21 Nisan 1939 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 9

21 Nisan 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

21 Nisan 1939 jmerakh şeyter Bebeklerin elbiseleri FAYDALI BİLGİLER Çocuk trenleri Oyuncakçı dükkânlarmda teşhir olunan, bazan da anne, baba veya eşdost tarafından satın alınıp çocuklara hedıye olarak getirılen öyle güzel trenler var k, bunîarla sade küçük yavrular değil, büyukler bile sonsuz bir zevk ve hevesle oynıyabıiırler. Fakat, İngılterede bir ilkmektebde bu oyuncak trenlerın büyük çapta bir nümunesi yapılmış. Vagonlarının içine topyekun 10 talebe binebilıyor ve katar maktebin bahçesinde saatte beş kilo Kibriti icad eden adamm maceraiarı [Geçen defalar çıhmış olan kısımlann hulâsası: Vak'a geçen asırda cereyan ediyor. Şarl Sorya, Jüdit Crevy, Leon Grenşö ve Fric Kam merer, bir Fransız kolejinde okuyan 4 arkadaşttr. Şarl, bir kır gezintisi esnasında ateş yakmak giiçlüğüne şahid olduğu için o zamana mevcud olmııjan pra tik bir kibrit icad etmeği düşünmiif cc Leon Grenşö'nün dc lâletile onun teyzesinin evinde tecriıbelere girişmişlir. Evde birçok patlamahr ol muş, komşular heıjecana düşmüş, camlar ktrdmışsa da Şarl da maksadma ermfstir. Şimdi tecriıbe ko lej'm kimya profesörüniin huzurunda ya pdmaktadır.] Profesör, talebesinin tarifatına göre bir mahlul hazırlamakta iken Leon Grenşö tit rek bir sesle: Ya, gene bir infilâk olur da bizi berhava ederse!.. Dedi. Muallimi, Leon'u teskin etti: ! Hiçbir tehlike mevzuu bahis değil, oğlum! d^ye cevab verdi. Amma, bizim Viktorin teyzenin odasında kaç defa patlamalar oldu... Şarl, arkadaşının sözünü kesti: O patlamalar, kazaen alevli değneğin çanak içerisine düşmesinden ileri gelmişti. Profesör mağrurane ilâve etti: Benim böyle yanlışhklara sebebiyet vermiyeceğım muhakkaktır!. Hakikaten tecrübe gayet emin ve muvaffakiyetli bir şekilde neticelendi. Şarlın dediği şekilde hazırlanan kibrit başı, fos for kaplı bir satıh üzerine sürülür sürülmez, tatlı bir alev ortalığı aydınlattı. Bu vak'adan sonra mektebin lâboratuarı tabiatile Şarl'a daima açık bulunduruldu ve genc adamm, artık Viktorin teyzenin zaman zaman yüreğini oynatmasma hacet kalmadı. Günler, aylar geçti. Tatil zamanı geîmişti. Leon Grenşö memleketi olan cenub sahillerine, Friç Kammerer de Almanyaya gitti. Jüdit Grevy ise büsbütün serbest kaldığı için her gün sabahtan akşama kadar kırlarda dolaşıyor, av peşinde koşuyordu. Bu işten yoruldugu zamanhrda da kazinoya gidip bilârdo ve iskambil oynamakla vakit geçiriyordu. Şarl Sorya, keşfine aid faaliyete o kadar kendini vermişti ki eski arkada«lannı aramaya vakit bulamıyordu. Yaln.z arasıra Leon Grenşö'nün Akdeniz kıyılarında gezip dolaştığı yerlerden gönderdiği kart postalları alarak onu hatırlıyor, Jüdit Grevy'nin av muvaffakiyetlerini de ötekinden berikinden duyuyordu. Fakat Almanyaya gitti gideli Friç Kammerer'den hiçbir ses ve sada çıkmamıştı. Friç Kolejin lâboratuarında hazır bulunduğu tecrübe dolayısile hiç şüphesiz Şarl'ı daima hatırlıyor, lâkin ona mektub yazmaya cesaret edemiyordu. Çünkü arkadaşının keşfinden ondan daha evvel istifadeyi akhna koymuş, hatta bazı iş adamlarile bu hususta müzakerelere bile girişmişti. Zaten orada da bu yold# faaliyetler ilerilemiş, Alman kimyagerlerinden bazılan da Şarl'ın formüllerine yakm tertiblerle bir yere sürülür sürülmez yanan kibrit keşfine muvaffak olmak yolunu tutmuşladı. Hatta buna bir yenilik bile ilâve etmişlerdi. Kibrit, üzerine ince cam kırıkları, yahud küçük kum taneleri yapışmış bir mukavvanın üstüne sürülmekle yanıyordu. Fakat kibritin başını teşkil eden mahlul Şarl'mki kadar mükemmel değildi. Ekseriya kırılıyor, parhyor, bir kazaya meydan vermek tehİikesi başgösteriyordu. Şimdi. malum ya, dünya uzerınde insanlara lüzumlu maddelerden bir kısmı azaldığı ve pahalılaştığı için onların yerıne başka şeyler kullanılıyor, yahut onlara benziyen diğer bir maddeden çıkanlmaya başlanıyor. Bilhassa Alman lar bu hususta üstaddırlar. Meselâ kö mürden çikolâta, odundan yün ve daha akla gelmedık birçok şeylerden onlarla hıç münasebeti olmıyan muhtehf mad deler istihsal ediyorlar. Tabiî kömürden çıkarılan çikolâta, kakaodan yapılmış hakikî çikolâta kadar lezzetli olmuvor, odun yünü de koyun yünü kadar da vanmıyor. Fakat Almanlar odundan çıkarılan yünlülerle bilhassa bebek elbiseleri yapmayı düşünmüşler.. Hıç de fena akıl değıl doğrusu! Büyiik baba ve torun Bilmeceyi çözenler OYUNLAR Sözlü kör ebe Evvelâ, taş tutularak b r i ebe olur, sonra ikınci defa taş tutularak b»r de oyun şefi seçilir. Oyun şefi ebenin gözünü bağlar ve oyun bahçede veya salonda, her nerede oynanıyorsa onu orada baştan aşağı elinden tutup dolaştınr. O sırada diğer oyuncular da ses çıkar madan karmakanşık bir şekilde gezi nirler. Oyun şefi ebeyı getirip bir sandalyeye oturtur. Diğer oyuncular sıra ile ve kısa cümlelerle her hangi bir metre süratle dolaşabüiyormuş. İstas yon memuru, makinisti, ateşçısı hep on, on iki yaşında talebelerdenmiş. Geçen sene devir daim suretmde katolu nan yolun uzunluğu 60 bin kilometreye baliğ olmuş. O mektebden nümune alan diğer 56 îngiliz ilkmektebi daha böyle trenler vücude getirmiş. Minimini yavrular teneffüs zamanlarında bunlara küçük bir ücret mukabilinde binip eğ leniyorlarmış. ( Hayvanları tanıyalım Denizlerin yalnız yaşayanı ) Denizlerin içinı dolduran yuz bınlerce çeşid hayvanın en gariblerinden bir: de kendisine cyalnız yaşayan> ismı verılmiş olan bir nevi yengeçtır. Bu da ıstridye ve ıstakoz gibi kabuk içerisınde yaşar. Ucu kıskançh birçok ayakları vardır. Kabuğunun içinde ancak yarı vücudünü nadiren çıkarır ve en küçük bir tehlike ihtimalı karşısında hemen gene ''rerive pırer Savpt vakalanıp da Profesör heyecanından ve sevincinden hiçbir söz söylemeğe kendisinde kudret hissedemedi. Şarl'ı kollarınm arasına alarak kucakladı. Ondan sonra sıra Leon Grenşö'ye gelmişti. O da arkadaşını kucaklayarak: Ey, dedi, ne yapacaksın bakalım! • Ne yapacağım.. Keşfimi mümkün olduğu kadar amelî bir şekle sokmak için onu daha mükemmelleştirmeğe çahşacağım. Hükumete müracaat ederek bir ihtira beratı alacağım. Profesör de bu fikri tasvib etti: Güzel bir program... Böyle bir talebe yetiştirdigimden dolayı doğrusu büyük bir memnuniyet ve iftihar duyuyorum. Friç Kammerer'in yüzünde takdirden ziyade hayret ve kıskanclık duyduğunu gösterir bir ifade ile Şarl'a bakıyor. hiçbir şey söylemeden sakin ve sakit duruyordu. Pro fesör üç arkadîşın birbirine daha ziyade yaklaşması için bir işaret yaptı ve kulaklaIşte, Friç Kammerer Alman kimyagerrına fısıldar gibi yavaş sesle: lerinin bu zâfından istifade etti. O kimya Çocuklar, dedi, size bilhassa diligerleri çalıştıran iş adamlarından birine nizi tutmanızı ve bu sırrı ifşa etmemenizi gitti: tavsiye ederim. Çünkü Şarl Sorya'nm ica Sizi, dedi, bugün pratik kibrit vüdı çok mühim bir ihtiradır. IIIIİIIIIIMIIIIIIIIIIIIIIIHIIII IIIII1IIIIIII1IIIIIMIIIIIIMIIMUI1IIIMIIIIIHIIII1II cude getirmekten meneden mahzuru ortadan kaldıracağıma eminim. Fakat bu sirrı ancak hasıl olacak kazancdan bana mühim bir hisse ayırmanız ve bunu sağlam bir mukavele ile tespit etmeniz şartile size ifşa edebilirim. İş adamı bu gencin evvelâ küstahlığına hamletti. Onu derhal kapı dtşarı etmeği düşündü. Fakat sonra kendi kendine sükunet tavsiye ederek bir kere fecrübe etmekle birşay kaybedilemiyceğini hatırladı. Kendisine bir miktar avans verdi, onu yemeğe ve eğlencelere davet etti. Bu suretle Şarl'ın keşfetmiş olduğu forrnülü onun elinden almaya muvaffak oldu. AN manların terkibi de bir nokta müstesna olmak üzere Şarl'ınkine benziyordu. Lâkin onlarda fosfor yoktu. Halbuki en mühim kolaylığı temin eden ise o idi. O halde, artık bir fabrika kurmaktan başka yapacak iş kalmamıştı. Iş adamı, Fransada şöyle etrafı bir kolaçan ettirdi. Henüz böy le bir şekil kibrit icadına dair ihtıra beratı alan olmadığını öğrendi. Derhal Friç KUçUk Haluk Çağdaş mevzu üzerinde konuşmaya başlarlar. Oyun şefi arzu ettiği zaman ebeye: Son konuşan kim? Diye sarar. O zaman herkes susar. Eğer ebe sesinden son söz söyliyeni anlarsa ebe yer.ni o oyuncuya terkeder ve kendisi oyuncular arasına karışır. Bi lemezse, parti devam eder. Ikinci defa ayni şekilde sorgu sarar, bildiğine veya bilmediğine göre gene ayni tarzda hareket edılir. Üçüncüde de bilemezse ebeden bir şey alınır, partinin sonunda bir ceza görmesi kararlaştırılır ve taş tu tularak ikinci bir ebe intihab olunur. Kammerer'le bir konturat akdetti. Ona fabrikada yüksek maaşh bir memuriyet vereceğini, bu suretle taahhüd etti. O sırada Fransada Şarl Sorya ne yapıyordu? Hâlâ işin nazarî cihetlerile uğraşıyor, Viktorin teyzenin kendisine hazırladığı yeni odada formülünü daha ziyade mükemmelleştirmeğe çalışıyor, «Pratik kibriti nasıl keşfetrim?» ünvanı altında uzun bir hâtırat serisi yazmakla meşgul oluyordu. İhtira beratını almasını geciktirmeğe ve keşfinden maddî şekilde istifadeye henüz muvaffak olamamasına bu ihmali sebebiyet vermişti. Maamafih ihtira beratı için 1500 frank kadar bir masraf da yapmak lâzımdı. Genc adam henüz bu parayı nereden tedarik edeceğini bile düşünmemişti. Bir gün ansızın oda kapısı açıldı. Içeriye rüzgâr gibi telâşlı telâşh birisi girdi. Bu Leon Grenşö idi. Nutuk irad eder gibi söylenmeğe başladı: Yahu, cenub sahillerini defalarca dolaştım. Artık bıktım. Bir an evvel Dol'e döneyim, şu bizim Şarl'ı göreyim, dedim, doğrusu, hasretine daha fazla dayanamadım. Ey.. Ne âlemdesin, bakalım? Gördüğün gibi hâlâ formü'ler, rakamlarla uğraşıyorum. Maamafih, her i bitti. Artık, ihtira beratını almaya sıra geldi. Leon Grenşö: Ne, diye bağırdı, ihtira beratını hâlâ almadin mı? Almadım ya, biraz ihmalden, bir az da parasızLktan... Mademki paraya ihtiyacm vardı, bana niçin haber vermedin! Vıktorin teyzeye yazardım, sana bu parayı verirdi. Bu işe ne kadar para lâzım?. Bin beş yüz frank... Fakat senin zahmete girmeni istemem... Ne zahmeti yahu... Bir müddet sonra keşfin dolayısile milyonlarla oynayacaksın; korkma bana çarçabuk bu parayı iade edebilirsin! • Arkası gelecek defa Bilmeceyi doğru çözenlerden İDİze fotoğraf gönderenlerin resimlerini bas mıya devam ediyoruz. Fakat burada resmi çıkmak mutlaka hediye kazanmış olmakhğa delâlet etmez. Mükâfat ka zananlann ismi her ayın ilk haftasında neşrolunan büyük lısteye yazılır. Soldan sağa sıra ile: 1 Kemerburgaz ilk okul 142 Mehmed Reşad. 2 Bursa Askerî lisesi fransızca öğ retmeni Kâzım oğlu Yavuz. 3 İstanbul Paşabahçe Şişe, Cam fabrikası talebelerinden 492 İbrahım. 4 Şehzadebaşı tramvay caddesi 99 numarada Cavid. 5 Beşiktaş Yıldız caddesi 14 numarada M. Vurdemir. 6 Eskişehir Millî Hakimıyet okulu 31 Ayhan Oruç. 7 Beyoğlu Taksim Çeşme sokağı 10 numarada Merâl Öztürk. 8 Erzuruin Ismetpaşa okülu' MelâIşıkh. 9 Karabük yüksek fınnlarda elektrıkçi Abdullah. 10 İsparta orta okul 46 Kemal Tüfekçi. 11 Ankara Gazi lisesi 547 Emin Özbır. 12 Mudanya seyyar fotoğrafçı Ta lât Gerçekçi. 13 Milâs orta okul 151 Fethı Öztürkoğlu. 14 tzmir Vilâyeti Tire kazası orta okul Suad Yöney. 15 Nişantaş Güzelbahçe sokağı 6 numarada Mustafa. 16 Bursa birinci erkek lisesi 618 Lutfi Serbes. 17 Kandıllı Rıhtım sokağı 29 numarada Muallâ. 18 Balıkesir lisesi 1664 Bülend Bekem. hat YAZISIZ HİKÂYE «yalnız yaşayan» birbirlerile kavga ederlerken bir cımbızla kabugundan çekilıp çıka nlacak olursa üzerinden elbiseleri alınmış bir adamın mahcubiyet ve şaşkınhğına duçar olur. Sığmacak bir yer ara makta devam ederek hayran hayran dolaşır. «Yalnız yaşayan» ın yavruları dünyaya kabuklu olarak gelmezler. Doğar doğmaz kendilerine gırecek bir kabuk ararlar ve o kabuklan evvelâ kısmen gırip tecrübe ederler. Rahat edeceklerıni anladıklan takdirde içlerine yerleşırler. Vücudü büyüyüp de o kabuğa sığmaz bir hale geldi mi, çıkıp yeni bir kabuk aramakta tereddüd etmezler. Bunların hayatının en garıb safhası her «Yalnız yaşayan» ın en yakın civannda, hatta bazan kabuklarının üstünde sırf şahıslarma mahsus bırer «deniz menekşesi» ne sahib olmalarıdır. cDeniz menekşesi» de bir hayvandır. Tıpkı o çıçeğe benzediği için halk arasında bu lâkabı kazanmıştır. Vücudünün küçük yapraklan an dıran kısımları birer küçük iğne ile nihayet bulur. O noktalara dokunulduğu takdirde derhal zehirli bir madde bo şaltır. Her <Yalnız yaşayan» m böyle bir *deniz menekşesi» arkadaşı mevcud ol ması tabiatin garib olduğu kadar da makul bir cilvesıdır. <Yalnız yaşayan» a diğer hayvanlar tarafından vaki olacak taarruzu o zehırlerini saçarak defeder. İki Nisan bulmacası Çocuk portreleri OVtJNCAKÇJ Yukarıki saat gündüz öğleden sonra nın dördünü gösteriyor. Fakat burada değil, cenubî Amerikanm meşhur bir şehrinde.. O vakit İstanbulda gündüzun saat on biridir. O şehri, her on beş tul dairesinin bir saat farkettLrmekte ol duğu esasına istinaden pekâlâ bulabilir ve onun ismini teşkil eden harfleri teker teker saat rakamlarının hizasmdaki boş hanelere pekâlâ yerleştirebilirsiniz. Çünkü o harfler de tam on ikidir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: