrü nekadar o!a'~ak! rilip, sıhhî vaziyetine göre kırbaç adedi Pay! muhafaza edıldıkten veya azaltıldıktan Bundan böyle millî abidelerimizin sonra, kırbaç höceresine getirilir. OraTürk san'atkârlanna yaptınlması karar da, yarı beline kadar soyulur. Ellerın laştınlmış. Ei>ki bir dava bizim müda den ve ayaklarından, bu işe mahsus ofaa ettiğimiz tarzda halledilmiş oluyor. lan sehpaya sıkı sıkı baŞlanır. Fakat, Söylemeğe hacet var mı: Pek sevindik. her hangi bir kazaya mevdan verme Eğer komisyon dalavereleri yasak edil mek üzere, bütün tedbirler alınmış, meseydı maketleri kabul edilecek olan mahkumun karnı bir yastıga davanmış, ensesi ve kulakları. kalın keçeden bir heykeltraşlarımızdan pay isterdik. Tabiî siperle muhafaza edilmistir. «aka ediyoruz, millî san'atı müdafaa e'Mahkumun kolları. baslı bulunduk tiğimiz için kodamanlarımızdan pay işit ları yerde, makaralı hu«usî bir terti miyelım, kafi! batla, istenildıği kadar yukarı kaldırılabildiği için, makaradan dolaşan bir ip Bir bina hikâyesi vasıtasile, kollar, mahkumun kımıldaBalıkesirdeki mumasmı imkânsız bırakacak derecede geazzam, mubteşem ilir ve kırbaçlar, doktorun işaretile inMuallim nekteb: meŞe başlar. bir milyon küsur liDokuz kuyruklu kedi mahkumlan raya mal olmust"nin, kırbaç darbeleri altmdaki fervadO tarihte bu b larını işitenler, incecik dokuz tane sınayı yapan Alman rımm, bir insanm camnı bu derece acımimarına bir muharrir arkadaşımız sor tsbileceğine kat'ıyyen ihtimal vermez muş: ler. Almanvada böyle Muallim mekBu cezanın taraftarları. onun lehinde l bulunurken, darbelerinin bütün sıd ebi binalarınız cok mudur? detine rağmen. mahkumun sırtmda iz Havır, bir tane bile yoktur. bırakmıyor gibi bir meziyeti bulundu Neden? Biz sizin kadar zengin değiliz! ğunu da sövlerler. Lâkm. alevhtarlan, deri üzerinde hiçbir iz bırakmıyan bu Alman miman gülümser ve Türk cezanın, en fazla takbihe lâvık tarafı, muharriri yutkunur. ruh üzerinde bıraktığı marevî iz olduğu Başvekilin maden enstitüsündeki tetkikatı SERVER BED1 kanaat ve iddiasmdadırlar. ) M.B. Başvekilimiz Celâl Bayarın evvelki gün Maden Tetkik ve Arama Enstitüsüne giderek oradaki çalışmaları tetkik ettiğini ve alâkadarlardan bu hususta iza" hat aldığını yazmıştık. Enstitü Müdürü, Reşid Gencerin odasında bir müddet meşgul olan Başvekilimiz, Derleme sergisıni ve Fotogrametrı şubesini de gezmiştir. Yukandaki resim, Celâl Bayarı muhtelif maden araştırmaları hakkında İ7ahat alırken, yandaki resım de fotografla harita yapma makınesi başında göstermek" tedir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: