29 Haziran 1939 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 9

29 Haziran 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

[Baştarafz 1 inci sahıfede] verilen lâyiha ve tekliflerin evvelemirde teşkilâtı esasiyenin metin ve ruhuna mu gayir olup olmadığmı tetkikle mükellef tutmaktadır. Encümen, bu kaydı maddeye bizzat ilâve ettiğine göre teşkilâtı esasiyeye muhalif hareket etmiştir.» Refik İnce, D fıkrasındaki «hususî kanunlarla kurulan bankalar ve teşekküUerle» ibaresinden sonra gelen «hususî su rette teşekkül eden ve tediye edilmiş ser mayesi iki milyon veya daha ziyade olan millî banaklar» ibaresinin maddeden tayyını teklif etti. Fuad Sirmen, Müstakil grup namına dedi ki: « Tediye edilmiş sermayesi iki milyondan fazla bulunan hususî teşekküller mahiyetindeki millî bankalara da bu kanun ahkâmmın teşmilini biz de hususî bakımdan kuvvetli bir esasa müstenid bul muyoruz.» Fuad Sirmen, millî bankalan bu kanunun çerçevesine almak için encümenin ne gibi sebeblere istinad ettiğini anlamak istedi. Rasih Kaplan Hükumetin vilâyeti âmmesi vardır. Faik Baysal, bütçe encümeni namına verdiği izahatta: Hükumetten gelen lâyihada hususî bir kanunla devletten hak temin eden veya sermayesinin yarısından fazlası devlete aid olan banka ve müesseseler ibaresi vardı. Hükumetten sorduk. Maksadın ne olduğunu izah etti, biz de bu müesseseleri bu kanunun çerçevesi içine almak zaru retini duyduk, dedi. Sami (Tunceli) Meselâ? Faik Baysal (devamla) Meselâ îş Bankası. Esasen bu gibi müesseselerde kendilerile istişare edildiği zaman böyle bir bareme tâbi tutulmak hususunda hiç bir itirazı olmadığmı, ancak kendilerine muvazi olan müesseselerin ayni esasa tâbi tutulmalarını söylemişlerdir.» Faik Baysal, gerek sermaye, gerek hayatları itibarile devletle çok sıkı alâkalan olması dolayısile bunlann kanunun çer çevesi dahiline almdığını söylerken Sami (Tunceli) sordu: : Kaç tanedir? Faik Baysal Bu tarihe kadar iki tanedir. Biri İş, diğer Türk Ticaret Ban kasıdır. Hikmet Bayur: Bütçe encümeni namına verilen izahatta bu iki müesseseyi de Sümer Bank, Eti Bank ve saireye benzetmek isteyişimizin sebebi onlara zarar iras etmemeleridir, denildi. Bu, bir itiraftır. «Fazla maaş verilse daha iyi işliyor» demektir. Fakat gayritürk müesseler müsaid şerait vermekte devam edeceklerdir. Hususî Türk müesseselerini niçin yabancı müesseselere ezdirelim? Bu, vicdanımı tahriş ediyor, Bugün meselâ Osmanlı Bankasının bazı vergi muafiyetleri vardır. Ona bunu tatbik edemiyeceksiniz. Çünkü müteaddid yerde muhasebesi vardır. Ana müessese paristedir ve Paristekini kontrol edemezsiniz. Refik İnce Faik Baysalın izahatı kendi davalannı kökünden kesen en kuvvetli delil mahiyetindedir. Devlet memurlarına müvazat keyfiyeti yalnız memurlann maaşında mıdır? Hususî müesseselerin mahiyetile bir Ziraat Bankasının, bir Eti Bankın, bir Sümer Bankın gerek mahiyet, gerek mesai itibarile aralarında fark vardır. Devletîe sıkı alâka, yalnız bankaların değil, millî olan her teşekkülün vazifesidir. Bu sıkı alâka, devlete, onların şahsî teşekkülüne ve sermayesine müdahale hakkı vermez. Refik İnce, çok uzun izahatım şöyle bitirdi: Adalete müstenid olmıyan ve dermeyan edilen mütalealarla da çürüklüğü zahir olan bu deliller karşısmda verilecek karar, yüksek teşkilâtı esasiyenin ruhuna mutabık olmak üzere sâyü amel ashabınm salâhiyetlerini kanunlann gös terdiği çerçeve dahilinde kuîlanabilmelerine mesağ vermekten ibarettir. Barem lâyihasının ilk müzakeresi dün bitti siyonlar doğurmuştur ki, bu yalnız siyasî olmaktan çıkmış, iktısadî ve içtimaî bünyelerde derin sarsıntılar yapmış, hatta bazı devletlerin faaliyetlerini kökünden sarsarak içtimaî hayatları ikiye bölünmüş, birbirlerile kanlı çarpışmalar ve mücadelelere saik olmuştur. Receb Peker, sâyü amel serbestisi nin mahiyetini ve bu izahlan münasebetile de iş alanla iş veren arasmdaki münasebetlere taallukunu izahtan sonra devam etti: Bugün hayatta mücadele mevzuu olarak görünmiyen fakat içtimaî heyetlerin bünyesinde zamanla toplanıp teraküm eden ve bir gün büyük indifalar halinde yatlıyabilecek diğer birtakım mücadele mevzuları vardır ki, bunlan önlemenin çaresi devletin tanzim edici elini, iktısadî müesseselere vaktinde ?okması sayesinde olur. Kanunlanmızın heyeti umumiyesinin önümüze döktüğü hayat sahnelerine bakalım: Biz sâyü amel serbestisi fikrine bağlı kalarak memlekette devlet elile tanzimi lâzım gelen işlerin ana kısmmı yjıpmamış mıyız ve yapmıyacak mıyız? Meselâ fiat kontrolü kanunu nedir? Receb Peker misaller zikrederek ve müdellel izahlar vererek devam etti: Bir para taciri vaziyetinde olan bankanın başındaki adamların yalnız anonim şirket oltnasından istifade ederek hesabsız kitabsız paraları ahp dağıtmasına ve çeşid çeşid formüllerle hesabsız kitabsız tekaüd paralan almalarına göz yummak bir eksiklik değil midir? Ve bütün bımların yekunile Türk milletinin hayatta en kuvvetli mübadele vasıtası olan parayı dokunulmaz bir fiat irtifaına kadar yükseltmek bir eksiklik değil midir? Bu eksiklikleri düzeltmek Türkiye Büyük Millet Meclisinin vazifesi değil midir?» Receb Peker mütalealannın sonlann da dedi ki: « Osmanlı Bankasî Türkiyede İş Bankasının aylık ücretlerile şu veya bu yoldan temin ettiği paradan daima az para veregelmiştir. Bugün dahi bize nazaran daha az vermektedir. Aramıza yeni intihab edilmiş ve zannederim Afyon meb'usu Hamza arkadaşımız Erzurumda banka müdürü bulunuyormuş. Orada İş Bankasının da şubesi olduğundan Erzurum şehri içinde bir banka şubesinin müdürü 500, diğeri 250 lira alıyormuş, 500 lirayı veren bizim bankadır. Huzurunuzda arzettiğim bu misaller fikrimi esas itibarile izhara medar olacaktır zannediyorıım.» (Alkışlar). Mümtaz Ökmen bundan sonra hususî şirketleri baremin içerisine almanın Teşkilâtıesasiyeye münafi oldugu hakkmdaki mütalealara cevab verdi ve sözlerinin sonunda: « Ben iddia ediyorum ki bu müesseselerde verilen paralar barem derecelerine göre haddi lâyıkına indirilirse bu müesseselerde vatandaşlara yiizde üç veya yüzde dört faizle para vermeğe muk tedir olacaklardır.» dedi. 29 Haziran 1939 Makale sahibinin cevabı Receb Pekerin izahatı Receb Peker Müzakere mevzuu olan madde münasebetile bazı arkadaşlarımm bu kanunun ruhunun rejimimize ve esas teşkilât kanunumuza temas eden noktasını mütalea ve tahrik ettiler. Bu babda tenevvüre yardımı olacağmı zannettigim mülâhazalanmı arzedeceğim. Bir kere Türkiye devleti, teşkilâtı esasiye kanununa vuzuhlu izahlar yaparak Partinin altı vasfmı sureti mahsusada bir madde ile koymuştur. Bu vasıflar arasında Türkiye Cumhuriyetinin ayni zamanda devletçi olduğu zikredilmiştir. Refik İnce, sâyü amel serbestisi bakımından teşkilâtı esasiyeye temas ettiler. Sade Türkiyede değil, yeryüzünün her tarafında devlet telâkkisi, yalnız bir jandarma devleti olmak manasından çıkalı çok zaman olmuştur. Istibdad devirlerinin en ağır zamanlannda büyük ihtilâller neticesinde insanların kavuştuğu haklar arasmdaki çalışma serbestisinin bütün içtimaî muhitlerde suiistimali öyle rcak Reis Refet Canıtez, Mümtaz Ökmenin müzakere mevzuu olmıyan bir gazete makalesini mevzuu bahsettiğini, bu hu susta müzakere açılamıyacağmı fakat makaleyi yazan zatın söz istemesi dolayısile kendisine zarurî olarak söz verdiğini bildrrdi ve Muhiddin Birgen (Mardin) kürsüye geldi. Dedi ki: « Arkadaşlar, muhterem huzuru nuzda ilk defa olarak bugün ve böyle bir vesile ile söz almak mecburiyetinde kaldığımdan dolayı kabahat herhalde benim değildir. Şahsî bir meseleye temas edil mesi beni söz söylemeğe mecbur etti. Bundan dolayı affınızı rica ederim. Burada meb'us arkadaşlar birbirlerimizin hareketlerile meşgul olmamak prensipini daha sağlam olarak tatbik etmek yoluna gidersek zannederim ki, daha isabetli hareket etmiş oluruz.» (Gürültüler). Durak Sakarya Ya siz Meclisin Başvekilin beyanatı şahsiyetile uğraşmak kuvvetini nereden alıyorsunuz? Başvekil Doktor Refik Saydam söz Reis Rica ederim müdahale etcne alarak kürsüye geldi ve şu beyanatta bulundu: yin. Muhiddin Birgen arkadaşlanmızın Muhiddin Birgen Meclisin şahsî yetile uğraşılmış değildir. Ben kimse için verdikleri izahlara nazaran kendileri bilbirşey yazmadım. Benim yazdığım bir meden bir vak'a ihdas etmişler zannediyazıyı burada mevzuu bahsederek mad yorum. denin cereyanını değiştirmek zannederim Rasih Kaplan Bravo, hiç bilrniyor. ki lüzumsuzdur. Burada benim söyîemek Dr. Refik Saydam (devamla) istediğim yazdığım yazınm mevzuu bah Ben de dün gece, bu makaleyi okudum, sedilmesi dolayısile söz almağa mecbur kestim ve Partimizin grup reisi vekiline olduğumdan dolayı affınızı rica etmektir. verdim. Bir Parti meb'usunun bu şekilBunda can sıkılacak birşey yoktur. Gele de birşey yazması ne derece doğrudur, lim m^clenın esasına: lutfen tetkik buyurun, dedim. Bu, birin Bir meb'us bir gazeteci daima ci safha. İkinci safhaya gelince, makalememlek'îtin içinde mevcud olan fikir ha de bendenizin ismim de geçiyor. Hükureketlerile alâkadar bir insandır, her in met son zamanlarda birçok siyasî mesesan gibi mevcud cereyanlar ve hareket lelerle meşgul oldugu için bu kanunla o lerden fikir ahp vermesi gayet tabiî ol kadar meşgul olamadı. Binaenaleyh bu duğu gibi bunun neticesinde şu veya bu hususa Dr. Refik vaz'ıyed etsin ve kanufikre vâsıl olması şu veya bu kanaati ta nî yoluna girsin, diyorlar. şıması gayet tabiidir. Ben bu noktai naArkadaşlar, huzurunuza getirdiğimiz zardan vazifemi yaptım. Yazdığım şey bu kanunla alâkamızın şahidi genc sizlerler benim cebimden uydurduğum şeyler siniz. (Şahidiz, her gün buradasmız sesdeğildir. Memleket içinde günden güne leri). Esasen biz bu kanunu memurlanbüyüyen bir münakaşa vardır. Bu müna mızın huzuru, rahatı ve sükunu için yakaşanm devamını istemediğim içindir ki, pıyoruz, arada belki maddeten mutazarkâh bu fikri, kâh şu fikri kendi mantıkı rır olacaklar olabilir. Fakat büyük bir Bir gazetenin neşriyatt münakaşa mın süzgeçinden geçirerek yazdım. Hiç memurin kütlesinin mevcudiyeti dolayıbir zaman zulüm edildi demedim, orada sile onları atisi ve istikbali için lüzumlu mevzuuu oldu olan esasları koyuyorsunuz; hükumet de Mümtaz Ökmen (Ankara), barem yalnız bir (Yahudi) sözü vardır. bunda sizinle beraberdir. Ve her gün kanunlannın müzakeresi memlekette hakMümtat Ökmen Reaya tabiri varmüzakereleri takib etmiştir. Hükumet lı haksız müspet menfi oldukça in'ikâslar dır. kendilerinin buyurdukları gibi hiçbir zatevlid etti, her vatandaşın bu lâyiha hakMuhiddin Birgen Yahudi sözü de kmda, bilhassa lâyiha kesbi kat'iyet benim değildir. Meseleyi şahsiyata inti man bu meseleyi gözönünden uzak tutetmeden önce düşündüğünü dilediği gibi kal ettirmemek için zatıâlinize hususî su mamıştır. Daima takib etmiştir. Bu meseleyi burada bırakırsanız çok iyi olur. yazması gayet tabiidir. Bu her vatandaşm rette arzedeceğim. Işimiz vardır. Işimize devam edelim. Teşkilâtıesasiye kanunu mucibince çok Mümtaz Ökmen Peki. Mesele tevazzuh etmiştir. tabiî haklarındandır. Yalnız bu vatandaş (Gürültüler, biz de anlamak istiyoruz Başvekilin beyanatmdan sonra Mümbir millet vekili olursa, bir meb'us olursa, sesleri). taz Ökmen tavzih için söz istedise de bir kanun hakkında fikir ve mütalealarını Muhiddin Birgen Mesele arkadasöylernek için bilhassa en tabiî ve en sa şımla benim aramdadır. Ben kendisine reis söz sırasının Feridun Fikride olduğunu söyledi. Mümtaz Ökmen son kolâhiyetli yer millet kürsüsüdür. (Bravo aynca söylerim. nuşmaların mevzu harici olmadığmı teksesleri). Bugün gelen Son Posta gazeteGeneral Sıtkı (Tokad) O haîde rarladı. Mesele Başvekilin beyanatile tesinde Muhiddin Birgen aıkadaşımızın biz burada ne dinliyonız. vazzuh etmiş olduğundan reis bu hususta barem lâyihası hakkında bir makalesini Durak Sakarya Mesele Meclise söz vermedi. Maddenin müzakeresine okudum. Muhterem arkadaşımız, birinci intikal etti, burada söylemeniz lâzımdır. devam olundu. müzakeresi bitirilmiş olan kanunu şu şeMuhiddin Birgen Benim de bir söz Feridun Fikri (Bingöl) kürsüye gelkilde tavsif etmektedir: (Bu kanunla, hakkım vardır. İster söylerim istemez di: devletin ücretli memurlarına yapılan musem söylemem. Burada muhakkak söy Refik înce arkadaştmın bu kanuamele vaktile Osmanlı İmparatorluğunun lemek mecburiyetinde değilim. Gürültü nun teşkilâtı esasiyeye münafi olduğunu tabiri mazur görün Yeniçeri idaresinin edecek birşey yoktur. Bir müddettenberi iddia buyurdular. çıfıt ve reayaya yaptığı muameleden müzakere etmekte olduğumuz bu mevzu Refik İnce Kanun değil, lâyiha. farklı değildir.) (Gürültüler). Gene bu hakikaten çok mühimdir. Haricde akisler Feridun Fikri (4evamla) Affemakaleye göre, vakıâ kendileri (başkalan yapmıştır. Bu akisleri görüyoruz ve hiç dersiniz bu kadar sürçü lisan kadı kızınböyle söylüyor) diyorsa da söylenilen hoşa gider şeyler olmadığı kanaatine va da da olur. Yani maksadlan şudur: Deşeyleri makalesinde serlevha yapmak surıyoruz. Kanunun prensipine muhalif de mek istiyorlar ki bu kanun lâyihasının retile bunu kendrsine mal ettiği için, Hitğilim. Istiyorum ki işler biraz daha yu birinci maddesinin «B» fıkra^ile bir daler Almanyasmın bütün dünyada zulüm muşak bir şekil alsın, tanzim edelim, or vanın halli vaziyetindeyiz. Ve bu dava ve itisafla telâkki edilen ve Yahudiîere tadas dedikodular kalksın. Bu işler tan teşkilâtı esasiye kanununa bu fıkranın muyapılan muamelenin ayni telâkki ettiğini zim edilirken çok şiddetli ekstremist... halif oldugu mahiyetindedir. Değildir eifade etmektedir. Durak Sakarya Türkçe konuş Hirk tendim. Teşkilâtı esasiyenin 69 uncu Arkadaşımızı bu ifadesinde dahi hakmaddesi her Türk hür doğar, hür yaçe. sız bulmuyorum, sadece kendisinden rica şar. Hürriyet başkalarını mutazarnr etMuhiddin Birgen Bu beynelmilel ediyorum: Hangi delil ve esbabı mucibemiyecek her türlü tasarrufatta bulunmakbir kelimedir. llmî bir şekilde ve bir dilci ye istinad ettiklerini ve bu lâyihanın hantır, der. Bu prensip mücerred bir şekilde gibi aynca türkçe olduğunu da ispat edegi maddesile ne gibi zulüm yapıldLgını olmakla beraber teşkilâtı esasiyenin bilbilirim. lutfen gelsinler, bu kürsüden söylesinler. hassa 79 uncu maddesinde bu temas etDurak Sakarya Burası Türkiye tiğimiz mevzu gayet sarih bir şekilde Karşı karşıya konuşahm, Büyük Millet Meclisinin ve büyük Türk milletinin Büyük Millet Meclisidir. Türkçe konu ifade olunmuştur: «Temelîük ve lasar şulur. ruf, cemiyetlerin ve şirketlerin hudud ve huzurımda imtihan olalım. Eğer biz zuMuhiddin Birgen Ben türkçe ko hürriyeti kanunlarla musarrahtır», yani lüm ve itisaf yaptığımıza kani olursak meclisimiz âdildir. Derhal yaptığı zulüm nuşuyorum, rica ederim, lâf söyletmiyor eski prensiplerle, droit moderne prensipi den rücu eder. Eğer böyle birşey yoksa sunuz, mütemadiyen lâfunı kesiyorsunuz. devletinin tasarrufu üzerinde \edia kabul arkadaıımızdan rica ederim yann ikinci Yetişir artık canım, ben istiyorum ki, bu eden müesseseler üzerinde yann iflâs ekanun memlekette ruhlara sükun, kafa derse memleketin bütün malî ce bir makale ile derhal tashih etsinler. lara huzur, aile ocaklarına istirahat ve miyeti üzerinde tasarrufa yerden göArkadaşlar, bir meb'usun diğer bir meb'usa sual sorması ve onu kürsüye ça ren bir kanun olsun. Ben gazeteci olmak ke kadar hakkı vardıt. (Bravo sesğırması nizamnamemizde yoktur. Yalnız lığım sıfatile (gürültüler) Rasıh Bey za îeri). Ve bunu bankaîara gittiği bütün nizamlarm fevkinde bir de vicdanî tıâliniz... burada çok şiddetli lâflar söy miz zaman görüyoruz; bir kuruşun nizam vardır. Makaleyi tekrarlıyarak siz lediler... Arkadaşlar bu kürsüden şiddet beş kuruşun sıraya dizilerek arttırırabildileri rahatsız etmek istemem, gazete bura li lâf lar söylediler... Ücretli memurlar ! ği paralan bankalara veren vaiandaşların dadır. Arkadaşrm da kendi fikrini söy hakkında ağır kelimeler kullanıldı. Za devletin Türk itiban mali«ine istinad edebıtlar buradadır. Hepsi için topyekun fe» rek buraya getirdikîeri kumbaralarını bolesin. na sözler söylendi. Ben meclisi âlinin içerisine aranızda çalışmak için derin ve candan bir heyecan duyarak ge.ldim. Halbuki burada öyle lâkırdılar işittim ki hayretler içerisinde kaldım. Meseîâ ar kadaşımın sözlerinden öyle anlıyorum ki müessesatta yapılan işler sırf adam kayırmak için yapılmıştır. Ve çahşanlar bunun için getirilmiş ücretli insanlardır. Bu gibi sözlerin yaptığı fena akisler arasında hoşa gitmiyenleri işittim, muahazelere ma ruz kaldım. Onun için mevzuubahs ka nun bir nizam ve intizam ve huzur ve inşirah kaynağı olsun, dedim. Bu günah mıdır. Bu maksada muhalif birşey söylemişsem, mes'uliyetini kabul eder ve özür dilerim. Hükumet lüzum ve thtiyaca binaen Meclise bir lâyiha sevketmiş. Burada şu veya bu tadili koyduk, lâyihanın istikametleri, tesirleri değişti, ben bura dan dışan çıkınca hücuma maruz kal dım. Öteki beriki (Ne yapıyorsunuz. Ücretli olduksa cani mi olduk?) dediler, ben bunun tesirleri içinde kaldım. 1912 Balkan Harbinde askere gitmiş, 1925 e kadar tahsil imkânını bulamamış insanlardan pek acıklı mektublar aldım. (Şid detli gürültüler). Bir kısmını gösterebilirim, tesir altında kald:m. İnsan gündelik dakikahk yazı yazarken yanılabilir. Yanıldığım kısımları gösterirseniz özür di lerim. Fakat meselenin buraya kadar gelmesine sebeb yoktu. şalttıran ya\Tucuklann, vedia sahiblerinin, devlete olan itimadlarmın noktai tecellisi ancak teşkilâtı esasiye kanununun bu 79 uncu maddesinde «hududu hürriyet» mefhumudur. Hikmet Bayur (Manisa) İş Bankasında ifrat derecede para verilmiş, o başka meseledir. Tefrite gitmek başka meseledir. Arkadaşlar öyle bir şekil l.ssıl oluyor ki, ilk söz alan zararlı kalıyor. Bu usul müzakere hâkimken böyle devam edip gidecektir. İlk söz alan mahcub vaziyete girecektir. Çünkü sonra söz söyliyen birinciye cevab veriyor, fakat ilk söz ulanın cevab vermesine kifayeti müzakere takririle imkân kalmıyor. Şimdi herkes söz söyîemek için en sona kalacaktır. Söz alabilirse ne âlâ, kendisbe cevab veren olmıyacaktır. Söz alamazsa hiç olmazsa mahcub olmıyacaktır. Sonda söz alan başta söyliyenleri daima haptedecek tir. Çünkü kendisine cevab verilmiyecek tir. Refik İncenin maddenin (B) fıkrasından hususî teşekküllerin çıkanlmasına dair takriri okundu, nazarı dikkate ahnmadı. Madde okundu ve encümenin teklif ettiği şekilde aynen kabul olundu. Lâyihanın ikinci maddesi bütün mü essese memurları için 14 derece tayin etmekte idi. Bu maddenin müzakeresinde General Kâzım Sevüktekin ve Abdurrahman Naci Demiraö; birer sual sordular. Nazmi Topçuoğlunun mütaleaları Nazmi Topçuoğlu (Aydın) Bu müessesat memur ve müstahdemlerinin maaş ve ücretlerinin teadül kanunu maalesef fena ve elektrikli bir havaya tesadüf etti, devlet sanayiinin çok pahalı tesis ve muhavvillerinm yüksek maliyetli olması nın efkârı umumiyede bihakkin tevlid ettiği endişe ve onun aksülâmelleri bu müzakere. yapıhrken, bu müesesatı idare eden ve orada çalışan memur ve müstah demlerin hakkı mevzuu bahsolurken üzerimizde azçok tesir yapmaktadır. Fakat arkadaşlar bu kanunun şümulüne giren beş müesseseden meselâ Ziraat Banaksı ki, bu kanunun hükmüne giren memurlar adedının yüzde altmışım teskil etmekte dir. Ve 2850 memuru vardır. Bu rakam içinde bunlar en masum insanlardır. Em lâk Bankası, Merkez Bankası memurları da bu davanın mazlumlandır. Yekunu 3500 olan bu memurlardan ancak bir ikisi baremin birinci, ikinci ve üçüncü derecesinde olanlardır. Yüzde doksan sekizi 14 üncü derece ile dördüncü derece raBu teadül kanununun istihdaf ettiği üç gaye vardır. Bir müessese içinde memurann intisab ve terfi usullerinde bir teadül teminidir. Nazmi Topçuoğlu devlet memurlannı haklarile bu kanuna dair banka memur lannın hakları arasında mukayeseler yaptı ve bu arada devlet memurlannm tckaüdlükleri hakkmdaki hükümlerle banka memurlarının tekaüdlükleri arasında banka memurları aleyhine hasıl olan farkları şöyle izah etti: Banka memurları îçin tanılan memuriyet derecelerine göre devlet memurlarına nazaran iki derece aşağı bulun makla iki derece aşağı devlet memuru kadar maaş alabilir. «Tekaüd sandığı nizamnamesi madde 25» Misal: Yüz lira aylık alan bir banka memuru 30 yıllık hizmeti için 43 lira alır. Halbuki 98 lira maaş alan bir devlet memuru 30 yıllık hizmeti için 55 lira 20 kuruş maaş alır. b 130 lira aylık alan bir banka memuru 30 yıllık hizmeti için 55 lira 20 kuruş, 126 lira aylıkh bir devlet memuru ise 66 lira alır. c 225 lira aylıkh bir banka memu ru 30 yıllık hizmeti için 80 lira 40 kuruş, 210 lira aylıkh devlet memuru 96 lira aylık alır. c Banka memurlarına iki derece aşağı olarak tahsis edilen bu maaşlardan rrfiktan ne olursa olsun kazanc vergisi kesilir, halbuki devletten 50 liraya kadar maaş alanların maaşları kazanc vergisinden muaftır. Bir de vergi mükellefiyetinden mağdur kalmaktadırlar. 3 Devlette tekaüd müddeti 25 yıldır, bankada ise 30 senedir. Bankada 29 sene beş ay ;alışan bir memur maaşlarından bıraktığı cüz'î tekaüdıyeden başka birşey alamaz, tekaüdlük hakkından müstefid olamaz. 4 20 yıldan fazla hizmeti olan devlet memurları tasfiye edilirse hizmet müddetine göre muamele görmek şartile tekaüd maaşına hak kazanır. 29 yıl hizmeti olan bir banka memuru tasfiye edilirse böyle bir hak kazanamaz. 5 Devlet memurları için harb sıra larında geçen askerlik hizmetleri iki katlı ve ayrıca millî mücadele zammı hesablanmaktadır. Banka memurlannm gerek devlette, gerek bankada geçen yaln'z filî hizmetleri tekaüdlükte sayılır. Bu itibarî hizmetlerden mahrum bırakılmışlardır. 6 Devlet memurlannm maaşlı geçen açık müddetlerinin yarısı tekaüdlük hesabında sayıldığı halde banka memur ları maaşlı açık müddetlerinden istifade edemezler. 7 Banka memurlarnın vazifelerin den ayrıldıkları tarihteki hallerine göre hakları tayin edilerek sandıkla alâkalan kesilir, halbuki devlette 15 sene çalışan bir memurun hizmetten ayrıldıktan sonra vefatı halinde eytamına, maaş bağîanır, 20 yıldan fazla hizmeti olup vazifeden ayni an bir devlet memuru 65 yaşını ik malinde maaşa müstahak olur. Bu iki ] ahvalde cüz'î bir miktardan ibaret olan ve maaşlarından kesilmiş bulunan tekaüdi J| yeleri verilmek suretile banka memurla rının alâkalan kesilir. Atiyen vefatı vu • kuunda eytamı ve ihtiyarlık halinde de kendisi perişan kalır. 8 Banka memurlarının yaşları on sekizden fazla olan malul evlâdları te kaüdlük hakkından müstefid olamazlar. Halbuki devlet memurlannm kaç yaşında olursa olsun malul evlâdları tekaüd ma aşından müstefid kılınmaktadır. 9 Kız ve erkek çocuklar tefrik olunmaksızın banka memurlannm eytamına 18 yaşına kadar maaş verilir, devlette erkek çocuklar 20 ve kız çocuklar 25 yaşlarına kadar maaş almakla beraber evlenen kızlara iki buçuk yıllık maalşarı ikramiye olarak verilir. 10 En mühim bir nokta olarak tebarüz ettirilmek lâzım gelen bir husus da banka memurlarının tekaüdlük hakkını ancak tekaüdlük aidatı itası suretile ikti sab eylemeleridir. Halbuki devlet me • murlanndan aidatı tekaüdıye kesilmeksizm kendılerıne maaş verilir. 1 1 Devlet memurlarından 30 yıl hizmeti olanlara son bir yıllık maaşlarınm tutarı ikramiye olarak ita edilir, banka memurları kaç sene hizmet ederlerse et sinler, böyle bir nimetten mahrumdurlar. Nazmi Topçuoğlu mütalealannın so nunda hükumet teklifinin daha başka ve bunlara nisbeten daha koruyucu esasla j geldiğini beyan ederek hiç olmazsa bu nun kabulü lehinde bulundu.' Müstakil grupun mütaleası Fuad Sirmen maddenin bu müesseselerin memurlarına vereceği ücret miktarmı gösterdiğini, müesseselerin hususiyetleri nazarı dikkate alınarak derecelerin yakında seyyaüyetin faydalı olacağmı ve meselâ maddenin son fıkrasile tesbit edilen 14 de'eceden asağı dereceler ihdası salâhiyeti verildiğini buna mukabil yukarı derecelerde de müesseselerin kendi bünyelerine göre dereceler ihdasının kabul edil mesi uygun olacağmı ileri sürdü. Berc Türker, Nazmi Topçuoğlunun mütalealarını çok haklı bularak hükumet tcklifini bütçe encümeninin verdiği şekilden daha âdilâne addetti. Ecrtebi bankalardan milli bankalara geçenler Sami (Tunceli) muhtelif ecnebi bankalarda çalışan elemanlann vaktile sırtları okşanarak millî bankalarımıza alındığını, şımdi yapılan kanunla bunlann zarar göreceklerini ve meselâ Osmanlı Bankasından ayrılırken 210 lira almakta olan bir memura sekiz sene çalıştıktan sonra bu lâyiha ile 190 lira verileceğini kaydetti ve Bütçe encümeninin maaşlar hakkında kabul ettiği muhtelif emsallere ilişerek bunlan hangi esasa müsteniden ve nereden bulup çıkardığını sordu. Faik Baysal encümen namına izahlarda bulundu. Mümtaz Ökmen Ziraat Bankası memurlarının vaziyetlerine temasla yeni kanunla tekaüdlük vaziyet lerinde hakikaten mağdur bir vaziyetc düşeceklerini tebarüz ettirdi. Nazmi Topçuoğlu, tekrar söz alarak, Faik Baysalın cevablannın kâfi olmadığmı anlattı ve banka memurlan için bahsedilen avantajm «züğürd adamın rüyasında elinde para görmesi gibi» olduğunu zikretti. Receb Pekerin mütaleası İsmet (Çorum), Nazmi Topçuoğlu, Receb Peker bu madde dclayısile tekrar söz aldılar. Receb Peker, Nazmi Topçuoğlunun tekaüdlük meselesi dolayısile yaptığı temasları mevzuubahs ederek, bunun esaslı bir etüde dayanması icab eden müstakil bir teklif mevzuu olduğunu söyledi. Müzakereler kâfi görüldü Bu madde de encümenin teklif ettiği şekilde aynen kabul olundu. Bundan sonra diğer maddeler de müzakere ve kabul edilerek lâyihanın birinci müzakeresi bıtırılmış oldu. Subay ve askeri memurların baremi Subay ve askeri memurların maaşları hakkmdaki bareme geçildi. Lâyihanın hayeti umumiyesi etrafmda müzakereler açıldı. General Kâzım Sevüktekin ve Kâzım Karabekir söz söylediler ve takrirler verdiler. Fakat bu takrirlerle ileri sürülmüş olan temennilerin zaten mevcud kanunlarla nazarı dikkate alınmış oldugu encümen tarafından izah edildi. Bu kanunun da heyeti umumiyesi kabul olundu. Maddelere geçilmesi takarrür etti. Vakit gecikmiş olduğundan cuma günü müzakereye devam edilmek üzere celseye nihayet verildi.

Bu sayıdan diğer sayfalar: