29 Haziran 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 1

29 Haziran 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 1
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

” “Son Posta,, nın Hİkâ"Sl "!lll-lllll_llllll-mm-lllll Ateşin intikamı KDLN LKDKO ID — Yazamn : Muazzez Tahsin Berkand Genç kız ön dokuz yaşında idi, deli. nlı yirmi beş... Birbirlerini seviyorlar. “ilı; o kadar çok seviyorlardı ki ne deli. sevgilisine yabancı gözlerin bak- — asına tahammül etti, ne de genç kı buka kadınların onun seçtiği erkeğe göz oymalarına razı oldu. Birbirlerini çok kıskandıkları için nihayet hâli bir or. da başbaşa yaşamağa karar verdiler. İkisi de en küçük yaşlarındanberi tam sporcu gibi yaşadıkları için bu iptidaf — ömür onları korkutmuyordu. Yürümeğe, zmeğe, dağ tırmanmağa, kamp hayatı gürmeğe muıehamını) oldukları gibi, bil. — — Ürzüntü: riz... Derken birbir! ve bu bi orlar “mizi ve belki de sene! edeceğimizi bildir — İkimiz de ak saçlı olduğumuz za- - man. Gi tüler. Hdar uzakta idi ki.. | Yanlarına çadır, av tüfeği, fişek, balık Ağı, testere, kibrit, çakı, velhasıl seya. hat kitablarında tavsiye edilen — birçok lüzumlu eşya ve aT giyecek al. (diktan sonra bir bahar sabahı evlerinden çıktılar. Genç kız, güzel senelerini geçirdiği o. — Gdasından ayrılırken iki damla göz yaşı Göktü, fakat bu yaşlar çok çabuk uçtu, yerine ümidin getirdiği sevinç kaim oldu. Biri ön doküz öteki yirmi beş yaşında iki genç, birbirlerini kıskanmaktan kork. stukları için iptidaf insanlar gibi ağaç ko. “yuklarında fakat mes'ud yaşamak azmi. le yola düzüldüler ve yeşil bir ormana Oyardılar. — Sık ağaçların karanlıklaştırdığı bu yerler seni korkutmuyor mu sevgilim? — Hayır; seninle beraber — gonra hiçbir tehlike beni titretmez. — DBak şurası ağaçlıkların arasında ne — güzel bör düzlük! Burada şimdi bir ateş /— yakarız ve bu süretle yanımıza yaklaş. mak istiyen hayvanlardan kendimizi ko. orumuş oluruz. — Bu yerlerde vahşi hayvanlar mı? Genç kızın sesindea hafif bir titreyiş... — Hayır sevgilim; aslan, kaplan gibi hayvanlar yok; fakat kurdlar var... — Delikanlı bir yığın kuru dalı topluya. ıık kocaman bir ateş yaktı. — İşte artık korkmayız; bu ateşi sön. 'd'memok için nöbetleşe uyuruz ve u. /— , yanık olan daima ona dikkat eder, vakit yakit çalı çırpı ile onu canlandırır. Genç kız el çırptı — «Son Posta» nn edebi romanı: 60 var — Bütün bunlar Meliha hanımın çe- yirdiği bir entrika için mi? Vah, benim taf kızım vah! Demek beni henüz tanı- — madın sen? Demek benim o fettan ka- dının tuzağınl düşeceğimi zannettin öy- le mi? — Senden niçin gizliyeyim Feridun, böyle bir şüphe kalbimi kemirmedi de- Bll; fakat'onu bemen atmıya muvatfak — pldum çünkü sana büyük ve sonsuz bir — İtimadım var. Bu sözleri söyledikten sonra, ilk de- — fa bilerek ve istiyerek ve kendi içinden — gelen ateşle nişanlısına sokuldu, kollarını onun boynuna dolayarak ku- — lağına fısıldaı O — Beni se kuvvet bizl birbirimizden ayıramıya- - cak. Feridunun gmlannrn derin bir saa- “det şimşeği çaktı: — Hayır yavrum; bizi kimse birbiri- Mizden ayıramıyacak. — İki nişanlı bir iki dakika sessiz kal- * Ak gaç onlardan o ka-| olduktan |* iyorum Feridun.. hiç bir| Birbirlerine bakarak gülümsemek iste. — Ne güzel bir kamp hayatı... Fakat i diler amma ikisinin de göz bebeklerinde seninle koyun koyuna bütün bir gece u- yumak ııîkmdın mahrum kalmak biraz' gizli ve derin bir sızı vardı. zor.. O günden sonra iki âşık bazı dakika. Gülfııtukr we delikanlı ateşe bir ku.(Jar birbirlerinden uzaklaşarak kendi cak odun attı. kendilerine kalmak ibtiyacını duymağa — Kendimi ilk insanlar devrinde yaşı- | başlamışlardı. Bu ihtiyaç başlangıçta on. yan iki vahşiye benzetiyorum. ların sevgilerini azaltmıyor, gene ayni a. Bu sözler genç kızın gözlerinde bir | teş ve şefkatle buluşuyorlardı, fakat gü- şimşek çaktırdı. Sevgilisinin elini tut *mkwnün ve gecenin bazı saatlerinde, hiç ko. onu ateşe yaklaştırdı. İnuşmadan düşünmek ikisi için de büyük — Mademki iptidaileştik; 0 halde gel | bir zevk olmuştu. de seninle şu ateşi takdis edelim ve bir-| —Bu şastlerde genç kız anasını, ize onun karşısında büyük, çok bü. | pi K dakklene Gövelli bir yemin edelim. üşünüyor, ayakkabı 0 xz' r mes'uddular kı bu vahşi âde. da dalaşıu_ı anları, tır. dudaktarını boyadi evini, le*—knn iki larnhnz diz. çöl |ettiler; k yemin / manları | bi derin bir hazla gö iyece- | satıyordu. Delikan! zünün ksr;ızmdı ya o, yalnız — kaldığı çalışmakla geçen r aşk peşinde dolaştı. tahayyül ediyordu. gelince, şkasını düşünürsem | — Bir gece kendi kendisine şu auali sar. kıp kül etsin! Delikanlının kalın, boğuk sesi tekrar. Tayyarele. Dadı: buralara k(ıd.ı' uçuş yapmaları a. — Hayölen bile sana hiyanet edersem Caba ibtü tığını mı gösteriyor? bu ateş beni yakıp kül etsin! Bu Vahşiler gibi üçer defa alevlerin üze. |zete hasreti... rinden atladıktan a birbirlerine sa.| O geceden sonra da ormandaki haya. rıldılar ve bu yeminlerini dudaklarının / tın eazibesi pek kalmamıştı. Hattâ — bir ateşile mühürlediler. gün: . — Onu sevmeseydim şimdi işimin ba. şında ecek, bu gü- nç hayata katlanmıyacaktım, diyecek ar her şeyi inkâr etti ve uzakta kalan — Acaba orası ne âlemde? sual 5 İki sene, tam manasile mes'ud yaşadı. İlar.. tam iki sene mutlak birlerini sevdiler, arkı bile hatırlamak istemı sarı Sabah erkenden ormandaki hayvan-| || larla beraber uyanıyorlar, elele v biraz ilerideki dereye kadar koşup yıka. nıyorlar, ondan sonza da gündelik işli le meşgül oluyorlardı: Ağa ırma. | ' zıp yemiş toplamak, avladıkları hayvan. | © ları pişirmek ve bunları yedikten sonra yanyana arka uzanıp uyumak.. n bir vak'a olmasaydı belki ö.| urakları, aktakileri içini ç üyordu. Bir gün balık pi zile üflerken öksürdüğü için — Tünet olsutn bu hayata... 'Nacile ev. dim mükellef bir apartımanda otu. mürlerinin sonuna kadar böyle mes'ud | "T edecektim. Bu kıskanç ve vah. yaşıyacaklardı. Faka! hiç beklamedikle. | $i adamın carzibesine — kapıldığım ri bir zamanda yükselen müthiş bir ses| Sit kendimi affedemiyorum. onları ilkin biraz saşırttıktan sonra bü- * Yük bir helecana düşürdü ve rahatlarını EREL.. SA L İki sevgili için için birbii kaçırdı. j AA BPüla Bu, bi? tayyare motörünün çıkardığı | “Muslardı, fakat hiç birisi: — Artık dönelim! sesti ve onlara medeni dünyayı ve ora. Ynkllsr Tatüdüfmişür: Teklifini yapmağı kibrine yedirmiyor. du. — Bir tayyare! — Evet,.. Fakat sana ne oluyor? Ren.| — İki sevgili, yeminlerini unutarak bü. gin neden böyle soldu? Yoksa oradan ge- | tün vakitlerini uzaklarda bıraktıkları İlk len bu ses seni kendisine doğru mu çe-| aşklarını düşünmeğe, onu tahayyül et. kiyor? meğe, onu hasretle hatırlamağa hasredi. — Beni mi? Ne münasebet! Böyle bir| yorlardı. şey aklımdan bile geçmedi; fakat motör| Onlar yeminlerini unutmuşlardı; fukat sesinin sana cskileri hatırlatmasından |iki senedenberi yanmakta olan ateş, ken. korktum. Birdenbire gözlerin soldu... —İdi üzerine verilen sözü biliyor, bunu dü. uvakı Yazan: GÜZİN DALMEN dıktan sonra Feridun sordu: — Sen vapurdan inerken annem rıh- tımda idi değil mi? — Evet, Nesrini selâmetlemiş ve be- nim geleceğimi bildiği için iki dofa o- tomobili göndermemek için beni bek - lemiş. Dönüşte Semiha hanımı da evine bıraktık. — Ya! Semihâ harım da beraberdi öyle mi? — Evet. Nişanlısının sert sesine hayret ede- rek ilâve etti: — Bu suali ne kadar soğuk bir sesle sördun Feridun! — O kadını hiç sevmiyorum. Filhaki- ka bir banka müdürünün karısı amma aslı nesli pek belli değil... Annemin o- nunla nasıl ahbablık ettiğine şaşıyorum Ne ise, bunları bırakalım şimdi de gene artık onunla yüzyüze geldiğimizi İste - miyorum. — Nasıl istersen öyle yap Feridun; fa- kat senden çok rica ederim, Nejad hak- kında bir şey söyliyerek o iyi kalbli ka- dını üzmel — Hayır, bu mesele üzerinde ısrar et- meden Nejadı mes'ul tutmadığımı ken- disine bildireceğim. — Teşekkür ederim Feridun. — Teşekkür etme Nerime ve artık bu kâbuslu saatleri unutalım, yalnız birbirimiz için yaşıyarak birbirimize, itimad edelim ve aşkımızı, saadetimizi gelecek günleri düşünelim... Y l Ertesi gün öğleden sonra Süheylâ hanım sokağa çıkmak için merdivenden imerken oğlunun kendisine doğru gel - diğini gördü. — Bizinle Iki üç dakika konuşmak ia- tiyorum anne; vaktiniz var mı?, — Peki... Bu kısa cevab altında Kelecanımı, endişesini gizlemek İstomişti; fakat oğ- kanun yüzündeki sert manayı görür Bgörmez bilâ ihtiyar İçindeni «Acaba eski sözümüze dönelim: Ben Nuriye ha- bana ne söyliyecek?» diyo sormaktan nımla gidip görüşeceğim ve görümcesi kendistni menedememişti. nin çevirdiği entrikayı kendisine söyü -| Birlikte salona girdilen Orada Feri- yeceğim. Çünkü ne sanin ne de benim|dun, hiç bir mukaddemeyo lüzum gör- hasret yarattı: Ga-| Hasan gazoz Özü Şekerli, limonlu ve meyvalı olup HASAN Meyva özünün e.s«1na maliktir. Şampanya gibi lezzetli olup mide rahatsızlıklarına ş"-alıdır A De 7leyva İŞTİHASIZLIK - HAZIMSIZLIK - Şİ: İŞKİNLİK - BULANTI - GAZ - SANCI « MİDE BOZUKLUĞU - DİL - BARSAK ATALETİ-İNKIBAZ-SIKINTI-SİNİR ve bütün mide ve barsak rahatsızlıklarına karşı HASAN M EYVA özü kullanınız. Mide Xçln' her yemekten sonra 1-2 tatlı kaşığı yarım bardak su - içinde ve müshil için her sabah veya gece yatarken aç karnına 1-2 çorba ka- şığı yarım bardak su içinde köpürterek içmelidir. HASAN MEYVA Avrupa ve bilhassa İngiliz meyva tuzlarından daha yüksek olduğu kat'iyelle sabittir. Buna rağmen Avrupa meyv: HASAN MEYVA ÖZÜ yalnız bir a özlerinden beş misli daha ucuzdur. türlü olup şekersizdir ve çok köpürür. Şişe 30 İki misli 50 Dört misli 80 kr. İstanbul Defterdarlığından: Muhammen bedeli Lira K. Arnavudköyünde: Arnavudköy mahallesinin Yeniset soka. ğarda eski 13 yeni 8 sayılı hanenin 9/80 Yukarıda mevki ve numaras, yazılı hazine hissesi, 607 50 gayrimenkul hizasında yazılı muham. tine düşman | men bedel üzerinden açık arttırma suretile 29/6/939 tarihine müsadif Perşembe günü saat 14 te satılacaktır. Satış bedeli peşin olup nakid veyahud 96 5 faizli hazine tahvillerile mahsub olunur. Talibletin ©6 7,5 pey akçelerini vakti muay. şeninden evvel yatırarak mezkür gün ve saatte Defterdarlık Milli Emlâk Mü. dürlüğündeki Komisyona müracaatları. müyordu; mukaddes ateş, intikam al. mak için bir fırsat gözetliyordu ve bunu bulmakta pek gecikmedi. Bir gece, uzaklarda bıraktığı sarışın kadının ve ona bağlı birçok şeylerin ha- yalile geçip nöbette olduğunu unutan ve yıldızlara baka baka dalıp uyuyan deli. kanlının bu uykusundan istifade ederek meksizin, kat'i ve kesici bir sesle söyle- di: — Lütfen Semiha hanıma bir mektub yazarak ortalığa yaydığı yalanları tas- hih etmesini tembih eder misiniz anne? Süheylâ hanım bir saniye cevab ver- meden durdu: — Yalanlar mı? Ne demek istiyor - sun Feridun? — Siz bunu benden iyt biliyorsunuz çünkü Nerimeyi rıhtımda karşılamak İçin onu yanınıza siz almıştınız. Fakat çevrilen manevra akim kaldı ve Neri- me ile beni birbirimize daha çok bağ- ladı. Bundan sonra ne Meliha hanım ne de sizinle dost geçinen Semiha ha- nım bizim kapımızın eşiğin? geçmiye- ceklerdir. Bu entrikada maalesef başlıca rolü oynadığına kani olduğum bir başka kimseye gelince, ona taallük eden kız- mı daha fazla tamik etmek iştemiyo-| rum; şu şartla ki artık bundan böyle| Nerimeye her ne suretle olursa hüicum etmiyecektir. Bu sözleri müteakib, annesi daha kendisini toplamıya muvaffak olama- dan Feridun kapıdan dişarı çıktı. Salonda yalnız kalınca Süheylâ ha- nım önüne gelen bir sandalyaya yığıldı. Çantası, farkında olmadan halınm ü- zerine düşmüş, yüzü bembeyaz olmuş- (4168) yavaş yı yardım eden rüzgürla birleşip iki-sevgi. liyi ihata etti. Onlar kaçmak istediler, fakat uyku sersemliğile ve dumanlar i. çinde körleşerek hemen muhakemelerine sahi bolamadıkları için biraz geç kalmış. lardı.. dört tarafı saran alevlerden ken. dilerini kurtaramadılar. tu. Feridun her şeyi nasıl kezfedebilmiş- ti? Artık bundan böyle onu afletmesi - ne imkân yoktu. Bundan böyle, Feridu- nun kalbine hâkim olan o dessas kızın önünde eğilmekten başka çare kalma - mış demekti; çünkü — nişanlısının ona nibayetsiz bir itimadı olduğu bir defa daha meydana çıkmıştı. Hattâ bu oyna- nan oyunun onları birbirine daha sıkı |bağlamağa yaradığı da aşikârdı. Her sözlerinden, her hareketlerinden, her bakışlarından birbirlerine karşı duy - dukları sevgi okunuyordu. O halde mağlüb olduğunu, bu sığın- tı diye eve alınan kızın önünden çekil- mekten başka bir şey yapılamıyacağını itiraf etmek lâzımdı. Süheylâ hanım dişlerini ve yumruk- yerinden kalktı. Gözle - rinden ağır ağır dökülen iki damla yaş, buruşuk yanaklarından kayarak böy - nunu islattı. XVI Semiha hanım o sabâh postacının ge- mektubdan kimseye bahsetme - 4 hanım da cevab yazma- dı fakat derhal giyinerek bir çok ah - hablarını ziyaret edip İki üç gündenbe- ri ortalığa yaptığı çirkin dedikoduları kurnaz sözlerile, müterddid vaziyetle - rile tamire çalıştı. — (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: