31 Mayıs 1939 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

31 Mayıs 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

31 Mayıs 1939 CUMHUKirET tZMlR MEKTUBLARI: tktısadî hareketler Ekmek meselesi ve Belediyenin teşebbüsü Fransada siyasî partiler: 1 Cumhuriyetçi sosyal parti ve allians demokratik ( Nakleden: Cevad Sadık ) İLİMKOSESi İHTİRALAR Egeliler, her sene tekemmül eden bu eserle öğünüyorlar Belediye Reisi: «İzmirin 100 senede kalkınamıyacağını söylemişlerdi, biz bu sene izmirin kalkındığını ispat edeceğiz» diyor Klorofü Hayat vetirderi bakımmdan moleküllerin en mühimrı ve enteresanı klorchl molekülüdür. P«k karışık olan bu molekül üzerindeki ıraştırmalar, ileri gitmiş değildir. Kloroflin nebat âlemine renk vermesi, güneş şıalanndaki enerjiyi bizim için faydalı şekh sokması itibarile ehemmiyeti büyüktür. Bahçelere, kırlara çıktığımız zaman gözîerimizi tabiatin güzelllğıle doyuran bu moleküller, dığer taraftan hayat vetiresinin ilk hatvesiııde de rol oynar. Bizim için en büyük enerji kaynağı olan kömürle petrol de pek eski devırîerde klorofilin güneş şualarından topladıgı enerjiyi taşırlar. Güneşten veya bir ark lâmbasmdan çıkan şualar, klorofil mahlulünden sonra bir cam menşurdan geçirilirse tayfm uzun dalgalanna (yani knnızıya) isabet eden tarafının büyük bir kısmının yutulduğu görülür. Tayfın diğer taraflan zayıf düşer, mavinin dış taraiından eser kalmaz. Burada en mühim nokta, uzun dalgaların bel'edilmesidir. Klorofil molekülü, güneş zıyasının bu oalgalanndan müteessir olur, bunlardan enerji alır. Kimyagerlerin aıaştırmalanna göre, bu tarzda silâhlanan klorofil, her yerde mevcud olan karbon asidi gazile birleşir; nişasta ve şeker gibi nebat faaliyetinia esası olan karbohidratlar teşekkül eder. Nebatı veya nebatla yaşjyan hayvanlan yediğimiz zaman klorofilin bel' etmiş olduğu kırmızı {uaların faaliyetlerinden atifade ederiz. Belediye Reisi, Fuar yerinde gazetecilere izahat veriyor İzmir, (Hususî) Basbğrm toprak üzerinde, yavaş yavaş, çocukluğumun hâfızamda bıraktığı eski Izmir canlanıyor. İstanbulun, «Beyoğlu» suna mukabil, îzmirde de bir Frenk mahallesi vardı. §ehrin tam orta yerinde, servet, refah, ve ümranı, ayni zamanda, bu yurdun hakikî sahibinin ıstırabını canlandıran bu mahalle, hem kozmopolist bir âlem, hem de bütün istihsal ve istihlâk kaynaklarmı avuçlarına almış bir hükümdarlığm satvetgâhı idi. Biz oradan geçerken, bize aid olmıyan, bize tamamen yabancı bir memlekete düşmüş gibi olurduk ve burası, âdeta Babil kulesini hatırlatırdı: Rengi, dili, şekli, işi, zevki, hayatı itibarile ayrı ayn, her milletten insan ve aile müesseseleri...İşte çayırh bahçe, işte eski Melez sinemasının olduğu yer. İşte Meyhaneboğazı, işte Üçüncü Kordon ve nihayet işte Atatürk caddesine (eski Birinci Kordona) kadar uzayan, müstemlekeci ve müstevlilerin, büyük sermayedarların, bizden olmıyanların yarı beynelmilel ve imtiyazh sahaları. Uzaktan uzağa kulağrma bir scs geldi. Kendimi topladım: Ormanlığın arahğmdan başını kaldıran muhteşem bir tavus kuşu ötmüştü. Biz, o Frenk mahallesini de zaptetmiştik. Hem de yalnız yerini değil, ona hâkim olan ruhu tepeliyerek. Onun üstünde bizim aleyhimize dalgalanan hajıat bayrağını da yırtarak ve orada yeni Türk kudretinden ve medeniyetinden büyük bir varlık kurarak...Gazetecileri, Kültürparkı ve Fuar hazırlığını görmeğe davet eden Belediye Reisi Dr. Uz elini omuzuma koydu: Bu sene, dedi, Fuarı, dokuz eylul kapısından açacağız. Bu kapı, bizim imar davamızın yeni bir ifadesidir. Biliyorsunuz ki, ilk hamle, fuar etrafında başhyor ve sahile doğru teveccüh ediyordu. Sekiz senelik plânı, üç senede bitirdik. Sinıdi, bu tarafa, (Basmahane cihetine) ve buradan yukarıya teveccüh ediyoruz. Lozan ve 20 Ağustos kapılarının istıkametlerinde yapılacak işımiz kalmamıştır. 9 Eylul kapısı, yeni hareket noktamızdır. Açılışm burada yapılması, sembolik bir hareket olacaktır. Konuşa konuşa, yeni ve üç kat üzerine hazırlanan kapının tahta iskelesini tırmandık. Kapının ikinci katı gazino ve lokanta olacaktır. Üst kat, bir teras halinde bırakılacak. Buradan, hem Fuar ve deniz kısmım görüyorsunuz, hem de Kadifekaleye tırmanan eski şehri. Biraz ileride Kültürparkın, artık gözü dolduran ormanhğı, bahçeleri, rengârenk bir halı gibi kabanyor. Belediye Reisi, birkaç yüz metre ileride, Gazi Bulvarının doğu kısmına düşen büyük inşaatı gösteriyor. İşt Garaj santral. İlk kısım bitti. Gelecek sene, dığer kısmı da tamamlaya cağız. Ve, başını çevirip Basmahane cihetindeki diğer faaliyeti gösteriyor: İşte hal, sebze hali... Buradan, Aziz Akyürek (eski İzmir Belediye Reisi) caddesıni açıyoruz. Fuar ve Kültür parkın etrafı, artık tamamen cadde olmuştur. Bir kısmı asfalt, bir kısmı parke... Ve bu sene, Fuar, hiç toz toprak olmıyacak... Belediye Reisi, biraz durdu: Ecnebıler, hem de ecnebi mütehassıslar diye ilâve etti İzmirin yüz senede kalkınamıyacağını söylemişlerdi. Biz bu sene 20 ağustosta, îzmirin kalkındığını ispat edeceğiz. Buna ben de inandım, ben de hak verdim: Bir rüya, bir hayal hakikat olmuştu. dözlerimizin önünde canlanan büyük, ol?un ve yepyeni manzara, hem de Türkiye ve Avrupanın birçok yerlerinde görülmiyen bu manzara, bu hakikatin en büyük delili idi. (432) bin metre murabbaı tutan bu sahamn etrafında da, bugünkü şehircilik ve evcilik tekniğine uygun, modern, bahçeli evler, aparbmanlar sıralanmıştı. Kültür parkı dolaşıyoruz. O mahiler ki derya içredir deryayı bilmezler Mısraında olduğu gîbi, içinde yaşadığım, hem de gazetecilik yaphğım îzmirin bu emsalsiz parçası hakkındaki vukufsuzluğumdan utanır gibi oldum. Piyebilirim ki, îzmirde halkm büyük bir kısmı henüz kavuştukları bu eseri lâyıkile tanımamışlardır. Reis: Eğlence, diyor, halk, eğlenmelidir, halkın buna ihtiyacı vardır. Bunu düşündük ve Kültür parkla Fuarm 12 bin metre murabbaı kısmını, muhtelif eğlence vasıta ve sahalarına tahsis ettik. İlerideki büyük gölün sujarında, âheste âheste kuğular dolaşıyor ve hoparlörden güzel bir melodi dinliyoruz. Birdenbire ciğerlerimi şişiren, tatlı kokularla dolu bir rüzgâr esti. Gül bahçesine girmiştik. Rengârenk, kameriyelere tırmanan, tâ ilerilere kadar uzanan gül fidanları ve arkadaki ormanlar, insanda romantik bir intıba bırakıyor. Asıl enteresan cihet, bu bahçede, dünyanm hiçbir yerinde tatbik edilmiyen bir hususiyettir. Bahçede, fasılalı şekilde ve insan oturunca vücudünün inhinalanna göre tamamen intıbak eden koltuklar var. Koltuğun başucunda bir de küçük kütübhane. Belediy.e Reisi, buraya, hatta çok kere bizzat, gazete ve kitab bırakılmasını itiyad edinmiş. îlk zamanlar kaybolan gazete ve kitablara, son zamanlarda artık dokunulmaz olmuş. Bazı yerlerde koltuklar ikişer tane ve yanyanadır. Geliyor, uzanıyor, kütübhaneden bir gazete çekiyor, gölgelikte, güllerin kokusu içinde dinleniyor ve gazete okuyorsunuz. Bu bir hâdise, bir bahtiyarlık değil midir? *•* tstanbul Beledıyesini bugünlerde en ziyade meşgul eden meselelerden biri de ekmek meselesidir. İktısad Müdürlüğü, bu mesele üzerinde büyük bir mesai sarfediyor. Ekmek işi esasen bu şehrin başında bulunanları daima meşgul eden, düParis meb'usu M. Pierre Taittinger şündüren bir mesele oımuştur. Zaman za tarafından tesis ediler. bu partinin nispeman şehirde ekmek buhranı görülmüş, ek ten yeni tarihçesı, sirkülerinde beyan meğin kalitesi düşmüş, halk, iyisine ve kö edilen doktrinile karışır. Cumhuriyetçi, tüsüne bakmadan ekmek tedarikinde müş millî ve sosyal partinin hikmeti vücudü, külâta tesadüf etmiştir. cumhuriyetçilerin, ister millî, ister vatanYapılan ilânlardan öğreniyoruz ki, be perver, ister liberal, ister mutedil veya heri 15,000 er tonluk fırmlar kurulacak sosyal adlarile anılsın, organize edilmetır. Adedleri kaç tane olacak? Sarahat miş olmasıdır. İntihabat zamanlarında yok... Belki tecrübe olarak bir tane, belki müfrit sollar herşeyi evvelden hazırlanmış de bir hamlede bütün İstanbulun ihtiya oldukları halde millî cumhuriyetçiler her cını karşılayacak kadar... Bizim öğrendi hususta hazırlıksızdırlar ve 1928 intihağimize göre, evvelâ beş ekmek fabrikası batında olduğu gibi meclise büyük bir ekkurulacaktır. Belediyenin bu hareketi, fı seriyet göndermeğe muvaffak olsalar birıncılara da bir ders mahiyetindedir ve Ie, sonradan birçok gruplara ayrılarak hiç şüphesiz ki bu muazzam tesisat şehre kuvvet ve tesirlerini kaybederler. Bu partiye göre Fransanın organize edilmesi sabir hayli pahalıya mal olacaktır. îstanbul fırıncılan ekmek çıkartmaktan ati çoktan çalmıştır. mı istinkâf ediyorlar? Fiatların mütemaParti, herşeyden evvel cumhuriyetçi diyen yükselmesini mi istiyorlar? Fena ka dir. 1914 ten evvel, Frankfurt muahedcliteli ekmek mi çrkarıyorlar? Yoksa bizim namesi Fransanın kalkınma gayretlerine aklımıza gelmiyen yeni bir hile yolu mu sed çekiyordu. Bugün Fransa eski topkeşf etmiştir? raklarını geri almif ve dünyanın, Ingiltereden sonra, en çok müstemlekesi olan İstanbul fırıncılarının ekmek çıkartmaktan istinkâf ettikleri olmuştur. Bundan on devleti olmuştur. Bununla beraber, yasene kadar evvel ve bir de üç sene evvel pılacak birçok ıslahat vardır. Parti mo iki defa fınnlarda ekmek ya hiç bulun dern bir devlet istiyor; Fransanın parl mamış, yahud fırın kapılarında saatlerce mantarizm sistemini bugünün icablarına beklemek icab etmiştir. Fakat o zaman fı uygun bulmuyor; esas teşkilât kanunu rıncıların ileri sürdüğü şu esbabı mucibe ikmal edilmeli, insanın hakları ve vatanBelediyeyi de durdurmuştur: «Unu paha daşın hürriyetleri bir realite olmalıdır; lı ahyoruz. Nark fiatına ekmek satmağa halledilmesi gereken birinci derecede mühim meseleler var: Bütçenin tevazünü, iktısadî bir şekilde imkân yoktur.» masraflann azaltılması, malî sistemin ihFırıncıların narkın yükselmesini istemeyası, kadınların intihab hakkı, müstah leri akla gelebilir. Lâkin narkı kabul edip sillerin omuzlarını çökerten mükellefiyetetmemek ve sebeblerini tetkik etmek de lerin tedricî azaltılması. Lâik bir devlet Belediyenin elindedir. Fena kaliteli ekmek bütün kanaatlere ve bütün hürriyetlere çıkarılması kabul edilemez. Çünkü fırın kürmet etmesini bilmehdir. lar daima Belediyenin kontrolü altmdadır. Muayyen şartlara riayet etmiyen fırın Parti, cumhuriyetçi olmakla beraber, tecziye olunur, ekmeği musadepe edilir ayni zamanda millidir de; çünkü Büyük ve nihayet kapatdır. Harbdenberi sulh hiçbir zaman bu kaBelediye, bundan evvel doğrudan doğ dar müphem bir çehre arzetmemiştir. ruya ekmek çıkartmak teşebbüslerinde bu Bütün Fransızlar sulhu istemekte müttelunmuş, fakat netice alamamışhr. En son fiktirler, fakat bu sulhun ilk garantisi Şehremini merhum Haydarın Nişantaşı Fransanın emniyetidir. Bunun için bu fırını teşebbüsünün âkıbeti ise unutulma parti, «Fransanın sılâhtan tecridile her mahdır. ne pahasına olursa olsun temin edıîen F.G. sulh» un kısa vadeli bir harb olduğunu söyler ve böyle bir sulhu reddeder. Onca, lâzım olan şey Fransa için bir Fransız siyasetidir, nasıl ki İngilizler için bir İngiliz siyaseti, İtalyanlar için bir İtalyan siyaseti var. Maarif Vekâleti Kütübhaneler umum Fransız sâyinin müdafaası şarttır. Demüdürü Hasan Fehmi vefat etmiştir. mek ki parti, tasarrufun, ziraatin, endüsMerhum, şimdiye kadar Dil Kuru trinin, ticaretin, kafanın ve Fransız sâyimunda çalışmış, muhtelif cemiyetlerin nin müdafaasını istiyor. «îsu'yoruz ki faydalı çalışmalanna önayak olarak Fransız işçisi ecnebi işçiden evvel gelsin; memlekete hizmet etmiş, değerlı bir Fransız malı himaye edilsin; Fransız mamaarfiçi idi. Zıyaı, memleket için bir lı ecnebi malına karışarak uzak müstemlekelerimize girmesin; Fransız tasarrufu kayıbdır. Cenazesi, bugün Fatihteki evinden ecnebi memleketlerinin malî kombinezonkaldırılarak namazı Fatıh camiinde kı larından masun kalsm ve topraklarımızın hndıktan sonra Merkezefendideki hu mahsulâtı tarla işçilerini sâylerile mütenas3>, âdil bir ücret temin etsin.» susî makbereye defnedilecektLr. * * * J. Barthelemy P. Taittinger nümüzde Rusyada 150 milyon insan üzerinde tatbik edılmektedir. Allians'a göre, refah siyaseti, sosyal siyasete lâzım muhittir." Bununla beraber, refah siyasetinin lâzım olduğu doğru ise de kâfi olmadığı muhakkaktır. Sosyal adalet bu esas üzerinde bina edilecektir. Bugünün afeti masraflann gittikçe artmasıdır. Bu, Fransa gibi ölüm nispeti doğum nispetinden fazla olan bir memle kette büsbütün vehamet kesbeder. «Economie administree» ye mi gidilecek? Bu faşizm olur. «Economie gouvernee» ise Marksizmden başka birşey değildir. O halde? Allians'ın komitesi «organize» ekonomiye taraftardır, fakat hududları tayin edılmek şartile. Devlet, endüstriyi kendi haline bırakmahdır: Meselâ bir oMolekülün hayvan hayatmda mühim tomobilin imalinde el emeğıle vergiye ayni pay ayrılmamalıdır. vazifesi olan Hemoglobin ile arkadaşlığını düşünürsek ehemmiyet bir kat daha Sonra, ziraat var. Fransa, «ıssız tarlaardan yükselen şikâyete kulak vermeli artar. Bu hususî şekildeki molekülün tabiatte bu kadar büyük rol oynaması sirn dir.» Nihayet bütün bunlar beynelmilel sul henüz açılmış değildir. Klorofil molekü ha bağlıdır. Fakat sulh yağmur gibidir, lünde elli beş karbon, yetmiş iki hidrojen, yağmurdan bahsetmekle yağdırılmıyacağı beş oksijen, dört azot ve bir de magnezgibi sulhtan konuşmakla da sulha varıl yum atomu vardır. Bu atomların bağlama tarzı hakkında bildiğimiz şeyler pek mahmaz; onu organize etmek şarttır. duddur. Allians, diğer siyasî partiler karşısındaki vaziyetini de tayin etmiştir. Grupların istipdadına isyan eder. Bir meb'usun, mensub olduğu grup namına söz söyle mesini hoş gönmez. İster ki mecliste her meb'us Fransa namına konuşsun. Halbuki bugün meclis kalabalık gruplardan mütaşekkıldir. Bilhassa komünistler grupunda her meb'us ancak komünist partisinin isteklerine ve fikirlerine tercüman olabilir. Aîlians bu aykırılığa düşmez. Bu parti, memleketin yüksek menfaatlerini herşeyden üstün tutan, fikirlerine hâkim, serbest adamların partisidir. Allians, cumhuriyete can ve gönülden bağlı olanların buluştjjcları dört yol ağzıdır; memleketin yüksek menfaatlerinin icab ettirdiği hertürlü işbirliğine daima hazırdır. Prf. SAL1H MURAT Büyük san'atkâr Paderevski hasta Kütübhaneler umum müdürü vefat etti Programı Vatan, hürriyet, kanun karşısmda müsavat, sosyal kardeşlik, düzen ve terakki. Ne sosyalist diktatörlüğü, ne de sahsî diktatörlük lâiklik kanunlannın muhafazası, vicdan ve tedris hürriyeti, ticaret, Büyük san'atkâr Paderevski, Nev sanayi ve ziraat hürriyeti. Devletçilikle yorkta mevsimin son konserini verme • ğe hazırlanırken, doktoru, piyanistin fazmücadele. Geniş bir ıslahat siyaseti. Devletin bütün taahhüdlerine kat'î saden ve yorgunluk neticesi kalb sektesi dakari. Masrafların azaltılması. Teşeb tehlikesine maruz kalacağından korkabüs fikrini baltalıyarak memleketin ser rak konseri geri bıraktırmıştır. vet rnembalarını kurutmaktan sakınmak. Kaktüs'ler, çam ormanlan, katalpalar ve akasyalar arasından, temiz bir yoldan geçtik. Hyvanat bahçesindeyiz. Belediye Reisi, parmakhklardan birine işaret etti. Zavallılar, dedi, üçü de dişi.. Ne yapalm, erkeklerini bulamadık. Bunlar, üç dişi sırtlandı. Asabî buhran geçiriyor ve durmadan parmaklıklara atılıyor, soluyor, derin ve hızlı hızlı nefes alıyorlardı. Biraz ileride, dağların meşhur kurdunu, yeni doğurduğu üç yavrusunu emzirirken gördük.. Daha enteresanmı da iç kısımda seyrettik: Güneşin girdiği pencerenin altmda, erkeğini koluna yatıran dişi bir maymun, bize bakıyor, Ne mes'udum, bilmezsiniz, Der gibi gülümsüyordu. Meğer burada bir hâdise geçmiş. Başka bir erkek maymun, bu dişiye musallat olmuş. Fakat eşj onu fena halde hırpalamış ve kovalamış. Zavallı, bir köşede meyus ve mustarib, düşünüyordu. Başımı sola çevirdim. Yirmi metre ileride, muazzam boynuzlarım çitin kenarından havaya kaldırarak bakan bir geyik, derhal geriye döndü ve çitin öbür tarafmda, burnunu bir aralığa sokarak diğer kıssıoıdaki ceylânı koklamağa başladı. Daha öteden, kartalların, akbabaların, şahin, doğan ve bir yığın kuşun kanad çırpışlan duyuluyordu. Tavşanlara, ikişer katlı, kücük apartımanlar yaptınlmıştı. rak memleket hesabma bu müesseseyi taBelediye Reisi: Sevindiğimiz bir nokta var, dedi. nıtmak lâzımdır, kanaatindeyim. Orhan Rahmî Aydmda erkekli, dişili bir çift kaplan yav rusu yakalamışlar. Hemen satın aldık. Şimdi bizim hesabımıza bakıhyorlar. Yakında getireceğiz. Ayni zamanda, artık epeyce büyüyen hayvanat bahçesi için bir mütehassıs da celbedeceğiz. Bu aralık, uzun ve keskin bir at kişnemesi oldu. Reis: Unutuyorduk, dedi. Gelin, Atlıspor kulübünün atlarını da görelim.. Biliyorsunuz ki, sporu da tamamen buraya alacağız. Atlıspor kulübü, Vasıf Çınar bulvarında, çok küçük bir saha içinde idi. Menaj yapmak imkânsızdı. Nihayet, bu kulübe de burada yer tahsis ettik. Menaj yerinden başka, her atlı sporcu, iki buçuk kilometre uzunluğunda bir orman içinde atla gezinmek imkânını bulmuştur. Kulübe, burada bir bina da inşa edilecektir. Tenis kulübü de, şehir spor müesseseleri içinde, şu ilerideki sahaya geçmiştir. Yakmda kulübün inşasına başlanacaktır. Amatörlerin sahasından başka, büyük maçlar için de ayrı bir kort da yaptıracağızBurada gördüklerimiz, tespit ettiklerimiz ve İzmirin bihakkin iftihar edebileceği eserler, sadece bunlar değildi. Bunlarm daha büyükleri, müzeler, tiyatrolar, poligonlar, sergi sarayları vardı. Yüzbinlerce lira ile inşalarına başlanan bu eserlerin kâffesi, Kültür park ve Fuar içinde canlanıyordu. Bizim parkm en büyük hu susiyeti de işte buradadır ve diğer bir mektubumda, bunları tanıtmağa çalışacağım. Çünkü Tüfkiyede, yalnız îzmir hesabına değil, bugünkü Türkiye medeniyet ve tekâmülünün en parlak eserlerinden biri ola Ve nihayet bu parti sosyaldir, çünkü Fransa aşkı halk aşkını kazanmalıdır. «Müesses nizamın yıkılmasmı istemıyo ruz. Ferdî kıymetlerin müsavi kılınmasına karjı bizim ileri sürdüğümüz şey liyakat hierarchie'sidir. sâyi bilginin hızasına yükseltmek, onu sermayeye düşman yapmaktan ziyade sermayeyi onun emeklerine iştirak ettirmek istıyoruz.» Fakat, şeflerin ortadan kaldırılması ve endüstrinin ölümile amele saltanatından bahsedip halkı aldatanlara parti şu cevabı verir: İflâs etmiş bir millet içinde amele sınıfı için saadet tasavvur edilemez. Fransız ailesi müdafaa edilmiyor, halbuki memlekette onun da şerefli bir mevkii olmalıdır. Çocuklann himayesi, annelere muavenet, kalabalık ailelere yardım bu partinin tahakkuk ettirmek istediği şeyler arasındadır. II la yorgunluğa tahammül edemiyeceğin îtalyanın Kapomele vapuru Burgaz limanında yaralandı Sofya, (Hususî) Yanhş bir manevra yüzünden Burgaz limanına girerken dalgakırana çarpan büyük İtalyan vapuru Kapomele burnundan ağır yaralanmıştır. Vapur zor halle batmaktan kurta nlmış ve tamir edilmek üzere başka vapurlar marifetile Köstence lünanına götürülmüştür. r Konseri dinlemeğe hazırlanan 15,000 musikı merakJUsı, büet paralannı geri almak istememişler ve bu paranın, meftunu oldukları büyük san'atkâr ve büyük vatanperver Paderevski'ye verilmesini istemişlerdir. Meşhur piyanist, şimdil.k tehlikesi zail olan hastalığı biraz daha hafifledikten sonra, istirahat ve tebdili hava et mek üzere Isviçreye gidecektır. Fakat, Paderevski'nin, bundan sonra bir daha konser veremiyeceği tahmin edılıyor. San'atkâr şimdi 78 yaşmdadır. Selçuk Kız San'at mektebinde açılan sergi ) Demokratik ittifak (Alhans Demokratik) Enstitü azasından ve Allians Demokratik'in yüksek idare komitesi azasından M. Joseph Barthelemy, bu partiye gaye olarak memleketin refahını tevcih eder. Refah siyaseti, herşeyden evvel, haricde sulh ve dahilde asayişle kaimdir. Sosyal karışıklık ve ihtilâflara sahne olan bir memleket müreffeh sayılmaz. Bir memlekette, hükumetin birinci vazifesi, şahsî teşebbüslerin inkişafma mân olmaktan sakınmaktır. Bir istihsalin mahiyeti yahud buudleri hususî faalıyet hududlarını aştığı takdirde, devlet o müstahsile ekonomik vasıtaları temin etmek mecburiyetindedir. Ve maddî vasıtaUr manevî vasıtalarla temamlanmalıdır. «Refah siyaseti» tabiri birçok münakaşalara yol açtı. Sefalet siyasetini mü dafaa eden mi var sanki? Bu tecrübe gü Yaptıkları eserleri kendi üzerleriude teşhir eden kızlarımız Çapadaki Selçuk Kız San'at Enstitüsünde her sene açılmakta olan felişleri sergisi bu sene de defile şeklinde tertib olunarak dün gösterilmiştir, Talebe; bir sene zarfmda meydana çıkardığı muhtelif gekildeki elbiseleri giyerek bir geçid resmi yapmıştır. Defilede Vali ve Belediye Reisi Lutfi Kırdarın eşi de hazır bulunmuş, eserler hakkmda enstitü müdürü tarafından kendisine izahat verilmiştir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: